• Sonuç bulunamadı

6. SAVAŞ YILLARI YA DA VURGUNCU VE TALANCI SERMAYE BİRİKİMİ

Bu dönemde İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte 2.Sanayi Planı rafa kaldırılırken; devletçi sanayileşme stratejisi de kesintiye uğramıştır. Özellikle Milli Korunma Kanunu, Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu, Varlık Vergisi, Köy Enstitüleri gibi uygulamalarda somut olarak görüldüğü üzere devlet bu dönemde bir taraftan ekonomik faaliyeti yoğun denetim altına alırken; beri taraftan da kültürel ve eğitsel sahada da radikal reformlara imza atmıştır. Ekonomi üzerinde yoğun devlet müdahalesi ve denetiminin yaşandığı savaş yıllarında vurgun ve talana bağlı olarak ticaret burjuvazisi önemli miktarda sermaye biriktirmiştir. Bu dönemde yapılan vurgun ve talanı Ayhan Aktar’ın İnönü’den naklettiği şu cümleler gözler önüne sermektedir: “Bulanık zamanı, bir daha ele geçmez fırsat sayan eski batakçı çiftlik ağası ve elinden gelse teneffüs ettiğimiz havayı ticaret metaı yapmaya yeltenen gözü doymaz vurguncu tüccar ve bütün sıkıntıları politika ihtirasları için büyük fırsat sanan ve hangi yabancı milletin hesabına çalıştığı belli olmayan birkaç politikacı, büyük bir milletin bütün hayatına küstah bir surette kundak koymaya çalışmaktadır.”255 Aşağıda bu dönemin ana özellikleri kaba hatlarıyla ele alınacaktır.

6. 1. Savaş Sırasında Sınıfsal ve İktisadi Gelişmeler

Bu dönemde devlet fabrikalarından üretime devam edenler, kimi ithalat yapan tacirler büyük karlar elde etti. Savaş yıllarında iç ticaret hadlerinin tarım lehine seyretmesi, devletin askeri ihtiyaçları için tarımsal ürün ve hayvan satın alması ağa ve tüccar ikilisinin sermaye birikimini artırmıştır. 2. Dünya Savaşı sırasında iç ve dış ticareti tekelinde bulunduran İstanbul tüccarlarına ilave olarak taşra kentlerinde mukim bir spekülatörler sınıfı da meydana geldi.

2531931’de Türk Ocakları kapatılırken, 1933 üniversite reformuyla Darülfünun’daki öğretim görevlilerinin 2/3 ü görevlerinden uzaklaştırıldı.

254 Türkiye’de korporatizm için bkz. Belge, a.g.e., s. 139-151.

79

Bu dönemde sermaye birikimini tetikleyicici bir faktör olan yüksek enflasyon vasıtasıyla sermaye birikimi elde edenler; bu birikimlerinin bir kısmını yurtdışına aktarırken; bir kısmını da altına ve ticari stoklara dönüştürdü.256 Tüccar ve toprak sahipleri de gayrimenkul gibi yatırım araçlarıyla tarımdan elde ettikleri sermayeyi İstanbul’da değerlendirmeye başladılar. Yani bu dönemde daha ziyade sermaye birikiminin lüks tüketime kanalize olduğu iddia edilebilir.257 Buna bağlı olarak da, sermaye birikiminin milli gelire oranı savaş yıllarında vurguncu sınıfların aşırı tüketim harcamaları ve kaynakların askeri harcamalara tahsis edilmesi nedeniyle çok fazla düşmüştür. 1933–39 arasında sermaye birikimi milli gelirin %10.7’sini teşkil ederken, 1942’de %6.2’ye düşmüştür. Savaş yılları ortalama rakam ise %8.2’dir. Savaş yıllarında Türkiye’de yabancı özel sermaye yatırımlarına tesadüf edilmezken, İngiliz, ABD ve Alman hükümetlerinden alınan borçlar ise artmakta, MB döviz ve altın rezervlerinde önemli oranda artışlar gözlenmektedir.

Savaş yıllarında başbakanlık yapan Refik Saydam ve Şükrü Saraçoğlu hükümetlerinin politikalarında bir farklılık gözlenmektedir. İktisadi sorunlara uygulanan reçetelerde her iki hükümet de farklı tedbirleri gündeme getirmiştir. Saydam hükümeti daha katı iktisat politikaları takip ederken, Saraçoğlu döneminde katı iktisadi tedbirler gevşetilmiştir. Saydam döneminde fiyatlar katı denetime tabi tutulurken, tarım ürünleri de düşük fiyatla satın alındı.

1941’de Saydam hükümeti döneminde Ticaret Vekaleti’ne bağlı Ticaret Ofisi ve İaşe Teşkilatı kuruldu. Ticaret Ofisi gıda ve diğer zorunlu tüketim mallarının ithalat-ihracatının, yurtiçi ticaretin fiyat denetimini yapmakla görevliydi. Yine bu dönemde kurulan Petrol Ofisi’nin görevi de akaryakıt ve madeni yağların ithalat ve yurtiçi ticaretiyle iştigal etmekti. Bu düzenlemelerle hükümet ithalat ve ihracatı denetim altına almaya ve gerekirse kendisi üstlenmeye teşebbüs etmektedir. 2. Dünya Savaşı sırasında Kömür Satış ve Tevzi Müessesi oluşturuldu. 1942 Mart’ta kurulan Dağıtım Ofisi’ne bağlı olarak mayıs ayında mahalli dağıtım birliklerinin kurulmasını öngören kararlar alındı.

Saydam hükümetinin iktisadi hayatın denetimi doğrultusundaki en önemli icraatlarından birisi olan Ocak 1940 Milli Korunma Kanunu devletin ekonomi üzerindeki

256 Tezel, a.g.e., s. 259. TEFE 1938’de 100’den 1943 Temmuzunda 715’e çıktı.

257 1940’larda tarımdan elde edilen sermaye birikimi de lükse yöneldi. 1950’de her 10000 kişiye düşen büyük otomobil sayısı İstanbul’da 5 olmasına rağmen, Adana’da 13 idi. Tezel, a.g.e., s. 479.

80

etkin denetimi anlamına gelmektedir.258 Bu kanun kapsamında işçilerin zorunlu çalışmaya tabi tutulmasından, hükümete özel işletmelere geçici olarak el koyma yetkisine, ithalatta ve iç ticarette azami, ihracatta ise asgari fiyatları tayin etmekten, temel malların vesikalarla saptanmasına kadar oldukça geniş yetkiler tanınmıştır.259 Fakat bu iktisadi önlemleri bürokrasinin ekonomi yoluyla egemenliğini artırmak biçiminde değerlendirmek doğru değildir. Zira savaş koşullarının hüküm sürdüğü hemen tüm ülkelerde benzer tedbirlere müracaat edilmiştir. Savaş döneminde kapitalist ekonomilerin anarşik piyasacı yapısı bir kenara itilmektedir. Savaş dönemlerinde ekonomi tümüyle devletin kontrolü altına alınırken, ekonomik çöküşten sıyrılmak için de devlet tüm kaynakları denetim altına alabilmektedir.260

1940 yılının son aylarından itibaren tacirlerin tahıl, pamuk ve yün stoklarını hükümetçe tayin edilen fiyatlardan kamu kuruluşlarına satmalarını öngören eşgüdüm kararları deklare edildi. Ayrıca tahıl üretimlerinde de öz tüketim, tohum ve yem paylarının dışında kalan tüm ürünlerin devletin belirlediği fiyatlardan satın alınması kararlaştırılırke, her köyün üretim miktarının ve devletçe satın alınacak ürün miktarının üretim yerinde saptanması öngörülmektedir.261 Bu dönemde buğday, pamuk, şekerpancarı piyasa fiyatlarının altında değerlerden satın alınmakta, pamuklu dokuma ve şeker yüksek fiyatlarla vesika yoluyla satılırken, ekmek ve kömür ise kentli nüfusa ucuza satılmaktadır. Bu tedbirlerde dikkati çeken kentli nüfusun beslenmesine dönük ihtiyaçların karşılanmasına öncelik tanınmasıdır. Kentli nüfusun beslenmesine verilen önceliğin yükünü köylü kesiminin yüklenmesi savaş sonrası yıllardaki politik yapılanmada köylü kesiminin siyasal tercihleri üzerinde belirleyici bir öneme sahiptir.

1942 Temmuzunda Saydam’ın beklenmedik ölümünün ardından başbakanlığa gelen Saraçoğlu ise Saydam’a nazaran daha esnek iktisadi tedbirlerle yetinmiştir. Hububat alım fiyatlarını yükseltmiş, Saydam döneminde vücuda getirilen İaşe Müsteşarlığı’nı lağvetmiş, fiyat denetimlerini hafifletmiştir. Bu tedbirler neticesinde ise çiftçi-tüccar kazançları olağanüstü biçimde artmıştır. Ayrıca bu dönemde fiyatlar genel seviyesi de olağanüstü yüksek

258 Bu kanunla ilgili bir makale için bkz. Ahmet Makal , “65. Yılında Milli Korunma Kanunu”, Toplum ve Bilim, Sayı: 102, 2005, s. 102.

259 Bu kanunla mecburi çalışma süresi 13 saatin üzerine çıkarıldı. Bu kanunda öngörülen müsadere yetkisi de ekseriyetle köylülerin yük hayvanlarına tatbik edildi.

260 2. Dünya Savaşı öncesinde Almanya ve savaş sonrasına Fransa tekrardan ekonomiyi ayağa kaldırabilmek için tüm iktisadi kaynakların devlet denetimine girdiği bir yolu seçmişlerdir Küçük, a.g.e., s. 52-57.

81

düzeyde seyretmiştir. 1942 ve sonraki yıllarda en yüksek enflasyon oranlarına tesadüf edilmiştir.

Saraçoğlu hükümeti istifçilik, karaborsacılık ve vurgunculukla sonuçlanan önlemlerin etkisini hafifletmek amacıyla 1942’de Varlık Vergisi ve 1944’te Toprak Mahsulleri Vergisi olmak üzere 2 tane olağanüstü vergiyi sahneye koymuştur.262 1946’da kaldırılan Toprak Mahsulleri Vergisi Osmanlı döneminde tarımsal üretim üzerinden salınan Aşar Vergisi’ni andırmaktadır. Toprak Mahsulleri Vergisi ile gayrisafi üretim üzerinden %10 oranında vergi salınmaktadır. Bu dönemin önemli gelişmelerinden birisi de mecliste Emin Sazak, Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu gibi büyük toprak sahibi milletvekillerinin tepkisini çeken 1945 tarihli Çiftçiyi Topraklandırma Kanunudur.263 Bu kanun ya da tasarı CHP içinde siyasi tartışmalara kapı aralayarak, DP’nin kuruluşuna ve bürokrasinin radikal kanadının savaş yıllarındaki uygulamalarından ürken burjuvazinin, doğrudan temsil arayışına giden yolları döşedi.

6. 2. Değerlendirme

1940–45 arasında milli gelirde daralma meydana gelmesine rağmen bu daralma toplumu oluşturan sınıfların tümünü aynı düzeyde etkilemedi. Köylülük ve ücretle geçinen emekçi sınıflar bu daralmadan ve savaş ekonomisi koşullarından son derece olumsuz etkilenirken; büyük toprak burjuvazisi ve istifçilik, vurgunculuk ve karaborsacı faaliyetler yoluyla olağanüstü sermeye biriktiren ticaret burjuvazisi bu dönemden çok kazançlı çıkmıştır. Bu dönemde tarım ürünlerinin fiyatları çok fazla artarken, sınai ürünlerde buna mukabil artış oranlarına tesadüf edilmemesine koşut olarak, piyasaya dönük üretim yapan büyük üretici çiftçiler karlarını muazzam artırmıştır. 1938’de 500 TL olan bir vagon buğdayın fiyatı 1942’de 10000 TL’dir.264 Elde edilen bu ticari ve tarımsal sermaye birikimi ile iyice güçlenen burjuvazi savaş sonrasında farklı siyasi serüvenlere yönelecek, artık kendi doğrudan temsilcileri vasıtasıyla siyasi alana müdahil olmanın yollarını arayacaktır. Bürokrasinin radikal kanadının icraatlarından ürken sermaye sınıfı savaş sonrası yeniden yapılanan dünya sistemi koşullarında tek parti yönetimi ile köprüleri atacak, rotasını başka siyasi mecralara çevirecektir.

262 Varlık vergisi ile ilgili bir makale için bkz. Aktar, a.g.m., s, 97- 150.

263 İnönü tepkiler üzerine tasarıdan ödün vererek tasarıyı deyim yerindeyse kuşa çevirdi. Kanunu tatbik etmek üzere kanuna muhalif İnönü’nün Adanalı büyük toprak ağalarından Cavit Oral’ı memur etmesi; toprak reformunu daha baştan ölü doğmuş bir bebek haline getirdi.

82