• Sonuç bulunamadı

Barbarosoğlu’nun “gelin” kimliği ile ele aldığı kadınların çoğunlukla gelin- kayınvalide çatışmasının içerisinde yer aldığı görülür. Kayınvalidesinin beklentilerini karşılayamayan ve bu sebeple anlaşmazlıklar yaşayan kadınlar mutsuz olur. Bununla birlikte kayınvalidesi ile problem yaşamayan gelinler de hikâyelerde söz konusu edilir.

İncir Ağaçlarının Gölgesinde (AZG) hikâyesinde iki farklı ailedeki gelin tipleri anlatılır. Birinci ailede kocasının yanına zoraki oturtulmuş çocuk yaştaki Naşide, diğer ailede ise gülerek gelin olduğu evden hasta ve zayıflamış bir kadın olarak çıkan ismi verilmeyen genç kadın yer alır. Naşide’nin “gelin”liği üzerinde durulmazken, hastalanarak evinden yani eşinden ayrılan kadının kayınvalidesinin bu duruma sevindiği anlaşılır. Evliliğin bitmesinde kayınvalidelerin etkisi olduğu görülür.

Kayınvalide Hikâyelerinde (AZG) hikâyesinde kayınvalidesini sevmeyen, onun söylediği ve yaptığı her şeyden şikâyet eden Tercan, Makbule Hanım, Süsen adlı kadınlar yer alır. Bu kadınlar devamlı olarak bir araya gelerek ve kayınvalidelerinin kendilerine yaptıklarını çekiştirir. Grubun dışında kalan, onları şaşkınlık içerisinde izleyen Ayşe’nin ise kayınvalidesi vefat etmiştir. Diğer kadınlar onu kayınvalidesi olmadığı için şanslı görür. Fakat Ayşe anlatılanlara bir türlü anlam veremez. En yakın arkadaşı sandığı Tercan’ın konuşmaları Ayşe’yi şaşırtır. Kayınvalidesini anlatırken Tercan’ın söylediği yalanlar, kayınvalidesine yönelik

hakaretler karşısında çok üzülür. Çünkü kayınvalidesi Şadiye Hanım Teyze’yi tanır ve ne kadar iyi bir hanım olduğundan emindir.

O Yaz (İKR) hikâyesinde Sabahat Hanım ve Oya, Mürüvvet Hanım’ın gelinleridir. Evin küçük oğlu Sinan’ın eşi Oya, kayınvalide tarafından istenmeyen gelindir. Hikâyede çok sözü edilmeyen Oya’dan kayınvalidesinin üç aylığı ile ilgilenen çıkarcı bir tip olarak söz edilir.Kayınvalide evin büyük oğlu Nuri’ye köyden kendi Sabahat’ı gelin olarak seçmiştir. Böylece Oya’yı evin içinde etkisiz hale getireceğini düşünür. Fakat kendi seçtiği Sabahat Hanım ile anlaşamaz. Sabahat Hanım, kocasını seven bir kadındır. O da kayınvalidesinin davranışlarına tahammül edemez.

“Nurim” diye yukardan aşağıya sesleniyorsa bilinir ki Sabahat Hanım kayınvalidesine olan öfkesini, kocasını emir eri gibi başına dikerek yatıştıracaktır.(s.12)

Nuri Bey’in ölümü üzerine anlaşmazlıklar ortadan kalkar. Paylaşılamayan adam artık yoktur. Sabahat Hanım kayınvalidesine birlikte kalmak istediğini söyleyerek kayınvalidesi ile arasındaki buzları eritir.

Evde Raks (İKR) hikâyesindebirkayınvalidenin iki gelinine yer verilir. Füsun çalışan gelin, hikâyenin anlatıcısı ise ev hanımı olan gelindir. Kayınvalideye olan bakış açısı anlatıcı gözünden verilir. Kayınvalidenin samimiyetine inanmayan ev hanımı olan gelin kendisini içten içe eltisi ile kıyaslayarak kayınvalidesine karşı öfkelenir.

Ama kaynana programlarını seyretmiyorum. Seyretsem bile seyretmiyorum diyorum. Senden laf çıkmaz. Neden mi? Ay neden olacak kaynanam yüzünden. Seyredip seyredip telefona sarılıyor. A bak ne insanlar var diye. Her seferinde “Ah evet anneciğim. Sizin gibi kayınvalide var mı?” dememi bekliyor. Ama bir iki. Her gün sayıp dökemem ya. Ona bakarsan, o benim gibi gelini nerde bulacak! Füsun’a açsın o telefonları. Çalışıyormuş çok yoruluyormuş. Çalışmasın. Çalışıyor da ne oluyor? Kazandığı paranın üçte birini çocuğunun yuvasına veriyor, üçte birini eve gelen temizlikçi kadın ile yol parasına veriyor. Geri kalanı da üst baş…(s.30)

Eksik Kalan ( İKR) hikâyesinde gelinlik yönüyle Elif değerlendirilir. Elif’in gelinliği, kayınvalidesi ile olan ilişkisi baş örtüsü üzerinden anlatılır. Kayınvalidesi oğlunun istikbali için gelini Elif’e akıl verir. Kayınvalide oğlunun mesleki kariyerinde, gelininin “baş örtüsü”nü problem olarak görür. Kayınvalide’nin düşünceleri Elif’in kızı Dilek tarafından aktarılır:

‘Kızım beni yanlış anlama ama… Yani demem o ki… Kocanın etrafında bir sürü genç, güzel kadın var. Şöyle çeki düzen ver kendine biraz. Saçlarına boya attır. Yüzüne gözüne azıcık sür sürüştür. Evin içinde örtme su başındakini. ‘İhtilal oldu’ diyorlar. Postmodernihtilalmış bu! Karısının başı kapalı olanlara neler neler yapıyorlarmış… Hak ver kocanın sıkıntılarına. Hadi aç başını. Günahın benim olsun

evladım. Bak Şadiye Hanımın kızı açmış başını. Kocası üniversitedeydi biliyorsun. Devir fedakârlık devri. Sedat bu kadar yükün altından kalkamaz.’ (s.49)

Dostlukların Son Kullanma Tarihi (İKR) hikâyesinde Çiğdem, “gelin”dir. Kayınvalidesi ile birlikte oturan Çiğdem, “çenesi sağlam kayınvalide” ile geçinmeye çalışır. Kayınvalidesinden bunaldığında, rahat hareket edemediğinde nefes almak için çeşitli bahanelerle karşı komşusuna gider. Kayınvalidesinin “çelikten çenesi”ne laf yetiştiremeyince de “bunlar benim değil oğlunuzun marifeti” diyerek karşı durmaya çalışır.

Aynı hikâyede Esma ile Saime’nin hikâyesinde Saime gelindir. “Biraz

nostaljik, biraz kederli ama çokça verimli” olan Saime’ye kayınvalidesinin

bakışıolumsuzdur:

Kaynanası onu verimli bulmuyordu. Değil mi ki çoluğu çocuğu yoktu? Herkeslere akıl veren, aklı herkese yeten biri olmasının ne önemi vardı? Durmadan okurdu üstelik. ‘Oğlum, sen bu kızla okulunu bitirince evlendin sandıydım ben. Sizinle evlenenlerin çocukları okul bitirdi senin karın hâlâ okuyor’ … (s.106)

Yazar, gelin-kayınvalide ilişkisinde yaşanılan en önemli sıkıntının zihinlerinin uyuşmazlığından kaynaklanan çatışma olduğunu ileri sürerken, oğullarını paylaşamayan ve gelininden kıskanan kayınvalidelerin de bu çatışmada etkili olduğunuvurgulamaya çalışır.