• Sonuç bulunamadı

Geleneksel Kamu Yönetiminden Yeni Kamu ĠĢletmeciliğine

1980’li yılların baĢlarında birçok ülkede kamu yönetimi anlayıĢı değiĢime uğramıĢtır. Genel anlayıĢa göre 1970’li yıllarda kamu yönetimi örgüt merkezli kamu hizmetlerine yönelik çalıĢan etkinlik, etkenlik ve ekonomi gibi unsurları ön planda tutmayan, vatandaĢların ihtiyaçlarını ve isteklerini dikkate almayan ve kamu hizmeti sunumunda gönüllü kuruluĢlar, dernekler, yerel ve yerinden yönetim birimleri gibi aktörlere yeterli söz hakkı vermeyen bir yapı içerisinde hareket etmekteydi. 1980’li yıllardaki yapılanma sonucu YKĠ ile kamu sektörü tamamen değiĢim sürecine girmiĢ, batılı ülkelerde baĢlayan akım zamanla tüm dünya ülkelerini etkisi altına almıĢtır. YKĠ değiĢim sürecine iten ve birbiriyle etkileĢim içinde olan ġekil 2’de yer alan sosyal, ekonomik ve ideolojik-politik faktörler bulunmaktadır (Kurt ve YaĢar Uğurlu, 2007: 83-84; Balcı, 2005: 5; Hood, 1991: 6-8).

ġekil 2: YKĠ’yi Ortaya Çıkaran Nedenler

Kaynak: Kurt ve YaĢar Uğurlu, 2007: 83-84’den derlenmiĢtir.

VatandaĢlar, zamanla değiĢimin getirdiği demokratik katılımcı hakkını arayan, daha bilgili ve daha eğitimli olması gibi sosyal faktörlere bağlı olarak siyasi otoriteye daha az itaatkar bir hal almıĢtır. Buna bağlı olarak bireyler, kamu yönetiminden ve yöneticilerinden kamu hizmeti ile ilgili beklentilerini arttırmıĢ ve daha nitelikli hizmet sunumu talep etmiĢlerdir (Tek Turan, 2013a: 9). Bireylerin devletten

Sosyal Faktörler

Ekonomik Faktörler Ġdeolojik ve Politik

41

beklentilerinin değiĢmesiyle devletin mutlak üstünlüğü tartıĢılmaya baĢlanmıĢtır. Bu tartıĢmanın kavramsal çerçevesi, devletin toplumun üstünde yer alan politik bir karar alma mercii olduğu düĢüncesinin değiĢen koĢullara uygun olmamasıdır. Buna göre devletin karar alma mekanizmalarının çoğunluk biçiminde planlanmıĢ, girdilere önem veren ve yasallaĢtırılmıĢ; hiyerarĢik rasyonel kuralcı bir yapıda ayrıca toplumsal çerçevede aĢırı müdahale hakkına sahip “yöneten devlet” modelinden vazgeçilerek vatandaĢlara kamusal hizmet sunumunun ön plana çıktığı, devlet- vatandaĢ iliĢkilerinin geliĢtiği “yönetiĢimci devlet” modeli geliĢtirilmiĢtir (Özel, 2008: 145). Bu açıdan değerlendirildiğinde örgüt yapısının klasik geleneksel düĢünceye göre daha hiyerarĢinin daha esnek olduğu, sosyal ihtiyaçlara göre örgütlenme tarzlarının değerlendirildiği, devlet-vatandaĢ iliĢkilerini yatay çerçevede ele alındığı YKĠ anlayıĢı ortaya konmuĢtur. YKĠ’nin getirdiği yeniliklerle birlikte bu sosyal faktörlere bağlı olarak devletin faaliyet alanının minimum düzeyde tutulduğu, kamu hizmetlerinin görülüĢ biçimlerin ve sunum tarzlarının birbirinden ayrıldığı, piyasa mekanizmasından yararlanılan ve devletin hakemlik rolü üstlendiği devlet modeli benimsenmiĢtir (GöküĢ, 2011: 41).

Sosyal refah devleti anlayıĢı ile beraber devletin kamusal hizmetler anlamında örgütlenme biçimi değiĢmiĢ ve geniĢlemiĢtir. Bu nedenle devletin kamusal harcamalarında artıĢlar meydana gelmiĢtir. 1970’lerdeki iktisadi durgunluk devletin kamu harcamalarını kısması için hizmet alanının daraltılması gerekliliğini ortaya çıkarmıĢtır. Buna bağlı olarak kaynakların etkin kullanımı gündeme gelmiĢ olup, kamu hizmet sunumunda verimlilik kavramı ön plana çıkmıĢtır. Ayrıca bu kavram çerçevesinde kamu ve özel sektör karĢılaĢtırılmıĢtır (Kurt ve YaĢar Uğurlu, 2007: 83). Neoliberal iktisatçılar 1970’li yıllarda devletin ekonomiye müdahalesinin iktisadi büyüme ve özgürlükler karĢısında bir sorun olduğunu ortaya koymuĢlardır. Daha az devlet müdahalesi ile devletin piyasadaki payının küçülmesini destekleyen neoliberaller, bu yolla ekonomik etkinliğin toplam refahı arttıracağını savunmuĢlardır. Bunun için neoliberal düĢünceyi savunan bilim adamları, devletin kamusal hizmet alanlarının yasal zeminde sınırlandırılması gerektiğini vurgulayarak, devletin ekonomik müdahale anlayıĢına uzak ve piyasa tabanlı kamu politikaları ile kamusal hizmet sunum anlayıĢını, hizmet sunumunda özelleĢtirme ve deregülasyon

42

gibi kavramlara değinmiĢlerdir. Sosyal etkenlerle baĢlayan bu sürecin devamında kamu sektöründeki değiĢiklik kendisini göstermeye baĢlamıĢ olup, özel sektörde yaĢanan hızlı değiĢim müĢterilere kaliteli hizmet sunma arzusu kamu sektörünü de etkisi altına almıĢtır. Kamu hizmetleri genel hizmet olarak adlandırılırken, verimlilik, etkinlik ve kalite kavramları ile birlikte hizmetler sektöründe rekabet ortamı oluĢturulmuĢtur. Özel sektör, kamu sektörü için yönetim ve hizmet politikalarını değiĢtirme yönünde sürekli bir baskı unsuru olmuĢtur. Piyasada kamu payının küçültülmesine yönelik düĢünceler, özel sektör firmalarının da yerel ihtiyaçlara yönelik örgüt yapılarında değiĢikliklere gitmesine sebep olmuĢtur. Bununla birlikte yenilik ve müĢteri talepleri önem kazanmıĢtır. Sonuç olarak ortaya kamu hizmet sunumunda özel sektörün kamu sektörü ile birlikte hareket etme olanağı oluĢmuĢtur (Eryılmaz, 1999: 86-87). Kamu sektörünün özel sektör ile beraber hareket etmesinin nedeni kamu kaynaklarını daha etkin kullanarak piyasada kaliteli hizmet sunumu sağlamaktır (Gökçe vd., 2004: 208).

Büyük ekonomik buhran sonrası görünmez el mekanizmasını çöküĢü ile birlikte Keynesyen ekonomi politikaları devletin ekonomik ve sosyal politikalarda daha aktif bir Ģekilde kendini göstermesini sağlamıĢtır. Kamu sektöründe performans büyüklüğü ve iĢleyiĢi konusunda yapılan eleĢtirilerle sağlık ve eğitim hizmetleri, sosyal güvenlik harcamaları ve savunma hizmetleri, yaĢlılara, ailelere, gençlere, öğrencilere, çocuklara ve konuta yönelik sosyal hizmetler gibi devlet politikaları ile devletin yapı ve faaliyetlerini geniĢleten sosyal refah anlayıĢının 1970’lerin sonunda petrol krizi karĢısında kamu harcamaları üzerinde ortaya çıkardığı bunalım sonucunda ortaya çıkan bütçe açıkları ve bunların kapatılması için borçlanmalar, devletleri köklü değiĢiklikler yapmaya zorlamıĢtır. Gelinen noktada, devletin ekonomik ve ticari alandan çekilmesi, mevcut kamu hizmetlerinin bir kısmından vazgeçilmesi ya da kamu hizmetleri mevcut haliyle devam ettirilecekse bunların finansmanı için hizmetlere zam yapılması, vergi ve harçların arttırılması gibi seçenekler tartıĢılmıĢtır. 1970’li yılların sonunda devletlerin küçülmek istemesindeki yönetim anlayıĢı bunu ifade etmektedir (Eryılmaz, 2007: 17-19).

YaĢanan 1970 ekonomik petrol krizi ile birlikte devletlerin küreselleĢme karĢısındaki değiĢimlere zemin hazırlaması itibariyle Yeni Sağ olarak adlandırılan

43

düĢünce akımı geliĢmiĢtir. Bu akımın önce Ġngiltere’de ortaya çıkmıĢ ve uygulamaya konulan bu yöndeki politikaların benzerleri aynı dönem Amerika’da da uygulanmıĢtır. Devletçilik anlayıĢının yavaĢ yavaĢ terk edilerek özel sektörün kamu hizmetlerinde teĢvik edilmesini içeren bu anlayıĢ Ġngiltere’de Thatcher ve Amerika’da ise Reagan muhafazakar iktidarları ile baĢlaması nedeniyle yeni sağ düĢüncesi olarak tanımlanmaktadır. Bilgi ve iletiĢim teknolojilerinde meydana gelen geliĢmelerle birlikte, yönetimlerin hantal ve ağır iĢleyen bir yapıdan hızlı iĢleyen bir mekanizmaya doğru geçmesini savunan yeni sağ düĢüncesi daha fazla talepte bulunan vatandaĢlar için kamu hizmetlerinin sunumunda daha bilinçli bir kamu politikasını ortaya koymuĢlardır. Serbest piyasa ekonomisinin geçerliliğini savunan yeni sağ düĢüncesi ile ortaya çıkan muhafazakar iktidarlar YKĠ’nin ortaya çıkmasında politik ve ideolojik faktörlerin baĢında gelmektedir (Bilgiç, 2008: 31-32).

Kamu yönetiminde reform sorunu öncelikle anglo sakson ülkelerde (Ġngiltere, Amerika BirleĢik Devletleri, Kanada, Avusturalya ve Yeni Zelanda) baĢlayıp sonra diğer ülkelere doğru yayılmıĢtır. Reform sorunu ile birlikte 1970’lerde Yeni Kamu ĠĢletmeciliği (YKĠ) anlayıĢı ortaya çıkmıĢtır. Bu anlayıĢın temelleri 1970’lerde atılmasına rağmen 1980’lerde etki alanını geniĢletmiĢ olup 1990’lı yıllarda ise yönetim bilimine kendisini tam olarak kabul ettirmiĢtir (Kutlu, 2006: 68-69).

YKĠ düĢüncesi temelinde piyasadaki yöntemlerle devletin rolünün azaltılması, özel sektör ile kamu sektörü arasında hizmet sunumunda rekabetin artması ve kamu hizmetlerinin özelleĢtirilmesi yatmaktadır. Aslında bu anlayıĢ kamu hizmeti düĢüncesinden etkinlik ve verimliliği öne alan giriĢimci bir hizmet sunma anlayıĢına geçiĢin ifadesi olarak yorumlanabilir (Balcı, 2008: 167).

YKĠ anlayıĢı, özel sektör tekniklerinin kamu kesimine uygulanması olarak sunulmaktadır. Özel sektöre hakim olan maliyetlerin kontrolü, mali saydamlık, alt birimlere özerklik, idarecilerin belli yetkileri alt birimlere dağıtımı, piyasa mekanizmalarının belirlenmesi ve performans kalitesinin artırılması için müĢteriye hesap verebilirlik gibi ilkeler, YKĠ anlayıĢı bağlamında kamu sektöründe de egemen olmaktadır. Kamu sektörünün dönüĢümü, daha az devlet buna karĢın daha çok kamusal hizmeti içermektedir. Ġlk kez Osborne ve Geabler tarafından ileri sürülen tabir ile devlet artık kürek çeken değil, dümen tutan konumundadır. Piyasa odaklı

44

teĢvik ve yönetsel yaklaĢımlar, karĢılığını giriĢimci devlet Ģeklinde bulmuĢtur. Onlara göre piyasa kuralları doğrultusunda Ģekillenen devlet, kaliteli kamusal mal ve hizmet sağlayacağı gibi, vatandaĢın tercihlerine de önem verecektir. Aslında bu yeni yönetim anlayıĢı ile kamu sektöründe hedeflenen temel paradigmalar Ģu Ģekilde sıralanabilir (Çiçek, 2012: 66-67);

 ġeffaflık

 Yetki devri ve yetki geniĢliği  Yönetsel özerlik

 Siyasal ve yönetsel sistemi iyileĢtirmek  Kontrolü sınırlandırmak

 Verimlilik

YKĠ yaklaĢımı kamu yönetiminin faaliyet alanının küçültülmesine dayanmaktadır. Bu nedenle kamu yönetiminin yapılanmasında devletin üstleneceği roller çeĢitli ilkelere dayanmaktadır (Tolay, 2012: 15). Bu ilkeler Tablo 4’de yer almaktadır. Burada devlet kavramında dikkat çeken husus, devletin YKĠ anlayıĢındaki misyon ve vizyonu sadece kamu hizmeti sunması olarak değil toplumu güçlendirmesi ve yetkilendirmesi olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bu anlayıĢın kuvvetlenmesi ile birlikte doğrudan demokrasi ve doğrudan katılımcı yönetim gibi yaklaĢımlar, diğer geliĢmelerle birlikte birleĢtiğinde devlet-vatandaĢ arasındaki keskin ayrımı yumuĢatmıĢtır. Artık yönetim sadece yönetenlerin değil, yönetilenlerin de içinde olduğu bir süreç haline gelmiĢtir. Kamu hizmetlerinin nasıl yürütülmesi ve sunulması gerektiği konusunda hizmetten faydalanan vatandaĢ da söz sahibi olmalıdır (Al, 2008: 174).

45 Tablo 4: YKĠ AnlayıĢında Devlet Modeli

Ġlkeler Açıklama

Dağıtıcı devlet Daha fazla dümen tutan daha az kürek çeken

Katalizör devlet Kamu hizmetlerinin sunumunda özel ve gönüllü kuruluĢlar arasında iĢbirliği

Topluma ait devlet VatandaĢların kamu hizmetlerini üretmesi için yönetime yetkilendirme

Rekabetçi devlet Daha fazla rekabet Misyon odaklı devlet Daha az kural

GiriĢimci devlet Gelir kaynağı yaratmak gelir kaynağı tashih etmek Problem önleyen devlet Kamu hizmetlerinin gereksiz kullanılmaması Adem-i merkeziyetçi devlet VatandaĢ lehine karar verme

Piyasa odaklı devlet Piyasa için daha fazla yer açma

Uzak görüĢlü devlet Tedavi etmekten çok önleyici tedbirler alan yönetim Olası problemleri önleyici devlet Devlet hizmetlerinin gereksiz kullanılmaması Kaynak: Çiçek, 2012: 67 ve Tolay, 2012: 15-17’den derlenmiĢtir.

Gruening (2001: 2) çalıĢmasında YKĠ anlayıĢının özelliklerinden bahsetmiĢtir. Bu özellikleri tartıĢmalı ve tartıĢmasız özellikler olarak iki kategoride ele almıĢtır. YKĠ’nin tartıĢmasız özellikleri akademik gözlemlerin hepsinde kabul görmüĢtür. Fakat tartıĢmalı özellikleri bazı çalıĢmalarda kabul görürken bazılarında görmemektedir. Hem tartıĢmasız hem de tartıĢmalı özellikleri Tablo 5’de yer almaktadır.

46 Tablo 5: YKĠ AnlayıĢının Özellikleri

TartıĢmasız Özellikler TartıĢmalı Özellikler Bütçe kesintileri

Performans için hesap verebilirlik Performans denetimi

ÖzelleĢtirme MüĢteriler

Yerindenlik, sorumluluğun dağıtılması Stratejik planlama ve yönetim

Üretim ve tedarik ayrımı Rekabet

Performans ölçümü DeğiĢen yönetim modeli SözleĢmeler

Esneklik

GeliĢmiĢ muhasebe

Personel yönetimi (teĢvikler) Kullanıcı ücretleri

Siyaset ve yönetim ayrılığı GeliĢmiĢ finansal yönetim

Daha fazla bilgi teknolojileri kullanımı Delil olarak makbuz ya da belge

Yasal bütçe ve harcama kısıtlamaları Yetki alanının rasyonalizmi

Politika analizi ve değerlendirilmesi GeliĢmiĢ düzenlemeler

Ġdari yapıların düzenlenmesi

DemokratikleĢme ve vatandaĢ katılımı

Kaynak: Gruening, 2001: 2.

Hood (1995: 95-97) çalıĢmasında YKĠ’nin temel 7 tane doktrinal bileĢenine yer vermektedir. Bu bileĢenleri;

 Kamu kuruluĢlarının her bir kamu sektörü ürünü ayrı ayrı yönetilen kurumsallaĢmıĢ birimlere ayrılması,

 Hem kamu sektörü kuruluĢları arasında hem de kamu sektörü ile özel sektör arasındaki rekabetin arttırılması,

 Kamu sektöründe özel sektör yönetim uygulamalarına geçiĢin sağlanması,  Kamu hizmetlerinin istikrarlı olarak sürdürülmesi ve kamu politikalarının

geliĢtirilmesi açısından kaynak kullanımında disiplin ile kamu hizmetlerini sunmaya yönelik alternatif ve daha az maliyetli yollara baĢvurulması,

47

 Kamu sektörü kuruluĢlarında kayırmacılık ve tacizi önlemek amacıyla tasarlanan personel yönetiminde kamu yöneticileri aktif olarak rol alması  Kamu sektöründeki profesyonel standartlara ve uzmanlığa duyulan güvene

karĢılık, sağlanacak hizmetlerin kapsamı, seviyesi ve içeriği açısından kamu sektörü örgütleri için daha açık ve ölçülebilir (veya en azından kontrol edilebilir) performans standartlarına geçiĢin sağlanması,

 Kamu yönetiminde çıktı odaklı yönetim tarzına geçilerek gerekli kontrollerin yapılması olarak sıralamak mümkündür.

YKĠ anlayıĢı geleneksel yönetime göre Tablo 6’da gösterildiği gibi piyasaya daha yönelimli, daha az bürokratik ve esnek, adem-i merkeziyetçi, giriĢimci ve yenilikçi olmayı desteklemektedir. YKĠ ile Weberyen rasyonel kurallarla yönetilen yönetim tarzından amaca yönelik yönetim tarzına geçilmiĢtir. Sonuç olarak geleneksel kamu bürokratları kamu iĢletmecileri haline getirilmiĢ ve merkezi hiyerarĢinin etkinlik düzeyi kırılarak kamu yöneticileri yaptıkları faaliyetlerin sonuçlardan sorumlu tutulmuĢlardır (ÇevikbaĢ, 2012: 17-18). Geleneksel (Weberyen) kamu yönetimi anlayıĢına karĢı kamu sektöründe yeni bir paradigma olarak ortaya çıkan YKĠ’de, devletin bürokratik yapı ile doğrudan hizmet sunumu yerini özel sektörün öncülük ettiği esnek iĢletme sistemlerine bırakmıĢtır (Bilgiç, 2008: 28-29).

48

Tablo 6: Geleneksel Kamu Yönetimi ile YKĠ AnlayıĢının KarĢılaĢtırılması

Geleneksel Kamu Yönetimi YKĠ

Katı örgüt yapısı Esnek örgüt yapısı

Merkeziyetçi Adem-i merkeziyetçi

Katı hiyerarĢi YumuĢak hiyerarĢi

GeniĢ merkez Dar merkez-GeniĢ çevre

Hizmet Devleti Minimal Devlet

Büyük ölçekli yapı Küçük ölçekli yapı

Bürokrasi yönelimli Piyasa Yönelimli

Yönetim ĠĢletme

Örgüt merkezli MüĢteri-vatandaĢ merkezli

Kurallara bağlı yakından kontrol Performans hedefli denetim

Sevk ve idare YönetiĢim

Sabit ücret Performansa bağlı ücret

Bürokrat tipi yönetici GiriĢimci yönetici Az yetkili yönetici YetkilendirilmiĢ yönetici

Gizlilik ġeffaflık

Hizmetlerde nicelik Hizmetlerde kalite Üst yöneticiye bağlı değerlendirme Çok yönlü değerlendirme Kapalı enformasyon kanalları Açık enformasyon kanalları

Yetkiyi toplayan Yetkiyi paylaĢan

Risk almakta isteksiz Risk almakta istekli Kuralcı ve kırtasiyeci Vizyon sahibi ve esnek Girdi ve süreç odaklı Çıktı ve sonuç odaklı

Birey yönetimli Ekip yönetimli

Kaynak: Eryılmaz, 2007: 26.

YKĠ anlayıĢının kamu hizmeti sunumuna olası etkilerine gelince kamu yönetimindeki anlayıĢ değiĢikliğinin kamu hizmeti kavramına olası etkilerinin de farklı boyutlarda olması olasıdır. Öncelikle klasik iktisadi görüĢe yakın olan mutlakçı (objektivist) özellikleri barından kamu hizmeti kavramından, göreceli (sübjektif) kamu hizmeti anlayıĢına geçildiği belirtilmelidir. Bazı hizmetler nitelikleri gereği sadece toplumsal yaĢamda önemli olan faaliyetleri kapsamaktadır. Bu faaliyetlerin geneline mutlakçı kamu hizmeti denilmektedir. Mutlakçı kamu hizmeti anlayıĢının katı olması, toplumda değiĢen yapının ihtiyaçlarına göre kamu hizmet faaliyetlerinin

49

uyarlanamaması ve modern yapının temel görüĢlerine uygun olmaması nedeniyle eleĢtirilmiĢtir. Bu eleĢtiriler bağlamında mutlakçı kamu hizmeti görüĢü yerini göreceli (subjektif) kamu hizmeti anlayıĢına bırakmıĢtır (Çapar vd., 2015: 375; Eser vd,. 2011: 210).

Bir diğer değiĢikliği ise sosyal hizmet üzerinden tayin etmek mümkündür. Sosyal hizmet, vatandaĢların birbiriyle ve çevresi ile olan iliĢkisini kolaylaĢtırmak amacıyla yapılan çalıĢmalardır. Bu amaç, kiĢi, grup ve toplulukların gereksinimlerini karĢılamada ve toplumdaki değiĢmelere ayak uydurma, problemlerin giderilmesinde yardımcı olmaya yönelik yöntemler ile gerçekleĢtirilmektedir. Ancak bu kavram sadece sosyal yardımlarla sınırlı olmayıp, bir devletin geliĢmiĢlik düzeyi ve sosyal politikaları ile alakalıdır (Eroğlu, 2013: 29-39). Sosyal politikanın dolayısıyla sosyal hizmetlerin en önemli aktörlerinden birisi devlet olup sosyal hizmet faaliyetlerinde en temel görevleri yerine getirmektedir. Yani sosyal hizmet faaliyetlerine devlet dahil edilmeden bu uygulamaları yerine getirmek mümkün değildir. Sosyal hizmet politikalarında devletin misyon ve rolü ülkeden ülkeye değiĢiklik gösterse de sosyal hizmetlerde devlet bazen düzenleyici bazen de uygulayıcı konumundadır. Bunun yanı sıra bu iki görevi de üstlenen devletler bulunmaktadır (Kesgin, 2012: 123).

Ġnsan, toplum, değiĢim ve geliĢim gibi konular sosyal hizmetin odak noktasını oluĢturmaktadır. Toplumsal değiĢim ve dönüĢümler sırasında bireyin karĢı karĢıya geldiği sorunlar ve bu sorunlara çözüm bulma gayreti sosyal hizmetin sorunsalını meydana getirmektedir. Sosyal hizmet kavramının geliĢim süreci ele alındığında sosyal, iktisadi ve kültürel geliĢim ve değiĢimler sosyal problemlerin çözümünde kullanılacak yöntem ve tekniklerin geliĢimini de etkilemiĢtir. Toplumsal yapıdaki temel taĢların karmaĢıklığı ve değiĢim gösterme özelliği, vatandaĢ odaklı sosyal hizmet faaliyetlerinin alanlarını sürekli değiĢim ve geliĢim içine itmiĢtir (Artan, 2012: 26-28).

1929 Ekonomik Bunalım sonrası Avrupa’da baĢlayan kriz ile yaĢanan ikinci dünya savaĢı ve Keynesyen politikaların ortaya çıkıĢıyla birlikte refah devleti anlayıĢı ĢekillenmiĢtir. Keynesyen politikalarda ele alınan devletin ekonomiye müdahalesi daha sonra sosyal hayata müdahaleyi de beraberinde getirmiĢtir. Burada devlet müdahalesinden kasıt iktisadi ve sosyal politikaların oluĢturulması ve devlet

50

eliyle politikaların yürütülmesidir. Özellikle savaĢın sonuçlarından biri olan yoksulluk ve iĢsizlik devlet tarafından sosyal politikalar ile önlenmesi zorunluluk arz etmiĢtir. Buna bağlı olarak yoksulluk ve iĢsizliği önlemede sosyal hizmetler ve sosyal yardımlar önemli ölçüde arttırılmıĢtır. 1970 yıllarında yaĢanan petrol krizine kadar müdahaleci politikalar hem iktisadi hem de sosyal anlamda devam etmiĢtir. YaĢanan krizle beraber liberal söylemler gündeme gelmiĢ olup 1980’lerden itibaren ise neoliberal politikalar ve yeni sağ anlayıĢı ile minimal devlet olgusu ortaya konmuĢtur (Eroğlu, 2013: 39-40). Minimal devlet anlayıĢıyla beraber, YKĠ ile aile gibi toplumsal kurumların anlamının değiĢmesinin bir sonucu olarak toplumun bireyselleĢmesi söz konusu olmuĢtur. Bu bireyselleĢme ile birlikte toplumun ihtiyaç ve beklentilerine ait sosyal hizmetler çeĢitlenmiĢtir. Bu çeĢitlenme karĢısında devlet, kamusal hizmet sunumu konusunda çeĢitli problemler ile karĢı karĢıya kalmıĢtır. Toplumun bireyselleĢen ve daha çok sayıda hizmet beklentisi, hizmet sunumunda devletin özel sektör, STK’lar ile birlikte daha çok katılımcı yöntemlerle beraber sosyal hizmetlerin yerine getirmesi üzerinde uzlaĢı sağlanmıĢtır (Eroğlu, 2013: 40; Özel, 2008: 153-154).

DavranıĢlar ve sosyal sistemlerle ilgili etkileĢime dikkat çeken sosyal hizmetin esasını sosyal haklar ve sosyal eĢitlik ilkeleri oluĢturmaktadır (Artan, 2012: 27). Sosyal eĢitlik bağlamında YKĠ’nin kamu hizmet sunumunda önemli vurgulardan birisi vatandaĢlara eĢit muamele yapılmasının gerekliliğidir. YKĠ anlayıĢının temel yapı taĢlarından olan sosyal eĢitlik bu anlayıĢın hareket noktasıdır denilebilir. Sosyal eĢitlikten kasıt genç, çocuk, yaĢlı gibi farklı yaĢ gruplarına yönelik sosyal hizmetlerden çok örgütsel yapılanma ve yönetim biçim tercihleri ile alakalıdır. Çünkü demokratik ve katılımcı kamu hizmeti anlayıĢını uygulanması yönetsel eĢitliği gerektirmektedir. Sosyal eĢitlik, kamu yöneticilerinin uygulamaya koydukları karar ve programlardan sorumlu olmalarını, kamu kuruluĢlarından çok halkın isteklerinin dikkate alınmasını, kamu yönetimi eğitiminin disiplinler arası, kabul görmüĢ ve sorun çözücü karakterde olmasını gerektirmekte ve bunlara vurgu yapmaktadır (Özer, 2005: 10). Her toplumsal kurum gibi sosyal politikalar da YKĠ anlayıĢına kadar değiĢen süreçte bir evrim geçirmiĢtir. Yoksullara, yaĢlı ve çocuk gibi güçsüzlerle, sakatlara ve gereksinim içine düĢmüĢ olanlara yardımlardan baĢlayarak

51

kiĢisel ve toplumsal dayanıĢmalara kadar uzanmıĢ ve kapitalist düzenle birlikte sosyal sınıfların iliĢkilerine ve devletin yeni görevler üstlenmesine yönelik boyutlara kadar gelmiĢtir. Sosyal politikalar ile sosyal hizmet sunumundaki en önemli bileĢen sosyal adalettir. Sosyal adaletin amacı bireyler ile toplum arasında iyi iliĢkiler kurulmasını, herkese çağdaĢ bir hayat düzeyini sağlamayı öngörmektedir (ġeker, 2009: 47-48) . Sosyal hakların sağlanması ve demokratik bir biçimde uygulamaya geçirilmesi, vatandaĢlara iktisadi ve toplumsal yapının iĢleyiĢinde karĢılaĢacakları sorunlara karĢı güvence oluĢturacaktır. Bu açıdan değerlendirildiğinde sosyal adaletsizliğin giderilmesinde sosyal haklar en temel etkendir. Fakat sosyal hakların tanınması ve uygulamaya geçirilmesindeki demokratiklik ölçüsü her ülkede aynı değildir. Yani demokratiklik ölçüsü ülkelerin siyasal karar alma mercilerinin iktisadi, ideolojik ve kültürel görüĢleri ile iliĢkili oluĢturdukları sosyal politikalara bağlıdır (Gökçe, 2012: 264). Sosyal politikalarla sosyal hizmetin uygulanması refah seviyeleri ile yakından iliĢkilidir. Ancak 1980 sonrası YKĠ anlayıĢı ile iletiĢim, teknoloji, ulaĢım, kültürel ve sosyoekonomik geliĢmeler sosyal hizmetlerin küresel