• Sonuç bulunamadı

1.2. Allah

1.2.6. Allah'ın Duyguları Var mıdır

1.2.6.2. Gazap

Gazab/بضغ kelimesi sözlüklerde “kızmak, öfkelenmek, sinirlenmek” anlamlarında duygu ifade eden bir kelimedir. İsfahânî, bu kelimeye “intikam arzusuyla kalpteki kanın harekete geçmesi” anlamını vermiş, Allah'ı nitelemesi halinde sadece “intikam” anlamına geleceğini ifade etmiştir.482 Gazap kelimesine “kendisine öfkelenilen kimseye zarar verme isteği”483 olarak da anlam verilmiştir. İbn Manzûr'a göre Allah'ın gazabı, inkâr edenleri ve kendisine âsi olanları kınaması ve cezalandırması

480 Cevziyye, Muhammed b. Ebi Bekr, Medâricu's-Sâlikîn, thk. Muhammed el-Mu'tasım billah el-

Bağdadî, Daru'l-Kitab el-Arabî, Beyrut, 1996, c. III, s. 19-20; krş. Cevziyye, Medâricu's-Sâlikîn, trc. İbrahim Tüfekçi-Harun Ünal, İnsan Yay., İst., 2013, I-II-III, s. 936-937.

481 Maide, 5/54.

482 Zebîdî, Tâcu'l-Arûs, c. III, s. 485; Cürcanî, Ta'rifât, s. 162; İsfahanî, Müfredât, s. 608; Râzî,

Mefâtihu'l-Gayb, c. I, s. 223.

anlamına gelmektedir.484 Psikolojik bir hâli ifade eden gazap, hoşlanılmayan bir durum, olay, nesne, kişi ve tavır karşısında fiziksel olarak vücutta kan akışının hızlanması ve yüzün kızarmasıyla birlikte saldırgan davranışların ortaya çıkmasına sebep olan kızgınlıktır. İnsan bu öfke duygusuyla, öfkeye sebep olan her ne ise ona zarar vermek ya da onu ortadan kaldırmak için harekete geçer. Çoğu zaman insanın aşırı öfkeyle eylemde bulunması, o sırada mantıklı düşünemediği için kendisine de zarar verir. Bu anlamıyla, insandan hareketle gazabın Allah için kullanılması mümkün değildir. Râzî'ye göre genel bir kaide olarak sevinç, mutluluk, utanma, kıskançlık ve öfke gibi duyguların bir başlangıçları ve bir sonları vardır. Öfkenin başlangıcı kalpteki kanın kabarması, sonu ise kızılan kimseye zarar verilmek istenmesidir. Allah'ın gazabında, başlangıç olarak kalpteki kanın kabarmasını düşünmek mümkün değildir. Ancak gazabın sonu olan öfkelenilen kimseye zarar verme iradesi Allah için düşünülebilir.485 Dolayısıyla Allah'ın gazabını, yasakladığı davranışların yapılması ve kendisine isyan edilmesi nedeniyle öfkelendiği kimseye ceza verme iradesi olarak anlamamız mümkündür.

Gazab-بضغ kelimesi Kur'an'da türevleriyle birlikte yirmi dört ayette geçmektedir.486 Bunların sadece beş tanesinde insanların duygularını ifade ederken487 on dokuz ayette Allah'ın öfkesi için kullanılmıştır. Bu ayetlerde geçen gazap kelimesine “lânet etmek, rahmetinden uzaklaştırmak, azap etmek, yoksulluğa, zillete ve helâke maruz bırakmak” anlamları verilmiştir.488Allah kulları için iyi ve kötüyü kendi içlerinden seçtiği peygamberler vasıtasıyla açıkladıktanve onların yapmaması gereken şeyleri açık ve net olarak bildirdikten sonra buna rağmen insanlar yasaklanan şeyleri yaparlarsa bundan hoşnut olmayacağını ve onları cezalandıracağını bildirmektedir.489 İşte Allah'ıncezalandırmayla sonuçlanacak, hoşnut (razı) olmama duygusuyla birlikte cezalandırma iradesini, kendisine gazabı nispet ederek ifade ettiğini söyleyebiliriz.

Allah'ın gazabının geçtiği ayetlerde, kimlerin, hangi sebeplerden dolayı Allah'ın gazabına maruz kaldığı açıklanmıştır. Yine Allah'ın gazap ettiği kimseleri bekleyen sonuçlarda açıkça beyan edilmiştir. Kur'an-ı Kerim'e göre Allah'ın gazabına maruz kalan kimselerin başında İsrailoğulları gelmektedir. İsrailoğullarının büyük çoğunluğu Allah'a verdikleri sözleri tutmamış, Tevrat'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr etmiş,

484 İbn Manzûr, Lisânu'l-Arab, c. I, s. 649. 485 Râzî, Mefâtihu'l-Gayb, c. I, s. 223. 486 Abdülbâkî, Mu'cem, s. 499.

487 Şûra, 42/37; Tâhâ, 28/86; Enbiyâ, 21/87; Â'raf, 7/150, 154. 488 Üzüm, İlyas, "Gazap" md., DİA., c. XIII, İst., 1996, s. 434.

kendilerine gönderilen peygamberleri yalanlamış hatta bazılarını öldürmüş, son olarak kıskançlıkları sebebiyle Hz. Peygamber'i ve Kur'an'ı inkâr etmişlerdir. Bütün bu eylemler, onların Allah'ın gazabına uğramalarına ve azabı hak etmelerine sebep olmuştur.490 Yine İsrailoğulları, Hz. Musa'nın Tûr'a gitmesinin ardından Allah'ın kendilerini Firavun'un zulmünden kurtarmasını ve kendilerine verilen daha birçok nimetleri unutarak, ziynet eşyalarıyla yaptıkları buzağı heykeline tapmaya başlamışlardır. Bu nedenle Allah onlara gazap etmiş ve dünya hayatında zillete uğrayacaklarını bildirmiştir.491 Bir başka ayette Allah İsrailoğullarını şu şekilde uyarmaktadır: “Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz ve helâl olanlarından yiyin. Bu konuda aşırı da gitmeyin, yoksa üzerinize gazabım iner. Gazabım da kimin üzerine inerse, o muhakkak helâk olmuş demektir”.492 Fatiha Sûresi'nde geçen “gazaba uğrayanlar”dan kastedilenlerin de meşhur olan görüşe göre Yahudiler olduğu söylenmiştir.493 Ancak Allah'ın gazabına uğrayanları sadece Yahudiler ile sınırlamamak gerekir. Çünkü başka ayetlerde Allah'ın gazabına müstehak olan kimseler zikredilmiştir. Kur'an'da Allah'ın gazabına maruz kalan diğer kimseleri de şu şekilde sıralayabiliriz: Allah'ı inkâr edenler,494 kasıtlı olarak bir mü'mini öldüren,495 savaştan kaçanlar,496 şeytana tapan kimseler,497 Allah hakkında kötü zan besleyen münafık ve müşrikler,498 kâfirlerin kabirdekilerden ümit kestikleri gibi ahiretten ümit kesenler.499 Allah bu kimselerin, yasakladığı bu eylemleri yapmaları sebebiyle onları lânetleyeceğini, onlara alçaltıcı bir azabın olduğunu, dünya hayatında zillete düşürüleceklerini, helâk olacaklarını ve ebedî cehennemde kalacaklarını ilgili ayetlerde beyan etmiştir.

Allah'ın gazab sıfatıyla kendisini nitelendirdiği ayetler genel olarak değerlendirildiğinde bu sıfatın, insanların yasaklanan bazı eylemleri gerçekleştirmelerine bağlı olarak ortaya çıktığı görülür. Dolayısıyla Allah'ın gazaplanması, O'nun zâtına mahsus sürekli bir sıfatı gibi görünmemektedir. Ancak konuyla ilgili Râzî'nin yaptığı açıklama ilginçtir. Râzî, Fatiha Sûresi'nde geçen “gazaba uğrayanlar” ifadesinin tefsirinde, Mu'tezile'nin, “Allah'ın onlara gazab etmesi onların,

490 Bakara, 2/83-93. 491 A'raf, 7/152; Tâhâ, 20/86. 492 Tâhâ, 20/81. 493 Râzî, Mefâtihu'l-Gayb, c. I, s. 222. 494Â'raf, 7/71; Nahl, 16/106. 495 Nisâ, 4/93. 496 Enfâl, 8/16. 497 Mâide, 5/60. 498 Fetih, 48/6. 499 Mümtehine, 60/13.

kendi iradeleriyle, yasak olan şeyleri yapmış olduklarını gösterir. Aksi halde, Allah'ın onlara gazab etmesi, Allah'tan onlara bir zulüm olurdu” şeklindeki görüşlerini aktardıktan sonra onların görüşlerini şu açıklamayla çürütmeye çalışmıştır: “Cenâb-ı Hakk, onlara kızdığını zikredip peşi sıra da onların sapıtmış olduklarını ekleyince, bu ifade tarzı, Allah'ın onlara gazab etmesinin, onların sapıtmış olmalarının illeti olduğunu gösterir. Buna göre de Allah'ın sıfatı, kulun sıfatında müessir olmuş olur. Ama onların sapıtmış olmaları, onlara Allah'ın gazab etmesini gerektirir dersek, bu ifadeye göre, kulun sıfatı, Allah'ın sıfatında müessir olmuş olur ki, bu da imkânsızdır”.500 Râzi'nin açıklamasına göre Allah'ın gazabı, gazabı gerektiren fiilden önce olmaktadır ve Allah'ın bu sıfatı insanın sapıtmış olmasında etkilidir. Bu ayet bağlamında yapılan bu yorumu, Allah'ın gazabının geçtiği diğer ayetler için de düşünecek olursak ve Allah'ın gazabını insanın kötü fiillerinin illeti olarak kabul edersek bu hem Allah'ın adaleti ile hem de insanın eylemlerini özgür olarak yaptığı gerçeğiyle çelişir. Allah’ın gazabı insanın emredilen fiilleri yerine getirmemesi ya da yasaklanan fiilleri yapması sebebiyledir. Dolayısıyla Allah’ın gazabı sebebiyle insanın kötü eylemde bulunması söz konusu olamaz.

Allah'ın gazabıyla, azap etmesi, lânetlemesi ve cehennemle cezalandırması ilgili ayetlerde ayrı ayrı kelimeler kullanılarak ifade edilmiştir. Bu, Allah'ın gazabıyla lanetlemesinin, azap etmesinin ve cehennemle cezalandırmasının aynı anlama gelmediğini göstermesi açısından önemlidir. Eğer aynı anlamı ifade etselerdi bunların aynı ayet içerisinde kullanılması doğru olmazdı.

Allah'ın gazab sıfatı hakkında İslam âlimlerinin yaptıkları yorumlara da yer vermemiz faydalı olacaktır. Eş'arî âlimlerinden Bâkıllânî'ye göre Allah'ın gazabı irade sıfatıyla ilişkilidir. O'nun, gazab duyduğu kimseyi cezalandırma iradesini ifade eder. Hakiki anlamda gazap sıfatının Allah'a verilmesi uygun değildir. Çünkü gazab ve onun zıddı olan rıza varlığın kendisinde değişime neden olur. Bu sıfatlarla Allah'ın vasıflanması, O'nun tabiatında değişiklik meydan getireceğinden dolayı caiz olmaz.501 Cüveynî, bir kısım âlimlerin muhabbet, rıza ve gazap gibi sıfatları fiili sıfat olarak kabul ederken, bir kısım âlimlerin de bu sıfatları iradeye atfettiklerini aktarmaktadır. İkinci gruba göre irade, kula yönelik bir cezaya taalluk ettiğinde gazap olarak isimlendirilir.502

500 Râzî, Mefâtihu'l-Gayb, c. I, s. 223. 501 Bâkıllânî, Temhîd, s. 47-48. 502 Cüveynî, Kitâbü'l-İrşâd, s. 238-239.

Ebu'l-Muin en-Nesefi'ye göre, Mu'tezilî âlimler rıza ve gazabı Allah'ın sıfatlarından kabul etmemektedirler. Çünkü Allah hakkında duygusal değişkenlik olmaz. Rıza ve gazabın geçtiği her ayette rızayla cennet, gazapla cehennem kasdedilmektedir.503 Mu'tezilî âlim Kâdî Abdülcebbâr gazab sıfatını Nesefî'nin ifade ettiği şekilde yorumlamamıştır. Kâdî Abdülcebbâr'a göre gazab hem fiil hem de faille ilişkilidir. Bundan dolayı Allah, kâfirin hem kendisine hem de küfür fiiline gazab eder. Allah'ın onlara gazabının anlamı ise, onları ayıplaması, hor görmesi ve onlara zarar vermeyi istemesidir.504 Kâdî Abdülcebbâr'a göre gazab, Allah'ın bir sıfatı olarak kabul edilmekle birlikte iradeyle ilişkilendirilmiştir.

Nesefî, Ehl-i Sünnet'in rıza ve gazab hakkındaki görüşlerini özet olarak şu şekilde aktarmaktadır: Rıza ve gazab, keyfiyetsiz ve teşbihsiz Allah'ın ezelî sıfatlarındandır. Allah'ın irade, işitme, görme ve kelam sıfatları gibi bir halden başka bir hale dönüşümü kabul etmez. Yani bu sıfatlarda bir değişim olması söz konusu değildir. Eğer, Allah'ın sıfatlarından birinin değiştiği düşünülürse bu sıfat sonradan yaratılmış olur. Oysa Allah'ın zâtı gibi sıfatları da yaratılmış değildir, bütün sıfatları kadîmdir. Allah'ın rızası cennet, gazabı da cehennemi ifade etmez.505 Dolayısıyla Ehl-i Sünnet bu sıfatları mahlukâtın sıfatlarına benzetmeksizin layık olduğu üzere Allah için hakiki olarak kabul etmektedirler. Yine Ehl-i Sünnet, bu iki sıfatın Allah'ın meşietine tabi fiilî sıfatı olduğunu söylemektedir. Çünkü onlara göre Allah dilediği zaman dilediği kimseye kızar ve dilediği zamanda dilediği kimseden razı olur.506 Kur'an ayetlerine baktığımız zaman Allah'ın sevgisinin ve gazabının insanların emredilen ve yasaklanan fiilleri işlemesi neticesinde ortaya çıktığını görüyoruz. Dolayısıyla Allah'ın sevgisi ve gazabının ortaya çıkması belirli fiillere hasredilmiştir.

Ali el-Karî (ö. 1014/1605) Ebû Hanife'nin Fıkhu'l-Ekber'ine yazmış olduğu şerhte, Allah'ın “gazab ve rıza” sıfatlarının “el, yüz”sıfatları gibi müteşabih sıfatlardan olduğunu ve bunların te'vil edilemeyeceğini söylemektedir. Ona göre “Allah'ın gazabı ile intikamı dilemek, rızası ile nimet vermeyi dilemek kastedilmiştir” şeklinde te'vil yapılamaz. Allah her ne kadar hakiki manada gazap ve rıza sıfatlarına sahip ise de bu

503 Nesefî, Bahru'l-Kelâm, thk. Veliyüddin Muhammed Salih el-Farfûr, Mektebetü Dâri'l-Farfûr, 2000, s.

222.

504 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî/el-İrâde, s. 60. 505 Nesefî, Bahru'l-Kelâm, s. 222-223.

506 el-Berrak, Abdurrahman b. Nâsır b. Berrak b. İbrahim, Şerhu'l-Akideti't-Tahâviyye, nşr. Dâru't-

sıfatlar insanların gazab ve rıza sıfatları ile benzeşmez.507 Zira insanların gazabı acz, eksiklik veya güçsüzlükten kaynaklanabilir. Allah ise her şeye gücü yeten, dilediğini yapan ve her türlü ihtiyaçtan müstağni olandır. O'nun gazabı beşerî anlamda bir gazap olmayıp yaratana veya yaratılmışlara karşı suç işleyenleri cezalandırmaktan ibarettir.508

Allah'ın gazab sıfatına sahip olduğu Kur'an ayetleriyle sabittir. Allah'ın gazab sıfatı hakkında İslâm âlimlerinin farklı yorumlar yaptıklarını görüyoruz. Allah'ın bu sıfatı yaratılmışların sıfatı gibi değildir. Çünkü Allah, yaratılmış olanlarla arasındaki benzerliği “O'nun benzeri hiçbir şey yoktur”509 ayetiyle kesinlikle reddetmiştir. Gazab sıfatını haberî sıfatlardan kabul edip bunun te'vil edilmemesi gerektiğini söyleyenler olduğu gibi, bir kısım Eş'arilerin yaptığı gibi irade sıfatı ile ilişkilendirip Allah'ın hoşlanmadığı fiilleri yapanları cezalandırma isteği olarak açıklayanlar da olmuştur. Bu konuda Cehmiyye, Mu'tezile ve Eş'ariler gazab sıfatını, teşbihi gerektirir endişesiyle hakiki anlamda Allah için kabul etmemişlerdir. Çünkü onlara göre gazab, intikam alma duygusuyla kalpteki kanın galeyana gelmesidir. Bu anlamıyla Allah hakkında kullanılmasını doğru bulmadıkları için gazabı, Allah'ın asi kullarına indirdiği cezalar olarak yorumlamışlardır.510

Gazab kelimesinin beşeri düzlemdeki anlamı kızgınlık, hiddet, öfke gibi duygusal hallerdir. Bu duyguların insandaki oluşumu ile Allah'taki oluşumunu eşleştirmek elbette mümkün değildir. Ancak bu sıfatı müteşabihattan sayıp insan kavrayışından uzaklaştırmak da pek doğru bir yaklaşım olmasa gerek. Allah sahip olduğu sıfatın daha iyi anlaşılması için insanların kullandığı kavramı kullanmıştır. Diğer sıfatlarda olduğu gibi (işitme, görme, bilme vb.) gazabı da gerçek manada anlayıp, insanda olduğundan farklı olduğunu yani insandakine benzemediğini kabul etmek de mümkündür.

Bazı âlimler gazabı kadîm bir sıfat olarak kabul etmişlerse de, Allah'ın gazabından bahseden ayetlerden onun zâtî bir sıfat olmayıp insanların eylemleriyle ilişkili olduğunu görüyoruz. Kur'an'da Allah'ın rahmet sıfatı zâtına mahsus olup süreklilik ifade ederken gazab böyle bir sıfat değildir. Nitekim gazab ve azabı rahmette olduğu gibi kendisine gerekli gördüğünü ifade etmeyen Allah'ın rahmeti tercih edip

507 Ali el-Karî, Fıkhu'l-Ekber Şerhi, trc. Yunus Vehbi Yavuz, Çağrı Yay., İst., 1992, s. 75, 78. 508 Üzüm, İlyas, "Gazap" md., DİA., c. XIII, s. 435.

509 Şûrâ, 42/11.

vücuba dönüştürmesi,511 O'nun gazab ve intikam değil de rahmet Tanrısı olduğunu ortaya koymaktadır.512 Ayrıca Allah'ın isimleri içerisinde merhametini ve sevgisini ifade eden sayısız isim yer alırken“gazab edici” anlamında bir isim yer almaz. Ancak, O'nun emir ve yasaklarına uymayanları cezalandıracağını ifade eden isimleri de vardır. Allah'ın hak edenleri cezalandırmasını da adaletin tecelli etmesi açısından zarurî görmek gerekir.

511 En'âm, 6/12, 54.

İKİNCİ BÖLÜM

2. İNSAN ALLAH İLİŞKİSİ

2.2.1. İnsan Allah İlişkisinin Biçimleri