• Sonuç bulunamadı

Gaz Kromatografisi-Kütle Spektrofotometresi (GC-MS) Tekniğinin Arkeometrideki Uygulama Alanları

GAZ KROMATOGRAFİSİ/ KÜTLE SPEKTRO- SPEKTRO-FOTOMETRESİ (GC/MS) TEKNİĞİ

3. Gaz Kromatografisi-Kütle Spektrofotometresi (GC-MS) Tekniğinin Arkeometrideki Uygulama Alanları

Tarihi bir eserin karakterize edilmesi sonucunda elde edilen veriler arkeologların cevap aradıkları yer, zaman ve koşul eksenine mutlak çözüm üretebilmektedir. Bu bağlamda yapılan ileri analiz yöntemleri vasıtasıyla kültürel mirasın sağlıklı bir şekilde korunması ve sonraki nesillere aktarıl-ması mümkün olmaktadır. 20. yy.dan itibaren artış gösteren arkeoloji ve fen bilimleri dayanışması yeni bir disiplin olan arkeometri çatısı altında sürdürülmüş ve teknik kapasitesi yüksek bilim insanlarının interdisipliner bir modelde araştırma yürüterek ortak çalışma bilincinin gelişmesine ne-den olmuştur. Kromatografik çalışmaların 1970 yıllarında dahil olduğu bu süreç organik malzemelerin içeriğini saptamada ve yorumlamada birçok kolaylığı da beraberinde getirmiştir.

Arkeolojik seramik eserlerin üzerinde tespit edilen organik kalıntılar, ilgili eserin üretiminden kullanımına ve kullanımı sonrası kazı ve nihai analizine kadar geçen sürede birçok değişime uğrayabilmektedir. Şekil 3.1’de arkeolojik bir seramiğin yaşam döngüsünü ve bu döngüdeki olası değişimleri verilmiştir (Bonfield, 1997).

Şekil 3.1. Seramik kaplarındaki kalıntıların üretimden kazı sonrası işlemlere kadar geçirdiği olası dönüşüm süreçleri (Bonfield, 1997)

Arkeolojik çalışmalar sonucu bulunan organik kalıntıların çoğu se-ramik kaplarla ilişkili olmaktadır. Kap şeklinin analizi, sese-ramik tipi, kul-lanım aşınması vb gibi analizler tarafından sağlanan ek veriler daha çok geleneksel arkeolojik yaklaşımları desteklemekte ve bu nedenle organik içerikleri doğrudan tespit edebilmek için ileri analiz tekniklerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu doğrultuda Çizelge 3.1.’de GC-MS tekniği ile analiz edilebilen arkeolojik eserlerin türleri verilmiştir.

Organik kalıntılar genellikle bir nesnenin yüzeyinde görünür bir ka-lıntı olarak gözlemlenebilmekle birlikte aynı zamanda seramik yapıları-nın mikroorganizmaların erişemeyeceği küçük gözenek yapıları içerisinde de absorbe edilmiş olarak bulunabilmektedirler. Tüm bu kalıntılar amorf formda olduğundan, kapsamlı bir kimyasal analiz yapılmadan kalıntının bileşiminin tanımlanabilmesi mümkün olamamaktadır.

Seramik ve GC-MS tekniği kullanılarak yapılan çalışmalara değine-cek olursak; örneğin, Tache ve ark. (2008)’nın yapmış olduğu bir çalışma-da, Batiscan bölgesindeki çanak çömlek parçaları üzerinde, dört baskın or-ganik kalıntıyı py-GC/MS analizinin sonuçları ile belirlemişlerdir (Tache, White, & Seelen, 2008). Bu analiz sonuçlarının kromatografik alanlarını nispi yüzde bazında karşılaştırmışlar ve bu sonuçlardan faydalanarak bu kaplarda azot tespit ettikleri bitkilerin ve tatlı su balıklarının pişirildiği,

dolayısıyla da böyle değerli gıdaların tespiti sayesinde seramiklerin sosyal faktörleri belgeleme açısından bir örnek teşkil ettiği sonucuna varmışlardır.

Çizelge 3.1. GC-MS tekniği ile analiz edilebilen arkeolojik eserler ve analiz edilen türler (Edwards & Vandenabeele, 2012)

Arkeolojik Eser Analiz Edilen Tür

(Seramik) Pişmiş Toprak eserler

Yağ asitleri Steroller Tokoferoller Tokotrienoller Skualen Terpeneoidler Vakslar

Organik kalıntılar Renk pigmentleri Reçine

Katı kalıntılar Vernik

Taşlar

Organik kalıntılar Renk pigmentleri Reçine

Zift Kehribar Cila

Mumyalar

Renk pigmentleri Reçine

Katı kalıntılar Organik kalıntılar

Sikkeler Katı kalıntılar

Organik kalıntılar Cam ve metal objeler Organik kalıntılar

Katı kalıntılar

Yine benzer şekilde bir başka çalışmada ise; Özbal ve ark. (2010) 2009 kazı döneminde Barcın Höyük’ün özellikle Geç Neolitik (M.Ö. 7. Binyılın ikinci yarısı) döneminde tarihlenen 136 adet çanak çömlek örneklerini se-çerek, kalıntı analizi yapmışlardır (Özbal et al., 2010). Organik kalıntıların nicel ve nitel analizlerini GC ile gerçekleştiren Bal ve ark., bu analiz so-nucunda lipidlerin bozulma ürünü olan yağ asitlerini incelemişlerdir. Elde ettikleri veriler doğrultusunda Barcın Höyüğü’nde Neolotik Dönemde ya-şayan halkın bölgenin bilinen en erken süt ürünlerini tükettiklerini tespit etmişlerdir. Beck (2012) ise, Batı ve İç Anadolu seramik kalıntıları

üzerin-deki gıda kalıntılarını GC/MS ile tespit etmiştir (Beck, 2012). Bu sayede Beck, elde ettiği analiz sonuçları ile birlikte arkeolojik kayıtlarda tanınan doğal ürün çeşitliliğini tespit ederek, bu çeşitliliği var olan kayıtlarda artır-dığı yönünde değerlendirme yapmıştır. Son yıllarda yapılan seramik çalış-masına örnek verecek olursak, Sanchez ve ark. (2019) nın yapmış olduğu çalışmayı gösterebiliriz. Araştırmacılar, İspanya’ da yaşamış yerli Cerro de los Vientos topluluğundan alınan arkeolojik eserleri çeşitli fiziko-kimyasal analizlere tabi tutmuşlardır. Mikro Raman Spektroskopisi (MRS) ve Enerji Dağıtıcı X Ray Floresan (EDXRF) ile seramiklerin mineral ve elementel kompozisyonları tanımlanırken, Gaz Kromatografisi-Kütle Spektrometresi (GC–MS) ile seramiklerde hem balmumu hem de yiyecek kalıntıları tespit edilmiştir. Bu tekniklerin ortak kullanımı ile Sanchez ve ark., yerli Cerro de los Vientos topluluğu ile Doğu Akdeniz etkisi arasındaki etkileşimi in-celeyebilmişlerdir (Sánchez et al., 2019).

Tüm bunların yanında organik kalıntı türüne şarap örneği vermemiz de mümkündür. Şarap, çeşitli analitik tekniklerin uygulanabildiği birkaç mal-zemeden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu analiz tekniklerinin çoğu geleneksel tekniklerdir ve seçicilikleri ve hassasiyetleri az olmaktadır. GC-MS tekniğinin şarap analizlerinde kullanılmasıyla bozunma ürünleri daha doğru olarak yorumlanabilmekte ve pozitif hatalı sonuçlara yol açabilecek olan kontaminasyon gibi olumsuzlukların önüne geçilebilmektedir. (Mur-ray, Boulton, & Heron, 2000).

Yenilebilir yağlarda bulunan biyoaktif bileşenlerin GC-MS tekniği ile incelenmesi konusu oldukça detaylıdır. Yenilebilir yağlar, çift karbon sayılı (4–24) doymuş veya doymamış yağ asitlerinin gliserinle verdiği trigliseritlerdir (TG). Saf yağın bileşiminde C, H ve O elementleri bulun-maktadır. Bu bileşikler suda çözünmediği halde pek çok organik çözücüde çözünürler ve sudan daha düşük yoğunluğa sahiptirler. Yenilebilir yağların ana bileşeni yaklaşık %99’luk kısmını oluşturan TG’lerdir. Geriye kalan yaklaşık %1’lik kısım ise monogliserit (MG) ve digliserit (DG)’ler, ser-best yağ asit (FFA)’leri, tokoferoller, steroller, hidrokarbon olarak başlıca skualen, alifatik alkoller ve renk pigmentlerinden oluşmaktadır (Şekil 3.2) (Tarhan, 2018).

Yenilebilir yağların kimyasal kompozisyonu iki ana gruba ayrıla-bilmektedir. Bunlardan birincisi neredeyse yağın ağırlıkça %98-99’unu oluşturan sabunlaşabilen kısmı; diğeri ise ağırlıkça %0.5-2.0’ını oluşturan ve biyokimyasal bakımdan büyük öneme sahip, arkeolojik analizler için ayırt edici bileşenleri içeren sabunlaşamayan kısmıdır (Şekil 3.3) (Tarhan, 2018).

Şekil 3.2. Yenilebilir yağların ana bileşenleri (Tarhan, 2018)

Şekil 3.3 Yenilebilir yağların kimyasal kompozisyonu (Tarhan, 2018) Yağ asitlerinin analizi, çok sayıdaki arkeolojik kalıntı analizinde fay-dalanılmıştır. Bunlar genellikle pişirme kapları (Charters et al., 1993), kan-diller (Evershed, Vaughan, Dudd, & Soles, 1997) veya amforalar (Stern, Heron, Serpico, & Bourriau, 2000) olarak karşımıza çıkmaktadır. Yağ asit-leri ayrıca korunmuş insan yumuşak dokularında (Evershed, 1990; Ever-shed & Connolly, 1988) ve kemiklerinde de (EverEver-shed, Turner-Walker, Hedges, Tuross, & Leyden, 1995) bulunmuştur. Çizelge 3.2’de arkeolojik buluntulardaki organik kalıntıların GC-MS tekniği ile analiz edilebilen bi-yokimyasal grupları verilmiştir.

Çizelge 3.2. Arkeolojik buluntulardaki organik kalıntıların GC-MS tekniği ile analiz edilebilen biyokimyasal grupları

Biyokimyasal bileşenler

n-alkanlar Steroller

n-alkenler Vakslar

n-alkoller Vaks esterleri

Yağ asitleri Trigliseritler

Yağ asidi metil esterleri Fitalat plastikleştiricileri

Hopanlar Skualen

Hopenler Sülfür

Diklormetan Su

Azot gazı Oksijen gazı

Argon gazı Karbondioksit gazı

Arkeolojik eserlerde bulunan yağ kalıntılarından ilgili yağın menşei-nin tespitimenşei-nin, kurak ortamlar haricinde, sadece yağ asidi kompozisyonla-rına göre yapılması tam olarak doğru bir yaklaşım olmamaktadır (Copley et al., 2001). Trigliserit yapısının hidroliz olup tamamen yağ asidi şeklinde parçalanmış olduğu durumlarda, yağ asidi kompozisyonundan faydalana-rak ilgili yağın hayvansal ya da bitkisel kaynaklı olduğunu tespit etmek mümkün olamamaktadır (Pollard et al., 2007). Bu durumda yağlarda bu-lunan ve yağa özgü olan minör bileşenlerin analizi ön plana çıkmaktadır.

GC-MS ve ardışık termal desorpsiyon-GC-MS (TD-GCMS) ve pi-roliz-GC-MS (Py-GC-MS) incelenen mumyalarda, mumyalama ajanları olarak kullanılan serbest ve bağlı / polimerik organik doğal ürünlerin ka-rakterizasyonu ve bunların tanımlanması için kullanılmıştır (Buckley &

Evershed, 2001; Jones, Higham, Oldfield, O’Connor, & Buckley, 2014).

Mumya ile yapılan çalışmalardan birisi, Echeverria ve Niemeyer (2013)

‘in San Pedro de Atacama’da (SPA) da elli altı mumyanın saçlarındaki nikotin ve triptamin alkaloidlerini GC-MS ile tanımlamayı amaçladıkları bir çalışmadır. Yapılan çalışma ile, nikotin tüketimine bağlı olarak orada yaşayan halkın sosyal ve refah düzeyleri tespit edilmeye çalışılmıştır (Ec-heverría & Niemeyer, 2013).

Arkeolojik kalıntılar çoğunlukla sadece bir defaya mahsus, küçük miktarda örneklemeyi mümkün kıldığı için mevcut olan en uygun analitik tekniğin uygulanması büyük öneme sahip olmaktadır. Bir önceki konu baş-lığında genel hatlarıyla değinilen GC-MS tekniği, lipit ve yağ kalıntıları için en yaygın olarak kullanılan analiz tekniği olarak karşımıza çıkmak-tadır. İlgili kalıntının yağ türevi olma ihtimali çok yüksek ise ve yağ asidi kompozisyonu üzerine çalışılacaksa daha az maliyetli olan GC-FID tekniği de kullanılabilmektedir. Karmaşık arkeolojik organik kalıntıların ayrılması ve tanımlanmasında, çalışılan kalıntının türünün ne olduğunun bilinmeme-si ve içerdiği tüm türlerin tespit ve tayinin yapılması istendiğinde GC-MS tekniği sahip olduğu üstün özellikleri ile öne çıkmakta ve birçok otorite tarafından “altın standart” olarak tanımlanmaktadır (Pollard et al., 2007).

GC-MS analiz tekniği kullanılarak yağ kalıntılarından yararlanıldığı bir çalışmayı özetleyecek olursak, Colonese ve ark. (2015) nın yapmış ol-duğu çalışmayı gösterebiliriz. Yapılan bu çalışmada, arkeolojik kazılarda bulunan kemiklerden lipitleri kolay bir şekilde geri kazanmışlar ve elde edilen bu lipidler sırasıyla çözücü ekstraksiyonu (diklorometan / metanol),

ardından asitleştirilmiş metanol ekstraksiyonu (metanol / H2SO4) kullanıla-rak ekstkullanıla-rakte edilmiştir. Lipidler daha sonra GC-MS ve GC-yanma-izotop oranı-MS (GC-C-IRMS) ile analiz edilmiştir. Elde edilen analiz sonuçları doğrultusunda araştırmacılar arkeolojik kemiklerden elde edilen lipitlerin döneme ait diyet girdisini yansıttığını ve bu bilgilerin deniz ve karasal tü-keticilerin arasında ayrım yapmak için kullanılabileceğini tespit etmişler-dir (Colonese et al., 2015).

GC-MS tekniğinde faydalanılarak yapılan çalışmaların çoğu, çalışılan numuneyi tanımlamada kullanılabilen biyo belirteçlerin tespit edilmesiyle gerçekleştirilmektedir. Bu biyo belirteçler, spesifik bir organik bileşiğin veya bileşik grubunun, günümüzdeki bir bitki veya hayvansal molekül ile eşleşen bir biyoaktif bileşeni olabilmektedir. Örnek olarak reçineleri ta-nımlamak için terpenoidler; sıvı ve katı yağları tata-nımlamak için triglise-ritler, yağ asitleri, bitkisel steroller ve tokol türleri biyo belirteçler olarak kullanılabilmektedirler. Özellikle lipitlerin bozunma direnci diğer organik maddelere göre (DNA, proteinler, karbonhidratlar, şekerler) çok daha yük-sek olduğu için, lipit analizleri arkeokimyada en yaygın olarak başvurulan analiz metodu olmuştur (Eglinton et al., 1991). Biyo belirteçlerin tespit edildiği bir çalışma, Gismondi ve ark. (2018) nın yapmış olduğu çalış-madır. Yapılan çalışma, duvar boyası analizlerini kapsamaktadır. Terme degli Stucchi Dipinti arkeolojik kazısından (Roma, İtalya) elde edilen se-kiz farklı renkli Julio-Claudian freskleri ayrıntılı kimyasal profiller elde edilerek GC-MS analizine tabi tutulmuştur. Sonuç olarak, GC-MS analizi sayesinde, her numune için ayrıntılı biyokimyasal profiller üretilmiş, bit-kisel mumlar, yağlar ve reçinelerin bağlayıcı veya koruyucu kaplamalar olarak rol oynadıkları, hayvan tutkallarının (örneğin süt) az kullanıldığı tespit edilmiştir. Aynı zamanda GC-MS tekniğinin kullanıldığı bu çalışma ile Roma duvar resimlerinde boyarmadde olarak bitki pigmentlerinin (yani alizarin) ilk kez bilimsel olarak gösterildiği ve çeşitli bitki türlerine atfe-dilebilen çok çeşitli başka doğal moleküllerin (yani terpenik, fenolik ve alkaloid türevleri) varlığı tespit edilmiştir. Araştırmacılar aynı zamanda bu çalışmanın, Roma freskleri üzerindeki konservasyon ve restorasyon aşa-malarında restoratörlere de büyük kolaylık sağlayabileceğini öngörmek-tedir (Gismondi et al., 2018). Ribechini ve ark. (2008) yapmış oldukları çalışmada Antik Roma Oplontis kazılarından elde edilen bir dizi cam eser-lerin içeriğindeki organik materyaleser-lerin kompozisyonlarını incelemiş ve kökenleri tanımlamışlardır. Birçok analiz yönteminin kullanıldığı çalışma-da, GC-MS analizleri ile cam eserlerin içeriğindeki uzun zincirli hidroksi asitler, n-alkanoller, alkandiyoller, n-alkanlar, uzun zincirli monoesterler, fitosteroller ve diterpenoid asitler gibi çok çeşitli bileşik sınıfları taranarak ayrıntılı bir şekilde moleküler kompozisyon sağlanmıştır (Ribechini, Mo-dugno, Colombini, & Evershed, 2008).

4. Sonuç

Günümüzde analitik yöntemlerin ve tekniklerin hızla gelişmesiyle bir-likte, geçmiş toplumların günümüze kadar ulaşan eserleri ve onların kalın-tıları hakkında multidisipliner bakış açısıyla en gerçek ve en doğru verileri elde edebilmekteyiz. Bu noktada GC-MS tekniği kemik, yağ ve şarap gibi organik kalıntıların, çanak çömlek, pişirme taşları, mumya ve sikke gibi çok çeşitli malzemelerin çalışılmasına imkan sunması, esere zarar verme-den çok küçük miktarlardaki numunelerin dahi çalışılabilmesine olanak sağlaması bakımından oldukça avantajlı bir yöntem haline gelmiştir. GC-MS ile gerçekleştirilen arkeometrik çalışmalar sayesinde eserin içeriği, kö-keni, türü, menşei ve üretim teknolojisi hakkında ipuçları elde edebilmekte ve böylece döneme ait sosyo-kültürel hayat, devrin ekonomisi vb. gibi ko-nularda daha güçlü yorum yapabilme ve var olan durumu somut verilerle kanıtlayabilme imkanı bulabilmekteyiz.

İçinde bulunduğumuz küreselleşme sürecinde bizlere aktarılan kültürel mirası, dünya tarihini anlamada, kültürel çeşitliliğimizi korumada ve birbirimize saygı gösterme anlamında hepimizin yararına olan çok önemli bir unsurdur. Dolayısıyla bu kültürel mirası korumak ve onu gelecek nesillere aktarmak için, bilim insanlarının gelişen teknolojiden yararlanarak ortaya daha doğru ve daha gerçekçi bilgiler sunması büyük bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bu ihtiyaca binaen; yapılan bu çalışma, son yıllarda kazı alanında yapılan çalışmalardan elde edilen tarihi ve arkeolojik eserlerin multidisipliner bir yaklaşımla, kromatografik analizler ışığında arkeolojik döneme ait daha sağlıklı bilgilerin elde edildiğine dair birtakım arkeometrik analiz çalışmalarını kapsadığını ve bu konuda çalışan arkeo-loglara, kimyagerlere ve restoratörlere ışık tutacağını öngörmekteyiz.

5. Referanslar

Beck, E. M. (2012). Differentiation Of Biomarkers In Anatolian Chalcolit-hic & Bronze Age Ceramic Residues Using Gc/Ms. Australian Archae-ology(74), 111-111. Retrieved From Www.Jstor.Org/Stable/23621529 Bonfield, K. M. (1997). The Analysis And Interpretation Of Lipid Residues

Associated With

Prehistoric Pottery: Pitfalls And Potential. (Ph.D.). University Of Brad-ford, Uk.

Buckley, S. A., & Evershed, R. P. (2001). Organic Chemistry Of Embal-ming Agents In Pharaonic And Graeco-Roman Mummies. Nature, 413(6858), 837-841. Doi:10.1038/35101588

Caley, E. R. (1951). Early History And Literature Of Archaeological

Chemistry. Journal Of Chemical Education, 28(2), 64. Doi:10.1021/

Ed028p64

Charters, S., Evershed, R. P., Goad, L. J., Leyden, A., Blinkhorn, P. W., &

Denham, V. (1993). Quantification And Distribution Of Lipid In Ar-chaeological Ceramics: Implications For Sampling Potsherds For Or-ganic Residue Analysis And The Classification Of Vessel Use. Archa-eometry, 35(2), 211-223. Doi:10.1111/J.1475-4754.1993.Tb01036.X Colonese, A. C., Farrell, T., Lucquin, A., Firth, D., Charlton, S., Robson,

H. K., . . . Craig, O. E. (2015). Archaeological Bone Lipids As Palaeo-dietary Markers. Rapid Communications In Mass Spectrometry, 29(7), 611-618. Doi:10.1002/Rcm.7144

Copley, M. S., Evershed, R. P., Rose, P. J., Clapham, A., Edwards, D. N.,

& Horton, M. C. (2001). Processing Palm Fruits In The Nile Valley

— Biomolecular Evidence From Qasr Ibrim. Antiquity, 75(289), 538-542. Doi:10.1017/S0003598x00088761

Echeverría, J., & Niemeyer, H. M. (2013). Nicotine In The Hair Of Mummies From San Pedro De Atacama (Northern Chile). Journal Of Archaeological Science, 40(10), 3561-3568. Doi:Https://Doi.Or-g/10.1016/J.Jas.2013.04.030

Edwards, H. G., & Vandenabeele, P. (2012). Analytical Archaeometry: Se-lected Topics. Cambridge: The Royal Society Of Chemistry.

Eglinton, G., Logan, G. A., Ambler, R. P., Boon, J. J., Perizonius, W. R.

K., Eglinton, G., & Curry, G. B. (1991). Molecular Preservation.

Philosophical Transactions Of The Royal Society Of London. Se-ries B: Biological Sciences, 333(1268), 315-328. Doi:Doi:10.1098/

Rstb.1991.0081

Ettre, L. S. (2003). M.S. Tswett And The Invention Of Chromatography.

Lc-Gc North America, 21, 458-467.

Evershed, R. P. (1990). Lipids From Samples Of Skin From Seven Dutch Bog Bodies: Preliminary Report. Archaeometry, 32(2), 139-153. Do-i:10.1111/J.1475-4754.1990.Tb00461.X

Evershed, R. P., & Connolly, R. C. (1988). Lipid Preservation In Lindow Man. Naturwissenschaften, 75(3), 143-145. Doi:10.1007/Bf00405306 Evershed, R. P., Turner-Walker, G., Hedges, R. E. M., Tuross, N., & Ley-den, A. (1995). Preliminary Results For The Analysis Of Lipids In Ancient Bone. Journal Of Archaeological Science, 22(2), 277-290.

Doi:Https://Doi.Org/10.1006/Jasc.1995.0030

Evershed, R. P., Vaughan, S. J., Dudd, S. N., & Soles, J. S. (1997). Fuel For Thought? Beeswax In Lamps And Conical Cups From Late Minoan Crete. Antiquity, 71(274), 979-985. Doi:10.1017/S0003598x00085860 Gismondi, A., Canuti, L., Rocco, G., Pisani, M., Ghelli, A., Bonanno, M.,

& Canini, A. (2018). Gc–Ms Detection Of Plant Pigments And Meta-bolites In Roman Julio-Claudian Wall Paintings. Phytochemistry

Let-ters, 25, 47-51. Doi:Https://Doi.Org/10.1016/J.Phytol.2018.03.016 Işık, İ. (2018). Karakterizasyon Ve Tarihlendirme Çalışmalarının

Arkeo-metrik Yöntemlerle İncelenmesi. Cedrus, 713-736. Doi:10.13113/

Cedrus.201834

Jones, J., Higham, T. F. G., Oldfield, R., O’connor, T. P., & Buckley, S. A.

(2014). Evidence For Prehistoric Origins Of Egyptian Mummificati-on In Late Neolithic Burials. Plos One, 9(8), E103608. Doi:10.1371/

Journal.Pone.0103608

Murray, M. A., Boulton, N., & Heron, C. (2000). Viticulture And Wine Production. In P. T. Nicholson & I. Shaw (Eds.), Ancient Egyptian Materials And Technology. Cambridge: Cambridge University Press.

Özbal, H., Bıyık, A. T., Thissen, L., Doğan, T., Gerritsen, F., & Özbal, R. (2010). Sütçülerin Öncüleri: Barcın Höyük Keramiklerinde Süt Kalıntıları. 26. Arkeometri Toplantı Sonuçları T.C. Kültür Ve Turizm Bakanlığı, 3268.

Pollard, A. M., Batt, C. M., Stern, B., & Young, S. M. M. (2007). Anal-ytical Chemistry In Archaeology. Cambridge: Cambridge University Press.

Ribechini, E., Modugno, F., Colombini, M. P., & Evershed, R. P. (2008).

Gas Chromatographic And Mass Spectrometric Investigations Of Organic Residues From Roman Glass Unguentaria. Journal Of Ch-romatography A, 1183(1), 158-169. Doi:Https://Doi.Org/10.1016/J.

Chroma.2007.12.090

Sánchez, A., Tuñón, J. A., Parras, D. J., Montejo, M., Lechuga, M. A., Cep-rián, B., . . . Luque, Á. (2019). Mrs, Edxrf And Gc–Ms Analysis For Research On The Ritual And Funerary Areas Of Cerro De Los Vientos (Baeza, Jaén, Spain). Native And Eastern Mediterranean Influences.

Journal Of Archaeological Science: Reports, 28, 102026. Doi:Https://

Doi.Org/10.1016/J.Jasrep.2019.102026

Saraç, A. G. (2009). Konjuge Linoleik Asitin Kromatografik Tayininin İn-celenmesi. (Yüksek Lisans). Selçuk Üniversitesi, Konya.

Stern, B., Heron, C., Serpico, M., & Bourriau, J. (2000). A Comparison Of Methods For Establishing Fatty Acid Concentration Gradients Across Potsherds: A Case Study Using Late Bronze Age Canaanite Ampho-rae*. Archaeometry, 42(2), 399-414. Doi:10.1111/J.1475-4754.2000.

Tb00890.X

Tache, K., White, D., & Seelen, S. (2008). Potential Functions Of Vinette I Pottery. Complementary Use Of Archaeological And Py-Gc/Mc Data.

Archaeology Of Eastern North America, 36, 63-90.

Tarhan, İ. (2018). Zeytinyağı Distilatındaki Biyoaktif Bileşenlerin Monoli-tik Kolonlarla İncelenmesi. (Doktora Tezi). Selçuk Üniversitesi, Kon-ya.

Bölüm 60

GIDA GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASINDA