• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: İŞ KAZALARINI ÖNLEMEDE GÜVENLİK KÜLTÜRÜ

3.11. Güvenlik Kültürü Konusunda Yapılan Bazı Araştırmalar

Demirbilek (2005) tarafından “İş Güvenliği Kültürü” üzerine yapılan araştırma, İstanbul ilinde tekstil sektöründe faaliyet gösteren orta ölçekli işletmenin, 250 çalışanını kapsayan bir araştırmadır. Amaç örnek işletmenin iş güvenliği kültürünü saptamaktır. Sekiz farklı ölçekteki anket formunda toplamda 81 ifade yer almaktadır, aynı zamanda iki açık uçlu

121

ve 10 demografik özellikleri belirleyen sorular katılımcılara yönlendirilmiştir. Veriler korelasyon analizi, t testi, varyans analizi ve Duncan Post Hoc testi kullanılarak değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlar demografik özelliklere göre karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak iş kazası ile kullanılan değişkenler arasında pozitif ve negatif yönde anlamlı farklılıklar gözlenmiştir.

Ocaktan (2009) tarafından, “Bir Otomotiv Fabrikasında Güvenlik Kültürünün

Değerlendirmesi” adlı doktora tezi, otomotiv sektöründeki iş kazaları ile güvenlik kültürü

arasındaki bağlantıyı ölçmek amaçlanmıştır. Bazı ayrıntılarsa dikkat çekicidir. Buna göre çalışanlardaki iş güvenlik kültür düzeyi bir yıldan az çalışan ile on altı yıldan fazla çalışan arasında daha yüksek olarak kendini göstermiştir. Farklı birimlerde görev yapılanların iş güvenliği kültürü sonuçlarına göre idari birimde tüm puanların yüksek, montaj biriminde ise düşük seyretmesi dikkati çekmiştir. Vardiyalı çalışanlar ve çalışmayanlar ile çalışanların güvenliğe katılımı arasında herhangi bir farklılığa rastlanmamıştır.

Akalp ve Yamankaradeniz (2013) tarafından, “İşletmelerde Güvenlik Kültürünün

Oluşumunda Yönetimin Rolü ve Önemi” adlı çalışmada güvenlik kültürü ve yönetimin

rolünü ölçmeye yönelik anket çalışması yapılmıştır. Çalışma, özel bir eğitim kurumunda, çeşitli sektörlerde istihdam eden ve C sınıfı iş güvenliği uzmanlığı eğitimi alan 100 kişiye yönelik yapılmış, sadece 69 anket formu değerlendirmeye esas alınmıştır. Bu çalışmadaki veriler çok değişkenli istatistiksel analiz yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir. Sekiz farklı ölçekten yararlanılan çalışmaya göre yönetimin tutum ve davranışı ile güvenlik kültürünün bazı alt boyutlarının (güvenlik önceliği, güvenlik iletişimi, güvenlik eğitimi ve güvenlik farkındalığı) anlamlılık düzeyi pozitif yönde güçlü bir ilişkiye sahiptir. Güvenlik katılımıyla da yine pozitif yönde anlamlıdır.

Dursun ve Keser (2014) tarafından “İş Güvenliği Farkındalığı ve İş Güvenliği

Davranışları Arasındaki İlişkilerin Araştırılması: Uygulamalı Bir Araştırma” adlı

araştırmada, çalışanların güvenlik farkındalığı düzeylerinin güvenli davranışları üzerine etkileri incelenmiştir. Hizmet sektöründe faaliyet gösteren bir firmada toplam 458 kişiden toplanan anket çalışması dikkate değerlendirilmiştir. Güvenlik farkındalığı ile güvenli davranış değişkenleri arasında korelasyon ve regresyon analizi yapılmış ve pozitif yönde anlamlı ilişki bulgulanmıştır. Araştırmaya göre güvenlik farkındalığı geliştirildikçe güvenlik kurallarına daha fazla uyum ve katılım gösterilmektedir. Aynı zamanda,

122

güvenlik farkındalığı ile güvenlik uyumu ve katılımı değişkenleri arasında pozitif yönde ilişki tespit edilmiştir.

Arpat (2015) tarafından yapılan “İş Güvenliği Kültürünün İş Kazalarına Etkileri: Metal

Sektörü - Denizli İli Örneği” adlı doktora tezinde, güvenlik kültürünün iş kazaları üzerine

etkisi, metal sektöründe uygulamalı olarak incelenmiştir. İş kazalarının yoğun olarak yaşandığı metal sektöründe güvenlik kültürünün iş kazalarına etkisi, çeşitli bireysel ve örgütsel değişkenler açısından sınanmıştır. Araştırmada nicel ve nitel teknikler birlikte kullanılmıştır. 854 çalışana güvenlik kültürü anketi uygulanmıştır, açık uçlu sorular yoluyla da derinlemesine bilgilerin elde edilmesi sağlanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre bireyin çalışma özellikleri, iş kazası/ramak kala maruziyetleri, çalışma ortamı değişkenleri, organizasyonun uyguladığı yönetim sistemleri ve işletme özelliklerinin güvenlik kültürüyle güçlü bir etkiye sahipken, demografik bileşenlerinin herhangi bir etki oluşturmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Özkan ve Arpat (2015) tarafından, “Mavi yakalılarda güvenlik kültürü algısı” Denizli ilinde bir kablo imalat endüstrisinde incelenmiştir. Yapılan araştırmadan elde edilen veriler, çok değişkenli istatistiksel analiz yöntemi kullanılarak değerlendirilmiştir. Güvenlik kültürüne katkı sağlayan faktörler, bireysel ve yönetimsel boyutlarıyla ele alınmıştır. Değerlendirmeye alınan 408 çalışanın güvenlik kültürü algılarının kaynağını oluşturan boyutların tamamı ile iş kazasına uğrama arasında anlamlı bir bağ elde edilmiştir. Metal sektöründe yer alan kablo imalat endüstrisinde çalışanların güvenlik algısının iş kazaları üzerinde anlamlı etkisinin olduğu sonucuna varılmıştır.

Hayes ve diğerleri (1998) tarafından yapılan “Measuring perceptions of workplace

safety” adlı çalışmada çalışanların iş güvenlik algısının ölçülmesini amaçlayan elli

soruluk bir anket çalışması hazırlanmıştır. Birbirinden bağımsız üç örneklem seçilmiştir. Çalışmada iş güvenliği konusunda çalışan algıları, çalışma arkadaşı algısı, ilk amir güvenliği, yönetimsel güvenlik uygulamaları ve güvenlik programlarından duyulan memnuniyet analiz edilmeye çalışılmıştır. Sonuçlara göre iş güvenlik skalası çalışanların iş güvenliği konusundaki algılamalarının beş yönünü güvenilir biçimde değerlendirdiğini göstermektedir. Ayrıca bu çalışma ile çalışan güvenliği, denetçi güvenliği ve çalışanların güvenlik davranışlarına uyumuyla güçlü bir şekilde bağlantılı olduğu bulgulanmıştır. Diğer yandan işe dair stres ve tatmin ile çalışanların fiziksel problemleri arasındaki ilişki incelenmiştir. Güvenlik ölçeğinin boyutları, güvenlik performansı ile pozitif yönlü iken

123

fiziksel problemler, uyku ve stres ters yönlü, iş tatmini ise pozitif yönlü olduğu bulgulanmıştır.

Lee (1998)’nin bir İngiliz Nükleer Enerji firması çalışanları üzerinde yaptığı “Assessment

of safety culture at a nuclear reprocessing plant” adlı çalışmada, çalışanların güvenliğe

karşı tutumunun belirlenmesi amaçlanmıştır. Toplamda 5296 kişiyle ayrıntılı etüt çalışması yapılmıştır. Dokuz temel güvenlik ölçüsü ele alınmıştır ve her birine ayrı ayrı faktör analizi uygulanmıştır. Bunlar güvenlik prosedürleri, risk, çalışma izni sistemi, iş memnuniyeti, güvenlik kuralları, eğitim, katılım, güvenlik kontrolü ve tesis tasarımıdır. Güvenlikle ilgili on dokuz tutum belirlenmiş ve bunlardan elde edilen veriler çalışanlardan iş kazasına uğrayan ve uğramayanlarla da karşılaştırılmıştır. On dokuz güvenlik tutumunun on altısında anlamlı farklılık tespit edilmiştir. Özetle, güvenlik kültürünün temel ilkeleri olan organizasyondaki her çalışana güvenlikle ilgili sorumluluğunun verilmesi ve çalışanlar arasındaki etkileşim düzeninin önemliliği konuları güvenliğe karşı olumlu tutumları geliştirici olduğu sonucuna varılmıştır. Neal, Grift ve Hart (2000) tarafından yapılan “The impact of organizational climate on

safety climate and individual behavior” adlı çalışmada, güvenlik iklimi ve kişisel

davranışların organizasyonel iklim üzerine etkisi incelenmeye çalışılmıştır. Araştırma, Avustralya’da faaliyet gösteren bir hastanenin otuz iki farklı görevlerinde istihdam eden 525 çalışanla yapılmıştır. Bu çalışmaya katılanların % 89’u kadındır. Araştırmada yer alan sekiz hipotez yapısal eşitlik modeline göre kısmi olarak bulgulanamamıştır. Sonuçlara göre sanılanın aksine güvenlik iklimi ve katılım arasında çok önemli bir bağ bulunmamaktadır. Son hipotezse, güvenlik iklimi, bilgi ve motivasyonun organizasyonel iklim ve güvenlik performansı arasında ilişkisinin olduğu yönündedir. Bu bağlamda bir modelde geliştirilmiştir. Geliştirilen model Şekil 16’daki gibidir, modele göre organizasyonel çevre ve güvenlik konusunda kişisel olarak geliştirilen davranışlar arasında bir bağlantı bulunmaktadır.

124 Kaynak: (Neal, Griffin ve Hart, 2000: 105)

Von Thaden ve diğerleri (2003) tarafından yapılan “Safety Culture in a Regional Airline” adlı çalışmada riskli olarak kabul edilen havacılık sektöründe güvenlik kültürünün önemini ölçmek amacıyla beş ayrı güvenlik kültürü çıktısı değerlendirmeye alınmıştır. Bunlar, örgütsel bağlılık, yönetimin ilgisi, ödüllendirme sistemi, çalışan yetkilendirmesi ve raporlama kültürüdür. Ölçekler toplamda 108 pilot ve yöneticiye dağıtılmıştır. Fakat bunların sadece 43’ü değerlendirmede kullanılmıştır. Çalışmanın amacı hem bir organizasyonun genel olarak iç yüzünü anlatma hem de güvenlik kültürü değerlendirmesi yapmaktır. Sonuç olarak, belirlenen beş güvenlik çıktısıyla pozitif yönde ilişki saptanırken, örgütsel risk faktörüyle güvenlik kültürü negatif yönde ilişkili olduğu bulgulanmıştır, bireysel riskle herhangi bir ilişkiye varılamamıştır.

Rundmo ve Hale (2003) tarafından yapılan “Managers’ attitudes towards safety and

accident prevention” adlı çalışmada yönetimin güvenlik ve kaza önlemeye yönelik

tutumu belirlenmek amaçlanmıştır, 1997-1998 yılları arasında hidro yönetim güvenliği eğitimi atölye çalışmasında 210 katılımcı değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Bu güvenlik kursuna katılan katılımcılar, işyerlerinde yönetici olarak çalışmaktadır. Çalışmaya göre yöneticilerin tutumları dikkat çekicidir. Çünkü yöneticilerin emniyetli çalışma konusunda davranışsal niyetleri ve davranışları birbirini etkilemektedir. Sekiz davranışsal boyutun neredeyse % 40’ı davranışlardaki değişkenleri açıklamaktadır. Bunlar, yüksek seviyede yönetime bağlılık, düşük derecede kadercilik, yüksek seviyede güvenlik önceliği ve yüksek seviyede risk farkındalığıdır. Bu farkındalık çalışanlar için sağlık, inanç modeli, öz düzenleyici modeli gibidir.

Güvenlik Uyumu Organizasyonel İklim Güvenlik İklimi Güvenlik Bilgisi Güvenlik Motivasyonu Güvenlik Katılımı

125

Yule ve Murdy (2007) tarafından yapılan “The role of management and safety climate in

preventing risk-taking at work” adlı araştırmada güvenlik iklimini sağlayabilecek liderin

iyi bir güvenlik performansı göstergesi olduğunu ileri sürmektedirler. Bu konuda yönetimin taahhüdü ile çalışanların risk alma arasındaki ilişkiyi test etmek için teorik bir model geliştirilmiştir. Güvenlik iklimine ilişkin çalışan algıları 1026 sağlık ve güvenlik yöneticisiyle yapılmış ve yapısal eşitlik modeliyle test edilmiştir. Sonuç olarak yönetim taahhüdü ve denetim otoritesinin risk alma davranışlarına katılımı arasındaki ilişkiye bilgi ile eğitimin aracılık ettiği bulgulanmıştır. Ek olarak, risk almaya yönelik olumlu bir tutum (yani risk alma davranışlarına girmeyen), işçilerin güvenlik konusundaki sorumluluklarının artması ve üst düzey yönetim taahhüdünün daha olumlu değerlendirilmesiyle ilgilidir. Kazalar meydana gelmeden önce emniyet performansına dair iç görü, kazalardan sakınma konusunda hayat kurtarıcı niteliktedir.

Havold (2010) tarafından “Safety culture and safety management aboard tankers” adlı çalışma Norveç’te deniz taşımacılığı yapan sekiz firmada çalışan 1158 kişi üzerinde çalışma yapılmıştır. Çalışmada güvenlik konusunda yönetimin tutumu, iş baskısı, bilgi ve kadercilik konularında ölçeklendirilmiştir. Çalışanların ulusal farklılıkları belirlenmiştir. Buna göre Norveçli ve Hollandalı çalışanlar diğer ülke vatandaşlarına göre daha az kaderciyken, Flipinli ve Endonezyalı çalışanlar en kaderci görünenler arasındadır. Bu ülke gruplandırmaları Polonya ve Letonya çalışanları arasında da rastlanmaktadır. Çalışanların meslekleri ve gemi yaşına göre güvenlik kültürü boyutları değişmektedir, gemi yaşı yükseldikçe güvenlik kültürü algısının düşmekte olduğu saptanmıştır. Çalışanların güvenlik tutumları arasındaki farklılığa göreyse, yaşça daha fazla olan çalışanlar, genç çalışanlara nazaran daha iyi güvenlik tutumuna sahiptirler. Genç çalışanlar, diğer çalışanlara göre güvenlikle ilgili bilgi boyutu daha düşükken, iş baskısı genç çalışanlarda daha yüksek algılandığı bulgulanmıştır.

Wu ve diğerleri (2010) tarafından yapılan çalışmada güvenlik kültürünü etkileyen faktörler incelemektedir. 2008 yılında, Tayvan’da yer alan bir firmanın 22 bölümünden 939 çalışan örnekleme alınmıştır. Örneklemde, işverenin güvenlik liderliği ölçeği, işletme müdürü güvenlik liderliği ölçeği, güvenlik uzmanlarının güvenlik liderliği ölçeği ve güvenlik kültürü ölçeği olarak beş boyut incelenmiştir. Elde edilen verilen regresyon analiziyle güvenlik kültürü üzerinde önemli etkiye sahip olan faktörleri belirlemiştir. Bunlar, işletme müdürleri tarafından güvenlik bilgilendirilmesi, işverenler tarafından

126

güvenlik bakımı ve güvenlik uzmanları tarafından emniyet koordinasyonu ile güvenlik düzenlemeleridir. Bu çalışmanın bulguları, grup düzeyinde pozitif bir güvenlik kültürünün desteklenmesi için önemli olan çerçeveyi sunmaktadır.

Gharibi ve diğerleri (2016) tarafından yapılan “The relationship between workers’

attitude towards safety and occupational accidents experience” adlı çalışma dünyanın en

tehlikeli işlerinden biri olan inşaat sektöründe yapılmıştır. 2013-2014 yıllarında İran’da gerçekleştirilen sekiz tünel projesi çalışması kapsamında çalışan 689 işçi örnekleme dahil edilmiştir ve bunlardan 150’si daha önce iş kazasına uğramıştır. Bu çalışanlara anket ve kontrol listesi kullanılmıştır. Veriler lojistik regresyon, çok değişkenli lojistik regresyon ve spearman tekniği kullanılarak yorumlanmıştır. Eğitim, egzersiz, kaza deneyimi ve mesleki güvenlik tutumu arasında anlamlı korelasyon saptanmıştır. Aynı zamanda kaza deneyimi ve eğitim seviyesinin yükselmesi çalışanların güvenlik tutumlarını olumlu yönde değiştireceği görüşü savunulmuştur. Çalışmaya göre kaza deneyimi veya eğitim seviyesi, güvenlik tutumları üzerinde olumlu etki yapabilmektedir. İş kazası geçmişi olan çalışanlar büyük oranda kaza deneyimlerini 30 yaşın altında geçirmiş olduğu sonucuna varılmıştır. Onlara göre kazaya ya da düşük güvenlik kültürü algı düzeyine en fazla sebebiyet verecek unsurlar çalışanların düşük yaşam kalitesi, sağlıksız yaşam şartları, stres, kaza eğilimi olasılığı ve bozuk aile yaşantılarıdır.

127