• Sonuç bulunamadı

Giriş

Büyük bir cihan imparatorluğu kuran Osmanlı Devleti’nde bunu sağlayan temel unsurlardan biri hiç şüphesiz orduların sefer öncesi ve sefer sırasındaki lojistik hizmetlerinin başarılı bir şekilde organize edilmesidir.1 Sefer lojistiği kapsamında ordunun maddi ve manevi tüm ihtiyaçlarını gözettiği bilinen Os- manlı Devleti, ordunun mühimmat ve cephanesini eksiksiz hazır ettiği gibi, askerlerin beslenmeleri için yeteri kadar yiyecek ve zahireyi de sağlamıştır.2 Ordunun giyim-kuşam, temizlik, hayvanların ihtiyaçlarının giderilmesi, ye- meklerin taze pişirilmesi gibi hususlarda siyasi yapının iç kaynaklarının ye- tersiz görüldüğü zamanlarda ise, bu ihtiyaçları kentlerdeki orducu esnafları aracılığıyla karşılamıştır.3

Sefer lojistiği; sefer organizasyonu sırasında ordunun hareket ve savaş ka- biliyetinin arttırılması, besin ve diğer ihtiyaçların karşılanması gibi amaçlar doğrultusunda alınan tedbirleri kapsadığı gibi, hasta ve yaralıların tedavisini yürüterek can kayıplarını en aza indirmeyi sağlayacak önlemleri de içermek- tedir.4 Savaş al anlarına ulaşıncaya değin uzun mesafeler kat eden ordunun

* Dr. Öğr. Üyesi, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı

1 Uğur Kurtaran, “Osmanlı Seferlerinde Organizasyon ve Lojistik”, Turkish Studies 2012; 7(4): 2269-2286. 2 Tahir Sevinç, “1695 Sakız Seferi’nde Organizasyon ve Lojistik”, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilim-

ler Dergisi 2010; 21: 59-79.

3 Bülent Çelik, “Osmanlı Seferlerinde Orducu Esnafı”, SUTAD 2018; (44): 259-267.

4 Mehmet Çetin, Recep Kök, “Askeri Devrim Bağlamında Batı Savaş Lojistiğinin Tarihsel Gelişimi”, Siya-

yakalanabileceği salgın ve bulaşıcı hastalıklar ve savaş meydanlarında görülen yaralanmalar ile mücadele, ancak sefer sırasında sağlık hizmetlerinin iyi orga- nize edilebilmesi ile mümkündür. Osmanlı Devleti’nin başta İstanbul olmak üzere pek çok önemli fethine imza atan Fatih Sultan Mehmet’in de savaşlarda gösterdiği başarıda hiç şüphesiz savaş meydanlarında sunulan sağlık hizmetle- rinin iyi organize edilmesinin katkısı olmalıdır.

Cerrahiyye-i İlhaniyye’de Savaş Yaralanmalarına Uygulanan Tedaviler

Savaş lojistiğinin sağlık boyutunu gösterebilecek Fatih Sultan Mehmet dönemine ait bir arşiv belgesi bugüne kadar tespit edilmemiştir. Ancak o dönemde yazılmış Türkçe tıp kitaplarında savaş yaralanmaları için uygulanan tedaviler hakkında bazı ipuçlarına rastlanmaktadır. Fatih Sultan Mehmet dö- neminde yazıldığını kesin olarak bildiğimiz eserler arasında özellikle Sabun- cuoğlu Şerefeddin’in yazdığı Cerrahiyye-i İlhaniyye5 önemli bir yere sahiptir. Cerrahi ameliyatları ve cerrahi aletleri tasvir eden minyatürleri ile sadece Türk tıp tarihi için değil dünya tıp tarihi için de çok önemli bir eser olan Cerra-

hiyye-i İlhaniyye6 savaş yaralanmalarına özel bir cerrahname değildir. Savaş yaralanmaları, savaş sırasında ateşli ve ateşsiz silahların etkisiyle ya da yakın mücadele sırasında vücudun aldığı darbeler neticesinde oluşan yaralanmaları kapsamaktadır. Bu tür yaralanmalarda etki yüzeysel ise ciltte ezilmeler, morar- malar, derin olmayan yaralar ortaya çıkabildiği gibi etkinin derin olması duru- munda derin yaralar, damar kesikleri ve buna bağlı kanamalar, kırık-çıkıklar, uzuv kaybı, iç organ fonksiyonlarının bozulması, ateşli silah kullanıldıysa ya- nıklar oluşabilir, enfeksiyon riski ortaya çıkabilir. Bu bağlamda Cerrahiyye-i İlhaniyye’de yer alan, damar kesiklerinin anlatıldığı 56. fasıl, yara bakımı ve tedavisinin anlatıldığı 84. fasıl, ampütasyonun anlatıldığı 87. fasıl, vücuttan ok ve temren çıkarmanın anlatıldığı 94. fasıl, kırık-çıkık tedavilerinin anlatıldığı 3. bâb, kan durdurucu ve yara tedavi edici ilaçların anlatıldığı 36. fasıl başta olmak üzere pek çok başlık altında, savaş yaralanmalarına uygulanan tedaviler hakkında işaretler bulmak mümkündür.7

Cerrahiyye-i İlhaniyye’de yer alan vücuttan ok ve temren çıkarılması başlığı

doğrudan silahla yaralanmayı içermesi bakımından diğer başlıklara göre ko- numuza daha aydınlatıcı malumatlar sağlamaktadır. Burada yer alan bilgilere göre ok ile yaralanmış kişilerde öncelikle yaralının durumuna bakılarak tıbbi 5 Nuran Yıldırım, “Cerrahiyye-i İlhaniyye, Şerefeddin Sabuncuoğlu’nun Gözlem ve Deneyimleri, Cerra-

hi Yöntemler ve Ameliyatlar”, Journal of Turkish Studies 2017; 47: 297-347.

6 İlter Uzel, “Şerefeddin Sabuncuoğlu: Cerrahiyyetü’l-Haniyye”, Türk Tarih Kurumu, Ankara:1992. 7 Age, ss. 348-352.

75 müdahalenin işe yarayıp yaramayacağına karar verilmektedir. Eğer hayatı kur-

tarılabilecek olduğuna kanaat getirilirse ikinci adım olarak ok ve okun ucun- daki delici kısım olan temren vücuttan çıkarılmakta, ardından gerekiyorsa yara dikilmekte ve bakımı yapılmaktadır.8

Sabuncuoğlu; ok ile yaralanmış kişilerde eğer beyin (dimağ), kalp (yürek), karaciğer (bağır), akciğer (öyken), hayalar, bağırsaklar, mesane (kavuk) ve buna benzer ana organlar (âzâ-yı reise) isabet aldıysa yaralının hayatının kurtarıl- masının daha zor olduğunu belirtmektedir. Özellikle bu organların yaralan- ması akabinde yaralıda görülen bazı belirtilerin (alâmetler) kısa süre içerisinde hayatlarını kaybedeceklerine işaret olduğunu, bu belirtileri gösterenlere tıbbi ve cerrahi müdahalenin beyhude olacağını ifade etmektedir.9

Sabuncuoğlu’nun tehlikeli olarak tanımladığı alametler; okun kafaya isa- bet ettiği ve kafatasını geçerek beyin zarını yaraladığı durumlarda (beyni üze-

rindeki perdeyi mecruh itse) şiddetli baş ağrısı, baş dönmesi (degzinmesi), göz

kararması, iki gözde kızarıklık, tasa [ölüm korkusu], akıl bulanıklaşması (aklı

muhabbit olur), dilin kızıl olması, kasılmalar (teşennüc) ortaya çıkması, safra

kusma, burun ve kulak deliklerinden kan gelmesi, belki konuşamaz olma, se- sin kısılması, okun girdiği yerden bulamaç ya da et suyu benzeri bir sıvı [beyin omurilik sıvısı] çıkmasıdır. Eğer ok kalbi yaraladıysa sol göğüs başına yakın bir yere isabet etmiştir ve yaralı oku sert bir yere batmış gibi hisseder, ok vücutta yumurta hareket eder gibi hareket eder, yaradan (cerahat) kan gelir, ellerle ayaklar soğur, soğuk soğuk terleme görülür. Akciğer isabet aldıysa yaradan köpük çıkar, yaralının boyun damarları (eviye) şişer, rengi morarır, yaralı derin derin nefes alır, soğuk hava talep eder. Diyaframın yaralandığı (hicab) durum- larda yaralı büyük büyük nefes alır, şiddetli ağrısı olur, uyuyamaz. Kişinin ka- raciğeri yaralandıysa şiddetli ağrısı olur, yaradan koyu renkli kan sızar; midesi yaralandıysa yaradan hazm edilmemiş gıdalar çıkar; bağırsaklar yaralandıysa yaradan dışkı (necis) sızar; mesanesi yaralandıysa şiddetli ağrı hisseder ve ya- radan idrar sızıntısı olur.10

Sabuncuoğlu’na göre yukarıda sayılan alametlerin görüldüğü yaralılar kısa süre içerisinde hayatlarını kaybedeceklerdir ve tedavileri mümkün değildir. Ölümün yakın olduğu bu kişilerden ümit kesmek gerekmektedir. Ancak bah- si geçen organlara saplanmış olmasına rağmen bu belirtiler görülmüyorsa ok çıkarılıp yara tedavi edilebilir. Ayrıca okun etli bir bölgeye saplanması ve gözle 8 Age, ss. 348-352.

9 Age, ss. 348-352. 10 Age, ss. 348-352.

görülebilecek bir yerde bulunması durumunda da hemen çekilip çıkarılması mümkündür. Çekildiği halde çıkmayan ok, etrafındaki dokular çürüyene ka- dar birkaç gün vücutta olduğu gibi bırakılır ve sonra çıkarılır. Eğer ok; göğüs, karın, vücudun iki yanı (pehlu), yavuk gibi vücut boşluklarına battıysa ve tem- ren görünmüyorsa, yani o boşlukta kaybolduysa, mil (Resim 1) isimli alet ile aranır. Temren bu şekilde bulunabilirse kelbeteyn (Resim 2) ile tutulur ve çe- kilerek çıkarılır. Okun kelbeteyn ile çıkarılacağı yara ağzı dar ise ve bu bölge- de damar, sinir ya da kemik bulunmuyorsa biraz yarılarak genişletilebilir ve ardından okun çıkarılması gerçekleştirilir. Bu işlem sırasında oluşan yara ağzı büyükse dikilerek gerekli ilaçlar sürülür ve yara bakımı yapılır.11

Sabuncuoğlu; okun yumuşak dokuya isabet etmediği ve kendi ifadesiyle “vücudun daha sağlam (eslem) bölgeleri” olan yüz, boyun, boğaz, iki kürek kemiği arası (talu), pazular, köprücek kemiği, arka omurga, uyluk, baldır gibi kemikli azalara isabet ettiği durumlarda da müdahaleden fayda görülebileceği- ni söylemektedir. Eğer ok bir kemiğe isabet ettiyse hemen çekerek çıkarılabilir. Bu şekilde çıkmazsa birkaç gün ok orada bırakılır, etrafındaki doku çürüdük- ten sonra çekilir. Yine çıkmazsa bir miskab12 (Resim 3) ile temrenin etrafın-

daki kemik doku delinerek genişletilir ve ok çekilerek çıkarılır. Ancak ok kafa kemiğine isabet edip beyin zarını (sıfak) geçerek beyne ulaştıysa ve yukarıda bahsedilen kötü alametler ortaya çıktıysa müdahaleye gerek yoktur. Ok sadece kemiğe batıp beyin zarını geçmediyse ve yaralı bu haldeyken birkaç güne ka- dar ölmezse ok o zaman çıkarılabilir.13

Sabuncuoğlu okun nasıl çıkarılacağına karar verilirken saplandığı vücut bölgesi kadar temren ve okun çeşidinin de yol gösterici olduğunu söylemek- tedir. Büyük ok, küçük ok, sapının (ağacının) içi oyuk (mücevvef) olan ok, sapı tek parça (bitevi) olan ok, üç köşeli ok, dört köşeli ok, çengelsiz temren ve çengelli temren farklı şekillerde vücuttan çıkarılmaktadır. Ok ve temrenin vücuttan çıkarılması, çeşitlerine göre, girdiği taraftan ya da çıkış yönünden olmak üzere iki farklı yol izlenerek gerçekleştirilebilmektedir. Örneğin temren vücuttan çıkacağı noktaya yakın ise ve çıkış yapacağı alanda oluşturduğu ka- bartı dışarıdan bakıldığında görülebiliyorsa, bu kabartı bölgesi yarılarak tem- ren kelbeteyn yardımı ile sıkıca tutulur ve çekilerek çıkarılır. Ya da temren ve okun sapı birlikte vücutta kalmışsa okun sapı ileri doğru itilerek vücuttan çıkması sağlanmaktadır. Diğer taraftan temrenin iki yanında iki çengeli olur- 11 Age, ss. 348-352.

12 Miskab: Sert nesneleri delmede kullanılan alet. Bugün de bu amaçla kullanılan aletlere matkab den- mektedir.

77 sa, çekilerek çıkarıldığında dokuyu parçalayacağından itilerek çıkarılmalıdır.

Bu nedenle öncelikle battığı etin bu çengellerden kurtarılması gerekir. Eğer çengeller kolaylıkla çıkarılamayacak kadar büyükse temreni oynatmak ve tem- ren çıkana kadar dört tarafa yavaşça döndürmek gerekir. Bu şekilde çıkmazsa temren birkaç gün yerinde bırakılır ve temrenin etrafındaki doku çürüyün- ce çekilir. Vücuttan çıkarılacak temrenin şekline göre bazı yardımcı aletler de kullanılmaktadır. Örneğin temrenin sapa bağlandığı kısım oyuk değilse,

midfa’-ı mücevvef14 (Resim 4) isimli alet yaraya sokulur, bu aletin ucundaki

oyuk kısmın temrene oturması sağladıktan sonra temren itilerek çıkarılır. Eğer vücut içinde kalmış olan temrende sapın takılacağı kısım oyuksa, bu oyuğa girecek şekilde tasarlanmış konik bir ucu olan midfa’-ı musammet15 (Resim 5)

ile temren itilir ve vücuttan çıkarılır.

Cerrahiyye-i İlhaniyye’de okun vücuttan çıkarılması sırasında dikkat edil-

mesi gereken hususlara da yer verilmiştir. Buna göre ok çıkarılırken damar, si- nir ve tendonları (veter) kesmemeye itina gösterilmelidir. Bunun için mümkün olduğunca yumuşak, acele etmeden ve sabırla davranılmalıdır. Ayrıca yaralıya ok çıkarma işlemi sırasında bulunduğu vaziyeti hiç bozmaması talimatı verilir. Veyahut da işlemi yapan kişiye nasıl kolay olacaksa hastanın öyle durması sağ- lanmalı ve temren ondan sonra çekilmelidir.16

Ok çıkarma işlemi tamamlandıktan sonra yara bakımı da itina ile yapıl- malıdır. Eğer çıkarılan temren zehirli (agulu) ise ok değen yerin dokusu yarı- larak okun yaraladığı yer tamamen kazınır. Ardından yaraya iyileşene kadar uygun ilaçlar ve merhemlerle bakım yapılır. Ok çıkarma işlemi sırasında ka- nama olursa kitabın son faslındaki kan durdurucu ilaçlar sürülerek müdaha- le edilmelidir. Diğer taraftan ok çıkarıldıktan sonra oluşan yara büyükse yara ağzı dikilmeli ve iyileşinceye kadar ok yarasına uygun ilaçlarla yara bakımı yapılmalıdır.17

14 Midfa’: İtici demektir. Midfa’-ı Mücevvef: Temrenin ok sapına bağlandığı kısmın konik formda ol- duğu durumlarda kullanılan, temreni itecek kısmının içi oyuk şekilde olan itici bir alet. Bu aletin modern çizimi için bkz: Ümit Emrah Kurt. Hekim Şerafeddin Sabuncuoğlu’nun Cerrahiyetü’l Haniyye Adlı Eserinde Yer Alan Cerrahi Aletlerin Tanımlanması, Çizimi Sınıflanması ve Karşılaştırılması. Yayım- lanmamış Doktora Tezi, 2012, syf. 351.

15 Midfa’-ı Musammet: Temreni itecek kısmı konik formda olan itici bir alet. Bu aletin modern çizimi için bkz: Ümit Emrah Kurt, age, s. 350.

16 İlter Uzel, Age, Age, ss. 348-352. 17 İlter Uzel, Age, Age, ss. 348-352.

Tartışma ve Sonuç

Fatih Sultan Mehmet döneminde yazılmış olan ve dönemin cerrahi müda- halelerini en kapsamlı şekilde açıklayan Cerrahiyye-i İlhaniyye’de ok yaralan- malarının tüm ayrıntıları ile paylaşıldığı görülmektedir. Ok ile yaralananlarda görülen tehlikeli belirtiler çok iyi gözlemlenmiş, sağlık personelinin ve sağlık malzemelerinin sınırlı olduğu savaş alanlarında bu belirtilerin yol gösterici- liğinde kimlere müdahale edilmesinin yerinde olacağı açıklanmıştır. Bugün de doğal felaketler, savaşlar gibi büyük olaylarda sağlık personelleri olay yeri müdahalesinde benzer bir tutum doğrultusunda hareket etmektedirler.

Dünyanın en eski savaş aletlerinden biri olan ok18 ile gerçekleşen yaralan- malarda izlenecek yolun son derece ayrıntılı olarak ele alındığı Cerrahiyye-i

İlhaniyye’de ateşli silahlarla yaralanmanın yer almıyor olması dikkat çekicidir.

Ateşli silahlardan topların ilk kez 1331 yılından itibaren kullanıldığı bilinmek- tedir. Topun icadından yaklaşık elli yıl sonra Avrupa’da ilk tüfekler de kullanıl- maya başlamıştır.19 Özellikle 16. yüzyıldan itibaren Batı ordu sistemi ve savaş yöntemlerinde ateşli silahlara dayalı yeni taktiklerin devreye sokulduğu20 bir askeri devrim yaşanmıştır.21

Avrupa’da ateşli silah yaralanmalarından bahsettiği bilinen ilk kitap ise Al- man ordusu baş cerrahı Heinrich von Pfalzpaint’ın 1460 yılında yazdığı Buch der Bündt Ertznei [Buch der Wundarznei] adlı eserdir.22 Bu kitabın yabancı ci- simlerin çıkarılması kısmında ok ve kurşun yaralanmalarından bahsedilmiştir. Ateşli silahların daha da geliştiği askeri devrim yıllarında, ünlü Fransız cerrah Ambroise Pare (1510-1590) kurşun yaralanmaları ile artan uzuv kayıpları ne- deniyle yeni ampütasyon ve yapay uzuv teknikleri geliştirmiş, kurşun yaralan- malarının vahim sonuçlarına yeni bir boyut kazandırmıştır.23

Osmanlı Devleti’nde ise 2. Murat döneminden itibaren ateşli silahların kul- lanılmaya başlandığı bilinmektedir. Ateşli silahlar Fatih döneminde yeniçeriler arasına tam olarak yerleşmiştir.24 Ateşli silah yaralanmalarından bahseden ve

18 Ünsal Yücel, Türk Okçuluğu, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara: 1999, s.9.

19 Nejat Eralp, Tarih Boyunca Türk Toplumunda Silah Kavramı ve Osmanlı İmparatorluğunda Kullanılan

Silahlar, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara: 1993, ss.104-105.

20 Feridun Emecen, Osmanlı Klasik Çağında Savaş, Timaş Yayınları, İstanbul: 2010. 21 Mehmet Çetin, Recep Kök, Agm.

22 A. Greig, A. Gohritz, M. Geishauser, W.J. Mühlbauer. Heinrich von Pfalzpaint, Pioneer of Arm Flap Nasal Reconstruction in 1460, More Than a Century before Tagliacozzi. Craniofacial Surgery, 2015; 26(4):1165-8.

23 Alan J. Thurston, Paré and Prosthetics: The Early History of Artificial Limbs, ANZ Journal of Surgery 2007; 77(12): 1114-1119.

79 kurşunun vücuttan nasıl çıkarılacağının anlatıldığı Osmanlı dönemine ait ilk

kitap Alâim-i Cerrahîn isimli cerrahnâmedir. Bu eser, Mora seferi sırasında Moson kalesi fethedildiğinde kalede bulunan Çindar isimli cerrahi kitabının İbrahim b. Abdullah tarafından 1505 yılında Türkçeye yapılan tercümesidir.25 Savaş meydanında kurşun çıkarma ile ilgili Osmanlı dönemine ait ilk tasvir ise bir Venedik cerrahi kitabında yer almaktadır.26 (Resim 6)

2. Murad döneminden itibaren Osmanlı Devleti’nde tüfekler kullanılmış olmasına rağmen, Fatih Sultan Mehmet döneminde yazılmış ve dönemin en önemli eserlerinden biri olan Cerrahiyye-i İlhaniyye’de kurşun çıkarma bah- sinin yer almaması, değişen savaş teknolojisine Osmanlı sağlık hizmetleri- nin yeteri kadar ayak uyduramadığını, yani savaş lojistiğinin sağlık hizmet- leri boyutunda eksiklikler yaşanmaya başladığını düşündürtmektedir. 16. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı Devleti’nin savaşlardaki üstünlüğünü kaybetmeye başlamasında bu durumun etkisi ayrıntılı olarak incelenmeye muhtaç olmakla beraber, “orduya yeni tıbbı bilen hekimler yetiştirmek üzere” 1827 yılında Tıphane-i Amire ismiyle yeni bir tıp okulu kurulmuş olması bu düşüncemizi desteklemektedir.

Kaynakça

Çelik, Bülent. “Osmanlı Seferlerinde Orducu Esnafı”, SUTAD 2018; (44): 259-267.

Çetin, Mehmet, Kök, Recep. “Askeri Devrim Bağlamında Batı Savaş Lojis- tiğinin Tarihsel Gelişimi”, Siyaset. Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi, 2015; 3(4): 1-25.

Emecen, Feridun, Osmanlı Klasik Çağında Savaş, Timaş Yayınları, İstan- bul: 2010.

Eralp, Nejat. Tarih Boyunca Türk Toplumunda Silah Kavramı ve Osmanlı

İmparatorluğunda Kullanılan Silahlar. Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, An-

kara: 1993, ss.104-105.

Greig, A. Gohritz, A. M. Geishauser, W.J. Heinrich von Pfalzpaint, Pioneer of Arm Flap Nasal Reconstruction in 1460, More Than a Century before Tag- liacozzi. Craniofacial Surgery, 2015; 26(4):1165-8.

25 Mehmet Gürlek, “Anadolu’da Yazılmış İlk Türkçe Cerrahi Yazmalara Bir Örnek: Alaim-i Cerrahin”, Tur-

kish Studies 2011; 6(3): 1423-1434.

26 A. Cruce, Chirurgiae libri septem, theoricam, practicam, ac verissimam experientiam continentes, Vene- dik: 1573.

Gürlek, Mehmet. Anadolu’da Yazılmış İlk Türkçe Cerrahi Yazmalara Bir Örnek: Alaim-i Cerrahîn. Turkish Studies, 2011; 6(3): 1423-1434.

Kurt, Ümit Emrah. Hekim Şerafeddin Sabuncuoğlu’nun Cerrahiyetü’l Ha-

niyye Adlı Eserinde Yer Alan Cerrahi Aletlerin Tanımlanması, Çizimi Sınıflan- ması ve Karşılaştırılması. Yayımlanmamış Doktora Tezi, 2012.

Kurtaran, Uğur, “Osmanlı Seferlerinde Organizasyon ve Lojistik”, Turkish

Studies 2012; 7(4): 2269-2286.

Sevinç, Tahir, “1695 Sakız Seferi’nde Organizasyon ve Lojistik”, SDÜ Fen

Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2010; 21: 59-79.

Thurston, Alan J. Paré and Prosthetics: “The Early History of Artificial Limbs”, ANZ Journal of Surgery, 2007; 77(12): 1114-1119.

Uzel, İlter. Şerefeddin Sabuncuoğlu: Cerrahiyyetü’l-Haniyye. Türk Tarih Kurumu, Ankara:1992.

Yıldırım, Nuran, “Cerrahiyye-i İlhaniyye, Şerefeddin Sabuncuoğlu’nun Gözlem ve Deneyimleri, Cerrahi Yöntemler ve Ameliyatlar”, Journal of Turkish

Studies, 2017; 47: 297-347.

Yücel, Ünsal. Türk Okçuluğu, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara: 1999.

81

Resim 1: Temreni vücut boşluğunda arayıp bulmaya yarayan mil isimli aletin Ümit Emrah Kurt tarafından yapılan çizimi

Resim 2: Temren çıkarmada kullanılan, ucu kuş burnu gibi, ağzının içi tuttuğu nesneyi sıkıca kavrayabilmesi için dişli olan “kelbeteyn” in Cerrahiyye-i İlhaniyye’deki tasviri.

Resim 3: Cerrahiyye-i İlhaniyye’de miskab örnekleri ve Ümit Emrah Kurt tarafından yapılan güncel çizimi.

Resim 4: Midfa’-ı Mücevvef. Cerrahiye-i İlhaniye’deki orijinal çizim ve Ümit Emrah Kurt tarafından yapılan güncel çizim

Resim 5: Midfa’-ı Musammet. Cerrahiye-i İlhaniye’deki orijinal çizim ve Ümit Emrah Kurt tarafından yapılan güncel çizim.

Resim 6: 1570-1573 Osmanlı Venedik Savaşı’nda bir kurşun çıkarma tasviri. Görsel A. Cruce (della Croce) tarafından yazılan Chirurgiae libri septem, theoricam, practicam, ac verissimam experientiam

Korunan Osmanlıca Belgeler