• Sonuç bulunamadı

Göçmen Kökenli Türklerin -Öğrencilerin- Birbirleriyle İlişkileri: Sosyal Sermaye

BÖLÜM 3: BULGULAR VE YORUM

3.6. Göçmen Kökenli Türklerin -Öğrencilerin- Birbirleriyle İlişkileri: Sosyal Sermaye

Sosyal sermaye sosyal iletişim ağlarıdır. Bu iletişim ağları, sosyal bağlılık için en temel değerdir. Sosyal bağlılık karşılıklı avantaj anlamına gelmektedir ki kişinin diğerleriyle olan ortaklığını ifade eder. Bu ortaklık da insanların yaşamlarını iyileştirmelerine yardım eden bir unsurdur. Sosyal sermaye kavramı 1980’lerle birlikte James Coleman ve Robert Putnam tarafından ortaya konmuştur. Sosyal sermaye toplumun etkinliğini arttıran güven, normlar ve iletişim ağları gibi özelliklerdir (Field, 2006). Sosyal sermaye için dayanışma ifadesini kullanmak da yerinde olacaktır. Almanya’da azınlık grubundaki Türklerin ev sahibi toplum tarafından ‘öteki’ olarak görülmeleri neticesinde de kendi aralarındaki sosyal sermayenin güçlü olması şaşırtıcı bir durum değildir. Tablo 39: Almanya'daki Türklerin kendi aralarındaki ilişkilerine dair değerlendirme.

N % Çok iyi 145 29.7 İyi 241 49.3 Kararsızım 81 16.6 Kötü 19 3.9 Çok kötü 3 .6 Toplam 489 100

Örneklemin % 29.7’si Almanya’daki Türklerin kendi aralarındaki ilişkilerini çok iyi bulduğunu, % 49.3’ü iyi bulduğunu, % 16.6’sı bu konuda kararsız olduğunu, % 3.9’u ilişkileri kötü bulduğunu belirtmiştir. 3 öğrenci ise Türklerin kendi aralarındaki ilişkilerini çok kötü bulduğunu ifade etmiştir.

Nuruan vd. (2005:52)’nin Almanya genelinde yaptığı araştırmada Türklere sorulan ‘Türklerin kendi aralarındaki ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz’ sorusuna verilen yanıtlarda örneklemin % 52.9’u da benzer şekilde ilişkilerde küçük gruplar olduğunu fakat genel bir dayanışmanın olmadığını belirtirken % 24.1’lik bir kesim ise Türklerin

149

ilişkilerinin oldukça iyi olduğunu belirtmiştir. Ayrıca örnekleme katılanlar küçük gruplar arasında derin görüş ayrılıkları olduğunu da vurgulamıştır

Yapılan gözlemlerde de tıpkı öğrenciler gibi ailelerin de belli grup arkadaşları olduğu görülmektedir. Gruplaşmanın yoğun olduğu Bremen’de küçük gruplar ve etkinlikler son derece belirgindir. Gerek belli bir dernek, gerekse belli bir siyasal veya dini görüşe bağlı olarak oluşan cemaat içi bireyler kendi aralarındaki, ilişkilerinde son derece samimidir, dolayısıyla sosyal sermaye bu gruplarda oldukça fazladır. Bu durumu görüşülen veliler, dernek yöneticileri de vurgulamaktadır. Genel bir birlikteliğin olmayışı Türkler tarafından Alman yöneticilerin kasıtlı bir eylemi olarak yorumlanmaktadır. Onlara göre Almanya, bu politika ile böl ve yönet ilkesi uygulayıp küçük grupları daha çok kontrolünde tutabilmektedir. Türklerin birleşmesinin gerçekleşmesi durumunda Almanya’nın onlara çok fazla hak ve yasal avantajlar vermek zorunda kalacağını, Almanya’nın karşısında böyle bir güç oluşturmak istemediğini, bu nedenle küçük gruplar halinde olup bütünleşemediklerini vurgulamaktadırlar.

Öğrencilerle yapılan odak grup görüşmesi - kendi aralarındaki sosyal sermayeleri – konulu diyalog:

Diyalog 4:

Moderatör: Buradaki Türk öğrencilerin ilişkilerini nasıl buluyorsunuz, samimi mi? Hatice: “Biz çok samimiyiz Türk arkadaşlarla çünkü birbirimizi çok iyi anlıyoruz”. Tuğba: “Bizde okulda çok iyiyiz o yüzden Alman öğrenciler bizi kıskanıyor”

Erkan: “Bize bi laf edemezler toplanıyoruz hepimiz korkuyolar bizden, zaten onlar korkaklar,

kavgayı sevmezler bizim gibi değiller”

Tuğba: “ Ama oğlanlar da çok kavgacı hava atıyolar kabadayılık yaparak” Erkan: “Biz Türküz, korkumuz yoktur”

Hatice: “ Bunlar kurtlar vadisini izleyip böyle oluyolar”

Şeyda: “Türk oğlanlar küçük bi şeyde dikleniyorlar Alman öğrencilere, zaten onlar da

takışmaz o yüzden”

Tuğba: “Almanların kendi aralarındaki ilişkilerine göre bizim daha samimi” Hatice: “Evet onlar hele hiç samimi değiller”

Erkan: “Çıkar ilişkisi var onlarda, çıkarını bozan şey olursa yapmaz Alman”

Eslem: “Bizim gibi sıcak değil onlar, birde bizim annelerimiz Türklerle çok samimi, annemin

150

Tuğba: “Benim bi Alman arkadaşım vardı bize gelirdi yerdi içerdi ama beni bi kere bile

çağırmazdı”

Şeyda: “Benimde bi tane vardı öyle annem bi daha getirme dedi” Tuğba: “Türklerde ben çağırınca hemen öbürü de çağırır ayıptır çünkü”

Hatice: “Biz birbirimize düşkünüz çünkü onlarda ayıp olur düşüncesi yok ki, bireysel bencil

onlar”

Erkan: “Sen her gün yedir bi gün ben yedirim demez Almanlar” Tuğba: “Ya aralarında iyi olanlar da var tabi”

Eslem: “Onlar biz gibi samimi değiller, bizim okulda tenefüste bütün Türkler toplanır,

muhabbet ederiz”

Erkan: “Bizim grupta Almanlar da var ama Türkler çoğunlukta”

Öğrencilerle yapılan görüşmeden çıkarılan sonuca göre, Türk öğrencilerin aralarındaki diyalogun gayet olumlu olduğu buna karşın Alman öğrencilerle aralarında belirgin bir kimlik farklılığının vurgusu olduğudur. Aileler de çocuklarının kendi kültüründen olanlarla arkadaş olmalarını istemektedir. Biz ve öteki anlayışı ciddi ölçüde öğrencilerin ilişkilerinde hissedilirken öğrenciler de aralarındaki farklılığa sık sık atıfta bulunmaktadır. Öğrenci, kendisinden olan bir arkadaşı ile birlikte olduğunda doğru bir seçim yaptığını düşünmektedir. Öğrencilerde Türk olmanın bir cesaret kaynağı olarak algılandığı görülmektedir. Tuğba ve Hatice’nin vurgusundan anlaşıldığı gibi kız öğrenciler erkeklerin sert ve kavgacı olduklarını düşünmektedir. Erkek öğrenciler ise bu

şekilde görülmekten oldukça memnundur. 14 yaşındaki Melih’in anlatısında da bu durum belirgindir:

“… Arkadaşımıza bi Alman takışırsa hepimiz toplanırız, ondan bizden korkuyolar, onlar birbirlerine destek olmazlar ama biz koruruz hemen birbirimizi, öğretmenler onlardan yana oluyolar ama hemen biz sorun çıkartıyoruz gibi düşünüyolar her zaman..”

Öğrenciler herhangi bir Alman arkadaşı veya öğretmeninden rahatsızlık verici bir tavır gördüğünde birbirlerine destek olmaktadır. Yapılan gözlemlerde de ders aralarında Türk öğrencilerin bir arada oldukları görülmektedir. Yine derslerde yapılan gözlemlerde de Türk kökenli öğrencilerin sınıfta sürekli birbirleriyle oturdukları gözlenmiştir. Taşdelen, vd. (2000)’in yaptığı araştırmada da benzer şekilde Türk öğrencilerinin aralarındaki ilişkilerin oldukça birincil ve dayanışmacı şekilde olduğu ortaya çıkmıştır. Türk öğrenciler okul içinde güçlü bir dayanışma davranışı göstererek güç oluşturmaktadır. Türk öğrencilerin aralarındaki diyalogun iyi olduğu, birbirleri arasında sosyal ilişkilerin güçlü olduğu görülmüştür. Bu bağ velilerin de birbirleri ile diyaloglarına bağlı olarak

151

oluşmaktadır. Zira son yıllarda veliler çocuklarının iyi eğitim alması amacıyla bir araya gelip, çocuklarının sorunlarını tartışmaktadırlar. Faist (2003)’in de belirttiği gibi sosyal sermaye göçmenler arasında bazı işlevlere sahiptir ki bunlar ayırıcı olma, yayma özelliği gösterme, adaptasyon ve entegrasyondur. Dolayısıyla göçmenleri diğerlerinden ayıran özelliklerden biri aralarındaki güçlü sosyal sermayedir. Benzer şekilde bu güç onların yayılımını, çoğalmalarını sağlar. Göçün gerçekleşmesi süreci ve sosyal sermaye yani ilişkilere bağlı olarak göç edenlerin akrabalarının da aynı yere gelmelerinin kolaylaştırılması da ‘yayılım’a örnektir. Sosyal sermaye sayesinde ortama adapte olmaları ve kendi iç dayanışmaları da artmaktadır. Birbirlerine gösterdikleri destek ile de çevrelerine gösterecekleri ve aralarında oluşacak uyum da kolaylaşacaktır. Bunların gerçekleşmesindeki temel neden ise güçlü sosyal sermayenin varlığıdır.

Tablo 40: Öğrencinin üye olduğu dernek

N %

İslam toplumu Milli Görüş 101 20.6

Zaman Okur Kulübü 120 24.6

Tenis Kulübü 30 6.1

Türk Aileler Birliği(Türk Federasyonu) 60 12.2

Yozgatlılar Derneği 13 2.7

Hiçbir yer 91 18.6

Futbol Kulübü(Vatanspor) 74 15.2

Toplam 489 100

Bremen’de öğrenim gören Türk öğrencilerin katıldığı toplam 489 öğrenciden oluşan örneklemin % 20.6’sı İslam Toplumu Milli Görüş derneği üyesi iken % 24.6’sı Zaman Okur Kulübüne, % 6.1’i Tenis Kulübü’ne, % 12.2’si Türk Aileler Birliği’ne (Türk Federasyonu), % 2.7’si Yozgatlılar Derneği’ne ve örneklemin % 15.2 ‘si Bremen’de kurulmuş Türk spor kulübü Vatanspor’a üyedir. Örneklemin % 18.6’sı hiçbir derneğe üye olmadıklarını vurgulamıştır. Buna göre örneklemin çoğunluğu Zaman Okur Kulübü’ne üyedir.

Bremen’de yaşayan Türklerin büyük çoğunluğunun belli derneklere üye oldukları gözlenmiştir. Bunun nedenlerinden bazıları, Türklerin kendi yurtlarında değil de bir başka memlekette yaşıyor olmaları, Türk kültüründen uzaklaşma korkuları, yetiştirdikleri evlatlarının Alman sosyal yaşamı içinde onlara benzemesinin engellenmesi isteği gibi vb. nedenlerdir. Bu durum da onların kendi aralarındaki sosyal sermayelerini güçlendirmek için belli dernekler kurmalarını ve ortak değerler

152

çerçevesinde hareket etmelerini beraberinde getirmektedir. Buna göre örneklemin sadece % 18.6’sı hiçbir derneğe üye olmadığını söylemiştir. Öğrencilerin üye oldukları dernekler genellikle ailelerinin de üye olduğu derneklerdir. Almanya’da Alman İslam konferansının yapmış olduğu 17.000 kişiyle ilgili bilgileri kapsayan Müslüman yaşam

şekli ile ilgili hazırlanan raporda da Türk kökenli Müslümanların % 23.7’si dini bir organizasyona üye olduklarını ifade etmiştir (Muslim Life in Germany Report, 2009:160).