• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: BULGULAR VE YORUM

3.2. Dil Kullanımı ve Entegrasyon

N %

Evde en çok Konuşulan Dil

Türkçe 367 75.1

Almanca 122 25

Toplam 489 100

Kendini Daha İyi İfade Ettiği Dil Türkçe 148 30.3 Almanca 341 69.7 Toplam 489 100 Türk Arkadaşlarla en çok Konuşulan Dil Türkçe 217 44.4 Almanca 272 55.6 Toplam 489 100

Örneklem grubunun % 75.1’i evde en çok Türkçe konuştuklarını ifade etmiştir. Fakat birebir doldurulan anketlerde öğrenci, önce bu soruda tereddütlü davranmış ve her iki dilin de karışık konuşulduğunu söyleyip hem Türkçe hem de Almancayı işaretlemek istemiştir. Kendisine kelime sayısı şeklinde dahi en çok hangisini kullandığı sorusunda ısrar edildiğinde Türkçe seçeneği seçilmiştir. Örneklemin % 25’i ise evde daha çok Almanca konuştuklarını ifade etmiştir.

Örneklem grubunun % 69.7’si kendini en iyi ifade ettiği dilin Almanca olduğunu, %30.3’ü ise kendini en iyi ifade ettiği dilin Türkçe olduğunu belirtmiştir.

Örneklem grubunun % 44.4’ü Türk arkadaşlarıyla en çok konuşulan dilin Almanca olduğunu, % 55.6’sı ise Türk arkadaşlarıyla en çok konuşulan dilin Türkçe olduğunu söylemiştir. Yapılan gözlemlerde de Türk öğrencilerin kendi aralarında Almanca konuştukları gözlenmiştir. Zira okulların birçoğunda okul kuralları gereği Türkçe konuşmanın yasaklanması da öğrenci için bu durumu önce zorunluluk sonra da

112

alışkanlık haline getirmektedir. Öğrencilerin dil kullanımı ile ilgili olarak öğretmenler de onların anadil bilgilerini yeterli bulmamaktadır.

Öğrencilerin dil kullanımı ile ilgili olarak öğretmen görüşleri;

Ö1: …“Her Türk öğrencinin Almancası çok iyi değil, okullarda Almanca dersleri arttırılmalı, o zaman öğrencilerin başarıları da artacaktır…”

Ö2: …“Öğrencilerim genelde konuşurken Almancayı gayet iyi konuşuyorlar fakat yazı dilinde özellikle resmi bir ifade veya akademik bir çalışma olsun bu noktada çok zorlanıyorlar, sınavlardan da bu yüzden çoğu zaman düşük alıyor olabilirler…”

Ö3: …“Öğrencinin günlük iletişimde Almanca problemi yok fakat bilimsel araştırma yapma noktasında sıkıntılı…”

Ö4: …“Sanıyorum Almanca dersleri öğrenciler için yeterli değil, Almancalarını iyi bulmuyorum…”

Ö8: …“Anadil bilgileri yetersiz o nedenle Almancayı da öğrenemiyorlar…”

Ö9: …“Öğrenci önce anadilini iyi öğrenmeli, gramerini yapısını, sonra Almancayı oturtabilir. Türkçesi iyi olan öğrencinin Almancası iyi…”

Öğretmen görüşleri öğrencilerin ifadeleri ile paralellik göstermektedir. Öğretmenler de öğrencilerin Almanca dil bilgilerini yeterli bulmamakta özellikle de bilimsel anlamda dile hakim olmada sıkıntılar olduğunu dile getirmektedir. Öğretmenler, ailelerin, özellikle anne ve babanın, evde Türkçe konuşmaya ağırlık verdiğini, kardeşler arasında ise Almanca konuştuklarını ifade etmişlerdir. Öğrencilerin birçoğu da aynı görüşü paylaşmaktadır. 15 yaşındaki Gymnasium öğrencisi Sena şöyle ifade eder:

“…Evde annemle babam Türkçe konuşmamızı istiyorlar, unutucanız anadilinizi diye

babam da kızıyor, ama kardeşimle hep Almanca konuşuyoruz, annemlerle de bazen kaçıyo yine Almanca, insanın elinde değil ki…” (16 Kasım 2008)

Sena’nın belirttiği elinde olmadan Almanca konuşması Almanca ile aralarındaki güçlü bağı ortaya koymaktadır. Bu güçlü bağ, sosyalleşmelerini, hem Almanca ve Alman yaşamı ile hem biraz Türkçe ve Türk aile yapısı ile sağlamaları noktasında etkin bir rol üstlenmektedir. Bu durum Almanca dilindeki eksiklikleri olmadığı anlamına gelmemektedir. Fakat belirtilmesi gereken bir durum şudur ki Gymnasium öğrencisi

113

olabilmenin temel koşulu Almancayı çok iyi kullanabilmeleridir. Aslında anadilin kullanımı ebeveynler tarafından önemsenirken çocuğun Almanca bilgisinin de kalitesi aileler için son derece önemlidir. Yine evde Türk kanallarının da izlenmesi Türkçe dilinin ön plana alınmasını sağlamakta önemli bir rol üstlenmektedir.

15 yaşındaki Esra’nın da söylemleri benzer şekildedir:

“…Babam çok kızıyo biz ablamla Almanca konuşunca, haklı ama unutmamamız lazım gerçi hep Türk kanalı izliyoruz ama…”(10 Kasım 2008)

Dil kullanımı ile ilgili olarak öğrencilerin cevapları, öğretmenlerin görüşleri ve yapılan gözlemler göstermektedir ki öğrenci evde daha çok Türkçe konuşmakta, fakat kendini Almanca ile en iyi şekilde ifade etmekte, arkadaşları ile de yarı Almanca yarı Türkçe karışımı bir dil kullanmaktadır. Yağbasan (2008:324)’ın de yapmış olduğu araştırmada da Almanya’da yaşayan Türklerin, aile ve arkadaş çevresinde en çok konuştukları dilin % 84’lük bir çoğunlukla Türkçe olduğu belirtilmiştir. Söz konusu çalışma tüm yaş gruplarına uygulandığından arkadaş çevresinde de konuşulan dilin Türkçe olduğu görülmüştür. Keza bu çalışmada 3.kuşak Türk öğrenciler sadece ebeveynlerin yanında Türkçe konuşmakta arkadaşları ile iki dili karışık şekilde kullanmaktadır. Bu durum öğrencinin kendini ifadesinde de bir ikilik doğurmaktadır. Bu noktada öğretmenlerin vurgusunda da olduğu gibi eğitim sürecinde de dilin kullanımı problemli bir tablo olarak görülmektedir. Öğrenci evde ailesi tarafından Türkçe konuşmaya sevk edilmektedir ki aslında söz konusu durum öğrencinin Türkçe bilgisini de kısmen canlı tutmasını beraberinde getirmektedir.

Bununla birlikte Almanya’da özel yaşamda Türkçe iletişim dili olarak yeterli oranda kullanılmamakta olup öğrenciler için iki yönlü yarı dillilik söz konusu olmaktadır. Bu durum öğrencinin ruhsal yaşamını ve akademik başarısını etkileyebilmektedir. Çocukların karışık dil kullanmalarının ilk nedeni, çocukların her iki dilin bilgisine yeterince hakim olmamalarından dolayı iki dili birleştirmeyi denemelerdir. İkinci olarak, çocuklar belli dış etkenlere bağlı olarak her iki dilde de mevcut yapıdan birini tercih ederek düzenek değiştirmektedir. Üçüncü olarak ise çocuk sistematik yapı içinde dil kullanımı sırasında eksiklerin ortaya çıktığını fark ettiği noktada bu eksiklikleri diğer dildeki beceri ile gidermeye çalışmaktadır. Bu durum düzenek karıştırma olarak ifade edilebilir (Meisel’den aktaran Çakır, 2002:42). Çocukların Almancayı ailelerinden iyi

114

biliyor olmalarının yanında onların her iki dili karışık olarak kullanıyor olmaları, Almanya’daki birçok pedagog tarafından eleştirilmektedir. Türk gençleri ailelerinin yanında, kendi aralarında ve Türkçe öğretmenleri ile Almanca ve Türkçe karışımı bir dil kullanarak aslında düzenek karıştırma denilen durumu pratikte yaşamaktadır. Örneğin bu konuşmalardan bazıları; çocuklar pause bitti (çocuklar tenefüs bitti), Füller’im tasche’m de yok nerde (kalemim çantamda yok nerde), bugün hausaufgabe’ler için bücherei’ya gidelim mi? (bugün ev ödevleri için kütüphaneye gidelim mi?), Krank oldum, (hasta oldum) vb. şekildedir. Fakat Alman öğretmenlerle gerçekleşen konuşmalarda daha seri olarak Almanca konuştukları da gözlenmiştir.

Öte yandan örnekleme katılan öğrenciler, genelde Almancayı kullanmayı tercih ettiklerini belirtmiştir. Çünkü öğrenci okulda ve sosyal yaşamında ağırlıklı olarak Almanca konuşmakta, sosyal çevresi ve öğretmenleri tarafından daha başarılı olma koşulu Almancayı iyi konuşmasına bağlanmaktadır. Almanya’da yaşıyor olmaları zaten bu durumu zorunlu kılarken eleştiri noktası ise Almancayı tercih etmeleri değil, anadillerini iyi bilmemeleri olmalıdır. Özellikle anne ve babası Almanca bilmeyen ailelerde ailenin Alman sosyal yaşamı içindeki her tür bağlantısı -Almanca bildiği için- çocuk tarafından sağlanmaktadır. Bununla ilgili 24 yaşındaki üniversite öğrencisi Hilal’in ifadesi şöyledir:

“…9 yaşındaydım annem krank(hasta) olduğunda doktora birlikte giderdik ben çeviri

yapardım, yine bir keresinde babam ev alırken işler için beni yanında götürdü, söyleyeceklerini ben söylüyordum Almanca… ”(3 Aralık 2008)

Hilal’in bahsettiği durum Almanya’da oldukça yaygın bir durumdur. Yapılan gözlemlerde de Türk evlerine gelen mektup, ilan vb. her tür yazılı materyallerin okunması, ailenin kamusal yaşamla ilgili resmi işlerini dil bildikleri için çocuklar yürütmektedir. Çocukların, ebeveynlerinin işlerini üstlenmesi çocukta rol karmaşası sorununu beraberinde getirdiği için söz konusu durum Almanya’da halen tartışılmaktadır. Çünkü çocuğun anne ve baba otoritesini zihninde kaybetme riski söz konusu olduğu gibi aynı zamanda çocuğun aileyi yönlendiriyor olması da rollerin değiştiği anlamına gelmektedir.

Almanya’da çocukların ebeveynlerinden daha iyi Almanca konuşmaları ve tercümanlık yapmaları başka bir durumu da beraberinde getirmektedir. Bu durumda meslek edinmeleri ile aile içindeki konumları ve inisiyatifleri artmaktadır. Öte yandan

115

başarılarına da paralel olarak ebeveynin taşıyıcısı ve temsilcisi oldukları değerlerden ve normlardan da farklılaşmaktadırlar. Bu durum evdeki huzursuzluğu beraberinde getirebilirken aile içinde yasak, ceza ve şiddet olaylarını da arttırmaktadır. Gençler de bu nedenle kültürel norm tutarsızlıkları yaşayabilmektedir. Diğer kutupta aileler de çocuklarının kültürel kimliklerini kaybetmeleri noktasında endişe duymaktadır (Turan, 1997:157).

Öte yandan öğrencilerin çoğu için okulda Türkçe konuşmak yasaktır. Bu yasak nedeniyle de öğrenci her zaman Almanca konuşmaya sevk edilmektedir. Öğrenci için sadece anne ve babası ile birlikteyken Türkçe konuşması da onun Almanca ile kendini daha iyi ifade etme sonucunu doğurmaktadır.

Tablo 13: Evde konuşulan dil ve kendini en iyi ifade ettiği dil ilişkisi (Kay kare)

Kendini iyi ifade ettiği dil

Evde en çok konuşulan dil

Türkçe Almanca Toplam

Türkçe N 141 226 367 % 38.4 61.6 100 Almanca N 7 115 122 % 5.7 94.3 100 Toplam N 148 341 489 % 30.3 69.7 100 χ 2=46,3 sd:1 p: .000

Evde konuşulan dil ile öğrencinin kendini en iyi ifade ettiği dil arasında ilişki bulunup bulunmadığına dair Kay kare analiz sonuçlarına göre evde daha çok Türkçe konuştuğunu söyleyen 367 öğrencinin % 38.4’ü Türkçe konuşarak kendini daha iyi ifade ettiğini söylerken, % 61.6’sı ise Almanca konuşarak kendini daha iyi ifade edebildiklerini söylemiştir. Evde daha çok Almanca konuştuklarını ifade eden 122 öğrencinin ise % 94.3’ü Almanca ile kendini daha iyi ifade ettiklerini, bu öğrencilerin % 5.7’si ise evde Almanca konuşmalarına rağmen kendilerini Türkçe ile iyi ifade ettiklerini söylemiştir. Buna göre Almanca dilinin daha ağır bastığı görülmektedir. Evde Türkçe konuşulsa da Almanca, öğrencilerin kendilerini daha iyi ifade ettikleri dildir. Dolayısıyla öğrencilerin evde en çok konuşulan dil ile kendini en iyi ifade ettiği dil arasında anlamlı bir ilişki bulunmaktadır (χ 2(1): 46,3 p<.05).

Öğrencinin ailesi tarafından evde Türkçe konuşmaya yönlendirilmesi Türkçeyi pratik yapması açısından işe yararlılık gösterebilmektedir. Fakat öğrenci her durumda kendini

116

Almanca ile daha iyi ifade ettiğini vurgulamaktadır. Dolayısıyla öğrenci dil kullanımında kendini daha iyi ifade ettiği dil olan Almancayı tercih etmektedir. Öyle ki dil kullanımı ile ilgili olarak 23 yaşındaki üniversite öğrencisi Yasemin, şöyle bir ifadede bulunur:

“…Geçen ay 20 gün Türkiye’de kaldım ve alışınca orada yaşayabileceğimi düşündüm, ama Bremen’e geri döndüğümde en çok özlediğim şeyin Almanca konuşmak olduğunu anladım, e kendimi daha iyi anlatıyorum da ondan…”

Yasemin’in ifadesinden de anlaşıldığı gibi Almanca kendilerini daha iyi ifade ettikleri dil olduğu için aynı zamanda tercih edilen dildir. Bir dilin konuşulmasının özlenmesi dil ile kurulan ilişkinin güçlü bağını gösterebileceği gibi o dile ait alışkanlığın da göstergesidir. Yaşadıkları yerin dilinin Almanca olması bu durumu doğal bir deneyime dönüştürürken öğrencilerin Türkçeyi de kullanmaları da kendileri tarafından istenilen bir durumdur.