• Sonuç bulunamadı

C. YEREL ÖZERKLİĞİN KAPSAMI

4. FONKSİYONEL ÖZERKLİK

Yerel yönetim teşkilatının oluşmasını sağlayan temel öğeler, yerel nitelikli kamu hizmetlerinin yürütülmesinde yetki ve sorumluluğun yerel yönetimlere bırakılmasını gerektirmektedir. Diğer bir ifadeyle bir yerel yönetim biriminin kendi sınırlarının çevrelediği alanda başarılı olabilmesi için, o alanda yaşayan yerel topluluğu ilgilendiren tüm kamu hizmetlerinden sorumlu tek yönetsel kuruluşun yerel yönetimler olmasını gerektirir914. Yetki ve görev paylaşımı günümüzde yerel yönetimlerle merkezi yönetim arasında karşılaşılan sorunların en büyük nedenlerinden birini oluşturmaktadır. Merkezi yönetim ve yerel yönetimlerin ayrı görev, yetki ve sorumluluklara sahip olmaları, yerel yönetim özerkliğinin en önemli niteliği olma yanında idareler arası ilişkilerin düzenlenmesinin ilk basamağını oluşturmaktadır915. Bu ayrımdaki temel amaç yerel yönetimlerle merkez arasında hangi hizmetlerin kimler tarafından yürütüleceği hususunda karmaşa ya da tereddüt yaşanmaması, yetki ve sorumluluk bakımından duraksamaların önlenmesi,916 böylece hizmette gecikme ya da aksama yaşanmadan vatandaşlara ulaştırılmasıdır. Bu durumda hangi yönetim biriminin hangi görev ve yetkileri kullanacağı sorunu önem arz etmektedir. Bu manada merkezi yönetimle yerel yönetim arasında ki yetki ve görev dağılımı kadar yerel yönetimlerin kendi aralarındaki yetki ve görev dağılımı da yerel özerkliği etkileyen önemli faktörlerdendir. Özellikle büyükşehir belediyeleri ile

914 YALÇINDAĞ, Yerel yönetimler Reformu..., s.45.

915 KALABALIK, Yerel Yönetim..., s.273.

916 YALÇINDAĞ, Yerel yönetimler Reformu..., s.46.

alt kademe belediyeler arasında bu ihtilaf ve çatışmalar yoğun olarak yaşanmaktadır917.

Son zamanlarda ülkemizde de kamu hizmetinin yerine getirilmesinde ismi geçmeye başlayan yerellik ilkesi bu konuda önemli bir müessese olarak karşımıza çıkmaktadır. Kamusal ihtiyaçları karşılamak üzere oluşturulan farklı yönetim düzey ve birimleri arasında yetki bölüşümünü esas alan yerellik ilkesine göre yetki, karşılanması gereken kamusal ihtiyacın, kendisine en yakın yönetimce kullanılmasını ve hizmette aksama ve benzeri durumlarda merkezin duruma el atmasına imkân vermektedir918. Bu nedenle bu kriterinde merkezi yönetim ile yerel yönetim arasında yetki ve görev paylaşımında temel kural haline getirilmesi mümkündür919.

Bu ilke Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının 4. maddesinin 3. fıkrasına

“Kamu sorumlulukları genellikle ve tercihen vatandaşa en yakın olan makamlar tarafından kullanılacaktır” şeklinde yansımıştır. Kamu sorumluluklarının vatandaşa en yakın makamlar tarafından görülmesi ilkesini mutlak olmadığı gibi bu fıkrada kullanılan tercihen ifadesi de şarta taraf olan ülkelere geniş takdir yetkisi tanımaktadır920. Ancak aynı fıkrada sorumluluğun bir başka makama verilmesi durumunda, görevin kapsam ve niteliği ile yetkinlik ve ekonomik gereklerin göz önünde bulundurulmasına işaret edilmiştir.

Genel olarak yerel yönetimlere bırakılabilecek hizmetlerin sadece mahalli nitelikte hizmetler olduğu kabul edilmektedir. Anayasamızın 127. maddesi mahalli müşterek ihtiyaçların yerel yönetimler tarafından yerine getirileceğini belirtmek suretiyle toplumsal ihtiyacın mahalli müşterek ihtiyaç niteliğinde olması durumunda yer bakımından yerel yönetimler tarafından yerine getirileceği, toplumsal ihtiyaç yerel değil de ülkesel nitelikte olduğu takdirde merkezi idare ya da hizmet bakımından yerinden yönetimler tarafından üstlenileceği belirtilmiştir921. Mahalli

917 Danıştay 1. Daire, T.07.07.1998, E.1998/97, K.1998/111, Danıştay Bilgi İşlem Merkezi.

918 ÖZEL, Yerellik…, s.41; Hizmette Yerellik (Subsidiyarite) İlkesinin Tanımı ve Sınırları, s.39.

919 ÖZEL, Yerellik…, s.42; Hizmette Yerellik (Subsidiyarite) İlkesinin Tanımı ve Sınırları, s.39.

920 Hizmette Yerellik (Subsidiyarite) İlkesinin Tanımı ve Sınırları, s.8; AKYILDIZ, s.81.

921 ULUSOY, Yerel Yönetimlere İlişkin Yeni Yasal Düzenlemelerin Değerlendirilmesi, s.181;

HOWEN/ELSHOUT, s.23.

müşterek ihtiyaç kavramı noktasında net bir tanım olmasa da Anayasa Mahkemesine göre mahalli müşterek ihtiyaç “herhangi bir yerel yönetim biriminin sınırları içinde yaşayan kişi, aile, zümre ya da sınıfın özel çıkarlarını değil, aynı yörede birlikte yaşamaktan doğan eylemli durumların yarattığı, yoğunlaştırdığı ve güncelleştirdiği, özünde yerel ve kamusal hizmet karakterinin ağır bastığı ortak beklentileri ifade etmektedir”922.

Hizmetlerin bölüşüm biçimi ülkeden ülkeye farklılıklar gösterdiği gibi aynı ülkede de zamanın akışı içinde bu bölüşüme ait mevcut düzen, değişmelere konu olmakta ve bazı yeni koşullar ya da pratik nedenlerle bir dönem yerel yönetimlere ait olan bir hizmet başka bir dönemde merkezi idareye verilebilmekte ya da bunun tam tersi mümkün olabilmektedir923. Bir başka ifadeyle mahalli müşterek ihtiyaç kavramı zamanla değişebilmekte ve değişik içerik kazanabilmekte ve bu nedenle de hizmeti sunan idare değişebilmektedir. Aslında tüm hizmetler bir boyutuyla yerel nitelik taşımakta diğer bir boyutuyla ise ulusal nitelik taşımaktadır924. Zira karşılanmayan yerel nitelikli bir hizmetin ulusal düzeyde rahatsızlıklara neden olacağı gibi karşılanamayan ulusal nitelikli hizmetlerde yerel halkı etkileyecektir. Bu nedenle hizmetin hangi idari birim tarafından yerine getirileceği konusunda gözetilmesi gereken hassas bir denge mevcuttur ve bu dengenin gözetilmesi gerekmektedir. Zira pozitif hukuk düzenlemeleri karşısında hangi işlerin yerel hangi işlerin ise ulusal olduğunun tespit edilebilmesinde büyük bir güçlük olduğu görülmektedir925.

Belediye Kanunu ve İl Özel İdaresi Kanununda mahalli müşterek ihtiyaçlar açık bir şekilde belirlenmediğinden bu durumda hangi hizmetin yerel hangi hizmetin ülkesel olduğunun tespitinin kim tarafından ve nasıl belirleneceği sorununu gündeme getirmektedir926. Zira bir hizmetin hangi organ tarafından yerine getirileceğinin belirtilmiş olmasının o hizmetin mahalli müşterek ihtiyaç olarak belirlenmesi

922 Anayasa Mahkemesi, T.22.06.1988, E.1987/18, K.1988/23, Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi, S.24, s.336.

923 HOWEN/ELSHOUT, s.23.

924 BAHÇECİ, s.66.

925 MAHON, s.56–57.

926 ULUSOY, Yerel Yönetimlere İlişkin Yeni Yasal Düzenlemelerin Değerlendirilmesi, s.183.

anlamına gelmediği ifade edilmelidir927. Doktrinde Anayasanın 5. maddesinde belirlenen ve Devlete genel olarak yüklenen görevler ile bu genel görevlerin somutlaştırılması niteliğinde olan ve Anayasanın Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler başlığını taşıyan İkinci Kısmının Üçüncü Bölümünde öngörülen görevlerin esas itibariyle Merkezi İdare tarafından yerine getirileceği, buna karşılık bu görevlerin aynı yörede yaşayanların salt o yörede yaşamaktan kaynaklanan ortak beklentilerinin karşılanmasına yönelik olan öğeleri somut bir biçimde ayrılarak yerel yönetimlere görev olarak verilebileceği belirtilmiştir928. Bu noktada merkezi idare tarafından yerine getirilmesi gereken bir görevin yerel yönetimlere ya da yerel yönetimler tarafından yerine getirilmesi gereken bir görevin merkezi idareye verilmesi durumunda, Anayasa ile kurulmuş dengenin bozulacağı gerekçesiyle Anayasaya aykırı olacağı ve yargıdan döneceği belirtilmiştir929. Anayasa Mahkemesi 3360 sayılı eski İl Özel İdaresi Kanununun 2. maddesiyle 1913 tarihli İl Özel İdaresi Kanununun 78. maddesine yapılan ek düzenlemede, il özel idarelerinin görevli olduğu mahalli ve müşterek ihtiyaçların kapsamı ve sınırının Bakanlar Kurulu tarafından tespit edileceğine ilişkin hükmü, yasama yetkisinin devredilemezliği ve idari vesayet yetkisini aşan hiyerarşi benzeri bir yetki olması itibariyle yerel yönetimlerin özerkliği ilkesine aykırı bularak iptal etmiştir930. Yine bir başka kararında yerel halkın ortak ihtiyaçlarının neler olduğunun Anayasa tarafından belirlenmediğinin, bunun belirlenmesinin yasaya bırakılmış olduğunun, yasa koyucunun kamu yararı ve Anayasal sınırlar içinde kalmak koşuluyla merkezi yönetim ve yerel yönetim arasında görev sınırlarını belirleyeceğine karar verilmiştir931. Doktrinde hangi ihtiyacın yerel hangi ihtiyacın ulusal olduğuna karar verme yetkisinin en azından ana hatlarıyla da olsa belirleme yetkisinin yasama

927 ULUSOY, Yerel Yönetimlere İlişkin Yeni Yasal Düzenlemelerin Değerlendirilmesi, s.183, 184.

928 GÜNDAY, Kamu Yönetimi Reformu, s.174.

929 GÜNDAY, Kamu Yönetimi Reformu, s.175;ULUSOY, Kamu Yönetimi Reformu, s.140.

930 Anayasa Mahkemesi, T.22.06.1988, E.1987/18, K.1988/23, Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi, S.24, s.334; ULUSOY, Yerel Yönetimlere İlişkin Yeni Yasal Düzenlemelerin Değerlendirilmesi, s.182.

931 Anayasa Mahkemesi, T.17.07.1990, E.1990/1, K.1990/21, Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi, S.26, s.324

organına ait olmasının daha isabetli olacağı ifade edilmiştir932. Fransa’da ise yetki paylaşımı ve hizmetlerin hangi seviyede kimler tarafından yerine getirileceğine yasama organının karar verdiği görülmektedir933. Yine YAYLA; tefriki vezaif ilkesinin uygulama ve sınırlarını belirleme yetkisini açıklarken bu yetkinin temelde kanun koyucuya ait olduğunu belirtmiş ancak belediye ve köy gibi yerel yönetimlerin nesnel ve maddi bir faaliyet alanının da bulunduğu şeklinde görüşlerden de bahsetmiştir934.

Anayasa Mahkemesi 26.11.1976 tarihinde vermiş olduğu bir kararında kamu düzeni, milli güvenlik ve bunlar gibi belirsiz deyimlerin, uygulayıcıların kişisel görüş ve anlayışlarına göre genişletilebilecek öznel yorumlara elverişli, bu nedenle de keyfiliğe dek varabilen çeşitli uygulamalara yol açabilecek kapalı, genel kavramlar olduğunu bu nitelikteki kavramların olduğu gibi yasaya geçirilmesinin Anayasa koyucunun ereğine ve yönergesine uygun düşmeyeceğini ve bir yasal düzenleme işini göremeyeceğine karar vermiştir.935 Anayasa Mahkemesinin bu görüşü göz önüne alınınca Anayasanın 127. maddesinin 1. fıkrasındaki mahalli müşterek ihtiyaç deyiminin İl Özel İdaresi Kanunu ve Belediye Kanununa aynen taşınmasının kanunilik ilkesini ihlal edebileceği belirtilmiştir936.

Günümüzde merkezi idareyle yerel yönetimler arasında görev bölüşümüyle ilgili genellik ilkesi, liste ilkesi gibi farkı sistemler uygulanabilmektedir. Ayrıca SSCB döneminde yerel yönetimler, üst kademe yönetim birimlerinin hiyerarşisi altında her türlü hizmeti ifa edebilmekteydiler.937 Genel yetki ilkesi, yerel yönetimlerin, anayasa ya da kanunlarla açıkça yasaklanmamış, kendi yetki alanları dışında bırakılmamış veya başka herhangi bir idari kademenin görev alanına

932 ULUSOY, Yerel Yönetimlere İlişkin Yeni Yasal Düzenlemelerin Değerlendirilmesi, s.182;

BAHÇECİ, s.69,70.

933 RIVERO/WALINE, s.89.

934 YAYLA, Anayasalarımızda Yönetim İlkeleri..., s.162-163.

935 Anayasa Mahkemesi, T.26.11.1976, E.1976/27, K.1976/51, Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi, S.14, s.364–365, GÜNDAY, Kamu Yönetimi Reformu, s.176, dipnot 17.

936 GÜNDAY, Kamu Yönetimi Reformu, s.176, dipnot 17.

937 HOWEN/ELSHOUT, s.24.

girmemiş ve başka herhangi bir idari makama verilmemiş olmak kaydı ve şartıyla, kendi sorumlulukları altında, yerel halkın ortak ihtiyaçlarını karşılamak ve yeni fonksiyonlara girişebilmek için her türlü görevi üstlenebilmeleri, bu konuda takdir yetkisine sahip olmalarıdır938. Genel yetki ilkesi Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının 4. maddesinin 2. fıkrasında “yerel yönetimler, kanun tarafından belirlenen sınırlar içerisinde, yetki alanlarının dışında bırakılmış olmayan veya başka herhangi bir makamın görevlendirilmemiş olduğu tüm konularda faaliyette bulunmak açısından tam takdir hakkına sahip olacaklardır” şeklinde belirtilerek yerel yönetimlerin genel yetki ilkesi çerçevesinde faaliyette bulunmaları istenmiştir. Liste yönteminde ise yerel yönetimler, yürütme yetkisi kanunlarla açıkça kendilerine verilmiş olan hizmetleri yerine getirebilmektedirler939.

Yeni Belediye Kanununun 14. maddesinin 2. fıkrası “Belediye, kanunlarla başka bir kamu kurum ve kuruluşuna verilmeyen mahalli müşterek nitelikteki diğer görev ve hizmetleri de yapar veya yaptırır” diyerek belediyelere genel yetki vermek istemiştir. Kanun gerekçesinde de genel yetki ilkesi muğlâk da olsa belirtilmiştir.

Yine bunu destekler nitelikte bir başka madde ise yeni Belediye Kanununun 15.

maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde ifade edilmiştir. Buna göre belediyeler “Belde sakinlerinin mahalli müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla her türlü faaliyet ve girişimde bulunmak” yetki ve ayrıcalığına sahip kılınmışlardır. Ancak Anayasa Mahkemesi 22.9.2005 tarihli kararıyla940 Belediye Kanununun 14.

maddesinin 2. fıkrasının yürürlüğünü durdurmuştur. Anayasa Mahkemesi 22.9.2005 gün ve 2005/14 sayılı kararıyla yeni Belediye Kanununun 14/1-b bendinde yer alan

“Okul öncesi eğitim kurumları açabilir” hükmü ile aynı Kanunun 14. maddesinin 2.

fıkrasındaki hükmün Anayasaya aykırılığı konusunda güçlü belirtiler bulunduğu ve uygulanmaları halinde sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların doğabileceği gözetilerek, esas hakkında karar verilinceye kadar yürürlülüklerinin durdurulmasına karar vermişti. Anayasa Mahkemesi yürürlüğünü durdurduğu bu

938 HOWEN/ELSHOUT, s.24; KALABALIK, Yerel Yönetim..., s.275; Muzaffer ÖNDER, “Geleceğin Belediyesi”, Yeni Türkiye, Y.1, S.4, Mayıs-Haziran, 1995, s.420.

939 HOWEN/ELSHOUT, s.24.

940 Anayasa Mahkemesi, T.22.9.2005, E.2005/95, K.2005/14, Resmi Gazete, 29.09.2005, S.25951.

hükümleri 24.01.2007 tarihli kararıyla iptal etmiş941 ve bu fıkraların uygulanmasından doğacak sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi ve iptal kararlarının sonuçsuz kalmaması için gerekçeli kararın Resmi Gazetede yayınlanacağı güne kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar vermiştir942.

Aslında yerel yönetim tarihimizde genel yetki ilkesi 1921 Anayasasıyla yerel yönetimlere verilmişti943. Ancak daha sonraki anayasalarımızda bu ilkeye yer verilmemiştir. Reform öncesi yerel yönetimler mevzuatımızda da genel yetki yerine sayma usulüyle yerel yönetimlerin görev ve yetki alanı belirlenmişti. Danıştay; yerel yönetimlere tanınan gıda denetim yetkisinin genel sağlığı ilgilendirmesi bakımından merkezi idareye aktarılmasını öngören kanunun yerel yönetimlerin özerkliği ilkesine ve Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine gönderilmesi gerektiği gerekçesiyle açılan davada vermiş olduğu kararda özerkliği merkezi yönetim-yerel yönetim ilişkisinde dengeyi sağlamaya yönelik bir ilke olduğunu, kamu hizmetinin ille de yerel yönetim tarafından yerine getirilmesi gerekmediğine karar vererek944 genel yetki ilkesine sıcak bakmadığını göstermiştir.

5197 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 6. maddesi de genel yetki-özel yetki tartışmalarına sebebiyet vermişti. Zira 5197 sayılı Kanunun 6. maddesindeki “il özel idaresi, kanunlarda başka bir kamu kurum veya kuruluşuna verilmeyen mahalli müşterek nitelikteki her türlü görev ve hizmeti yapar” şeklinde düzenlenmişti.

Cumhurbaşkanı geri gönderme gerekçesinde bu hükmün Anayasanın 127. maddesine aykırı olacağını zira mahalli müşterek ihtiyaç deyimiyle yerel yönetimlerin faaliyet alanlarının hem konu hem de coğrafi yönden sınırlandırıldığı ifade edilmiş bu gerekçeleri göz önüne alan kanun koyucu bu hükmü 5302 sayılı Kanun metninden çıkarmıştır945.

941 Anayasa Mahkemesi, T.24.01.2007, E.2005/95, K.2007/5, Resmi Gazete, 27.01.2007, S.26416.

942 Anayasa Mahkemesi, T.24.01.2007, E.2005/95, K.2007/2 (yürütmeyi durdurma), Resmi Gazete, 27.01.2007, S.26416

943 YAYLA, Anayasalarımızda Yönetim İlkeleri..., s.124.

944 Danıştay 10. Daire, T.25.11.1998, E.1996/5391, K.1998/6116, Danıştay Dergisi, s.100, s.459.

945 BAHÇECİ, s.74, 75.

Fransa’da her kademe yönetim birimi için egemen ya da baskın bir görev alanı belirlenmiştir946. Fransa’da 7 Ocak ve 22 Temmuz 1983 tarihli Kanunlar;

komünler, iller, bölgeler ve devlet arasındaki yetkilerin bölüştürülmesi ve değişik düzeyler arasındaki uyumu sağlamak amacıyla, pratik bir zorunluluk ve istemden doğmuştur947. Bu kanunlarla devlet egemenlik işlevinden kaynaklanan dış işleri, savunma, makro ekonomik dengelerin sağlanması, adalet, ulusal güvenlik gibi görevlerini yerine getirmekte bunun dışındaki görevleri ise yerel yönetim kademeleri arasında halka yakınlık ilkesi paralelinde paylaştırılmaktadır948. Fransa’da görev paylaşımı salt yerel yönetimlerle devlet arasında değil de aynı zamanda bölgeler, iller ve belediyeler arasında da yapılmaya çalışılmaktadır. 7 Ocak 1983 tarihli Yetki Transferinin Usulleri ve Temel İlkeleri Kanununun 3 maddesiyle Devletle yerel yönetimler arasında ve yerel yönetimlerin kendi arasında çıkabilecek yetki çatışması ve karmaşası önlenmek istenmiştir949. Bu nedenle yetki aktarımı “mümkün olduğu ölçüde” bir bütün olarak bütün yerel yönetimler açısından yeknesak hale getirilmeye çalışılmıştır950. Bu manada belediyelere; şehircilik ve küçük yerleşim yerlerinin altyapı sorunlarına ilişkin yetkiler, illere; dayanışma ve denge sağlama görevi ile sosyal yardımlar ve kaynakların belediyeler arasında adil paylaşımını öngören görevler ve bölgelere de planlama, kent planlaması ve daha genel ekonomik konular, gelişim alanlarını belirleme, özendirme ve yönlendirme gibi görevler verilmiştir951. Ancak istisnai bazı durumlarda aynı görevin hem merkez hem de yerel yönetimlere verilebileceği belirtilmektedir952. Bu bağlamda genel yararı ilgilendiren birçok konuda (bilimsel, kültürel gelişme sağlık ve sosyal gibi konularla çevrenin korunması gibi konularda) merkezi idare ile yerel yönetimlerin birlikte faaliyet

946 DELCAMP, s.107.

947 DELCAMP, s.106.

948 DELCAMP, s.107.

949 RIVERO/WALINE, s.88.

950 RIVERO/WALINE, s.88.

951 DELCAMP, s.107.

952 MAHON, s.57.

yürütmeleri mümkündür953. Ayrıca 15 Kasım 2000 tarihli güvenliğin sağlanmasıyla ilgili Kanun güvenlik konularında Devletin yerel yönetimlerle işbirliği yapma ve onlara yardım etme zorunluluğunu getirmiştir954.

Almanya’da ise yerel topluluğu ilgilendiren tüm işlerin kural olarak kentlerin ve kasabaların yetki ve görev alanına girdiği belirtilmek955 suretiyle genel yetki ilkesinin kabul edildiği görülmektedir.

Almanya da yerel yönetimlerin görevleri temelde kendi etki alanlarına giren görevlerle devredilmiş etki alanına ilişkin görevler olarak ayrılmaktadır956. Kendi etki alanına giren görevlerde; isteğe bağlı özerk yerel yönetim görevleri ve zorunlu özerk yerel yönetim görevleri olarak tasnif edilmektedir. İsteğe bağlı özerk yerel yönetim görevlerinin; yapılıp yapılmaması ya da yapılacaksa nasıl yapılacağı konusunda karar verme yetkisi yerel yönetimlere verilmiştir. Yine zorunlu özerk yerel yönetim görevleri konusunda ise hizmetin yapılması konusu kurallara bağlanmış sadece nasıl yapılacağı konusu yerel yönetimlere bırakılmıştır. Buna karşın devredilmiş etki alanıyla ilgili yönlendirilmiş zorunlu görevler ve devredilmiş merkez yönetiminin görevlerinden birincisi için hizmetin yapılıp yapılmayacağı kurallara bağlanmış fakat nasıl yapılacağı konusunda kısmi bir takdir yetkisi yerel yönetimlere bırakılmıştır. İkincisi için ise hizmetin yapılıp yapılmayacağı ve nasıl yapılacağı konusu kurallara bağlanmak suretiyle yerel yönetimlere takdir hakkı dahi bırakılmamıştır.957

Hemen tüm İskandinav ülkeleri yerel hizmetler konusunda genel yetkili olmak yanında özel yasalarıyla farklı görevlerde üstlenebilmektedirler958. İsveç, Norveç, Finlandiya ve Danimarka yerel yönetimleri kamu hizmetini üstlenme-yerine getirme bakımında temel kurumlardır959. Özellikle II. Dünya savaşı sonrası ve refah

953 RIVERO/WALINE, s.88–89.

954 RIVERO/WALINE, s.89.

955 HOFFSCHULTE, s.147.

956 WOLLMANN, German Local Government…, s.4, 6.

957 HOFFSCHULTE, s.155–156.

958 PAGE, s.23; STEWART/STOKER, s.125, 127.

959 STEWART/STOKER, s.127.

devletiyle gelen hizmetleri yerine getiren temel kuruluşlar olarak faaliyet görmüşlerdir960.

Yine son onbeş yılda İtalya’da meydana gelen büyük kurumsal reformlarla merkezi yönetimle yerel yönetimler arasında yeniden yetki paylaşımına gidilmiştir961. Başta belediyeler olmak üzere yerel yönetimlerin yetki ve görev alanı genişletilmiştir962.

Hatırlanacağı gibi ülkemizde de oldukça tartışılan ve son anda tasarıdan çıkarılan eğitim hizmetlerinin yerel yönetimlere bırakılması konusu Fransa’da devlet ve yerel yönetimler arasında paylaştırılmıştır. Devlet pedagoji öğretimi, öğretmen istihdamı, yönetimi ve aylıkları gibi konularla üniversiteleri kendi yetki alanına almış buna karşın ilkokulların açılması, bakımı ve yapımı belediyelere, kolejlerin açılması, yapımı ve bakımı illere, lise ve özel okulların açılması, yapımı ve bakımı ise bölgelere bırakılmıştır963. Benzer bir görev alanı Almanya’da da söz konusudur.

Almanya’da okulların bakımı, donatılması, yönetim ve hizmet personelinin atanması gibi okulun dış yönetimi olarak adlandırılan görevler belediyeler tarafından okulun iç yönetimi olarak anılan pedagojik ilkelerin belirlenmesi, öğretmenlerin atanması ve maaşların ödenmesi merkez yönetimi tarafından yerine getirilmektedir964. İngiltere’de ise 1993 yılına kadar yerel yönetimler tarafından üstlenilen eğitim hizmetleri bu tarihten sonra sınırlanmıştır. 1993 tarihli Eğitim Yasasıyla okulların denetimi doğrudan Eğitim Bakanlığına verilmiş ve yerel yönetimlere ise eşgüdüm ve benzeri görevler bırakılmıştır965.

Ülkemizde ise 5197 sayılı Kanunla il özel idaresine bırakılan eğitim hizmetleri, Cumhurbaşkanı tarafından yerinde görülmemiştir. Eğitimin; laiklik ilkesi ve Cumhuriyetin temel nitelikleri bakımından önemli olduğu, çağdaş yönetim anlayışında eğitimin devletin temel görevlerinden olduğu gerekçelerinden dolayı bu

960 STEWART/STOKER, s.127.

961 SOLARI, s.55.

962 SOLARI, s.56.

963 DELCAMP, s.108–109.

964 HOFFSCHULTE, s.157.

965 KARASU, s.116.