• Sonuç bulunamadı

sağlanmaya çalışılmaktadır435.

Bağımsız idari otoriteler için kullanılan “bağımsızlık” kavramı “özerklik”

kavramıyla eş anlamlı olarak kullanılmaktadır436. Zira Anayasamıza göre idare, kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğundan idarenin dışında bağımsız bir yapılanma mümkün değildir. Ancak bağımsız idari otoriteler ile ilgili olarak hiyerarşik ve idari vesayet denetiminin yapılamaması için bağımsızlık kavramının tercih edildiği söylenebilir. Zira İdare Hukukunun klasik öğretisinde idari birimlerle ilgili olarak genellikle “özerk” kavramının kullanıldığı ve “bağımsız” kavramının ise pek kullanılmadığı görülmektedir437.

Bağımsız idari otoritelerin özerkliği ile yer bakımından yerel yönetimlerin özerkliği arasında farklılıklar mevcuttur. Zira yerel yönetimler bakımından vesayet denetimi genel anlamda hafifletilmiş olsa dahi birçok konuda varlığını devam ettirmektedir. Buna karşın bağımsız idari otoriteler bakımından vesayet yetkisinden bahsetmek mümkün değildir. Yine organların oluşturulmasından, görevde kaldıkları sürede sahip oldukları güvenceler bakımından da büyük farklıklar mevcuttur. Hakeza tesis ettikleri işlemler bakımından da büyük farklılıklar mevcuttur. Yerel yönetimlerin tesis ettikleri işlemler kimi durumda onay kimi durumlar da ise bilgilendirme amaçlı olarak merkezi idarenin temsilcilerine bildirilmesine (işlemin yürürlüğe girmesi için) karşın bağımsız idari otoriteler bakımında böyle bir durum söz konusu değildir.

III. KÜRESELLEŞME-BÜTÜNLEŞME SÜRECİ VE ÖZERKLİK

A. KÜRESELLEŞME SÜRECİNİN YEREL ÖZERKLİK

yoğun olarak 1980’lerden itibaren dünya gündemine oturmuştur438. Ancak ortaya çıktığı andan itibaren günümüze kadar terimin anlamı konusunda ciddi tartışmalar var olagelse de günümüz modern dünyasında her tarafa yayılan bir güç olarak ekonomik, toplumsal ve siyasal bir bütünleşme hareketini tanımladığı söylenebilir439. GİDDENS ise küreselleşmeyi, uzak yerleşimleri birbirlerine, yerel oluşumların millerce ötedeki olaylarla biçimlendirildiği ya da bunun tam tersinin söz konusu olduğu yollarla bağlayan dünya çapındaki toplumsal ilişkilerin yoğunlaşması olarak tanımlamıştır440.

Bir başka tanımlamaya göre ise küreselleşme, liberalizme dayalı, ulus-üstü ortaklıklarca sermayenin serbestçe dolaşımını, emeğin daha güçsüzleşmesini amaçlayan bir yeni ekonomik dünya düzeni ile özdeşleşen, özellikle de gelişmekte olan ülkelere dayatılan ekonomik yapı olarak ifade edilmektedir441. Tüm ülkeler bu süreçten gelişmişlik düzeyine bakılmaksızın az ya da çok etkilenmiş ve köklü değişimler yaşamışlardır. Bu değişim ve dönüşüm sadece ülkeler bazında değil devlet yapıları üzerinde de değişim ve dönüşümlere neden olmuştur. Bu değişim ve dönüşümler IMF, Dünya Bankası ve OECD gibi küresel aktörler tarafından güçlü bir şekilde desteklenmekte ve teşvik edilmektedir442. Zira bu örgütler metanın, yatırımların, kapitalin ve bilginin doğrudan ya da dolaylı hiçbir engelle karşılaşmadan dünya pazarında serbestçe dolaşabilmesi için gerekli altyapıyı hazırlamakta ve ülkelerde var olabilecek engelleri bertaraf etmektedirler.

438 Roland ROBERTSON, Küreselleşme, Toplum Kuramı ve Küresel Kültür, s.21; Alpaslan IŞIKLI, Küreselleşme ve Demokratikleşme, İkinci Baskı, Ankara 1996, s.58.

439 DEMİRAL, s.129.

440 Anthony GİDDENS, Modernliğin Sonuçları, (Çev. Ersin KUŞDİL), 2. Basım, Ocak 1998, İstanbul, s.66.

441 Cevat GERAY, “Kentleşme Sorunlarının Çözümü Açısından Küreselleşme, Özelleştirme, Yerelleşme ve Yerel Yönetimler”, (Kısaltma: Küreselleşme ve Yerel Yönetimler), Çağdaş Yerel Yönetimler, C. 10, s.4, Ekim 2001, s.7.

442 AZRAK, s.234; IŞIKLI, s.14; Tekin AKGEYİK, “Kamu Yönetiminde Reform Arayışları: İKY Perspektifli Bir Yaklaşım”, Hukuk ve Adalet, Eleştirel Hukuk Dergisi, Y.1, S.2, Nisan-Haziran 2004, s.67; İbrahim CILGA, “Küreselleşme Sürecinde Devlet Sorunu ve Kamu Yönetiminin Yeniden Yapılandırılması”, Hukuk ve Adalet, Eleştirel Hukuk Dergisi, Y.1, S.2, Nisan-Haziran 2004, s.170.

Çağımızda küreselleşme eğilimlerine paralel olarak gelişen ve yoğun bir şekilde yaşanan bütünleşmeler, önceleri ekonomik, askeri, sosyo-kültürel alanlarda işbirliği şeklinde görülürken günümüzde siyasal birleşme ve bütünleşmelere doğru gitmektedir443. Bu süreçte yeni kavramlar oluşturulmaya çalışılırken bir yandan da bölge, ulus devlet, üniter devlet, yerelleşme gibi eski kavramlara yeni anlamlar yüklenmektedir444. Bu bağlamda ulus-devletin yetki ve faaliyetlerinde sınırlandırılmalara gidilmekte ve sınır kavramının anlamı değiştirilmektedir. Artık ulus-devletlerin eskiye nazaran kendi içişlerinde daha az egemen oldukları bir yapı ortaya çıkmaktadır445. Bunun yerine yetkilerin bir kısmı bugün var olan ya da kurulması düşünülen uluslararası örgütlenmelere bırakılmakta, bir kısmı ise güçlendirilmiş ve yeniden dizayn edilmiş yerel yönetimlere bırakılması düşünülmektedir446. Böylece yerel birimlerin etkin katılımı sağlanmaya çalışılmak suretiyle katılımcılık ve çoğulculuk sağlanmaya çalışılmaktadır. Zira küreselleşen dünyanın ayrışıklığı ve farklılığı küreselleşme kuramının ayrılmaz bir parçası olarak düşünülmekte447 ve buda ulus-altı boyutta yerelleşme ve yerel yönetimlerle sağlanmaya çalışılmaktadır.

Küreselleşmenin yerel yönetimler üzerindeki etkileri, ulus-devletin küçültülmesi, egemenliğin bölgesel ve yerel yönetimlerle paylaşılması sonucunu doğurmaktadır. Yerelleşme, bölgeselleşme, ulus-devletin dönüşümü, özelleştirme, katılımcı ve çoğulcu demokrasi gibi kavramlar çerçevesinde ortaya çıkan gelişmeler;

yerel yönetimlerin güçlendirilmesini ve yeniden yapılandırılmasını da gündeme getirmektedir448. Bunun sonucu olarak merkeziyetçi yapının zayıflayacağı ve merkezi bürokrasinin de küçüleceği varsayılmaktadır.

443 Mehmet ÖZEL, “Kamu Yönetiminde Yeni Bir Örgütlenme İlkesi: Yerellik (Subsidiaritaet)”, (Kısaltma: Yerellik), Çağdaş Yerel Yönetimler, C.9, S.3, Temmuz 2000, s.25.

444 DEMİRAL, s.129.

445 GİDDENS, s.68; GOLDSMİTH, Central Control over Local Government…, s.94; IŞIKLI, s.12–

13.

446 ÖKMEN, s.45.

447 ROBERTSON, s.215.

448 ÖKMEN, s.44.

Küreselleşme sürecinde ulus-devletin sahip olduğu yetki ve sorumluluklar, yürüttüğü faaliyetler yerel yönetimlere devredilmek yanında özelleştirme yoluyla özel sektöre de devredilmektedir. Böylece özelleştirme devletin küçültülmesi için düşünülen bir başka yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle bu yöntem son birkaç yılda ülkemizde çok yoğun olarak yaşanmaktadır.

Küreselleşmiş toplumsal ilişkilerin gelişimi ulusçuluk duygularının bazı yönlerini törpülemektedir449. Bu durumu gören bazı müellifler küreselleşmenin ulus-devletin parçalanması ya da son bulması için tasarlanmış bir çaba olduğunu ifade etmişlerdir450. Ancak Batıda küreselleşmenin, yerel yönetimler vasıtasıyla bütünleşmeyi kolaylaştırıcı bir araç olarak düşünüldüğü görülmektedir. Zira bu süreçte çok kültürlülük ve çok etniklilik temaları güçlü bir şekilde ifade edilmektedir451. Bu farklılıkların ayrışmayı değil de bütünleşmeyi sağlaması için bu yapı kullanılmaktadır.

Günümüzde meydana gelen küresel gelişmeler karar verme ve ilişkiler sistemini elinde tutan merkeziyetçi sistemler yerine kompleks ve ademi merkeziyetçi yönetim sistemleri yaratmaktadır452. Bunun sonucu olarak klasik merkezi hükümetler ve yerel yönetimler yanında bölgesel yönetimler oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Bölgesel yapılanmaların merkezi hükümete münhasır bazı yetkileri devralmak suretiyle ulusal hükümetleri zayıflattığı ileri sürülmüştür453. Bu sistemler oluşturulurken yerellik, özerklik gibi kavramlardan yararlanılmaktadır.

Küreselleşmeyle birlikte yükselen bölgeselleşme, yerelleşme ve özerklik eğilimleri aynı sürecin parçası olarak gelişmekte ve güçlenmektedir454. Bu kavramlar geliştirilirken özerklik gittikçe daha büyük bir önem kazanmakta ve anahtar rol oynamaktadır.

Yukarıda da ifade edildiği gibi küresel aktörler değişik çalışma ve

449 GİDDENS, s.67.

450 GERAY, Küreselleşme ve Yerel Yönetimler…, s.19; CILGA, s.167; IŞIKLI, s.12-13.

451 ROBERTSON, s.296.

452 ÖKMEN, s.44.

453 ÖKMEN, s.58; CILGA, s.168.

sözleşmelerle bu süreci destekleme ve yönlendirmeye çalışmaktadırlar.