• Sonuç bulunamadı

3. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3.3. Hukuki Alanda Kadınlara İlişkin Haklar

3.3.2. Feminist Hareketler

Feminizm, kökeninde Latince’ de kadın manasına gelen “femine” kelimesinden türemiştir. Feminizm, kadınların sadece kadın oldukları için karşı karşıya kaldıkları zorluklar, baskı ve ezilmişlikle ilişkisini inceleyen, sınıf, ırk, ulus, din, dil vs. unsurlarda kadınların yaşadığı sorunları ele alan bir bilim alanı olarak

3701961 Anayasası, mad.36. 3711961 Anayasası, mad.40. 3721961 Anayasası, mad.42. 3731961 Anayasası, mad.43. 3741961 Anayasası, mad.50.

131

değerlendirilmektedir. Feminizm, kadın-erkek ayrımcılığına karşı durarak, karşı cinler arasında hür türlü ekonomik, siyasal, sosyo-kültürel ve toplumsal eşitliği savunan bir yaklaşımdır. Bununla birlikte feminizm; felsefe, sosyoloji, politika ve etik alanlarından meydana gelmektedir. Genellikle feminizmin temel hedefini; kadının özgürlüğü ve temel hakları oluşturmaktadır, bununla beraber ataerkil yapıların ve olguların ortadan kaldırılması gibi konular da temelinde yer alır. Feminizm tarihsel dalga süreçleriI. II. ve III. feminist dalga olarak adlandırılmaktadır.375

1960’lı yıllardan itibaren dünya kamuoyunda kadın konusu yankılar uyandırmaya başlamıştır. Batı’da ki ikinci büyük feminist dalga 1960’lı yılların sonlarına doğru bir hareketlilik göstermiştir. Kadınların erkeklerle yasalar yoluyla eşit haklara sahip olmasından ziyade toplumdaki ataerkil düzen, toplum içerisinde kadından farklı bir yaşam stili beklemektedir. Kadınlara yasalar ile sağlanan haklarını sosyal hayat içerisinde toplumun gelenekçi yaşam tarzı sebebiyle kullanamamışlardır. Batı’da kadınlar seslerini duyurmak için dernekler kurmuşlardır.376

Bunlardan biri 1966 yılında ABD’de kurulan NOW (National Organisation of Women)-Ulusal Kadın Örgütüdür. Bu örgüt kadının insan haklarına vurgu yaparak, kadının çalışma yaşamına dâhil olmasına, ücret eşitliğine, medyaya yansıyan cinsiyetçi söylemlere, aile hukukuna değinerek bunları kadınlar açısından olumlu hale getirilmesini talep eder.377

Avrupa’da cinsler arası ayrımcılığa karşı mücadele edebilmek için, çeşitli örgütler kurulmuş ve dergiler yayınlanmıştır. Üniversitelerde “Kadın Çalışmaları” bölümleri ve “Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezleri” açılmıştır. Kadınlar, kadın imajını çeşitli alanlarda değiştirmeye çalışmışlar, üniversitelerde görevli akademisyenler de bu oluşumlara destek vererek, cinsiyetçi grupların düşüncelerini ve şifrelerini ortaya çıkarmışlardır. Bu düşünce sisteminin benimsediği durum: kadınların ev içi ile sınırlı kalması ve ev içerisinde herhangi bir ücret veya geliri olmadan emeğinin kullanılmasının desteklendiği sonucunu ortaya çıkarmıştır.378

375Gün Taş, “Feminizm Üzerine Genel Bir Değerlendirme: Kavramsal Analizi, Tarihsel Süreçleri Ve

Dönüşümleri” Akademik Hassasiyetler,2016,s.165.

376 Andree Michel, Feminizm. Çev. Şirin Tekeli, İletişim Yayınları, İstanbul,1993,s.108-109. 377 gös.yer.

378 Hale Kolay, “Kadın Hareketlerinin Talepleri ve Kazanımları”, EMO Kadın Bülteni Dergisi, S.3, Nisan 2015, s.9.

132

Bunun sonucunda 1975 yılı Birleşmiş Milletler tarafından Uluslararası Kadınlar Yılı olarak kutlanmaya başlanmıştır.379

3.3.2.1.Feminist Hareketlerin Türkiye’ye Yansıması

1961 Anayasası’nın ardından, anayasa içerisinde bulunan “hak ve özgürlükler” kısmı halkta belirli alanlarda çözülmelere ve bozulmalara yol açmıştı. 1968 yılında yaşanan bir sürü olay, toplum içerisinde karışıklıklara neden olmaktaydı. Dış güçlerin kapitalist etkileri, Avrupa’da yaşanan olaylar, Türkiye içerisinde taklit ediliyor ve üniversite öğrencilerinin çıkardığı olayların ardı arkası kesilmiyordu. Şehirlerde bombalar patlıyor ve fakülteler baskına uğruyordu.380 Bu olayların sonucunda 12 Mart

1971 askeri darbesi yaşandı.

Böyle bir durum içerisinde kadın hareketi de yükselen politik hareketlilik içerisinde güçlenmeye başlamıştır. Sol hareketin güçlenmesi, ardından sol hareket içerisinde ayrışmaların yaşanması, 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı dolayısıyla Kıbrıs’a asker çıkarılması, koalisyon hükümetinin istifası, sağ partilerin birleşmesi, büyüyen işçi hareketleri gibi birçok durum sonucunda örgütlenmenin arttığı bir dönem içerisinde kadınlar, partilerde, sendikalarda, meslek kuruluşlarında, odalarda ve derneklerde siyasete katılmaya başladılar. 381

Türkiye’de ikinci dalga feminist hareketleri de Batıdan çevirileri yapılan kadın hakları hakkında yazılan eserlerle yükselişe geçmiştir.

1940-1950 arası dönemde Kadın Hakları Koruma Derneği, Türk Kadınları Kültür Derneği, Türk Anneler Derneği gibi çeşitli dernekler, 1976 yılında Türk Kadın Dernekleri Federasyonu çatısı altında buluşmuş, kuruluş amaçlarını da “Laiklik ve Demokratik Cumhuriyet’e sahip çıkmak” olarak belirlemişlerdir.382

Türk Kadın Dernekleri Federasyonu, amaçlarını kadınların sosyal, siyasal, kültürel alanda kendilerini geliştirmek, kadın emeğini değerlendirmek, kadınlar

379Kaypak, Kahraman, a.g.m., s.298-315.

380Sinan Demirtürk, “1960–1980 Döneminde Türkiye’de Sosyo-Ekonomik Değişimin ve Dışa Yönelişin

Toplumsal Dinamikler”,21.Yüzyılda Eğitim ve Toplum Dergisi, C:IV, S:12,2015,s.156-157.

381 Birsen Talay Keşoğlu, “1970’lerin En Kitlesel Kadın örgütü: İlerici Kadınlar Derneği”, Kültür ve Siyasette Feminist Yaklaşımlar, S.12,2010,s.62.

382 Hülya Durudoğan, Fatoş Gökşen vd. Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Eşitsizlikler

Mücadeleler Kazanımlar, Yazar: Feyda Sayan Cengiz, Koç Üniversitesi Yayınları, İstanbul,2014,s.112-

133

arasında siyasal, dostluk, kültür sanat ve sosyal alanda işbirliği sağlamak, annelerin eğitilmesini sağlamak, imkânı olmayan üniversite öğrencilerinin eğitimine destek vermek şeklinde belirtmişleridir.383

1940-1950’li yıllarda ağırlıklı olarak Kemalizm ve Laiklik üzerine kurulan dernekler, 1960-1970’li yıllara gelindiğinde, dönemin sol düşünce etkisi ve anayasanın tanımış olduğu hak ve hürriyetlerin neticesinde, işçi hareketlerinin ve sol örgütlerin güçlenmesi ile sol örgütlerin çevresinde kurulmuşlardır.384

1973 yılında Cumhuriyet’in kuruluşunun 50 yılı olması sebebi ile 50.yıl kutlamaları düzenlenmiş ve buraya kadın dernekleri de katılmaya başlamıştır. 1975 yılında ilerici Kadınlar Derneği, Emekli Kadınlar Birliği, Devrimci Kadın Dernekleri kurmuşlardır.385

İlerici Kadınlar Derneği Türkiye Komünist Partisi’nin kadın kolu olarak görülmüş, Türkiye’de ki bütün kadınları kapsayan sorunlara değinmiş, 15 bin üyeye sahip ve çoğu ilde şubeleri bulunan bir dernektir 386 Bu dernek aynı zamanda kadın

sorunlarını, “Kadınların Sesi” adlı dergide karikatürler şeklinde göstermektedir.387

Kadının aile içerisindeki durumu, kürtaj hakkı gibi konular derneklerin üzerinde durduğu önemli konulardı.

Türkiye’de 1975 yılında 27 kadın derneği tarafından “Ankara Kadın Kongresi” düzenlenmiş, kadınların haklarını dile getiren yasal düzenlemeler, öneriler şeklinde sunulmuştur.388

Kadın derneklerinden İKD 1978 yılından sonra sıkıyönetim komutanlığı tarafından kapatılmış ve 1980 darbesi ile birlikte de faaliyetlerine son vermek zorunda kalmıştır. Kadın hareketleri konusu yapılan çalışmalara rağmen 1980lere kadar gerekli

383Türk Kadın Dernekleri Federasyonu Tüzüğü: https://tkdf.org.tr/tuzuk ,Erişim Tarihi:28.04.2020. 384 Durudoğan vd,a.g.e.,s.113.

385 Tekeli,1998:342,aktaran Nuray Göl, “Türkiye’de Kadın Hareketine Ka-Der (Kadın Adayları

Destekleme Ve Eğitme Derneği) Bağlamında Bir Bakış”, İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış

Yüksek Lisans Tezi, 2018, s.62. 386 Keşoğlu, a.g.m, s.61.

387 Özlem Akkaya, “1970’lerin İkinci Yarısında Türkiye’de Sosyalizm ve Kadın: Kadınların Sesi Dergisi

Karikatürleri”, Egemia Dergisi, S:3 ,2018, s.69.

134

büyümeyi tamamlayamamıştır. Şirin Tekeli bu 1980’e kadar dönemi “çorak yıllar” olarak tanımlamaktadır.389

Kadın hakları konusunda Uluslararası hukuki gelişmelerin Türkiye’ye yansıması ancak 1975’li yılları bulmuştu. Bu sebeple kadın hakları konusunda hukuk alanında çalışmalar ancak 1980 döneminden sonra somut olarak başlamıştır. 1980 dönemine kadar yapılan çalışmalar ve toplum içerisinde sınırlı kalmıştır. 1980 döneminden sonra uluslararası gelişmeler sayesinde kadın hakları konusunda önemli gelişmeler yaşanmaya başlamıştır.

Kadın haklarının yanı sıra kadına yönelik her türlü şiddetin önüne geçmek için yapılan çalışmalar, 1979 yılında uluslararası bir konu halini almıştır. Yine aynı yıl Birleşmiş Milletler nezdinde (CEDAW) “Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi” imzalanmış ve 1980 yılında Kopenhag’da kadına yönelik ayrımcılığın önlenmesi konusunda Dünya Kadın Konferansı toplanmıştır. İkinci

konferansta ise, bir eylem programı oluşturulmuştur. Türkiye’de ise 1985 yılında imzalanmış ve ertesi yıl yürürlüğe girmiştir. BM düzeyinde “İnsan Hakları” ve “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği odaklı tek sözleşme olan CEDAW, kadın haklarının bir güvence altına alınması, kadın haklarının geliştirilmesi, gibi konuların üzerinde durmaktadır. Bu sözleşme, taraf devletlerin raporlar sunarak, kadın hakları konusunda ne derece geliştiğini göstermesini de zorunlu kılmaktadır.

1980 yılında ve sonrasındaki dönemde hukuk alanında, özellikle kadınların hukuki olarak erkeklerle eşitliği konusunda önemli çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.