• Sonuç bulunamadı

Ekonomik ve Sosyal Alanda Kadın Hakları ile İlgili Gelişmeler

2. İKİNCİ BÖLÜM

2.1. Ekonomik ve Sosyal Alanda Kadın Hakları ile İlgili Gelişmeler

Cumhuriyet’in ilan edilmesi ile birlikte, ulusal sınırlar içerisinde, bağımsız bir devlet kurulduktan sonra, Mustafa Kemal Paşa için en önemli olan konu toplumsal olarak ilerlemek, toplumu çağdaş medeniyetler seviyesine taşımaktı. Bunun için gerekli olan şey ise Türk toplumunun bir an önce karanlık ve savaş dolu günleri geride bırakması, gelişmesi ve ileriye dönük adımlar atarak aydınlığa ulaşmasıydı. Bunun içinde toplumun çağdaş toplum bilincinde olması gerekmekteydi. Bu sebeple “Atatürk Devrimleri” olarak bilinen devrimlerin gerçekleşmesi ve bunun topluma entegrasyonu gerekmekteydi. Yerleşmesi gereken düzen, çağın gerektirdiği yeniliklere uyan, aklın ve bilimin çerçevesinde gerçekleştirilen bir düzendi. İşte böyle bir düzen yalnızca erkeklerle kurulamayacağından kadınların statüsü ve toplumdaki konumları büyük önem taşımaktaydı. Kadının geri planda kaldığı, toplumda yok sayıldığı, kendi haklarını kullanamadığı dönemler geri de bırakılmalıydı. Bu nedenle Mustafa Kemal Paşa kadınların her alanda gelişmesi ve toplumda kadın ve erkeklerin eşit olarak ilerlemesinin gerekliliğini hem gittiği yurt gezilerinde hem de yazmış olduğu anı defterlerinde sık sık söz etmiştir. Bu sayede getirilmek istenen düzenin toplumda benimsenmesi için toplumda bu fikrin kabul görmesi için sık sık bu fikirlerini vurgulayarak halka benimsetmek istemiştir. 1923 yılında İzmir’de ki konuşmasında şöyle söyler; “Şuna inanmak lazımdır ki, dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının

eseridir.”127 Yine 1923 yılında Mustafa Kemal Paşa kadınlar hakkında şu konuşmayı yapar; “Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi kadınlara karşı

gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun bir organı faaliyette bulunurken bir organı işlemezse bu sosyal toplum felçlidir.” 1925 Mayısında “ Kadın denilen varlık bizatihi yüksek bir varlıktır. Onun yoksulluğu olamaz. Kadına yoksul demek onun bağrından kopup gelen bütün beşeriyetin yoksulluğu demektir. Eğer beşeriyet bu halde ise kadına yoksul demek reva görülebilir.” Hakikat bu mudur eğer kadın dünyada çalışan muvaffak olan zengin olan, maddi ve manevi zengin insanlar yetiştirmiş ise ona yoksul sıfatı verilebilir mi? Verenler varsa onlara nankör denilse doğru olmaz mı? Türkiye anlamınca kadın bütün Türk tarihinde olduğu gibi bugün de en muhterem mevkide, her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir mevcudiyettir.”128

Kurtuluş Savaşından önce Paşa’nın anı defterine yazmış olduğu şu cümleler kadınlara ne kadar önem verdiğinin ve kadınların topluma kazandırılması için ne tür çalışmalar yapılması gerektiğine dair söylemleridir;

“22 Kasım 1916 yılında kadınların örtünmesinin lağvı ve sosyal hayatımızın düzeltilmesi hakkında konuşma: 1) Muktedir ve hayatı bilen anneler yetiştirmek. 2)

127 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I-III,s.286. 128 gös.yer.

54

Kadınlara serbestisini vermek, 3) Kadınlarla beraber olmak, erkeklerin ahlakı, fikirleri, hissiyatı üzerinde etkendir…”129 1918 yılında “ Bu kadın sorununda cesur

olalım, kuşkuyu bırakalım. Açılsınlar. Onların dimağları gerçek bilgi ve sanat ile bezensin. İffeti, bilimi sağlıklı biçimde açıklayalım. Şeref ve haysiyet sahibi olmalarına birinci derecede önem verelim..”130 1930-1933 yılları arasında “Biz cumhuriyeti

kurduk, o on yaşını doldururken demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe tatbikata koymalıdır. Kadın haklarını tanımak da bunun bir icabı olacaktır. Müsterih olunuz…” 131

Mustafa Kemal Paşa her yurt konuşmasında kadının önemine vurgu yaparak toplumda kadınların kendilerine yer bulması konusunda yaşadığı zorlukları ve kadınların toplumda yaşadıkları varoluş mücadelesine verdiği desteği belirtmiştir. Mustafa Kemal Paşa’ya göre toplumda kadın yalnızca aile içinde değil, her alanda etkili olmalıdır. Gerekli eğitimleri alan kadın gerekli iş kollarında yer alarak, ülkesi için çalışmalı yeni fikirler üretmeli ve topluma katkı sağlamalıdır. Bunun içinde kadınlara gerekli haklar ve destekler sağlanmalıdır.

Toplumsal olarak kadının gelişmesi için atılan adımlardan ilki eğitim, ikincisi kılık kıyafette yenilik, üçüncü aşama medeni kanun, dördüncü aşama kadınların siyasi haklarını elde etmesi beşinci aşama elde edilen hakların uluslararası boyuta taşınması olarak sıralanabilmektedir. 132

Durum toplumsal açıdan ele alındığında kılık kıyafet konusunda yapılan yeniliğe bakıldığında Mustafa Kemal Paşa Türk kadınlarının yalnız toplum içerisindeki durumu ile değil aynı zamanda, dış görünüşleri, kıyafetleri ve bir o kadar da davranışları konusunda da önemli söylemlerde bulunmuştur.

Özellikle kıyafet konusuna değinmek gerekirse; bu konu ele alınırken yasal açıdan kadın kıyafetleri ile ilgili bir düzenlemeye gidilmemiş ancak belediyeler aldıkları kararla peçe ve çarşafı yasaklamışlardır.133 Kadınların yüzlerini kapatmaları,

erkeklerle aynı ortamda bulunmaktan kaçınmaları gibi hususlarda dışa oldukça kapalı olan bir topluma, Mustafa Kemal Paşa elbette modern bir görünüm sağlamak amaçlı bir adım atmış, bunun toplum açısından kabul edilmesi ve bu düzene toplumun uyum

129Afet İnan, Mustafa Kemal Atatürk’ün Karslbad Hatıraları,Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık, İstanbul, 1999, s.26.

130a.g.e.,s.53. 131 a.g.e.,s.73.

132 Kaymaz,a.g.m.,s.346-349.

133Sadık Sarışaman,“Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Kadın Kıyafeti Meselesi”, Atatürk Yolu Dergisi, C:VI,S: 21, Ocak 1998,s.103-104.

55

sağlaması için de temkinli adımlar atılmıştır. Cumhuriyet’in yeni ilan edildiği ve Osmanlı Devleti’nin toplumsal izlerinin silinmediği bilindiğinde bu durum pekte kolay olmamış ve TBMM içerisinde farklı görüşler yer almıştır.134

Kadının kimlerle konuşacağına, nasıl giyineceğine, nerelere gidip nerelere gidemeyeceğine, toplumdaki yerine kadar birçok şey hakkında farklı görüşleri olan kişiler İslamcı olarak tabir edilen kişilerden oluşmaktaydı. Bu sebeple bunun gibi kişilere yeni fikirleri benimsetmek ve bu tarz düşünceye sahip kişilerden oluşan topluma yeniliklerin uyarlanması oldukça zaman alabilecek şeylerdi. Bu sebeple Mustafa Kemal Paşa çıkmış olduğu yurt gezilerinde ilk önce bu düşüncelerini, ilk olarak ikna yoluyla söylemekteydi. Kendisiyle aynı görüşte olmayan kişilerin düşüncelerinin kabulüne de zemin hazırlamamak için temkinli konuşmalar yapmaktaydı. Yapılan reformların dinsel buyruklara karşı olmadığını, hatta bunun ülkenin selameti açısından da gerekli olduğu vurgulamaktaydı. Yabancı ülkelerin Türk milletinin çağdaş olmadığını, kadınlara değer verilmedikçe de bunun mümkün olmayacağını iddia ettiklerini vurgulayarak, onların bu düşüncelerini eleştirmiştir. Mustafa Kemal Paşa düşüncelerini halka iletirken kesin bir dille çarşafa karşı çıkmamış, aksine İslam dininin çarşafı ille de gerekli görmediğinden de bahsetmiştir. Hatta yapılacak reform hareketinde ilk örneği kendi eşi Latife Hanım’ın vermesini istemiştir. Latife hanım yine başörtüsüyle fakat çarşafsız olarak dolaşmaktaydı. Hatta zamanla o da çarşafı çıkaran diğer kadınlar gibi Batı’dan gelen giysiler ve zamanın modasına uyum sağlamıştır.135

Böylelikle kadın kıyafetleri açısından değişim kendiliğinden cereyan etmiştir. Mustafa Kemal Paşa kadınların nasıl davranması nasıl giyinmesi gerektiğini anlatırken ne çok kapalı ne de çok fazla açık olan iki türlü aşırıya kaçmaya da karşı çıkmış bunu ise şu sözlerle ifade etmiştir:

“Seyahatimde köylerde değil bilhassa kasaba ve Şehirlerde kadın arkadaşlarımızın yüzlerini ve gözlerini çok kesif ve itina ile kapatmakta olduklarını gördüm. Bilhassa bu sıcak mevsimde bu tarz kendileri için mutlaka mucibi azap ve ıstırap olduğunu tahmin ediyorum. Erkek arkadaşlar bu biraz bizim hodbinliğimiz eseridir. Çok afif ve dikkatli olduğumuzun icabıdır. Fakat muhterem arkadaşlar, kadınlarımız da, bizim gibi müdrik ve mütefekkir insanlardır. Onlara mukaddesatı ahlâkiyeyi telkin etmek, millî ahlâkımızı anlatmak ve onların dimağını nur ile nezahetle

134 Bernard Caporal, “Kemalizmde ve Kemalizm Sonrasında Türk Kadını (1919-1970), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Tisa Matbaacılık,1982, Ankara, s.640-642.

56

teçhiz etmek esası üzerinde bulunduktan sonra fazla hodbinliğe lüzum kalmaz. Onlar yüzlerini cihana göstersinler. Ve gözleriyle cihanı dikkatle görebilsinler. Bunda korkulacak bir şey yoktur.”136

Yine Mustafa Kemal Paşa Konya’da Hilâliahmer Kadınlar şubesinin tertip ettiği çay ziyafetinde kadınların mücadele hayatında milleti ölümden kurtararak istiklale götüren her türlü gayreti ve fedakârlığı gösterdiğinden bahsetmiştir. Türk kadının büyük fedakârlıklar yaptığını, bunca zaman erkeklerle kadınların bir arada yürüdüğünü, kadınların erkeklerden bir adım geri kalmadığını, savaşta cephede kadınların, kağnısıyla kucağındaki yavrusuyla cephaneye mühimmat taşıdığından bahsetmiş ve düşmanlarımızın hiç birinin bu kahraman kadınlardan haberi olmadığına şu sözlerle vurgu yapmış ve yapılması gerekeni şu ifadelerle dile getirmiştir:

“Muhterem Hanımlar ve Muhterem Beyler, cümlenizce malûmdur ki, kadınlarımızın bu kadar fedakârlığına, kadınlarımızın bu kadar hizmetine, erkeklerden hiçbir yerde geri kalmayan bu kadar ehliyetlerine rağmen düşmanlarımız ve Türk kadınının ruhunu bilmeyen sathî nazarlar kadınlarımıza bazı isnadatta bulunmaktadırlar. Kadınlarımızın hayatta âtilane yaşadıklarını, ilim ile irfan ile münasebetleri bulunmadığını, hayatı medeniye ve hayatı içtimaiye ile alâkadar olmadıklarını, kadınlarımızın her şeyden mahrum kaldıklarını, onların Türk erkekleri tarafından, hayattan, dünyadan, insanlıktan, kârükisbden uzak tutulduğunu söyleyenler vardır. Fakat hakikati hal böyle midir? Şüphesiz ki Türk kadınını bu suretle görmek, Türk kadınını görmemektir. Ecnebilerin ve bizi düşman nazariyle görenlerin tarif ve tasvir ettikleri kadınlar, bu vatanın asıl kadını, Anadolu‘nun asıl Türk kadını değildir. Öyle kadınlar bizim asıl hayatımızda ve asıl memleketimizde yoktur. Türk kadınını yanlış görüp yanlış anlatanlar, bilhassa büyük şehirlerimizde, müterakki, medenî zannedilen yerlerde bazı Türk hanımlarının manzarai hariciyelerine bakarak aldanıyorlar… Düşmanlarımızı aldatan bu manzarai hariciye bilhassa kadınlarımızın şeklinden, tarzı telebbüsünden ve sureti tesettüründen neşet ediyor.... Filhakika memleketimizin bazı yerlerinde, en ziyade büyük şehirlerinde, tarzı telebbüsümüz, kıyafetimiz bizim, olmaktan çıkmıştır. Şehirlerdeki kadınlarımızın tarzı telebbüs ve tesettüründe iki şekil tecelli ediyor; ya ifrat, ya tefrit görülüyor. Yani ya ne olduğu bilinemeyen, çok kapalı, çok karanlık bir şekli haricî gösteren bir kıyafet veyahut Avrupa‘nın en serbest balolarında bile kıyafeti hariciye olarak arz edilemeyecek kadar açık bir telebbüs. Bunun her ikisi de şeriatın tavsiyesi, dinin emri haricindedir. Bizim dinimiz kadını o tefritten de, bu ifrattan da tenzih eder. O şekiller dinimizin muktezası değil, muhalifidir.”137

“Bizim tesettür meselesinde nazarı itibare alacağımız şey, bir yandan milletin

ruhunu, diğer yandan hayatın icabatını düşünmektir. Tesettürdeki ifrat ve tefritten kurtulmakla bu iki ihtiyacı da temin etmiş olacağız. Tarzı telebbüsümüzde milletin ruhî ihtiyacını tatmin için, İslâm ve Türk hayatını iptidadan bugüne kadar lâyıkiyle tetkik ve etrafiyle tavzih etmekliğimiz lâzımdır.”138

136 Söylev, s.264. 137Söylev, s.318 138gös.yer.

57

Kılık kıyafette yapılan değişiklikle ilgili olarak; İnkılabın kadınlarla ilgili herhangi bir maddesinin bulunmadığı, yalnızca bunun bir uygulama ve çağdaşlaşma adına bir adım olduğu bilinmektedir. Yeni kurulan bir devletin vatandaşlarından olan kadınların, erkeklerle beraber bulunmaması, erkekleri gördüklerinde elleri ile yüzlerini kapamaları yahut sırtlarını dönmeleri, kadınların kendi haklarını ararken verdikleri bu mücadeleye yakışmadığı belli bir durumdur. Mustafa Kemal Paşa’nın bu yenilikçi düşüncelerinin tamamen milletin iyiliği ve özgürlüğü için olduğu açıkça görülmektedir. Zira her fırsatta, varlığını kanıtlamaya çalışan Türk kadınlarının, giyimleri yüzünden toplum içerisinden soyutlanması, yapılan bunca çalışmayı da hükümsüz kılmaktadır. Mustafa Kemal Paşa Türk kadınlarını daima ileri yürümesi, kendini geliştirmesi gereken ve kendisine sunulan hakları en iyi şekilde kullanan, devletin çıkarları için mücadele eden kadın yurttaşları her fırsatta desteklemektedir.

Milli Mücadele zamanında Türk kadınlarının her koşulda gerek savaşta gerek cephe gerisinde vermiş olduğu mücadeleden bir haber olan düşman devletler, Türk kadınlarının bu şanını ve azmini bilmemektedir. Türk Milletinin Müslüman olmasından kaynaklanan bir önyargıyla toplumu gelişmemiş ve bağnaz görmesine verdiği en büyük cevap, kadınların kıyafet konusunda yapılan yeniliğe biran önce adapte olmasıdır.

Çarşafı kesin olarak yasaklayan hiçbir madde kanunda yer almamasına rağmen, bazı illerin yerel yönetimleri sokakta çarşafla gezilmesini yasaklamış, çarşaf hakkında propagandalar yapanlara, batılılaşmaya karşı çıkanlara hapis cezası verilmiştir. Toplumun çarşafı çıkarmasını ahlaksızlık olarak gören kesimin yapmış olduğu her türlü hareket yasaklanmış ve yapan kişilerde cezalandırılmıştır.139

Latife Hanım yalnızca kılık ve kıyafette değil, her konuda topluma örnek olarak gösterilmekteydi. Paşa her fırsatta davette Latife Hanım’ı da yanında bulundurmaktaydı. Paşa’nın yaptığı yenilik hareketlerinin ilk örneklerini eşi göstermekteydi. Türk toplumuna ve dünya kamuoyuna yeni ve modern giyinmeyi, reformcu düşünceyi, eşinin yanında bulunmasıyla da toplumda nasıl aktif olunduğunu göstermekteydi. Kişilik bakımından da çok aktif olan Latife Hanım, sefirlerin ziyaretlerinde bile Mustafa Kemal Paşa’nın yanında yer almaktaydı. Hayır işlerinde yardım komitelerindeki davetlerde sık sık paşanın yanında bulunmasıyla halkın da ilgi

58

ve merakını uyandırmaktaydı. Yapmış olduğu hareketlerde toplumda bir sembol haline gelmiş kadınlardan biriydi.140 Diğer bir kadın ise Afet İnan’dı.141

Kadının, topluma dâhil olmasına engel olan tek şey giymiş olduğu çarşaf veya yüzüne takmış olduğu peçeden ibaret değildi, elbette bunlar da birer etkendi fakat bunların önüne geçildikten sonra da hala sorunlar devam etmekteydi. Örneğin kadınların ve erkeklerin bir arada bulunması, tren gemi gibi herhangi bir ulaşım aracında erkeklerin ve kadınların bulunduğu bölümlerin birbirinden ayrılması, yine aynı şekilde gösterileri bile farklı yerlerden izlemeleri gibi durumlar kadınları toplumda geri planda bırakmaya yetmekteydi. 1924 yılında İstanbul Valiliği ve ardından diğer valiliklerce yayımlanan genelgeyle kadın ve erkeklerin arasındaki ayrım ortadan kaldırılmıştır. Yine de bu ayrımın önüne geçilmesi zaman almıştır.142

Düzenlenen balolar kadınsız geçmektedir. Fakat 1925 yılının Eylül ayında İzmir’de düzenlenmiş bir baloda Mustafa Kemal Paşa Müslüman kadınların da baloda yer almasını istemiştir. Hatta bu balo sırasında Mustafa Kemal Paşa ve vali muavininin kızı topluma örnek olmak açısından dans etmişlerdir. Bu zamana kadar, kadınların erkeklerle dans etmesi bir kenara, aynı ortamda bile bulunmamaktadır. Paşa erkek ve kadınların beraber eğlenebileceğini, dans edip şarkı söyleyebileceğini ve bunun da hiçbir zararının olmadığını kendisi göstermiştir143

Bir balo da Ankara’da Türk Ocağında düzenlenmiş, davetliler duvara dayalı sandalyelerde sessiz sakin oturmuşlardır.144Hatta Şevket Süreyya Aydemir’in anlatımına göre “sanki bir mevlit toplantısı” şeklinde gerçekleşmiştir. Diğer balo ise Mustafa Kemal Paşa’nın düzenlediği Orman çiftliğinde gerçekleşen balodur. Buraya davetliler arasında yalnızca üç kadın, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun, Falih Rıfkı Atay’ın ve Ruşen Eşref’in eşleri teşrif etmiştir. Yakup Kadri’nin eşi, balo salonunda kadın göremeyince “Paşam bu devrimin kurbanları yalnız bizler miyiz? Hani yaver

beylerin, mebus beylerin vekil beylerin hanımları?” Diğer kişilerin eşleri baloya

140Leyla Kırkpınar, “Türkiye’de Toplumsal Değişme ve Kadın”, Kültür Bakanlığı, Ankara,2001,s.158- 159.

141Lord Kinross, Atatürk: Bir Milletin Yeniden Doğuşu, s.553, aktaran Leyla Kırkpınar,a.g.e.,s.160. 142 Caporal,a.g.e.,s.650.

143 Paul Gentizon, “Mustafa Kemal Paşa ve Uyanan Doğu”, Çeviri: Fethi Ülkü, Bilgi Yayınevi, Ankara,1983,s.136

59

katılmamıştır. Hatta bu karşı koyma ve yeniliği benimsememe hareketi üzerine Mustafa Kemal Paşa bunu yadırgamayarak daha dirayetli davranmıştır.145

Cumhuriyet’in ilanı sebebiyle düzenlenen, yönetimin ileri gelenlerinin, milletvekillerinin, Türk yüksek sosyetesinin davetli olduğu bir baloda Mustafa Kemal Paşa, subayların kendi aralarında dans ettiklerini görünce, neden kendi aralarında dans ettiklerini sormuş, bir teğmen, kabahatin kadınlarda olduğunu ve dans davetlerini kabul etmediklerini söylemiş, Paşa bunun üzerine gür bir ses tonuyla; “Arkadaşlar,

dünyada subay üniforması taşıyan bir Türk ile dans etmeyi reddeden bir kadın bulunabileceğini düşünemiyorum. Şimdi emrediyorum! Hemen salona dağılınız, dans ediniz, ileri marş!” Mustafa Kemal Paşanın bu sözleri üzerine dans etmeyen tüm

kadınlar, hemen salonun içerisine dağılarak, dansa kalktılar ve balo neşe içerisinde devam etmiştir.146

Yıllarca Türk kadının erkeklerle aynı ortamda bile bulunması pek hoş karşılanmazken beraber balo salonunda dans etmeleri Türk toplumu için oldukça önemli bir adım olmuştu. Türkiye’de yüzyıllardır kadınların istedikleri gibi dans etmeleri bir yana akrabalık bağı olmayan kadın ve erkeklerin bir arada bulunmaları, arkadaşlık kurmaları gibi bir durum söz konusu olamazdı. Cinsler arasında yapılan bu ayrım toplumun zihinlerine yerleşmiş bir ahlak kuralı olarak görülmekte ve bu da yaşam tarzlarına yansımaktaydı. Kadın ve erkek arasında akrabalık bağı olmadan kurulan ilişkilerde kadının bu durumdan utanç duyması beklenmekteydi. Kadın evden dışarıya adım attığı andan itibaren, alışveriş yapmak için çarşı pazar dolaşması, bir yerden bir yere seyahat etmesi, bir baloya, tiyatroya veya herhangi bir davete katılması görülen şeyler değildi. Mustafa Kemal Paşa’nın devlet başkanı olarak halkına ilk örneğini verdiği balo ve bu baloda göstermiş olduğu dansla birlikte topluma da örnek teşkil etmişti. Bunun gibi birçok balo da peşin sıra verilmeye ve bu balolarda danslar edilmeye başladı. Böylelikle Türk kültürüne balo ve dans da girmiş bulunuyordu.147

Ankara’da ve belli başlı vilayet merkezlerinde, cuma akşamları danslı toplantılar düzenlenmeye başlandı ve ortaya yeni bir meslek çıktı: Dans öğretmenliği. Kadınlar çeşitli mesleklere ve sonunda da politikaya atıldıkça, toplumdaki buzlar, kendiliğinden çözülmeye başladı. Paşa halkın arasındaki cinsiyet ayrımına böyle küçük

145 Aydemir,a.g.e.,s.275. 146 Gentizon,a.g.e.,s.136, Not54. 147 a.g.e.,s.134-135.

60

adımlarla son vermeye çalışmakta ve gelecekte hayal ettiği topluma da zemin hazırlamaktaydı. 148

Toplumda artık kadınlara özgürlüklerini verme yolunda adımlar atılırken, basında Paşa’nın bu düşüncelerine destek vermekteydi. Kadının topluma dâhil olması için yapılan reformlar ülkenin her yerinden destekler bulmaktaydı. Basın yalnızca Türk toplumuyla değil, diğer milletlerdeki gelişmeleri de takip etmekte ve Türkiye ile kıyaslayarak yenilik isteklerini dile getirmekten de çekinmemekteydi.

Sonraki adım da plajda, parklarda, açık havalarda kadınlar kendilerine yer bulmaya başlamasıydı. Spor kulüplerinde yer alan kadınlar bedensel olarak da kendilerini geliştirmeye ve topluma dâhil olmaya başlamışlardı. Fakat yenilikler Toplumun her kısmında aynı şekilde destek görmemekteydi.149

Bu dönemde spor yapabilmek bile egemen sınıfların kadınlarına ve kızlarına mahsus bir şeydi. 1932 yılında İstanbul Sipahi Ocağı'nda zengin ailenin kızı olan Fazilet Hanım ilkbahar konkurlarına katılmış ve üç birincilik almıştır. Kendisiyle gerçekleştirilen bir röportajda, spor yapabilen kadınların sayısının ne kadar az olduğundan şikâyet etmiştir.150

Kadınların topluma dâhil olması için her türlü desteği sağlayan kurumların sayısı gittikçe artmaya başlamıştı. Türk Ocaklarının Kadın Şubeleri, Kadının Sosyal Hayatına Tetkik Kurumu, gibi dernekler çağdaşlaşmaya çalışan kadınların en büyük destekçileriydi. Kadınların kurmuş oldukları hayır kurumları ve dernekler de anne ve çocukları korumak için kreşler, yuvalar açmaya başlamışlardır. 151

Cumhuriyet’in getirmiş olduğu haklar kadınları, sosyal hayata dâhil ederken, artık kadınların Batılı kadınlara karşı merakını da uyandırmıştı. 1929 yılında Berlin Uluslararası Kadın Kongresinde Efzayiş Suat Hanım Türkiye’yi temsil etmek adına katılmış152 ve onunla birlikte 45 ulustan kadın delegelerde bu kongreye davet edilmişti.

Bu kongrede başka ulustan kadınlara Türk kadınları için Paşa’nın yapmış olduğu yenilikleri tanıtmak için büyük bir fırsat doğmuştu. Kadınlar Osmanlı Toplumunda