• Sonuç bulunamadı

Fakirlerle İstigâse

4. KONU İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR

2.4. HADİSLERDE İSTİGÂSE

2.4.5. Fakirlerle İstigâse

Allah’ın fakir kullar sebebiyle içinde bulundukları toplumlara yardım edeceğinin anlatıldığı bu hadisin sıhhat konusunda herhangi bir ihtilaf olmamıştır. İhtilaf edilen konu ise hadisin yorumlanmasındadır. Bütün bu yorumlar zikredilip sonunda da genel bir değerlendirme yapılacaktır.

Musab b. Sa‘d Rivayeti

َ،ةحلطَنبَدمحمََانثدحَ،برحَنبَناميلسَانثدح لاقَدعسَنبَبعصمَنعَ،ةحلطَنع َيضرَدعسَىأر ملسوَهيلعَاللهَىلصَيبنلاَلاقفَ،هنودَنمَىلعَلضفَهلَنأَ،هنعَالله عضبَلاإَنوقزرتوَنورصنتَله مكئاف َ

Musab b. Sa‘d şöyle dedi: “Sa‘d (r.a) kendisini (zenginlik ve cesaret hususunda) diğerlerinden üstün görünce Nebi (s) şöyle buyurdu: “Sizler ancak fakirler ile yardım

olunursunuz ve rızıklandırılırsınız”.593َ

Buhârî’nin “Fakirler ile yardım istemek” şeklinde isimlendirdiği babın ilk rivayeti olan bu hadisin sıhhati konusunda bir ihtilaf yoktur. Hz. Sa‘d, kendisinin daha şecaatli, cömert ve keremli olduğunu söyleyince Nebi (s) ona kendisini büyük görmemesini tavsiye ederek bu şecaatin fakirlerin bereketiyle olduğunu anlatmıştır.594

Hadis rivayetlerindeki lafız farklılıklarına değinilecek olursa Tirmizî, Ebû Dâvûd, Ahmed b. Hanbel, Beyhakî ve Hâkim’in rivayetlerinde “Fakirler hususunda benim rızamı gözetin” (َْمُكِئاَفَعُضَيِفَيِنوُغْبا) ziyadesi vardır.595

Nesâî ve Ebû Nuaym’in rivayeti “Sizler ancak fakirler, onların duaları ve ihlasları ile yardım olunursunuz” (مهصلخإوَمهتوعدبَمكئافعضبَلاإَنورصنتَله) şeklindedir.596

Taberânî ve Makdisî’nin rivayeti, “Hz. Peygamber (s) muhacirlerin fakirleri ile Allah’tan fetih talep ederdi” (َََني ِر ِجاَهُمْلاَ ِكيِلاَعَصِبَُحِتْفَتْسَيََناَكَُهَّنَأ ) şeklindedir.597

593 Buhârî, Cihâd 76; İbn Hibbân, Sahîh, XI, 85. 594 Tîbî, Şerhu’t-Tîbî a’lâ Mişkâti’l-Mesâbîh,َX, 3310.

595 Tirmizî, Cihâd 23; Ebû Dâvûd, Cihâd 75; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 173; Hâkim, el-Müstedrek,

II, 116 ve II, 157; Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, III, 480 ve VI, 538.

596 Nesâî, Cihad 39; Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, VIII, 290.

597 Taberânî, el-Mu‘cemu’l-Kebîr, I, 292; Ziyâeddin el-Makdisî, el-Ehâdîsü’l-Muhtâra, II, 224 (üç farklı

130 Taberânî rivayetinde bulunan Ümeyye b. Abdillâh b. Halid’in sahabe olup olmadığı tartışma konusu olmuştur. Heysemî hadis naklettikten sonra ravilerinin

Sahîh’in ricalinden olduğunu söyleyerek mürsel olduğuna değinmemiştir.598

İbn Abdilber “Bana göre sahabeliği tespit edilememiştir ve hadis mürseldir”599

derken Aliyyülkârî “Ravi Ümeyye’nin sahabeliği tespit edilmiştir ve senet muttasıldır” demektedir. Öyle olsa bile tabiîn’in mürseli cumhura göre hüccettir. Tabiîn mürseli hüccet olduğuna göre sahabeliği tartışma konusu olan sika birinin rivayetinin evleviyetle hüccet olması gerekir. Bununla beraber hadisin de birçok şahidi vardır” demektedir.600

Bu rivayeti değerlendiren Elbânî, Ümeyye b. Abdillâh b. Halid’in sahabe olmadığını dolayısıyla mürsel olduğu söyleyerek hadisi zayıf sayar. Ayrıca “Bu hadis sahih olsa bile İbn Teymiyye’nin dediği gibi601 ‘Fakirlerin duası’ şeklinde anlaşılması gerekmektedir” şeklinde izahta bulunur.602

Beğavî bu üç hadisi peş peşe zikrettikten sonra “Hz Peygamber onlarla savaşta fetih isterdi veya onlarla teberrük için bunu söylemiştir” demektedir.603 Yani fakirlerin

aranızda bulunması sebebiyle Allah size yardım eder ve rızkınızı genişletir.604 Diğer

bir yoruma göre ise hadisin manası “Ancak içinizde bulunan zayıflar ve fakirlerin varlığının bereketi sebebiyle yardım olunup rızıklanırsınız” şeklindedir. Burada fakirlere tazim, onların dualarını almaya teşvik ve zatları ile teberrük söz konusudur. Çünkü onlar arasında aktâb ve evtâd’dan olanlar vardır. İbn Melek şöyle der “Allah’ım fakir muhacir kulların hakkı için bize düşmana karşı zafer nasip eyle”.605

Hadis hakkında yapılan yorumlar göz önünde bulundurulduğunda hadisin zayıf ya da mevzu olduğunu söylemek pek tutarlı gözükmemektedir. Özellikle Nesâî ve Ebû Nuaym’in Hem fakirlerin hem de fakirlerin duası ile yardım olunursunuz şeklindeki rivayeti iki durumun farklı şeyler olduğu kanaatini oluşturmaktadır. Dolayısıyla

598 Heysemî, Mecme’u’z-Zevâid, X, 462. 599 İbn Abdilber, İstîâb, I, 107.

600 Alîyyül Kârî, Mirkât, VIII, 3284

601 İbn Teymiyye, el-Fetâvâ’l-Kübrâ, II, 432. 602 Elbânî, Tevessül, I, 78.

603 Begavî, Şerhu’s-Sünne, XIV, 264. 604 San‘ânî, et-Tahyîr, XI, 20.

131 fakirlerin duasıyla yorumunu yapmak mümkün olduğu gibi bu yorumu yapmayı zorunlu kılan bir sebep gözükmemektedir.

Bütün bu açıklamalardan anlaşıldığına göre tevessül, istigâse (istiâne, istimdâd), teberrük, istişfa’ terimlerinin kullanılış şekilleri değişmekle beraber amaçladığı nokta açısından birdir. Bir kimsenin sıkıntılı zamanlarında veya zor durumda Allah’tan yardım istemesi ve ona sığınması İslam’ın temel ilkesidir. Dolayısıyla Müslüman olan bir kimse; “Meded ya fülan!”, “bi hürmeti fülan”, “Falancanın vesilesi veya bereketiyle senden istiyorum” şeklinde dua ettiği zaman kuşkusuz asıl yardım edenin Allah (c.c) olduğuna inanmak durumundadır. Bu şekilde dualarda zikredilen şahısların sadece Allah’ın Peygamber’i veya sevgili kulları olup birer aracı olduklarına, onlara tapılmadığına ve Allah bir kenara bırakılarak bu zatlardan istenmediğine inanmak durumundadır. Bununla beraber; “Ben herhangi bir peygamberden, şeyhten, şahıstan, ölü bir zatın ruhaniyetinden beni cennete sokmasını, günahlarımı affetmesini veya bana nimet ve rızık vermesini istiyorum” şeklinde yapılan bir duanın kişiyi iman dairesinden çıkardığı hususunda ittifak vardır. Kanaatimizce bu konuda istigâseyi kabul edenler ile reddedenler aslında aynı şeyi söylemektedirler. Ayrıldıkları nokta yorumlamada kendini göstermektedir. Bu titizlikten dolayı istigâseye karşı çıkanları yadırgamamak diğer taraftan bazı sûfileri ve tevhit akidesini benimseyenleri halis niyetle yaptıkları istigâseden dolayı tekfir etmemek isabetli bir hüküm olarak gözükmektedir.

132

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

133 Çalışmanın bu bölümünde Teberrükün hadislere bakan yönü incelenecektir. Teberrük, Hz. Peygamber’e (s) veya salih bir kula dokunmayı, saç, sakal, tırnak gibi bir uzvu veya onlara ait herhangi bir eşyayı bereket niyetiyle saklamayı kapsamaktadır. Bu başlık altında Hz. Peygamber (s) ve salih kullar hayattayken veya vefatlarından sonra onlarla teberrükte bulunmak, kavrama yüklenen manalar, bu konuda meydana gelen tartışmalar, teberrükün tarihsel süreci ve konu ilgili hadisler ele alınacaktır.

3.1. Kavramsal Çerçeve

Teberrükün hadislerde nasıl kullanıldığına geçmeden önce bu kavramın sözlük ve ıstılah anlamlarına değinmek araştırmacıya ön bilgi vermesi açısından faydalı olacaktır.

3.1.1. Sözlük Anlamı

Teberrükَ (َْك ) kelimesinin kökü birinci babtan olan bereke ( ََبَُّرََبَت ََك ) fiili olup ََر mastarı ise bürûk (ٌَكوُرُب) şeklindedir. “Dizi üzerine çökmek, sabit kalmak” anlamlarına gelmektedir.606 Tef’îl babından berreke (ََكََّرَب) ve if’âl babından mazi fiil olan ebreke

(ََك َر ) ise “özellikle deveyi diz üzerine çöktürmek, ıhtırmak” manalarına gelmektedir. ََاَْب İsmi tafdil sığasına geçmiş hali olan ebrekü (َُك َرْبَأ) ise “daha bereketli, daha hayırlı” manasındadır. Ayrıca sabit olarak duran şeyler için de bu fiil kullanılır. Berreke (ََك َّرَب) fiili ىلع veya يف harf-i cerleri ile” bir şey için”, ل harfi ceri ile de “bir şeye dua etmek” manalarına geldiği gibi, mastarı olan ve Türkçe’de de kullanılan tebrik (كي ِرْبَت) ifadesi de “iyi dilek, bereket, takdis ve kutlama” anlamlarına gelmektedir.607 Müfâ‘ale (ٌَةَلَعاَفُم)َ babından olan Bâreke (ََك َراَب), يف, ىلع ve ل harf-i cerleri ile kullanıldığında ise dua etmek, mübarek kılmak, bir şeyi tasdik ve tasvip etmek anlamındadır. Mesela “bârekellâhu fîk” (كْيَلَع-ََكَل-ََكيِفَُ ِّاللََّك َراَب)َveya harfi cer almadan bârekeke (ََكَك َراَب) “Allah seni mübarek kılsın” denilir. Yine bu kökten isim olan mübarek (ٌَك َراَبُم), “yüce, bereketli, kutlu ve uğurlu” manalarına gelir.608 Kuran-ı Kerim içinde “mübarek” ifadesi kullanılır.609 Sin (س) harfinde talep manasını barındıran istif‘âl (لاِعْفِتْسِا) babına

606 İbn Fâris, Mu‘cem, I, 218.

607 İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, X, 395.

608 Râzî, Muhtâru’s-Sıhâh, I, 74; Zebîdî, Tâcü’l-’Arûs, XXVII, 57.

609 ََنوُمَح ْرُتَْمُكَّلَعَلَْاوُقَّتا َوَُهوُعِبَّتاَفٌَك َراَبُمَُهاَنْل َفنَأٌَباَتِكَاَذَه َو : “İşte bu (Kur'an), bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.

Buna uyun ve Allah'tan korkun ki size merhamet edilsin”, En‘am, 6/155; ٌَك َراََبُمَ َكْيَلِإَُهاَنْل َفنَأَ ٌباَتِك : “Bu

134 geçmiş hali olan İstebreke (ََك َرْبَتْسِا), (ب) hafi ceri ile kullanılmakta olup “Bir şeyin bereketli olmasını istemek, ummak ve beklemek” manalarına gelir.610

Teberrük (َْكُرَّبَت) kelimesi (ََك َرَب) fiilinin tefa’ul babına naklolunmuş mastar halidir. Mazi fiil olarakَ“teberreke” (ََك ) şeklinde gelmekte olup “inayet edilmek kutsanmak” ََّرََتََب manalarına gelir. (ب) harfi ceri ile “teberrük etmek, “bir şeyden bereket beklemek, bir şeyden hoşlanmak, zevk almak ve hayır duasını istemek” manasındadır. Bazı kaynaklarda geçen teyemmün (نميتلا) kelimesi de aynı manayı ifade eder. Allah lafzı ile beraber kullanılan (ََك َراَبَت) fiili ise (َُِّاللَّ َك َراَبَت) “Allah mübarek kılsın, etsin” şeklinde dua manasında kullanıldığı gibi Kur’an-ı Kerim’de Allah için, “Büyük olan, şanı yüce olan, yüceler yücesi, bütün noksan sıfatlardan münezzeh, ne yücedir, ne mübarektir!” manalarında kullanılır.611

Teberrük kavramı ile daha çok alakalı olan bir diğer kavram da yine aynı kökten isim olan bereket (َُةَكَرَبْلَا) kelimesi olup çoğulu berekât (تاَك َرَبْلَا) şeklindedir. Bereket kelimesi, Türkçe’ye de geçmiş olup “bir şeydeki fazlalık, bir şeyin artması, rahmet, takdis, hayır, saadet” demektir. Ayrıca “ilahi hayrın bir şeyde sabit ve devamlı olmasıdır”. Mesela teşehhütte ve bir kişiye selam verirken söylenen “ve rahmetüllâhi ve berekâtüh” ifadesi “Allah seni ebedi saadete ulaştırsın” demektir. “Allahümme bârik ‘alâ Muhammedin” ifadesi ise Rasulullah’a (s) vermiş olduğun şerefli ve keremli lütuflarda O’nu daim ve sabit kıl” manasındadır.612