• Sonuç bulunamadı

Ömer b Hattâb Rivayeti

4. KONU İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR

1.4. HADİSLERDE TEVESSÜL

1.4.3. Peygamberlerin Zatı ve Duası İle Tevessül

1.4.3.7. Ömer b Hattâb Rivayeti

َميهاربإَنبَقاحسإَنبَدمحمَنسحلاَوبأَانثَ،لدعلاَروصنمَنبَدمحمَنبَورمعَديعسَوبأَانثدح ا َ،يلظنحل نبَديزَنبَنمحرلاَدبعَأبنأَ،ةملسمَنبَليعامسإَانثَ،يرهفلاَملسمَنبَاللهَدبعَثراحلاَوبأَانث َ َ،هيبأَنعَ،ملسأ هنعَاللهَيضرَباطخلاَنبَرمعَنع،هدجَنع َ:ملسوَهيلعَاللهَىلصَاللهَلوسرَلاقَ:لاقَ، َ“ رتقاَامل َةئيطخلاَ دآَف اقَ؟هقلخأَملوَادمحمَتفرعَفيكوَ، دآَايَ:اللهَلاقفَ،يلَترفغَاملَدمحمَقحبَكلأسأَبرَايَ:لاق َ،برَايَ:ل لاإَهلإَلاَابوتكمَشرعلاَمئاوقَىلعَتيأرفَيسأرَتعفرَكحورَنمَيفَتخفنوَكديبَينتقلخَاملَكنلأ َ مَالله َدمح حلأَهنإَ، دآَايَتقدصَ:اللهَلاقفَ،كيلإَقلخلاَبحأَلاإَكمساَىلإَفضتَملَكنأَتملعفَاللهَلوسر َيلإَقلخلاَب َكتقلخَامَدمحمَلاولوَكلَترفغَدقفَهقحبَينعدا « علَهتركذَثيدحَلوأَوهوَدانسلإاَحيحصَثيدحَاذه َنمحرلاَدب باتكلاَاذهَيفَملسأَنبَديزَنب »

Ömer b. el-Hattab’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (s) şöyle demiştir:

“Âdem, cennetten çıkarılmasına sebep olan hatayı işlediğinde:

- Ey Rabbim! Muhammed hakkı için senden beni bağışlamanı istiyorum, dedi. Allah Teâlâ:

-Ey Âdem, henüz yaratmadığım halde Muhammed’i sen nasıl tanıdın? Diye sordu. Âdem:

79

- Ey Rabbim! Sen beni (kudret) elinle yaratıp bana ruhundan üflediğinde başımı kaldırdım. Arşın sütunları üzerinde “La ilahe illallah Muhammedü’r-Rasulullah” cümlesinin yazılı olduğunu gördüm. Bildim ki sen, isminin yanına ancak mahlûkatın en sevimlisini eklersin! Dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ:

- Doğru söyledin ey Âdem! Hakikaten o, bana mahlûkatın en sevgili olanıdır. Sen onun hakkı için bana dua et(tin), ben de seni bağışladım. Şayet Muhammed

olmasaydı seni yaratmazdım, buyurdu.339

Bu hadis hakkında çok farklı görüşler öne sürülmüştür. Şöyle ki; bazı muhaddisler sahih derken, diğer bir kısmı da mevzu demiştir. İlgili görüşleri genel olarak şu başlıklar altında özetlemek mümkündür:

Hâkim bu hadisi rivayet ettikten sonra “Hadis sahihtir ve bu kitapta zikrettiğim Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem’in ilk hadisidir” bilgisini vermiştir. Ancak Zehebî ona katılmayıp “Bilakis bu hadis mevzudur. Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem vâhi (zayıf) bir ravidir” diyerek hadisi tenkit etmektedir. Ancak Zehebî’nin ravi hakkında “vâhî” tenkidinde bulunup hadisi mevzu sayması dikkat çekicidir.

İbn Adî, Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem’in zayıf olduğunu ifade ettikten sonra “Ancak onun hasen hadisleri de vardır. Bazıları tarafından doğruluğu tasdik edilmiş olup hadisleri yazılan kimselerdendir” demektedir.340

İbn Teymiyye de Zehebî’nin dediği gibi hadisin mevzu olduğunu iddia etmiştir. Hâkim’in rivayet hakkında ulaştığı sıhhat hükmünü eleştirerek şu değerlendirmelerde bulunmuştur: ‘Bu haber mevzudur. Hâkim bizzat kendisi Abdurrahman hakkında el-

Medhal isimli kitabında babasından mevzu haberler rivayet eder, İttifakla zayıf bir

ravidir’ demektedir.341 Hâkim’in bu şekildeki ihtilatlarından dolayı hadisleri sahih saymasına ise ulema itibar etmemiştir”.342

339 Taberânî, el-Mu‘cemüs’-Sağîr, II, 182; Âcurrî, Kitâbu’ş-Şerîa, III, 1410, Hâkim, el-Müstedrek, II,

672, Beyhakî, Delailü’n-Nübüvve, VI, 118; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, VII, 437.

340 İbn Adî, el-Kâmil, IV, 273.

341 Hâkim, el-Medhal ile’s-Sahîh, s.154. 342 İbn Temiyye, Kâide, s.182.

80 İbnü’l-İmam (745/1344)343 ve Şirbînî (977/1570)344 hadisin sahih olduğunu

söyleyerek Hâkim’i tasdik etmektedir.َ

Kevserî de hadisin sahih olduğu görüşünü benimseyerek şöyle demektedir: “Abdurrahman b. Zeyd’i ilk olarak İmam Mâlik (179/795) zayıf saymıştır. Ondan sonra gelenlerde bu konuda ona uymuştur. Hem de Abdurrahman yalancılıkla değil vehim ile itham edilmiştir. Bundan dolayı onun bazı hadisleri kabul edilip bazı hadisleri kabul edilmemiştir. Hâkim ise onun kabul edilen bu hadisini sahih saymıştır.345

Elbânî de “Bu senette tartışmanın yoğunlaştığı kişi Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem’dir. Hâkim, Abdurrahman’ın rivayet ettiği bu hadisi sahih sayarak kendisiyle çelişmektedir. Çünkü eserinin başka bir yerinde Abdurrahman’dan rivayette bulunup onu tashih etmemiştir. Bununla beraber Şeyhân, ondan rivayette bulunmamıştır. Ayrıca Zehebî346 ve İbn Hacer347 onun hakkında ‘Fihrî, Abdurrahman b. Zeyd b.

Eslem’den batıl haberler nakletmektedir’ demektedir. Bu da demek oluyor ki, Abdurrahman b. Zeyd, Hâkim’e göre de mevzu hadis rivayet etmektedir. Nitekim bunu bile bile ondan rivayette bulunan da yalancılardan biridir” diyerek İbn Teymiyye’yi tasdik etmektedir.348 Elbânî’nin, Hâkim hakkında “Yalancılardan biridir” ithamında bulunması şüphesiz ilmi nezaketten uzaktır.

Sübkî, “Nebi (s) ile tevessül her halükarda caizdir. Bunun caiz olduğuna dair geçmiş peygamberlerden bir takım rivayetler aktarılmaktadır. Ancak bizce sıhhati belli olanları kısaca anlatacağız” diyerek Hâkim’in bu rivayetini aktarır. Ardından da Beyhakî ve Taberânî’nin rivayetlerini şahit olarak zikrederek değerlendirmelerine şöyle devam eder: “İbn Teymiyye zikrettiğimiz hadis için ‘Bu hadisin aslı yoktur ve hiçbir sahih veya güvenilir kaynaktan itibar veya şahit olarak bile rivayet edilmemiştir’ demektedir. Sonuç olarak biz Hâkim’in tashihine güveniyoruz Abdurrahman da iddia edildiği kadar zayıf değildir. Öyleyse hadiste varid olan, aklın ve şeriatın nehyetmediği

343 İbnü’l-İmam, Silâhu’l-Mü’min fi’d-Duâ, s. 130. 344 Şirbînî, Müğni’l-Muhtâc, I, 512.

345 Kevsrî, Mahku’t-Tekavvul, s. 14. 346 Zehebî, Mîzân, II, 504.

347,İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, V, 12. 348 Elbâni, Tevessül, s. 103.

81 bu kadar önemli bir şeyi reddetmeye cesaret etmesi Müslüman olan bir kimseye nasıl helal olabilir? İbn Teymiyye, ya bu isnada vakıf olamadı ya da Hâkim’in bu tashihine ulaşamadı. Sonra da bu hadisin yalan olduğunu iddia etti. Eğer Hâkim’in tashihi ona ulaşsaydı böyle söylemezdi”.349

Sübkî muhtemelen bu sözleriyle iyi niyetini ifade etmeye çalışmıştır. Zira İbn Teymiyye’nin, Hâkim’in tashihinden haberi olmama ihtimali zayıftır. Çünkü yukarıda da geçtiği gibi İbn Teymiyye, Hâkim’in bir yerde sahih derken diğer yerde de Abdurrahman hakkında babasından yalan haber naklettiğini söyleyerek onun tutarsızlıkla suçlamaktadır.

İbn Kesîr, “Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem zayıftır” diyerek hadisi üç farklı yerde zikrettikten sonra şu açıklamayı yapmaktadır:

“Allah (c.c), Hz. Peygamber’in (s) ismini yüceltti ve kendi ismine yakınlaştırdı. Kıyamet gününde de onun kıymetini yücelterek makam-ı mahmud’a yükseltmiştir. Kendisinden öncekiler ve sonrakiler ona gıpta edecek. İbrahim Halîlüllâh dâhil herkes ona rağbet edecek. İbn Abbas’tan rivayet edildiğine göre Allah Teâlâ, bütün peygamberlere henüz hayattayken Muhammed (s) gönderilirse ona iman edip uymaları için ümmetlerinden söz almasını emretmiştir. Ayrıca Allah Teâlâ, O’nun (s) varlığını bütün peygamberlere müjdelemiştir. Hatta son müjdeyi de İsrailoğullarının son peygamberi İsa’ya (a.s.) vermiştir. Onun ümmetinden hak üzere olan bir toplum kıyamete kadar muhakkak olacaktır. Bununla beraber hergün günde beş defa yeryüzünden“Eşhedü enne Muhammeden Rasulullah” nidaları yankılanmaktadır. Aynı şekilde her hatip hutbesinde muhakkak onun ismini anmaktadır. 350 İbn Kesîr’in

bu açıklamalarından hadise zayıf hükmü verip onu takviye edecek rivayetler getirdiği anlaşılmaktadır.

Süyûtî ise bu hadisi savunarak şöyle demektedir: “Allah Teâlâ bütün peygamberlerden bizim Peygamberimiz’e (s) uyma sözü almıştır. Rabbinden Peygamberimiz’e (s) gelen şu yüce tazime bak! Bu iyi bir şekilde bilinirse Nebi’nin (s) bütün peygamberlerin de peygamberi olduğu bilinmiş olur. İşte bu, dünyadayken

349 Sübkî, Şifâü’s-Sekâm, s. 360-363.

82 isra gecesinde onlara namaz kıldırmasıyla ortaya çıkmıştır. Ahirette ise bütün peygamberlerin, Hz. Peygamber’in (s) sancağı altında toplandığında ortaya çıkacak. Nebi’nin (s) geleceği Âdem, Nuh, İbrahim, Musa ve İsa (a.s.) zamanından itibaren bilinmekteydi. Allah, bütün peygamberlere ve ümmetlerine O’na (s) iman etmelerini emretmiştir. Bununla beraber manası bize kapalı olan iki hadis ortaya çıkmış oldu. Birincisi; “Ben bütün insanlara gönderildim”351 hadisidir. Biz Peygamberimizin

gönderildiği zamandan kıyamete kadar gelecek insanlara gönderildiğini zannediyorduk. Şimdi ortaya çıktı ki O, evvel ve âhir bütün insanlara gönderilmiştir. İkincisi ise; “Ben Peygamberken Âdem daha ruh ile ceset arasındaydı”352 hadisidir.

Biz bunu sadece teorik olarak biliyorduk. Şimdi ortaya çıktı ki, iş bunun daha da ötesindedir”.353

Şevkânî, hadisi zikrettikten sonra “Bu hadis, Allah katında konumu olan bir zat ile tevessülün caiz olduğunun delilidir” demektedir.354

Tevessül, istigâse ve teberrükü savunan ve bu konuda eser yazan muasır alimlerden Mâlik Alevî (1425/2004) ise; bu hadisi kabul etmeyenleri eleştirerek şöyle demektedir: Kastallânî,355 Zürkanî356 ve Süyûtî357 bu hadisi sahih saymıştır. Beyhakî

ise “Kitabımda hiçbir mevzu hadis rivayet etmedim” demektedir. İbnü’l-Cevzî,358

Âcurrî359 ve Ebû Nuaym, bu hadisin şahitlerini rivayet etmişlerdir. Hadis hakkında muhtelif hükümler vardır. Zehebî gibi bu hadisin mevzu olduğunu söyleyenler olduğu gibi münker olduğunu söyleyenler de olmuştur. Bu da bize gösteriyor ki hadisin derecesi hakkında herhangi bir ittifak yoktur. Ancak bu ihtilaf senet üzerindedir. Mana olarak ise İbn Teymiyye bu hadisin tariklerini zikrettikten sonra “Bu hadis şahit ve itibar için elverişlidir”360 demektedir. Hâlbuki muhaddislere göre mevzu ve batıl hadis

itibar için kullanılmaz. İbn Teymiyye burada manayı tashih etmiş olmaktadır. O

351 Buhârî, Teyemmüm, 1; Nesâî, el-Guslü ve’t-Teyemmüm, 4; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 209. 352 İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, VII, 329; Âcurrî, Kitâbu’ş-Şerîa, III, 1407; Tahâvî, Şerhu Müşkilü’l-

Âsâr, XV, 231; İbn Batta, el-İbânetü’l-Kübrâ, IV, 273, Beyhakî, Şu‘abü’l-Îmân, XIV, 292.

353 Süyûtî, el-Hasâisu’l-Kübrâ, I, 12. 354 Şevkânî, el-Fethu’r-Rabbânî, I, 289. 355 Kastallânî, el-Mevâhib, I, 55. 356 Zürkânî, Şerhu Mevâhib, I, 118. 357 Süyûtî, el-Hasâisu’l-Kübrâ, I, 12.

358 İbnü’l-Cevzî, el-Vefâ, bi Ta’rîfi Fedâili’l-Mustafa, s. 11. 359 Âcurrî, Kitâbu’ş-Şerîa, III, 1410.

83 zamanki bilgisine göre bu hadisi kabul etmemiş olabilir. Ancak daha sonra bu görüşünden dönüp bu manayı makul bir şekilde tefsir ederek kuvvetlendirmiştir.361

İbn Bâz da (1420/1999) “Bu hadis mevzudur. Çünkü Allah (c.c) insanları ve cinleri kendisine kulluk için yaratmıştır. Bütün insanları da Âdem’den yaratmıştır” diyerek akli bir değerlendirmeye gitmiştir. 362

Yapılan araştırma kadarıyla ilel âlimlerinden Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem’in zayıf olduğunu söyleyenler vardır. Ancak Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem hakkında “kezzâb” veya “müttehem bil kizb” yorumuna yahut da onun yüzünden mevzu olup mevzûât eserlerine giren bir hadise rastlayamadık. Ayrıca ashab-ı sünen başta olmak üzere İmam Şâfiî, Abdürrezzâk, Ahmed b. Hanbel, İbn Huzeyme, Dârekutnî, Ebû Nuaym, Lâlikâî, İsmâilî, İbn Batta ve İbn Asâkir gibi birçok muhaddis ondan rivayette bulunmuştur. Bununla beraber Hâkim’in Abdurrahman’dan rivayet ettiği ve Zehebî’nin sükût ettiği veya zayıf dediği hadisler de vardır. “Malların üzerinden bir yıl geçmeden zekât yoktur” gibi fıkıh meselelerinin bahsedildiği hadislerin ravilerindendir.363َZeylaî ve Beğavî bu konudaki muhtelif hadisleri zikrettikten sonra

“Bu hadis, Abdurrahman Zeyd b. Eslem’in rivayetinden daha sahihtir” demektedir.364

Eğer uydurma olsaydı bunu mutlaka belirtirlerdi. Bu açıklamalardan sonra hadisin mevzu olmadığı ve zayıftır diyenlerinde haklı sebeplerinin olabileceği anlaşılmaktadır. Bununla beraber hadis mütâbi ve şâhid olmaya da elverişlidir.

1.4.3.8. Enes b. Mâlik Rivayeti

َنبَسنأَنعَ،لوحلأاَمصاعَنعَ،يروثلاَنايفسَانثَ،حلصَنبَحورَانثَ،ةبغزَنبَدامحَنبَدمحأَانثدح أَتنبَةمطافَتتامَاملَ:لاقَ،كلام َملسوَهيلعَاللهَىلصَاللهَلوسرَاهيلعَلخدَ،بلاطَيبأَنبَيلعَ أَمشاهَنبَدس َ،ابيطَكسفنَنيعنمتوَ،ينيسكتوَنيرعتوَ،ينيعبشتوَ،يمأَدعبَيمأَتنكَ،يمأَايَاللهَكمحر:لاقفَ،اهسأرَدنعَسلجف ذلاَءاملاَغلبَاملفَ،اثلثَلسغتَنأَرمأَمثَ،ةرخ اَرادلاوَاللهَهجوَكلذبَنيديرتَينيمعطتو هيفَي َ َلوسرَهبكسَروفاكلا َاعدَمثَ،هقوفَدرببَاهنفكوَهايإَاهسبلأفَ،هصيمقَملسوَهيلعَاللهَىلصَاللهَلوسرَ لخَمثَ،هديبَملسوَهيلعَاللهَىلصَالله َنورفحيَدوسأَاملغوَ،باطخلاَنبَرمعوَ،يراصنلأاَبويأَابأوَ،ديزَنبَةماسأَملسوَهيلعَاللهَىلصَاللهَلوسر وغلبَاملفَ،اهربقَاورفحف َلوسرَلخدَغرفَاملفَ،هديبَهبارتَجرخأوَ،هديبَملسوَهيلعَاللهَىلصَاللهَلوسرَهرفحَدحللاَا َتنبَةمطافَيملأَرفغاَ،توميَلاَيحَوهوَتيميوَييحيَيذلاَالله:لاقَمثَ،هيفَ جطضافَ:ملسوَهيلعَاللهَىلصَالله

361 Muhammed Alevî, Mefâhim, s. 56. 362 İbn Bâz, Mecmu’ Fetâvâ, XXVI, 327. 363 Tirmizî, Zekât 10; Dârekutnî, Sünen, II, 467.

84 ،يلبقَنمَنيذلاَءايبنلأاوَكيبنَقحبَ،اهلخدمَاهيلعَ سووَ،اهتجحَاهنقلوَ،دسأ َ َاهيلعَربكوَنيمحارلاَمحرأَكنإف مهنعَىلاعتَاللهَيضرَقيدصلاَركبَوبأوَ،سابعلاوَوهَدحللاَاهولخدأوَ،اعبرأ َ

Enes b. Malik şöyle dedi: “Ali b. Ebî Talib’in annesi Fâtıma binti Esed b. Hişamَ vefat ettiğinde Rasulullah (s) yanına girerek onun başucunda oturmuş ve şöyle buyurmuştur: “Ey anneciğim! Allah sana rahmet etsin. Sen benim ikinci annemdin.

Beni doyururdun. Kendin giyinmez, beni giydirirdin. Güzel ve hoş yiyeceklerden kendin yemez, bana yedirirdin. Bunu da Allah’ın rızasını ve ahireti isteyerek yapardın. “Sonra Rasulullah (s) onun üç defa yıkanmasını emretti. İçinde kâfur olan suya gelince onu kendi eliyle döktü. Sonra gömleğini çıkarıp ona giydirdi ve üzerindeki örtü ile onu kefenledi. Sonra da kabri kazmaları için Usâme b. Zeyd, Ebû Eyyüb el-Ensârî, Ömer b. Hattab ve esmer bir genci çağırdı ve onun kabrini kazdılar. Lahide ulaştıklarında ise Rasulullah (s) onu eliyle kazdı ve toprağını yine eliyle çıkardı. Kazı işi bittiğinde, Rasulullah (s) kabrin içine girdi ve orada yan yatarak şöyle buyurdu: “Dirilten ve öldüren Allah’tır. O, hiç ölmeyen diridir. Annem Fatıma binti Esed’i affeyle. Hüccetini (kelime-i tevhidi) ona telkin et ve onun kabrini geniş kıl! Peygamberinin ve benden önceki peygamberlerin hakkı için duamı kabul et. Şüphesiz sen merhametlilerin en merhametlisisin!” Nihayet Rasulullah (s) cenaze için dört

tekbir getirdi ve onu kendisi, Abbas ve Ebû Bekir es-Sıddık (r.a) kabre koydular.365

Bu hadiste tartışma konusu olan Ravh b. Salâh, Mısırlı olup künyesi Ebû’l- Hâris’tir. İbn Adî, Ravh için “zayıf “demiştir.366 İbn Hacer “İbn Adî onu zayıf sayarken, İbn Hibbân ve Hâkim “sika sayar” demektedir.367 İbnü’l-Cevzî368 ve

Zehebî’de369 İbn Adî’nin zayıf saydığını söylemektedir.

Heysemî, “Taberânî el-Mu’cemü’l-Evsât ve el-Mu’cemü’l-Kebîr’de rivayet etmiştir. Senedinde bulunan Ravh b. Salâh’ı İbn Hibbân370 ve Hâkim tevsik etmiştir.

365 İbn Ebî Âsım el-Âhâd ve’l-Mesânî, I, 153; Taberânî, el-Mu‘cemu’l-Kebîr, XVIII, 82; el-Mu‘cemu’l-

Evsat, I, 67; Hâkim, el-Müstedrek, III, 116; Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, III, 121.

366 İbn Adî, el-Kâmil, III, 146. 367 İbn Hacer, Lisanü’l-Mîzân, II, 465.

368 İbnü’l-Cevzî, ed-Duafâ ve’l-Metrûkîn, I, 287. 369 Zehebî, Mîzân, II, 58.

85 Ancak onda zayıflık vardır. Diğer raviler Sahîh’in ravileridir” derken371 Heytemî ise

hadisin senedi için “ceyyid” demektedir.372

İbn Ebî Âsım’ın (287/900) rivayeti “Rasulullah (s) Fâtıma b. Esed’i kendi gömleği ile kefenledi. Onun lahdine yattı ve onun için hayır dua etti” şeklindedir.

Hâkim’in rivayetinde ise, Hz. Peygamber’in kabrin içinde yapmış olduğu dua kısmı bulunmamaktadır. Hadisin sonunda da “Cibril bana Rabbimden haber verdi ki

O, cennet ehlindendir ve Allah Teâlâ yetmiş bin meleğe ona salat etmesi için emir verdi” ziyadesi vardır.

Elbâni, Heysemî’nin değerlendirmelerini naklettikten sonra şu açıklamayı yapmaktadır: “Taberânî ve Ebû Nuaym’in tariki, kendisinin de dediği gibi teferrüd eden Ravh b. Salâh’tan dolayı zayıftır. İbn Adî, İbn Yunus, Dârekutnî373 ve İbn Mâkûlâ374 onu zayıf saymıştır. Yani Ravh’in zayıflığında ittifak vardır. Bazıları bu hadisi İbn Hibban ve Hakim’in tevsikine güvenerek kuvvetlendirmeye çalışmaktadır. Lakin bu ikisinin tesâhülü malum olduğundan dolayı tearruz anında cerh lafızları kapalı bile olsa tevsiklerinin bir değeri yoktur. Bilindiği gibi senette zayıf biri olduğunda -şayet mütabiî yoksa- hadis zayıftır. Sonra da şöyle diyorlar: ‘Bu hadis zayıf olsa bile şedidü’z-za’f değildir. Nitekim muhaddisler ve fakihler de şedidü’z-za’f olmayana zayıf hadislerle terğîb ve terhîb konularında amel etmek caizdir.’ Bu iddia da yanlıştır. Çünkü bu hadiste terğîb ve terhîb de söz konusu değildir”.375

Elbânî’nin değerlendirmelerine bakıldığında o, hadisin Ravh b. Salâh’dan dolayı zayıf olduğunu ve eğer mütabiî yoksa hüccet olamayacağını iddia etmektedir. Ancak Hâkim ve İbn Ebî Âsım’ın376 rivayetlerinde Ravh b. Kasım bulunmamaktadır. Hâkim’in sahih olarak rivayet ettiği bu hadise Zehebî herhangi bir değerlendirme yapmamaktadır. Hâkim’in senedini incelediğimizde rical âlimlerinin şu değerlendirmeleri yaptığını görmekteyiz:

371 Heysemî, Mecme’u’z-Zevâid, IX, 414. 372 Heytemî, el-Cevheretü’l-Münazzam, s.150. 373 Dârekutnî, el-Mü’telif ve’l-Muhtelif, II, 77. 374 İbn Mâkûlâ, el-İkmâl, V, 15.

375 Elbânî, Tevessül, 102.

86 Bekir b. Muhammed el-Haddâd: Hâfız, salih, fâzıl, ibadete düşkün takva sahibi birisiydi.377

El-Hasen b. Ali b. Şebîb el-Ma’merî, sadûk ve hâfızdır. İbn Abdân onun hakkında “Dünyada onun gibi hadis bilen başka bir kimse görmedim” demektedir.378

Abdurrahman b. Amr b. Ceble el-Bâhilî: İbn Ebî Hâtim, Ebû Hatim’den naklen “Babama Abdurrahman b. Amr’ı sordum onun için ‘şeyh ve saduktur’ dedi” demektedir.379

Zübeyr b. Saîd el-Kureşî: İbn Adî380 ve İbn Hibbân onun hakkında “sika” demiştir.381 Yahya b. Maîn ’de onun için bir keresinde “leyse bi şey”382 bir keresinde

de “sika” demiştir.383

Sonuç olarak hadisin senedinden bulunan Ravh b. Salâh ihtilaflı birisidir. Onun için sika diyenler olduğu gibi zayıf diyenlerde olmuştur. Hadisin diğer ravilerinin sika olması hususunda herhangi bir ihtilaf yoktur. Bununla beraber senedinde Ravh b. Salâh olmayan tarikler de vardır. Hadis zayıf sayılsa bile mütabi ve şahitleri bulunmaktadır.