• Sonuç bulunamadı

4. BÖLÜM: ARAŞTIRMANIN BULGULARI

4.4. Etnik Kimlikler Arası Sosyal Güven

Farklı kültürel değerlerin birlikte barış içinde yaşayabilmesini sağlayan değerlerin başında güven gelmektedir. Güven bir toplumun bütün kurumlarıyla birlikte ileriye doğru gelişmesini sağlamaktadır. Genel olarak güven iki şekilde ele alınmaktadır. İlki halk ile yönetici kesim arasında oluşan güven bağını ifade eden siyasal güvendir. İkicisi ise bir toplumdaki bireyler arasında oluşan güven ilişkisini tanımlayan sosyal güvendir. Bu anlamda sosyal güven farklı bireylerin birbirine güvenerek ortaklaşa oluşturdukları dayanışmayı ifade etmektedir. Bir toplumun gelişmesi için siyasal güven tek başına yeterli olmamaktadır. Aynı zamanda bir toplumdaki kültürel farklılıkların birlikte yaşamasını sağlayan sosyal güvenin de tesis edilmesi gerekmektedir. Güven ayrıca bir toplumdaki sosyal sermayenin temelini de oluşturmaktadır (Can, 2015). Bireyler arasındaki güven duygusunun sağlanmasıyla meydana gelen sosyal sermaye Putnam’a göre bireyler arasındaki uyumlu ilişkiyi tarif etmektedir. Bu noktada sosyal sermaye bir toplumdaki bireyler arasındaki karşılıklı güven duygusunu meydana getiren sosyal güvenin inşa edilmesini de sağlamaktadır (Aktaran: Can, 2015). Bu çalışmada farklı kültürlerin birlikte yaşaması ele alındığından bu temanın konusunu sosyal güven oluşturmaktadır. Türk-Kürt kesiminden bireylerin genel olarak birbirlerine güven duyup duymadıkları sorulmuştur. Bu soruya yönelik olarak görüşmeci Ömer V. Kürt arkadaşlarına güvendiğini ifade ederek şu şekilde açıklama yapmıştır:

“Kürt arkadaşlarıma güveniyorum. Benim baya Kürt arkadaşım var. Muhsin diye bir arkadaşım vardı. Hemen evimizin karşısında kahvehane açmıştı. Biz onunla canciğerdik. Ben kahvehaneye gidiyorum. Orada Kürt arkadaşlarım var. Bazen oyun oynuyoruz. Kahve içiyoruz. Her zaman yanına uğrardım. Bir de asker arkadaşım Kürt’tü hala görüşürüz, hala gidip geliyoruz. Bürokrat kesiminden de bir müdürümüz vardı çok iyi bir insandı. Onunla da tanışırız” (Ömer V, 61, Lise, Türk).

Güven noktasında görüşlerini ifade eden başka bir görüşmeci Fatih Y. Güven olgusuna kişisel olarak baktığını belirtmiştir. Bu anlamda tanıdığı Kürt arkadaşlarına

karşı güven duyduğunu ifade ederken genel anlamda kürtlere karşı bir güven duymadığını söylemektedir.

“Kişisel bazda güvendiğim birçok arkadaşım var. Mert, delikanlı olurlar. Bu konuda bir sıkıntım yok. Ama işte genel anlamda bakacak olursak güvenim yok. Niye yok başta lider olarak kimi tutuyorlarsa onların peşinden gidiyorlar. Gittiği yolun yanlış olduğunu bilmiyorlar. Bu açıdan toplumsal olarak güvenim yok ama tanıdığım arkadaşlarım var. Onlarla hiçbir sıkıntım yok. Aramızdaki dostluğumuz baya iyi onlara güveniyorum” (Fatih Y, 40, Lise, Türk).

Fatih H’ye benzer bir açıklamayı da İlhan K. yapmıştır. İlhan K. güven olgusuna kişisel olarak baktığını söyleyerek bu noktada Türk-Kürt ayrımı yapmadığını ifade etmiştir. Bu anlamda hem güvendiği hem de güvenmediği Kürtlerin var olduğunu vurgulayarak aynı durumun Türkler için de geçerli olduğunu belirtmektedir.

“Hani benim Kürt arkadaşlarım oldu. Şahsi olarak benim ailemde çok Kürt akrabalarım olmadı. Ama üniversite hayatımda çok iyi Kürt arkadaşlarım vardı. Kendini geliştirmiş, dünyayı berrak bir gözle görebilen arkadaşlarım vardı. Güvende genellikle kişisel durumlara bakarım. Yani bu sadece Kürtlere yönelik bir şey değil. Güvenmediğim Kürt’te olabilir. Güvenmediğim Türk’te olabilir. Burada bir ayrım yapmıyorum. Yani bir Türk bana bir kazık atabilirken bir Kürt hayli hayli iyi davranabilir. Yani ben burada insanın özüne bakarım” (İlhan K, 43, Lisans, Türk).

Başka bir görüşmeci Abdullah H. güven noktasında inançsal değerlere önem verdiğini belirtmektedir. Bu anlamda Müslüman olan Kürtlere güven duyduğunu ama Ermeni asıllı olan Kürtlere güven duymadığını ifade etmektedir.

“Ben Müslüman Kürtlere güveniyorum. Sadece Ermeni Kürtlere güvenmiyorum. Bugün Müslüman Kürtlerden hiçbir zaman zarar gelmez. Biz beraber namaz kılıyoruz. Beraber oruç tutuyoruz. Beraber bayram kutluyoruz. Müslüman Kürtlere bu anlamda her şeyimi itimat edilebilirim. Benim

çocukluktan beri Kürt arkadaşlarım var. Yani hiçbir sıkıntım olmadı. Onlarla iç içeydik. Onlara güveniyorum” (Abdullah H, 58, Lisans, Türk).

Bu aşamaya kadar görüşülen çoğu Türk görüşmeci güven olgusunu kişisel olarak ele almaktadır. Güven oluşumunda en önemli şey karşılıklı tanınmadır. Farklı etnik yapılara sahip bireylerin birbirleriyle tanışmaları ve yüz yüze ilişki kurmaları neticesinde karşılıklı olarak olumsuz yargıların ortadan kalktığı görülmektedir. Bu tanınmanın olumlu etkisi sahada da varlığını sürdürmektedir. Türk görüşmecilerin neredeyse tamamı tanıdıkları Kürt arkadaşlarına güven duyduklarını ifade etmişlerdir. Oysa sahada görüşülen Türk görüşmecilere konuşma esnasında yöneltilen genel olarak Kürtlere güveniyor musunuz? Sorusuna verilen cevabın olumsuz olduğu görülmektedir. Yani kişisel bir güven varken toplumsal olarak güven görülmemektedir. Kürtlere karşı genel olarak oluşan güven eksikliğinin nedeni toplumda yaşanan siyasal kargaşa ve dinsel inanç farklılıklarıdır. Siyasal kargaşa dediğimiz şey doğuda yaşanan şiddet olaylarının etkisinin halka mal olmasıdır. Bu durum insanların düşüncesinde Kürtlere karşı bir ön yargının ve mesafenin oluşmasını sağlamaktadır. Dinsel inanç ise aynı dine mensup etnik yapılar arasında güven sorunu yokken farklı inanç mensupları arasında güven sorununun olduğu görülmektedir. Yani Abdullah H’nin (Türk) Müslüman Kürtlere güvendiğini ama Ermeni Kürtlere güvenmediğini söylemesi bu duruma açıklık getirmektedir. Bu noktadan sonra Kürt kesiminden görüşmecilere Türklere karşı güven duyup duymadıkları sorulmuştur. Bu anlamda görüşülen Zehra İ. iki kesimden de birçok arkadaşının olduğunu belirterek bazı durumlarda Kürt arkadaşlarından çok Türk arkadaşlarına güvendiğini vurgulamıştır. Aynı zamanda güven olgusunun etnik yapıya göre ayrıştırılmaması gerektiğini dile getirerek kişisel bir olgu olarak ele alınması gerektiğini ifade etmiştir.

“Birçok Türk arkadaşım var. Birçoğuna da bazen Kürt arkadaşlarından daha çok güvenim vardır. Yani bu güven noktası aslında daha çok Türk ve Kürt gibi ayrıştırılmaması gereken bir durum. İnsanın kendi özelliğine, yapısına, insanlığına bağlı olan bir şeydir. Kürtlerden de hiç güvenemediğim var.

Türklerden de hiç güvenemediğim var. Kişinin kendi şahsı ile alakalı bir durumdur” (Zehra İ, 45, ilkokul, Kürt).

Zehra İ’ye benzer bir açıklamayı da Muhammed Ş, yapmıştır. Güven noktasında insanlar arasında ayrım yapmadığını belirtmiştir. Güven ilişkisinde tanınmanın önemli olduğunu söyleyerek tanıdığı insanlara karşı güven duyduğunu ifade etmiştir.

“Böyle bir soruyu hiç kendime sormadım. Çünkü karşındakini bu Türk mü? Bu Kürt mü? Şeklinde bir ayrım yapmıyorum. Yani tanıdığım bir insansa elbette güvenebilirim. Kişisel bakıyorum. Ama şu da bir gerçektir ki ne kadar bunu söylesem de misal veriyorum farklı bir şehre gittiğimde bir Kürt’ü gördüğüm zaman çok tanımadığım halde ister istemez insan bir sıcaklık duyabiliyor. Ama bu ırksal bir şey değildir. Hemşerilik ilişkisinden dolayıdır. Karşıdakini tanıyorsam her şekilde güvenirim. Yani kişisel olarak güvendiğim Türk arkadaşlarım da var” (Muhammed Ş, 26, Lisan, Kürt).

Faklı etnik yapılar arasındaki güven olgusunu farklı bir çerçeve değerlendiren Selami E, bir toplumda güven duygusu olmaksızın birlikte yaşanmayacağını ifade etmiştir. Özellikle güven olgusunu yaptığı ticaretle ilişkilendirerek açıklamaya çalışan Selami E. karşıdaki insanın ne düşündüğüne bakılmaksızın güvenilmesi gerektiğini belirtmiştir. Çünkü bu karşılıksız güven olmadan satış yapamayacağını dile getirmiştir. Akabinde son zamanlarda artan milliyetçilik akımının etkisiyle toplumsal güvenin azaldığını belirterek bu durumu şu şekilde açıklamıştır:

“Ben yaklaşık olarak 1996’dan beri ticarete başlamışım. İnanın şunu özellikle ifade etmek istiyorum. Bunu sadece Türk ve Kürt açısından söylemiyorum. Bir toplumda eğer karşılıklı güven olmazsa senin yaşama şansın da bu anlamda sıfırdır. Dolayısıyla karşıdaki insan ne düşünür ben onu bilemem. Çünkü insanın içini okuyamazsın. Adam senin yüzüne güler, sana kendini güzel gösterir. Ama adamın içinde ne var onu bilemezsin karşındakine güvenmek zorundasın. Ne yazık ki şöyle üzücü bir şey de var. Son zamanlarda özellikle milliyetçiliğin tavan yapması toplumsal güveni zedelese de yine de güven

olmazsa hayat olmaz. Bu anlamda kişisel olarak da toplumsal olarak da birbirimize güvenmek zorundayız. Bu bir zorunluluktur. Ben burada iş yapıyorum. Adam geliyor malzeme istiyor borç olarak. Adamı tanımıyorsun, etmiyorsun. Şimdi malzeme vermezsen satış yapamazsın. Dolayısıyla karşıdakine güvenmek zorundasın. Yani Adam bana güvenip gelip malzeme istiyorsa ben de ona güvenmek zorundayım” (Selami E, 46, Lise, Kürt).

Farklı etnik yapılar arasındaki karşılıklı güven duygusundan yola çıkarak genel toplumsal güven olgusunu betimleyen Niyazi S’ye göre siyasi güçlerin topluma etki etmesiyle toplumsal sorunlar oluşmaktadır. Bütün bu siyasi müdahalelere rağmen toplumsal alanda yine de bir güven ortamının var olduğunu söylemiştir. Bu siyasi güç olmaksızın Türkler ve Kürtler arasında toplumsal bir kargaşanın meydana gelemeyeceğini ifade etmiştir.

“Türkler ile Kürtler arasında siyasi çomak sokmaları devre dışı bırakırsam aslında ciddi bir şey yok. Kavga ve güvensizlik ortamı yok. Yukarı Mahalle Kürt aşağı mahalle Türk her an kavgaya hazır. Böyle bir şey çok şükür yok. Vatandaş Cephesinde böyle bir tehlike söz konusu değil. Ama çomak sokulması ile beraber bunlar maalesef devreye giriyor. Yani Bunu da maalesef idare eden istihbarat güçleri, siyasi eğilimli güç çevreleridir. Türkiye'de Dersim olayları, Maraş olayları vesaire… Bunların her birinin planlı olduğu ve istihbarat örgütleri tarafından organize edilip devreye sokulduğunu hepimiz biliyoruz. Türkiye'de işte Türk Mahallesi'nin Kürt Mahallesi'ne saldırması veya saldıracağını zannetmiyorum. Ama birileri kışkırtırsa belki çok lokal olabilir. Ama genel bir şey yine beklemiyorum. Bu anlamda bence karşılıklı bir güven ortamı vardır.” (Niyazi S, 49, lisans, Kürt).

Farklı etnik yapılar arasındaki karşılıklı güven olgusunu Kürt görüşmeciler de Türk görüşmeciler gibi kişisel bir olgu olarak ele almışlardır. Bu anlamda karşılıklı güven noktasında bireysel ilişkilerin ve tanışmanın önemli bir etkiye sahip olduğunu belirtmişlerdir. Kürt görüşmeciler genel olarak Türklere karşı güven duyduklarını ifade etmişlerdir. Karşılıklı güven noktasında Kürt görüşmecilere oranla Türk görüşmecilerin daha temkinli davrandıkları gözlenmiştir. Yani Kürt görüşmecilere

genel olarak Türklere güveniyor musunuz? Sorusu yöneltildiğinde rahatlıkla evet cevabı verilirken aynı sorunun tersi Türk görüşmecilere yöneltilirken daha çok kararsız kaldıkları gözlenmiştir. Bu anlamda Türk görüşmeciler uzun süre düşündükten sonra koşullu olarak evet cevabını vermişlerdir. Bu durumun en önemli nedeni ise toplumsal alanda meydana gelen şiddet olaylarının etkili olduğu görülmektedir. Ayrıca siyasi güç çevrelerinin müdahalesiyle toplumda güven duygusunun azaldığı ve toplumsal çalkantıların ortaya çıktığı Niyazi S. (Kürt) tarafında dile getirilmektedir. Nitekim Dersim ve Maraş olaylarının meydana gelmesi böyle bir müdahalenin sonucu olduğunu belirtmektedir. Bu müdahale sonucunda Akçakaya’nın da ifade gibi Maraş’ta insanlar arasında sağ-sol kutuplaşması meydana gelmiştir. Maraş’ta Alevilerden ve Kürtlerden oluşan solcu grupla sağcı-muhafazakâr grup arasında çatışmalar vuku bulmuştur. Bu çatışmalar sonucunda çoğu solcu kesim şehri terk etmek zorunda kalmıştır. Böylelikle şehrin yapısı tek düze hale gelmiştir. Çatışmalar sonucunda Maraş’ta Kürtler ve Aileviler toplumsal alanda öteki konumuna düşmüşlerdir (Akçakaya, 2016: 389). Cereyan eden bu olumsuz durumlara rağmen yapılan değerlendirmeler çerçevesinde genel anlamda seviyesi düşük olmakla beraber toplumsal alanda bir güven duygusunun hala var olduğu görülmektedir.

Bu aşamadan sonra toplumsal güven olgusunu daha özel anlamda ölçmek için görüşmecilere çeşitli sorular sorulmuştur. Bu noktada karşılıklı olarak iki tarafa da (Türk-Kürt) birbirleriyle ortak bir ticaret yapmak isteyip istemedikleri sorulmuştur. Özel bağlamda Türk görüşmecilere Kürt bir arkadaşınızla beraber ortak bir ticaret yapar mısınız? Sorusu yöneltilmiştir. Bu soruya yanıt veren görüşmeci Fatih Y. ortaklaşa iş yapma konusunda insanın etnik yapısının önemli olmadığını belirterek güvendiği kişilerle ortaklaşa iş yapabileceğini ifade etmiştir.

“Ortak bir iş yaparım. Niye yaparım? Güvendiğim için yaparım. Yani illaki Kürt olması şart değil başka bir vatandaş da olabilir. Amerikalı da olabilir. Güveniyorsam, tanıyorsam her türlü ortak iş yaparım. Etnik yapıyla hiç alakası yok. Benim nezdimde olmaz yani Kürtler arasında çok iyi insanlar var. Yanlış yapandan da var. Irka bağlı bir şey değil insanlığına bağlı bir şeydir.

Bir taraftan baktığında bana çok yanlış yapan Türk arkadaşım da var. Ticarette kazık atan eniştem de var. Yani bu Türk ırkına bağlı bir şey olsaydı yapılmaması gerekirdi. Onun için güvendiğim insanla yaparım”(Fatih Y, 40, Lise, Türk).

Benzer bir açıklamayı da Abdullah H, yapmıştır. Ortaklaşa iş yapmada etnik farklılıkların önemli olmadığını söyleyerek daha çok insanın ahlak yapısının önemli olduğunu vurgulamıştır. Bu anlamda eskiden bir Kürt arkadaşıyla beraber ortak bir iş açtığını belirterek tanıdığı, bildiği ve güvendiği herkesle ortaklaşa iş yapabileceğini ifade etmiştir.

“Ben zaten yapmışım. Sivaslı Kürt arkadaşımla birlikte ortaklaşa iş yaptım. Yani biz birlikte giysi mağazası açtık. Herkesle birlikte ortak iş yaparım. Yani onlarla bağdaşırım. Türk de olsa Kürt de olsa fark etmez. Bu anlamda tanıdığım insanlar olması lazım. Yani güveniyorsam niye Kürt'le ortaklık yapmayayım? Yaparım. Tabi ki burada Türk mü Kürt mü diye bakılmaz. Dürüst insan her yerde dürüsttür. Ben buna dikkat ederim”(Abdullah H, 58, Lisans, Türk).

Güven olgusuna kişisel olarak baktığını belirten İlhan K. ortaklaşa iş yapmada karşı tarafın ırkının veya mensubu olduğu dininin önemli olmadığını ifade ederek kişisel olarak ticaret ahlakının daha önemli olduğunu vurgulamıştır.

“Güvendikten sonra yaparım. Hani burada ırksal olarak bir önyargım yok. Karşıdaki kişi Çerkez de olabilir, Türk de olabilir, Kürt de olabilir güvene bağlı bir şeydir. Güveniyorsam yaparım. Burada ben insanlığına bakarım. Irkına değil. Ahlakına bakarım. Ticari ahlakı var mı yok mu ona bakarım. Yani şuan diyorlar ki Yahudilerin ticaret ahlakı çok iyi yani ben bir Müslümanım eğer onların ahlakı iyi ise onlarla bile yaparım. Yani bende böyle bir önyargı yok. Ben kişisel olarak bakıyorum (İlhan K, 43, Lisans, Türk).

Güven noktasında fikirlerini beyan eden Türk görüşmeciler Kürtlerle ortaklaşa iş yapabileceklerini ifade etmişlerdir. Bu açıdan bakıldığında ortaklaşa iş kurmadaki kriterin ırk olmadığı açıkça görülmektedir. Ancak ortaklaşa iş yapmada karşı tarafın

tanıdık veya güvenilir olması öncelikli tercihler arasında yer almaktadır. Bu anlamda güven olgusunu kişisel çerçevede değerlendirmektedirler. Ortak iş yapma noktasında Türk görüşmeciler karşı tarafın tanıdık olmasını kıstas alarak önceki soruya göre daha rahat bir şekilde evet ortaklaşa iş yaparım dedikleri gözlenmiştir. Yani genel anlamda Kürtlere güveniyor musunuz? Denildiğinde kısmi olarak evet diyen Türk görüşmecilere ikinci bir soru olarak Kürt bir arkadaşınızla ortaklaşa bir iş yapar mısınız? Şeklinde bir soru sorulduğunda rahatlıkla evet dediği görülmektedir. Bu durum genel toplumsal güven düzeyinin kişisel güven düzeyinden düşük olduğunu göstermektedir. Daha sonra aynı soru tersine çevrilerek Kürt görüşmecilere yöneltilmiştir. Bu noktada fikirlerini beyan eden Muhammed Ş. kendisi için iş kriterlerinin önemli olduğunu belirterek karşı tarafın etnik yapısının önemli olmadığını vurgulamıştır. Bu anlamda güvendiği her insanla ortaklaşa iş yapabileceğini ifade etmiştir.

“Kriterlerine bakarım. Bir Türk olduğu için değil. İş kriterlerime uyarsa muhakkak berber çalışabilirim. Bu kriterlerim içerisinde Türk olup olmayacağı da yok. Yani Kürt olacak diye bir şey de yok. Tamamıyla bu olaya kişisel bakıyorum. Karşıdakini tanımam, güvenmen yeterli olabilir. İş kurduğumuzda sorumluluk üstlenebilecek biri olması yeterlidir” (Muhammed Ş, 26, Lisan, Kürt).

Benzer bir açıklamayı da Zafer T. yapmıştır. Ortaklaşa bir iş yapma konusunda karşı tarafın ırkının kesinlikle önemli olmadığını belirterek güvenilir bir insan olmasının yeterli olabileceğini söylemiştir.

“Eğer ben bir iş yapacaksam ve bu işte ortaklık gerektiren bir iş ise ortaklaşa yaparım. Yani ortaklıkla birlikte bir verim elde edilecekse ve bir kişinin altında kalkamayacağı bir durumsa ve bir ortaklık gerektiriyorsa güven endeksli düşünürüm. Karşımdaki adama güveniyorsam yaparım. Bu anlamda karşıdaki adamın damarlarında dolaşan kan beni hiç alakadar etmez. Belki ortaklaşa iş yapmada akrabalık ön planda olabilir. Ama bu durum etnikle alakalı değildir. Yani birlikte iş yapma noktasında etnik köken aklıma bile gelmez” (Zafer T, 41, Lisans, Kürt).

Ortaklaşa iş yapma konusunda daha çok doğu insanını tercih ettiğini ifade eden Yasin C. coğrafyanın insan üzerindeki etkisinden dolayı doğu insanının daha güvenilir olduğunu belirtmiştir.

“Ben genellikle Kürtleri tercih ediyorum. Bu tür durumlarda aksilikler de oluyor ama bu kişisel tercih diyebilirim. Bu kimlikten kaynaklanabilir, yaşadığı coğrafyanın insanın karakteri üzerindeki etkisi olabilir. İbn-i Haldun’un söylediği gibi iklimin insanların karakterleri üzerinde bir etkisi vardır. Bundan dolayı Doğu kökenli arkadaşlar daha çok sözünde durur. Kanısı var bende batıdaki insanlar daha çabuk cayabiliyor. Hemen bir zorluk gördü mü geri adım atabiliyor. İşi kıvırma şekline dönüştürebiliyor. Dönüşüyorlar da”(Yasin C, 48, lisan, Kürt).

Buraya kadar görüşülen Kürt görüşmecilerin aksini düşünen Osman G, Türklerle nadiren ortaklaşa iş yapabileceğini ifade etmektedir. Böyle düşünmesinin nedenini ise yakın akrabalarının yaşadığı olumsuz bir olayı anlatarak açıklamaya çalışmaktadır.

“Çok nadir. Aydın, demokrat, Sosyalist olsa olabilir. Yine de temkinli yaklaşıyorum. Benim amcamın çocukları Türklerle birlikte Konya'nın merkezinde ortaklaşa bir iş açtılar. Zaman içerisinde amca çocuklarımın kıçına tekmeyi koydular. Amcamın çocukları şimdi ayak işlerinde çalışıyorlar. Onlar da patron oldular. Her şekilde kaşığı kendi ağzına yeltendirme gibi bir düşünce var” (Osman G, 56, İlkokul, Kürt).

Güven noktasında düşüncelerini dile getiren Kürt görüşmeciler de Türk görüşmeciler gibi ortaklaşa iş yapma noktasında etnik yapının önemli olmadığını ifade etmişlerdir. Ortaklaşa iş kurmada iki kesiminde karşı tarafın tanıdık veya güvenilir olmasına dikkat ettikleri görülmektedir. Görüşülen Kürt görüşmecilerden Yasin C. ve Osman G. hariç diğer görüşmeciler Türklerle ortaklaşa iş yapmaya olumlu baktıklarını ifade etmektedirler. Bu anlamda iki kesim arasında ortaklaşa iş kurmada bir güven eksikliğinin olmadığı görülmektedir. Bu aşamadan sonra iki kesim arasındaki güven algısını daha da anlamak adına iki tarafa karşılıklı olarak

(Türk-Kürt) bir arkadaşınızı ailenizle tanıştırır mısınız? Şeklinde bir soru yöneltilmiştir. Bu soruya yönelik olarak İsmail A, Kürt arkadaşlarını ailesiyle tanıştırdığını ifade ederek aynı zamanda kendisinin de Kürt arkadaşlarının evine misafir olduğunu söylemiştir.

“Tanıştırırım tabi. Hatta burada öğrenciyken dört arkadaşımı aldım. Eve götürdüm. Bu arkadaşlardan ikisi Kürt’tü ikisi de Türk’tü. Tabi evde tanıştırırken üniversiteden arkadaşlarım dedim. Orada nereli olduklarını söylemedim. Kürtler diye değil, önemsiz olduğu için söylemedim. Ben de Siirt ve Bitlis tarafına gittim. Kürt arkadaşların evine misafir oldum. Bu anlamda hiçbir sıkıntı yok” (İsmail A,30, Lisans, Türk).

Görüşme esnasında Türkiye’nin birçok yerinde görev yaptığını ifade eden Nurettin Ç. gittiği her yerde Kürt komşularının veya arkadaşlarının bulunduğunu söylemiştir. Bu anlamda güvendiği, tanıdığı Kürt arkadaşlarını evine davet ettiğini belirtmiştir.

“Diyarbakır'da görev yaptığım sürede orada ailemle tanıştırdığım arkadaşlarım oldu. Yani ben orada elbette tanıdığım ve güvendiğim kişileri evime çağırdım. Bilmediğim bir insanı da evime getirmem. Mesela ben Datça’da bir süre kaldım. Orada da Kürt komşularım vardı. Gündüz ben işe gidiyordum. Benim hanım onlara giderdi. Onlar da bize gelirdi. Beraber yemek yaparlardı. Hiçbir sıkıntı da yoktu” (Nurettin Ç, 59, Ön lisans, Türk).