• Sonuç bulunamadı

4. ANALİZ

4.2. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutumunun Belirleyicileri (TCTB)

4.2.2. Medeni Durum

4.2.2.1. Erken evlilik

Türkiye’de kadınlar için ilk evlenme yaşı, TÜİK verilerine göre 24,6’ya yükselmiştir. İşe yerleşmek için öğrenim hayatının liseden sonra devam etme zorunluluğu, bu durumun temel nedenleri arasında sayılabilir. Yetişkin sayılma kriterleri arasında yer alan, öğrenim hayatının tamamlanmış ve bir işe yerleşmiş olma koşullarının günümüz dünyasında ancak üniversite hayatının tamamlanmasından sonra yani en erken 21 yaşından sonra mümkün olduğu görülmektedir (Aydın ve Baran 2010).

Adölesan dönemde yapılan evlilikler, kadınların öğrenim ve iş hayatının sağladığı olanaklardan mahrum kalmasına gerekçe oluşturmaktadır. Katılımcıların çoğunluğunun K11, K16, K17,K19 öğrenim hayatına ve ardından çalışma yaşamına devam etmek istedikleri anlaşılmıştır. Ayrıca A grubundaki katılımcılar, kendilerine yöneltilen soruya cevap olarak küçük yaşta yapılan evliliklerde farkındalığın düşük olması nedeni ile eşler arasında sağlıklı ilişkiler kurulamadığını bu nedenle en azından 22-23 yaşına kadar evlenilmemesinin daha doğru olacağını belirtmişlerdir. B grubundaki katılımcılardan eğitimi halen devam etmekte olan K13 de A grubundaki katılımcılar gibi düşünmektedir.

Eğitim hayatlarına devam eden adölesanlar, erken yaşta evliliğe karşıt görüş bildirmiştir. Çeşitli sebeplerle eğitim hayatlarını sonlandırmış ve imam nikâhı ile evlenmiş olan 6 katılımcının tümü ailelerinin evlenmelerine onay vermediğini ifade etmiştir. Bu katılımcılar, erken yaşta evlenme kararının “kendilerine ait olduğunu” vurgulayarak, “ailelerin küçük yaşta evlendirdiği kızlardan farklı olduklarına” dair inançlarını dile getirmiştir. Bu ifadenin, adölesan döneme özgü ben merkezli düşünmeden kaynaklandığı düşünülebilir. Adölesanlar kendi kararını alma, öğüt ya da

önerilere kapalı olma ve kendi bildiğini uygulama eğilimleri doğrultusunda erken evliliğe karar verebilmektedirler.

Ergenlik dönemindeki erken evliliklerin bir diğer nedeni eğitim hayatından kopmadır. Adölesanların okulu bırakmaları, akademik başarısızlık, akranlarla ve öğretmenlerle ilişkiler, ekonomik sorunlar gibi farklı nedenlerden kaynaklanmaktadır (Taylı 2008). Aile Yetersiz Sosyallesme Kuramı’na (Poor Family Socialitation Model) göre çocukların okulu bırakma nedenleri arasında anne babanın eğitim seviyesinin düşük olması, okulu terk etmiş olmaları, çocuklarının akademik başarısını önemsememeleri, beklentilerinin düşük olması, aile üyeleri arasındaki sorunlu ilişkiler, ailelerin parçalanmış olması, çocukların okul bırakma nedenleri arasında sayılmaktadır. Katılımcılardan K12, K14, K15, K17, K18’in okulu bırakmalarında belirtilen ailevi nedenlerden bazıları söz konusudur. Evli katılımcılar kendilerinin evlenmeyi istediğini söylese de aile yapılarına baktığımızda sorunlu aile yapılarına sahip oldukları görülmektedir. K12 ve K18 babalarının eve gelmediğini bu nedenle bir arada yaşamadıklarını, annelerinin çalıştığını, K15 birlikte yaşadığı üvey babası ile anlaşamadığını ve evi terk ettiğini, K20 maddi sorunlar nedeni ile okulu bırakarak çalışmaya başladığını, K14 ise babasının cezaevinde olduğunu söylemiştir. Evli olan bu katılımcıların bu sebepler nedeni ile yaşadıkları evden ve yaşamlarından memnun olmadıkları ve evlenerek bunlardan kurtulabileceklerini düşündükleri söylenebilir.

Erken evliliğin bir başka nedeni yaşanan cinsel birliktelikler ya da maruz kalınan cinsel saldırılardır. Örneğin erkek arkadaşının cinsel saldırısına uğradığını ve hamile kaldığını belirten K17 bir başkası ile nişanlanmış ve evlenmeyi planlamaktadır. K17 görüşmede annesi ve babası boşanınca sorumluluklarının artması nedeni ile okulu bırakmak zorunda kaldığını aslında eğitimine devam etmeyi ve çalışmayı isteğini belirtmiştir. Gelinen noktada isteğe bağlı ya da zorla yaşanan cinsel birlikteliklerin erken evlilik yolunu açtığı ve bunun da adölesan kadının yaşam akışını ve amacını tamamen değiştiğini söylemek mümkündür.

Katılımcılar, Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramına göre “kimlik kazanmaya karşı rol karmaşası” dönemi özellikleri sergilemektedirler. Toplumsal cinsiyet rolleri ile özdeşleşme çabası, yetişkinliğe giden yolda adölesanların sergilemeleri gereken gelişim görevlerindendir. Erken evliliklerin nedenlerinden biri yetişkin rollerini üstlenmeye çalışan adölesanların toplumsal cinsiyet rolleri ile özdeşleşme gayreti

olabilir. Diğer yandan adölesanların, kimlik kazanma sürecinde yaşadıkları deneyimlerle ilişkili olarak benlik saygılarının azalabileceği, örneğin erken ergenliğe girmiş kadınların olumsuz beden imgesine sahip olabilecekleri yapılan çeşitli araştırmalarla gösterilmiştir (Derman 2008). Kendilerine ilgi gösteren erkeklerden etkilenerek, memnun olmadıkları ebeveynlerinden ya da yaşamlarından uzaklaşmak adölesan kadınlara Marcia’nın ters kimliklenme yaklaşımına benzer biçimde cazip geliyor olabilir (Morsümbül ve Uçar 2017). Bu savı doğrular nitelikte bir çalışma Yiğit tarafından Niğde İlinde yapılmıştır. “Erken Evlilikleri (Çocuk Evlilikleri) Yeniden düşünmek: Erken Evliliklerin Kavramlaştırılmasına Yönelik Nitel Bir Araştırma” isimli çalışmasında Yiğit, ailelerinden memnun olmayan, aile içi şiddet mağduru kadınların evliliği kaçış olarak gördüklerini belirlemiştir. Erken evlenen kadınlar bu süreçte evden kaçmakta ya da intiharla ailelerini tehdit etmekte, anne ve baba da başlangıçta kabul etmese de sonra toplum tarafından da kabul gören bu evliliğe razı olmaktadır. Erken evlenen kadınların, ailelerinin yoksulluğundan, aile içi şiddetten uzaklaşmak istedikleri, ilgi ve sevgiye ihtiyaç duydukları belirlenmiştir (Yiğit 2016).

Türkiye Aile Yapısı Araştırması 2014 verilerine göre ilk evlilik yaşı 14’ ün altında olanların oranı % 3, 15-17 yaş arasında olanların oranı ise % 15’tir. Başka bir ifade ile 2011 yılında evli olan her beş kişiden birinin ilk evlilik yaşı 18’ den küçüktür. Yine 2006 ve 2011 verilerine göre Batıda (Ege, Marmara, Akdeniz) kendi kararı ile evlenenlerin sayısı, Orta ve Güneydoğu Anadolu’dan daha yüksektir. Benzer şekilde Batıda görücü usulü ve aile kararı ile evliliğin düşük, Orta ve Güneydoğu Anadolu’da ise yüksek olduğu görülmektedir (Turğut ve ark. 2014).

Türkiye’de erken evlilik hakkındaki “Çiçeklerin Kaderi” isimli nitel bir araştırmada katılımcıların kendi istekleri ile evlenmedikleri, aile büyükleri tarafından alınan karara uydukları belirlenmiştir. Ergöçmen ve Yüksel Kaptanoğlu’nun çalışmasında da 18 yaşın altındaki kadınların yarıya yakınının evlilik konusunda onayının alınmadığı ve ailelerin karar verdiği belirtilmiştir. Evlenmeye kendileri karar veren ya da kaçarak evlenen kadınlar arasında erken evlilik oranı % 20,6’ dır; bu nedenle erken evliliklerin çoğunlukla ailelerin kararı ile gerçekleştiği düşünülebilir (Kaptanoğlu ve Ergöçmen 2012). Bu çalışmada ise evli katılımcıların hiçbirinin ailesinin evlenmesini istemediği belirlenmiştir. Adölesan katılımcılar evlilik kararını, evlendikleri kişi ile birlikte aldıklarını söylemektedir. Kaptanoğlu ve Ergöçmen’in

doğudan batıya doğru gidildikçe sanayinin artması ve ekonominin gelişmesinin etkisi ile oluşan farklılık erken evliliklerde de kendisini gösterdiğini belirtmektedir.