• Sonuç bulunamadı

2. GENEL BİLGİLER

2.3. ADÖLESAN DÖNEMİ

2.3.5. Dünyada ve Türkiye’de Adölesan Gebelik Sorunu

Adölesanlar dünya nüfusunun % 30’unu oluşturmakta ve % 90’ı gelişmekte olan ülkelerde bulunmaktadır (Melekoğlu 2012). Dünyada 15-19 yaş grubu adölesanların doğurganlık oranları ortalama ‰ 43’tür.Afrika’da bu oran ‰ 115,Latin Amerika’da ise ‰ 101’dir.Adölesan gebeliği sadece gelişmekte olan ülkeler için mevzu bahis değildir. İngiltere’de ‰ 26, İrlanda’da ‰ 17 ve Amerika Birleşik Devletleri’nde ‰ 63’tür. Amerika gelişmiş ülkeler arasında adölesan gebelik ve doğum oranı hala en yüksek ülke olmaya devam etmektedir (WHO 2009). İsveç % 0,4, Fransa, Kanada, Finlandiya % 0,6, Japonya % 0,7, Almanya % 1,2, Belçika % 1,6, İngiltere % 1,7, Amerika % 3,9, Yunanistan % 5,5, Türkiye, % 15,5, Mısır % 15,9, Nijer % 61,9 (WHO 2000). Gelişmiş ülkelerde erken evliliklerin göçmenlerin yaşadığı bölgelerde fazla olduğu gözlenmiştir. Örneğin İngiltere’ de erken evlilikler üzerine yapılan araştırmalarda bu sorunun Hindistan, Pakistan ve Bangladeş’ten İngiltere’ ye yerleşen göçmenlerde var olduğu belirtilmiştir. Araştırmalarda göçmenlerin kabul ettiği sosyal ve toplumsal cinsiyet temelli davranış normlarının batının değerleriyle uyuşmadığı ve

erken evliliğin geleneksel kültür tarafından oluşturulan bir sorun olduğu göstermektedir (Burcu ve ark. 2015).

Yapılan araştırmalar kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmeleri ile ülkelerin gelişmişlik düzeyleri arasında doğrusal bir ilişki olduğunu göstermektedir. Tecavüz oranlarının yüksek olduğu Afganistan’da kız çocukları onlu yaşlarına gelmeden koruma amaçlı evlendirilmektedir. Hindistan’ın bazı bölgelerinde beş altı yaşlarındaki kız çocukları başlık parası için ya da aşiret gibi yapıların sürmesi için kendinden büyük erkeklerle evlendirilmektedir (Aydemir 2011). Çok sayıda kız çocuğu erken evlendirilerek öğrenim ve sağlıklı bir yaşam sürme hakkından mahrum edilmektedir. Bu da toplumdaki statüsü düşük kadının durumu da kötüleştirmektedir. Kuzey Etiyopya erken evliliğin nedenleri ebeveynler yaşlanmadan ve ölmeden kızların geleceğinin güvenceye alınması, akrabalık bağlarının güçlendirilmesi, bekâretin koruma altına alınması, ailenin statüsünün yükseltilmesi ve yine yetişkin olmuş evlenmemiş kız çocuğunun “ucuz, istenmeyen, özgür” şeklindeki etiketlenmelerinin önüne geçmektir (Dagne 1994).

Akpan’ın Nijerya’da yaptığı araştırmalarda ise erken evlilikler dine, kültüre ve geleneklere dayandırılarak açıklanmış, gelenekçi toplumlarda baskın ataerkil sistemin gereği olarak bu şekilde davranıldığı belirtilmiştir. Dünyada erken evlilik nedeni ile yaklaşık 82 milyon kız çocuğu eğitimlerini yarıda kesmekte, her yıl doğum yapan 14 milyon kız çocuğu gebeliğe bağlı ciddi sağlık sorunları ile karşılaşmaktadır (Mıhçıokur ve ark. 2010) Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) var olan olumsuz koşulların düzeltilmemesi durumunda ve bu eğilimlerin devamı halinde 2030 yılına kadar 15,50 milyon çocuk gelin olacağını ve bunun da katlanarak çoğalacağını belirtmiştir (UNFPA 2012).

Türkiye’ye bakıldığında erken yaşta evlilikler uzun yıllardan beri var olmasına rağmen toplumun çoğunluğu tarafından bir sorun olarak görülmemektedir. Evliliğin en önemi meşruluk kaynağı toplumsal mutabakattır (Mıhçıokur ve ark. 2010). Geleneksel toplum yapısı erken yaşta evliliğe normal gözüyle bakmakta ve kabul etmektedir. Türkiye’de bu sorunun Doğu Bölgesinde yoğunlukla yaşandığı düşünülmekte oysa aynı sorun tüm bölgeler için geçerli olmaktadır. 2002’ de yapılan evliliklerin % 25’ inin, 2003, 2004, 2005 ve 2006 yıllarında % 26 ’sının, 2007, 2008 yıllarında % 25’inin, 2009’ da % 24’ ünü, 2010’ da % 23’ ünün ve 2011’ de % 22’sinin 16-19 yaşa aralığında yapıldığı görülmektedir (Düzen ve Atalay 2014). UNİCEF 2014

verilerine göre 18 yaş altı evlilik oranı Türkiye’de % 14’tür. Kaptanoğlu ve Ergöçmen’ in çalışmalarına göre Türkiye’de 15 yaşından önce yapılan evliliklerin 1993’ den 2008’ e kadar % 18’ den % 11’e azaldığı, ayrıca 15 yaşından önce evlenenlerin oranı kırsal kesimde % 35’den %14’ e, 18 yaşından önce evlenenlerin oranı kırsal alanda % 63’de % 36’ya düşmüştür. Erken evliliğin en yoğun olduğu Doğu Anadolu 10 kadından 4’ ü ve Orta Anadolu hala 10 kadından 3’ü erken evlilik yapmış durumdadır (Kaptanoğlu ve Ergöçmen 2012).

Adölesan dönemde çocuk doğurmaya başlayanların yüzdesinin yaşla birlikte arttığı gözlenmektedir. Uluslararası Aile Planlaması Federasyonu (IPPF) üreme ve cinsel haklar bildirgesinde çoğu kadının pek çok farklı sebepler nedeni ile sağlık hizmeti alamamasından bahsetmektedir. Alınamayan üreme sağlığı hizmeti cinsel yolla bulaşan bulaşıcı hastalıklar ya da erken gebelikler şeklinde ortaya çıkmaktadır. On beş yaşında % 1 den az olan doğum oranının 19 yaşında olan kadınlar arasında % 13’e çıktığı görülmektedir (Melekoğlu 2012). Kırsal yerleşim bölgelerinde adölesan anneliğin yaygın olduğu görülmektedir. Kırsal bölgelerde % 9, kentsel alanlarda % 5 civarındadır. Adölesan doğurganlık düzeyi Doğu Karadeniz’de % 3, Orta Doğu Anadolu’da % 10 Aralığında olup bölgeler arasında belirgin farklılıklar görülmektedir. Adölesan doğurganlığın yüksek olduğu bölgelerden birisi % 9 ile Ege Bölgesi’dir. TNSA 2008 verilerine göre Türkiye’de Orta ve Doğu Anadolu Bölgesi hala en yüksek erken evliliklerin yapıldığı bölgelerdir. Üreme sağlığı hizmetlerine erişimle de bağlantılı olarak da bu oranlar değişim göstermektedir.

Ülkemizde kadınlarda ortalama ilk evlenme yaşı 2011’ de 23,3 iken 2015’ te 23,9 oldu. Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi veri tabanından elde edilen evlenme istatistiklerine göre 16-17 yaşında olan kız çocukların resmi evliliklerinin oranı toplam resmi evlilikler içinde 2014 yılında % 5,8 iken 2015 yılında % 5,2'ye düşmüştü.

Kız çocuklarının en fazla evlendiği il, % 15,3 oranıyla Kilis olmuştur. Bunu; % 15,2 ile Kars ve % 15,1 ile Ağrı takip etmiştir. Resmi evliliklerin en az olduğu iller sırasıyla; % 1 ile Tunceli, % 1,5 ile Rize ve % 1,6 ile Trabzon olmuştur.

70

Şekil 1. Kız çocukların resmi evlilik oranı, 2002-2015 Adölesan doğurganlık hızı, 2001-2015 Kaynak: (TUİK Dünya nüfus günü, 2016)

Ülkemizde, 15-19 yaş grubundaki canlı doğum oranı yani adölesan doğurganlık hızı, 2010’ da binde 34 iken, 2015 yılında binde 25 olmuştur. Diğer bir deyişle, 2015’te 15-19 yaş adölesanlardan her bin tane kadın başına 25 doğum düşmüştür. 2015 sonuçlarına göre adölesan doğumlarda baba olanların ise % 5,3’ ünün 20 ve altında olduğu, % 9,5’ unun 30-34 yaşında, % 39,8’ inin 20-24 yaşlarında ve % 44’ ünün ise 25-29 yaşında olduğu görüşmüştür.

20-24 yaşları arasındaki kadınlar arasında 15 ve 18 yaşından önce evlenmiş olanların oranına baktığımızda (Şekil 2); genel olarak 1998’ den günümüze erken evlilik oranlarının düştüğünü görmekteyiz. Bu durum özellikle 15 yaşına kadar gerçekleşen ilk evliliklerde daha belirgindir. 15 yaşına kadar gerçekleşen ilk evlilikler son 10 yıl içinde yarı yarıya azalmıştır (% 2,2’ den % 1,1’ e düşme). 15-18 yaş arasında gerçekleşen evliliklerde 2008 TNSA verileri ile 2013 TNSA verileri arasında fark yoktur yani bu iki araştırma arasında 15 yaşında sonra 18 yaşından önce yapılan evliliklerde bir azalmanın olmadığı söylenebilir.

Şekil 2. 20-24 yaş grubundaki ilk evliliklerini 15-18 yaşlarına kadar yapan kadınların oranı.

Kaynak: (HÜNEE, 1999. 2004. 2009 ve 2014)

20-24 yaşında bulunup ilk evliliğini 18 yaşına kadar yapan kadınları bazı sosyal kategorilere göre değerlendirdiğimizde, bu evliliklerin ülkemizde ne yaygınlıkta yaşandığı konusuna açıklık getirmiş olacağız. Bu kadınların araştırmanın yapıldığı tarihte yerleşim yerleri, bulundukları bölge ve hane halkı refah düzeyleri değişkenlerine göre bakıldığında; kırsal alanda yaşayan kadınlarda erken evlenenler % 21,6 iken kentsel alanda yaşayanlar % 17’dir. En düşük eğitim grubunda bulunan kadınlar % 53, 6 iken en yüksek eğitim grubunda bulunan kadınlar % 12’dir. En yoksul hanede yaşayan kadınlar % 26,5 iken en yüksek refah düzeyinde yaşayan kadınlar % 16’dır.Bu oranlar araştırmanın yapıldığı kadınlar için söz konusu olan kategoriler dâhilindedir.

Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) 2013 verilerine göre; ülkemizde nüfusun % 26’sı adölesan yaş gurubu olup, % 16’sı evli ve anne olma oranı yaşla birlikte hızla artmaktadır. Bu verilere göre 15-19 yaş grubundaki adölesanların % 4,6’sının çocuk doğurmaya başladığı gözlenmektedir. Adölesan dönemde çocuk doğurmaya başlayanların yüzdesinin 18 yaşından sonra keskin bir şekilde arttığı görülmektedir. Çocuk doğurma davranışı 17 yaşından önce nadirdir, ancak 19 yaşındaki kadınların % 16’sı anne olmuş veya ilk çocuğuna gebedir. Bu sonuçlar TNSA 2008 sonuçları ile karşılaştırıldığında erken dönemde çocuk sahibi olmaya başlayan adölesanların oranında düşüş olduğu görülmektedir. Bu oran TNSA 2008

23 18,4 14 14,7 4,2 2,2 2,5 1,1 0 5 10 15 20 25 30

TNSA 1998 TNSA 2003 TNSA 2008 TNSA 2013

sonuçlarında % 6 iken, TNSA 2013 verilerine göre % 5’e gerilemiştir. Adölesan dönemde çocuk sahibi olma ile kır-kent ve bölgeler arasında farklılık göstermektedir. Batı’da % 3 olan bu oran Güney, Orta ve Doğu’da % 6 veya daha fazladır. İlk evlenme yaşının doğumlar üzerinde önemli bir etkisi vardır. Erken yaşlarda evlenen kadınlar ortalama olarak daha uzun süre gebelik riski altına girmekte, bu da genellikle yaşam boyunca daha fazla sayıda doğuma yol açabilmektedir. Evlenmelerde kadın/erkek oranı yıllar içinde büyük farklılık göstermemektedir. 18 yaş altında evlenen kadınların oranı evlenen erkeklerin oranının genelde 20 veya 23 katı daha fazladır. Nitekim 2013 yılında 18 yaş altında evlenenlerin % 4,7’si erkek ve % 95,3’ü de kadındır. Erken evlenen erkek çocukların Türkiye genelinde oranının % 0,3 olduğu görülmektedir. Sayısal olarak bakıldığında 2013 yılında erken evlenen erkek çocuk sayısı 1,866’dır. Bu oran İstanbul bölgesinde % 0,14 iken Batı Marmara bölgesinde % 0,58’dir (Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü 2014).