• Sonuç bulunamadı

2. GENEL BİLGİLER

2.3. ADÖLESAN DÖNEMİ

2.3.6. Adölesan Evliliğinde ve Gebelikte Hukuksal Mevzuat Süreci

2.3.6.1. Uluslararası mevzuat

2.3.6.1.1. İnsan hakları evrensel beyannamesi

Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 1948 yılında ilan ettiği İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Türkiye’de 1949 yılında Resmi Gazetede yayınlanmıştır. Beyannamenin 16. maddesine göre; yetişkin her kadın ve erkeğin din, ırk ve vatandaşlık açısından kısıtlanmaksızın aile kurmaya hakkı olduğu ve evliliğin evleneceklerin özgür iradesiyle yapılacağı belirtilmiştir. Evleneceklerden birinin bilinçli karar vermesi için yeterince olgunlaşamamış olması durumunda iradenin özgür ve tam olamayacağı belirtilmiştir.

2.3.6.1.2. Kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi (CEDAW)

Birleşmiş Milletlerce 1979 yılında kabul edilen ve Türkiye’nin 1985 yılından bu yana taraf olduğu “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin 1. maddesinde bu açıklanmıştır. Buna göre kadınlara karşı ayrımcılık deyimiyle, kadın ya da erkek olduğuna bakılmadan her alanda eşit muamele görmesi, ülkenin

ekonomik, sosyal ve kültürel olanaklarından eşit şekilde faydalandırılması ve bunu engelleyen yapı ve koşulların engellenmesi anlamına gelmektedir.

Aynı Sözleşmenin 16. maddesine göre ise; Sözleşmeyi imzalayan devletler, kadınlara karşı evlilik ve aile ilişkileri konusunda ayrımı önlemek için gerekli bütün önlemleri alacaklar ve özellikle kadın-erkek eşitliği ilkesine dayanarak kadınlara aşağıdaki hakları sağlayacaklardır:

- Evlenme konusunda kadınlara erkeklerle eşit hak; - Eşini özgür iradesi ile seçme ve evlenme hakkı;

- Evlilik kaldığı süre içinde ve boşanma durumunda erkeklerle aynı hak ve sorumluluklara sahip olma;

- Kadın ve erkek oluşuna bakılmaksızın, çocuklarla ilgili konularda ana ve babanın eşit hak ve sorumlulukları paylaşmak, her şekilde çocukların iyiliğini gözetme sorumluluğu;

- Ne zaman ve kaç tane çocuk sahibi olacaklarına karar vermede eşit hakka sahip olmaları ve bu hakları kullanabilmeleri için bilgi, eğitim ve diğer olanaklardan yararlanmada eşit olma hakkı.

Çocuğun erken yaşta nişanlanması veya evlenmesinin asla yasal sayılmayacağı ve evlenmelerin resmi sicile kaydının mutlaka olması için, yasama dâhil gerekli bütün önlemlerin alınmasının gerekliliği belirtilmiştir. CEDAW’ a göre bireyin en erken evlenme yaşı 18’dir (Kurulu 10 Aralık 1948).

2.3.6.1.3. Çocuk hakları sözleşmesi

Birleşmiş Milletler tarafından 1990 tarihinde yürürlüğe konan Çocuk Hakları Sözleşmesi, Türkiye’de 1995’ te uygulanmaya başlanmıştır.

Çocuk Hakları Sözleşmesinin birinci maddesinde çocuğa uygulanacak kanuna göre erken reşit olma durumu hariç 18 yaşına kadar olan her insanın çocuk olarak kabul edildiği belirtilmiştir.

Sözleşmenin 12. maddesi görüşlerini oluşturmuş ve söyleyebilme kapasitesine sahip olmuş her çocuğun kendisi ile ilgili konularda fikrini belirtme hakkının olduğunu bu durumu sözleşmeyi kabul eden devletlerin kabul etmesi gerektiği çocuğun yaşı ve

olgunluk düzeyine uygun şekilde, gereken özenin göstermesi gerektiği belirtilmiştir. 3. maddede özel ya da kamu kuruluşlarının çocukla ilgili verilecek kararlarda çocuğa faydanın temel alınması gerektiği belirtilmiştir. Yine aynı madde de çocuğun bakım ve korunmasında sorumlu tüm kişi ve kurumların hizmet faaliyetlerinin uygun yeterlilikte olmasının denetlenmesi gerektiği belirtilmiştir. 27. madde her çocuğun bedensel, ruhsal, zihinsel ahlaki ve toplumsal gelişiminin desteklenmesine hakkı olduğu ve devletlerin bunu sağlamakla mükellef olduklarını belirtmiştir. 34. Madde çocuğun her türlü cinsel sömürü ve istismardan korunması gerektiğini ve devletlerin görevinin bunu sağlamak olduğunu belirtir. 36. Madde güvenliğine herhangi bir şekilde zarar verebilecek her türlü sömürüye ve zarara karşı çocuğu korunması gerektiğini belirtir (UNICEF 2004).

2.3.6.2. Ulusal mevzuat

2.3.6.2.1. Anayasa

Anayasanın 10. maddesinde kadın ve erkek eşitliği dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri nedenlerle ayrım gözetilmeksizin yasa önünde her insanın eşit olduğu şeklinde vurgulanmıştır. Devletin görevi belirtilen bu durumu hayata geçirmektir. Hiç bir kişi, aile sınıf ya da zümreye ayrıcalık tanınmaz. Devletin idari makamları dâhil bütün organları yaptıkları bütün iş ve faaliyetlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun davranmak zorundadırlar.

Ayrıca cinsiyete dayalı ayrımcılığın önlenmesi ve kadın-erkek eşitliğini sağlamak amaçlı olarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına 21.5.2004 tarihinde yürürlüğe giren bir değişiklikle kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olduğu ve devletin bu eşitliğin yaşama geçirmekle yükümlü olduğu hükmü eklenmiştir.

Anayasanın “Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi” başlıklı 42. maddesine göre kimsenin eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılmayacağı, ilköğretim kız ya da erkek bütün vatandaşlar için zorunlu olduğu ve devlet okullarınca parasız yapılacağı, ekonomik olarak iyi olmayan çocukların burs sağlanarak eğitim hakkından faydalandırılacağı belirtilmiştir.

Anayasa’ya uyumsuzluk gerekçesi ile Anayasa Mahkemesine başvuru yapılamayacağı belirtilmiştir. Temel hak ve özgürlükler konusunda yürürlükte olan milletlerarası anlaşmalar ile kanun arasında farklılıkların olması ya da uyuşmazlıkların bulunması halinde milletlerarası anlaşma hükümlerinin geçerliliği belirtilmiştir (1982).

2.3.6.2.2. 4721 sayılı türk medeni kanunu

Türk Medeni Kanununun 10. maddesinde fiil ehliyetinin genel koşulları belirtilmiştir, buna göre kısıtlı olmayan ve ayırt etme gücüne sahip her ergenin fiil ehliyeti yani medeni haklarını kullanma ehliyeti vardır.

Ayırt etme gücüne sahip olmak akla uygun şekilde davranma yeteneği kazanmak demektir. Kişinin yaptığı eylemlerin ya da işlerin sebep ve sonuçlarını, anlayabilme, öngörebilme ve bunlara uygun hareket edebilme yeteneğine sahip olması demektir.

Yasanın ergin olma kısmındaki 11. madde ergin olmayı 18 yaşını doldurulmasına bağlamaktadır. Evlenmek de ergin olmanın başka bir yolu olarak belirtilmiştir. Medeni Kanunumuza göre ergin olma yaşı on sekizdir. Ancak bazı hallerde “erken ergin olma” dediğimiz durumlar da söz konusu olabilmektedir. Türk Medeni Kanunu’nun ergin kılınma bölümünün 12. maddesine göre 15 yaşını dolduran çocuk kendi isteği ve ailesinin isteği ile mahkeme tarafından ergin kılınabilir.

1 Ocak 2002’ den itibaren yürürlüğe giren yeni Türk Medeni Kanunu Anayasada yer alan cinsiyet ayrımcılığını yasaklayan maddelere uygun düzenlemeler içermektedir. Önceki Kanunda kadın-erkek için farklı olan evlenme yaşı kadın-erkek farkı gözetilmeksizin ülkemiz şartlarına ve çağdaş eğilimlere uygun olarak yükseltilmiştir. Böylece eşitlik sağlamanın yanında küçük yaştaki evliliklere de engel olunmak istenmiştir (2001; Adalet Bakanlığı Yayın İşleri Dairesi Başkanlığı 2017).

Türk Medeni Kanunu 124 üncü maddesinde evlenme ehliyetinin koşullarından biri olan “yaş” konusunu şu şekilde düzenlemiştir. Buna göre kadın ya da erkek on yedi yaşını doldurmadıkça evlenemez.

Ancak, olağanüstü ve önemli durumlarda hâkim on altı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. Olanak varsa hâkim karardan önce ana ve baba veya vasiyi dinler diye belirtilmektedir.

Kanun maddesinde geçen olağanüstü durum genellikle kadının hamile kalmış olması durumudur. Birlikte yaşamaya başlayan çiftlerde veya kadının mağdur olduğu diğer hallerde de hâkim on altı yaşını doldurmuş bireylerin evlenmesine izin verebilir. Hâkim bu tür durumlarda anne-babasının rızasını illaki aramayabilir, yasada sadece mümkünse hâkim anne babanın görüşlerini alır şeklinde belirtilmiştir (2001; Adalet Bakanlığı Yayın İşleri Dairesi Başkanlığı 2017).

2.3.6.2.3. 5237 sayılı türk ceza kanunu

Türk Ceza Kanununun 103.maddesinde Çocukların cinsel istismarı konusu belirtilmiştir. Buna göre;

Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişinin üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı belirtilmiştir. Cinsel istismar deyiminden;

On beş yaşını tamamlamamış, tamamlasa dahi yapılan fiilin hukuki anlamını ve sonuçlarını anlayabilme kapasitesine sahip olmayan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış anlaşılır.

Çocuklara karşı sadece tehdit ve hile ile olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlarda şayet vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmişse sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına verilir.

07.08.2005’ te yapılan değişiklikle cinsel istismarın üstsoy, ikinci ya da üçüncü derece akrabalar, üvey baba, vasi, öğretmen, bakıcı, sağlık hizmeti veren ya da çocuğu koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişilerce yapılması ceza oranını yarı oranında arttırır. Ya da suçun birden fazla kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmesi hâlinde, verilecek ceza belirtilen oranın, yarı oranında arttırılır.

Cinsel istismarın, çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi halinde, verilecek ceza yine yarı oranında artırılır.

Cinsel istismar suçu işlenirken başvurulan cebir ve şiddetin kasten ağır yaralamaya neden olması halinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

İşlenen suç nedeni ile çocuğun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde, on beş yıldan az olmamak üzere hapis cezası verilir.

İşlenen suç nedeni ile çocuğun bitkisel hayata girmesi veya ölümü söz konusu ise, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir (2004). Kanunun 104. maddesinde on beş yaşını dolduran çocuk resmi olmadan evlendirildiğinde, çocuğun kendisi evlendiği şahsı şikâyet etmediği sürece bu şahısın ceza almayacağı belirtilmiştir. Burada şikâyetçi olma hakkı yalnızca çocuğa tanınmış olup, bu yaştaki çocuğun yetişkinlere göre konunun ne kadar farkında olabileceği, kendisinin ifade edip edemeyeceği, korkuları ve konu hakkındaki bilgi sahibi olamama durumu düşünülmemiştir (Aile-Der 2014).

d) 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu

Çocuk Koruma Kanununun 3.maddesine göre;

Çocuk: Daha erken yaşta ergin olsa bile, on sekiz yaşını doldurmamış kişiyi; bu kapsamda, korunma ihtiyacı olan çocuk: Bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal ve istismar edilen ya da suç mağduru çocuğu ifade eder (2005).

Türk hukuk sisteminde, çocuk gelin tanımının kanunların göre değiştiğini söylemek mümkündür. Türk Medeni Kanununa göre 17 yaşını doldurmamış kızlar, Türk Ceza Kanununa göre 15 yaşını doldurmamış kızlar, Çocuk Koruma Kanununa göre 18 yaşını doldurmamış kızlar çocuk gelin sayılmaktadır (2005). Kanunlar arasında bir çelişkinin varlığı söz konusudur. Bu durum erkek çocuklar için de geçerlidir.