• Sonuç bulunamadı

BÖLGELERİNDEKİ TÜRKMEN AŞİRETLERİ ÜZERİNDEKİ DİNİ VE SİYASİ PROPAGANDAS

1. Erdebil Tekkes

Erdebil tekkesi Şeyh ve onların halifelerinin Anadolu’nun Orta ve Güney bölgeleri ile Ku- zey Suriye’de yaşayan konar-göçer ve yarı-yerleşik Türkmen aşiretleri üzerindeki dinî ve siyasi propaganda faaliyetleri, Şah İsmail döneminin başına kadar olan dönem ile sınırlandırılmıştır. Bir başka ifade ile Türkmen aşiretlerine uygulanan bu propaganda faaliyetleri Şeyh Haydar’a kadar olan dönemi kapsamaktadır.

Erdebil dergâhının kurucusu ve piri ünlü mutasavvıf İbrahim Zahid Giylanî’dir. 1277’de Giylanî’ye mürit olan Safiyüddin, Şeyhin kızı Bibi Fatma ile evlenmiştir. 1300 yılında İbrahim Zahid Giylanî Hakk’ın rahmetine kavuşunca Erdebil dergâhı postuna sonraları İran’da kurulacak olan devlete adı verilen Şeyh Safiyüddin Erdebili (ö. 735/1334) oturmuştur (Molla İbrahim 2012: 23).

14. yüzyılın başlarında oluşan Safevi Tarikatı Şeyh Safiyüddin Erdebili adına nisbetle “Sa- feviyye” diye bilindiği gibi Erdebîlî nisbesinden dolayı “Erdebîliyye” diye de bilinen tekke, XVI.

yüzyılın başında İran’da Safevî Devletinin kuruluşu ve yayılmasında önemli işlevler ortaya koy- muştur. Azerbaycan’ın Erdebil şehrinde kurulup buradan yayılması sebebiyle mensuplarına “Er- debil sûfîleri” denilmiştir.

Erdebil tarikatı Şeyhlerinin soy ve seyyidliği konusu o dönemlerden günümüze kadar tar- tışmalı bir şekilde gelen önemli bir konudur. Molla İbrahim tarafından yazılan Buyruk kitabını çeviren ve yayıma hazırlayan Altınok’a göre, Şeyh Safiyüddin’in soyu ve tarikat silsilesi İmam Musa Kazım’a dayanmaktadır. 1-İmam Rıza, 2-İmam Hüseyin, 3- İmam Zeynel Abidin, 4- İmam Muhammed Bakır, 5- İmam Cafer Sadık, 6-İmam Musa Kazım, 7- Seyyid Ebu’l Kasım Hamza, 8- Seyyid Muhammed, 9- Seyyid Muhammed Arabi, 10- Seyyid Ahmed, 11- Seyyid İsmail, 12- Seyyid Muhammed, 13- Seyyid Cafer, 14- Seyyid İbrahim, 15- Seyyid Muhammed, 16- Seyyid Hasan, 17- Muhammed, 18- Şerefşah, 19- Muhammed, 20- Firuzşah Zerrin Külah, 21- Hafız İvaz (Havas), 22- Muhammed, 23- Şeyh Selahaddin Raşid, 24- Kutbiddin, 25- Seyyid Salih, 26- Şeyh Emineddin Cebrail, 27- Şeyh Safiyüddin Ebu’l Feth İshak (Molla İbrahim 2012: 24).

Erdebil tarikatının kurucusu olan Şeyh Safiyüddin Erdebili, aslında tüm hayatında hiçbir bir siyasi hedef peşinde olmamış ve seyyidlik iddiasında da bulunmamıştır. Tekkenin Şeyhlerinin seyyidlik meselesi, tarikatın ikinci lideri Şeyh Sadreddin ile birlikte başlamıştır. “Ancak kendisin- den sonra tarikatın başına sırasıyla geçen oğulları siyasi hedef olarak seçtikleri iktidara geçmek için seyyid ve Şia mezhebine mensup olduklarını, İmam Musa Kazım neslinden geldiklerini iddia etmişlerdir. İktidara gelişlerine meşruiyet kazandırmada ve bu iktidarın İran’ın bütün bölgelerine teşmil ettirilmesinde bu iddianın önemli bir etkisi olmuştur. Böylece Şia mezhebinin cari olduğu İran coğrafyasında halkın kendilerine tabi olmasında fazla sıkıntı çekmemişlerdir.” (Karadeniz 2015: 17).

Safiyyüddîn-i Erdebîlî, Erdebil şehrindeki merkez tekkede sürdürdüğü faaliyetleriyle hal- kın çoğunu kendisine mürit yapmayı başarmıştır. Şeyh Safiyüddin’in sohbetine katılanların ekse- risini Erdebil şehrinin esnaf zümreleri oluşturmaktaydı. Bu bakış açısından hareketle tekkenin şehrin orta sınıfından da geniş bir desteğe sahip olduğu bilgisi ortaya çıkmaktadır. Öngören (2008:460)’e göre, faaliyetlerini Deşt-i Kıpçak ve Kırım gibi bölgelerde de sürdüren Şeyh Safiy- yüddin ile birlikte Safeviyye tarikatı çok geniş bir çevreye yayılmış, Azerbaycan başta olmak üzere Gîlân, Taberistan (Mâzenderân), Horasan, Buhara, Türkmenistan, Türkistan, Karahıtay, Çin Türkistanı, Hindistan, Serendib (Seylan), İran, Irak, Suriye, Lübnan, Hicaz, Anadolu ve Rumeli bölgelerinde binlerce mürite sahip olmuş, bütün bu coğrafyada Erdebil’deki merkez tekkeye bağlı tekkeler kurulmuştur. Ancak, Gündüz (2010a:22) tarikatın aktivistlerinin daha çok Suriye, İran, Azerbaycan ve Anadolu’daki konar-göçer topluluklardan oluştuğunu ifade etmektedir.

Tekke maişetini temin için ziraat ve hayvan besiciliği yaptığı halde aslında bu faaliyet ih- tiyaçları karşılamaktan daha ziyade çalışmanın insan doğasında yaptığı dönüştürücü etkiyi bir ter- biye aracı olarak kullanmaktan ibaretti. Tekkenin asıl kaynağı çevre köy ve beldelerden ihvan ve muhiplerin yaptığı yardım ve hibelerden oluşmakta idi. Şeyh Safiyyüddîn’den itibaren her dö- nemde özellikle de İlhanlı Gazan Han ve veziri Reşidüddîn dönemlerinde Erdebil’deki dergâhın himayesi en yüksek derecedeki devlet adamlarının üzerindeydi. Ocağın vakıfları arasında Azer- baycan’da kırk köy, Erdebil’de yaklaşık ikiyüz ev, yeteri kadar hamam ve kervansaray bulunu- yordu. Bunlardan daha da önemlisi Erdebil’in gelişmesini sağlayan faktör, şehrin milletlerarası ticarette en önemli paya sahip olan ipeğin ihraç yolu üzerinde yer almasıydı. Bu, Erdebil’e oldukça iyi bir gümrük vergisi (resmi) geliri temin ediyordu (Teber 2005: 51).

Erdebil tekkesinin siyasal taleplerle sahneye çıkışına kadar tamamen ahirete yönelik gaye- lerle faaliyet gösterdiği kabul gören bir olgudur. Zira İslam tasavvuf tarihinin diğer tüm tarikatla- rından hiç farklı olmayan saiklerle ve usullerle tabii seyri içinde kurulup gelişmiştir (Teber 2005: 52). Samed Muvahhid’in Safiyüddin Erdebili adlı eserinde, Şey Safiyüddin’in Sünni çevrede ye- tişmiş olduğunu, Azerbaycan ve özellikle Erdebil’de Şia havzalarının bulunmadığını ifade etmek- tedir (Gündüz 2010a:17).

Şeyh Safiyüddin’in mütevazı faaliyetleri kısa süre zarfında etkili olmuş özellikle Türkler arasında revaç bulmaya başlamıştır. Gündüz (2009:160) bu hususun iki sebepten kaynaklandığını savunmaktadır: bunlardan ilki, bölgede yaşayan Türklerin çoğunlukta olması, ikinci olarak ise Şeyh’in Anadolu’yu darü’l-harp olarak görmesi ve tarikatta rüştünü ispat etmiş olan dervişleri irşad amacıyla Anadolu’ya göndermesi.

Safiyyüddîn-i Erdebîlî’den sonra vasiyeti gereği yerine geçen oğlu Sadreddîn-i Erdebîlî babasının Erdebil’deki merkez tekkenin yanındaki kabrine bir türbe, dervişler için halvethâne ve dârülhuffâz gibi binalar yaptırarak tarikatı daha geniş imkânlara kavuşturdu (Öngören 2008:460). Babasının karizmatik kişiliği ve kemali, insanları Şeyh Safiyyüddin’in şahsiyetinde tekkeye çe- kerken Sadreddin’in döneminde artık tekke kurumlaşmış ve “Safevi Tarîkat Ekolü” oluşmuştur. Şeyh Sadreddîn de babası gibi Sünnî inanca sâhipti. Dolayısıyla Şeyh Sadreddîn zamanında da tarîkat Sünnî karakterini devam ettirmekteydi (Teber 2005: 53).

Sadreddin'in şöhreti doğuda bilindiği gibi Doğu Anadolu bölgesindeki Türkmenler tarafın- dan da biliniyordu. Şeyh Safiyüddin ve oğlu Sadreddin dönemlerinde Anadolu'dan Erdebil' e gidip gelenlerin sayısı oldukça kabarıktı. Bu sayının üç ay içinde üç bin civarında olduğu tarih kitapla- rında zikredilmektedir. Erdebil tekkesinin şöhreti, batı Türkmenleri arasında ve Osmanlı Devle- tinde de bilinmekteydi. Osmanlılar, bu gibi irşat faaliyetinde bulunan tekke ve zaviyelere teşvikkâr davrandıklarından Erdebil tekkesine de Bursa'dan her sene hediye yollarlardı. Bu gönderdikleri hediyelere "Çerağ Akçesi" diyorlardı (Ekinci 2010: 147).

Doksan yaşlarında vefat eden (794/1392) Sadreddîn-i Erdebîlî makamını Hoca Ali unva- nıyla tanınan oğlu Alâeddîn-i Erdebîlî’ye vasiyet etti. Şeyh Sadreddin’in diğer oğlu Şehâbeddin’in de babasından sonra Safeviyye Şeyhi olarak faaliyet gösterdiği anlaşılmaktadır. Erdebil tekkesinin Anadolu’daki nüfuzu Şeyh Sadreddin’in oğlu Şeyh Hoca Ali (794-830/1391-1427) zamanına rast- lamaktadır (Teber 2005: 55).