• Sonuç bulunamadı

V. ARAġTIRMANIN TEMEL KAYNAKLARI

1.2.1. er-Risâle

Ġmam ġâfiî‟ye fıkıh tarihinde müstesna bir konum kazandıran özelliklerden ikisi daha çok ön plana çıkmaktadır; onlardan biri kendi adıyla anılan mezhebin kurucusu olması diğeri de fıkıh usûlü sahasında günümüze ulaĢmıĢ ilk eserin sahibi olmasıdır. Ġmam ġâfiî, bu eseri ile dünya hukukuna son derece önemli bir katkıda bulunmuĢtur. Zira hukuk sistemleri bütün zaman ve diyarlarda insan topluluğunda var olsa da, zihnî bir hukuk ilmine ihtiyaç Ġmam ġâfiî‟den önce hiç kimse tarafından

20 hissedilmemiĢtir.9

Bu eser fıkıh ilminin esasları üzerine yapılmıĢ ilk soyut ve teorik çalıĢma olma özelliğine sahip olan “er-Risâle”dir.

er-Risâle, fıkıh usûlü sahasında ilk eser olmasının yanı sıra sahih hadisin tanımı hadislerin hangi ilmî ölçüler içinde hüccet değerine sahip olacağı gibi hadis usûlünün önemli ve ince meseleleri hakkındaki tespit ve değerlendirmeleriyle klasik hadis usûlü ilmi üzerinde de oldukça büyük bir etkiye sahiptir ve aynı zamanda hadis usûlüne dair yazılmıĢ ilk eserdir.10 Zira er-Risâle'de hadis usûlü ile ilgili olarak yer alan hususlar, bu alanda ele alınan en ince meseleler olup konuyla ilgili sonradan yazılanlar bu meselelere nispetle füru‟ mesabesindedir. Hatta er-Risâle‟yi daha sonra aklî ve naklî Ģeklinde tasnif edilen Ġslâmî ilimlerden naklî olanların üzerine oturduğu ilkeleri ve felsefeyi ortaya koyan ilk bilimsel çaba olarak değerlendirmek mümkündür.11

Pek çok eserde Ġmam ġâfiî‟ye biri kadim diğeri cedid olmak üzere iki Risâle isnad edilmektedir.12 Günümüze ulaĢmamıĢ olan Kadim Risâle Mısır öncesi dönemde yazılmıĢtır. Bu eser, Ġmam Mâlik‟in talebelerinden Abdurrahman b. Mehdî‟nin, ġâfiî‟den Kuran‟ın manalarını, haberleri kabul kriterlerini, icmanın delil değerini,

Kur‟an ve sünnetin nâsih ve mensuhunu içeren bir risale yazmasını talep etmesi

üzerine, Ġmam tarafından Bağdat‟ta kaleme alınmıĢtır. Abdurrahman b. Mehdî‟yi böyle bir talepte bulunmaya sevk eden temel saik, ehl-i hadis ile ehl-i rey arasındaki Ģiddetli münakaĢalarda, ehl-i hadisin kendi görüĢlerini müdafaada ehl-i rey‟e karĢı yetersiz kalmasıdır. 13

Abdurrahman b. Mehdî‟nin, -Irak muhaddislerinin büyüklerinden- ġâfiî‟den beklentisi, yazılacak eserin herkes için usûli anlamda sağlam bir anayasa niteliğine sahip, tartıĢmalarda hakem rolünü üstlenecek, nihai söz söyleyecek ve mucebince amel edilecek bir eser olmasıdır. Nitekim Ahmed b.

9 Muhammed Hamîdullah, “ġâfiî‟nin Hukuk Ġlmine Katkısı”, Çev. Menderes Gürkan, Erciyes

Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı,11, Yıl, 2008, s. 205.

10

Bkz. Muhammed b. Ġdris eĢ-ġâfiî, er-Risâle, thk. Ahmed Muhammed ġâkir, Dâru‟l-Kutubi‟l- Ġlmiyye, Beyrut t.y.,(NaĢirin önsözü) s.15.

11 Murteza Bedir, “er-Risâle”, DĠA, Ġstanbul 2008, XXXVII, 118.

12 Örnek olarak Bkz.Ġbn Hacer el-Askalânî, Ebu‟l-Fazl ġehâbuddîn Ahmed b. Ali, Tevâli‟t-Te‟sîs li Meâli Muhammed b. Ġdris, thk., Abdullah el-Kâdî, Dâru‟l-Kütübi‟l-Ġlmiyye, Beyrut 1986, s. 150; Bedir, “er-Risâle”, DĠA, XXXVII, 118.

21

Hanbel(v.241/855) de, “Ġmam ġâfiî Bağdat‟a gelmeden önce umum ve hususun ne

olduğunu bilmezdik.” diyerek ehl-i hadisin içinde bulunduğu durumu özetlemiĢtir.

er-Risâle‟nin ġâfiî tarafından kaleme alınmasının gerekçesi olarak birçok kitapta yukarıdaki gerekçe/hadise zikredilse de, ġâfiî‟yi fıkıh usûlü ilmini tedvin etmeye sevkeden ve böyle bir risaleyi yazmasına etki eden unsurlar yalnızca bununla sınırlı değildir. Yukarıdaki sebebe ilaveten Ģu sebepler de zikredilebilir: Sünnet karĢıtı söylemlerin varlığı, Kur‟an ve Sünnet dili olan Arapça‟nın zayıflaması neticesinde Ģer‟î nasları anlamada yaĢanan karmaĢa ve keyfiliğin önüne geçme, ilmî tartıĢmalarda/münazaralarda hakem rolünü üstlenecek, bağlayıcı/ilzam edici niteliğe sahip bir ilme/metodolojiye duyulan ihtiyaç.14 Cedîd Risale‟yi ise ġâfiî Mısır‟a gittikten sonra(h.199), orada yazdığı kitaplarının en önemli râvîsi ve nâsihi konumunda olan Rebî‟ b. Süleyman el-Murâdî‟ye imla yolu ile yazdırmıĢtır.

er-Risale‟nin mevcut en eski yazma nüshası Rebî‟ b. Süleyman el-Murâdî‟nin el yazısı ile yazdığı nüshadır. Günümüze kadar birçok kere basılmıĢ olan bu eser, ilk defa 1940 yılında Ahmed Muhammed ġâkir tarafından Rebî‟ b. Süleyman‟ın h. 265 yılı Zilkâde (m.879) ayında istinsahına izin verdiği nüsha esas alınarak tahkik edilmiĢtir.

er-Risâle üzerine çeĢitli Ģerhler yazılmasına rağmen maalesef hiçbiri günümüze ulaĢmamıĢtır. Bu ġarihler arasında Ģu isimler yer almaktadır: Ebû Bekr es-Seyrâfî, Ebu‟l-Velîd en-Nisâbûrî, el-Kaffâl eĢ-ġâĢî, Ebû Bekr el-Cevzekî, Abdullah b. Yûsuf el-Cüveynî.15

14 Bkz. el-Hafnavî, Muhammed Ġbrahim, Nezerâtun fî Usûli‟l-Fıkh, Dâru‟l-Hadîs, Mısır t.y., ss.16,17.

Hafnavî, bu eserinde “Ġmam ġâfiî‟yi fıkıh usûlü‟nü tedvine sevk eden sebepleri Ģu Ģekilde özetlemek mümkündür.” baĢlığı altında yukarıda zikredilen sebebe ilaveten Ģu sebeplere de yer vermektedir:” Arap lisanının zayıflaması ve Ģeriatın ana gayelerinin anlaĢılmasında yaĢanan kusur, Kitap ve Sünnette direk olarak hükümlerine ulaĢılamayan yeni hadise ve problemlerin meydana gelmesi, nebevi asırla ġâfiî‟nin asrı arasındaki uzaklık ve hadis uydurma giriĢimlerinin çokluğu.”el-Hafnavî,

Nezerâtun fî Usûli‟l-Fıkh, s.16.

15 Bkz. ġâfiî, er-Risâle, (NaĢirin önsözü) , s.15; Hacı Halife Mustafa b. Abdillah Kâtip Çelebi, KeĢfü‟z- Zünûn, MEB. Yay. Ankara 1941, II, 873.

22

ġâfiî'nin fıkıh usûlüne dair görüĢlerini ihtiva eden ve fıkıh usûlü alanında günümüze ulaĢan ilk kitap olması bakımından önem taĢıyan bu eser Ġngilizce, Fransızca, Urduca ve Türkçe gibi çeĢitli dillere çevrilmiĢ ve incelemelere konu olmuĢtur.16

Tespitlerimize göre er-Risâle‟nin üç Türkçe çevirisi yapılmıĢtır: Ġlki Ubeydullah Dalar tarafından yapılan ve Nur yayınlarınca Ankara‟da basılan(t.y.) çeviri; ikincisi Ġbrahim ÇalıĢkan ve Abdulkadir ġener tarafından yapılan ve Türkiye Diyanet Vakfı yayınları arasında 1996‟da piyasaya çıkan “Ġslâm Hukukunun

Kaynakları” adlı çeviri sonuncusu ise Ġmam ġâfiî‟nin, el-Ümm adlı eserini, ġâfiî Fıkhı Külliyatı adıyla çevirmeyi hedefleyen ve er-Risâle‟yi bu çerçevede tercüme eden Musa

Özdemir‟in çevirisidir. Bu çeviri Buruc Yayınları tarafından piyasaya sürülmüĢtür.

Ġmam ġâfiî, müctehidlerin Kitap ve sünnetten hüküm çıkarırken göz önünde bulundurmaları gereken esasları er-Risâle‟sinde bir araya getirmiĢtir. Bu esaslar aynı zamanda Kitap ve sünnetin doğru anlaĢılmasının da ölçüleridir. ġâfiî öncesi dönemde ictihad faaliyetini icra eden müctehidler, birtakım esaslar çerçevesinde bu faaliyetlerini gerçekleĢtirmelerine rağmen bu esasları bir ilmî disiplin çerçevesinde bir araya getirme fikrine sahip olmamıĢlardı. Bu esaslarla çeĢitli eserlerde dağınık bir vaziyette de olsa zaman zaman karĢılaĢılsa da yine de bu esaslar, ġafii‟ye kadar bir disiplin hâlini almamıĢtı. ġâfiî, kendi zamanına kadar ulaĢan müktesebatı inceleyerek bu esasları önce tespit sonra tenkit ve tahlil süzgecinden geçirip, kendi görüĢlerini de ilave etmek sureti ile fıkıh usûlü ilmini meydana getirmiĢtir. Bu nedenle olsa gerek

“ġâfiî, fıkıh usûlü ilminin müdevvinidir; mucidi değil.” denilmiĢtir.

ġâfiî, usûl esaslarına yer verdiği er-Risâle‟sinde meseleleri genellikle cedelî bir üslupla ele almıĢtır. Bir baĢka ifade ile ġâfiî, karĢısına aldığı muhayyel/hayalî/farazi muhalifin gündeme getirdiği usûle dair muhtemel problemlere son derece ikna edici ve muhalifi ilzam/iskat edici değerlendirmelere yer vermiĢtir.

16

Bkz. Bedir, “er-Risâle”, DĠA, XXXVII, 118; Dağcı, Ġmam ġâfiî‟nin Hayatı ve Fıkıh Usûlü Ġlmindeki Yeri, s.54; Aybakan, Ġmâm ġâfiî ve Fıkıh düĢüncesinin MezhepleĢmesi, s.132.

23

er-Risâle, anahatlarıyla Ģu hususları içermektedir: * Beyanın mahiyeti/keyfiyeti ve çeĢitleri/yolları17

,

* Kitap ve sünnetteki hâss ve âmm ifadeler, naslar arası umum-husus iliĢkisi, * Hz. Peygambere itaat ile Sünnet‟ine ittiba‟ın farz olması Kitap karĢısında Sünnetin iĢlevi ve hüküm kaynağı oluĢu.

* Kur‟an ve Sünnet‟te nesh.

* Kitap ve Sünnet tarafından açıkça belirtilen farzlar(cümelü‟l-ferâiz).

* Hadislerdeki illetler, hadisler arası neshin detaylı anlatımı, hadisler arası Ġhtilaf/teâruz ve çözüm yolları.

* Nehiy sîgası ile gelen hadisler arasında ihtilaf olmadığı sürece Rasûlullah‟ın

(s.a.v) nehyi ile Kur‟an‟ın nehyi aynı derecede bir hükme delalet ettiği ve bunun ispatı.

* Ġlim kavramını izah (vahiy eseri bilgi) ve iki kısma ayrıldığını beyan: sadece zahirde hak olan ilim; hem zahir hem batında hak olan ilim. Birincisi haber-i vâhid,

17 ġâfiî, beyânı, “temelde birleĢen, fakat ayrıntıda farklılıklar taĢıyan anlamları topluca ifade eden bir

kavram”, olarak nitelendirir. Ona göre beyânın bu anlamlarının ortak noktası, Allah'ın kelâmına muhatap olanlar için bir açıklama teĢkil etmesidir. Yani hükümlerin Allah tarafından açıklanıĢ keyfiyeti. ġafii‟ye göre beyan çeĢitleri:1. Kur'an nassı ile yapılan beyân temel farzları ve haramları ayrıntıya girmeden icmâlen (örneğin namaz, zekât, hacc ve orucun farz olduğunu, zina yapmanın, içki içmenin, domuz eti yemenin haram olduğunu) bildiren âyetlerdeki beyân bu çeĢide girdiği gibi Bakara sûresinin 196. âyetinde, "hac ile umreyi birleĢtiren kiĢinin kurban kesememesi hâlinde haccda üç gün, memleketine dönünce yedi gün oruç tutması gerektiği" hükmünün bildirilmesinden sonra yer alan ve baĢka açıklamayı gerektirmeyecek ölçüde açık olan, Ģer‟î bir yükümlülük bildirmeyen ve Arapça bilen herkese aynı düzeyde bir anlam ifade eden "Bunların tamamı on gündür" ifadesi de bu çeĢide örnek olarak gösterilmiĢtir. Bu son beyan çeĢidi, ġâfiî tarafından “ziyâde fi‟t-tebyîn” (daha açık hale getirmek) olarak da ifade edilmiĢtir. 2. Kur'an'ın kısmen mücmel bıraktığı ve sünnet tarafından bu mücmel kısma açıklık getirilen durumlardaki beyan. Abdestin farzlarını, cünüplük hâlinde gusledilmesi emrini, vasiyetin meĢru olduğu hükmünü ihtiva eden ayetler ve buralarda kapalı kalan noktaları açıklığa kavuĢturan Hz. Peygamber'in sünnetleri bu çeĢit beyânın örnekleri arasında yer almaktadır. 3. Kur'an'ın tamamen mücmel bırakılan hükümlerinin Hz. Peygamber'in(s.a.v) sünnetiyle açıklığa kavuĢturulması Ģeklindeki beyan. Mesela Allah'ın Kur'an'da farz kıldığı namazın rek'atlarını ve vakitlerini, zekâtın miktarını, hacc ve umrenin nasıl yerine getirileceğini peygamberi vasıtasıyla açıklaması bu çeĢidin baĢlıca örnekleridir. 4. Kur'an nassı ile belirlenmeyip ancak Hz. Peygamber‟e (s.a.v) itaati emreden ayetler gereği, Hz. Peygamber'in (s.a.v) sünnetiyle teĢri' kılınan hükümlere ait beyan. 5. Allah'ın ictihad/kıyas yoluyla araĢtırılmasını emrettiği hususlara ait beyan.(Bkz., ġâfiî, er-Risâle, thk. Rif‟at Fevzî Abdülmuttalib, el-Ümm ile birlikte, 4. Baskı, Dâru Ġbn Hazm, Beyrut 2011, s.7; Ġbrahim Kâfi Dönmez, “Beyan”, DĠA, Ġstanbul 1999, II, 24; Aybakan, Ġmâm ġâfiî ve Fıkıh düĢüncesinin MezhepleĢmesi, s.130). ġâfiî usûlcülerin beyan konusundaki Ġmam ġâfiî‟ye muhalefetleri için bkz. Ġhsan Akay, ġâfiî Usûl Geleneğinde Ġmâm ġâfiî‟ye Muhalif Usûli GörüĢler, Ensar Yay., Ġstanbul 2018, s. 40-42.

24

ikincisi mütevatir haberdir. Amel için ilmin mutlaka mütevatir yolla sabit olmasının Ģart olmadığı, haber-i vâhid ile de hükmün sabit olabileceğini ispat çabası.

* Haberu‟l- hâssa/ haber-i vâhid ile sabit olan hadislerin delil değerine sahip olduğunun/hücciyetinin ispatı ve sünnetin kitap karĢısındaki konumunu izah.18

* Ġcmaın delil değerine sahip olduğunu izah.

* Kıyas ile içtihadın müteradif kavramlar olduğunu ve kıyasın “Kitap ve sünnette

hükmü bulunmayan bir meselede, bu iki kaynağı esas alarak ve birtakım iĢaretlere dayanarak bir çözüm bulma arayıĢı”19 olduğunu beyan.

* Ġstihsanın keyfî bir çözüm bulma arayıĢı olduğunu beyan ve kıyas ile mukayesesi. * Nasslarda açıkça ifade edilen hususlarda ihtilafın meĢru olmadığı ve bunun dıĢında kalan hususlarda ise ihtilaf kapısının açık olduğunu beyan.

* Sahabi kavli ile amel, icma ile kıyasın Ģer‟î deliller hiyerarĢisindeki yerlerinin tespiti gibi konuları ihtiva etmektedir.