• Sonuç bulunamadı

4. Kardeş Eğitim Programları normal çocukların engelli kardeşle ilgili genel

2.14. TUTUM VE DAVRANIŞ

2.14.1. Tutum

2.14.1.2. Engellilere Yönelik Tutumlar

Engelli bireyler, tarih boyunca değişik biçimlerde algılanmış ve farklı tutumlarla karşı karşıya kalmışlardır. Engelli bireyleri algılayış biçimleri, bu bireylere sağlanan eğitim fırsatlarını da doğrudan etkilemektedir (Akçamete, 2009). Ross ve Q’mara (1989) engelli çocukların, yaşıtları ve diğer bireylerce kabul görmelerinin ve onlarla bir arada yaşamalarının, ancak engelli bireylere yönelik olumlu tutumların gelişmesiyle mümkün olacağını belirtmişlerdir (Akt: Küçüker ve Kanık, 1994).

Aydınlanma çağından başlayarak, batı toplumlarında bireyci ve sosyal model olarak tanımlanan iki temel yaklaşım etkili olmuştur. Bu yaklaşımlar, ya da yetersizliğin kurgulanış biçimleri, engelliliğe bakış açısını da belirlemektedir. Bireyci yaklaşımda engellilik problemi, bireyin yetersizliğine bağlı olarak ortaya çıkan işlev sınırlılığına indirgenmekte; engellilerin toplumsal yaşamda yer almayışları, işlev sınırlılığına dayandırılmaktadır. Buna karşın sosyal yaklaşım çerçevesinde engellilik durumu, bireysel değil, toplumsal bir olgu olarak ortaya konmakta; bireyin toplumsal yaşamda yer almayışının nedeni, toplumun örgütlenme biçimi ile ilişkilendirilmektedir. Bu yaklaşımda işlev sınırlılığının varlığı reddedilmekte, engel problemi bireyde değil, bireyin ilişki içersinde bulunduğu sosyal ortamda aranmaktadır. Buna göre, engelli bireyin toplumsal yaşamda yer almamasının en önemli nedeni olarak, toplumun ön yargıları ve çevresel engeller görülmektedir (Akçamete, 2009).

Engelleri olanlara yönelik tutumlar ile, farklı engel gruplarındaki kişilerle ilgili düşüncelerin, inançların ve duyguların bütünü kast edilir. Engellilikten etkilenmiş olmaya ilişkin sahip olunan düşünce, inanç ve duygular, bu kişilere yönelik yaklaşımları, davranışları ve onlar için yapılacak düzenlemeleri etkiler (Özyürek, 2006).

Toplumda sağlıklı bireylerin sergiledikleri tutumlardan dolayı, engelli bireyler, genellikle toplumla bütünleşmelerini engelleyen olumsuz tutumlarla mücadele ederler. Engellilere yönelik var olan tutumun çoğunlukla, sözel ifadede olumlu olduğu

belirtilirken, gerçekte engelli bireyler, toplum olarak genelde reddedilmekte ve onlara karşı olumsuz bir tavır takınılmaktadır (Daruwalla ve Darcy, 2005).

Toplum, engelli kişilere yönelik olumlu tutumların varlığını kabul etse de, engelli bireylere yönelik toplumsal tutumlar; engelli bireyleri yeterince anlamama, bilinmeyene karşı duyulan korku, toplum tarafından yansıtılan basmakalıp ve ön yargılı duyguları içeren düşünce ve inançların varlığından dolayı farklılık göstermektedir. Toplumun engellilere karşı geliştirdiği iki farklı tutum vardır: acımak veya dışlamak. Her iki tutum da engelli bireylere zarar vermektedir. Bu tutumların değişmesi için, engelli bireyleri anlamak ve onlar hakkında çok şey öğrenmek gerekir. Engelli bireylerin engel durumlarıyla veya yetersizlikleriyle ilgilenmek yerine; başarabilecekleri konulara odaklanılırsa, onlar da kendilerini toplumdan biri olarak görecek ve sosyal hayata daha aktif olarak katılacaklardır. Bugün engelli bireylerin temel sorunlarından biri de toplumun olumsuz tutumundan dolayı, sosyal alanda yetersiz kalmaları ve ciddi sıkıntılar yaşamalarıdır. Engelli bireylere karşı olumsuz tutumlardan kurtulmak, ahlâkî bir sorumluluktan öte, zorunlu bir görevdir (Özbey, 2008; Thompson, Emrich, Moore, 2003).

Engelli bireylere yönelik olumsuz tutumların öğrenilmeye başlandığı yılların beş yaş ve sonrasına rastladığı görülür. Yapılan bir araştırmada yaşları iki ilâ altı arasında değişen 230 çocuğa ortopedik yetersizliği olan bir çocuğun resmi gösterilerek “onunla oynar mısın?” sorusu yöneltilmiş; bunlardan beş ilâ altı yaşlarında olanların ortopedik engelli çocukla oynamayı, yaşları iki ilâ dört arasında olan çocuklara nazaran daha fazla reddettikleri ortaya çıkmıştır. Engeli olmayan dört yaşındaki çocuklar, engeli olan çocukları başlarda çocuk olarak görürken, dört yaşından sonra, ailelerinden ve birlikte bulundukları diğer kişilerden onları farklı görmeyi öğrenmeye başlamışlardır. Hislerini yeterince ifade edemeyen beş yaş öncesindeki bu çocukların, duruma karşı tepkilerini davranışlarıyla ifade etme olasılıkları daha fazladır. İlkokul çağındaki kardeşler, farklılıkları ayırt edebilirler; uygun açıklamaları anlasalar da, duygularını çatışmalı ve yoğun bir şekilde yaşamaktadırlar. Detayları araştırma ve gelecek korkusu ise, daha çok ergenlik döneminde yaşanmaktadır. İlköğretim ve liseye devam eden kardeşlerin engellilere yönelik tutumlarını belirlemek için yapılan araştırmalarda, tutumların olumsuz olduğu, daha az kabul edildikleri; engellilikten etkilenme derecesi

arttığındaysa, kabul edilme düzeyinde azalma ve olumsuz tutumlarda artma olduğu gözlenmiştir (Gurian, 2010; Özyürek, 2006).

T.C.Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığınca yapılan çalışmada (2009), toplumun engellilere yönelik tutumları, 79 ilde 4144 kişi ile belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırma sonuçları genel olarak değerlendirildiğinde, Türkiye genelinde, engellilere yönelik tutumların, algıların ve düşüncelerin genelde “olumlu” olduğu söylenebilir. Ancak engellilere acıma, belli sosyal ortamlarda engellileri tercih etmeme ve belli engel gruplarının ayrı okullarda eğitim görmeleri gibi gizli olumsuz tutumların varlığı da belirlenmiştir. Bu sonuç, engellilere yönelik tutumların olumlu yönde değişmekte olduğunu göstermekle birlikte; engellilerin toplumsal yaşama tam katılımlarının sağlanması için, tutumların değiştirilmesi konusunda çalışmaların devam etmesi gerektiğini göstermektedir.

Bir başka araştırmadaysa, normal çocukların, gerek model olmaları, gerekse akademik konularda yardımları açısından, engelli çocuklara öğretici pozisyonda yer alarak özel öğretmenlik yapmalarının sosyal kabulleri üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Sonuçta, bu tür çalışmaların, zihin engelli çocuklara yönelik olumlu tutum geliştirerek sosyal kabullerini sağlamada etkili olduğu saptanmıştır (Civelek, 1990).

Horner-Johnson ve arkadaşlarının, akrabaları ya da arkadaşları arasında engelli bireyler bulunan öğrencilerin zihin engelli bireylerin haklarına, uygun yaklaştıklarını saptamıştır. Buna karşın engelli kardeşi olanlar ile engelli kardeşi olmayanların tutumlarını karşılaştıran bir araştırmada, iki grup arasında anlamlı bir fark saptanmamıştır (Akt: Sarı, Bektaş, Altıparmak, 2010).

Kız ve erkek öğrenciler, engelli öğrencileri daha az oranda lider, çalışma arkadaşı ve arkadaş olarak seçmişlerdir. Engellilere yönelik tutumlar üzerinde odaklaşan çalışmalar, değişik öğretim kurum ve meslek gruplarındaki kişilerin engelli kişilere yönelik tutumlarının olumsuz, basmakalıp, önyargılı ve onları kabul etmeyen şeklinde olduğu görülür. Ayrıca ölçü araçları değiştiğinde de engellilere yönelik tutumların olumsuz olduğu gözlenmiştir. Ancak, engellilere ve eğitimlerine ilişkin bilgi alma ve onlarla etkileşimde bulunma, onlara yönelik tutumların olumlu yönde değişmesini sağlamaktadır (Özyürek, 2006). Nitekim Sarı ve arkadaşları (2010), hemşirelik

öğrencilerinin engellilere yönelik tutumlarını belirlemeye çalıştıkları araştırmalarında, hemşirelik öğrencilerinin engelli bireylere yönelik olumlu tutumlarının olduğunu gösteren sonuçlar elde etmişlerdir. Sağlık alanında eğitim gören öğrencilerin engelli bireylerle ilgili edindikleri bilgiler ışığında engellilere yönelik tutumları, diğer gruptaki bireylere göre daha olumlu olmaktadır.