• Sonuç bulunamadı

103

Tablo 2: Enerji Topluluğu Tarafları’nın Bütçe Katkı Oranları

Taraf Katkı

Oranı

2014 Bütçe Katkısı (milyon EUR)

2015 Bütçe Katkısı (milyon EUR)

2016 Bütçe Katkısı (milyon EUR)

2017 Bütçe Katkısı (milyon EUR)

Avrupa Birliği %94.94 3,274,300.

21

3,339,786 .03

4,343,0 30

4,354,8 32 Arnavutluk Cumhuriyeti %0.09 3,103.93 3,166.01 4,117 4,128 Bosna ve Hersek %0.20 6,897.62 7,035.57 9,149 9,174 Makedonya Eski Yugoslav

Cumhuriyeti %0.10 3,448.81 3,517.79 4,575 4,587

Moldova %0.10 3,448.81 3,517.79 4,575 4,587

Karadağ %0.04 1,379.52 1,407.11 1,83 1,835

Sırbistan %0.54 18,623.57 18,996.04 24,702 24,769

Ukrayna %3.92 135,193.35 137,897.2

1 179,32 179,80

8 BM Kosova Geçici Yönetimi %0.07 2,414.17 2,462.45 3,202 3,211

TOPLAM %100.00 3,448,810.

00

3,517,786 .00

4,574,5 00

4,586,9 31

104

Enerjinin Avrupalılaşmasının kurum ihdası ve mevzuat aktarımı yoluyla gerçekleştirilmesinin somut göstergesi olan Enerji Topluluğu bütüncül haliyle AB’nin kurumsal yapısına benzemektedir. Gerek Konseyi, gerek Sekreterliği ve gerekse de Düzenleme Kurulu ile Birlik kurumları ile benzerlik taşıdığı görülen Enerji Topluluğu’nun bu nedenle Birliğin bölgedeki bir adaptasyonu olduğu değerlendirmesi yanlış olmayacaktır. Ancak bir tarafın AB, diğer tarafın ulus-devletler olması gibi arada önemli farklılıklar da mevcuttur. Bugüne kadar kapsam ve etkililik bakımından bir örneği daha ortaya çıkmamış bir ulus-üstü kurum olan AB, kendisinin kurumsal etkinliğini enerji gibi hayati bir alanda bölgede ihdas etmek hedefiyle söz konusu inisiyatifi başlatan taraf olmuştur.

Ancak tarafların bu kararı şüphesiz birdenbire ortaya çıkmış değildir. Tarihsel geçmişin kurumsal oluşumlarda belirleyici etkiye sahip olduğunu vurgulayanTarihsel Kurumsalcılık burada söz konusu oluşumun tarihine bakarak nasıl bugünkü hâline geldiğinin anlaşılmasında yol gösterici olmaktadır. Nitekim tarihçe kısmında değinilen 2002 ve 2003 yıllarındaki Atina Memorandumları ile başlayan ad hoc süreç, nihayetinde AB’ye benzer bir yapı olarak kurumsallaştırılmıştır. Elbette devletler geçmişteki eylemlere bakıp hareket etmiştir değerlendirmesi doğru değildir.

Ancak bugünkü kurumsal yapının hangi şartlar altında ve hangi hızda oluşturulduğunu anlamak tarihsel bağlamın önemini artırmaktadır.

Söz konusu tarihsel geçmişte devletlerin ve AB’nin hareket noktasını her iki tarafın rasyonel tercihleri belirlemiştir. Rasyonel Tercihli Kurumsalcılığın odak noktası olan kurum oluşturmadaki rasyonel tercihler, söz konusu Enerji Topluluğu kurumunun kuruluşunu açıklar niteliktedir. Hem Birlik hem de bölgedeki Enerji Topluluğu üyesi devletler çıkarlarına uygun olarak gördükleri enerji hedeflerini –ki

105

bunlar Birliğin enerjiyi Avrupalılaştırma kriterleri olan arz güvenliği, rekabet ve sürdürülebilirliktir- uygulamaya sokabilmek için birlikte hareket etmeye karar vermişlerdir.

Aktörlerin rasyonel davranarak ortak hareket etmesinde mevcut sorun kadar sorunun çözüm niteliği de önemlidir.335 Bu nedenle Birlik ve bölge ülkelerinin yalnızca enerjide bir arz sorunu olmasından dolayı söz konusu oluşumu gerçekleştirdikleri değerlendirmesi yeterli olmayacaktır. Enerji arzının ancak sınır ötesi işbirlikleri ile çözülebilecek bir mesele olması buradaki aktörlerin rasyonel tercihlerinin anlaşılmasında tamamlayıcı bir açıklama olmaktadır.

Birlik açısından bakılacak olursa Güneydoğu Avrupa, Rusya’ya mevcut enerji bağımlılığını azaltmada birincil derecede önemli bir geçiş güzergahı olarak belirmektedir. Jeopolitik konumu bölgeye enerji geçiş güzergahı rolü yüklemektedir.

Nitekim gerek Orta Doğu, Doğu Akdeniz ve gerekse de Hazar/Orta Asya enerji kaynaklarının Rusya’ya alternatif olarak Avrupa’ya aktarımı son derece stratejik ve jeopolitik hesaplar gerektirmektedir. Yalnızca haritaya göz ucuyla bakıldığında dahi Güney Doğu Avrupa’nın alternatifsiz olarak geçiş güzergahı olarak belirdiği görülebilir. Son derece teknik hesaplamalarla hareket eden Komisyon’un ise söz konusu bölgede bir inisiyatif başlatması zaten kaçınılmazdı. Somut projelerle yürütülen enerji alt yapılarının koordinasyonu ve düzgün işleyebilmesi ise şüphesiz koordine bir gelişimi gerekli kılmıştır. Bu nedenle Birlik, söz konusu bölge ülkeleri ile arasındaki ikili anlaşmalardan ayrı olarak tamamen teknik içerikli bir kurum oluşturma ihtiyacı hissetmiştir. Burada esasen Birliğin siyasi mülahazalardan uzak bir işbirliğini teşvik etmesi ise son derece anlaşılabilir bir rasyonel davranıştır.

335 Padgett, 2011, op. cit., s.1072.

106

Nitekim siyasi işbirliklerinde ve daha da önemlisi her bir bölge ülkesinin AB’ye katılım süreçlerinde enerjiyi pazarlık aracı olarak kullanması oldukça muhtemeldir.

AB’nin ise kendisi için hayati derecede önemli olan bir konuda işi siyasi diyaloğa bırakması zaten beklenemez. Bu kapsamda Birlik, hem kendi enerji sorununa bir an önce alternatif çözüm üretmek hem de bölge ülkelerinin birbirleri arasındaki ortaklık ruhunu geliştirmek amacıyla bu oluşumu başlatan taraf olmuştur.

Güneydoğu Avrupa ülkelerinin Enerji Topluluğu’na katılmalarındaki uyguladıkları fayda-maliyet analizi ise Birliğe göre daha yüzeyseldir. En başta bu ülkelerin hepsinin müstakbel AB üyeliği söz konusudur. Bundan dolayı AB’nin kendilerine yönelik başlatmış olduğu bir ortaklıkta yer almaları gayet anlaşılabilir bir durumdur. Nitekim bölge ülkeleri söz konusu işbirliğini kendi katılım süreçlerine yönelik bir adım olarak görmektedirler.336 Bu uzun vadeli strateji hesaplamasının yanı sıra kendileri için aciliyet gerektiren enerji sorununa çözüm bulma arayışı devletlerin Topluluğa katılma gerekçesini daha iyi açıklayabilmektedir. Nitekim bölgede enerjide hegemon bir güç olan Rusya’nın varlığı bölge ülkeleri için çok da arzu edilen bir durum değildir.337 Bunun yanı sıra bütçe kısmında incelendiği üzere Topluluğa katkıları oldukça düşük olan söz konusu devletler mâli ve teknik yardımları kendi alt yapılarını tamamlamak ve Avrupa enerji sistemine tam entegre olabilmek için bir fırsat olarak görmektedirler. Birliğin enerji politikasının temel yapıtaşları olan arz güvenliği, rekabet ve sürdürülebilirliğin zaten tüm devletlerin arzu edeceği kriterler olduğu ortadadır. Burada adaylık perspektifi olmayan üçüncü

336 Padgett, 2011, op. cit., s.1073.

337 Ibid., s.1069.

107

ülkelerin (örneğin Ukrayna, Moldova ve Gürcistan338) Enerji Topluluğu’na dahil olmadaki motivasyonlarına da kısaca değinmek gerekirse Komisyon’da çeşitli görevlerde bulunmuş ve hâlen bulunmakta olan Prange-Gstöhl bunu üç

“motivasyon” ile açıklamaktadır:

Kulübün (Birliğin) bir parçası olabilme kapasitelerini ispatlama isteği ‘tanımlama motivasyonu’, bölgesel bir hegemona olan bağımlılığı azaltma isteği ‘bağımsızlık motivasyonu’ ya da ortak normlar, kurallar ve standartların ekonomik kazançlarını ciddi oranda artıracağı düşüncesi ‘ekonomik motivasyon’. Bu motivasyonlardan birinin veya hangilerinin birlikte işlev göreceği ise ülkelerin siyasi, coğrafi veya ekonomik durumlarına göre değişmektedir.339

Tarihsel Kurumsalcılığın güç asimetrisi vurgusu değerlendirilecek olursa, Enerji Topluluğu’nun kurumsal yapısı itibarıyla AB’ye üye olmayan devletlerin politika yapım sürecinde yani benimsenmesi öngörülen AB müktesebatının

338 Türkiye her iki Memorandumda imzacı devlet olmasına rağmen stratejik ve siyasi çıkarlarının kesişmesi nedeniyle Enerji Topluluğu inisiyatifinde yer almamaktadır. Bu konuda başka bir akademik çalışmanın konusunu teşkil edecek olmasından dolayı burada yalnızca 2005 yılında Meclis’te sorulan soru ve cevabına yer vermekle yetinilecektir. Prof. Dr. Gaye ERBATUR imzalı yazılı soru önergesinde Türkiye’nin Enerji Topluluğu Antlaşması’nı neden imzalamadığı sorulmuştur. Dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dr. Mehmet Hilmi GÜLER tarafından verilen cevap şu şekildedir:

“Enerji Topluluğu Anlaşması ise, Mutabakat Zabıtları ile öngörülen bölgesel enerji piyasası oluşum hedefinin çok daha ötesinde, AB üyesi olmayan Güneydoğu Avrupa ülkeleri ile Avrupa Topluluğu arasında yasal yönden bağlayıcılığa sahip ve uluslar-üstü nitelik taşıyan bir Topluluğun kurulmasını öngörmektedir. Bu nedenle, Ülkemizin söz konusu topluluğa katılımının teknik, ekonomik ve siyasi boyutları bulunmaktadır. […]Türkiye talep artışı, enerji sektörünün büyüklüğü ve büyüme potansiyeli, coğrafi büyüklüğü, coğrafi konumu çerçevesinde sahip olduğu özel durum ve kilit rol, piyasa reformunda kaydedilen önemli aşamalar, AB ile üyelik müzakereleri takvimi hususlarında sürece dâhil olan diğer ülkelere kıyasla önemli farklılıklar taşımaktadır. […] Müzakere sürecinde söz konusu farklılıklardan kaynaklanan çekincelerimizin önemli bir bölümüne çözüm bulunabilmiş, ancak bazı hususlara ilişkin çekincelerimiz Avrupa Komisyonunun tavrının da etkisiyle çözümsüz kalmıştır.

Taslak üzerinde çeşitli hususlarda Ülkemiz şerhleri muhafaza edilmektedir. […]Şerhlerimize çözüm bulunamamış oluşu nedeniyle, diğer katılımcılar tarafından 22 Mart 2005 tarihinde parafe edilen Anlaşma taslağı Ülkemizce paraflanmamıştır. […] Avrupa Komisyonu Ülkemizin Anlaşmaya taraf olması hususuna büyük önem vermekte olup, bu çerçevede Ülkemiz ile Avrupa Komisyonu temsilcileri arasında konuya ilişkin görüşmelerin yakın dönemde devam etmesi gündemdedir.

Konuyla ilgili çalışmalar Bakanlığımız ve Dışişleri Bakanlığı'nın koordinasyonunda ilgili Kurum ve Kuruluşların katılımlarıyla sürdürülmektedir.” Bkz. s.602-606, https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d22/c093/tbmm22093127.pdf (Erişim Tarihi: 04.03.2016).

339 Prange-Gstöhl, op. cit., s.5297.

108

şekillendirilmesinde yer alma şansları bulunmamaktadır.340 Enerji Topluluğu örnek olayında Avrupalılaşmanın yukarıdan aşağıya bir metotla gerçekleştiği görülmektedir. Oyunun kurallarını belirleyen aktörler arasında (AB-bölge devletleri) hiyerarşik bir durumun olduğu çok açıktır. Ajanın (Enerji Topluluğu’nun) ise oyunu kurallarına göre oynaması gerekmektedir. Daha açık ifade etmek gerekirse Topluluğun dümeni Birliğin elindedir. Zaten Birlik müktesebatının aynen aktarımını sağlamakla görevli Topluluğun başka bir kural benimsemesi mümkün gözükmemektedir. Fakat yine de bir kurum olması dolayısıyla amir-ajan analizi çerçevesinden bakıldığında ilerleyen yıllarda ajan rolüne uygun olarak yetki artırımı talebinde bulunması ihtimali her daim gündemde olabilecektir. AB’de birçok örneğini gördüğümüz bu durumun AB’nin adaptasyonu olan bir kurumda görülmesi çok da imkânsız değildir.

Topluluğun aktörleri arasındaki yukarıdan aşağıya gerçekleşen Avrupalılaşmanın enerjinin Avrupalılaşması sürecine olumsuz etkisi olduğunu söylemek ise güçtür. Nitekim Güneydoğu Avrupa ülkelerinin AB katılımını dış politika gündemlerinin ilk sırasına yerleştirmiş olmaları AB koşullarını, hedeflerini ve kriterlerini benimseyecekleri anlamına gelmektedir.341 Enerji, bölge ülkelerinin gelişiminde son derece önem ve aciliyet arz etmektedir. Nitekim günlük yaşamı ve herkesi doğrudan etkileyen enerji Avrupa’da Enerji Topluluğuna Taraf Güneydoğu

340 Prange-Gstöhl, op. cit., s.5299; FaigGalipAbbasov, “EU’s External Enegy Governance: A Multidimensional Analysis of the Southern Gas Corridor”, Energy Policy, 2014, C.65, S.3, s.28.

341 Othon Anastasakis, “The Europeanization of the Balkans”, Brown Journal of World Affairs, C.12, S.1, s.82.

109

Avrupa Ülkeleri’ndeki halklardan daha fazla hiçbir halkı doğrudan etkilememektedir.342

Enerji Topluluğu’nun gidişatını ve etkinliğini ise Rasyonel Tercihli Kurumsalcılığın vurgu yapmadığı bir husus olması dolayısıyla Tarihsel Kurumsalcılık çerçevesinde ele almak gerekmektedir. Tarihsel Kurumsalcılığın kurumların etkinliği ve işleyişi hakkındaki analiz çerçevesinde patika bağımlılığı ve niyetlenilmemiş sonuçlar vurguları önemlidir. İlk olarak patika bağımlılığı ele

alınacak olursa Enerji Topluluğu’nun patika bağımlı bir kurum olduğu görülmektedir. Son derece teknik içeriğe sahip olan Topluluğun planlaması ve izleme süreci daimi Sekreterya tarafından düzenli biçimde gerçekleştirilmekte ve rapor edilmektedir. AB tarafından bakılacak olursa raporlarda AB’ye ilişkin bir değerlendirme bulunmadığı görülmektedir. Nitekim kural belirleyici rolü ona yalnızca koordinasyon görevi yüklemiştir. Söz konusu patikadan kasıt böyle bir oluşumdan veya uygulamalarından geri dönmeden belirli bir süreç içerisinde oluşturulan yoldur. Böylesi bir tercihten ise ne AB ne de bölge ülkeleri bir fayda sağlayabilecektir. Çünkü enerji, tam üyelik hedefinden her halükârda önde gelen bir meseledir. Her iki taraf da bir an önce bu alanda bütünleşmeyi hedeflemektedir.

Tarihsel Kurumsalcılığın bir diğer odak noktası olan niyetlenilmemiş sonuçlar konusunda da Enerji Topluluğu üzerine değerlendirmede bulunmak gerekir.

Nitekim ilk başta doğal gaz ve elektrik sektörlerinde başlayan bütünleşme çabası giderek kapsam alanına petrol, çevre, rekabet ve sosyal meseleleri de katmıştır. Atina Memorandumları’nın imzalandığı tarihte bu hususlar müzakere edilip çalışma

342 2010 Enerji Topluluğu Uygulama Raporu Önsözü, https://www.energy-community.org/portal/page/portal/ENC_HOME/DOCS/722178/0633975AAE7F7B9CE053C92FA8C 06338.PDF (Erişim Tarihi: 22.09.2015).

110

kapsamına alınmamıştı ancak bugün gelinen noktada birçok farklı alanda çalışma yürüten bir Enerji Topluluğu söz konusudur. Bu durum aynı zamanda Yeni Kurumsalcılığın tüm türlerinin ortak varsayımı olan kurumların etki doğurduğu tezini de destekler niteliktedir. Zira petrol ve doğal gaz alanında gerçekleştirilmek istenen bütünleşmede belirli bir mesafe kat edildikten sonra bu alanlara söz konusu diğer alanlar da eklenmiştir. Şüphesiz hedeflenen kriterlere ulaşmada Enerji Topluluğu’nun kayda değer etkisi olmasaydı diğer alanların da kapsama dahil edilmesi gereksiz bir yük oluşturacaktı. Bu nedenle aşağıda Raporlar doğrultusunda inceleneceği üzere Topluluğun bölge devletleri üzerindeki kayda değer etkisinden söz edilebilir.

Çalışmanın kuramsal çerçevesinin merkezini oluşturan ‘kurumların etki yarattığı’ savının sınanabilmesi için, diğer bir ifadeyle Enerji Topluluğunun kendisinden bekleneni gerçekleştirip gerçekleştiremediğinin değerlendirilebilmesi için Uygulama Raporları değerlendirilecektir. Enerji Topluluğu Sekreterliği, Antlaşma’nın 67 (b) Maddesi doğrultusunda Topluluğun belirlemiş olduğu politika ilkeleri doğrultusundaki faaliyetlerin bir değerlendirmesini sunmak için Uygulama Raporları hazırlamaktadır. Raporlar yalnızca Sözleşme Tarafları/Bağlı Taraflar olarak zikredilen (Contacting Parties) 8 ülkeyi343 kapsamakta; Avrupa Birliği Üye Devletleri’ne dair durum değerlendirmeleri içermemektedir. Bu nedenle çalışmanın bu kısmında Taraflar olarak anılan devletlerin bu 8 Güneydoğu Avrupa devleti olduğu not edilmelidir.

343Arnavutluk, Bosna-Hersek, Kosova, Makedonya, Moldova, Karadağ, Sırbistan ve Ukrayna.

Raporun ilk hazırlandığı dönemdeki söz konusu Taraflar arasında Hırvatistan varken Moldova ve Ukrayna yoktu.

111

Söz konusu raporlar yayımlanmaya başladıkları 2007 yılında ve 2008 yılında 6 aylık olarak hazırlanmıştır. 2009 yılı itibarıyla ise yıllık bazda hazırlanmışlardır.

Bugüne kadar (2016) 11 adet Uygulama Raporu yayımlanmıştır. Uygulama Raporlarının yapısı hakkında bilgi vermek gerekirse ilk olarak raporların yıllar geçtikçe hacimlerinin büyüdüğü görülmektedir. Ortalama 40-50 sayfalık başlangıç raporlarının 2015 yılında yayınlananı 250 sayfaya ulaşmış durumdadır. Bunda Raporların içerik yapılarının değişikliğe uğraması ve aslında bunun da asıl nedeni Topluluk mevzuatının genişlemesi sebep olarak gösterilebilir. Nitekim ilk rapor (2007 Ocak-Haziran) yalnızca elektrik ve doğal gaz ile ilgili değerlendirmeleri kapsarken sonraki yılların Raporları ülkesel çapta değerlendirmeleri içermekle beraber rekabet, çevre, yenilenebilir kaynaklar ve sosyal meseleleri de kapsamaya başlamıştır. 2013 yılından itibaren Raporlarda anlaşmazlıkların durumu yer almaya başlamış; 2014 yılı ve sonrasındaki Raporlarda ülkesel bazda ayrı ayrı ele alınmıştır.

2007 yılının Ocak-Haziran ayları için hazırlanmış olan ve aynı zamanda ilk kez yayımlanan Uygulama Raporu’nda344 Tarafların hepsinin AB çerçevesine –aday, yeni Birlik üyesi veya İstikrar ve Ortaklık Süreci katılımcısı olarak- eklemlenmiş olmalarının AB ile ilgili taahhütlerini yerine getirmelerinde bir çıpa vazifesi göreceğine dikkat çekilmektedir. Antlaşmanın teknik kurallarının büyük oranda aktarımının gerçekleştirildiği ve enerji sektörünün ayrıştırılması (iletim-dağıtım) konusunda çoğu Taraf ülkede ilgili mevzuatın yürürlüğe girmiş olduğu belirtilmektedir. Ancak etkin uygulanabilmelerinin Tarafların bunu birinci öncelikleri addetmelerine bağlı olduğuna dikkat çekilmiştir. Piyasa

344 2007 Yılı Ocak-Haziran ayları Uygulama Raporu,

https://www.energy-community.org/portal/page/portal/ENC_HOME/DOCS/72182/0633975A9AF97B9CE053C92FA8C0 6338.PDF (Erişim Tarihi: 22.09.2015).

112

serbestleştirmesinin raporun hazırlandığı dönemde (2007) henüz Antlaşma hükümleri ile tam olarak uyumlaştırılmadığı ve bunun bir an önce gerçekleştirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bu konuda sınırötesi meselelerin çözümünün hayati önem arz ettiğine dikkat çekilmiştir.

Sekreterliğin 2007 yılında hazırlamış olduğu ikinci Raporda345 Antlaşma’nın II. Başlığı’ndaki (Title) enerji, çevre, rekabet ve yenilenebilir kaynaklar hakkındaki [Birlik] kıstasların[ın] yerine getirilmesine ve özellikle de Elektrik ve Gaz Direktifleri’nin uygulanmasına dikkat çekilmiştir. Rapora göre tüm taraflar 2007 yılı itibarıyla Elektrik Düzenleme Kurumlarını; Tarafların birçoğu ise Doğal Gaz Düzenleme Kurumlarını oluşturmuşlardır. Genel olarak tüm Tarafların elektrik alanında birincil mevzuata sahip oldukları; bununla birlikte kısmen Hırvatistan ve Sırbistan haricindeki Tarafların ise (Bosna Hersek, Karadağ, Makedonya, Arnavutluk ve Kosova) birincil mevzuatı benimseme konusunda daha başlangıç aşamasında olduklarına dikkat çekilmiştir. Doğal gaz konusunda ilgili Direktiflerin yükümlülüklerini yerine getirmenin elektrikten daha fazla ihtiyaç gerektirdiği vurgulanmıştır. Ayrıştırma faaliyetlerinin ise yalnızca İletim Sistemi Operatörlerini değil aynı zamanda Dağıtım Sistemi Operatörlerini de kapsaması gerektiği ifade edilmiştir. Arz güvenliği konusundaki müktesebatın elektriğe göre doğal gazda daha fazla uygulama eksikliği içerdiği belirtilmiştir. Elektrik İletim Sistemi Operatörlerinin bağımsızlığının sağlanmasında Arnavutluk, Hırvatistan ve Karadağ’ın bitirme aşamasında olduğu; Doğal Gaz İletim Sistemi Operatörlerinin bağımsızlaştırılmasını ise sadece Hırvatistan’ın tamamlamış olduğu belirtilmiştir.

345 2007 yılı Temmuz-Aralık ayları Uygulama Raporu,

https://www.energy-community.org/portal/page/portal/ENC_HOME/DOCS/95826/0633975A9E297B9CE053C92FA8C0 6338.PDF (Erişim Tarihi: 22.09.2015).

113

Aynı raporda çevre konusunda Tarafların mevzuatın uygulanmasında farklı aşamalarda olduğu, çok fazla ilerlemeye ihtiyaç olduğu ve Sekreterliğin bu konu ile gelecekte daha fazla ilgilenmesi gerekeceğine dikkat çekilmiştir. Rekabet alanında önemli oranda kuralların aktarılmış olmasına rağmen uygulamada sorunlar olduğu ifade edilmiştir. Yenilenebilir enerji kaynakları hususunda ise Rapor tüm Tarafların stratejik, mevzuata dair ve kurumsal çerçevelerde konuyu daha ayrıntılı ele almaları gerektiğinin altını çizmiştir.

2008 yılının ilk Raporunda346 ise Sekreterliğin takındığı olumlu tavır dikkat çekicidir. Raporda Taraflar arasında önemli farklılıklar bulunmakla birlikte tüm Tarafların müktesebatın uygulanmasında uzun mesafeler kat ettiği ifade edilmiştir.

Belki de Rapordaki en dikkat çekici belirleme Taraf devletlerin birincil mevzuat yükümlülüklerinin uygulamalarının bölgedeki Birlik üyesi devletler düzeyine yakın bir düzeye ulaştığıdır. 2008 yılında hazırlanan ikinci Uygulama Raporu’ndaki347 Sekreterliğin genel değerlendirmesi ise 2008 yılının Taraf Devletler’in enerji piyasalarını serbestleştirme ve enerji alt yapılarına yatırımı çekecek bir ortamı hazırlama hedefleri için reformları gerçekleştirme hususunda siyasi kararlılıklarının teyit edildiği bir yıl olduğu yönündedir. Buna ek olarak Raporda elektrik sektöründeki reformların doğal gaz sektörüne göre daha ileri seviyede olmasının nedeni serbestleşmenin elektrik sektöründen daha önce başlaması olarak gösterilmektedir.

346 2008 yılı Ocak-Haziran ayları Uygulama Raporu,

https://www.energy-community.org/portal/page/portal/ENC_HOME/DOCS/118175/0633975AA32A7B9CE053C92FA8C 06338.PDF (Erişim Tarihi: 22.09.2015).

347 2008 yılı Temmuz-Aralık ayları Uygulama Raporu,

https://www.energy-community.org/portal/page/portal/ENC_HOME/DOCS/210187/0633975AA5707B9CE053C92FA8C 06338.PDF (Erişim Tarihi: 22.09.2015).

114

Yıllık bazda yayımlanan raporların ilki olan 2009 yılı Uygulama Raporundaki348 en genel değerlendirme ülkelerin müktesebatı uygulama konusunda aralarındaki ilerleme farklılığının giderek açıldığı yönündedir. Bu nedenle aşağıda görüleceği üzere bölgesel uyumu temin etmek amacıyla ortak girişimlere hız verildiği kaydedilmektedir. Elektrik konusundaki ilerlemeler arasında bölgesel bir piyasanın oluşturulabilmesinde sınırötesi iletim kapasitelerinin belirlenebilmesi için Güneydoğu Avrupa İhale Koordinasyon Ofisi’nin (SEE CAO) kurulması yönünde somut adımların atılması gösterilmektedir. 2009 yılında istatistik alanının da Topluluk faaliyet alanına eklenmesi önemli bir yenilik olmuştur. Böylece büyük oranda Uluslararası Enerji Ajansı ve Eurostat’ın yöntemleri kullanılarak standart ve güvenilir enerji verilerinin stratejik arz planlamalarında, politika önceliklerinin belirlenmesinde ve yatırım projelerinin risk değerlendirmelerinde kullanılması hedeflenmiştir.

Topluluk çapında 2009 yılındaki önemli bölgesel-kurumsal bir gelişme de Topluluğun doğal gaz projelerinin giderek netlik kazanması konusunda olmuştur.

Daimi Yüksek Düzey Grubu’nun Mart 2009’daki 12. toplantısında almış olduğu karar doğrultusunda oluşturulan Enerji Topluluğu Gaz Ringi Grubu, Ortak Gaz Çalışma Grubu’nun yerini almıştır. Bir diğer önemli koordinasyon gelişmesi Raporda tüm Tarafların en kısa zamanda Güneydoğu Avrupa’nın doğal gaz alt yapısının tamamlanması amacıyla ENTSO-G inisiyatifi olan On Yıllık Alt Yapı Geliştirme Planı’na dâhil olması şeklinde belirtilmiştir.

348 2009 yılı Uygulama Raporu,

https://www.energy-community.org/portal/page/portal/ENC_HOME/DOCS/526177/0633975AAB887B9CE053C92FA8C 06338.PDF (Erişim Tarihi: 22.09.2015).

115

Arz güvenliği, 2009’un Ocak ayında yaşanan kriz dikkate alınarak daha fazla önem atfedilmesi gereken konu olarak Raporda kaydedilmiştir. Tarafların AB koordinasyon politikası çerçevesinde AB Gaz Koordinasyon Grubu (EU Gas Coordination Group) dâhilinde bilgi aktarımını yerleşik hâle getirmesi bu hedefe yönelik bir girişim olarak nitelendirilmiştir. Buna ek olarak Enerji Topluluğu Arz Güvenliği Koordinasyon Grubu’nun (Energy Community Security of Supply Coordination Group) oluşturulduğu ve Eylül 2009’da Gaz Forumu çerçevesinde ilk toplantısını gerçekleştirdiği kaydedilmiştir.

Rekabet alanında Tarafların müktesebat aktarımında büyük başarı göstermiş olduğuna dikkat çekilmiştir. Bununla birlikte uygulama konusunda ülkeler arasında ciddi farklılıklar olduğu ifade edilmiştir. Arnavutluk, Hırvatistan ve Bosna-Hersek’in rekabet kurumlarının iyi derecede ilerleme kaydettiği de ifade edilmektedir. Devlet yardımı konusunda Bosna-Hersek ve Kosova’nın hâlâ bir mevzuata sahip olmadığına dikkat çekilirken Sırbistan’ın ise ilk defa bir devlet yardımı mevzuatı benimsemesi önemli bir ilerleme olarak kaydedilmiştir.

Sürdürülebilirlik konusundaki değerlendirmelerde çevre müktesebatının uygulanmasında ciddi sorunlar olduğu beyan edilmiştir. Nitekim o dönemde Hırvatistan ve Sırbistan’ın müktesebatın tam uygulanması yönünde hareket etmesine karşın Arnavutluk, Bosna-Hersek, Makedonya, Karadağ ve Kosova’nın çevre müktesebatının uygulanmasını yalnızca kısmen gerçekleştirdiği belirtilmiştir.

Çevresel meselelerin daha fazla hesaba katılması gerektiğine ve bu doğrultuda değerlendirilebilecek bir gelişme olarak Arnavutluk, Bosna Hersek, Makedonya, Karadağ ve Sırbistan’ın 2008 yılının sonlarında ortak İklim Değişikliği Çerçeve Programı benimsediklerine dikkat çekilmiştir. Yenilenebilir enerji kaynakları

116

hususunda ilgili Direktiflerin uygulanmasının zamanında gerçekleştirildiği ifade edilmiştir. Bununla birlikte çoğu Taraf Devlet’teki enerjiden sorumlu bakanlığın biyoyakıtlar konusunda herhangi bir biriminin ve mevzuatının olmadığı da belirtilmektedir.

2009 yılı Raporu o zamana kadar yayımlanan Raporlardan bir açıdan farklılık göstermektedir. AB Müktesebatının potansiyel uygulama alanları olarak petrol ve sosyal meseleler de bu raporda yer almıştır. Petrolün 2008 Aralığında Bakanlar Konseyi kararıyla enerji şebekeleri kapsamına alındığı ve bir Petrol Forumu oluşturulduğu Raporda belirtilmektedir. Bu çerçevede ilk Petrol Forumu toplantısı da 2009 yılında gerçekleşmiştir. Bölgedeki mevcut şebeke ve stok eksikliği dikkate alınarak Forum’un müstakbel petrol boru hattı projeleri üzerinde çalışmaya başladığı kaydedilmiştir. Sosyal meseleler hususunda Taraflar’ın Sosyal Meselelere Dair Mutabakat Zaptı çerçevesinde Sosyal Eylem Planları oluşturacakları ifade edilmiştir.

2010 yılı Uygulama Raporunda349 Enerji Topluluğu’nun bugün yaşamakta olduğu en büyük problem, benimsenen müktesebatın hacmi ile uygulama arasındaki mesafenin giderek açılması ilk defa yer almıştır. Raporda tüm Tarafların genel olarak müktesebat çerçevesinde kendi yasal mevzuatlarını oluşturdukları ifade edilmiştir.

Bölge ülkelerinin enerji sektörlerindeki ait teknik kural aktarımlarının genel kurallara göre (enerjinin serbest dolaşımı, rekabetin sağlanması vb.) daha kolay gözlemlenebildiği ve sonuç alınabilen alanlar olduğuna dikkat çekilmiştir. Söz konusu ülkelerdeki mevcut müktesebat-uygulama arasındaki boşluğun doldurulmasında düzenleyici ve rekabet kurumlarının hükümetlerden bağımsızlığının

3492010 yılı Uygulama Raporu,

https://www.energy-community.org/portal/page/portal/ENC_HOME/DOCS/722178/0633975AAE7F7B9CE053C92FA8C 06338.PDF (Erişim Tarihi: 22.09.2015).

117

son derece önemli olduğu vurgulanmıştır. Ülkelerde kanunlardaki ifadesiyle bağımsız düzenleyici ve rekabet kurumlarının hâlihazırda mevcut olduğu ancak gerçekliğin bundan farklı olduğunun altı çizilmiştir. Bosna Hersek’te ise durumun daha fazla âciliyet arz ettiği ifade edilmiştir. Rekabet kurumlarının özellikle Arnavutluk, Hırvatistan ve Sırbistan’da bağımsız hale getirildikleri kaydedilmiştir.

Yenilenebilir Enerji Kaynakları konusunda yeni müktesebatın kabul edildiği ve bunun da Topluluk Bakanlar Konseyi Tavsiye Kararları yoluyla Topluluk mevzuatına dahil edileceği öngörülmüştür. Arz güvenliği konusuna ilişkin olarak Birliğin acil durum petrol stoğu konusundaki direktif hazırlıklarının da devam ettiği ve tüm bu gelişmelerin Enerji Topluluğu Taraflarına yeni uygulama zorlukları ile birlikte yeni fırsatlar sunacağı belirtilmiştir. Rapordaki bir diğer önemli gelişme Enerji Topluluğu’nun Mayıs 2010’da ilk genişlemesini (Moldova) gerçekleştirmesidir. Ukrayna’nın da aynı yolda kararlılıkla yürüdüğü vurgulanmıştır.

2011 yılı Uygulama Raporu’nda350 yine Sekreterliğin iyimser değerlendirmesi göze çarpmaktadır. Rapora göre müktesebatı kendi ülkelerine aktarmada diğerlerine göre geri plana düşen Taraflar kendi ulusal mevzuatlarını reforme etmiş ve diğerlerine yetişmişlerdir. Sekreterlik ile uyuşmazlıkların çözümü prosedürü yoluyla başlatılan işbirliği sayesinde Arnavutluk’un 2010 yılında, Makedonya’nın ise 2011 Ocak ayında yeni enerji mevzuatını oluşturduğu ifade edilmiştir. Sırbistan’ın 2004 yılından beri uygulamakta olduğu enerji mevzuatını Sekreterliğin talepleri doğrultusunda 2011 yılında gözden geçirdiği, Kosova’nın 2010 yılında yeni kanunlar kabul ettiği, Arnavutluk’un yeni Güç Sektörü Kanunu’nu görüşmekte olduğu ve

350 2011 yılı Uygulama Raporu,

https://www.energy-community.org/portal/page/portal/ENC_HOME/DOCS/1146177/0633975AB4F77B9CE053C92FA8 C06338.PDF (Erişim Tarihi: 22.09.2015).

118

Hırvatistan’ın enerji mevzuatını Üçüncü Enerji Paketi ile uyumlaştırmaya gayret ettiği ifade edilmiştir. Sekreterliğin daha hedefe yönelik yardım sağlamak amacıyla kimi Taraflardan oluşan Uygulama Ortaklıkları (Implementation Partnerships) başlattığı belirtilmiştir. Rapor sonuçta bir önceki raporda görülen tıkanıklığın aşılmış olduğuna ayrıca dikkat çekmektedir.

2012 Uygulama Raporu’nda351 dikkat çeken ilerleme Tarafların ikincil mevzuatları benimsemeleri ve dolayısıyla reformların Bakanlıklar yerine ulusal düzenleyici otoriteler tarafından yerine getirilmeye başlanmasıdır. Bu aynı zamanda Sekreterlik tarafından soyut kuralların somut sonuçlar doğurması olarak değerlendirilmektedir. Ancak yine de elektrik konusunda Arnavutluk ve Ukrayna’nın; doğal gaz konusunda da Bosna-Hersek’in köklü reformlar gerçekleştirmesinin gerekli olduğu vurgulanmıştır. Raporda ilgili dönemde Sekreterlik ile ulusal düzenleyici kurumlar arasındaki işbirliğinin olumlu sonuçlar verdiği ifade edilmektedir.

Raporda elektrikte kaçak problemi hâlâ çözülememiş bir sorun olarak ifade edilmiş, hâlâ bölgesel enerji piyasasının oluşturulamamış olması bir eksiklik olarak yer almaktadır. Bu kapsamda Tarafların elektrikte kendi kendilerine yeterli bir elektrik kapasitesi hedeflerinden ve kamu hizmeti sunumlarının aşırı geniş biçimde yorumlamalarından vazgeçmeleri gerektiği vurgulanmaktadır.

351 2012 yılı Uygulama Raporu,

https://www.energy-community.org/portal/page/portal/ENC_HOME/DOCS/1770178/0633975ABBDE7B9CE053C92FA8 C06338.PDF (Erişim Tarihi: 22.09.2015).