• Sonuç bulunamadı

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI EKONOMİK İLİŞKİLER (ULUSLARARASI İLİŞKİLER) ANABİLİM DALI YENİ KURUMSALCILIK ÇERÇEVESİNDE ENERJİ TOPLULUĞU Yüksek Lisans Tezi Ömer Faruk SARI Ankara-2016

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI EKONOMİK İLİŞKİLER (ULUSLARARASI İLİŞKİLER) ANABİLİM DALI YENİ KURUMSALCILIK ÇERÇEVESİNDE ENERJİ TOPLULUĞU Yüksek Lisans Tezi Ömer Faruk SARI Ankara-2016"

Copied!
175
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI EKONOMİK İLİŞKİLER (ULUSLARARASI İLİŞKİLER)

ANABİLİM DALI

YENİ KURUMSALCILIK ÇERÇEVESİNDE ENERJİ TOPLULUĞU

Yüksek Lisans Tezi

Ömer Faruk SARI

Ankara-2016

(2)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI EKONOMİK İLİŞKİLER (ULUSLARARASI İLİŞKİLER)

ANABİLİM DALI

YENİ KURUMSALCILIK ÇERÇEVESİNDE ENERJİ TOPLULUĞU

Yüksek Lisans Tezi

Ömer Faruk SARI

Tez Danışmanı Doç. Dr. Burak TANGÖR

Ankara-2016

(3)
(4)
(5)

TEŞEKKÜR

Lisansüstü eğitimimin bu ilk aşamasında, bugüne kadar Ankara Üniversitesi Avrupa Birliği ve Uluslararası Ekonomik İlişkiler Anabilim Dalı’ndaki Bilimsel Hazırlık ve Yüksek Lisans eğitim sürem boyunca engin bilgi birikimleri, tecrübeleri ve yönlendirmeleri ile bana katkıda bulunan ve emeği geçen saygıdeğer tüm hocalarıma sonsuz minnettarım. Bu çalışmayı hazırlamamda yol gösterici bütün katkılarından ötürü tez danışmanım değerli hocam Doç. Dr. Burak Tangör’e ayrıca şükranlarımı sunarım.

Elbette tüm eğitim hayatım boyunca olduğu gibi yüksek lisans eğitimimde de gerek maddî gerek manevî desteklerini benden esirgemeyen ailemin değerli mensuplarına da sonsuz teşekkür borçluyum.

(6)

i

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER ... i

KISALTMALAR ... iii

TABLOLAR ... v

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM: AVRUPA BÜTÜNLEŞME TEORİSİ ve YENİ KURUMSALCILIK ... 8

1.1. Kurumsalcılık ve Yeni Kurumsalcılık ... 10

1.2. Yeni Kurumsalcılık ve Alt Türleri ... 17

1.2.1. Rasyonel Tercihli Kurumsalcılık ... 17

1.2.2. Tarihsel Kurumsalcılık ... 21

1.2.3. Sosyolojik (-İnşacı) Kurumsalcılık ... 23

1.3. Yeni Kurumsalcılık Alt Türlerinin Karşılaştırması ... 25

İKİNCİ BÖLÜM: AB ENERJİ POLİTİKASI’NIN GELİŞİMİ ... 33

2.1. Ortak Bir Enerji Politikası İhtiyacının Belirmesi ve İlk Girişimler ... 34

2.2. 1973 Petrol Krizi ve Sonrasındaki Girişimler ... 40

2.3. 1986 Çernobil Faciası-I. Enerji Paketi’nin Yayımlanması Arasındaki Gelişmeler ... 46

2.4. I. ve II. Enerji Paketleri (1998-2003) ... 52

2.5. Lizbon Antlaşması ve AB Enerji Politikası ... 60

2.6. Enerjide 2020, 2030 ve 2050 Stratejileri ... 64

2.7. Yeni Kurumsalcılık Bağlamında Enerjinin Avrupalılaşması ... 76

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: ENERJİ TOPLULUĞU: YENİ KURUMSALCI BİR DEĞERLENDİRME ... 83

3.1. Güneydoğu Avrupa’da Enerjinin Durumu ve Enerji Topluluğu’na Giden Süreç ... 83

3.2. Enerji Topluluğu ... 89

3.2.1. Enerji Topluluğunu Kuran Antlaşma (TEEnC) ve Taraflar ... 89

3.2.2. Enerji Topluluğu’nun Kurumsal Yapısı ve İşleyişi ... 95

3.3. Enerji Topluluğu’nun Yeni Kurumsalcı Perspektiften Analizi ... 103

SONUÇ ... 128

KAYNAKÇA ... 135

ÖZET... 162

(7)

ii

ABSTRACT ... 164

(8)

iii KISALTMALAR

AB: Avrupa Birliği

ABAD: Avrupa Birliği Adalet Divanı ABD: Amerika Birleşik Devletleri

ABİHA: Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşma

ACER: Avrupa Enerji Düzenleyiciler İşbirliği Ajansı (Agency for the Cooperation of Energy Regulators)

AET: Avrupa Ekonomik Topluluğu

AKÇT: Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu

C.: Cilt

DB: Dünya Bankası

ECRB: Enerji Topluluğu Düzenleme Kurulu (Energy Community Regulatory Board)

Ed.: Editor

Eds.: Editors

ENTSO-E: Avrupa Elektrik İletim Sistemi Operatörleri Ağı (European Network of Transmission Operators-Electricity)

ENTSO-G: Avrupa Gaz İletim Sistemi Operatörleri Ağı (European Network of Transmission Operators-Gas)

Et al.: et alii (ve diğerleri)

ETKA: Enerji Topluluğu’nu Kuran Antlaşma

(9)

iv

EURATOM: Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (European Atomic Energy Community)

Ibid.: Ibidem (aynı yerde)

ODGP: Ortak Dış ve Güvenlik Politikası

OECD: Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (Organisation for Economic Co- operation and Development)

Op. Cit.: Opus citatum (adı geçen yerde)

OPEC: Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (Organisation of Petroleum Exporting Countries)

PHLG: Daimi Yüksek Düzey Grubu (Permanent High-Level Group)

s.: Sayfa S.: Sayı

SEE CAO: Güneydoğu Avrupa İhale Koordinasyon Ofisi (South East Europe Coordinated Auction Office)

TEnC: Enerji Topluluğunu Kuran Antlaşma (Treaty Establishing the Energy Community)

UNMIK: Birleşmiş Milletler Kosova Geçici Yönetimi (United Nations Interim Administration Mission in Kosovo)

(10)

v TABLOLAR

Tablo 1 : Enerji Topluluğu Katılımcı Üyeleri ve Katılım Tarihleri………….91

Tablo 2 : Enerji Topluluğu Taraflarının Bütçe Katkı Oranları………...103

(11)

1 GİRİŞ

Enerji kaynakları, başta petrol ve doğal gaz formları olmak üzere akla ilk olarak sanayi, ulaşım ve ısınma gibi sektörleri getirse de tarım, çevre, trafik, sağlık, eğitim, çalışma, eğlence ve spor gibi daha birçok alanda günlük hayatın vazgeçilmez girdisi konumundadır. Dünya üzerindeki sanayileşmiş toplumlarda gittikçe elektronik ve nano-teknoloji sektöründe hayati öneme kavuşan enerji, bugün özellikle gelişmekte olan ülkelerin temel politika önceliklerinden birini teşkil etmektedir. Bununla birlikte enerjinin önemi sanayileşmiş Batı toplumları için söz konusu gelişmekte olan ülkelere göre daha az değildir. Avrupa Komisyonu’nun Enerji 2050 Strateji Belgesi’ndeki “Halkların refahı, endüstriyel rekabet ve toplumun tümüyle işleyebilmesi güvenli, emin, sürdürülebilir ve uygun fiyatlı enerjiye bağlıdır.”1 ifadesi enerjinin Avrupa toplumu için önemini özetler niteliktedir.

Bugün iklim değişikliği, enerji güvenliği ve enerji fakirliği devletlerin enerji ile ilgili çözmek zorunda oldukları sorunların başında gelmektedir. Ancak enerji politikaları ülkelerin veya toplumların kendi başlarına ulusal boyutta oluşturdukları bir şey değildir. Diğer bir ifadeyle dünyanın geri kalanından bağımsız bir şekilde ülkeler kendi enerji politikalarını belirleyememektedirler. Enerji kaynakları kıt olan ülkeler ithalata, bol olan ülkeler ise ihracata bağımlıdırlar. Enerji arz ve talebi giderek küresel bir boyut kazanmaktadır. İletim ve dağıtımı şebekelerle yapılması dolayısıyla da büyük yatırımlar ve işbirlikleri gerektirmektedir. Avrupa Birliği’nde

1 Avrupa Komisyonu, Enerji 2050 Stratejisi, 15.12.2011,

https://ec.europa.eu/energy/sites/ener/files/documents/2012_energy_roadmap_2050_en_0.pdf (Erişim Tarihi: 14.11.2015).

(12)

2

bu anlamda enerjinin ulus-üstüleştirilmesi çabası -dolayısıyla konunun Topluluklaştırılması- en mantıklı ve uygulanabilir çözüm olarak ortaya çıkmaktadır.2

Komisyon’un Enerji Birliği Stratejisi’nin uygulanmaya başlamasının üzerinden (25 Şubat 2015) yaklaşık 1 yıl geçmesi üzerine hazırladığı rapordaki3 verilere göre dünya enerji pazarında Birlik bugün Çin ve ABD’nin ardından üçüncü en büyük enerji tedarikçisi konumundadır. Birliğin ithal edilen yıllık enerji ihtiyacı yaklaşık 1 milyar Euro’luk bir maliyet getirmektedir ki bu rakam toplam AB ithalatının 1/5’ine tekabül etmektedir.4 Enerji alanında Avrupa bugün olduğu gibi yakın gelecekte de enerjide dışa bağımlı bir bölge olmaya devam edecektir. Üstelik bu bağımlılık artan bir seyir izleyecektir. Buna ‘güvenlik’ endişesi de eklenince AB için artık kapsamlı bir enerji stratejisi geliştirmek alternatifsiz çözüm yolu olarak ortaya çıkmıştır. Komisyon’a göre “enerji, AB’nin tüm dış ilişkilerinde merkezi öneme haiz konumlardan birini teşkil etmelidir; [nitekim enerji] jeopolitik güvenlik, ekonomik istikrar, sosyal kalkınma ve iklim değişikliği ile uluslararası mücadelede hayati öneme sahiptir.”5

Tükettiği enerjinin %53’ünü ithal eden AB’nin enerjiye ilişkin resmi belgeleri ve söylemleri dikkate alındığında arz güvenliği, rekabet (uygun fiyat) ve sürdürülebilirlik enerjide ulaşılmak istenen temel hedefler olarak karşımıza

2 Joanna Dyduch, “EU Energy Policy”, Joanna Dyduch, Monika Klimowicz ve Malgorzata Michalewska-Pawlak(eds.), Selected Policies of the European Union: Evolution in the Context of the Treaty of Lisbon and the Europe 2020 Strategy, Warsaw, Oficyna Wydawnicza ASPRA, 2012, s.113.

3 European Commission, Energy Union and Climate Change Policy, 15 July 2014, s.3, http://ec.europa.eu/priorities/energy-union/docs/energy-union-1-year_en.pdf.

4 2014 Enerji Güvenliği Strateji Bildirisi, http://eur-lex.europa.eu/legal-

content/EN/TXT/PDF/?uri=CELEX:52014DC0330&from=EN (Erişim Tarihi: 14.11.2015).

5 Commission of the European Communities, “Communication from the Commission to the European Council and the European Parliament – An Energy Policy for Europe”, 10.01.2007, s.18, http://eur- lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/PDF/?uri=CELEX:52007DC0001&from=EN (Erişim Tarihi:

18.04.2016).

(13)

3

çıkmaktadır. Avrupa için gerekli olan enerjinin güvenli, uygun fiyatlı ve sürdürülebilir olması bu çerçevede enerjinin Avrupalılaşmasının temel yapıtaşlarını oluşturmaktadır.

Bugün gelinen noktada Ortak Enerji Politikası oluşmakta olan bir politika alanıdır. Komisyon’a göre Birliğin inşa edeceği söz konusu ortak enerji politikasının amacı “AB’nin etrafında, AB’nin enerji politikasından oluşturulan ortak kurallar veya ilkeler çerçevesinde hareket eden ülkeler ağı inşa etmek olmalıdır.”6 Birliğin bu bağlamda yakın çevresi için geliştirdiği dış enerji politikalarının dâhil edildiği girişimler Avrupa Komşuluk Politikası, Doğu Ortaklığı, Karadeniz Sinerjisi, Orta Asya Stratejisi ve Akdeniz için Birlik projeleridir. Birliğin üçüncü ülkelerle oluşturduğu bu işbirliği yapılarından farklı olarak hayli kurumsallaşmış yapısı ile öne çıkan Enerji Topluluğu ise AB’nin Güneydoğu Avrupa bölgesi ülkelerinin enerji yapısını kendi kriterleri etrafında şekillendirme, daha kavramsal bir ifadeyle Avrupalılaştırma arzusunun somut bir örneği olarak ortaya çıkmaktadır. Topluluk, en genel ifadeyle AB enerji iç pazarı ve rekabet mevzuatını Güneydoğu Avrupa ülkelerinde uygulamayı hedef edinmektedir.

Enerjinin Avrupalılaşmasından en öz biçimde anlaşılması gereken esasen daha fazla bütünleşmedir. Diğer bir ifadeyle enerji politikasına dair kararların ortak/merkezde alınması ve ilgili uygulamaların AB çapında homojen hâle gelmesidir. Enerji, katılım müzakereleri konularından olması dolayısıyla toplamda

6 Commission of the European Communities, “Communication from the Commission to the European Council on External Energy Relations-From Principles to Action”, COM (2006) 590 Final, Brussels,12.10.2006,

http://www.europarl.europa.eu/meetdocs/2004_2009/documents/com/com_com(2006)0590_/com_co m(2006)0590_en.pdf (Erişim Tarihi: 14.11.2015).

(14)

4

aday veya potansiyel aday ülkelerin Avrupalılaşmalarında büyük önem arz etmektedir. Enerji bütünleşmesi bu sebeple Avrupalılaşmanın bir bileşenidir.

Avrupa bütünleşmesi bugüne kadar Federalizm, (Yeni) İşlevselcilik, Yeni Kurumsalcılık ve İnşacılık gibi farklı kuramlar üzerinden analiz edilmeye çalışılmıştır. Ancak bu ve bunlar dışındaki hiçbir teorinin bütünleşmeyi tüm yönleriyle ele aldığı görülmemektedir. Bunu başlıca nedeni şüphesiz bütünleşmenin derinleşme ve genişleme gibi son derece dinamik iki bileşene sahip olmasıdır.

Bununla birlikte Ben Rosamond Avrupa bütünleşmesi teorilerini incelediği aynı adı taşıyan eserinde Avrupa Birliği’nin resmî ve gayrı resmî kurumlarıyla kurumsalcılık teorisinin hipotezlerinin uygulanması için eşsiz bir test sahası olduğunu ifade etmektedir.7

Bu çalışma esasen Enerji Topluluğu’nu Neofonksiyonalist teori çerçevesinde incelemek amacıyla oluşturulmaya başlanmıştı. Enerji Topluluğu’nun tıpkı AKÇT gibi son derece teknik bir mesele olan enerji bütünleşmesi hedefiyle oluşturulmuş olması ve aralarındaki işbirliği son derece düşük seviyede ve kırılgan olan Güneydoğu Avrupa ülkeleri için diğer alanlarda da muhtemel işbirliklerini mümkün kılacak potansiyele sahip olması sebebiyle söz konusu bütünleşmenin Neofonksiyonalist teori ile analiz edilebileceği düşünülmüştü. Topluluğun elektrik ve doğal gaz alanında başlattığı enerji bütünleşmesine zamanla petrolü ve sosyal meseleleri dahil etmesi, yayılma etkisini temel odak noktası alan Neofonksiyonalist teorinin seçilme sebebini oluşturmaktaydı. Ancak gerek söz konusu bütünleşme alanlarının nispeten yeni olması gerekse resmi ve akademik literatür eksikliğinden dolayı Neofonksiyonalizmin bu bütünleşmeyi tatmin edici seviyede

7 Ben Rosamond, Theories of European Integration, Houndmills, Palgrave, 2000, s.114.

(15)

5

açıklayamayacağı sonucuna varılmıştır. Neofonksiyonalizmin henüz Enerji Topluluğu kurumsal oluşumuna uygulanması isabetli ve tatmin edici sonuçlar veremeyecek olmasından ötürü bu çalışmanın teorik analizi için bütünleşmeyi kurumsal dinamikler üzerinden sistemsel biçimde analiz eden Yeni Kurumsalcılık teorisi tercih edilmiştir.

Çalışmada genel olarak enerji alanındaki Avrupa bütünleşmesi özelde ise bu hedefe yönelik oluşturulmuş bir AB inisiyatifi olan Enerji Topluluğu ele alınmakta ve Yeni Kurumsalcılığın bugüne kadar söz konusu inisiyatif bağlamında gerçekleşen gelişmeleri açıklama kapasitesi sınanmaktadır. Nitekim en genel ifadeyle enerji alanındaki AB müktesebatının Güneydoğu Avrupa’ya –ve ötesine- ihracı için oluşturulmuş olan Enerji Topluluğu Avrupa Komisyonu’nun enerji sektörünü Avrupalılaştırma hedefi doğrultusunda oluşturulan yasama tasarruflarının bölge ülkelerinde uygulanması için işlevsel bir kurum niteliğindedir.

Birlik bu nihai hedefe ulaşabilmek için ilk olarak Enerji İç Pazarı’nı tamamlamak istemektedir. Bu nedenle enerjinin Avrupalılaşmasının birinci gündem maddesi Avrupa çapında bütünleşmiş bir enerji pazarının oluşturulmasıdır. Gelecekte bütünleşmiş bir enerji iç pazarının çıkarları da ortak olacağından ilgili politikalarda Avrupalılaşmanın ikinci kriteri olan arz güvenliği otomatikman devreye girmektedir.

Birlik arz güvenliği hedefi doğrultusunda önceliği ise kaynak çeşitlendirmesine vermektedir. AB’nin son dönemdeki Ukrayna ve Rusya arasındaki anlaşmazlıklar neticesinde gaz tedariğinde sıkıntı yaşaması kaynak çeşitlendirmesine ağırlık vermesine zemin hazırlamış ve Güneydoğu Avrupa, Hazar Havzası ve Ortadoğu enerji kaynaklarının Avrupa’ya aktarımında önemli bir geçiş güzergâhı olarak ortaya çıkmıştır.

(16)

6

AB enerji politikası, Güneydoğu Avrupa ve AB arasındaki enerji ilişkileri, enerji güvenliği, enerji piyasa bütünleşmesi, piyasa serbestleştirmesi, yenilenebilir enerji kaynakları ve Avrupalılaşma konularında literatürde çok sayıda çalışma bulunmasına karşın Güneydoğu Avrupa enerji piyasasının AB enerji piyasası ile bütünleşmesi diğer bir ifadeyle Avrupalılaşması konusundaki eserlerin sayısı yetersizdir. Bu çalışma da alandaki söz konusu literatür boşluğunu doldurmaya katkıda bulunmayı hedeflemektedir.

Çalışmanın kuramsal analiz kısmında Yeni Kurumsalcılık teorisinin alt türleri olan Rasyonel Tercihli Kurumsalcılık ve Tarihsel Kurumsalcılık yaklaşımları Enerji Topluluğu’nu isabetli olarak açıklayabileceği ve gelecekteki yönelimi hakkında makul öngörüler sunabileceği varsayımından hareketle birlikte değerlendirilecektir.

Sosyolojik Kurumsalcılık ise çalışmada kapsam dışında tutulacaktır. Bu seçimin nedenleri ise Sosyolojik Kurumsalcılığın temel özelliklerinden hareketle ifade edilebilir. Kurumları rasyonel tercihlerin bir yansıması olarak değil topluluk oluşturmada otonom aktörler olarak ele alması, asıl vurguyu resmî değil normlar, gelenekler ve kültür öğeleri gibi gayrı resmî kurumlara yapması, kurumların verimlilik ve etkinlik kaygısıyla değil toplumsal meşruiyet kaygısıyla oluşturulduklarını savlaması ve kısaca değer ve normlar temelinde inşacı bir perspektif sunması nedeniyle Sosyolojik Kurumsalcılık enerji gibi son derece teknik alandaki bütünleşmeyi analiz eden bu çalışmada kapsam dışında tutulacaktır.

Bu çalışmanın amacı enerji bütünleşmesi hedefiyle oluşturulan Enerji Topluluğu’nun beklentileri karşılayıp karşılamadığını Yeni Kurumsalcılık teorisi çerçevesinde değerlendirmektir. Avrupalılaşma çok boyutlu bir çalışma alanı olması ve birden fazla faktöre bağlı olması nedeniyle net çıkarımlarda bulunabilmek için

(17)

7

tarihsel perspektif takip edilmiş ve ilgili gelişmelerin-ilerlemelerin Enerji Topluluğu etkisiyle olup olmadığı açıklanmaya çalışılacaktır. Kuramsal değerlendirmenin sağlıklı yapılabilmesi için somut göstergelerden yararlanılmıştır. Bu kapsamda Birliğin Güneydoğu Avrupa’ya ihraç etmekte olduğu enerjiye dair kuralların etkileri bugüne kadar yayımlanan Enerji Topluluğu Sekreterliği Uygulama Raporları doğrultusunda değerlendirilecektir.

Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. ‘Avrupa Bütünleşme Teorisi ve Yeni Kurumsalcılık’ başlıklı birinci bölümde genel olarak bütünleşme teorisi ele alınıp çalışmada uygulanacak olan Yeni Kurumsalcılık teorisi tüm alt türleri ile birlikte incelenecektir. Bölümün son kısmında ise bu alt türlerin bir karşılaştırması yapılacaktır. ‘AB Enerji Politikası’nın Gelişimi’ başlıklı ikinci bölümde AB enerji politikası 1956-57 Süveyş Krizi’nden başlamak üzere 2020, 2030 ve 2050 stratejilerinin belirlendiği son on yıldaki sürece kadar temel AB resmi belgeleri doğrultusunda incelenecek ve Yeni Kurumsalcılık kuramı bağlamında enerjinin Avrupalılaşmasına dair genel bir çerçeve çizilecektir. Çalışmanın ‘Enerji Topluluğu:

Yeni Kurumsalcı Bir Değerlendirme’ başlıklı üçüncü ve son bölümünde ise enerjinin Avrupalılaşması AB ile Güneydoğu Avrupa devletleri arasındaki enerji bütünleşmesinin mevcut kurumsal göstergesi olan Enerji Topluluğu özelinde ele alınacaktır. Topluluğun oluşumu, kurumları ve işleyişi incelendikten sonra Yeni Kurumsalcı perspektifin söz konusu bütünleşmeyi açıklama ve öngörüde bulunma kapasitesi değerlendirilecektir.

(18)

8

BİRİNCİ BÖLÜM: AVRUPA BÜTÜNLEŞME TEORİSİ ve YENİ KURUMSALCILIK

Sosyal bilimler alanındaki her kuram, olanı tam olarak açıklayabilme, ilgili konuda geleceğe dair isabetli öngörülerde bulunma ve farklı alanlarda sınanabilme iddialarıyla ortaya çıkar. Avrupa çalışmalarının önemli bir bölümünü teşkil eden derinleşme ve genişleme gibi son derece kapsamlı dinamiğe sahip AB bütünleşmesini şimdiye kadar tam olarak açıklayabilen bir kuram ortaya çıkmış değildir.8 Wiener ve Diez Avrupa bütünleşme teorisini bir “mozaik”; farklı teorileri de bu mozaiğin parçaları olarak görürler ve bu mozaiğin hiçbir zaman tamamlanamayacağını ifade etmektedirler.9

Wiener ve Diez Avrupa bütünleşme teorisinin gelişimini genel olarak 4 aşamaya ayırmıştır.10 İlk aşamayı normatif proto-bütünleşme dönemi olarak isimlendirmişlerdir. 1960’lara kadar olan başlangıç evrelerini kapsayan bu dönemde bütünleşme teorisinde supranasyonalizm-hükümetlerarsıcılık (Federalizm- Fonksiyonalizm11) tartışması hâkim olmuştur. “Avrupa bütünleşmesi nasıl gerçekleşmelidir?” sorusu cevap aranan temel sorun olmuştur.

1960’lı yıllar ile 1970’li yılların ikinci yarısına kadar olan dönemi kapsayan ikinci aşamada teoriler bütünleşmeyi açıklamaya çalışmışlardır. “Avrupa bütünleşmesi neden/nasıl gerçekleşmektedir?” sorusu bütünleşme teorilerinin temel

8 Joseph Jupille ve James A. Caporaso, “Institutionalism and the European Union: Beyond International Relations and Comparative Politics”, Annual Review of Political Science, 1999, C.2, s.429-444.

9 Antje Wiener ve Thomas Diez, European Integration Theory, Oxford University Press, Great Britain, 2004, s.19.

10 Ibid., s.7.

11 Wiener ve Diez, Mitrany’nin bu teoriyi aslında küresel ölçek için geliştirdiğini, küresel normatif değerlendirmeleri içerdiğini, ve hatta bölgesel bütünleşmeleri küresel olanları engelleyeceği için karşı çıktığını ifade etmektedir.

(19)

9

odak noktası olmuştur.12 Bütünleşmenin başlangıcında Neofonksiyonalizm gözde bir teori olmasına rağmen 1965’te yaşanan ve AB siyasi tarihine ‘boş sandalye krizi’

olarak geçen olay bu teorinin geçerliliğine ciddi bir darbe vurmuştur. 1980’ler ile 90’lar arası dönem ise üçüncü dönemdir. Avrupa Tek Senedi’nin imzalanması ile yeniden ivme kazanan bütünleşme neticesinde analitik bir kimliğe bürünen teoriler AB yönetişimini temel almışlardır. “AB ne tür bir siyasi sistemdir? AB içerisindeki siyasi süreçler nasıl tanımlanabilir? AB’nin düzenleyici siyasası nasıl işlemektedir?”

gibi sorulara cevap aranmıştır.13 Bu bağlamda Avrupalılaşma, iyi yönetişim, meşruiyet, şeffaflık gibi konular (Yeni) Kurumsalcılık, Yeni Neofonksiyonalizm ve Liberal Hükümetlerarasıcılık teorilerinin inceleme konuları olmuştur.

Wiener ve Diez’in tipolojisindeki son dönem ise 1990’lar ve sonrasını kapsamaktadır. AB’nin inşasını ve sınırlarını açıklayabilmek bu dönem teorilerinden olan Sosyal İnşacılık ve Sosyolojik/İnşacı Kurumsalcılığın odak noktası olmuştur.

“Bütünleşmenin getirdiği toplumsal ve siyasal sonuçlar nelerdir? Anayasalaşma süreci nasıl işlemelidir?” gibi sorular da bu dönemdeki inşacı teorilerin cevap aradığı sorular olmuştur.14

Avrupa bütünleşmesi üzerine çalışan birçok teorisyen bütünleşmeyi açıklamada kullanılan hükümetlerarasıcı-supranasyonalist yaklaşımı kısırlığı sebebiyle eleştirmiştir.15 Aslında 1980’li ve 90’lı yıllar ile birlikte yönetişimi açıklamayı hedef edinen teorilerin gelişimi de buna bir tepki niteliğinde olmuştur.

Çok düzeyli yönetişim yaklaşımı, Liberal Hükümetlerarasıcılık ve Yeni

12 Wiener ve Diez, op. cit., s.7.

13 Ibid.

14 Ibid.

15 Paul Pierson, “The Path to European Integration: A Historical Institutionalist Perspective”, Program for the Study of Germany and Europe Working Paper, No. 5.2, 1994.

(20)

10

Kurumsalcılık bütünleşmedeki yönetişimi açıklamada sıklıkla kullanılan teorilerdir.

Yeni Kurumsalcılık da Liberal Hükümetlerarasıcılık ve Çok Düzeyli Yönetişim gibi AB yönetişimini analiz edebilmek için geliştirilmiş bir teoridir.16 Ancak hem Rasyonel Tercihli hem de Tarihsel Kurumsalcılık yaklaşımları hükümetlerarasıcılık yaklaşımından izler taşır.17 Yeni Kurumsalcılık teorisi gittikçe daha fazla oranda çalışılmakta ve siyasal yapı olarak Birlik için, süreç olarak ise Avrupa bütünleşmesi için sınanmaktadır.18

Bu genel girişten sonra çalışmanın bu kısmında Yeni Kurumsalcılığı daha ayrıntılı inceleyebilmek için önce Kurumsalcılık-Yeni Kurumsalcılık ilişkisi ele alınıp ardından Yeni Kurumsalcılığın alt türleri incelenecektir.

1.1. Kurumsalcılık ve Yeni Kurumsalcılık

Küreselleşmenin etkisiyle uluslararası ilişkiler disiplininde giderek artan sıklıkta sistemi açıklamada ‘kurumlar’ kullanılmaya başlanmıştır.19 Uluslararası rejimler, 1970’lerin ortalarından itibaren hem Avrupa’da hem de Kuzey Amerika’da uluslararası ilişkiler okullarının odak noktaları olmuştur.20 Örneğin Soğuk Savaş sonrasınd neden Varşova Paktı çökerken NATO bugüne kadar varlığını sürdürebilmiştir? Avrupa Bütünleşmesi neden zaman zaman ciddi boyutlara ulaşan

16 Simon J. Bulmer, “New Institutionalism and the Governance of the Single European Market”, Journal of European Public Policy, 1998, C.5, S.3, s.365-386.

17 Pierson, op. cit.

18 Mark A. Pollack, “The New Institutionalisms and European Integration”, Antje Wiener ve Thomas Diez (eds.), European Integration Theory, Great Britain, Oxford University Press, 2004, s.137-156.

19 Christer Jönsson ve Jonas Tallberg, “Institutional Theory in International Relations”, Jon Pierre, B.

Guy Peters ve Gerry Stoker (eds.), Debating Institutionalism, Manchester, Manchester University Press, 2008, s.86.

20 Ibid., s.96.

(21)

11

Euro kötümserliğine rağmen bugün derinleşme ve genişlemesine devam etmektedir?21 Bu sorulara uygun ve tutarlı cevaplar verilmesi için Kurumsalcılığın, alt türleri ile birlikte ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir.

İlk olarak 19. yüzyılın sonlarında iktisat alanında Amerikan iktisatçılar Thorstein Veblen, Wesley Mitchell, John R. Commons ve Clarence Edwin Ayres tarafından yapılan çalışmalar ile gündeme gelen Kurumsalcılık, siyaset bilimi alanında ABD ve Avrupa’da 19. yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılın başlarında John Burgess, Woodrow Wilson ve Westel W. Willoughby tarafından anayasa hukuku, parlamento, bürokrasi ve ahlâk felsefesi konularında yapılan çalışmalar ile gündeme gelmiştir.22 1980’ler ile birlikte sayıları giderek artan uluslararası örgütlenmeler için siyaset biliminin uluslararası ilişkiler disiplini için geniş inceleme alanı sunmaya başlamıştır.23

Kurumsalcılık; iktisat, sosyoloji, siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler gibi farklı ancak birbirleriyle yakından ilişkili olan disiplinlerde çalışılan bir kuram olması sebebiyle uygulandığı alana göre de kurumdan kast edilen ve söz konusu kurumun etkilerinin niteliği değişiklik gösterebilmektedir.24 Örneğin ekonomide sınanan Kurumsalcılık, kurumların ulusal veya çok uluslu şirketlerin davranışları üzerindeki etkisine yoğunlaşırken uluslararası ilişkiler disiplininde sınanan Kurumsalcılık, kurumsal oluşumların veya süreçlerin başta ulus-devletler olmak üzere uluslararası aktörlerin tercihleri ve davranışları üzerindeki etkilerine

21 Ibid., s.86.

22 Tamer Bolat ve Oya Aytemiz SEYMEN, “Yönetim ve Örgüt Düşüncesinde Kurumsalcılık, Yeni Kurumsalcılık ve Kurumsal Eşbiçimlilik”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2006, C.16, S.1, s.230.

23 B. Guy Peters, “Institutional Theory: Problems and Prospects”, Debating Institutionalism, Jon Pierre, B. Guy Peters ve Gerry Stoker (eds.), Manchester, Manchester University Press, 2008, s.1.

24 Vivien Lowndes, “Varieties of New Institutionalism: A Critical Appraisal”, Public Administration, 1996, C.74, S.2, s.181-197.

(22)

12

yoğunlaşmaktadır. Ancak disiplinlere göre farklılık göstermesine rağmen Kurumsalcılığın genel olarak öne sürdüğü sav kurumların etki doğurduğu şeklindedir. Bu anlamda aktör tercihlerinin ve kurumların kurumsalcı açıklamaların ham maddesi olduğu, kurumların oyunun kurallarını oluşturduğu söylenebilir.25 Yeni Kurumsalcılık türlerinin uygulandığı üç temel uluslararası ilişkiler alanı ise egemenlik, uluslararası kurallara göre kurulan ve devletlerarası işbirliğinin kolaylaştıran uluslararası rejimler ve Avrupa Birliği’dir.26

Kurumsalcılık iki savaş arası dönemin idealizmi ile şekillenmiştir.27 Esasen Milletler Cemiyeti ile birlikte siyaset bilimciler uluslararası hukuk temelli kurumsal ve küresel bir siyaset inşa etmekle meşgul olmaya başlamışlardı; ancak bu hareket uzun vadeli ve etkili olamadı.28 Resmi kurallar, kurumlar ve süreçlerin aktör tercihleri ve davranışları üzerindeki etkisini temel alan Kurumsalcılık yaklaşımı, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle Amerika Birleşik Devletleri’ndeki kuramcılar tarafından gayrı resmi kurallar ve ilişkiler ağlarının inceleme alanlarına dahil edilmesiyle birlikte hem daha geniş uygulama alanı bulmuş hem de kendi içerisinde farklı alt türlere ayrılmıştır. 29 İktisat, tarih ve sosyoloji bilim dallarından ilgili teorilerin metotlarının bir bileşimi olarak ortaya çıkan söz konusu Yeni Kurumsalcılık türleri toplamda Kurumsalcılıktan Yeni Kurumsalcılığa geçişi temsil etmektedir.30 Çağdaş sosyal bilimlerin mevcut trendi olan interdisipliner bütünleşme,

25 Jupille ve Caporaso, op. cit., s.431.

26 Jönsson ve Tallberg, op. cit., s.92.

27 Ibid., s.88.

28 Ibid., s.87.

29 Michael Lounsbury, Institutionalism: Old and New, s.4,

https://www.researchgate.net/publication/44077976_Institutionalism_old_and_new (Erişim Tarihi:

18.04.2016).

30 Yuxin Wu, “New Institutionalism Politics: Integration of Old Institutionalism and Other Methodologies”, Asian Social Science, 2009, C.5, S.9, s.105-108.

(23)

13

Yeni Kurumsalcılık’ta da açık şekilde görülmektedir.31 Kurumsalcılığın ilk versiyonu zamanla bu yeni türler öne çıkınca Kurumsalcılık olarak anılmaya başlanmıştır.32 Yeni Kurumsalcılık, Kurumsalcılığın 1970’lerdeki rönesans geçirmiş yeni bir türü olarak değerlendirilmektedir.33

Kurumsalcılığın temel özelliklerinden olan bütüncül yaklaşımı bir teori olmasının önünde engel teşkil etmiştir.34 Hatta March ve Olsen’e göre Kurumsalcılık ne bir teori ne de başka bir teorinin kapsamlı bir eleştirisidir.35 Öte yandan Samuels Yeni Kurumsalcılıkların kendi içlerindeki farklılıklar ile birlikte birbirlerine zıt savlar öne sürmelerine rağmen ortak noktaları olduğuna dikkat çekmektedir.36 En genel ifadeyle Kurumsalcılık ve Yeni Kurumsalcılığın her ikisinin de siyasi yaşamdaki kurumların etkisini hafife alan veya hiç hesaba katmayan teorilerden ayrılması bir noktada bu iki kuramı birbirine yaklaştırmaktadır.37 Rutherford bu iki kuramın bu nedenle tamamen birbirine zıt yaklaşımlar olmadığını ifade etmiştir.38

Yeni Kurumsalcılığın literatürdeki doğuşunu March ve Olsen’in 1984 yılında yayınladığı ‘The New Institutionalism: Organisational Factors in Political Life’ adlı

31 Ibid., s.108.

32 Michael Lounsbury, Institutionalism: Old and New, s.4,

https://www.researchgate.net/publication/44077976_Institutionalism_old_and_new (Erişim Tarihi:

18.04.2016).

33 Wu, op. cit., s.106; James G. March ve Johan P. Olsen, “The New Institutionalism: Organizational Factors in Political Life”, American Political Science Association, 1984, C.78, S.3, s.734-749.

34 B. Guy Peters, Institutional Theory in Political Science The New Institutionalism, Continium London, 2005, s.10; Andre Lecours, “New Institutionalism: Issues and Questions”, New Institutionalism: Theory and Analysis, Andre Lecours (ed.), University of Toronto Press, Toronto, 2005, s.3-26; Malcolm Rutherford, Institutions in Economics: The Old and the New Institutionalism, USA, Cambridge University Press, 1995, s.4.

35 March ve Olsen, op. cit.

36 Warren J. Samuels, “The Old versus the new Institutionalism”, Review of Political Economy, 1990, C.2, S.1, s.83-86.

37 Ibid.

38 Malcolm Rutherford, Institutions in Economics: The Old and the New Institutionalism, USA, Cambridge University Press, 1995, s.5.

(24)

14

makalesi temsil etmektedir.39 Kurumsalcılık üzerinde metodoloji bakımından en büyük etkiyi resmi kurumlardan ziyade bu kurumları oluşturan davranışları analiz eden Davranışsalcılık akımı bırakmıştır.40 March ve Olsen41 Yeni Kurumsalcılığı Davranışsalcılıktan ayıran en önemli farkı ise Yeni Kurumsalcılığın, Davranışsalcılığın aktörlerin içinde bulundukları siyasi çevrenin davranışları üzerindeki etkilerine yoğunlaşırken ihmal ettikleri kurumsal analizi tekrar inceleme kapsamına alması şeklinde ifade etmektedir. Kurumsalcılığın bir teori inşa etmekten ziyade salt kurumların siyasi aktörlerin davranışlarını etkilediği yönündeki savını kabul ettirme çabasına karşın Yeni Kurumsalcılığın tüm alt türlerinin bu etkiyi daha açık ve analiz edilebilir şekilde açıklamaya çalıştığı diğer bir ifadeyle bir teori inşa etme çabası güttüğü görülmektedir.42

Avrupa çalışmalarında 1993 Maastricht Antlaşması ile gündeme gelen Yeni Kurumsalcılık43 analitik vurguyu siyasal yapılara yapmaktadır.44 Bu anlamda Yeni Kurumsalcılığın varsayımı özetle şudur: Kurumsal yapılar toplumsal, ekonomik ve siyasi dinamiklerin girdilerini şekillendirir ve siyasa çıktıları üzerinde nihai etkilerde bulunur. 45 Buradaki kurumları Rosamond, yalnızca Avrupa Komisyonu, Zirve, Bakanlar Konseyi ve Parlamento gibi idarî oluşumlar olarak değil aynı zamanda AB

39 Wu, op. cit., s.105; Mark D. Aspinwall ve Gerald Schneider, “Same Menu, Seperate Tables: The Institutionalist Turn in Political Science and the Study of European Integration”, European Journal of Political Research, 2000, C.38, S.1, s.2.

40 Wu, op. cit., s.106.

41 James G. March ve Johan P. Olsen, Rediscovering Institutions: The Organizational Basis of Politics, New York, The Free Press,1989, s.17.

42 Lounsbury, op. cit.

43 Peter A. Hall ve Taylor C.R. Taylor, “Political Science and the Three New Institutionalisms”, MPIFG Discussion Paper 96/6, 1996, 32 s.

44 Bulmer, op. cit., s.365-386.

45 Ibid.

(25)

15

siyasetinde üretilen yasama tasarrufları ve toplanma ve karar almadaki oylama yöntemleri gibi kural ve normlar olarak da değerlendirmektedir.46

Yeni Kurumsalcılığın tek bir yaklaşım olarak ele alınması mümkün değildir.

Hall ve Taylor’a göre temelde kurumların önemine dikkat çeken Yeni Kurumsalcılık en az üç farklı kategoride incelenebilir.47 Yeni Kurumsalcılığın söz konusu alt türlerinin her biri ise kendisini Yeni Kurumsalcılık olarak adlandırmaktadır.48 Bu nedenle söz konusu kategorilendirme, kuramın kendisinin sunduğu bir şey değildir.

Bu kategoriler Rasyonel Tercihli Kurumsalcılık, Tarihsel Kurumsalcılık ve Sosyolojik/İnşacı Kurumsalcılıktır.49 Bu yaklaşımlardan her biri yapı-ajan arasındaki ilişkinin doğasının farklı yönlerine vurgu yapmaktadır.50 Bu farklılık özellikle de realist perspektife vurgu yapan Rasyonel Tercihli Kurumsalcılığın diğer iki Kurumsalcılık türlerine göre hükümetlerarası ilişkilere daha fazla önem vermesi hususunda göze çarpmaktadır. Sosyolojik ve Tarihsel Kurumsalcılıklar ulus-üstü yapılanmaya; AB Konseyi, Komisyon ve Parlamento gibi üst kurumların yarattıkları etkiye odaklanmaktadır. Fakat nihayetinde kurumların etki yaratan dinamikler olduğunu savlayan Yeni Kurumsalcılığın derinleşme ve genişleme konusundaki açıklayıcılığı bu farklılıklardan etkilenmemektedir.

Son yıllarda farklı Kurumsalcı analizler AB siyasetindeki hükümetlerarasıcı- neofonksiyonalist tartışma çıkmazına alternatif üçüncü alternatif bir yaklaşım olarak

46 Rosamond, op. cit., s.115.

47 Hall ve Taylor, op. cit., s.5.

48 Ibid., s.1.

49 Marck A. Pollack, “International Relations Theory and European Integration”, Journal of Common Market Studies, 2001, C.39, S.2, s. 227-8.

50 Rosamond, op. cit., s.114.

(26)

16

sunulmaya başlanmıştır.51 Bununla birlikte Rasyonel Tercihli Kurumsalcılığın hükümetlerarasıcı yaklaşım ile; Tarihsel Kurumsalcılık ve Sosyolojik Kurumsalcılığın da neofonksiyonalizm ile benzerlikler taşıdığı bilinmektedir.52 Pollack, Yeni Kurumsalcılığın aralarındaki farklılıklara rağmen tüm türlerinin Avrupa bütünleşmesi konusunda neofonksiyonalist ve hükümetlerarasıcılık yaklaşımlarına göre üç alanda avantajlı olduğunu dile getirmektedir:53

- Neofonksiyonalistler ve hükümetlerarasıcılar özellikle AB çalışmalarına odaklanırken Yeni Kurumsalcı analizler genel siyaset teorilerinin gelişimine katkıda bulunabilmektedir. Rasyonel Tercihli Kurumsalcılık karşılaştırmalı siyaset teorileri ile de ilişkili olduğundan AB dışında da çalışma alanlarına uygulanabilmektedir.

- Yeni Kurumsalcı analizler AB düzeyi ile birlikte ulusal devletler düzeyinde iç siyasetlere de uygulanabildiğinden içerideki kurumların aracı rolleri sayesinde mevcut üye devletler ile aday devletlerdeki Avrupalılaşmanın yapısı ve içeriği de açıklanabilmektedir.

- Hem teorik hem de ampirik anlamda üç Yeni Kurumsalcılık türü de 1990’larda sıklıkla çalışılmış ve gelişme göstermiştir. 90’ların başında Rasyonel Tercihli Kurumsalcılık için test alanı olmamasına rağmen bugüne kadar büyük ilerleme göstermiştir.

Yeni Kurumsalcılık ile ona en yakın değerlendirmelerde bulunan Liberal Hükümetlerarasıcılık arasındaki en belirgin farka değinmek gerekirse Liberal

51 Christer Jönsson ve Jonas Tallberg, “Institutional Theory in International Relations”, Jon Pierre, B.

Guy Peters ve Gerry Stoker (eds.), Debating Institutionalism, Manchester, Manchester University Press, 2008, s.101.

52 Ibid., s.102.

53 Pollack, 2004, op. cit., s.154.

(27)

17

Hükümetlerarasıcılık ulusüstü kurumları onları oluşturan aktörlerden bağımsız görmemekte yani diledikleri takdirde süreci tersine döndürebileceklerini savunmaktayken; Yeni Kurumsalcılık, kurumların bütünleşme sürecinde önemli etkisi olduğunu ve Avrupa yönetişiminin gelişiminde önemli etkiye sahip olduğunu savunur.54 Schimmelfennig ise Liberal Hükümetlerarasıcılığı Rasyonel Tercihli Kurumsalcığın biçimlendirilmiş bir şekli olarak görür ve Rasyonel Tercihli Kurumsalcılık ile aynı teorik ve metodolojik varsayımları paylaştığını ifade eder.55

Toplamda Kurumsalcılık-Yeni Kurumsalcılık ilişkisinin keskin bir tezat taşımadığı görülmektedir. İki yaklaşım arasındaki en belirgin farklar ise Yeni Kurumsalcılığın alt türlerinin ayrıntılı olarak incelenmesi ile görülebilecektir. Bu bağlamda çalışmanın bir sonraki kısmında Yeni Kurumsalcılığın alt türleri incelenecektir.

1.2. Yeni Kurumsalcılık ve Alt Türleri 1.2.1. Rasyonel Tercihli Kurumsalcılık

Yeni Kurumsalcılık türlerinden sahneye ilk çıkan bu kuram ilk olarak 1980- 90’larda Richard McKelvey56, William Riker57 ve Kenneth Shepsle58 gibi Amerikan siyaset bilimcilerin Amerikan Kongre kurumlarının etkileri ve daha işlevsel karar almalarının nasıl sağlanabileceği konularındaki çalışmaları ile literatürde yerini

54 Wiener ve Diez, op. cit., s.8.

56 Richard McKelvey, “Intransitivities in Multidimensional Voting Models and Some Implications for Agenda Control”, Journal of Economic Theory, 1976, C.12, S.4, s. 472-482.

57 William Riker, “Implications from the Dis-equilibrium of Majority Rule fort he Study of Institutions”, American Political Science Review, 1980, C.74, S.3, s.432-447.

58 Kenneth Shepsle, “Instituional Arrangements and Equilibrium in Multidimensional Voting Models”, American Journal of Political Science, 1979, C.23, S.1, s.27-60; Kenneth Shepsle,

“Institutional Equilibrium Institutions”, Political Science: The Science of Politics, Herbert F.

Weisberg (ed.), New York, Agathon, 1986, s.51-81.

(28)

18

almıştır.59 Avrupa çalışmalarında ise Fritz Scharpf60, George Tsebelis61 ve Geoffrey Garrett62 tarafından uygulanmaya başlamıştır.63 Fayda-maliyet ve amir-ajan analizleri gibi Yeni Kurumsalcı İktisat okulundan önemli etkiler taşıyan64 Rasyonel Tercihli Kurumsalcılığın uluslararası ilişkiler disiplinindeki versiyonunun temel savı uluslararası örgütlerin araçsal-düzenleyici ve verimliliği arttırıcı oldukları ve Sosyolojik/İnşacı Kurumsalcığın aksine kimlik ve çıkar değerlendirmesinden ziyade fayda-maliyet analizine gittikleri yönündedir.65

Rasyonel Tercihli Kurumsalcılık, devletlerin rasyonel tercihleri doğrultusunda bir anlamda bencil ve faydalarını maksimize edici bir davranışla meydana getirdikleri ulusüstü kurumların devlet davranışlarını nasıl etkilediğini, diğer bir ifadeyle nasıl sınırlandırıp yönlendirdiğini inceler. Bu nedenle oyun teorisinin etkileri Rasyonel Tercihli Kurumsalcılıkta açıkça görülebilir.66

59 Pollack, 2004, op. cit., 138.

60 Fritz Scharpf, “The Joint-Decision Trap: Lessons From German Federalism and European Integration”, Public Administration, 1988, C.66, S.3, s.239-278.

61 George Tsebelis, “The Power of the European Parliament as a Conditional Agenda Setter”, American Political Science Review, 1994, C.88, S.1, s.129-142; George Tsebelis, “Conditional Agenda Setting and Decision Making Inside the European Parliament”, Journal of Legislative Studies, 1995, C.1, S.1, s.65-93; George Tsebelis, “Maastricht and the Democratic Deficit”

Aussenwirtschaft, 1997, C.52, S.1, s.29-56; George Tsebelis ve Geoffrey Garrett, “The Institutional Foundations of Intergovernmentalism and Supranationalism in the European Union”, International Organization, 2001, C.55, S.2, s.357-390.

62 Geoffrey Garret, “International Cooperation and Institutional Choice: The European Community’s Internal Market”, International Organization, 1992, C.46, S.2, s.533-560; Geoffrey Garret “The Politics of Legal Integration in the European Union”, International Organization, 1995, C.49, S.1, s.171-181; Geoffrey Garret ve Barry R. Weingast, “Ideas, Interests and Institutions: Constructing the European Community’s Internal Market”, Judith Goldstein ve Robert O. Keohane (eds.), Ideas and Foreign Policy, NY, Cornell University Press, 1993, s.173-206.

63 Pollack, 2004, op. cit., s.141.

64 Lounsbury, op. cit., s.5; Jönsson ve Tallberg, op. cit., s.89.

65 Frank Schimmelfennig ve Ulrich Sedelmeier, “Theorizing EU Enlargement: Research Focus, Hypotheses, and The State of Research”, Journal of European Public Policy, C.9, S.4, 2002, s.500- 528.

66 Hall ve Taylor, op. cit., s.12.

(29)

19

Amir-ajan analizi (principal-agent analysis)67 siyaset bilimi alanında ilk başlarda ABD’deki yasama ile bürokrasi arasındaki ilişkiyi analiz etmede kullanılmıştır.68 Teorisyenler, ajan rolünü gerçekleştiren uluslararası kurumlara yetki devrinde bulunan devletleri amir olarak değerlendirmiştir.69 Kuram, amir ajan analizi doğrultusunda Birliğin faaliyetlerini açıklamaya çalışır. Burada amir Üye Devletler, ajan da meydana getirdikleri Birlik kurumlarıdır. Amir ajana yetki devrinde bulunurken kendi çıkarına hizmet etmesini beklerken ajan devredilen yetkiler çerçevesinde görevlerini ifa etmek durumundadır. Rasyonel Tercihli Kurumsalcılık kurumları devletlerin stratejik tercihlerinin bir yansıması olarak görür. Aspinwall ve Schnedier Rasyonel Tercihli Kurumsalcılık’ta, aktörler kural oluşturmada rol almadıkları sürece kurumların çoğunlukla dışsal (exogenous) bir nitelik arz ettiğini ifade etmişlerdir.70

Hall ve Taylor Rasyonel Tercihli Kurumsalcılığın varsayımlarını şöyle sıralamaktadır:71 1. İlgili aktörlerin belirlenmiş bir takım tercihleri vardır ve bu tercihleri gerçekleştirmek için tamamen araçsal davranırlar ve aşırı hesap yaptıklarından oldukça stratejik davranırlar. 2. Siyaset ortak eylemin ikilem alanıdır.

(ör. mahkumun ikilemi, ortakların trajedisi) 3. Siyasi sonuçların elde edilebilmesi için kurumların yapılandırdıkları stratejik etkileşim önemlidir. Bireyin davranışı kendinden bağımsız şekilde tarihsel olarak değil stratejik hesaplarla şekillenir.

Kurumlar bilgilendirme ve uygulama mekanizmaları sağlayarak seçim gündemini

67Geoffrey Garret ve George Tsebelis, “An Institutional Critique of Intergovernmentalism”, International Organization, C.50, S.2, 1996, s. 269-299.

68 Jönsson ve Tallberg, op. cit., s.90.

69 Ibid., s.90.

70 Aspinwall ve Schneider, op. cit., s.6.

71 Hall ve Taylor, op. cit., s.12.

(30)

20

(choice agenda) belirlerler. 4. Aktörler işbirliğinden elde edecekleri kazançları gerçekleştirmek için kurumları oluştururlar.

Bütünleşme konusunda AB’nin, AB üye devletlerinin ve aday devletlerin fayda ve maliyetlerinin nasıl uyumlaştırdığı ve sonucunda nasıl bir kurumsal yapılanma gerçekleştirdikleri aktör sayısının çokluğu nedeniyle birçok değişkeni içerisinde barındırmaktadır. Nitekim belirli ölçüde egemenlik devri ve paylaşımı yapmış ancak yine de farklı karşılıklı bağımlılıkları neticesinde farklı tutumlar sergileyen üye devletler bir taraf, meydana getirdikleri AB bir taraf; yeni fırsatlar elde etmek için ciddi ödevleri yerine getirmek zorunda olan aday devletler bir taraf konumundadır. Buna ek olarak bu tüzel kişiliklere bir de bunların kamuoyları eklendiğinde durum çok daha kapsamlı bir hâl almaktadır.

Rasyonel Tercihli Kurumsalcılık, kurumları bir stratejik tercih yansıması olarak gördüğünden esasen kendilerini oluşturan devletler üzerindeki etkileriyle ilgilenmez. Ancak devletlerin söz konusu kurumları neden oluşturduklarına dair yeterli açıklama sunmaktadır.72 Rasyonel Tercihli Kurumsalcılık genel olarak realist paradigmadan diğer bir deyişle hükümetlerarasıcılık yaklaşımından izler taşımaktadır. Devletlerin kurumları oluşturmadaki güttükleri stratejik kaygıların söz konusu kurumları yarattığını savlamaktadır. Pollack, Rasyonel Tercihli Kurumsalcılığın asıl çalışma alanı kurumlar olmasına rağmen kurumlardan ziyade aktörlere ve tercihlere önem verdiğinden ötürü Avrupa kurumlarının etkilerine gereken önemi vermediğini dile getirmektedir.73

72 Rosamond, op. cit., s.116.

73 Pollack, 2001, op. cit., s.234.

(31)

21

Toplamda hükümetlerarasıcı ve realist yaklaşımlardan önemli izler taşıyan Rasyonel Tercihli Kurumsalcılığın kurumları resmi kurallar olarak ele aldığı, kurumların aktörlerden bağımsız olmadıklarını; aksine amir-ajan analizi temelinde onların yönlendirmeleri ve izinleriyle hareket ettiklerini savladığı görülmektedir.

Rasyonel Tercihli Kurumsalcılık, aktörlerin ise söz konusu kurumları stratejik fayda maliyet hesaplamasına göre oluşturduklarını öne sürmektedir. Bu yaklaşıma göre aktörler kendi çıkarlarını artıracak işbirliklerine hükümetlerarası pazarlıklar ile girmekte ve kurum inşasını da bu çerçevede verimliliği artırıcı bir araç olarak görmektedirler. Sonuç olarak, Rasyonel Tercihli Kurumsalcılığın AB gibi başlangıçta Üye Devletilerin rasyonel çıkarları doğrultusunda oluşturulmuş ve bugünkü gelişimini de bu yöndeki pazarlıklar neticesindeki siyasalar ile sürdüren bir yapının analizinde oldukça faydalı sonuçlar sunabileceği görülmektedir.

1.2.2. Tarihsel Kurumsalcılık

Mark A. Pollack, Paul Pierson74 ve Simon J. Bulmer75 gibi Tarihsel Kurumsalcılar genel olarak kurumsal geçmişe ve kurumların patika bağımlı (path dependent) gelişimlerine önem vermeleriyle dikkat çekerler. Kurumları; resmi ve gayrı resmi süreçler, resmi örgütler tarafından resmi olarak kabul edilen ve yürürlüğe konulan sözleşmeler, kurallar ve örgütler olarak ele alırlar.76 Örneğin, geçmişte AB’nin Komisyon gibi ulus-üstü kurumlarının vermiş olduğu kararların gelecek hakkında öngörülerde bulunmada ve verilecek kararlara temel oluşturmada önemli olduklarını ifade ederler.

74 Pierson, op. cit.; Paul Pierson, “Increasing Returns, Path Dependence, and the Study of Politics”, American Political Science Review, C.94, S.2, s.251-267.

75 Bulmer, op. cit.

76 Hall ve Taylor, op. cit., s.7.

(32)

22

Tarihsel Kurumsalcılığın varsayımlarını Hall ve Taylor şu şekilde sıralamaktadır:77 1. Kurumlar ve bireysel davranışlar arasındaki ilişki daha geniş bir kavramsallaştırmayı gerektirmektedir. 2. Kurumların oluşumu ve işlemesindeki güç asimetrisi belirleyicidir. 3. İzlek bağımlılığı ve niyetlenilmemiş sonuçlar (unintended consequences) kurumsal gelişmede belirleyicidir.

İzlek bağımlılığı savına göre, alınan önemli kararlar aktörleri birbirine bağımlı hale getirir ve bu aktörler geri dönüşün maliyeti çok fazla olduğundan söz konusu izleği takip etmek durumunda kalırlar.78 Tarihsel Kurumsalcılık, aktörlerin oluşturdukları kurumsal yapıların sonuçları hakkında yetkin bilgi ve öngörüye sahip olmamalarının patika bağımlılığını ortaya çıkardığını savlar. Nitekim oluşan yeni sonuçlar söz konusu kurumların belirlediği çerçevede gelişme göstereceklerdir.79 Bu nedenle bütünleşme sürecinde önemli siyasa tercihleri de önceden kestirilemeyen sonuçlara yol açacaktır.

Görüldüğü gibi Tarihsel Kurumsalcılık, bir önceki alt başlıkta incelenen Rasyonel Tercihli Kurumsalcılığın varsayımlarını inkâr etmeyen; ancak, kurumların oluşumu konusunda bu yaklaşımın eksiklerini tamamlayan bir yaklaşımdır. Aktörler arasındaki güç asimetrisi ve kurumların patika bağımlı olması sebebiyle niyetlenilmemiş sonuçlara yol açabileceği varsayımları Tarihsel Kurumsalcılığı öne çıkaran kabulleridir.

Tarihsel Kurumsalcılık aynı zamanda aktörlerin davranışlarının salt stratejik olmadığını; aynı zamanda kendi dünya görüşlerinden de etkilendiğini savlar.80

77 Ibid.

78 Jönsson ve Tallberg, op. cit., s.90.

79 Rosamond, op. cit., s.117.

80 Jönsson ve Tallberg, op. cit., s.90.

(33)

23

Tümevarımcı bir analiz perspektifi sunması ise herhangi bir kurumun incelenmesinde açıklayıcılık konusunda avantaj sağlamaktadır. Tarihsel Kurumsalcılık, özellikle de Avrupa bütünleşmesi gibi tarihsel perspektifin zorunlu olarak uygulanması gereken bir kurumsal oluşumun incelenmesinde bu anlamda isabetli sonuçlar verebilecek kapasiteye sahip bir yaklaşımdır.

1.2.3. Sosyolojik (-İnşacı) Kurumsalcılık

Normatif Kurumsalcılık olarak da isimlendirilen81 Sosyolojik (-İnşacı) Kurumsalcılık adından anlaşılacağı üzere sosyoloji biliminde gelişmiş ve Thomas Risse82, Jeffrey Lewis83 ve Jeffrey Checkel84 gibi sosyolojik kurumsalcı ve sosyal inşacı teorisyenlerin AB ve diğer kurumsal normların hem içte hem dışarıda aktör davranışlarını nasıl etkilediğini incelediği çalışmalarla literatüre girmiştir.85 Uluslararası ilişkiler disiplininde fazla uygulama alanı bulamamış olmasıyla birlikte, gittikçe Avrupa kimliği ve Avrupalılaşma alanlarında daha fazla çalışılan kuram86 genel olarak kurumların, aktörlerin kimliklerini ve çıkarlarını şekillendirdiğini savlar ve rasyonel yaklaşımın aksine kurumları topluluk oluşturmada bağımsız-otonom aktörler olarak değerlendirir.87 Kurumların, aktörlerin kimliklerini, bu kimliklerin de çıkarları belirlediğini; aktörlerin nihayetinde kurumsal yapının normlarına ve

81 Jönsson ve Tallberg, op. cit., s.86-114.

82 Thomas Risse (Kappen), “Exploring the Nature of the Beast: International Relations Theory and Comparative Policy Analysis Meet the European Union”, Journal of Common Market Studies, 1996, C.34, S.1, s.53-80; Thomas Risse “Let’s Argue!’ Communicative Action in International Relations”, International Organization, 2000, C.54, S.1, s.1-39.

83 Jeffrey Lewis, “Is the ‘Hard Bargaining’ Image of the Council Misleading? The Committee of Permanent Representatives and the Local Elections Directive”, Journal of Common Market Studies, 2001, C.36, S.4, s.479-504.

84 Jeffrey T. Checkel, “Constructing European Institutions”, Mark Aspinwall ve Gerald Schneider (eds.), The Rules of Integration: The Institutionalist Approach to European Studies, Manchester, Manchester University Press, 19-39; Jeffrey T. Checkel, “Social Construction and Integration”, Thomas Christiansen, Knud Erik Jorgensen ve Antje Wiener (eds.), The Social Construction of Europe, London, Sage, s.50-64.

85 Hall ve Taylor, op. cit., s.15.

86 Jönsson ve Tallberg, op. cit., s.90, 105.

87 Schimmelfennig ve Ulrich Sedelmeier, op. cit.

(34)

24

değerlerine uygun olarak hareket ettiklerini söyler. Bu kabulü de onu aslında normatif (diğer bir ifadeyle idealist) bir teori yapmaktadır.88 Söz konusu kimlik değerleri ise –asıl vurgunun yapıldığı gayrı resmi kurallar olan89 -demokrasi, temel insan hakları ve temel özgürlükler, hukukun üstünlüğü, işleyen bir pazar ekonomisi ve Birliğin özümseme kapasitesi olarak özetlenebilecek Kopenhag Kriterleri’dir.90

Hall ve Taylor, Sosyolojik Kurumsalcıların en belirgin üç özelliğini şöyle sıralamaktadır:91 1. Kurumları siyaset bilimcilerden daha geniş anlamda ele alırlar.

Yalnızca resmi kurallar süreçler ve normlar olarak değil insan davranışını etkileyen ahlaki kalıplar, semboller gibi kültür öğelerini kurum olarak kabul ederler. 2.

Kurumlar kavramsal kodlamalar geliştirerek bireylerin davranışlarını etkilerler.

Buradaki ilişkinin oldukça etkileşimci ve karşılıklı belirleyici karakterine vurgu yaparlar. Bireyler toplumsal olarak anlamlı (socially meaningful) eylemler gerçekleştirerek bağlı oldukları sözleşmelere anlam kazandırır, güçlendirirler. 3.

Örgütler yeni kurumsalcı bir eylem mantığı benimserler. Bunun sebebi ise örgütün amaç-sonuç verimliliği sağlaması değil örgütün veya katılımcıların toplumsal meşruiyetini artırmasıdır.

Avrupa değerlerini benimseme ve bunlara göre bir hayat tarzı sürme olarak nitelendirilebilecek “Avrupalılaşma” olgusu Sosyolojik Kurumsalcılığın temel referans noktalarından biridir. Kavram aynı zamanda yeni üye devletlerdeki AB’nin etkilerini değerlendirmede de kullanılabildiğinden bütünleşmenin genişleme dinamiğinin etkileri açısından önem arz etmektedir. Özellikle de Avrupa

88 Jönsson ve Tallberg, op. cit., s.90.

89 Pollack, 2001, op. cit., s.227-8.

90 Glossary of Summaries, “Copenhagen Criteria”,

http://europa.eu/legislation_summaries/glossary/accession_criteria_copenhague_en.htm (Erişim Tarihi: 14.11.2015).

91 Hall ve Taylor, op. cit., s.14.

(35)

25

Parlamentosu üzerindeki çalışmalara konu olan Sosyolojik Kurumsalcılık92, Üye Devletler’in meşruiyet açığını gidermek için uygunluk mantığı gereği böylesi bir yetki devrinde bulunduklarını savlamaktadır.93

Kurumları, resmi kurallardan daha ziyade değerler, normlar, semboller vs.

gibi gayrı resmî unsurlar olarak ele alan Sosyolojik Kurumsalcılığın tam da bu nedenle inşacı bir teori olduğu söylenebilir. Kurumların oluşumunda ve varlıklarını devam ettirmelerinde toplumsal meşruiyetin birincil öneme sahip olduğunu savlaması da bu nedenledir. Bu yaklaşıma göre toplumun yararına olacak ve toplum tarafından da meşru kabul edilecek kurumlar varlıklarını sürdürebilirler. Yine kurumların kendilerini oluşturan aktörlerden bağımsız olarak hareket edebileceklerini ve böylelikle onların tercihlerini şekillendirebileceklerini savlaması Sosyolojik Kurumsalcılığı diğer yaklaşımlardan ayıran özelliğidir. Yeni Kurumsalcılığın alt türleri arasındaki benzerlik ve farklılıklara bir sonraki kısımda ayrıntılı olarak değinilecektir.

1.3. Yeni Kurumsalcılık Alt Türlerinin Karşılaştırması

Genel olarak Yeni Kurumsalcılığın eklektik bir nitelik arz ettiğini söylemek gerekir. Yeni Kurumsalcılığın tüm alt türleri farklı kuramsal tartışmalarla birlikte ortaya yeni bir yaklaşım olarak çıkmıştır. Bunlardan Rasyonel Tercihli Kurumsalcılık kurumlar ve davranışlar arasındaki etkiyi daha net ve kesin tanımlamaktadır. Rasyonel Tercihli Kurumsalcılık kurumları resmi yapılar ve yükümlülükler olarak ele alırken Tarihsel Kurumsalcılık bunların yanı sıra gayrı

92 Pollack, 2004, op. cit., s.141, 147.

93 March ve Olsen, 1989, op. cit., s.23.

(36)

26

resmi etkileşimi de kurum olarak değerlendirmektedir.94 Sosyolojik Kurumsalcılık ise kurum olarak normlar, kurallar ve kültürü bir bütün olarak değerlendirir.95 Kurumlar, Rasyonel Tercihli ve Tarihsel Kurumsalcılıkta ara değişken iken Sosyolojik Kurumsalcılıkta bağımsız değişken konumundadır.96 Yine kurumların Sosyolojik ve Tarihsel Kurumsalcılıklarda içsel yapılar olarak ele alınmasına rağmen Rasyonel Tercihli Kurumsalcılıkta dışsal yapılar olarak ele alındığı görülmektedir.97 Sosyolojik Kurumsalcılık, kurumların oluşumunda uygunluk mantığı uyarınca meşruiyetlerine odaklanırken Rasyonel Tercihli Kurumsalcılık etkinliklerine ve düzenleyici rollerine odaklanmakta, diğer bir ifadeyle sonuç mantığı98 gütmektedir.

Hall ve Taylor, mevcut kurumların neden varlıklarını sürdürdüklerini en iyi açıklayan yaklaşım olarak Rasyonel Tercihli Kurumsalcılığı görmektedir.99 Ancak bununla birlikte bu yaklaşımın oldukça fonksiyonalist olduğunu da ifade etmektedirler. Çünkü niyetlenilmemiş sonuçların siyaset yaşamındaki çokluğu her sonucu söz konusu oluşumun kökeni ile bağdaştırmada eksik kalabilmektedir.

Rasyonel Tercihli Kurumsalcılık, kurumları oluşturan aktörler arasındaki güç asimetrilerini açıklamada da yetersiz kalmaktadır. Tarihsel Kurumsalcılığın güç asimetrisi vurgusu kurumların yalnızca aktörler arasındaki farklı güç seviyeleri doğrultusunda şekillendiği yönünde değil aynı zamanda söz konusu kurumların güç dağılımını da aktörler arasında farklı yaptığı şeklindedir. Kurumların oluşumunda Sosyolojik Kurumsalcılığın gözden kaçırdığı asimetrik vurguyu ise yine Tarihsel Kurumsalcılık tamamlar niteliktedir. Aspinwall ve Schneider Tarihsel Kurumsalcılık

94 Rosamond, op. cit., s.114.

95 Aspinwall ve Schneider, op. cit., s.7.

96 Ibid.

97 Ibid.

98 March ve Olsen, 1989, op. cit., s.23.

99 Hall ve Taylor, op. cit., s.19.

(37)

27

ile Sosyolojik Kurumsalcılığın Rasyonel Tercihli Kurumsalcılıktan farklı olarak aktörlerin eylemini hedeflerin değil içinde bulundukları ortamın yönlendirdiğini ifade etmektedirler.100

Yine bu çerçevede kurumların yalnızca devletlerin çıkarları doğrultusunda oluşan ve ortak eylemler ile etkinliği sağlayan araçsal oluşumlar olarak gören Rasyonel Tercihli Kurumsalcılık tercihler farklılaştığında neden kurumların hâlâ varlıklarını sürdürüdüklerine dair açıklama getirememektedir.101 Hall ve Taylor da Rasyonel Tercihli Kurumsalcılığın kurumların etkinsizlikleri için bir açıklama getiremediğini ve bazı noktalarda araçsal olmadığını (örn. kimse yokken kırmızı ışıkta beklemek) ifade etmektedirler. Bu nedenle Tarihsel Kurumsalcılığın patika bağımlılığı ve niyetlenilmemiş sonuçlar vurgusu Rasyonel Tercihli Kurumsalcılığın eksiğini tamamlar niteliktedir. Zira Tarihsel Kurumsalcılığa göre rasyonel aktörler hedeflerini ortak eylemle gerçekleştirebilmek için kurumsal girişimlerde bulunurlar;

ancak, söz konusu kurum her zaman ve şartta ilgili aktörlerin hedeflerini gerçekleştirebilme kapasitesine sahip ol(a)mayabilmektedir. Nitekim AB siyasi tarihinde de bunun 1952 Avrupa Savunma Topluluğu, 1953 Avrupa Siyasi Topluluğu ve 2004 Anayasal Antlaşma gibi örnekleri mevcuttur.

Hall ve Taylor, Sosyolojik Kurumsalcılığın zaten var olan kurumsal yapılanmalardan ödünç alınan kurumlar ile gelişim gösteren sürece odaklandıklarını belirtirler. Söz konusu yaklaşım neden belirli bir kurumun referans alınması gerektiğini yalnızca onun verimliliğinin ötesinde kurumun toplumsal meşruiyetine dayandırmaktadır. Hall ve Taylor bu yaklaşımın kurumsal oluşum ve reform

100 Aspinwall ve Schneider, op. cit., s.8.

101 Rosamond, op. cit., s.121.

Referanslar

Benzer Belgeler

Çalışmanın ikinci bölümde Avrupa Birliği’nin göç politikası ve bu politikanın yasal dayanakları başlığı altında İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’ya

38 Devletlerin ilk önceliği olan birincil politikalar (high politics) temel değerlerin sürdürülmesi ve devletin kendini korumasına odaklanırken, sağlık konusu ikincil

Buna karşın tüketici etnosentrizmi ise tüketicilerin ülke önemli olmaksızın yabancı menşeili ürünlere karşı olumsuz tutum sergilemesi ve yerli ürünleri

Bu bağlamda Türkiye’nin Afrika politikasını uygulamada kullanmış olduğu Türkiye İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba

6 Benzer şekilde, 1970’li yıllarda Sovyetler Birliği’nde askeri araştırmacılar tarafından ortaya atılan ve Soğuk Savaş sonrası dönemde özellikle Körfez

Gerçek vekaletsiz iş görme haricinde gerçek olmayan vekaletsiz iş görme çeşitlerinden sadece iş sahibinin yasaklamasına rağmen iş görülen ve işin iş

7 İlhan AKİPEK: Devletlerarası Hukuk Bakımından Meşru Müdafaanın Mahiyeti ve Benzeri Müesseselerle Mukayesesi, Ankara, 1955, s. 8 Funda KESKİN: Uluslararası Hukukta

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: AVRUPA BİRLİĞİ ULAŞTIRMA POLİTİKASININ TÜRKİYE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ: DEMİRYOLU ÖRNEĞİ ... TÜRKİYE AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİNİN ORTAK