• Sonuç bulunamadı

En Çok Gözetilen Millet Statüsü (Most Favored

2. BÖLÜM: KAPİTÜLASYONLAR ve TARİHSEL GELİŞİM

3.2. Kapitülasyon Hukukunun Uygulama Alanı

3.2.4. En Çok Gözetilen Millet Statüsü (Most Favored

adlandırılan bu statü, bir memlekete verilen kapitülasyonların herhangi bir hükmünün, daha önce kapitülasyon elde etmiş diğer milletlere de teşmil ettirilmesi anlamına gelmektedir3. Bu statü sayesinde ilgili devletin, kendisi ile yapılmış kadim anlaşmalarda mevcut tüm hukuk, ayrıcalık ve muafiyetler yürürlükte kaldığı gibi, Osmanlı İmparatorluğu tarafından başka milletlere verilmiş ya da verilecek tüm ayrıcalık ve muafiyetlerden de yararlanma imkanı doğuyordu4. Böylece farklı tarihlerde çeşitli ülkelere verilmiş kapitülasyon hükümleri arasında bir ahenk sağlanmış oluyordu. İfade etmek gerekir ki bu statüyü doğuran hükmün temelinde, kapitülasyonlar ile elde edilen ayrıcalıklı konumu muhafaza etme kaygısı

1 Vatandaşlık değiştirme meselesini bu bölümde ilgili başlıkta ayrıntılı şekilde yer verildiği için burada daha fazla üzerinde durmuyoruz. ALTUĞ, Yabancıların Hukuki Durumu, 67-68; G. BOZKURT, “ABD Vatandaşlığı İddiasından Bulunan Osmanlı Vatandaşlarına Dair Bazı

Amerikan Belgeleri”, 177- 189.; Aynı yazar, Azınlık İmtiyazları… , 29-33.

2 ENGELHARDT 315-316.

3 Memorandum by the Institute of Historical Research (London University) on the Capitulations, PRO/FO: 424/255, 468-469.

yatmaktadır. Çünkü Avrupalı devletler arasındaki rekabette, sonradan kapitülasyon almış devletler, güncel gelişmeler sayesinde öncekilere göre daha ayrıcalıklı bir konum kazanabiliyordu. Bu da daha önce kapitülasyon elde etmiş devletin ayrıcalıklı konumunu yitirmesine sebep oluyordu.

Görüldüğü üzere E.Ç.G.M.S.’nin ortaya çıkmasının altında, Avrupa devletleri arasındaki Akdeniz ticaretinde yaşanan iktisadi rekabet yatmaktadır. Özellikle 16 ve 17. yüzyıllarda Akdeniz ticaretinde ve dolayısıyla Osmanlı bölgesinde bir Fransız- İngiliz rekabeti baş göstermişti1. Tarihte bu rekabet bayrak meselesi olarak anılmaktadır. Şöyle ki, ilk devirlerde, eğer yabancı bir ülkenin Osmanlı sularında ticaret ve dolaşım hakkı yoksa, o ülke Venediklilerin bayrağı altında seyr ve ticaret yapma imtiyazı elde edebiliyordu. Bu hak 1569 senesinde de Fransa’ya tanınmıştı. 1577’de tecdit edilen kapitülasyonlarda bu husus; “Fransa bayrağı altında gelmekte

olan İngiliz, Katalan, Sicilya, Raguza, Ankona gemileri…” ifadesiyle dile getirilmiştir2. Fakat 1580’lerden itibaren İngiltere Osmanlı sularında ve limanlarında kendi bayrağı altında ticaret yapmak üzere girişimlerde bulunmaya başlamıştı. Sonuç itibariyle 1580’de İngilizler, Fransız kapitülasyonları esas alınmak suretiyle benzer kapitülasyonlar elde edebilmiştir. Bununla beraber Fransız muhalefeti bu ahdnamenin hemen hayata geçmesini önlemiştir3. Fransa, Osmanlı hükümeti üzerinde baskı kurarak bu durumu bir süre engelleyebilmişse de, 1584 senesinde İngiliz bayrağı taşıyan ilk ticaret gemisi İstanbul limanına giriş yapmayı başarmıştır. Böylelikle Fransızlar, Osmanlı suları ve limanlarında İngilizlerin kendi bayrakları altında seyr ve ticaretlerini mecburen kabul etmiş oluyordu. Ancak mesele burada kapanmamış, daha sonraki yıllarda (1601) İngiltere, Flandr tüccarının himayesini almıştır4.

Yukarıdaki gelişmeler ışığında 15. yüzyıla kadar Venedik ve Ceneviz, 16. yüzyılda Fransa, 17. yüzyıldan sonra İngiltere ve 18. yüzyıldan itibaren Avusturya, İsveç, Rusya ve iktisadi rekabetteki etkinliklerine göre diğer ülkelerin zamanla

1 İNALCIK, “İmtiyazat”, 248. 2 LIEBESNY 317.

3 Fransızların girişimleri İstanbul’daki elçileri vasıtasıyla Divan-ı Hümayun gündemini meşgul edecek derecede ehemmiyet kazanmıştır. Çeşitli defalar Divan’da tartışılan bu mesele hakkında hatt-ı hümayunlar yayımlanmıştır. Buna göre Osmanlı, bir yandan Fransızları diğer yandan İngilizleri küstürmeme politikası güdüyordu. Bir süre meseleyi böyle idare etmişse de sonunda İngiltere’nin yoğun diplomatik taarruzlarına karşı koyamamış ve kapitülasyon sahibi olmayan devletlere İngiltere’nin bayrağı altında seyr ve ticaret ayrıcalığı tanımıştır. Ayrıntılı bilgi çin bkz. KÜTÜKOĞLU, Osmanlı- İngiliz İktisadi Münasebetleri, 38-43.

4 Himaye altına alınan Flandr eyaletleri Holland, Zealand, Grolandia ve Gislandia’dır. KÜTÜKOĞLU, Osmanlı-İngiliz İktisadi Münasebetleri, 40-43.

E.Ç.G.M.S. kazandıklarını söyleyebiliriz1. Avrupa devletleri arasındaki bu şiddetli rekabet sonucunda E.Ç.G.M.S. maddesi kapitülasyonlarda belirgin bir hüküm özelliği kazanmıştır. Zaten kapitülasyonlara ilave edilen maddeler, belli bir dönemin şartlarının ve mecburiyetlerinin yansıması idi. E.Ç.G.M.S.’yi bu çerçevede ele alacak olursak, kapitülasyonların verildiği dönemde Osmanlı Devleti ile diğer devletin siyasi ve ticari ilişkilerinin seviyesi belirleyici olmaktaydı2.

E.Ç.G.M.S.’nün elde edilmesi, ilgili devletlere Osmanlı Devleti tarafından doğrudan sağlanmamış ayrıcalıkların teşmil edilmesi imkanını veriyordu. Bu gelişme uzun dönemli bazı Osmanlı politikalarının aşınması sonucunu da doğurmuştur. Örneğin 1774 Küçük Kaynarca anlaşmasına kadar Karadeniz, Boğazlar ve Tuna birkaç istisnai durum dışında tüm yabancı gemilerin seyrüseferine kapalı idi. Fakat bu tarihten sonra hem Rusya hem de Fransa ve İngiltere Karadeniz’e girme hakkını elde etmiştir. Zira E.Ç.G.M.S. iki taraflı sonuçlar yaratıyordu ki Rusya bu sayede İngiliz ve Fransız kapitülasyonlarının bütün haklarına sahip olurken; İngiltere ve Fransa da Rusya’nın Karadeniz’deki ayrıcalıklarından faydalanıyordu. Fakat İngiltere ve Fransa’ya Karadeniz’e girme ayrıcalığı hemen verilmeyerek direnç gösterilmiştir. Buna rağmen her iki devlet kendi kapitülasyonlarındaki E.Ç.G.M.S. ibaresi gereğince Karadeniz’e girme imtiyazını istemiştir. İngiltere 1799’da bir nota ile, Fransa ise 1802 Paris Antlaşması’na eklenen ikinci madde ile bu hakları elde etmiştir3. Aynı haklar daha sonra İsveç, Sardunya, Danimarka, İspanya gibi ülkelere de verilmiştir4.

BROWN’a göre Osmanlılar açısından kapitülasyonların olumsuz sonuçları esas olarak E.Ç.G.M.S.’nin yaygınlık kazanması üzerine ortaya çıkmıştır. Çünkü bu uygulama kapsamında Osmanlılar, sıklıkla kendi egemenlik haklarını sınırlayacak büyük imtiyazlar tanımaları yönünde baskı altında tutuluyorlardı. Nihayetinde Osmanlılar, en çok gözetilen millet statüsünü (most favored nation clause) sırasıyla her millete vermişlerdi ki şunu gördüler; imparatorluk, bağımsız ayrı bir ulus gibi kendi gelişimi içinde yavaş yavaş boğuluyordu. Yazar, imparatorluğun yok oluşu içine gizlenen bu varoluş biçiminin, 1914’te, “imparatorluktaki tüm gelişmelere hoş

1 E.Ç.G.M.S. Avusturya’ya 1718 ve 1739’da, Prusya’ya 1761’de, Rusya’ya 1774’te ve bilhassa Venedik, Fransız ve İngiliz imtiyazları zikredilerek 1783’te, Amerika’ya ise 1830’da verilmiştir.

Memorandum by the Institute of Historical Research on the Capitulations, PRO/FO: 424/255, 468-

470

2 İNALCIK, “İmtiyazât”, 248.

3 Sir Edwin PEARS, Turkey And Its People (London: Methven Co. Ltd., 1911) 339.; Anlaşmanın tamamı için bkz. Mecmûa-i Muâhedât, Cilt I, 36-38.

görülemez bir engel” tepkisiyle karşılandığını ileri sürmektedir 1 . Bizce de kapitülasyonların artık tek taraflı bir bağış niteliğini kaybederek diplomatik zorlamalar yoluyla verilmeye başlanması bu sürece denk gelmektedir. Dolayısıyla kapitülasyonların hukuki niteliğinin değişmesi ve yarattığı olumsuz sonuçlar büyük oranda bu sürecin etkisi altında şekillenmiştir.

Özetleyecek olursak E.Ç.G.M.S., hem kapitülasyonların diğer devletleri içine alacak şekilde genişlemesi, hem de her bir iştirakçi devlete kapitülasyon hükümlerinin eşit ve aynı şekilde uygulanması sonucunu doğurmuştur. Bu nedenle kapitülasyonlar özellikle 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren her hangi bir kapitüler devletin haklarının toplandığı tek bir metin halini almaya başlamıştır. Bir başka ifadeyle bu ilişki, eski kapitüler devletlerin ayrıcalıklarının yenilerininki, yeni kapitüler olanların ise en az eskilerinki kadar ayrıcalık ihtiva etmelerini sağlamıştır. Sonuç olarak E.Ç.G.M.S., kapitülasyonlardaki adli ayrıcalıkların Osmanlı hukuk sistemi karşısında tek bir külliyata dönüşmesini sağlamıştır. Bu durum ileride, kapitülasyonların tek taraflı ilgasını daha da güçleştiren bir merhaleye taşımıştır.