• Sonuç bulunamadı

2.2. ALMANYA’DAKİ TÜRK GÖÇMEN EDEBİYATI

3.1.1. Ekonomik Nedenler

Bekir Yıldız’ın2 hikâyelerinde bir klişe olarak ağa zulmünden, ekonomik ve coğrafi sorunlardan dolayı Almanya’ya giden köylüler anlatılır.

2 Urfa’da doğan B. Yıldız’ın (1933-1998) çocukluğu babasının memuriyeti dolayısıyla; Van, Mersin,

Kastamonu, Gaziantep, Adana gibi şehirlerde geçer. Ortaöğrenimine Mersin’de başlayan Yıldız, 1951’de İstanbul Sanat Enstitüsü’nü, 1955’te de İstanbul Matbaacılık Okulu’nun dizgicilik bölümünü bitirir. Dizgi operatörlüğü yapar. 1962’de Almanya’ya çalışmaya gider. 1966’ya kadar fabrikalarda; meydancı montör ve takyap ustalık, matbaalarda da mürettiplik yapar. Kazandığı parayla bir dizgi makinesi alıp Türkiye’ye döner. İstanbul’da Asya Matbaası’nı kurar, Cem

43

“Gaffar ile Zarra’’ hikâyesinde Hamdo Ağa’nın bir traktör almasıyla işsiz kalan Gaffar’ın Almanya’ya çalışmaya gitmesinden bahsedilir. Hamdo Ağa, bir traktör aldıktan sonra emrinde çalışan köylülere ihtiyacı kalmaz. Köydeki topraklar da Hamdo Ağa’ya ait olduğundan köylüler açlıktan kırılmaya başlar. Bu köylülerden biri olan Gaffar, Almanya’ya gidip çalışacağına ve para kazanacağına ailesini ikna eder. Gaffar’ın amacı para kazanıp döndükten sonra bir traktör almaktır.

“Düdüklü Tencere’’ hikâyesinde Pehlivan Rüstem’in Almanya’ya gitmesinde; ekonomik, siyasî ve coğrafi nedenler etkili olur:

“(…)Pehlivam Rüstem, Almanya’ya çalışmaya gidiyordu. Baba ocağı sönmemişti. Karısı vardı, iki çocuğu, anası…Fakat bir çift öküzleri geçen güz ölmüş, küçük tarlalarında, sabanları yan yatmış ve en önemlisi; tarlaları doğanın hışmına uğramıştı. Toprağın üzerindeki kaymak tabakası, hâin yelin önünde savrulup gitmiş, geriye kel toprak kalmıştı. Ardından ağanın ihâneti…Ne bir karış toprak vermiş ne de bir çift öküz…’’ (s.28)

B. Yıldız’ın; “Üç Yoldaş’’ ve “Demir Bebek’’ hikâyelerinde Almanya’ya göç edenlerin aileleri, göç eden yakınlarından çeşitli isteklerde bulunur. “Üç Yoldaş’’ hikâyesinde Feyzullah, Almanya’ya gittiğinde çocuklarının istediği; mandolin ve bisiklet ile eşinin istediği saati alacağına dair onlara söz verir. “Demir Bebek’’ hikâyesinde Narin, fabrikada çalışan annesi ve babasının para biriktirdikten sonra araba alacaklarını ve topraklarının olacağını söyler. “Gaffar ile Zara’’ adlı hikâyede annesi Gaffar’dan Almanya’dan, Kur’an’ını üzerine bırakması için kendisine bir rahle getirmesini ister.

Türk işçilerinin başlarda Almanya’ya gitme nedenleri arasında; para biriktirmek, kendilerinin ve ailelerinin geleceğini garanti altına almak, mesleki bilgi ve görgüsünü arttırmak gibi etkenler var iken sonradan bu amaçları sadece parasal hedeflere dönüşür (Unat, 2002:117). Fakir Baykurt’un3 hikâyelerinde de Almanya’ya

Yayınevi’nin de ortağı olur. Matbaasını kapattıktan sonra yalnızca yazarlıkla uğraşır. Bkz: Behçet Necatigil, Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü, Varlık Yay. İstanbul 2007, İhsan Işık, ‘’YILDIZ, Bekir’’, Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi, Elvan Yay. İstanbul 2007, c.9, s.3903

3 Burdur Yeşilova’ya bağlı Akçaköy’de doğan F. Baykurt (1929-1999), ilkokulu köyünde okuduktan

44

göç etmede bir taraftan işsizlik, ekonomik sorunlar, Almanya’nın Türkiye’ye göre daha cazip gelmesi gibi nedenler etkili iken; diğer taraftan Türkiye’nin içerisinde bulunduğu siyasî şartların etkisiyle kişilerin siyasî düşünceleri ve dini inançları gibi nedenlerin etkili olduğu anlatılır.

“Bir Karnaval Öyküsü’’ hikâyesinde hikâyenin kahramanı “mis gibi temiz havalı’’ köylerini bırakıp Almanya’ya gelmelerinin nedeninin işsizlik olduğunu söyler:

“(…)Babam İzmir’i, İstanbul’u kalbura koydu eledi. Yeldi aylarca! Ekmek paramızı çıkaracak bir iş bulamadı. Herkes Almanya sırasına yazılıyordu. Tuttu o da yazıldı…’’ (s.79)

Fethi Savaşçı 4 hikâyelerinde; Türkiye’de istihdam alanlarının yaratılmamasından, yasaklardan, siyasî nedenlerden ve kişisel sorunlardan dolayı insanların göç etmek zorunda kaldıklarından bahseder.

“Makineler Çalışırken’’ adlı hikâyede Ahmet, Almanya’ya gelmek zorunda kalmasını köyünde çalışacak bir fabrikanın olmaması ile açıklar:

“(…)Beni buralara atan hükümete şimdi sövsem, Vallahi günah olmaz! Hükümetin ne suçu var Ahmet? Bizim bucaktaki Halil İbrahim Ağa’nın tüm suç…Tütün işine, tarlalarına giden olmaz diye, on yıl önce çuval fabrikasını

Eğitim Enstitüsü’nü bitirir. Değişik yerlerde Türkçe öğretmenliği yapar. Eserleri ve siyasi düşünceleri dolayısıyla yargılanır ve tutuklanır. Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın (TÖS) ve Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu’nun (TÖDMF) genel başkanlığını yapar. 1975- 1981 yılları arasında TDK’de üyelik ve yöneticilik yapar. Can güvenliğinin olmaması nedeniyle 1979’da Almanya’ya gider. Ölüm tarihi olan 1999’da kadar burada yaşar. Almanya’da; Milli Eğitim Bakanlığı eğitim uzmanı olarak görev yapar. Basın-yayım ve sanat faaliyetlerinin düzenlenmesine destek verir, Türk Yazarları Grubu’nun başkanlığını yapar. Başta Almanya’da olmak üzere Avrupa’daki değişik ülkelere yaptığı ziyaretlerde Türk işçilerle bir araya gelir. Bkz: M. Fetih Yanardağ, Fakir Baykurt’un Hikâye ve Romanlarının Tema ve Yapısı Üzerine Bir

İnceleme. Yayınlanmamış Doktora Tezi, İnönü Üniv. SBE., Malatya 2005, Işık, ‘’BAYKURT,

Fakir’’, c.2, s.616

4 Sanat Okulu’nda devam eden öğrenimi babasının ölümüyle yarıda kalan F. Savaşçı (1930-1989),

ailesini geçindirmek için çeşitli işlerde çalışır. 1965’te Almanya’nın Köln şehrine çalışmaya gider. Burada Siemens fabrikasında işçi olarak çalışır. Savaşçı, Almanya’ya işçi olarak gidip burada fabrikalarda çalışması ve Almanya’ya göçü ele alan eserlerde anlatıldığı gibi Almanya’daki işçilerin yaşadıklarına bizzat yaşaması, görmesi ve olaylara maruz kalması yönleriyle diğer yazarlardan ayrılır. Bkz: Işık, ‘’SAVAŞÇI, Fethi’’, c.8, s.3133, Necatigil, Edebiyatımızda

45

yaptırmadı bizim oraya. Yaptırsaydı şimdi kendi fabrikamda çalışacaktım. Ne güzel olurdu, bizim oralarda böyle bir fabrikamız olsa…’’ (s.43)

Murat Karaaslan5 “Düşler Ülkesi’’ adlı hikâyede askerlik yaptıktan sonra işsiz kalan birinin, kalabalık ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak ve para kazanmak için Almanya’ya çalışmaya gitmesinden bahseder.

Osman Çeviksoy’un6 “Bir Çağ Masalı’’ adlı hikâyesinde; evi, tarlası ve toprağı olmayan “bir devlet dairesindeki küçük bir memurun’’ (s.9) Almanya’ya göç etmesinden bahsedilir. Memurun aldığı maaş, kiraya ve evi geçindirmeye ancak yeter. O, akşam evine geldiğinde oğluna çikolata alamadığı için üzülür. Eşinin ailesi de yardıma muhtaç olduğu için adam, çâreyi Almanya’ya gidip çalışmakta bulur.

Sıtkı Salih Gör’ün7 “Geçersiz Teoman’’ adlı hikâyesinde Teoman Güler, ailesine Almanya’ya çalışmak için gitmek istediğini söyler. Ailesi, her ne kadar oğullarının gitmesini istemese de işsiz kalmasının daha kötü olacağını düşünüp kabul etmek zorunda kalırlar.

5 1955’te Malatya’ya bağlı Kepez köyünde doğan yazarın çocukluğu Adana’da geçer. 1971’de

Almanya’ya gider. 1973’e kadar maden ocaklarında, bu tarihten sonra da Duisburg şehrindeki Thssen demir döküm fabrikasında laborant olarak çalışmıştır. 1980’den itibaren şiir ve hikâyeler yazan Karaaslan katıldığı edebiyat yarışmalarında çeşitli ödüller almıştır. Fakir Baykurt’un kurduğu ‘’Literaturcafe’’ üyesi olan yazar ‘’eserlerinde Türk-Alman gündelik yaşamı ve iş

yaşamıyla ilgili metinlerin yanı sıra Alevilik ile ilgili metinler’’ (s.223) de kaleme almıştır.

Literaturcafe dışındaki eserlerini Türkçe yazmıştır. Bkz: Asutay, Göçmen Edebiyatı-Yazarlar

Sözlüğü (Almanya'da Yazan ve Yaşayan Türk-Alman Edebiyatı Yazarları), s.223

6 1951’de Çorum’da doğan yazar ilkokulu köyünde ortaokulu ve liseyi ise Çorum’da okur. 1971’de

Çorum İlköğretmen Okulu’ndan mezun olur. Hakkâri ve Kırıkkale’de ilkokul öğretmenliği yapar. 1979’da Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü’nü bitirir. 1982’de Almanya’ya gidip burada beş yıl boyunca Türk çocuklarına verilen Türkçe ve Türk Kültürü derslerine girer. Türkiye’ye döndükten sonra Ankara’da öğretmenliğe devam eden Çeviksoy 1990 ile 1995 yılları arasında Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı bünyesindeki Türk Dili ve Edebiyatı program hazırlama ve kitap inceleme komisyonlarında çalışır. Sonra öğretmenliğe geri döner ve 2006’da emekli olur. Bkz: Sidar Gökçehan, Osman Çeviksoy’un Hikâyeciliği. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniv. SBE., Ankara 2013, s.7

7 1934’te Elazığ’da doğan yazar ortaöğrenimini burada tamamladıktan sonra İstanbul’a gidip burada

İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’ni bitirir. Daha sonra bir süre Ankara’da Devlet Su İşleri’nde erozyon mühendisi olarak çalışır. 1972’de Almanya’ya gittikten sonra Berlin Özgür Üniversitesi’nde felsefe alanında doktorasını tamamlar. Almanya’da Karlsruhe Türkiye Başkonsolosluğu’nda çalışmıştır. Yazar; Bertolt Brecht, Peter Handke, R. Maria Rilke ve B. Traven gibi Alman şairlerin bazı eserlerini Türkçeye çevirip bunların Türkiye’de yayımlanmasını sağlar. Bkz: Asutay, Göçmen Edebiyatı-Yazarlar Sözlüğü (Almanya'da Yazan ve Yaşayan

46

Almanya’ya gidenlerin birkaç yıl sonra bir araba alıp dönmeleri birçok kişinin de aynı şekilde bir araba almak için Almanya’ya çalışmaya gitmesinde etkili olmuştur. Göçmen işçiler ve aileleri tatil için Türkiye’ye geldiklerinde onların, Almanya’ya dair oluşturdukları olumlu izlenim çevresindekilerin beklentilerini arttırmış ve Almanya’ya göçü hızlandırmıştır. Bu konuda F. Şen, ve S. Koray “Yurtdışında sahip olunan refah seviyesinin komşular ve akrabalar yanında

sergilenmesi potansiyel göçmen nüfus üzerinde çok etkili olabildiğini’’ (Şen ve

Koray, 1993:20) belirtirler.

Yüksel Pazarkaya’nın 8 “Sincaplar’’ adlı hikâyesinde Hasan, Kâzım’ın Almanya’ya gittikten sonra ailesine para yolladığını görünce kendisi de Almanya’ya gitmeye karar verir:

“(…)Kâzım Almanya’ya gitmiş, adam olmuş, altışar altışar çatal bıçak gönderiyor evine. Çanak çömlek gönderiyor. İpekli mendil, parlak, renk hırçınlığı yatak örtüsü gönderiyor. Kâzım’ı adam eden Almanya, Hasan’ı haydi haydi eder, dedi. Kalktı düştü yollara…’’ (s.27)

“Tank ve Tanklar’’ hikâyesinde Kerem ve arkadaşı Andonis, Almanya’da biriktirecekleri paralarla yapacaklarından bahsederken neden Almanya’ya gittiklerini de belirtirler. Kerem, para biriktirdikten sonra Türkiye’ye dönüp kendi işini kurmayı; Andonis de Yunanistan’a dönüp evlenmeyi hedefler.

8 1940’ta İzmir’de doğan yazar liseyi bitirdikten sonra 1957’de Almanya’ya gider. Burada Stuttgart

Üniversitesi’nde kimya bölümünü okur. Çevirmen, şair ve yazar olarak tanınan Pazarkaya; Felsefe ile Alman Dili ve Edebiyatı bölümlerini bitirir. 1973’te ‘’Edebiyat Bilimi’’ alanında doktorasını tamamlar. Stuttgart Üniversitesi ve Halk Üniversitesi’nde; edebiyat, felsefe ve Almanca derslerini verir. Arkadaşları ile birlikte 1962’de ‘’Stuttgarter Studio’’ adlı amatör tiyatro gurubunu kurarlar. 1971’de hazırladığı Cumhuriyet Dönemi şairlerinin şiir seçmelerinden oluşan Moderne türkische Lyrik adlı antolojisinin, Almanca yazılan çağdaş Türk şiiri antolojileri arasında çok önemli bir yeri vardır. 1974’te Almanya’daki Türk çocukları için Ağaca Takılan Uçurtma adlı bir antoloji hazırlar. 1980 ile 1982 arasında Stuttgart’ta Anadil dergisini çıkarır. 1986’da Köln’deki Alman radyosu WDR’de redaktör olarak çalışmaya başlamıştır. Radyo ve sahne oyunları yazan Pazarkaya’nın yazdığı Ohne Bahnhof (Bekleyen Tren) adlı oyunu Stuttgart Teknik Üniversitesi Tiyatrosu tarafından oynanır, oyun büyük ilgi toplar. Almancadan Türkçeye ve Türkçeden Almancaya; çocuk kitapları, şiirler, hikâyeler çeviren yazar Türkiye’den ve Almanya’dan çok önemli edebiyat ödülleri almıştır. Bkz: Necatigil, Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü, s.356, Asutay, Göçmen

Edebiyatı-Yazarlar Sözlüğü (Almanya'da Yazan ve Yaşayan Türk-Alman Edebiyatı Yazarları), s.285

47

Ali Arslan’ın9 “Küçük Umutlar’’ adlı hikâyesinde Kadıköy ile Üsküdar arasında değnekçilik yapan Kâzım’ın ekonomik durumu gittikçe kötüye gittiğinden bahsedilir. Kâzım, arkadaşı Topal Veli ile birlikte yaşadığı tek gözlü kulübesinden kurtulmak ve hayâlindeki Volvo arabayı almak için Almanya’nın yolunu tutar.

Rıza Hekim’in 10 “Evdeki Hesap’’ adlı hikâyesinde yazın köye gelen Almancılardan Osman ve Kamil’in arabalarını gören Ruşen’in, onlar gibi Almanya’ya gidip çalıştığından ve bir araba aldıktan sonra döndüğünden bahsedilir. Annesi Fidan ve eşi Nigâr, Ruşen’in Almanya’ya gidip çalışıp bir araba aldıktan sonra köye dönmesini ister. Annesi, Ruşen’e bu konuda şöyle der:

“(…) Git Gayrı oğul..Biz nice yokluklar gördük. Gene de bir şey olmadık. Bu dünyada açlıktan ölen mi var? Ama bu gidişle arabasızlıktan hepimizin canı çıkacak. Kör topal bir tane de sen al. Düdüğü ötekiler gibi yorgun öküz sesine benzemesin. Çılgın kısrak gibi bağırsın…Arkasından çıkan duman bol olsun. Ta Gedip Tepe’den aşınca herkes anlasın Tığlılar’ın Ruşen’in geldiğini. Bakalım sana da selâm duracak mı gayrı köyün büyükleri?..” (s.78)

Ruşen çok geçmeden bir yolunu bulup Almanya’ya gider, bir kazan fabrikasında çalışmaya başlar. Almanya’ya gittiği ilk günden itibaren onun gözü arabalardadır. Gece uyurken alacağı arabanın hayâlini kurar. Bir gün işten dönerken bagajlı bir araba görür. Arabanın sahibine bagajı gösterir. Adam, ona eski arabasının bagajını olduğundan birkaç fazla fiyata satar. Ruşen, ailesine yazdığı mektupta bagajı aldığını, artık araba almak için uğraşacağını söyler; ama düşündüğünü hemen

9 1947’de İzmir’in Tire ilçesine bağlı Yiğenli köyünde doğan yazar; ilkokulu köyünde, orta

öğrenimini Ödemiş’te tamamlar. Konya Selçuk Eğitim Enstitüsü ve Gazi Eğitim Enstitüsü’nde yükseköğrenimi tamamlayan yazar, Türkçe öğretmeni olur. 12 Mart 1972’de tutuklanan Arslan, Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) davasında Fakir Baykurt ve diğer sendika yöneticileri ile birlikte yargılanır. Davadan beraat edince serbest bırakılır. 1975’te evlenen Arslan, sonradan eşinden ayrılmıştır. İki oğlu ile birlikte Almanya’nın Hagen şehrinde yaşayan yazar, burada Türkçe öğretmenliği yapar. Bkz: Asutay, Göçmen Edebiyatı-Yazarlar Sözlüğü (Almanya'da

Yazan ve Yaşayan Türk-Alman Edebiyatı Yazarları), s.54

10 1946’da Giresun’un Tirebolu ilçesinde doğan yazar, ilk ve ortaöğrenimini burada tamamlar. Ordu

Perşembe Öğretmen Okulu’ndan mezun olduktan sonra Konya Karapınar’a öğretmen olarak atanır. Asker öğretmen olarak iki yıl Van’da çalıştıktan sonra Giresun’un Göreli ilçesine tayin edilir. Burada iki yıl görev yaptıktan sonra öğretmenlikten istifa edip eşi ile birlikte Almanya’ya gider. Lisans öğrenimini sürdürürken 1972’de Alman devleti tarafından öğretmenliğe atanır. On dört yıl boyunca Heiligenhaus adlı şehirde öğretmenlik yapar. Yüksek Lisan Okulu'nu (Volkshochschule) bitirir, yüzme öğretmeni olarak ihtisas yapar. Aynı süre içinde Commerzbank adlı Alman bankasında tercümanlık, Tercüman gazetesinde de muhabirlik ve yazarlık yapar.

48

gerçekleştiremez. Arkadaşları ona, önce ehliyet almasını; bu yüzden bir kursa yazılması gerektiğini söyler. Ruşen, Almanca bilmediği için üç defa girdiği sınavı geçemez ve kursta başarılı olmaz. Hikâyede Almanların, kursa devam eden Türklerin sınavı geçmemesini istedikleri; böylece onlardan uzun süre kurs ücreti aldıkları anlatılır. Son sınavda da başarılı olamayan Ruşen’e bir kliniğe gidip psikolojik kontrole gitmesi gerektiği söylenir. Doktorlar, Ruşen’in Almanca bilmediği ve Almanya’daki yeni çevresine alışamadığı için araç kullanırken heyecanlandığını söyler. Psikolojik testten geçen Ruşen, artık araba almak için para biriktirmeye başlar. Çok geçmeden bir araba alır; ama satış sözleşmesinde yazılanların ne anlama geldiğini bilmediği için kazıklanır. Ona çok eski ama yeni boyanmış bir arabayı çok yüksek fiyata satarlar. Arabasına binip kaldığı yurda giderken polis onu durdurur. Aracın egzozunun delik olduğunu ve çevreye zarar verdiğini söyleyip ona ceza keserler. Ruşen arabayı satın aldığı yere gider; ama buradan kovulur. Ruşen, oda arkadaşı Necip’e araba aldığını ve sonrasında başına gelenleri anlatır. Necip, aldığı arabanın ancak iki bin mark değerinde olduğunu, buna 5.800 mark vermenin akıl kârı olmadığını söyler. Birlikte Tercüman Ekrem’in yanına giderler. Ekrem, daha önce de bu tür durumlarla karşılaştıklarını ve meseleyi mahkemeye götürdüklerinde ise imza atan tarafın haksız bulunduğunu söyler. Ruşen de dava açar; ama nihayetinde Ekrem’in dediği gibi imzayı attığı için mahkeme onu haksız bulur.

Dışgöçe dair değerlendirmelerin çoğunda, bunun “aşamalı’’ bir hareketlenme olduğu belirtilir. Göçmenler önce; azgelişmiş, yoksul ve kırsal yerlerden gelişmiş bölgelere, buralardan da yurtdışına giderler (Gitmez, 1983:235).

Mehmet Yıldız’ın11 “Konsolos Kapısına Bırakılan Ölü’’ adlı hikâyesinde Kasım Arabacı, memleketi Kars’ta yeteri kadar kazanacağı bir işi olmadığından önce trenle İstanbul’a buradan da Almanya’ya gittiğinden bahsedilir. Kasım’ın Almanya’ya gitmesinde, abisinin ölümü sonrasında onun eşi ve çocuklarına bakmakla yükümlü olması da etkilidir. Kasım, Türkiye’de kalıp “itine, çakalına’’ yüzsuyu dökmektense Almanya’da parayı aslanın ağzından koparmaya çalışmanın daha doğru olduğunu söyler.

11 1927’de Akçakoca’da doğan yazar, İstanbul’da ‘Yıldız Teknik Okulu’nda okumuş, 1961’de

49

Hüdai Ülker’in12 “Gurbet İnsanları’’ adlı hikâyesinde Hakkı, İzmir’de zengin biri iken kumar yüzünden tüm mal varlığını kaybedince Almanya’ya çalışmaya gider.

Tablo 1: Ekonomik Nedenlerin İncelendiği Hikâyeler

Yazarlar Hikâyeler

Ali Arslan Küçük Umutlar

Bekir Yıldız Gaffar ile Zarra, Düdüklü Tencere, Üç Yoldaş, Demir Bebek, Tank ve Tanklar

Fakir Baykurt Bir Karnaval Öyküsü Fethi Savaşçı Makineler Çalışırken Hüdai Ülker Gurbet İnsanları

Mehmet Yıldız Konsolos Kapısına Bırakılan Ölü Murat Karaaslan Düşler Ülkesi

Osman Çeviksoy Bir Çağ Masalı Rıza Hekim Evdeki Hesap Sıtkı Salih Gör Geçersiz Teoman Yüksel Pazarkaya Sincaplar

12 1951’de Makedonya’da doğan Hüdai Ülker’in ailesi 1959’da İzmir’e göç eder. Burada ilkokulu

bitirdikten sonra meslek lisesinde aldığı tornacılık eğitimini de tamamlayan yazar Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde İşletme Fakültesi’nden mezun olur. 1974’te Almanya’ya göç eden yazar, burada yükseköğretime geçmeye olanak sağlayan ‘’Abitur’’ sınavlarını başarıyla tamamlar. Yirmi yıl boyunca aktif olarak güreşçilik yapan Ülker, yapılan güreş müsabakalarında İzmir Bölge Birincisi ve Kuzey Almanya Şampiyonu olur. Türkçe ve Almanca hikâyeler yazan Ülker, 1985’te Alman Yazarlar Birliği’ne üye olmuştur. Bkz: Asutay, Göçmen Edebiyatı-Yazarlar Sözlüğü (Almanya'da Yazan ve

50