• Sonuç bulunamadı

PETRA II: GENÇLERİN İLK MESLEKİ EĞİTİMİ VE HAREKETLİLİĞİ

OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE ANNE BABA YETİŞTİRMESİ

2.1. OKUL ÖNCESİ DÖNEM VE ÖNEMİ

2.1.6. Ekonomik Kazanım

Okul öncesi dönemde bireyin sağlıklı gelişimi için ailelerin ve devletin yaptığı yatırımların orta ve uzun dönemdeki getirisi de yakın dönem kadar yüksektir. Bu dönemdeki sağlıklı gelişim yaşamın ilerleyen dönemlerinde sağlık problemlerinin oluşma riskini azalttığı için sağlık giderlerini de düşürmektedir. Okul öncesi dönemde yapılan olumlu girişimler, Toplam Kalite Yönetimin’deki önleyici faaliyetlere ve tıp alanındaki koruyucu hekimlik çalışmalarına benzetilebilir.

Okul öncesi dönemdeki başarı yetişkinlik döneminde bireyin yüksek nitelikli ve dolayısıyla yüksek gelirli iş bulma olasılığını artırmaktadır. Ayrıca yetkin bireylerin üretken yaşamda kalma süreleri artacağından hem ailelerin yoksulluğunun azalması hem de bu bireylerin oluşturduğu toplumlarda milli gelirin artması mümkündür. Okul öncesi döneme yapılan yatırımın getirisinin istihdamın teşvik edilmesi için yapılan işgücü piyasası düzenlemelerinden daha yüksek getirili olduğu belirlenmiştir. 444

Heckman’ın445 okul öncesi dönemin uzun dönemde ekonomi üzerindeki etkisini inceleyen yıllara yayılan araştırmaları tıpkı psikoloji, sosyoloji, ekonomi ve nörobilim alanında yapılan diğer araştırmalar gibi okul öncesi dönemin önemini vurgulamaktadır. Nörobilim alanında yapılan araştırmalar bilişsel ve bilişsel olmayan

443 Mustard, a.g.e. 444 Heckman, a.g.e. 445 Heckman, a.g.e.

yetkinliklerinin temelinin kurulması için duyarlı bir dönemin olduğuna işaret etmektedir. Özellikle eşitsizliğin azaltılması, ekonomik verimliliğin yükseltilmesi ve işgücünün daha yetkinleştirilebilmesi için okul öncesi döneme daha çok yatırım yapılması gerektiği görülmektedir. Üstelik bu dönemde yeterince yapılmayan yatırımların olumsuz sonuçlarına yaşamın ilerleyen dönemlerinde müdahale edilmesi daha maliyetli olmakta ve beklenen sonucu da üretememektedir. Oysa okul öncesi döneme yapılan yatırım sonraki dönemlerdeki yatırımlar için de uygun temeli oluşturmakta ve ilerleyen dönem yatırım getirilerini de olumlu yönde etkilemektedir. Özellikle dezavantajlı çocuklara yapılan okul öncesi dönem yatırımının getirisi ilerleyen yıllarda alınan sonuçlara göre daha yüksek olmaktadır.

Kağıtçıbaşı446 önderliğinde 1982 yılında 3-5 yaşları arasındaki çocuklar ve aileleri üzerinde okul öncesi destek programı olarak başlayan bir araştırma, belirli periyotlar ile üç kez tekrarlanmış ve en son çocuklar büyüyüp 25-27 yaşlarına geldiklerinde yapılan üçüncü izleme ile 22 yıllık gözlem sonuçları elde edilmiştir. Bulgular; eğitim alan ve almayan çocuklar arasındaki karşılaştırmaya göre eğitim alanlar için olumlu sonuçların devam ettiğini göstermektedir. Bu çocuklar, eğitimlerine daha uzun süre devam etmiş, daha yüksek not ortalaması ile üniversiteye devam etmiş, daha yüksek statülü iş sahibi olmuşlar, yaşamın modern, sosyal ve ekonomik boyutlarına daha çok dahil olmuşlardır. Bulgular genel olarak okul öncesi dönemde çocuğa yapılan yatırımın insan kapasitesine ve insan sermayesine çok büyük katkısı olduğunu göstermektedir.

ABD’de yayınlanan yakın tarihli çalışmalar okul öncesi dönem içindeki 0-3 yaş aralığına ayrıca vurgu yapmaktadır. Bu araştırmacılardan biri olan Harvard Üniversitesi’nden Carla Shatz’a447 göre çocuğun ilk üç yaşı da hiç yadsınamayacak kadar önemlidir. Zigler, “İlk üç yaş ve sonrası: Beyin gelişimi ve sosyal politika” (The First Three Years and Beyond: Brain Development and Social Policy) isimli kitabında448 çocuklara 0-3 yaş aralığında verilen; bakım, eğitim, sağlık ve aile

446

Kağıtçıbaşı ve diğerleri, s.20.

447 Carla J. Shatz, “The Developing Brain,” Scientific American, Eylül 1992, s.34. 448 Edward Zigler ve Matia Finn-Stevenson, The First Three Years and Beyond: Brain Development and Social Policy, Nancy W. Hall.

desteğinin sadece optimal çocuk gelişimi için değil, ailelerin, toplumun ve genel olarak ulusun güçlendirilmesi için de kritik olduğunu iddia etmektedir.

Heckman’a449 göre okul öncesi döneme yapılan yatırımın getirisi, daha sonraki dönemlerde yapılan öğrenci öğretmen sayısını düşürmek, aktif işgücü piyasası programları, rehabilitasyon programları, yetişkin okuryazarlığı programları, eğitim giderleri teşviği ya da polis gücüne harcama yapılmasından daha yüksek getiri sağlamaktadır.

Okul öncesi döneme verilen önemi eleştiren görüşler de bulunmaktadır. Bruer450 çocuk gelişimi alanındaki çoğu araştırmanın laboratuar ortamında yapılmasının gerçeği ne kadar yansıttığını sorgulamaktadır. Ancak bu eleştiri insan üzerinde araştırma yapan tüm bilim dalları ve özellikle sosyal bilim dalları için geçerlidir.

Barinaga’ya451 göre kritik dönem, belirli duyu ve motor fonksiyonları önemlidir, tüm duyu sistemi için değil. Oysa kültürel öğrenme ile kazanılan dilsel gelişim için de kritik dönemin olduğu psikoloji ve sosyoloji alanında yapılan çalışmalarda belirlenmiştir. Cunha ve Heckman452 2008 yılında gene Cunha, Heckman453 ve Schennach 2007 yılında yaptıkları araştırmalar ile “yetkinlik oluşumu teknolojisi” (technologies of skill formation) ismini verdikleri bir model oluşturmuşlardır ve bu model gelişimin kritik ve duyarlı dönemlerinin etkisi ile bilişsel ve bilişsel olmayan yetkinliklerin karşılıklı etkileşimini ortaya çıkarmıştır.

Çocuklar dil öğrenimini kısmen yetişme ortamında duydukları ses ve konuşmaları taklit ederek öğrenirler ki bu durum dilde sosyal öğrenmenin önemini göstermektedir. Bazı araştırmalar454 ana dilin, dil öğrenimi için kritik dönem olan iki

449 Heckman, a.g.e.

450 John T. Bruer, “Education and the Brain: A Bridge too Far.” Makale, www.educationsector.org (2008).

451 Marcia Barinaga, “A Critical Issue for the Brain.” Makale, www.educationsector.org (2008). 452

Heckman, a.g.e. 453 Heckman, a.g.e.

454 M. Kinsbourne, W. L. Smith, Hemispheric Disconnection and Cerebral Function, Springfield, 1974, aktaran Westen, s.342.

ile beş yaş arasında kazanılmış olması gerektiğini aksi takdirde hiç öğrenilemeyeceğini vurgular. Ayrıca diğer gelişim alanlarında da olduğu gibi dilsel öğrenme için de çocuğun çevreden günlük ve sürekli olarak dilsel uyarı alabilmesi gereklidir. Sağlıklı gelişim, sürekli ve uzun süreli uyarılar ile pekiştirilerek sağlanabilmektedir. Piaget’e göre duyu-hareket dönemi düşünme ve problem çözme gibi daha sonraki zihinsel süreçlerin temelidir. Duyu-hareket döneminde bebek duyu- hareket zekası kullanır, irdeleyici ya da düşünsel zeka değil. Bebek çevresinde gördüğü nesne hakkında gözlemleyerek oluşturduğu bilgiler ile zihninde şemalar kurar ve bu şemalar ile tekrar tekrar duyduğu nesnenin ismini ilişkilendirir. Skinner gibi davranışçı öğrenme ilkelerini dilsel gelişime uygulayan bilim adamları modelleme ve pekiştirme ile anne babaların ve diğer çevrenin bebeğin dilini biçimlendirdiğini düşünürler.

Duyu, dil ve bilişsel yolakların erken yaşta oluştuğu Nelson455 tarafından da ortaya çıkarılmıştır. Şekil 2.1.’de bireyin ilk bir yaşı içinde görme ve işitme başta olmak üzere duyu yolaklarının temel gelişim gösterdiği, dilsel gelişimin bu duyu gelişimi üzerine gene yoğun olarak ilk bir yaş içinde temel gelişim gösterdiği ve ilerleyen yaşlardaki gelişmiş bilişsel fonksiyonun bu duyu ve dilsel gelişim üzerine kurulduğu anlatılmaktadır. Duyu gelişimindeki zayıflığın dilsel gelişimi ve ardından bilişsel gelişimi etkileyeceği gösterilmektedir.

Şekil 2.1. Duyu, Dil Ve Bilişsel Gelişim İçin Kritik Olan Dönemler

Kaynak: C. Nelson, Neurons to Neighborhoods, 2000 aktaran Mustard.

455 Nelson, C., Neurons to Neighborhoods, 2000 aktaran Mustard.

0

1

4

8

12

16

YAŞ Duyu Yolakları (görme, işitme) Dil Gelişmiş

3

6

9

-3

-6

Aylar

Psikolinguistik456 görüşe sahip Chomsky ise insanın nöron sisteminin dil öğrenmeye yatkın olarak doğduğu görüşüyle sosyal dilsel öğrenmeyi eleştirmektedir. Günümüz psikoloji bilimi bu görüşe katılmakta, ancak bu görüşü şu yönde tamamlamaktadır: Birey konuşmaya ve hatta yeni öğrenmelere genetik olarak eğilimli (potansiyel) doğar, ancak bu eğilimin çevresel uyaran ile harekete geçirilmesi, doğru olan hakkında yönlendirilmesi, pekiştirilmesi yönünde uygun koşullar hazırlanarak desteklenmesi ile açığa çıkarılması gerekmektedir. Dewey’e457 göre dil kullanımı ve tavır kazanımı çevrenin etkisinin en büyük ve gelişimde kalıcı olduğu iki temel unsurdur. Kazanılan dil alışkanlığındaki yanlışlıklar ilerleyen dönemlerde öğretimle düzeltilse bile birey, en heyecanlı zamanında öğretilenleri ve yasaklananları unutur ve ana dili aksanı ile konuşur. Bilinçli düzeltme ve öğretimin sonu gelmez uğraşına karşın istenilen tutum ve tavırları oluşturan baş öğe psikolojik sosyal çevredir.

Çocuk destek programlarının çoğunun sonuçları eleştirilmektedir. Bazı görüşlere458 göre fayda-maliyet analizine göre yeterli sonuç elde edilememiştir. Odak “dinamik” insan olduğunda “optimal”in ne olduğu konusunda ve her özgün bireyde aynı optimal sonucu doğurup doğurmayacağı konusunda emin olunamamaktadır. Ancak her uygulama insanın biraz daha iyi tanınmasına yardımcı olmaktadır. Çocuk gelişimi alanında gelinen nokta bilimde sürekli bir ilerlemeye işaret etse de henüz hala keşif aşamasındadır. Bilgilerin olgunlaşabilmesi bu keşif dönemindeki girişimlere bağlıdır. İnsan da yürümesini öğrenmeden önce defalarca düşme deneyimini yaşayarak denge kurmayı öğrenmektedir. Ayrıca okul öncesi çocuk destek programlarının iddialı taraftarları da vardır; Richard Rothstein “Sosyal Sınıf ve Okullar” (Class and Schools) isimli kitabında459 devlet okullarının öğrenciler arasındaki başarı farkını kapatamayacağını iddia etmektedir, çünkü ona göre

456 Psikolinguistik, bilişsel psikoloji ve dilbilim alanlarının bileşiminden oluşmaktadır. Psikolinguistikçiler, bebeğin dil gelişimine güçlü bir yatkınlıkla ve konuşulanı hemen kapacak nörolojik gizilgüçle doğduğunu kabul eden üretme kuramını savunurlar.

457

John, Dewey, Demokrasi ve Eğitim, Başarı Yayımcılık, İstanbul, 1996, s.25.

458 Deanna S. Gomby, Patti L Culross ve Richard E. Behrman, “Home Visiting: Recent Program Evaluations-Analysis and Recommendations,” Future of Children (Bahar/Yaz 1999).

ortalama akademik başarı potansiyelinde sosyal sınıf farkından kaynaklanan açık daha çocuklar üç yaşındayken de var olmaktadır. Bu taraftarlardan bazılarına göre bireyin gelişimindeki kritik dönem özellikle 0-3 yaş aralığındadır ve bu dönem geçtikten sonra bireyin potansiyeli kilitlenmektedir. Bu görüş karmaşık özelliklere sahip ve dinamik olan insan için oldukça keskindir (determinist), zira birey farkındalık ile sistemli ve destek gören bir çaba ile yaşamı boyunca yenilenebilmektedir. Aksi durumda yaşam boyu öğrenme olgusu geçersiz olurdu. Öte yandan bu dönemin, bireyin gelişimindeki temel kurucu önemi ise yadsınamaz. Heckman460 okul öncesi destek programlarına yatırımın getirisinin çok yüksek olabileceğini ancak programın yapısının çok önemli olduğunu belirtmektedir. Ona göre ABD’de uygulanan “Nurse Family Partnership Program”, “Abecedarian” ve “The Perry Preschool Program” isimli uzun dönemli okul öncesi destek programlarının başarısı, yapılan ev ziyaretlerinde eğitim ve desteğin çocuk ile birlikte ailesine de verilerek kalıcı bir öğrenme ortamının yaratılmasına bağlıdır. Uzun dönemli okul öncesi destek programları alanında öncü olan Kağıtçıbaşı461 eğitimin kalıcılığı için ailenin programa dahil edilmesinin ön koşul olduğunu 1982- 2004 yılları arasındaki uygulaması ve sonuçları ile ortaya koymuştur.

Modern destek hizmetlerindeki eğilim, gelişim boyunca aile ile sürekli işbirliği içinde olunması, bebeğin güçlü yanlarının ve bakım veren çevresinde var olan sosyal destek imkanlarının ortaya çıkarılmasıdır.462 ABD’de “21.y.y. okulları”463 adı ile başlatılan girişimde çocukları sadece okul dönemine (pre school) değil, okul öncesi okuluna (pre-kindergarden ya da kısaca pre-k) da hazırlayacak programa sahiptir. Bebekler okul tarafından doğumundan itibaren eve ziyaretler ile izlenmekte ve aileleri desteklenmektedir. Böylece okul öncesi eğitim 3-7 yaş aralığından 0-7 yaş aralığına genişlemiş ve bir anlamda beşikten okula uygulaması başlatılmıştır.

460 Heckman, a.g.e.

461 Kağıtçıbaşı ve diğerleri, s.5. 462

Didem Behice Öztop, Özlem Özel Özcan, Runa Uslu ve Neşe Erol, “Bebeklik ve Erken Çocukluk Döneminin Ruhsal-Gelişimsel Değerlendirmesi: Bebek Ruh Sağlığı Ünitesi İşleyişi”, Çocuk ve

Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, Cilt:14, Sayı:3, 2007, s.169.

Bazı görüşlere göre464 beyinde nöronlar (beyin hücresi) arası sinapsis bağlantılarının artırılmasının ne kadar iyi olduğu ya da artırılmasında bir üst sınır olması gerekip gerekmediği konusu bilinmemektedir. Bu bakımdan bu alandaki bulguların sosyal politika üretmede kullanılmaması gerektiği iddia edilmektedir. Nöropsikoloji alanda son yirmi yılda nörobilim teknolojilerinin gelişmesi (PET Taraması-Positron Emissions Topography ve MRI görüntüsü-Magnetic Resonance Imaging) ile bilim adamları insan beyninin fonksiyonu konusunda bilgilerini derinleştirebilmişlerdir. Bütün bu ilerlemelere rağmen beynin karmaşık fonksiyonu ve pek çok parametre ile karmaşık etkileşimi henüz yeterince anlaşılabilmiş değildir. Bu alanda da bilim henüz keşif aşamasındadır. Bu bağlamda nörobilim alanındaki keşiflerin henüz sosyal politika üretmek için kullanılmaması gerektiği olgusunun haklı gerekçelerle hem taraftarları hem de karşı taraftarları olacaktır. Çünkü sosyal politika bütçe gerektirmektedir ve bütçenin en etkin kullanımı konusunda karşı tezlerin üretilmesi olağan bir durumdur. Politikada demokrasinin var olabilmesi için tez ve antitez tartışmalarının olması oldukça sağlıklıdır. Ancak çocuk gelişimi ve nörobilim alanındaki gelişmelerin daha keşif aşamasında olmasına rağmen alternatifi olmayan ve tek yaşamı olan insanın yararına sosyal politika için bilgi üretmede kullanılması da gerekmektedir. Giderek daha çok sayıda politikacı, okul öncesi dönemin önemli bir öğrenme potansiyelini barındırdığının farkına varmaktadır.465

Fromm466 psikanalizmdeki kişisel gelişimde çocukluk döneminin kritik olmanın ötesinde temel rol oynadığı, bu süreçte karakterin yapısının kökleştiği ve ilerleyen süreçte dış etkilerin değişmesinin bile bu yapıyı değiştiremeyeceği düşüncesini çok iddialı bulur. Ona göre bireyin dış dünyası sabit kalmadıkça çevresel koşullar değiştikçe kendisi de aynı kalmaz. Olumsuz güdüler desteklenip beslenmezse olumlu güçler gelişip filiz verebilir. Öte yandan Fromm, çocukluk döneminde temeli atılmayan özelliklerin ilerleyen dönemde kazanılmasının çok güç

464 Sara Mead, “Million Dollar Babies: Why Infants Can’t Be Hardwired for Success”, Nisan 2007, Makale, smead@educationsector.org, s.7 (2008).

465

Richard L Colvin,, “Minding Young Minds An Interview with Edward F. Zigler”, Röportaj, 8 Mart, 2007, Education Sector Interviews,

http://www.educationsector.org/analysis/analysis_show.htm?doc_id=468476 (2008). 466 Fromm, s.187.

olduğunu da düşünmektedir. Gardner’e467 göre de insan zihni insan yapımıdır ve insan yapımı her şey değiştirilebilir. İnsan hem kendi zihnini hem de çevresindekilerin zihniyetini değiştirebilir.

Okul öncesi dönemin bireyin ve toplumsal yaşama çok yönlü etkileri pek çok araştırma ile kanıtlanmıştır. Artık bu bulguların öğrenmeye dönüşebilmesi için uygulama alanında kullanılması gereklidir.

“İyi inşa ettiğimiz şeyler, daha sonra

bizi inşa eder.” Jim Rohn468