• Sonuç bulunamadı

ehzadelerinde E itiminde Spor ve Avın Yeri

4.5. ehzadelerin E itimi

4.5.9. ehzadelerinde E itiminde Spor ve Avın Yeri

Kurulu undan beri Osmanlıların yaptıkları sporların kökenleri, Orta Asya’daki bozkır ya amının içinde var olan binicilik ve beden e itimine kadar uzanmı tır. Çocuklar ise çok küçük ya ta ata binmeye ba lamı lardı. ehzadelerin toplum içinde bir yer edinebilmeleri için ava çıkmaları ve kendilerinden beklenen avı getirmeleri gerekirdi. ehzadeler cesur, dayanıklı ve becerikli olmak için beden gücünü arttırmaya çalı mı lardı. Do um veya ölüm gibi olaylarda binicilik, okçuluk, güre ve top oyunları gibi spor dalları, büyük ölenlerle ve bayramlarda halk önünde yaptırılırdı. Bu gösterilerde halkın ilgisini çekmek için müzik e li inde yapılırdı.

Orta Asya spor geleneklerine sahip lk Türk devletlerinden olan Hunlardan ba layarak Uygurlar, Göktürkler, Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklularına kadar devam etti i görülmektedir. O uzlarda da benzer özelliklere rastlanmaktadır. Her Türk devletinde oldu u gibi o uzlarda da yönetim kademesinde çevgen oyunu yani atlara binilerek de neklerle oynanan bir çe it top oyunu oynanmaktadır. Okçuluk yarı maları ve kılıç gösterileri de yapılırdı. O uz töreleri, Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklularına kadar uzanmaktadır. Selçuklu sultanlarının belirli günlerde çevgen oynadıkları ve büyük av enliklerine katıldı ı bilinmektedir. Selçuklu sultanlarının kullandıkları iki lobut yani kol gücünü geli tirmek için kullanılan, gürgenden yapılmı jimnastik aracı bulunmaktadır; idman araçları olan lobutlar, türbelerinden alınıp Konya Mevlana Müzesine konulmu tur. Osmanlı sultanları

111

tarafından da a ırlık çalı maları yapılmı tır. Sporun her dalıyla u ra mı olan IV. Murat, a ırlık kaldırmasıyla da ünlü bir ki ili e sahipti.

Mısırda bulunan Memluk Devleti, Türkler tarafından kurulmu tur. Memluklularda, atalarının örf ve adetlerine ba lı kalarak cündilik yani binicilik ve çevgen (bir çe it polo) gibi at sporları yapmı lardı. Okçuluk, kılıç kullanma ve avcılık ö renmi lerdi. Ama yine de Osmanlı Türklerini kemanke likte yani okçulukta di erlerinden üstün olmu lardı.

ekil 4.45. Bir dü ün enli i için yapılan At Meydanı’nda at ko usu. Kaynak: Tezcan, 2006:194.

112

Huysuz ve sert atlara bindirilerek cündiler yani biniciler e itilirlerdi. Ö rencilere çevik ve e iten hocalara keskin denilmekteydi. At üzerinde çe itli hünerler göstermeyi cündiler ö renmek zorundaydılar. Bu marifetlerden bazıları ise dörtnala ko an bir atın üzerindeyken e ilip yerden bir ey almak, eyer üzerinde aya a kalkmak, soyunup giyinmek ve eyer de i tirmek gibi usulleri ö renirlerdi. Ve tabii asıl amaç ise at üzerinde cirit oynamak, mızrak veya ok atmak ve kılıç kullanmak gibi, bir tür sava hazırlı ı olan sporlar yaptıkları bilinirdi. Çevgen ile tomak yani a açtan yapılmı top da at sırtında oynanan oyunlardandı. Matrak ise yerde oynanan ve pek çok oyunu olan bir spor dalı olu u bilinir.

Binicili in yani cündili in ilk artı ise, ata hâkim olmak ve iyi binmek ko ulları ile yapılırdı. Atı hızlı ko turmak yani süratinden yararlanmak gerekirdi çünkü acil durumlarda haber ula tırmak için bu hız çok önemli olmaktaydı. Hiç üphesiz iyi at ko turmanın en iyi göstergesi ise at yarı larında kazanılan ba arıların ön plana gelmesiydi (Bkz. ekil 4.45., s.111). Dü ün enliklerinde düzenlenen at yarı ları bu konuda bilgi vermekteydi. IV. Mehmet’in çocukları için 1675 yılında bir hafta arayla düzenlenen sünnet ve evlenme törenlerinden sonra biniciler yarı mı tı105.

ekil 4.46. Osmanlı döneminde cirit oyununu gösteren bir minyatür.

Kaynak: http://www.erzurum2011.gov.tr/erzurumun-tarihi/10175-gelenekve-gorenek, (11.02.2012).

113

Sava a hazırlayan binicilikte en önemli oyun ise cirit, mızrak ve ok atı ları olu turmaktaydı. Cirit oyunu (Bkz. ekil 4.46., s.112), 10 veya 15 ki iden olu an iki takımın 100 veya 150 metre arayla kar ı kar ıya gelmesi ve cirit denilen kısa mızraklarla birbirlerine hücum etmesi halinde oynanmaktadır. Ciritleri oyuncular birbirlerine atıp kaçarlardı. Üzerine cirit atılan oyuncu kaçanı kovalardı ve ciridi rakibine de diren sayı kazanırdı. Sert ve tehlikeli bir oyun olan cirit, yaralanma, hatta ölümle sonuçlanabilen bir oyundu106.

XVII. yüzyıla ait Topkapı Sarayı’nda ciritler bulunmaktadır. Bunlar üçlü gruplar halinde deri bir kın içinde muhafaza edilmektedir. Saray koleksiyonunda bulunan siyah deriden yapılmı , kalıplı ve yassı kın içindeki üç cirit, mükemmel i çilikleriyle dikkat çekmektedir. Kın üzerindeki a ızlık, altın yaldızlı gümü ten yapılmı iki bilezik ve çamurluk kısımları vardır. Kının üzeri oyma tekni inde kıvrım dal ve çiçeklerle bezenmi tir. Ciritler 83,5 cm. uzunlu unda ve me eden yapılmı tır. Bu cirit, uzun, sivri demir oklu ve yassı altın yaldızlı gümü saplıdır. IV. Murat tarafından kullanıldı ı ileri sürülüp ve kitabesi olmayan XVII. yüzyıl ciritlerine aittir.

ekil 4.47. Osmanlı dönemine ait sava okları.

Kaynak: http://www.tirendaz.com/tr/?page_id=679, (11.02.2012).

114

Ciritlerin, genelde sava larda kullanılan uzun mızrakların (Bkz. ekil 4.47., s.113) sportif biçimleri oldu u söylenebilmektedir. Mızraklar kamı , abanoz ve di er sert a açlardan yapılan, uzunlukları 290 cm. ile 390 cm. olan, çapları ise 2,5 cm. ile 3,5 cm. arasında de i en silahlardır. Temren (Bkz. ekil 4.48.) denilen demir mızrak uçları, yassı, sivri veya tırtıllı olabilmektedir. Bazılarının temreninin dibinde altın yaldızlı toplar bulunmaktadır. Kaba çiçek bezemeli olup, bazılarının gövdeleri ye il, kırmızı ve sarı boyalıdır. Bazı mızraklar ise Topkapı Sarayı’nda hala saklanmaktadır. Mızraklar at üzerinde kullanıldı ı gibi, yayayken de kullanılan etkili bir silahdır.

ekil 4.48. Osmanlı dönemine ait sava oklarının demir uçları “Temren”lerin detayı. Kaynak: http://www.tirendaz.com/tr/?page_id=679, (11.02.2012).

Binicilerin en eski ve köklü sporlarından biri de okçuluk önemli bir yer ta ımaktadır. Binicilikte, Orhan Gazi döneminde yeni bir nizam verilirken kemanke lik de yani okçulukta önem kazanmı tı. lk Osmanlı ba kentleri olan Bursa ve Edirne’de, ayrıca Gelibolu’da ok meydanları kurulmu tu. Fakat stanbul’daki Ok

115

Meydanı en çok tanınan mekânlardan biridir. Yaylar, çekilmesi son derece güç, büyük, üstün kaliteli ve katı yaylardır.

ehzadeler de sarayda okçulukla u ra maktaydılar. ehzadeler daha küçük ya ta ok ve yay talimlerine ba lamakla birlikte kılıç kullanmayı ö rendikleri için, sanca a çıkanların yanında görevlilerde mutlaka bunları yapan sanatkârlar da bulunmaktaydı107 (Bkz. ekil 4.49.).

ekil 4.49. Küçük ehzadelerden birine ait bahriye kılıcı. Kaynak: Tezcan, 2006:197.

116

“Ehl-i hiref” yani saray sanatkârları içinde “kemangeran” denilen ok ustaları da bulunmaktadır. Bayramda bu ustaların padi aha takdim ettikleri hediyeler içinde yaylar, oklar ve bu sporla ilgili “zehgir”, siperlik ve gez gibi bazı araç gereçler de bulunmaktaydı. Bazı oklar içinse birkaç bilgi bulunur. Örnek olarak, bir tutam kırmızı renkli, kesme kamı ok ve okun di er renkleri de hediye edilmi ti. Okların miktarının burada “tutam”la ifade edilmektedir. Padi aha sunulan di er hediyeler arasında da gez denilen ve ok mesafesini ölçmeye yarayan, muhtemelen ölçekli kamı lar bulunmaktaydı. Zehgir, oku çekerken sa ba parma ı korumak için takılan büyük yüzükte vardı. Sol bile e takılan ve okun yaydan düz çıkmasını sa layan bile i koruyucu bir araç olan siperliktir. Hediyeler arasında zehgir ve siperlik de vardı.

Kullanıldıkları amaçlara göre oklar da isim alırlar; menzil okları, me k (çalı ma) okları, puta (hedef) okları ve tirke (sava ) (Bkz. ekil 4.47., s.113) okları gibi isimlendirilmektedir. Ok yarı larına bazen ok ko uları denilirdi. Bu ko ullara ancak sadece kabza almı , yani eyhler tarafından ustalı ı kabul edilmi ki iler katılabilirlerdi. En az 900 geze ok atan okçu kabza alır ve okçular siciline kaydedilmekteydi. Ok meydanında ok sporu yapan padi ahların menzil ta ları bulunmaktadır. Padi ahlara ait erken menzil ta ı 1070,5 gezle Ok meydanında olan Sultan IV. Murat’ınkidir108. Okçu padi ahlardan III. Ahmet’in ehzadelik dönemine ait saray koleksiyonunda bir yay bulunmaktadır (Bkz. ekil 4.50., s.117). Yayın bir ucunda oku yapan ustanın adı, di er ucunda 113/1701 tarihli yazılı bulunmaktadır. Bu yay ehzadelerin de ok atı ları yaptıklarını göstermektedir.

117 ekil 4.50. Sultan III. Ahmet’in ehzadeli ine ait bir yay. Kaynak: Tezcan, 2006:198.

Binicilerin at üzerinde oynadıkları oyunlardan bir di eri de çevgen oyunu olmaktadır. Çevgen oyunu (Bkz. ekil 4.51., s.118), çok eski bir oyun olup adı Farsçada “çu-gan” dan kökeni ran’dan gelmektedir. Osmanlı sarayın da saray mutfaklarının altında, Marmara Denizi’ne do ru uzanan bu alanı aynı amaçla kullanılmı tır. Çevgen oyunu ise cirite benzer ama uçları “T” eklinde bir sopa olan çevgenle, güy denilen im ir topa vurularak, topu iki direk arasındaki kaleye sokma oyunudur. Oyuncular çift kale oynanan bu oyunda, takımlarından birer atlıyı öne sürerek topun kendi kalelerine girmesini önlemeye çalı ırlardı ve sonra da di er oyuncular iki er iki er oyuna katılırlardı.

118 ekil 4.51. Guy’u Çevgân’dana bir av sahnesi. Kaynak: Tezcan, 2006:199.

XVI. yüzyılın ba larında ise matrak oyununu Kanuni döneminin ünlü sanatçısı Nasuh bulmu tur. Oyun yerde ve dansı andıran bir hava içinde oynanmaktaydı. Oyuncular bir ellerinde matrak denilen sopalar ve di er ellerinde de kalkan görevi gören yastıklar tutmaktalardı. Oyunu bulan Nasuh, çok iyi de oynardı; hep galip gelmi ve padi ah tarafından ödüllendirilmi ti. Bundan sonra usta oyuncu Matrakçı Nasuh (Bkz. ekil 4.52., s.119) olarak ünlenmi ti. Her türlü sporda çok ba arılı olan IV. Murat’ın, matrak oyununu çok iyi oynamasına ra men, ancak yetmi tane oyun bildi ini belirtmektedir109.

119 ekil 4.52. Matrakçı Nasuh.

Kaynak:

http://www.gncmtml.com/2011-2012/11b-donem1/232.damla.cay%C4%B1rezmez.firefox/232.damla.cay%C4%B1rezmez.firefox/t%C3%BCrk bilimadamlarisim/matrakci.html, (13.02.2012).

Tomak oyunu, yerde oynanan oyunlardan biridir. Tomak oyunu, matrak oyununa göre daha basit oldu u anla ılan bu oyunda oyuncular, bir ipin ucuna ba lı yassı me in topla, birbirlerinin sırtına vurmaya çalı ırlardı. Sarayda sıkça oynanan e lenceli bir oyun olan tomak oyunudur110.

Hedef atı larının yapıldı ı ok yarı ları gibi, di er bir silah da tüfektir. XV. yüzyıldan itibaren tüfekler, Osmanlı ordusuna girmi tir. Önce basit mekanizmalı fitilli tüfekler görülmü ve sonra pis ve kullanımı zor oldu undan asker tarafından fazla tutulmamı tır. Bu tüfekler XVII. yüzyıl sonunda hedefi vurma ansı daha yüksek olan çakmaklı bir model geli tirilmi ve böylece kullanımı yaygınla maya

120

ba lamı tır. Modeli geli mi tüfeklerle de Osmanlı padi ahları atı denemeleri yapmı tırlar. 1639 yılında IV. Murat, Ba dat seferinden dönü ünde Diyarbakır’da kaldı ı sırada, 33,5 adımdan tüfekle bir kuru parayı vurmu tur111. Kale tüfekleri a ır oldu undan dolayı bir veya iki destek üzerinden ate etmeyi gerektirirdi. Destek olarak, kale mazgalı ve ayaklı sehpalar bulunmaktaydı.

Spora çocuklar ise küçük ya ta ba lamı lardı. III. Ahmet’in o lu ehzade II. Süleyman’a ait saray koleksiyonunda çakmaklı bir çocuk tüfe inin bulunması, durumu bir kanıttır (Bkz. ekil 4.53.). Tüfe in a aç kısımları abanozdan olan dipçi inin altı fildi i kaplamalı, namlusu ise altın kakma tekni inde rumi ve palmet örgü motifli olmaktadır. Namlu üzerinde ehzade Süleyman’a ait oldu unu gösteren bir kitabe bulunmaktadır.

ekil 4.53. Sultan III. Ahmet’in ehzadesi II. Süleyman’ın çakmaklı tüfe i. Kaynak: Tezcan, 2006:202.

121

Türklerde çok eskiden beri var olan güre en yaygın spor dallarından biridir. Edirne, Bursa, stanbul, Manisa ve Üsküp’te XV. yüzyıldan itibaren güre tekkeleri de bulunmaktaydı. IV. Murat her sporu yapan bir hükümdar olarak da iyi güre ti i de bilinmektedir. Karakucak denilen serbest güre , Türkler de daha çok tercih edilmi ti. Güre çiler, deri pantolonlar giyerler ve vücutlarını ya layarak güre irlerdi. Her yıl Edirne’de yapılan Kırkpınar güre leriyle bu gelenekte ya atılmaktadır. Güre ler, Osmanlı sarayının dü ün enliklerinin de vazgeçilmez gösterisiydi.

Saray tarafından düzenlenen büyük enliklerde ve halkla birlikte yapılan kutlamalarda spor gösterileri önemli bir yer tutmaktaydı. Bu gösteriler At meydanı ve ok meydanı gibi büyük açık alanlarda yapılırdı.

Padi ahın sarayında, Enderun halkıyla birlikte e lendi inde daha küçük toplantıların yine odak noktası spor gösterileri olu turmaktaydı. Ayrıca bu spor gösterileri, saray surları içindeki has bahçeler de padi ahın “bini ” adı verilen ve saraya ba lı yazlık kö klerinde de düzenlenmekteydi. ehzadelerin sanaca a çıkmadan önce sarayda Enderunlu gençlerle ders gördükleri ve aynı sporları yaptıkları daha önce de anlatılmı tır. Padi ahın Enderun gençlerini de yanına alarak gitti i bu bini lere ehzadeler de katılmaktaydı. XVII. yüzyıldan itibaren sanca a çıkı ın kaldırıldı ı ve sarayda kafes hayatının ba ladı ı yıllarda, ehzadeler, babaları padi ah oldu u süre içinde nispeten daha serbest bir hayat ya ıyor ve bini gezilerine katılıyorlardı.

Türkler, çok eski tarihlerden beri sava provası olarak topluca ava giderlerdi. Osmanlılarda da bu gelene in devam ettirdikleri bilinmektedir.

Ava dü künlü üyle tanınan IV. Mehmet’e önce ve sonra gelen sultanlar avla az çok ilgilenmi lerdir. IV. Mehmet ava dü künlü ünden dolayı “Avcı” lakabını almı tır.

Avcılıkla ilgili örgüte ait bilgiler, sarayda ne yazık ki fazla bulunmamaktadır. Saray sanatkârları arasında bulunan “destvane” bölü ü, av için özel eldiven hazırlarlardı. Bu grup, biri usta ve ikisi yardımcı olmak üzere üç ki iden olu maktadır. Sultanlar ve ehzadeler için hazırlanan bu eldivenlerin üzerine avcı ku ların konması için sa ele giyilen büyükçe ve normal eldivene göre daha güçlü

122

olan özel av eldivenleridir. Bunlardan biri Sultan IV. Mehmet ‘ e ait krem renkli güderiden bir eldivendir.

Padi ahlar, görevlileriyle beraber saraya ait av bölgelerinde avlanmaya giderlerdi. Padi ahların av bölgeleri, Bursa, Edirne, Yanbolu, Çorlu, stanbul’da Beykoz, Çatalca ve Istranca oldu u bilinir. Ava çok kalabalık gidilir ve bazen yabancı elçiler de davet edilmekteydi.