• Sonuç bulunamadı

2. METODOLOJĠ

2.5. ELDE EDĠLEN BULGULAR VE SONUÇLAR

OEVO ve DYSY‟lere ait verilerin birim kök testi sonuçları, aĢağıda Tablo 28‟de gösterilmiĢtir.

Tablo 28: Panel Birim Kök Testi Sonuçları

Breitung (Sabitli+Trendli)

IPS (Sabitli)

IPS (Sabitli+Trendli) Ġstatistik

Değeri Olasılık Değeri Ġstatistik Değeri Olasılık Değeri Ġstatistik Değeri Olasılık Değeri

lnDYSY -0.63456 0.2629 0.22138 0.5876 -4.44528 0.0000

lnOEVO 0.44081 0.6703 -0.28995 0.3859 1.10138 0.8646

∆lnDYSY -6.32020 0.0000* -11.0646 0.0000* -9.10865 0.0000*

∆lnOEVO -2.29801 0.0108** -1.69063 0.0455** -0.73343 0.0231**

Not: *, ** sırasıyla %1 ve %5 düzeyinde anlamlılığı ifade etmektedir.

Tablo 28‟e göre DYSY ve OEVO değiĢkenleri için birim kök olduğunu ifade eden sıfır hipotezi, düzey değerinde reddedilememektedir. Ancak, bu serilerin birinci farkları değerlendirildiğinde, serilerin durağan bir yapıya kavuĢtuğu görülmektedir. Bu yüzden, DYSY ve OEVO serilerinin durağanlık mertebesi I(1)‟dir.

Buna göre DYSY‟lerin bağımlı, OEVO‟nun bağımsız değiĢken olduğu modelde, değiĢkenler arasında birim kök testleri yapıldıktan sonra, bu seriler arasında uzun dönemli bir iliĢkinin olup olmadığını test etmek amacıyla, Pedroni eĢ-bütünleĢme analizi yöntemi yapılmıĢtır. ÇalıĢmada kullanılan değiĢkenlere ait Pedroni eĢ-bütünleĢme testi sonuçlarını, Tablo 29‟dan incelememiz mümkündür.

391 Peter C.B. Phillips, Bruce E. Hansen, “Statistical Inference in Instrumental Variables Regressions with I(1) Processes”, Review of Economic Studies, Vol:57, 1990, p.99-125.

182 Tablo 29: Pedroni Panel EĢ-bütünleĢme Test Sonuçları

Sabitli (Within-Dimension=Gurup Ġçi)

t-istatistiği Olasılık AğırlıklandırılmıĢ t- Ġstatiği Olasılık

Panel v-Statistic 1,636543 0,0509*** 0,573844 0,2830***

Panel rho-Statistic -1,482664 0,0691*** -2,583240 0,0049*

Panel PP-Statistic -2,944002 0,0016* -5,685916 0,0000*

Panel ADF-Statistic -1,212156 0,1127*** -2,506916 0,0061*

(Between-Dimension=Gruplararası)

t-istatistiği Olasılık

Group rho-Statistic -0,789292 0,2150***

Group PP-Statistic -8,821050 0,0000*

Group ADF-Statistic -3,076955 0,0010*

Sabitli ve Trendli (Within-Dimension=Gurup Ġçi)

t-istatistiği Olasılık AğırlıklandırılmıĢ t- Ġstatiği Olasılık

Panel v-Statistic 1,836788 0,0331** -0,136833 0,5544***

Panel rho-Statistic -1,130094 0,1292*** -2,092547 0,0182**

Panel PP-Statistic -10,104030 0,0000* -16,506010 0,0000*

Panel ADF-Statistic -7,430301 0,0000* -7,395265 0,0000*

(Between-Dimension=Gruplararası)

t-istatistiği Olasılık

Group rho-Statistic -0,356313 0,3608***

Group PP-Statistic -21,476050 0,0000*

Group ADF-Statistic -10,413950 0,0000*

Not: *, **, *** sırasıyla yüzde 1, 5 ve 10 düzeyinde anlamlılığı göstermektedir. Modelde Barlett Kernel yöntemi kullanılmıĢ ve Bandwith geniĢliği Newey-West metodu ile belirlenmiĢtir.

DYSY ile OEVO arasındaki uzun dönemli iliĢkiyi test etmiĢ olduğumuz Pedroni eĢ-bütünleĢme testine göre; Ho Hipotezi (seriler arasında eş-bütünleşme yoktur) reddedilerek, seriler arasında uzun dönemli bir eĢ-bütünleĢmenin olduğu gözlenmektedir.

Bu bakımdan yukarıdaki Tablo 29‟dan Pedroni eĢ-bütünleĢme analizi sonuçlarına bakmıĢ olduğumuz zaman, yapılan testler sonucunda DYSY ile OEVO serilerinin uzun dönemde eĢ-bütünleĢik olduğu sonucuna ulaĢılmaktadır. Tablo 29‟dan panel istatistiklerine bakacak olursak eğer, sabitli test sonucunda Grup-PP istatistiği %1 anlamlılık düzeyinde, Grup ADF istatistiği ise %10 anlamlılık düzeyinde istatistiksel olarak anlamlıdır. Sabitli ve trendli test sonuçlarında ise, Grup-PP istatistiği ve Grup ADF istatistiği %1 anlamlılık düzeyinde istatistiksel olarak anlamlıdır.

DeğiĢkenler arasında eĢ-bütünleĢme iliĢkisi tespit edildiği için, FMOLS ve DOLS eĢ-bütünleĢme vektör tahmincileri ile katsayı tahmini yapılabilmektedir. Bu yöntemlere iliĢkin sonuçlar ise, Tablo 30‟da yer almaktadır.

183 Tablo 30: Panel EĢ-bütünleĢme Tahmin Sonuçları

FMOLS (lnOEVO) DOLS (lnOEVO)

Ülkeler Katsayı Değeri t-Ġstatistik Değeri Katsayı Değeri t-Ġstatistik Değeri

Avusturya -2.444909 -9.764998* -2.321391 -15.55367*

Almanya -0.646769 -4.074840* -0.546768 -4.265521*

Çek Cumhuriyeti -2.442552 -7.172610* -2.021602 -7.014130*

Macaristan 0.246190 0.073457 4.361029 0.979245

Polonya -2.091901 -3.638145* -1.671747 -1.960343*

Slovakya -2.052168 -3.414711* -1.741902 -1.649521*

Türkiye -0.980006 -8.360743* -1.060393 -4.659474*

Not: *, %1 güven düzeyinde anlamlılığı göstermektedir.

Tablo 30‟da görüleceği üzere, FMOLS ve DOLS test sonuçları benzerlik göstermektedir. Test sonuçlarına göre; Macaristan hariç, diğer bütün ülkelerde iliĢki istatistiksel olarak anlamlı ve katsayı negatif iĢaretlidir. Bu kapsamda söz konusu 6 ülkede, OEVO ile DYSY‟lere doğru negatif yönlü bir iliĢki vardır. Diğer bir ifade ile OEVO‟daki artıĢlar, DYSY‟ler üzerinde azalmalara neden olmaktadır.

Ülkeler açısından bu durum değerlendirilecek olunursa: Avusturya‟da OEVO‟da meydana gelecek %1 birimlik artıĢ, DYSY‟leri %2,44 oranında azaltmaktadır. Almanya‟da OEVO‟daki %1‟lik bir artıĢ, DYSY‟leri %0,64 oranında azaltırken, bu oran Çek Cumhuriyetinde %2,44, Polonya‟da %2,09 iken Slovakya‟da %2,05 ve son olarak da Türkiye‟de ise %0,98 oranında gerçekleĢmiĢtir. Sonuçlara göre Türkiye‟de OEVO değiĢimin DYSY‟leri etkileme oranı, nispi olarak daha düĢüktür. Bu durum, üçüncü bölümde verilen, OEVO ile DYSY giriĢlerine ait istatistikî göstergelerle örtüĢmektedir (Grafik 24-30).

Bu verilere dayalı olarak, 2000-2013 yılları arasında seçilen ülkelerde, OEVO ile DYSY‟ler arasında negatif yönlü bir iliĢkinin mevcut olduğunu söylemek mümkündür.

ġüphesiz ki bu durum, söz konusu bu ülkelerin son dönemlerde uygulamıĢ oldukları vergisel politikalardan kaynaklanmakta ve ayrıca, küresel vergi rekabetinin bir sonucu da olmaktadır. Bu bakımdan kurulan modeller ve yapılan analizler sonucunda, OEVO‟ların DYSY‟ler üzerinde önemli etkilerinin olduğu ortaya konulmuĢ ve ayrıca, bu kapsamda analiz edilen söz konusu ülkelerde, OEVO ile DYSY‟ler arasında istatistiksel olarak anlamlı ve negatif yönlü bir iliĢkinin olduğu kanıtlanmıĢtır. Bu sonuç Rodrik (1997) ve Krogstrup (2004) gibi birçok ampirik çalıĢmanın sonucu ile aynıdır.

184 GENEL DEĞERLENDĠRME VE SONUÇ

KüreselleĢme ile birlikte neo-liberal politikaların önem kazanması, ekonomik-sosyal ve siyasi unsurların, ülkeler açısından daha evrensel bir niteliğe bürünmesine neden olmuĢtur. Bu süreç içerisinde ülkeler, en baĢta ekonomi politikaları olmak üzere daha birçok alanda, yeniden şekillenme süreci içerisine girmiĢtirler. Dolayısıyla bu süreç içerisinde, ulus devlet anlayıĢı ve ulus devlet politikaları zayıflamıĢ, ülke sınırları artık anlamını yitirmiĢtir. Bu süreçte birçok geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan ülke, liberal ekonomi politikaları kapsamında, dıĢa açık ve ihracata dayalı bir büyüme politikası izlemiĢtir.

Dünya genelinde özellikle 1980‟li yıllardan itibaren, geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan ülkeler, finansal ve mali piyasalarda serbestleĢme hareketlerini sağlamak amacıyla, bir dizi reform yapma giriĢimlerinde bulunmuĢturlar. Bu alanlara yönelik olarak yapılan en önemli reform hareketleri ise Ģunlardır; serbest faiz oranı uygulaması, kredi üst sınırlarının ortadan kaldırılması, bankaların mevduat munzam karĢılık oranlarının en az düzeye indirilmesi ve ulusal ve uluslararası alanlarda, sermaye hareketlerinin önündeki engellerin kaldırılması Ģeklinde ifade edilmektedir. Bu açıdan bakıldığında, finansal ve mali piyasalarda meydana gelen serbestleĢme süreci içerisinde; serbest kur sistemi geliĢmiĢ, uluslararası yatırım ve kredi kuruluĢları ortaya çıkmıĢ, çok uluslu Ģirketlerin sayısında artıĢlar meydana gelmiĢ ve finansal araçların sayısında ve çeĢitliliğinde artıĢlar yaĢanmıĢtır.

Finansal liberalizasyon hareketlerinin ve bu yönde uygulanan serbestleĢme politikalarının temel amacı; geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan ülkelerde, ekonomik büyüme ve kalkınmanın hız kazanmasıdır. Finansal serbestleĢme süreci içerisinde, ekonomi ve ticaretin önündeki engeller ve ülkeler arasındaki duvarlar, ortadan kalkmıĢtır. Finansal liberalizasyon sürecinin asıl amacı ise; dünya genelindeki kapalı ekonomiye sahip olan ülkelerin dıĢa açılmasını sağlayarak, ticari faaliyetlerin geliĢmesini ve finansal sistemlerin sağlamlılığını korumak olmuĢtur.

Finansal küreselleĢme hareketleri ile birlikte ve dünya ticaret hacminin artması sonucu, DYSY‟lerin miktarı da giderek artmıĢtır.

KüreselleĢme sürecinde üretim faktörlerinin akıĢkanlığı hız kazanmıĢ ve bu yönde uygulanan ekonomi politikaları, özellikle de vergi politikaları, yeniden gözden geçirilir bir hale gelmiĢtir.

185 KüreselleĢmenin getirdiği bu yapılanma ile birlikte mevcut vergi politikaları geçerliliğini kaybetmiĢ, merkezi karar alma birimleri artık yenidünya düzenine uygun ve küresel değiĢimleri göz önünde tutarak, vergilendirme alanında yeni sistemler ve yeni politikalar geliĢtirmiĢtirler. Bu bakımdan vergileme alanında meydana gelen bu değiĢimler, ülkeler açısından fırsatları ve tehditleri de beraberinde gündeme getirmiĢtir. Hükümetlerin yetki ve görevleri ulusal alandan, uluslararası alana taĢınmıĢtır.

Bu bakımdan uygulanmakta olan mevcut vergi politikaları ve vergi sistemleri artık ulusal bir ölçekte değil, uluslararası bir düzlemde ele alınmaya baĢlanmıĢtır. KüreselleĢme ile birlikte ülkeler açısından vergi ve vergileme faktörü, bir rekabet unsuru haline gelmiĢtir.

Bu doğrultuda dünya genelindeki birçok ülkede, hareketli üretim faktörlerini etkilemeye ve özellikle de yabancı yatırımları ülke ekonomilerine kazandırmaya yönelik, çeĢitli vergisel teĢvik araçlarına yoğun olarak baĢvurulmaktadır.

KüreselleĢmenin etkilediği alanlardan biri de, bu çalıĢmanın da konusunu oluĢturan DYSY‟lerdir. Gerek geliĢmiĢ ve gerekse geliĢmekte olan ülke ekonomilerinde meydana gelen sermaye yetersizliği sorunu, yatırımlar ve tasarruflar üzerinde de olumsuzluklara neden olmaktadır. Bu kapsamda söz konusu ülke ekonomilerinde, yatırım-tasarruf düzeyini artırmak, büyüme ve kalkınma hedeflerinin gerçekleĢtirilmesi için, DYSY‟ler büyük bir öneme sahiptir. Yabancı sermayenin ülkeye yönelmesi, söz konusu ülkeye yeni teknolojinin gelmesini kolaylaĢtırmakta ve ayrıca ticaret hacminin ve ihracatında artmasını sağlamaktadır. Bu sayede ekonomik büyüme ve kalkınmanın hız kazanması da kolaylaĢmaktadır.

Uluslararası alanda ekonomik, siyasi ve sosyal düzenin yeniden Ģekillenmesine etki eden küreselleĢme faktörü, bilgi ve iletiĢim teknolojileri alanında meydana gelen değiĢim ve yenilikleri de beraberinde getirmiĢtir. Ayrıca ulusal ve uluslararası finansal piyasaları yakından etkileyerek, sermayenin yapısını ve niteliğini de değiĢtirmiĢtir. Bu kapsamda günümüz dünyasında küresel alanda dolaĢan sermayenin büyük bir kısmı, kısa vadeli ve spekülatif bir yapıya kavuĢmuĢtur. Bu durum, ülke ekonomilerini çok ani değiĢimlere karĢı savunmasız bırakmıĢtır.

Çünkü sermayenin bulunduğu ülkeyi veya bölgeyi, teknolojik imkânlar dolayısıyla çok kısa bir zaman süreci içerisinde terk edebilmesi, söz konusu ülke ekonomileri üzerinde olumsuz etkilerin meydana gelmesine neden olmuĢtur. Sonuçta, sermayenin ani giriĢ ve