• Sonuç bulunamadı

2.1. Kuramsal Açıklamalar

2.1.3. Farklılaştırılmış Öğretim

2.1.3.1. Farklılaştırılmış Öğretimin Kuramsal Temelleri ve Açıklamalar

2.1.3.1.1. Eğitimde Bireysel Farklılıklar

Bireyler, pek çok bakımdan birbirlerinden farklılıklar göstermektedirler (Kurt ve Ekici, 2013; Kuzgun ve Deryakulu, 2006). Yaş, cinsiyet, ön öğrenmeler ve çevresel faktörler gibi etkenler bireysel özellikler ile öğrenme stilleri bireysel farklılıkları meydana getirmektedir (Eddy, 2012). Bu farklılıklar; fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişim ile çevre gibi çeşitli kaynaklar yoluyla oluşabilmektedir. Bunların yanında, öğrencilerin yetenekleri, zekâ düzeyleri, ilgileri, çalışmaya yönelik isteklilikleri ve çabaları da bireysel farklılıklar kapsamında ele alınmaktadır (Fer ve Cırık, 2007). Smith ve Ragan (1999) ise öğrenciler arasındaki bireysel farklılıkları; bilişsel, duyuşsal, toplumsal ve fizyolojik olmak üzere toplam dört kategoride ele alarak incelemiştir (Bkz. Tablo 2.3.).

Tablo 2.3. Bilişsel, Duyuşsal, Toplumsal ve Fizyolojik Açıdan Öğrenci Farklılıkları

Bilişsel Farklılıklar Duyuşsal Farklılıklar Toplumsal Farklılıklar Fizyolojik Farklılıklar Zekâ bölümü (IQ) Yetenek türü ve düzeyi Bilişsel gelişim düzeyi

Dil gelişim düzeyi Okuma düzeyi Sözcük bilgisi düzeyi

Görsel okuryazarlık düzeyi

Bilişsel biçimi veya öğrenme biçimi Öğrenme stratejileri Önbilgi düzeyi Kişilik yapısı İlgileri Motivasyon tür ve düzeyi Tutumları Akademik benlik tasarımı Kaygı düzeyi Denetim odağı Epistemolojik inançları Özyeterlik inancı Diğer inançlar Akran ilişkileri Otoriteye karşı tepkileri Ahlaki gelişim düzeyi Rol modelleri İşbirliği yapma veya yarışma eğilimi Irksal kökeni Sosyo-ekonomik düzeyi Aile yapısı ve desteği Duyusal algılama kapasitesi

Beynin bilgi işleme kapasitesi

Genel sağlık durumu Cinsiyeti Yaşı

Bireysel farklılıklar, bireyin anne babadan aldığı kalıtsal özellikler ile doğal ve sosyal çevrenin farklı şekillerde etkileşimi sonucu oluşmaktadır. Bireyler tek yumurta ikizi olup aynı genetik özellikleri taşısalar bile çevre ile farklı etkileşime girerek farklı yaşantılar geçirebilirler ve farklı davranışlar sergileyebilirler. Bu nedenle aynı ailede yetişen kardeşler ya da tek yumurta ikizleri birbirinden çok farklı olabilir. Geleneksel öğretimde öğrencilerin bireysel farklılıkları bilişsel, psiko-sosyal ve fiziksel özelliklerine göre öğrenme ortamının sağlanması ihmal edilmektedir. Hâlbuki etkili öğrenmenin tesis edilebilmesi için öğrencilerin bireysel özelliklerinin belirlenmesi gerekmektedir. Bunun yanında, öğrenme ortamında materyaller seçilirken ve etkinlikler uygulanırken öğrencilerin bireysel farklılıklarına önem ve öncelik verilmelidir. Nitekim öğrencilerin bireysel farklılıklarına uygun olarak düzenlenen öğrenme ortamlarında öğrenme daha etkili ve kalıcı izli olmaktadır (Fer ve Cırık, 2007). Öğrenme sürecinde bazı öğrenciler kolay, bazıları ise daha zor öğrenebilmektedirler. Bazı öğrenciler öğrenme için bir takım becerilerle donanık iken, bazılarında ise bu aynı biçimde görülmeyebilir. Bunun sebebi, öğrenciler arasında görülen bireysel farklılıklarda gösterilmektedir. Bu farklılıklar, her öğrencinin öğrenme sürecini şu ya da bu şekilde etkileyebilmektedir. Dolayısıyla, öğrenme ortamları öğrenciler arasındaki bireysel farklılıklar dikkate alınarak düzenlenmelidir (Jonassen ve Grabowski, 1993).

Eğitim kurumlarında çok farklı özelliklere sahip öğrenciler bir arada öğrenim görmektedirler. Her bir öğrencinin sınıfa getirdiği farklı öğrenme alışkanlıkları ve stratejileri, farklı bilgi/beceri düzeyleri, farklı güdülenme seviyeleri ve farklı kişilik özellikleri bulunmaktadır. Bu farklılıkların varlığını kabul eden bir öğretmen, daha etkili bir şekilde, mümkün olduğunca fazla öğrencisine ulaşarak, öğretimini farklılaştırır. Bu noktada öğretmen ne kadar yüksek kaliteli bir öğretim programı uygularsa uygulasın öğrencilerin farklılıklarını göz ardı ediyorsa tüm öğrenciler için etkili öğrenmenin gerçekleşmesi mümkün değildir (Tomlinson, 2001b: 3-4). Günümüz eğitim sistemleri, sınıflarında çok farklı ihtiyaçları olan öğrenciler bulunduğu için çeşitlilik yaşamaktadır (Tomlinson, 2005b: 77). Bu sebeple bireysel farklılıklar dikkate alınarak eğitim programları bireylerin ihtiyaçlarına cevap verecek düzeyde ve nitelikte hazırlanmalıdır.

Bir eğitim ortamında öğrenciler, çeşitli özellikleri açısından farklılık gösterebilirler. Postlethwaite’e (1993: 22) göre öğrenciler arasındaki bireysel farklılıklar; “eğitimsel farklılıklar, psikolojik farklılıklar, fiziksel farklılıklar, sosyal

farklılıklar, sosyo-ekonomik ve kültürel farklılıklar” şeklinde sıralanabilir. Heacox’a

göre (2002: 7-10) öğrenmeyi etkileyen eğitimsel farklılıklar; “bilişsel beceri ve

yeterlilikler, öğrenme stilleri, hazırbulunuşluk, öğrenme hızı, öğrencilerin öğrenmeye değer verme dereceleri, öğrenme konusunda öğrencinin kendine duyduğu güven”

şeklinde sıralanmaktadır. Tomlinson’a (2001: 4-45) göre öğrenciler, üç karakteristik özelliğe göre farklılaşmaktadırlar. Bunlar; öğrencinin hazırbulunuşluğu, ilgisi ve öğrenme profilidir.

Araştırmanın bu bölümde ortaya konan bilimsel çalışmalar ışığında eğitim sürecinde tespit edilen bireysel farklılıklar ve bu bireysel farklılıkların dikkate alınması için eğitim/öğretim liderlerine düşen görevler, ilgili alanyazın incelemesi doğrultusunda sunulmaktadır.

2.1.3.1.1.1. Hazırbulunuşluk

Hazıbulunuşluk kavramı, Ertürk (2013) tarafından “bireyin eğitim pazarına getirdiği özelliklerin tümü” olarak ifade etmektedir. Kısaca hazırbulunuşluk, bireyin eğitim ortamında sahip olduğu ön öğrenmeler ve yaşantılar şeklinde ifade edilebilir. Hazırbulunuşluk kavramını Thorndike, öğrenmenin bir önkoşulu ve öğrenme etkinliğinin öğrenciye mutluluk veren yönü olarak tanımlamıştır (Senemoğlu, 2012: 133). Thorndike (1923), hazırbulunuşluk kavramını ilk kez İnsanın Orijinal Doğası (The Original Nature of Man) adlı kitabında şu şekilde açıklamıştır:

1) Bir birey etkinliği yapmaya hazırsa etkinliği yapmak ona mutluluk verir. 2) Bir birey etkinliği yapmaya hazır, fakat etkinliği yapmasına izin verilmezse

bu durum bireyde kızgınlık meydana getirir.

3) Bir birey etkinliği yapmaya hazır değil ve etkinliği yapmaya zorlanırsa birey kızgınlık duyar.

Hazırbulunuşluk, bir öğrenmeyi gerçekleştirme öncesi fiziksel, psikomotor, bilişsel, sosyal ve duyuşsal yönlerden hazır olma durumudur. Hazırbulunuşluk,

olgunlaşma ile birlikte önceki deneyimleri içeren bir kavramdır (Schunk & Zimmerman, 2003: 66). Piaget’e göre hazırbulunuşluk, bireyden bireye değişmekle bereber büyük ölçüde bireyin şu anki gelişim düzeyine bağlıdır (Galton, 2007: 38). Hazırbulunuşluk kavramı yerine bazen ön öğrenmeler kavramı kullanılmaktadır. Ancak hazırbulunuşluk sadece ön öğrenmeler değildir. Ya da ön öğrenmeler kavramı hazırbulunuşluk kavramını tam olarak karşılamaz. Ön öğrenmeler bir öğrenme ilgili gerekli ön bilgileri yani bilişsel süreçleri içerirken hazırbulunuşluk, ön bilgiler/bilşsel süreçlerle beraber, fiziksel, psikomotor, sosyal, duygusal, dil gelişim düzeylerini de kapsar. Ön öğrenmeler kavramı bu başlık altında ayrıca ele alınacaktır.

Hazırbulunuşluk kavramı yerine bazen de daha spesifik bir kavram olan önkoşul kavramı kullanılmaktadır. Örneğin devlet okullarında kadrolu öğretmenlik yapabilmenin ön koşulu, bir yıl aday öğretmen olarak çalışmak ve sonrasında gerek yazılı ve gerekse uygulama sınavlarını başarı ile vermektir (Seifert & Sutton, 2009: 22). Örnekte de görüldüğü üzere bireyin kadrolu öğretmen olabilmesi için ön bilgilerle birlikte bir yaşantı geçirmesi gerekmektedir. Bu yaşantı sonucunda, bireyin fiziksel, psikomotor, bilişsel, sosyal, duygusal bakımdan kadrolu öğretmenliğe hazır olması amaçlanmaktadır. Farklılaştırılmış öğretimde eğitim durumları/öğrenme yaşantıları düzenlenirken içerik, süreç ve ürün öğrencilerin hazırbulunuşluk düzeylerine göre farklılaştırılabilir. Sürecin öğrencilerin hazırbulunuşluk düzeyine göre farklılaştırılmasına karar verildiğinde içerik, eğitim materyalleri, etkinlikler, ürünler farklılaştırılabilir (Tomlinson, 2001b: 46-51).

2.1.3.1.1.2. Ön Öğrenmeler

Ön öğrenmeler, bir önceki ünite ya da bilgi biriminde öğrencinin öğrenme yeterliliğidir ve ön öğrenmeler (ön bilgi), öğrencinin yeni öğrenmeleri algılamasında ve kavramasında etkilidir (Svinicki, 1993). Örneğin “malt” kavramını ele aldığımızda ön bilgilerine göre bireyler bu kavramı bir müzik grubu, bir tohum veya bir içecek olarak düşünebilirler. Burada bireylerin bu kavrama ilişkin farklı düşünceleri ortaya koymaları ön öğrenmeleri ile ilişkilidir. Svinicki’ye göre (1993) bu durum sınıfta hemen hemen her gün yaşanır. Öğrenciler yeni ele alınacak olan konu ve kavramları ön bilgileri doğrultusunda anlamlandırırlar. Bu sebeple eğitim

ortamlarında öğrencilerin ön bilgilerinin dikkate alınması ve değerlendirilmesi önemlidir. Eğer öğrenciler, konu ile ilgili gerekli ve doğru ön öğrenmeleri gerçekleştirmişlerse öğrenme daha hızlı, sağlıklı ve nitelikli gerçekleşirken; ön öğrenmelerin hatalı, eksik ya da çelişkili olması öğrenmeyi zorlaştırmaktadır.

Eğitim sürecinin başında planlama yapılmadan önce öğrencilerin ön öğrenmelerinin değerlendirilmesi ve planlanlamanın buna göre yapılması önemlidir. Ausubel (1963), öğretimin tek ve en önemli psikolojik prensibinin öğrencilerin ön bilgilerinin değerlendirilmesi ve bu durumun eğitim planlarına yansıltılması olduğunu belirtmektedir (Akt; Wang, Wang, Tai & Chen, 2009: 801-802). Çünkü öğrenme, genellikle önceden bilinen bilgiler ile yeni öğrenilen bilgiler arasında ilişki kurularak gerçekleşmektedir. Ön bilgiler ile yeni bilgilerin ilişkilendirilmesi anlamlı öğrenmeyi sağlayacaktır. Ayrıca yanlış veya eksik öğrenmelerin önüne geçilerek zaman, emek ve kaynak israfı engellenmiş olacaktır. Eğitim bilimlerinde araştırmalar yapan birçok bilim insanı, öğretmenlerin uygun öğrenme yaşantıları planlayabilmeleri için öğrencilerin ön bilgilerinin farkında olmaları gerektiğini ve yapılan araştırmalar sonucu ön bilgilerin, öğrencilerin akademik başarılarında önemli role sahip olduğunu vurgulamaktadır (Campbell & Campbell, 2009: 9; Mesa, Pringle & King, 2014: 63; Roschelle, 1995: 37-38). Farklılaştırılmış öğretim yaklaşımı da dersi planlamadan önce öğrencilerin ön bilgilerini değerlendirerek ön bilgi düzeylerine göre dersi farklılaştırmayı amaçlar.

2.1.3.1.1.3. Güdülenme

Güdülenme, psikoloji, insan gelişimi, eğitim, sosyoloji ve iş dünyası gibi çeşitli alanlardaki araştırmacıların ilgi duyduğu bir bir konudur (Stirling, 2014: 1). Güdülenme sözcüğü (motivation), Latin kökenli bir sözcük olup “harekete geçme” anlamına gelmektedir (Eccles & Wigfield, 2002: 109). Güdülenme, organizmanın davranışlarına yön veren ve davranışlarını sürdürmesi için organizmaya enerji veren bir faktördür (Lemma, 2005: 118). Genel anlamda güdülenme, organizmayı davranışa yönlendiren, sergilenecek davranışların düzenlilik ve sürekliliğini belirleyen, davranışa yön ve amaç veren çeşitli iç ve dış etkenlerle bunların işleyişini

sağlayan mekanizmalar olarak tanımlanabilir (Ayhan 2005: 145; Hagger & Chatzisarantis, 2005: 100).

Güdülenme pozitif veya negatif yönde olabilir. Bireyin önceki deneyimleri (örneğin, matematik dersi) gözlemleri, öğretmenlerin, velilerin ve akranların davranışları, sözleri v.b. güdülenmede etkili olmaktadır (Dumont, Istance & Benavides, 2010: 94). Güdülenme öğrenme için önemli bir koşuldur. Genel olarak iş veya görevini kendi belirleyen, öğrenme sürecinde daha çok bilişsel çaba harcayan, karşılaştığı zorluklarla daha uzun süre mücadele edebilen öğrencilerin öğrenmelerine güdülendikleri söylenebilir. Çünkü bu sıralanan özellikler güdülenmenin en bilinen göstergeleridir (Pintrich ve Schunk, 2002). Güdülenme, akademik başarının önemli etmenlerinden biridir. Güdülenmeye sahip bireyler, hem okul yaşantılarında hem de gelecek yaşantılarında daha başarılı olabilmektedirler (Büyüköztürk ve Demirel, 2008: 1). Ayrıca son yıllarda eğitim ve psikoloji alanında yapılan araştırmalar, eğitimin hedeflerine ulaşmada güdülenmenin önemini vurgulamaktadır (Boekaerts, 2001).

2.1.3.1.1.4. İlgi

İlgi, bir nesne ya da bir faaliyete karşı, kısıtlı koşullara karşın oldukça sürekli bir bağlanma durumu olarak tanımlanmaktadır. Öğrencilerin derslerde başarılı olması için, gerekli becerilerin yanında dersi öğrenmeye karşı istekli de olması gerekmektedir (Kuzgun ve Deryakulu, 2004). İlgi, bir iş, etkinlik, konu ya da nesne ile meşgul olma ya da ona tümüyle kendini verme şeklinde ifade edilebilir (Dewey, 1913: 17). İnsan doğası gereği sevdiği, hoşlandığı ve kendisine mutluluk veren nesnelere, kişilere, durumlara ilgi duyar. Öğrenciye sevmediği kitap türünü okutmak öğrencinin okumaktan nefret etmesine, not alarak çalışmayı sevmeyen başka bir öğrenciye de not tutturmak öğrencinin derse ve öğrenmeye karşı olumsuz tutum geliştirmesine neden olabilir. Öğrenmeye karşı ilgisiz olan bir öğrencinin de başarı elde etmesi oldukça güç olacaktır. Yapılan araştırmalarla derse yönelik ilginin akademik başarıyı artırdığı sonucu ortaya konulmuştur (Goulart & Bedi, 2011: 26; Kpolovıe, Joe & Okoto, 2014: 91; Krapp, Schiefele & Winteler, 1992; Sauer, 2012: 43-44).

İlgi ile ilgili literatürde erken çalışmanın, ilgi odaklı öğrenme ve zorla (baskı ile) öğrenme arasındaki farklılıklara ilşikin araştırması ile John Dewey (1916) tarafından yapıldığı görülmektedir. Dewey araştırma sonucuna göre ilgi odaklı öğrenme, öğrencinin bilgiye anlam yükleyerek aktif öğrenmesini sağlamakta ayrıca öğrenme isteği daha üst düzeyde olmaktadır. (Akt; Frisby, Weber, & Beckner, 2014: 312). Öğrencilerin derse yönelik ilgilerini artırmada üç yöntemden bahsedilebilir. Birincisi, bilgi öğrenci tarafından anlamlı ve değerli olarak algılanacak şekilde düzenlenmeli ve sunulmalıdır. İkincisi, öğrenciler konu ile ilgili ön bilgilere sahip olmalı ve kendilerini yeterli hissetmelidir. Üçüncüsü de öğrencilere, sınıfta ve öğrenme mateyalleri üzerinde etkin bir konumda oldukları algısı sağlanmalıdır (Frisby, Weber, & Beckner, 2014: 312).

Eğitim sürecinde tüm öğrencilerin belli bir konuya ilişkin ilgileri aynı değildir. Öğrencilerin belli bir konuda istekle çalışmaya motive olması için konuyu ilgi çekici bulması ve öğrenme sürecinde seçme haklarının olması gerekmektedir. Bu noktada farklılaştırılmış öğretim öğrencilerin farklı ilgilerine karşılık verme konusunda öğretmenlere yol göstermekte ve öğretim süreci ilgiye göre farklılaştırılmaktadır (Tomlinson, 2001b, 52; Tomlinson, McTighe, 2006: 19).

2.1.3.1.1.5. Öğrenme Profili

Eğitimciler, dersi planlarken öğrencilerin öğrenme profillerini dikkate almalıdır. Örneğin, bazı öğrencilere bilgi kelimeler yoluyla sunulduğunda daha iyi öğrenirken bazı öğrenciler ise görsellerle daha iyi öğrenebilmektedir. Bu durum öğrenme konusunda bireyler arasında farklılıklar meydana getirmektedir (Saga, Qamar & Trali, 2015: 706). Eğitimde başarı öğrenciyi tanımaktan geçer. Öğrencisini yeterince tanımayan bir öğretmen, en etkili öğretim yöntem ve tekniklerini uygulasa bile başarı elde edemeyebilir. Öğrencinin öğrenme profilini dikkate almadan uygulanan yöntemler zaman, emek ve insan israfına yol açabir. Bu sebeple öğrencilerin öğrenme profillerini tanıma önem arz etmektedir (Şentürk, 2013: 12). Sonuç olarak öğretmenler, öğrencilerinin öğrenme profillerini tanıyarak onların nasıl öğrenebileceklerini bilmeli, bunun üzerinde düşünerek ve onlara nasıl bir öğretim uygulanabileceği konusunda gerekli çalışmaları yapabilmalidir.

Öğrenme profili, bireyin en iyi öğrenmeleri gerçekleştirdiği yolları ifade eder. Her bireyin etkili öğrenmeler gerçekleştirmek için takip ettiği yollar birbirinden farklıdır. Bireyler, kendilerini en iyi ve etkili öğrenmelere götürecek yolları ve öğrenme esnasında öğrenmeyi yavaşlatan, zorlaştıran unsurları bilmelidir (Tomlinson 2001b). Öğrenme profili, öğrenmenin etkililiğini beraberinde getirir (Tomlinson, 2003b). Bir terim olarak öğrenme profili, öğrenme stili, cinsiyet, zekâ ve kültür gibi faktörlerden etkilenen, bireylerin öğrenmede tercih ettikleri yollar olarak tanımlanmaktadır (Tomlinson & Allan, 2000; Tomlinson, Brighton, Hertberg, Callahan, Moon, Brimijoin, Conover & Reynolds, 2003).

Öğrenme profili, “bilginin algılanması ve işlenmesi sürecinde öğrencinin tercih ettiği yol” olarak tanımlanan (Kolb, 1984) öğrenme stili, çoklu zekâ kuramı ile ele alınan sekiz zekâ türü (Gardner, 1999), cinsiyet özellikleri ve kültürel özellikler gibi faktörlerin bütünleşmesi ile bireyin etkili öğrenmele gerçekleştirmek için öğrenmede tercih ettiği yol olarak ifade edilebilir (Santangelo & Tomlinson, 2009). Her bireyin öğrenmede tercih ettiği yollar, yani öğrenme profilleri birbirinden farklıdır. Bu sebeple farklılaştırılmış öğretimde öğrencilerin bireysel farklılıklarından biri olan öğrenme profilleri dikkate alınarak bireylerin öğrenmede tercik ettikleri yollara yönelik öğrenme yaşantılarının ve materyallerin işe koşulması oldukça önemlidir. Böylelikle eğitim ortamlarında, öğrencilerin öğrenmede tercih ettikleri yollar ve bireysel öğrenme hızları dikkate alınarak öğrencilerin etkili ve kalıcı öğrenmeler gerçekleştirmelerine imkân sunulabilir.

Bireylerin bilişsel, duyuşsal, toplumsal ve fizyolojik alanlarda birbirlerinden onlarca belki yüzlerce farklılıkları vardır. Bu sebeple eğitimcilerin bireylerdeki tüm farklılıkları dikkate alarak öğretmen-öğrenme sürecini bu farklılıklara göre düzenlemeleri ve bununla başa çıkmaları oldukça zordur. Bu sebeple farklılaştırılmış öğretim yaklaşımı bireysel farklılıkları sınırlandırmış ve üç temel bireysel farklılığı dikkate alarak öğretimi farklılaştırmayı amaçlamıştır. Tomlimson’un (2001b) ortaya koyduğu farklılaştırılmış öğretim yaklaşımı, öğrencilerin bireysel farklılıklarından ilgi, hazırbulunuşluk ve öğrenme profillerine göre öğretimi farklılaştırmaktadır. Bu

çalışmada da belirtilen bireysel farklılıklar ele alınmış, farklıklaştırılmış öğretimin değinmediği diğer bireysel farklılıklar açıklanmamıştır.