• Sonuç bulunamadı

Eğitim Harcamalarının OECD Ülkeleri İle Karşılaştırması

TÜRKİYE’DE SOSYAL REFAH ANLAYIŞININ KAMU HARCAMALARI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

C. Eğitim Harcamaları

5. Eğitim Harcamalarının OECD Ülkeleri İle Karşılaştırması

Türkiye ekonomisinde eğitime ayrılan kaynaklar diğer birçok ülkeyle kıyaslanmayacak ölçüde düşlüktür. Diğer yandan, geçmiş dönemde okullaşma oranları ve işgücünün ortalama eğitim süresinde meydana gelen artışa rağmen, bu alana yönelen kaynaklarda benzeri bir gelişme yaşanmamıştır443.2002 OECD ülkeleri verileri incelendiğinde de ülkemizin, OECD ülkeler ortalamasının altında kaldığı görülmektedir. Tabloda da görüldüğü üzere; ülkeler ortalamasında tüm eğitim harcamalarının milli gelire oranı%5,73 iken ülkemizde bu oran 3,82’dir. Bu oran ile 2002 yılında ülkemiz Peru ve Tayland gibi ülkelerin de gerisinde kalmıştır.

443 Şeref Saygılı, Cengiz Cihan ve Zafer Ali Yavan, Eğitim ve Sürdürülebilir Büyüme, TÜSİAD

Tablo 3.19. Kademeler İtibarıyla Eğitim Harcamalarının Milli Gelire Oranı, 2002

Ülkeler Öncesi Okul İlköğretim Ortaöğretim Yükseköğretim Toplam Avustralya 0,1 3,24 1,01 1,61 5,97 Avusturya 0,55 2,53 1,25 1,11 5,67 Belçika 0,59 1,45 2,81 1,37 6,36 Çek Cumhuriyeti 0,46 1,81 1,05 0,94 4,43 Danimarka 0,81 3,03 1,2 1,91 7,11 Finlandiya 0,38 2,48 1,39 1,76 6 Fransa 0,67 2,75 1,47 1,1 6,07 Almanya 0,53 2,17 1,44 1,08 5,33 Yunanistan - 1,18 1,48 1,22 4,06 Macaristan 0,79 1,95 1,36 1,24 5,58 İrlanda - 2,25 0,8 1,26 4,38 İtalya 0,44 2,19 1,28 0,95 4,91 Japonya 0,19 2,05 0,9 1,08 4,69 Güney Kore 0,16 2,74 1,39 2,21 7,06 Meksika 0,61 3,33 0,8 1,39 6,26 Hollanda 0,38 2,65 0,77 1,27 5,09 Yeni Zelanda 0,31 3,12 1,5 1,49 6,77 Norveç 1,02 2,83 1,43 1,46 6,93 Polonya 0,52 2,88 1,16 1,51 6,13 Portekiz 0,35 3,05 1,17 1,02 5,8 Slovakya 0,48 1,61 1,16 0,87 4,21 İsveç 0,52 3,19 1,37 1,75 6,86 İsviçre 0,21 2,8 1,72 1,37 6,23 Türkiye - 1,78 0,82 1,17 3,82 İngiltere 0,47 1,38 2,91 1,15 5,9 ABD 0,49 3,1 1,02 2,92 7,23 Arjantin 0,3 2,23 1,1 1,09 4,74 Şili 0,5 3,1 1,45 2,21 7,27 Hindistan 0,07 2,44 1,38 0,84 4,77 İsrail 0,94 2,78 2,49 2,07 9,19 Jameika 0,76 6,39 1,6 2,56 12,06 Malezya 0,07 2,5 2,71 2,65 8,06 Paraguay 0,45 3,53 0,98 1,6 6,55 Peru 0,28 2,69 0,4 0,93 4,64 Tayland 0,54 2,69 0,06 0,61 4,62 Uruguay 0,34 1,58 0,33 0,58 2,83 Ülkeler Ortalaması 0,48 2,44 1,33 1,38 5,73

Avrupa Birliğine adaylık sürecinde Türkiye; eğitimde hem AB hem de OECD standartlarına ulaşmayı hedeflemektedir. Ancak Türkiye eğitim alanına yapılan harcamalar konusunda ABD; İngiltere, İsveç vb. birçok gelişmiş ülkenin gerisinde kaldığı gibi, Avusturya; Portekiz gibi ülkelerin de gerisinde kalmaktadır. Harcamalarda görülen bu düşüklüğün yanı sıra yukarıda bahsettiğimiz ülkeler ile Türkiye’nin eğitim alanındaki sorunları arasında farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin; Türkiye’de 2000 yılı itibariyle nüfusun %13’ü okuma yazma bilmezken AB ve çoğu OECD ülkelerinde okuma yazma sorunu bulunmamaktadır. Öte yandan AB ve çoğu OECD ülkesinde nüfus artış hızının düşük olması nedeniyle öğrenci artışı olmadığı gibi eğitimin niteliği yüksek olmasına rağmen eğitim harcamalarında artış söz konusudur. Ülkemizde ise nüfus artış hızı yüksek olmasına rağmen bazı dönemlerinde eğitim harcamalarında görülen düşüşler, eğitime gereken önemin

verilmediğini göstermektedir444.

D. Sağlık Harcamaları

Sağlık kavramı üzerinde farklı tanımların yapılması mümkündür. Herkesin üzerinde fikir sahibi olduğu sağlık kavramı konusunda önemli olan kişilerin sağlıklı olup olmadıklarının nasıl belirleneceği konusunda düğümlenmektedir. Çünkü bazen kişiler sağlıklarını kaybettiklerinin farkına bile varmayabilirler. Dünya Sağlık Örgütü sağlığı, “bedensel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hali” olarak tanımlamaktadır. Sağlık tanımında kullanılan bu iyilik kavramının açıklanmasında, sağlığın subjektif ve objektif ayrımının yapılması gerekmektedir.

Subjektif sağlık kavramı bireyin kendini sağlıklı hissettiği yani fiziki, duygusal ve sosyal açıdan iyi hissetmesidir. Subjektif sağlık, bireyin içinde yaşadığı çevreye, beslenme alışkanlıklarına, gelir ve eğitim düzeyine hatta geleneklerine göre farklılıklar gösterebilir. Örneğin; İyi bir gelir ve eğitim seviyesine sahip bir kişinin rutin kontrollerini geciktirmesi kişinin kendini rahatsız hissetmesine neden olurken, eğitim düzeyi düşük olan bir kimse basit rahatsızlıklarını dikkate almayarak kendisini sağlıklı olarak nitelendirebilir. Objektif sağlık ise, doktor muayenesi ve yapılan test sonuçlarına göre belirlenen bir hastalığın olmayışı halidir445.

444 Asuman Altay, Türkiye’de Beşeri Sermayenin Karşılaştırmalı Analizi, TÜGİAD Ekonomi

Ödülleri,İzmir, 2005, s. 68.

Eğitim ve sağlık beşeri sermayenin nitelik yönden gelişiminde rol oynayan iki önemli unsurdur. Beşeri sermayenin asıl kaynağını eğitim oluşturmakla birlikte, toplumun sağlık düzeyi de beşeri sermayeyi besleyen ve gelişmesine önemli katkıda bulunan diğer bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Sağlığın, toplumun gelir ve refahı, işçi verimliliği, işgücü katılımı, tasarruf ve yatırım oranları, demografik faktörler ile diğer beşeri sermaye faktörleri üzerinde doğrudan bir etkisi bulunmaktadır. Bu yüzden sağlık harcamalarının niteliği ve dağılımı gittikçe önem kazanmaktadır446.

Kaynak: İsmail Mazgit, “Bilgi Toplumu ve Sağlığın Artan Önemi”, I.Ulusal Bilgi, Ekonomi ve

Yönetim Kongresi, 10-11 Mayıs Kocaeli, 2002, s. 412.

Şekil 3.3. Sağlık Düzeyi-Refah Arasındaki Etkileşim

Devletin sağlık sektöründe faaliyet göstermesini açıklayan iki teori bulunmaktadır. Bu teorilerden birincisi, piyasanın Pareto etkinliğinden uzaklaşmasına neden olan piyasa başarısızlıklarıdır. Devletin ekonomiye müdahalesini açıklayan ikinci grup neden ise gelir eşitsizliğidir.

446 Sami Taban, “Türkiye’de Sağlık ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Nedensellik Testi”,

Piyasa, Pareto etkinliğinde olabilir ama bununla birlikte sağlık güvencesi dışında olan ve yoksul olan insanlar sağlık hizmetinden faydalanamıyor olabilir.447 1. Anayasa’da Sağlık Hakkı

1948'de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 25.maddesi; "1. Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır. Herkes, işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi iradesi dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına sahiptir.

2. Anaların ve çocukların özel bakım ve yardım görme hakları vardır. Bütün çocuklar, evlilik içi veya evlilik dışı doğmuş olsunlar, aynı sosyal güvenceden yararlanırlar" diyerek en temel hak olan "yaşam hakkı" çerçevesinde Sağlık Hakkı’na yer vermiştir.

Burada görüldüğü üzere sağlık hakkı ile sosyal güvenlik hakkı birarada düzenlenmiştir448.

Türk hukukunda sağlık hakkı anayasal düzeyde 1961 Anayasasına kadar kendisine yer bulamamıştır.1961 Anayasası'nin 49. maddesinde "devlet herkesin beden ve ruh sağlığı içinde yaşayabilmesini… sağlamakla ödevlidir" şeklinde sağlık hakkına devlet açısından pozitif yükümlülük doğuracak şekilde yer verilmiştir. Bu yaklaşım Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda da devam ettirilmiştir. Ve 224 sayılı Yasa ile sağlık hizmetlerinin sosyalizasyonunu sağlayacak hukuki düzenlemeler yapılmıştır.1982 Anayasası’nda devletin sosyal boyutu 1960 Anayasası’ndan farklı bir şekilde biçimlendirilmiştir. Sağlık hizmetleri, 1960 Anayasa’sında olduğu gibi devletçe sağlanan temel sosyal ve ekonomik bir hak olmaktan çok, devletçe planlanan ve denetlenen bir hizmete dönüşmüştür. Bu anlayışın uygulamadaki izdüşümü ise, sağlık hizmetlerinin üretimi, sunumu ve tüketiminin piyasa ekonomisi koşullarında daha

447 H.Hakan Yılmaz, Son Dönem Ekonomik Gelişmeler Çerçevesinde Kamu Sağlık

Harcamalarının Sürdürülebilirliği: Muhtemel Riskler Belirleyiciliğinde Bir Değerlendirme”

T.C Sağlık Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı Seminer Sunumu,

http://www.sgb.saglik.gov.tr/index.php?option=com_docman&Itemid=111, (E.T.10.08.2009).

ağırlıklı olarak yer alması ve rekabetçi bir ortamın yaratılarak hizmetlerin etkinliğinin ve kalitesinin artırılmasının hedeflenmesidir449

1982 Anayasası’nın 56. maddesinde sağlık hizmetleri ve sağlık hakları ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Bu maddeye göre450;

• Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.

• Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir.

• Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.

• Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.

• Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir

.

İlgili maddeden de anlaşılacağı üzere, ülkemizde sağlıklı yaşam hakkı, her vatandaş için eşit ve anayasal bir haktır. Toplumu oluşturan tüm fertlerin, ruhsal ve bedensel yönden sağlıklı yaşamasını sağlamak ve iktisadi kalkınmanın gereği olan nitelikli işgücünü yetiştirmek için gereken tedbirlerin alınması devletin anayasal görevidir.