• Sonuç bulunamadı

2.1.4. Beş Faktör Kişilik Özellikleri Kuramı ve Boyutları

2.1.4.5. Duygusal Dengesizlik (Nevrotiklik)

Duygusal dengesizlik faktörü Nörotisizm olarak da adlandırılmakta olup, duygusal denge, duygusal tutarsızlık, duygusal değişkenlik, duygusal dalgalanma gibi kavramlarla da anılabilmektedir. Çeşitli araştırmalarda öfkeli, endişeli, güvensiz, kendisiyle uğraşan, sinirli, kaygılı, bunalımlı olma, huzursuzluk, karamsarlık, problemli olma, mutsuz olma, depresif, sıkılmış, duygusal, üzgün ve diğerlerine güvenmemek, strese dayanma yeteneği, duygusal iniş- çıkışlar, tedirginlik, huzursuzluk ve sabırsızlık, düşmanlık, kırılganlık, dürtüsellik, negatif duyguları deneyimleme eğilimli, rasyonel olmayan düşüncelerle ilgili, başa çıkma mekanizmalarındaki yetersizlikle bağlantılı gibi özelliklerle tanımlanmaktadır (Arslan, 2017:41; Ashton ve Lee, 2005:1324, akt., Kaşlı, 2009:27; Barrick ve Mount, 1991; Camgöz, 2009:63; Deniz, 2016:24,25; Hellriegel ve Slocum, 2009:47; John vd., 1994:161; Kocabulut, 2016:36; Kuruçay, 2012:59; McCrae ve Costa, 1987; Mcdonald, 1995:527; OBrıen-De Longis, 1996, akt., Özer, 2013:145,146; Özer, 2013:145,146; Özkalp, 2004:50; Öztürk, 2016:81; Patrick, 2010:241; Penley ve Tomaka 2002, akt., Özer, 2013:145,146; Somer, 1998; Tekin, 2012:121,122; Temeloğlu, 2014:21; Yıldırım, 2014:30; Yıldızoğlu, 2013:92,93; Zel, 2006:26).

Costa ve McCrae’nin (1992) çalışmalarına göre duygusal dengesizlik, olumlu psikolojik uyum ve duygusal dengenin eksik olma durumunu ifade etmektedir. Duygusal dengesizlik, bireyin kişiliğinde bulunan duygusal dengeye ait bilgileri ortaya koymaktadır (Tekin, 2012:121,122; Trouba, 2007:9, akt., Yeni, 2015:26,27).

Ashton ve Lee (2005:1324), çalışmalarında bu faktörün duygusal olarak dengeli ve dengesiz yönleri yardımıyla, kişinin benlik algısının etkilendiğine ve sosyal tutumlar geliştirmenin yanında bir yaşam felsefesi geliştirmekte de etkili olduğuna işaret etmektedirler (Deniz 2016:24,25; Kaşlı 2009:27).

Bu durum duygusal denge yönünde olumlu olarak ifade edildiğinde yüksek puan, olumsuz olarak ifade edildiğinde ise düşük puanı ifade etmektedir. Bir başka deyişle duygusal dengesizlik yönünde olumlu olarak ifade edildiğinde düşük puanı, olumsuz olarak ifade edildiğinde ise yüksek puanı ifade etmektedir. Hangi kavram kullanılıyor ise kavramları karıştırmamak için ona göre bir yaklaşım sergilenmelidir.

Duygusal dengesizlik düzeyi düşük olan bireyler; daha zor üzülür ve duygusal olarak daha az tepkili, sakin, duygusal olarak dengeli ve kalıcı olumsuz histen uzak olma eğilimli (Goldberg, 1990; Temeloğlu, 2014:21), uysal, kendilerine güvenleri yüksek, olumlu duygular yaşamaya eğilimli (Özer, 2013:145,146; McCrae ve John, 1992), kendine güvenen, karşısındakine güven veren, sakin özellikler gösteren (Costa ve McCrae, 1995:36, Deniz, 2016:24,25), sakin ve hallerinden hoşnut (Friedman ve Schustack, 1999, akt., Özer, 2013:145,146), daha sakin, duygusal olarak daha durağan, öfkelenme oranları düşük (Puher, 2009:13, akt., Yıldırım, 2014:30), genellikle daha sakin, daha uysal, kendilerine güveni daha yüksek, daha olumlu duygulara sahip ve yaşam doyumları daha yüksek, bireyler arası iletişim ve ilişkilerde başarılı (Arslan, 2017:41; Camgöz, 2009:63: Tekin, 2012:121), bireyin rahat, kendinden emin ve tutarlı, sakin, esnek yapılı ve diğer bireylerle ilişkilerinde endişeden uzak, (Hellriegel ve Slocum, 2009:47: Özkalp, 2004:50; Zel, 2006:26), hayata ve onun ortaya koyduğu koşullara olumlu yaklaşan (Kaşlı, 2009:26; Tekin, 2012:121,122), sakin, kaygısız, kendinden emin (LePine vd., 2011:312; Türkmen, 2013:32), rahatlık, duygusal olarak dengeli olma hali, stres karşısında sakin kalabilme, kolay kolay öfkelenmeme, yüksek özgüven, olumlu duygular yaşama eğilimleri olan (Kocabulut, 2016:36; Öztürk, 2016:81) olarak tasvir edilmektedir.

Goldberg (1990), duygusal dengesizlerin olumsuz hislerden uzak olmalarının, daha çok olumlu hisleri tecrübe edecekleri anlamına gelmeyeceğini, olumlu hislerin sıklığının, dışadönüklük boyutunun bir bileşeni olduğunu iddia etmektedir (Temeloğlu, 2014:21).

Duygusal dengesizlik düzeyi yüksek olan bireyler; stres, endişe gibi durumlarda uyumsuz davranışlar sergileyen yani, aşırı inatçı, aşırı heyecanlı ve oldukça duygusal olan (Goldberg, 1990, Jia, 2008:46, akt., Yeni, 2015:26,27, Tekin, 2012:121,122), duygusal olarak duyarlı ve strese eğilimli, olağan durumları tehdit edici ve ufak hayal kırıklıklarını umutsuzca zor olarak nitelemeye daha eğilimli, olumsuz duygusal tepkileri olağandışı şekilde uzun (Barrick ve Mount, 1991:4; Temeloğlu, 2014:21), gergin, güvensiz, endişeli, içine kapalı ve sinirli tepkiler veren (Costa ve McCrae, 1995:36; Deniz, 2016:24,25), stresli durumlarda problem çözme odaklı yerine, duygu odaklı başa çıkma mekanizmaları kullanan (O’Brein ve DeLongis, 1996; Özer, 2013:145,146), daha uyumlu davranışlar, problem çözme ve kişisel değerleri, amaçları uğruna gayret göstermek konusunda daha tutucu, stratejik

tepki seçiminde sıkıntı yaşayan, negatif duygularının abartılı şekilde deneyimlenmesine izin veren, negatif duygu ve düşüncelerin ayrılması ve negatif duyguların tolere edilmesinde sıkıntı yaşayan, ”şu an ve şimdiki zaman”la bağlantı kurmakta zorlanan, değer ve ilgilere yönelme konusunda istikrarsızlık yaşayan (OBrıen-De Longis, 1996; Özer, 2013:145,146), bilgi paylaşımına daha az istekli (Fang ve Liu, 1997, akt., Temeloğlu, 2014:21), çok sinirli, gergin, kaygılı, sıkıntılı ve üzüntülü (Friedman ve Schustack, 1999, akt., Özer, 2013:145,146), depresyon, endişe, suçluluk, kin gibi duyguları yaşamaya daha eğilimli (Brief ve Weiss 2002:284; Deniz, 2016:24,25), uzun süreli olumsuz duygular yaşama ve bazı davranış patolojileri geliştirme eğilimli, insanlarla ilişki kurmada ve bu ilişkileri sağlıklı bir biçimde sürdürmede güçlük çeken ve uzun süreli stres yaşayan (Bruck ve Allen, 2003; Özer, 2013:145,146; Yıldırım, 2014:30), tipik olarak duygusal anlamda tepkili ve reaktif, stres otaya çıkaran durumlarda stresten daha kolay etkilenebilmekle beraber; zor, tedirgin edici durumlar ile karşı karşıya kaldıklarında, karşı karşıya bulundukları durumu ortaya çıkaran ortamı terk etme ve bu koşullardan uzaklaşma eğilimli, olayları anlama, problemleri ekili bir şekilde çözme ve sağlıklı karar verme gibi durumlardaki kabiliyetleri zayıf (Arslan, 2017:41; Puher, 2009:13, akt., Yıldırım, 2014:30; Tekin, 2012:121; Yeni, 2015:26,27), daha çok karmaşık duygularla uğraşmak zorunda olan, kuruntulu düşünceler ve düşmanca tepkiler gibi uygun olmayan birtakım başa çıkma mekanizmalarına daha çok başvuran ve günlük olaylar karşısında daha sık stres yaşayan (Arslan, 2017:41; Camgöz, 2009:63; Tekin, 2012:12), işle ilgili konularda çok düşünmeden karar alabilen (Di Fabio ve Palazzeschi, 2009:137; Türkmen, 2013:32), daha heyecanlı, diğer bireylerle ilişkilerinde endişeli ve ruh halleri çok hızlı değişen (Yıldızoğlu, 2013:92,93), endişe, güvensizlik, öfke ve alınganlık gösteren (Kocabulut, 2016:36; Öztürk, 2016:81) birey olarak tasvir edilebilmektedir.

Lounsbury ve arkadaşlarına (2001) göre; bireyler yüksek stres ve baskı altında kaldıkları durumlarda, bu boyuta uygun davranış modelleri ortaya koymaktadırlar (Perry, 2003:5, akt., Tekin, 2012:121,122, Yeni, 2015:26,27).

Olumsuz düşünce ve duyguların varlığında, yüksek duygusal dengesizlik puanı alan bireylerde, kendilerine odaklı bu olumsuz materyali (olumsuz düşünce ve duyguların varlığı) uzun süreli muhafaza etme eğilimi mevcuttur (Özer, 2013:145,146).

Duygusal dengedeki bu sorunlar bu bireylerin açık düşünmesini, kararlar vermesini ve stresle etkili bir şekilde baş etmesini engelleyebilir (Temeloğlu, 2014:21).

Duygusal dengesizlik, organik veya nörolojik kökenli olmayan, gerçeklikle ilişkinin, bir miktar çarpıtmaya uğrasa da henüz kaybolmadığı ruhsal kökenli rahatsızlıkların ortak adıdır. Bu rahatsızlıklar arasında kaygı, fobiler, saplantılı düşünceler, zorlanımlı edimler, bedensel tepkiler, çözülmeli durumlar, depresif tepkiler, histerik dönüşümler gibi rahatsızlıklar bulunmaktadır. Özgün tanımı gereği bu rahatsızlıklarda psikozlardaki gibi tam bir iç gözlem yokluğu veya gerçeklikle ilişkinin tamamen kaybedilmesi söz konusu değildir, kişi içinde yaşadığı topluma, çevresine, iş ve aile yaşamına uyum sağlamıştır (Budak, 2000:535-536, akt., Tekin, 2012:121,122, Yeni, 2015:26,27).

Diğer bir taraftan düşük duygusal dengesizlik durumu aynı zamanda kişinin bireyler arası iletişim ve ilişkilerde başarılı olduğunun bir göstergesi olarak da değerlendirilebilir (Mount, Barrick ve Stewart, 1998:148; Tekin, 2012:121,122).

Birçok araştırmacıya göre; örgütlerde özellikle yönetici konumunda işgörenlerin duygusal denge bakımından olumlu (duygusal dengesizlik açısından olumsuz) nitelikler taşıması gerekmektedir (Ashton ve Lee, 2005:1324, akt., Kaşlı, 2009:27; Deniz, 2016:24,25; Zel, 2001:419, akt., Tekin, 2012:121,122).

McCrae ve Costa (1985) ve Costa ve McCrae (1992:654) yapmış oldukları çalışmaların sonucunda nevrotik kişilik yapısı ile ilgili altı adet temel sıfat belirtmişlerdir. Bu sıfatlar aşağıdaki şekildedir (Deniz, 2016:24,25; Shaye, 2009:9, akt., Tekin, 2012:121,122):

1. Endişeli,

2. Düşmanca duygulara sahip, 3. Depresif,

4. Kendinin farkında, 5. Düşüncesiz,

Bu tanımlayıcı kavramlar duygusal dengesizlik kişilik özelliklerine sahip olan bireyleri betimleyen sıfatları oluşturmaktadır. Bu tanımlayıcı kavramlarla ifade edilen bireyler kederli, endişeli, düşmanca duygulara sahip, depresif gibi duygularla yaşayan bununla birlikte bu duygulardan haz alarak genellikle bunları deneme eğilimde olan bireyleri ifade etmektedir (Yeni, 2015:26,27).