• Sonuç bulunamadı

KURAMSAL GÖRÜŞLER VE ĐLGĐLĐ ARAŞTIRMALAR

2. Durumluk Öfke

Durumsal öfke bireyde zamanla birlikte birikmiş ve ani bir biçimde ortaya çıkan öfkedir. Öfkenin bu çeşidi genellikle ikincil bir duygu olarak adlandırılır.

Durumsal öfke, görünürde öfke biçiminde sergilenmesine ve öyle adlandırılmasına karşın, aslında, bu duygunun temelinde bireyin yaşadığı hayal kırıklığı, acı çekme, engellenme, incinme, karşılanmamış beklentiler v.b. süreçler bulunmaktadır (Lulofs ve Chan, 2000: Aktaran: Özmen, 2004).

Hocker ve Wilmot’ e (1995) göre bireyin yaşadığı incinmişlik duygusu, ayrıca benlik saygısına yöneltilen bir tehdit ya da güvenliğinin tehlike altında olduğunu hissetmesi durumunda ortaya çıkan korku gibi duygular, birincil duygulardır. Böyle bir durum karşısında yaşanan bu birincil duygunun ortaya çıkardığı ikincil duygu ise öfkedir (Aktaran: Özmen, 2004). Yine öfkeye “süreklilik” ve “durumsallık” olmak üzere iki açıdan bakan araştırmacılar arasında önemli bir yere sahip olan Spielberger’de (1980) durumsal öfkeyi; amaca yönelmiş davranışın engellenmesi ya da haksızlık karşısında, şiddetli gerginlik, sinirlilik, hiddet gibi bireye özgü duyumsamaların yaşandığını yansıtan bir duygu durumu olarak ifade etmiştir (Aktaran: Özer, 1994b).

2.4.3. Öfkenin ;edenleri

Öfke duygusunun temelinde çok farklı etmenler vardır. Öfke duygusu nasıl ortaya konulursa konulsun birçok araştırmacı öfke duygusunun yaşanmasındaki etmenlerin başında engellenmenin geldiğini ileri sürmektedirler (Berkowitz, 1989: Aktaran: Tekinsav-Sütçü, 2006, Morgan, 2006; Navaro, 2000). Öfkenin bir diğer nedeni olarak Morgan (2006), öfke içeren davranımların cezalandırılmasını gösterir. Bu şekilde toplumun öfkeyi bastırırken aslında onu harekete geçirdiğini savunur. Sonuçta kişilere öfkelenmemeyi öğretmek yerine öfkelerini göstermemeleri öğretilmiş olur. Bunun sonucunda öfke açığa çıkmaz ama içten içe yanmaya devam eder.

Spielberger (1980) öfke duygusunun temelinde, “başkalarının gözündeki kişilik değerinin düşmemesi için hata yapılmaması” gibi bir düşünce biçimine rastlamıştır. Bireyin kendisini ispatlaması gerektiği, başkalarının kendi mutluluğunu engellediğine inanması ve ilişkilerinin planlandığı gibi yürümesi gerektiğine ilişkin düşünce biçimleri, öfkenin ortaya çıkmasına kolaylaştırdığını ileri sürülmektedir (Aktaran: Özer, 1994a).

Lewis ve Michalson’a (1983) göre öfke duygusunun ortaya çıkmasına neden olabilecek dört etken şu biçimde sıralanabilir (Aktaran: Özmen, 2004):

1) Fiziksel saldırıya maruz kalma.

2) Sözel bir çatışma ortamında bulunma. Örneğin alay edilme.

3) Reddedilme. Diğerleri tarafından değerli olmadığı mesajlarının verilmesi ya da bireyin kendisini böyle bir algıya sahip olması.

4) Emir ve yaptırımlara boyun eğme zorunda kalma. Bireye istemediği bir şeyi yapması yönünde baskı ya da zor kullanılması gibi.

Öfkeyi ortaya çıkaran nedenler Gazda (1995)’ya göre, aşağıda yer alan başlıklar altında sıralanmaktadır (Aktaran: Özmen, 2004):

1. Kayıplar: Bireyin yaşamında önemli olan ve sevilen birinin ölümü, fiziksel bozukluklardan dolayı ortaya çıkan kayıplar, kişinin işini kaybetmesi gibi kayıp durumları bireyde, acı, üzüntü ve yas duygularının yaşanmasına yol açar. Bir kayıp durumu karşısında bireylerin yaşadıkları birincil duygular vardır. Bu birincil duyguların sonucu olarak bireylerde genellikle öfke duygusu ortaya çıkabilir.

2. Tehditler-Korkular: Bireyin etkisinde kaldığı yasadışı olaylar, saldırıya uğraması, savaş ya da uzun süre işsiz kalma... gibi durumlardan kaynaklanan kaygı, korku ve güvensizlik duygularının bir sonucu olarak öfke duygusu yaşanabilir. Öfke konusunda yapılan açıklamalara bakıldığında, “saldırıya uğramak ve tehdit edilmek öfkeye neden olur” varsayımı en temel açıklamalardan biri olarak karşımıza çıkar.

3. Engellenme: Bireyin gereksinimlerinin giderilmesi engellendiğinde yaşadığı çaresizlik ve yetersizlik duygularının sonucu olarak öfke duygusu ortaya çıkar. Fakat öfkeye neden olan etmenlerden biri olarak görülen engellenme konusunda “engellenme öfkeye yol açar” varsayımı dikkatli bir biçimde incelendiğinde, bu varsayımın her zaman geçerli olmadığı, sadece bazı sınırlı durumlarda geçerli olduğu görülmektedir.

4. Reddedilme: Öfke, bireyin başka biri tarafından reddedilmesi durumunda yaşadığı incinme, çöküntü ve değersizlik ve hayal kırıklığı duygularının sonucu

olarak ortaya çıkabilir. “Reddedilme öfkeye neden olur” yargısının da tartışılması gereken bir yargı olduğu açıktır.

Robins ve Tanck (1997) yapmış oldukları çalışmada öfkenin, kişilerarası ilişkilerden, okulla ilgili sorunlardan, kişinin kendi benliğiyle ilgili nedenlerden kaynaklandığı gibi trafik, hava koşulları, gürültü, kalabalık gibi çevresel etmenlerden de kaynaklanabileceği sonucuna ulaşmışlardır.

Öfke duygusunun nedenlerinin gelişim dönemlerine göre farklılık gösterdiği bilinmektedir. Öfkenin nedenleri, yoğun duyguların yaşandığı ergenlik döneminde, bireylerin yaptıkları seçimlerle aileleriyle ters düşmesi, sosyal veya fiziksel aktivitelerinin kısıtlanması, iğneleyici sözler, büyüklük taslanması, özerkliği, özgürlüğü ve sorumluluğu gibi konularda sınırın belirlenmemesi ve bu konularla ilgili sorunlar yaşaması, ergenin kendi ile ilgili memnuniyetsizliği, kimlik kazanma çabalarını engellediği, benliğine tehdit olacağını düşündüğü her şeye ve herkese öfkelenebilir (Kulaksızoğlu, 1998; Köknel, 1995; Yörükoğlu, 1994; Morgan, 2006).

2.4.4. Öfke Đle Đlgili Bazı Kuramları 1. Psikanalitik Yaklaşım

Psikanalitik Yaklaşımın öfke duygusunu saldırganlığın bir boyutu olarak ele aldığı görülmektedir (Geçtan, 1993). Psikanalitik yaklaşıma göre, bireylerin yoğun zorlanma durumlarında geliştirdikleri savunma mekanizmalarının öfke ile ilgili olan bastırma, içe alma, yön değiştirme ve yüceltmedir. Psikanalitik yaklaşımda öfke duygusunun işlevi, katarsis kavramı bağlamında daha çok vurgulanmaktadır. Organizmada herhangi bir gereksinim hissedildiğinde bir gerilim ortaya çıkar. Bu gerilimi ortadan kaldırmak amacıyla yani organizma gerginlik öncesindeki durumuna dönmek amacıyla harekete geçer. Organizmanın önceki durumuna dönebilmesi için de, bu biriken enerjinin boşaltılması gerekir. Pikanalitik yaklaşıma göre öfkenin ifade edilmesi bireyde biriken enerjinin yarattığı gerilimin azalmasına yol açacaktır. Yani biriken öfke enerjisinin ifade edilmesi bireyde bir boşalım (katarsis) ve rahatlama yaşamasını sağlayacaktır. Öfke psikanalitik bakış açısıyla, içgüdüsel bir güçtür ve öfke duygusunun ortaya konulması organizmaya ait bir katarsis aracı olarak

görülmektedir (Dykeman, 1995; Mayne ve Ambrose, 1999; Lulofs ve Chan, 2000: Aktaran: Özmen, 2004).

Outline

Benzer Belgeler