• Sonuç bulunamadı

Don (Şekil) Değiştirme (Metamorfoz) İnancı

1. DEVLET-TARİKAT İLİŞKİLERİNİN İDEOLOJİK ZEMİNİ

1.1. Davranıştan İdeolojiye: Tarikatların İdeolojisine Yön Veren Unsurlar

1.1.8. Tarikatları Farklılaştıran ve Ağların Dışına Çıkmaya Zorlayan İdeolojik

1.1.8.5. Don (Şekil) Değiştirme (Metamorfoz) İnancı

“Ermiş bir kişinin turna, güvercin, doğan, geyik, yılan, balık veya ejderha gibi hayvanların şekline girerek kerametini göstermesine don değiştirme denir. Bu motif, Şamanizm, Maniheizm ve Budizm’in kültürümüze bıraktığı izler arasında başta gelmek- tedir ve Şaman din adamları ile yakın ilişkisi vardır. Fakat sadece bu inanç sistemlerini yaşayan Türklerde değil daha sonra Müslüman olan Türklerde de varlığını kuvvetlendi- rerek sürdürdüğü görülmektedir” (Demir, 2013: 125).225 Don Değiştirme ile ilgili süreci izah etmeye Orta Asya Türk destanlarıyla başlayalım. Oçı- Bala Destanı’nda bir dizi don değiştirme olayı bir arada görülür. Oçı- Bala Kan Taacı üzerine yürürken karşısına çıkan

224

Zira bu kanaatlerimizi kuvvetlendiren Şah İsmail’e ait şu dizeler, tenasühün, mehdiciliğin nasıl birbi- rine geçtiğini ve teolojik mecrasından çıkartılarak siyasi ve toplumsal bir propaganda aracına nasıl dönüştürüldüğünün açık kanıtları olsa gerektir: “Kırk yılın başında bir nur doğuyor / On iki imam Mehdi ile geliyor / Düldül eğerlenmiş Ali biniyor / On iki İmam mehdi ile geliyor.” (Güngör-Aksoy, 2012: 256).

225

“Don değiştirme daha çok Budizm temelli bir inanç olarak karşımıza çıkmaktadır. Sözgelişi Budah, bir maral, bir maymun ve bir tavşan şeklinde birkaç kere dünyaya gelmiştir.” (Kaya, 2000: 377-394,. 4); Türklere don değiştirme, tenasüh gibi inançların Budizm’den geçmiş olabileceği düşüncesi mese- leyi Şamanizm merkezli izah etmeye çalışan düşüncelerden daha doğru olduğu kanaatindeyiz. Zira başta Eliade olmak üzere bazı bilim adamları meseleyi Türk Şamanizmi çerçevesinde ele almışlarsa da bütün bu bilimsel çevrelerin elde ettikleri bilgiler daha çok XIX. Yüzyıldan günümüze kadar ki çok yeni bir devire Altay Şamanizm’ine ait olduğu unutulmamalıdır. Bununla birlikte Ocak’ın da vurguladığı üzere Budizm ile ilgili olan etkinin çok daha eski dönemlere ait olduğu muhakkaktır. Bu itibarla Şamanizm’de ki bu inancın yahut daha doğru bir deyişle Türk Şamanizm’inde ki bu telakki- nin, Budist etkiler sonucu meydana geldiğini ileri sürmek mümkündür (Ocak, 1983: 223-226). Bütün bu değerlendirmelerden anlaşılacağı üzere Şamanizm’in Orta Asya’ya olan etkisi sonraki dönemler- de başlamıştır. Kafesoğlu’nun da belirttiği üzere Şamanizm, zaten oturmuş olan Türk dininin inanç sistemlerini kendisine uyarlayarak Orta Asya’da yayılma alanı bulmaya çalışmıştır (Kafesoğlu, 1993: 267).

kara boğayı yenmek için kartala, atı ise kızıl bir boğaya dönüşür. Boğayı yendikten son- ra bir vadiyi tilki ve tavşan donuna girerek geçen Oçı-Bala Kralın sarayına vardığında da tanınmamak için çok güzel bir kız kılığına girerer. Kağan onu Oçı-Bala’yı yakalmakla görevlendirdiğinde ise tuttuğu bir aygırı atına, bir dağı ise kendisine çevirerek kağanın huzuruna götürür (Aktaran: Dilek, 2007, 75).

İslâmiyet’le birlikte başlayan yeni dönemde de durum değişmemiş don değiştirme destanlarda, menâkıblarda ve özellikle giderek halk arasında yaygınlaşan sûfî çevrelerde yer bulmaya devam etmiştir. Satuk Buğra Han destanına göre, “On iki yaşındayken bir- gün ava çıkan Buğra bir tavşanı kovalamaya başlar ve hızla koşarken arakadaşlarından uzaklaşır. Kaçan tavşan durur ve yaşlı bir adam kılığına girer. Bu yaşlı kişi Buğra’ya İslâm’ı anlatacak kişi olan Hızır’dan başkası değildir” (Demir, 2013: 127).

Hoca Ahmet Yesevi’nin etrafında da ona izafeten don değiştirme hikâyeleri anla- tılmıştır. Bir menkıbede don değiştirme hadisesi şöyle vuku bulmuştur: Horasan erenleri büyük bir toplantı tertip ederek Hoca Ahmed’i de oraya davete karar vermişler nihayet içlerinden birisi turna donuna girerek daveti Hoca Ahmed Yesevi’ye iletmek için yola çıkmıştır. Bâtıni güçleri sayesinde bu durumu haber alan Hoca Ahmed, müridlerine yedi velinin geleceğini söyleyerek yanına bazı dervişlerini almış ve yine turna donuna girerek karşılamağa çıkmıştır (Aktaran: Köprülü, 2013: 62).226 Anadolu’da Sünnî İslâm’ın dı- şında kalan sûfî çevrelerin başında gelen Baba İlyas hakkında da benzer hikâyeler var- dır: Zira Hacı Bektaş Velî Vilâyetnâmesi’ne göre, Baba İlyas bir hikâyede önce geyik donuna, takip edilen geyiğin sıkıştırılmasıyla da silkinerek güvercin donuna girmiş ve geyik olarak sığındığı kilisenin çatısına bir güvercin olarak sığınmıştır. Daha sonra çatı- dan aşağı uçarak insan kılığına geri dönmüştür (Hacı Bektaş Velî, 1995: 86).227

Melikoff’un gözlemlerine göre don değiştirme özellikle Alevî-Bektaşî çevrelerde dini ayin ve ritüellerle de özdeşleşmiştir. Mesela Alevîlerin kol hareketleri ile katıldıkla- rı çember oyunları, Turnaların dönüşlerini yansıttığı kaydedilmiştir. Göçmen kuş, yani göçebeliğin canlı örneği turna, aynı zamanda Ali’nin timsalidir. Pir Sultan Abdal’ın çok

226

Ahmet Yesevi ile ilgili başka bir örnek için bk. ” (Hac-ı Bektâş-ı Veli, 1995: 14). 227

Burada don değiştirmenin tipik bir örneğini görmekle birlikte, aynı zamanda, bugüne kadar ulaşan ve bir kiliseden dönüştürme olduğu anlaşılan tekke ve zaviyelerin nasıl kurulduğuna dair de önemli ipuçları vardır.

güzel bir Şiiri şu sözlerle bu duruma atıf yapar: “Hazreti Şahın Avazı/ Turna derler bir

kuştadır” (Aktaran: Melikoff, 2011: 48).

Don değiştirme olayında geyik başlı başına bir konudur. Şah İsmail bir av sırasın- da takip ettiği geyik Gülüzar’ın çadırına girer ve Şah ile Gülüzar’ın karşılaşmasını sağlar (Demir, 2013: 128). Kaygusuz Abdal’da yaraladığı geyiğin bir kulübeye girdiğini göre- rek kulübeye gitmiş karşısına çıkan Abdal Musa’dan geyiği istemiş, Abdal Musa koltu- ğunun altında vücuduna saplı oku göstermiş, Gaybi yaraladığı geyiğin aslında geyik donuna girmiş olan Abdal Musa olduğunu anlamış ve ona bağlanmıştır (Kaygusuz Ab- dal, 1999: 8). Bütün bu anlatılanlardan anlaşılan odur ki geyik bu nedenle Bektaşî ve Kızılbaş topluluklarda mukaddes bir hayvan olarak kabul edilmektedir.228

Geyik dışında, kuş şekline girme (ornitofani)’de önemli bir don değiştirme motifi- dir. En çok da Menakıb-ı Hacı Bektâş-ı Velî’de göze çarpmaktadır. Hacı Bektaş, Hora- san’a hücum edip Müslümanların mallarını yağmalayan ve Ahmed-i Yesevî’nin nefes oğlu Kutbeddîn Haydar’ı esir alan kâfir Bedahşan halkıyla savaşmaya, şahin donunda gitmiş Bedahşan ülkesini zapt edip kâfir halkı imana getirmiş ve işi bitince de bir güver- cin donuna girerek Horasan’a uçup gitmiştir (Aktaran: Ocak, 1983: 219; Hacı Bektaş Velî, 1995: 18-19). Bir başka menkıbe de Sultan Şucâuddin kendisine kurban olarak bir koyun vermeyen sürü sahibine kızmış, oradakilerin gözü önünde göğe havalanarak bir şahin donunda geri dönmüş ve koyun sürüsüne saldırmıştır (Şucaeddin Velî, 2010: 45).229 Don değiştirme inancı halk tahayyülünde o kadar yer tutumuştur ki, halka edebi- yatına ait ürünlere de yansımış, XVII. Yüzyılda yaşamış olan Karacaoğlan’la ilgili ola- rak da bir don değiştirme hikâyesi ortaya çıkmıştır (Kaya, 2000: 7).

Sonuç olarak bu örneklerden anlaşıldığına göre don değiştirme, kahramanın bir kerameti olarak görülmekte bu sayede onun bir veli, ermiş kişi olduğuna kanaat getirile- rek gayrimüslim ise Müslüman olmasına, Müslüman ise bu kez de ona intisap etmesine vesile olmaktadır. Veli zat ve dergâhı böylece o bölgede toplum nezdinde takdis edil-

228

Şah İsmail bu durumu şöyle ifade etmiştir: “Sana dirim sana geyik erenler / Bize sevda sana dalga verenler / Dilerim Mevlâ’dan onmaz vuranlar / Kaçma benden kaçma avcı değilim.” (Gölpınarlı, 2010: 244).

229

Bu ve buna benzer hikâyelerden anlaşıldığı üzere dervişlere yardım etmemek, onları toplama esna- sında boş çevirmek, misafir edip karınlarını doyurmamak, hatta misafir oldukları yere göre zengin ihsanlarda bulunmamak onlarca pek hoş karşılanmazdı. Bk. (Şucâ’eddîn Velî, 2010: 45).

mekte, şeyh bu yörede hızla ağlarını genişleterek güç ve nüfûz sahibi olmaktadır. Diğer taraftan bir sürü zor ve müşkül durumdan don değiştirme ile kurtulan bu ermiş kişiler her an herhangi bir insan ya da hayvan bedenine girerek toplumu gözetlemekte böylece bu ermişler ve dergâhları hakkında oluşabilecek olumsuszlukları önlemek için toplum psikolojisi üzerinde bir kontrol sistemi geliştirmiş olmalıdırlar.

Aşağıda tarikatların ağların dışına çıkmaya zorlayan etkenler tablo halide de göste- rilmiştir (Tablo 6).