• Sonuç bulunamadı

21. yüzyılda en büyük gelişme modernleşme hareketinin başlangıcıyla birlikte siyasi, sosyal, ekonomik ve bilimsel anlamda birçok alanda önemli değişimlerin başlaması olmuştur. Geleneksel ve yerleşmiş birçok yöntemin yerine bilimsel araştırmalara dayanan yeni ve teknoloji tabanlı yöntemlere ilgi giderek artmıştır. Bu ilgi teknoloji alanındaki gelişmelerin hızını daha da artırmış, özellikle bilgisayar ve internet dünyasında yaşanan değişmelerle akıllı aletler üretilmiş, neredeyse her türlü faaliyet makinelerle kontrol

edilebilir hale gelmiştir. Dünyanın dört bir tarafına ulaşımın saniyeler alması her bir ülkeyi birbirine yakın küçük köyler haline getirmiştir. Bu gelişmeler ülkeler arasındaki iletişim ve etkileşimin hızlanmasına neden olarak siyasi bakımdan yasal düzenlemelerin yayılmasını, demokratikleşme çabalarının artmasını, ulusal ve uluslararası örgütlenmelerin oluşmasını kolaylaştırmıştır. Küreselleşme sürecinde siyasal ve yönetişim alanındaki anlayış, bir ülkenin ulusal dinamiklerinin yanı sıra uluslararası çeşitli faktörlerin etkisine de şekillenmek zorunda kalmıştır (Özkan, 2015).

Bu gelişmeler ışığında kavramsal açıdan kamu diplomasisi, her ne kadar yakın dönemin siyasi bir sujesi olarak görülse de, uygulamaya bakıldığında 19. Yüzyıla kadar dayandığı söylenebilir. Bunun en tipik örneğini Joseph Nye şu şekilde aktarmıştır; Prusya savaşında Fransa’nın yenilmesi sonrasında sarsılan imajın düzeltilmesine yönelik 1883’de “Alliance Française” kurulmuştur. Bu kurum Fransız dilinin, edebiyatının ve kültürünün yurtdışına taşınmasını sağlayarak uluslararası Fransız kamu diplomasisini oluşturan bir faaliyet olarak tarihe geçmiştir (Nye, 2005). Tiedeman’a göre de 1917 yılında ABD Başkanı Woodrow Wilson, “Commitee on Public Information” isimli bir kurumu kurarak yönetimini gazeteci George Creel’e vermiştir. İlerleyen yıllarda Creel Komitesi ismini alacak olan bu kurumun öncelikli faaliyetlerinin Amerika’nın savaştaki amaçlarının dünya çapında bilinmesi ve benimsenmesini sağlamak olmuştur (Tiedeman, 2004). Birinci Dünya Savaşı ülkeler arasındaki mücadeleyi çok farklı boyutlara götüren bir savaş olmuştur. Ülkelerin kendi ideolojileri ve fikirlerini uluslara kabul ettirebilmek için yabancı halklarla yakın temasın şart olduğunu anlayan dünya ülkeleri gittikleri yerlere iletişim ofisleri açmayı kamu diplomasisi adına önemli bir stareteji olarak görmüşlerdir. 1920’’li yıllarda radyonun bulunması ise dünyanın küreselleşme hızını aniden yükseltmeye başlamış, dünya ülkeleri yabancı dillerde radyo yayınları yaparak ideolojilerinin farklı uluslar arasında yaygınlaşmasını, özellikle zararlı gördükleri faşizmin ve komünizmin gibi ideolojilere karşı halkların uyarılmasını bir görev olarak saymışlar ve kamu diplomasisi adına önemli etkinliklerde bulunmuşlardır.

Soğuk Savaş döneminin başlamsıyla birlikte Dünyaya hakim olmayı bir devlet politikası haline getiren SSCB ve ABD birçok alanda birbiriyle rekabet etmiş, bir nevi

silahlarla yapılan mücadelenin yerini düşünceler, kalpler ve akıl oyunları almıştır. Bu dönem kamu diplomasisi adını en yoğun mücadelenin yapıldığı, masa başında devletlerin kurulduğu ve ülke haritalarının değiştiği anlara sahne olmuştur. Thomas Bailey bu durumu şu şekilde ifade etmiştir. Düşünceler silah ya da bombalarla yok edilemeyecek kadar dayanıklı unsurlardır. Dünyaya yayılan yerleşmiş düşünceleri yok etmenin tek yolu ondan daha iyi bir düşünce üretmek ve aynı alanda uzun soluklu mücadeyle mümkündür (Bailey, 1968)

ABD’nin SSCB ile mücadele ettiği 1950 yılında Başkan Truman, batı düşüncesinin ve fikirlerinin yayılmasını amaç edinen “Hakikat Kampanyası” şeklinde de adlandırılan bir faaliyette özgürlüğün “emperyal komünizm” tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğunu bildirerek, bu fikirlerle mücadele edebilmesinin yolunu ise tüm dünyaya ulaşarak gerçeklerin uluslara anlatılmasından geçtiğini bildirmiştir (Tiedeman, 2004). Joseph Nye’ye göre ise televizyonun ve sinemanın yaygınlaşması Berlin Duvarı’nın 1989 yılından daha önceleri yıkılmasını sağladığı, batının popüler kültürünün uluslararası yaygınlaşma hızının ne çekiçlerle ne de buldozerlerle kıyaslanamayacak kadar büyük bir güce sahip olduğunu bildirmiştir (Nye, 2005).

2003 yılında L’Express dergisindeki söyleşisinde Fransız sosyolog Dominique Wolton, küreselleşmenin üç etaplı yapısını şu şekilde ifade etmiştir. Küreselleşmenin birinci adımı İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan Birleşmiş Milletlerin uluslararası düzenin sağlanmasına yönelik attığı adımlar; ikincisi, üke sınırlarının kalkmasıyla birlikte serbest piyasa ticaretinin uluslararası alana taşınması; üçüncüsü etap ise enformasyon ve kültür çağının tüm dünyayı sarmasıdır (Walton, 2003). Bu düşünceler ışığında içinde bulunduğumuz enformasyon ve bilgi çağı sayesinde özellikle kitle iletişim araçlarının yaygınlaştığı şu dönemlerde yabancı düşmanlığı ve kültür çatışmalarının kamu diplomasisini en üst seviyeye çıkararak önlenebielceği anlaşılmaktadır. Devletlerin, sahip oldukları kültürel değerlerini farklı uluslara ulaştırma gayreti bir yandan ülkenin kültürel imajını geliştirirken diğer yandan kendisini iyi tanımayan ve gerçekleri bilmeyen toplumlar nazarında pozitif bir etki bırakmayı olanaklı hale getirmiştir (Aydoğan, 2011).

1987 yılında ABD Başkanı Reagan, danışma komisyonu konferansı kapsamında yaptığı bir konuşmalarında, kitle iletişim ve kamu diplomasisine ne kadar önem verilmesi gerektiğini şu szöleriyle ifade etmiştir: Bilgi, kitle iletişim ve mikroçip çağını yaşadığımız şu günlerde geleneksel diplomasi yerine uydular ve yeraltı fiber optik kablolarla tüm yabancı uluslara ulaşmak, onlara hitap etmek Birleşik Devletlerin kamu diplomasisi adına büyük bir gücü olacak ve dünya tarihini kendi fikirlerimiz doğrultusunda şekilendirmemize fırsat verecektir. Public Relation Theory adındaki kitaplarında Vincent Hazleton ve Carl Botan ülkelerin resmi politikalarının artık hükümetlerin birbiriyle yaptığı görüşmelerden ziyade hükümetlerle diğer ülke vatandaşlarının aralarında yaşadıkları siyasal etkileşimle şekillendiğini ileri sürmüşlerdir (Aktaran: Aydoğan, 2011).

Tablo 2.4 Geleneksel - 21.Yüzyıl Kamu Diplomasisi Karşılaştırması (Szondi, 2009: 305)

Tablo 2.4’te görüldüğü gibi geleneksel kamu diplomasisinde temel aktör devletlerdir, yeni kamu diplomasisinde ise devletin dışında birçok aktöron diplomasi kaynağını oluşturduğu anlaşılmakta ve diplomasinin toplumsallaşmış bir olguya dönüştüğünü göstermektedir (Gonesh ve Melissen, 2005: 4 aktaran; Yağmurlu, 2007). Geleneksel kamu diplomasisinde kullanılan iletişim araçlarını, radyo ve basılı materyal oluştururken, yeni

kamu diplomasinde internet ve uydu vasıtasıyla naklen yayın yapan kitle iletişim araçları daha fazla kullanıldığı anlaşılmaktadır. Geleneksel diplomasideki çıkarlara yönelik mesaj iletiminin yerine yeni kamu diplomasisinde ilişki kurmaya yönelik bir iletişim esas alınmaktadır (Cull, 2009: 14).

Günümüzde uluslararası ilişkiler boyutunda ulusal çıkarlar savunulurken bildiriler, diplomatik muhtıra ve inisiyatif gibi klasikleşmiş diplomatik yöntemlerden daha ileri bir sürece geçilmiştir. Devletler hem diğer hükümetleri ve uluslararası çaptaki örgütleri hem de, yabancı kamuoyunu hedefleyen politikalarla varolmaya zorunlu hale gelmiştir. Günümüz diplomasisinde bilginin, kültürün ve iletişimin bir anahtar rolü olduğu, bu anahtarları yerinde kullanan hükümetlerin uluslararası sistemlerde, kamuoyunda ve gündem oluşturmada oldukça nitelikli bir seviyeye ulaştıkları bilinmektedir. Bu nedenle bilgi ve iletişim kanallarını yeterince kullanmak dış politikanın vazgeçilemez bir unsuru haline gelmiştir. Küreselleşmenin etkisiyle değişen diplomasi kültürü, devletlerin kamuoyunun yönlendirmeleri adına yeni metodlara başvurmaları gerektiğini göstermiş, bilgiyi, kültürü ve iletişimi ön plana çıkaran devletlerin uluslararası siyasetin baş aktörleri oldukları görülmüştür. Bu nedenle kamu diplomasisinde yetkin bir yapıya kavuşmak için gerekli enstrümanları kullanmak zorunluluk haline gelmiştir (Yıldırım, 2013).

Bu aşamada sürekli bahsedilen bilgi devrimi sonrasında geniş kullanıma sahip çok faktörleri kamu diplomasisinin yeni dünya düzenine entegrasyonu sürecini anlamak da önemlidir.