• Sonuç bulunamadı

Davanın İhbar edilmesi

B- Kesen Sebepler

4- Davanın İhbar edilmesi

Bir kimsenin bir davaya fer’i olarak müdahale edebilmesi için, müdahale edebileceği davanın açılmış ve görülmekte olduğunu bilmesi gerekir.

Bunun için de davanın, o davaya müdahale edebilecek olan kimseye ihbarı lazımdır (HUMK. 49-52). Bir kimse davayı kaybettiği takdirde, üçüncü bir şahsa rücu hakkına sahipse, davayı bu üçüncü şahsa ihbar edebilir610.

606 Domaniç, TTK. Şerhi IV, 419.

607 Domaniç, TTK. Şerhi IV, 420.

608 Domaniç, TTK. Şerhi IV, 420.

609 Kıran, 81; Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 433.

İşte görülmekte olan davanın taraflardan birinin, üçüncü bir kişiye bu davayı haber vermesine ve üçüncü kişiden bu davada kendisine yardım etmesini istemesine

‘davanın ihbarı’ denir611.

Davanın ihbarı duruşmanın her aşamasında ve yargılama bitinceye kadar mahkeme vasıtasıyla yapılabileceği gibi, mahkeme harici ihbarlar da geçerlidir612. İhbarların, mahkeme dışında taahhütlü mektup, telgraf veya noter aracılığıyla da yapılması mümkündür (TTK. 20)613. Yeter ki ihbar tarihinde örneğin, ihbar dilekçesinin hakime havale ettirildiği, noter ihtarnamesinin düzenlendiği tarihte senet alacaklısının ihbarda bulunduğu kişiye karşı olan hakları henüz zamanaşımına uğramamış olsun614.

Davanın ihbarıyla zamanaşımının kesilmesi için, ihbar olunanın davaya katılmış olması şart değildir615. Bu husus kendisinin takdirine bırakılmıştır; ister katılır, ister katılmaz. Zira mücerret ihbarın zamanaşımını kestiği kabul edilmiştir.

Yeter ki ihbar geçerli bir biçimde ulaşsın616.

Borçlar Kanunu’nun da zamanaşımını kesen sebepler arasında yer almamış bulunan davanın ihbarı, Türk Ticaret Kanunu’nun da zamanaşımını kesen sebeplerden biri olarak kabul edilmiştir617. Davanın ihbarı deyiminden neyin amaçlandığı usul hukukunu ilgilendirmekle beraber, adi borç ilişkilerinden farklı olarak yalnız ticari senetler için bunun zamanaşımını kesen nedenler arasında sayılması, senedin tedavül özelliğinden ileri gelmektedir618. Gerçekten senet hamili aleyhine iptal davası açıldığını varsayarsak, bu davanın devamı uzun bir süre alacağını düşünürsek, iptaline karar verildiği tarihte hamilin kendi cirantasına karşı

610 Öztan, 895; Postacıoğlu, 306.

611 Kuru, B./Arslan, R./Yılmaz, E., Medeni Usul Hukuku, 7.B., Ankara 1995, s.472.

612 Kuru, HUMK. (I-II-III-IV), C.I, 314 vd.; Ertekin/Karataş, 413.

613 Kuru, HUMK., C.I, s.314 vd; Kınacıoğlu, 228.

614 Şimşek, 146.

615 Kınacıoğlu, 228; Ertekin/Karataş, 412; Öztan, 891; Bozgeyik, 184.

616 Can/Güner, 171.

617Kıran, 81; Domaniç, TTK. Şerhi IV, 411; Ertekin/Karataş, 412; Kınacıoğlu, 228.

618 Şimşek, 145.

olan haklar açısından zamanaşımı gerçekleşmiş olabilir. Görülüyor ki, kambiyo senetleri ile ilgili olarak kabul edilen kısa zamanaşımının doğuracağı sakıncalar bir ölçüde azaltılmak istenmiş, böylece hak sahibine senetten borçlu olanların tümü yerine yalnız birini dava etmek ve diğerlerine davayı ihbar ederek onlar hakkında da zamanaşımını kesmek olanağı verilmiştir619. Aynı şekilde kendisine ihbar yapılan borçlu dahi, senetten dolayı kendisine borçlu olanlara davayı ihbar etmek suretiyle onlar yönünden de zamanaşımını kesebilir620.

İhbarın kesme sebebi kabul edilmesi, muhtelif ve birden fazla borçluların birbirine rücuunun söz konusu olabileceği poliçede dava hakları kural olarak bütün sorumlulara karşı aynı zamanda işlediğinden, bunların tümüne karşı müracaat hakkını korumak isteyen muayyen bir hak sahibini, sadece bir alacak hakkını elde etmek için birden fazla davalar ikamesi yük ve zorunluluğundan kurtarmaktır621. Örneğin, bütün cirantalara ve keşideciye rücu hakkına haiz olan hamilin dava hakkı, bir yıl geçmekle zamanaşımına uğramakta olduğundan, hamil ya bunlardan bir veya bir kaçını dava ve sadece bunlardan alacağını tahsil ihtimal ve imkanını koruma ile yetinecek veya hepsine müracaat imkanını koruyabilmek için hepsini dava etmek külfetine katlanacaktır. İşte Türk Ticaret Kanunu, hamili hem bütün haklarını (bütün sorumlulara müracaat hakkını) korumak, hem de bir çok davalar açmak zorunluluğundan kurtarmak için, hamilin sadece bir sorumlu aleyhine açtığı davayı, diğer rücua muhatap ve maruz kimselere sadece ihbar suretiyle de zamanaşımını keseceğini, yani onlara karşı dava hakkını koruyabileceği kuralını kabul etmiştir622.

Ancak, Türk Ticaret Kanunu’nun davayı ihbar keyfiyetini zamanaşımını kesen bir sebep olarak kabul etmesi eleştirilmiştir623.

619 Şimşek, 145; Ertekin/Karataş, 412.

620 Şimşek, 145.

621 Domaniç, TTK. Şerhi IV, 411; Domaniç, Kıymetli Evrak Hukuku, 331;Ertekin/Karataş, 412.

622 Domaniç, TTK. Şerhi IV, 411.

623 Hamil aynı sonucu, yani bütün sorumlulara karşı zamanaşımını kesme ve dolayısıyla müracaat hakkını muhafaza etmeyi, bütün sorumlular aleyhine birlikte dava ikamesi suretiyle de sağlayabilir (HUMK. 43). Gerçekten ciranta, keşideci ve kabul eden muhatabın senetten sorumlulukları müşterek bir taahhüt ve hukuki sebepten kaynaklandığından, hepsi aleyhine birlikte dava ikamesi mümkündür.

Birlikte dava açılması ihbara göre daha külfetli bir iş de değildir. Her iki halde hak sahibi tarafından yapılacak iş, senet konusunda bir dava açıldığının ilgililere tebliğinden ibarettir. Hatta zamanaşımının ihbarla kesilmesi her ne kadar başlangıç için herhangi bir davanın davalıya ihbarından farksızsa da,

Davacı davasını, senet hamiline veya davalı –mesela cirantaya- ihbar edebilir.

Davalı cirantanın davayı, kendi cirantasına veya diğer borçlulara ihbar etmesi halinde borçlu sıfatı ile değil, müstakbel alacaklı sıfatı ile hareket etmekte ve onlara karşı zamanaşımını kesmeye çalışmaktadır624. Türk Ticaret Kanunu’nun da zamanaşımının kesilmesi için mücerret ihbar yeterli sayılmıştır625.

HUMK’nun 527’nci maddesine göre ihbarın tevali ve teselsülü mümkün olduğundan ihbara muhatap olan kimsenin de, rücuan müracaat edebileceğine inandığı üçüncü şahıslara aynı davayı naklen ihbara yetkesi vardır. Böylece senette sorumluluk ve rücu hakkı konularında birbirleriyle ilgili hamil, keşideci ve cirantaların zamanaşımını, dava ikamesi veya ikame edilen davayı ihbar yahut HUMK’nun 52’nci maddesi gereğince ihbar suretiyle kesmeleri imkan dahiline girmiş olmaktadır626.

Ancak alacaklının, ihbar müessesesinden yararlanarak zamanaşımını muhafaza edebilmesi için, ya herhangi bir ihbardan sonra alacak hakkını resmi yollardan biriyle araması veya zamanaşımı süresinin tamamı geçmeden önce ihbarın yenilenmesi lazımdır. Zira TTK’nun 663’üncü maddesine göre, her kesilen zamanaşımı, kesilme tarihinden itibaren yeniden başlayıp işleyeceğinden, ihbarla zamanaşımını kesen kimsenin ihbardan sonra uzun müddet sorumlu şahıs aleyhine zamanaşımını kesecek herhangi yeni bir muamele yapmaması ve evvelce vaki ihbarı da tekrarlamaması halinde, hakkın tabi olduğu altı aylık, bir veya üç yıllık zamanaşımı süresi geçmiş ve hak gereğinde, bu def’i ile ortadan kaldırılabilir bir hale gelmiş olur627.

kendisine dava ihbar edilen kimsenin davaya dahil olmaması halinde ihbarla kesilen ve yeniden işlemeye başlayan zamanaşımının tekrar kesilmesi ve hamilin davaya dahil olmayan kimseye karşı müracaat hakkını muhafaza edebilmesi için tekrar tekrar ihbarda bulunması yahut da ona da ayrıca müstakil bir davaya göre daha çok külfetli ve tehlikelidir. Bu nedenle davayı ihbar keyfiyetinin zamanaşımını kesen bir sebep olarak kabul edilmesi isabetli olmuş sayılmaz. Domaniç, TTK. Şerhi IV, 417.

624 Doğanay, 2029; Kıran, 81; Karayalçın, Ticari Senetler, 256.

625 Kıran, 81; Domaniç, Kıymetli Evrak Hukuku, 246.

626 Domaniç, TTK. Şerhi IV, 417.

627 Domaniç, TTK. Şerhi IV, 417.

Bu durum kendisine dava ihbar edilen kimsenin davaya müdahale etmemiş olduğu hale özgü olup, bu kimsenin davaya müdahalesi gerçekleşmişse müdahale edilen davada yapılan her muamele ile zamanaşımı yeniden kesileceğinden (BK. 135), ihbarların tekerrürü zorunlu değildir628.

Hakim veya hakem huzurunda davalı veya davacı sıfatıyla senede dayanmak gibi, davanın zararlı sonuçlarının kendisine rücu düşünülen sorumluluk sahibi ve müdrik üçüncü şahsın, borçlu ile başka şahıslar arasındaki söz konusu bir davaya, bir ihbar vaki olmaksızın kendiliğinden senede dayanarak müdahale etmesi de (HUMK.

53) zamanaşımını kesen bir dava ikamesidir629.

Gerçi müdahale olunan davada, hüküm müdahale edene değil, iltihak olunan tarafa muzaf olarak verilir (HUMK. 57)630. Ancak müdahale ile iddia ve müdafaa edilen senet alacağı da bu kararda göz önündü bulundurulmakta olup müdahil ile iltihak olunan arasında bir rücu konusu oluşturur. Başka bir deyimle müdahale edilen davada verilen hüküm doğrudan doğruya müdahil ile hasım arasında kesin hüküm teşkil etmeyip esas olarak, iltihak olunanla hasmı arasında kesin hüküm teşkil ederse de, iltihak olunan tarafa muzaf olarak verilen hüküm, müdahale hakkı veren hukuki sebebe dayanan müdahale ile inikas eder. Bu nedenle davaya müdahale de, senet alacağını ihtilaf konusu ittihaz eder ve zamanaşımını keser631.

628 Domaniç, TTK. Şerhi IV, 417.

629 Kınacıoğlu, 227; Domaniç, Kıymetli Evrak Hukuku, 251; Domaniç, TTK. Şerhi IV, 413.

630 ‘Yargılama aşamasında davalı-işveren vekilinin istemi uyarınca dava TEAŞ ihbar edilmiştir.

HUMK’nun 49-52’nci maddelerinde düzenlenen ihbar müessesesi ile amaçlanan; davayı ihbar eden tarafın, davayı kaybetmesi halinde üçüncü kişiye karşı açacağı rücu davasında (veya üçüncü kişinin ihbar eden tarafa karşı açacağı tazminat davasında) hakkını daha emin biçimde ileri sürebilmesidir.

Üçüncü kişi ihbar eden tarafın temsilcisi olduğundan, bu davada üçüncü kişi hakkında (ihbar olunan TEAŞ) hüküm verilemez.’ 20.03.2003, 1458/E.-2366/K., YKD. 2003, S.3., s.234.

631 Domaniç, TTK. Şerhi IV, 413; Karşı görüş için bkz. ‘… davaya müdahale TTK’nun 662’nci maddesinde öngörülen ve zamanaşımın kesen nedenler arasında sayılmamıştır. Yasal deyimiyle –def’i dava- kabul edilse dahi, sözü geçen maddenin özel nitelikte olması karşısında, Borçlar Kanunu’nun zamanaşımını kesen diğer nedenlerinin esasen ticari senetler hakkında uygulanamayacağı yargısal ve bilimsel kanılarla benimsenmiş olduğundan, davaya müdahalenin zamanaşımını kesmeyeceğinin kabulü zorunludur’ Şimşek, 143.