• Sonuç bulunamadı

27 Mayıs yabancı memleketlerde de yankı uyandırmış ve konu ile ilgili haberler yayınlanmıştı. 28 Mayıs tarihli Milliyet gazetesi dış basındaki durumu şu şekilde ortaya koymuştur:

Dışarıdaki akisler; bütün dünya radyoları, dün bütün gün boyunca Türkiye’deki hareket haberini birinci haber olarak vermişlerdir. Londra, Washington ve diğer Batılı istasyonlar yeni idarenin BM prensiplerine, NATO ve CENTO’ya sadık kalacağı hususundaki teminatını da özellikle belirtmişlerdir. Haber dün sabah geç vakitte yayınlandığı için dış basın herhangi bir yorum yapmaktan çekinmiş ve hareketin yalnız Türkiye’yi ilgilendiren iç bir mesele olduğunu belirtmiştir.57

Amerika, Türkiye’nin rejim değişikliğinden sonra alınan haberlerin Batılılar için güven verici olduğunu ve Batı dünyasının bu kuvvetli müttefikinin her zamanki gibi sağlam bulunduğunu ifade etmişti.58

İngiltere’nin The Ekonomist dergisi, 4 Haziran tarihli sayısında “Türkiye’nin Yeni Başlangıcı” başlıklı bir yazı ile TSK’nın 27 Mayıs’ta giriştikleri darbe hareketini tahlil etmekte ve Türk demokrasisi hakkında fikirler ileri sürmektedir. Son yıllarda birçok memlekette Silahlı Kuvvetler’in dâhili siyaset alanında oynadıkları rollerin Batıyı ilgilendirdiğini belirten Ekonomist, Türkiye’nin NATO ile olan bağlarından Batı’nın endişe duymadığını yazmıştı. Org. Gürsel’in memlekette hür seçimler yapıldıktan sonra iş başından çekileceği vaadini de ele alan dergi, yeni devlet ve Hükümet Reisi’nin sözlerinden dönmesi için bir sebep olmadığını yazmaktadır.

Gürsel ve arkadaşlarının Atatürk’ün yolundan gitmekte olduklarını ve Cumhuriyeti muhafaza edeceklerini belirten dergi, son 15 yılın hata ve tecrübelerinin yeni idarecilere rehber olacağını yazmıştı. Dergi makalesini şöyle bitirmektedir, “Biz yabancılar General Gürsel ve arkadaşlarının Türkiye’yi güneşli günlere kavuşturacaklarını ümit ediyoruz. Yapacak başka bir şeyimiz yoktur.”59

57 “Hadiselerin Yabancı Memleketlerde Aksi”, Milliyet Gazetesi, 28 Mayıs 1960, s. 3.

58 “Batı Dünyası Türkiye’de Durum Güven Verici Diyor”, Yeni Sabah Gazetesi, 30 Mayıs 1960, s. 1.

Times dergisi, “Türkler Bıkmışlardı” başlığıyla şunları yazıyordu:

Diktatör Menderes’in fert hürriyetleri üzerindeki baskısı, Türk milletinin tahammülünün artık son haddine varmıştı. İktisadi sıkıntılarla Menderes’in hatalı mali siyasetinden mütevellit enflasyonunun da amil olarak zikri mümkündür. Fakat esas sebep diktatörün bütün siyasi muhalefeti susturmak için takip ettiği amansız siyasetin, halkın durumundan artan infialini son haddine getirmiş olmasıdır. Menderes’in demokrasi vazifesini başaracak evsafta olmamasından ileri gelmiştir. Zira kendisi müsamaha göstermeyen bir şahsiyete sahipti. Türk demokrasisi hastalanmıştı. Bir demokrasi hastalanınca kendi kendini mahveder. Hâlbuki ordunun suiistimallere artık bir son verilmesi entrikacı siyaset adamlarının uzaklaştırılması partiler arası mücadelelere ara verilmesi ve en nihayet bir iç harbin önlenmesi maksadıyla yapmış olduğu bu hareketle, Türk demokrasisi kurtarılmış oldu. Buna inanmamak için şimdilik hiç bir sebep mevcut değildir.60

27 Mayıs Türkiye’nin Dış Politikası’na da yansımıştır. 27 Mayıs olayı meydana geldiğinde Türk Dış Politikası’nda en etkin faktör, DP hükümetlerinin izlediği dış politikanın doğal sonucu olarak ABD’dir. Amerika, Latin Amerika ülkelerinde yıllardır pek çok askeri darbe görmüştü. Bu ülkelerin askeri darbelerine Amerika adeta alışmıştı. Fakat NATO’nun üyesi 1950’den beri liberal demokrasiyi benimsemiş ve Batı siyasal sisteminin bir parçası haline gelmiş olan Türkiye’de bir askeri darbenin oluşumu Amerikayı bir hayli şaşırtmıştı.

Amerikan Büyükelçi Fletcher Warren, 28 Mayıs sabahı yeni Dışişleri Bakanı Selim Sarper ile birlikte Cemal Gürseli ziyaret etmişti. Warren, Gürsel’e kendisiyle görüşmesinin tamamen gayrı resmi olduğunu söyledikten sonra 27 Mayıs harekâtı için övgüler yağdırarak bu darbenin şimdiye kadar şahidi olduğu darbelerin içinde, en etkin olduğunu belirtmiştir. Bununla beraber Warren, Gürsel’e bazı uyarmalarda bulunmaktan da geri kalmamıştı. Warren’e göre, darbeyi yapmakla işin en kolay tarafı başarılmıştı. Fakat bundan sonra esas güçlükler başlayacaktı. Bu güçlükler çeşitli olabilir ve sadece Türkiye’yi değil Amerika’yı ve hatta Batı’yı da ilgilendirebilirdi. Warren, doğacak olan zorlukların çözümünde Amerika’nın Türkiye’ye yardım etmeye hazır olduğunu belirtmiştir. Büyükelçinin bir an önce seçimlere gidilmesi gerektiğini belirtmesi üzerine de Gürsel, bu konuda kendisine teminat vermişti.

Milli Birlik Komitesi’nin ilk günden itibaren üzerinde durduğu nokta Amerika’nın 27 Mayıs olayını destekleyen bir demeç yayınlamasıydı. Bu istek Amerika Dışişleri Bakanı Herter tarafından da desteklenince Başkan Eisenhower, 11 Haziran 1960 günü Başkan

Gürsel’e bir mesaj göndermişti. Eisenhower mesajında, “Yeni yönetimin NATO ve CENTO’ya bağlılığından dolayı memnuniyetini belirtirken aynı zamanda seçimlerin yapılması ve yönetimin yeni ve seçilmiş bir hükümete devri kararlılığının, Türkiye’nin bütün dostları tarafından memnuniyetle karşılandığını” bildirerek askeri yönetimden bir an önce seçimlerin yapılmasını ister gibi görünmekteydi.61

Büyükelçi Warren, Amerikan Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu ve Güney Asya işlerinden sorumlu Başkan Yardımcısı Lewis Jones’a yazdığı 11 Ağustos 1960 tarihli uzun mektupta, MBK hakkında ilginç değerlendirmeler yapmıştı. Warren’e göre, Cemal Gürsel 27 Mayıs 1961’de seçim yapacağını söylemiş, fakat bu mümkün olmayacaktı. Çünkü MBK üyeleri yeni yetkilere alıştıktan sonra eski görevlerine dönmek istemeyeceklerdi. Bu durum seçimlerin hemen yapılmasını mümkün olmamıştı. MBK, basın üzerinde büyük sansür uygulamaktaydı. Parti faaliyetlerine izin verilmemişti. Bu halde durum Menderes zamanından farklı değildi. Warren değerlendirmesinin sonunda da bu hükümetin yıkılması halinde Sovyetler’in durumdan yararlanacağını, ondan sonra ne olacağını kimsenin bilemeyeceğini söylemişti. Dolayısıyla bugünkü hükümette bir alternatif mevcut olmadığından gerek Amerika’nın gerek Batı’nın Gürsel hükümetine yardımcı olması gerektiğini, kendisine komünizme kaptırmamak için bu hükümetin Amerika’ya, NATO’ya ve CENTO’ya bağlı kalmasının sağlanmasının yine en iyi yol olacağını bildirmişti.

27 Mayıs olayı ve sonrasındaki gelişmelere Amerika’nın buluşmaması hakkında Büyükelçi Warren’in ileri sürdüğü görüşler, Washington tarafından paylaşılmakla beraber, Washington, Türkiye gelişmelerine global stratejisi açısından bakarken, Warren DP iktidarı ile uzun yıllar beraber çalışmış olması dolayısıyla olsa gerek MBK’ya pek de sempatik gözle bakmamış ve değerlendirmelerini de bu psikolojik durumun etkisinde yapmış görünmektedir.62

27 Mayısı gerçekleştiren subaylardan Sami Küçük, 27 Mayıs’ta Amerika ile temas yapılmadığını söyleyerek şöyle demişti: “Biz küçük rütbeliyiz evvela. Böyle bir şey söz konusu olmadı.”63

27 Mayısçılardan olan ancak 13 arkadaşı ile MBK’dan çıkarılan Numan

61

Fahir Armaoğlu, “Amerikan Belgelerinde 27 Mayıs Olayı”, Belleten, LX (227), Ankara: TTK Yayınları, 1996, s. 203-225.

62

Armaoğlu, “Amerikan Belgelerinde 27 Mayıs Olayı”, s. 203-225.

63

Esin’in; “27 Mayıs olayının temelinde dış etkenlerin belki bizim bilmediğimiz rolü olmuş olabilir. Komitenin parçalanması 14’ler hadisesinin yaratılması ve bizlerin tasfiye edilmesi özünde dış güçlerin de katıldığı bir tertibin ürünüdür. Temelinde yabancı güçler vardır.” sözleri oldukça dikkat çekicidir.64

İngiliz Dışişleri Bakanlığı için Türkiye’deki darbe sürpriz değildi. Ankara’da İngiliz Büyükelçiliği Türkiye’nin durumu hakkında bütün bilgileri düzenli olarak geçmekteydi. 22 Nisan 1960 tarihli raporunda İngiliz Büyükelçisi Burrows, 1955 ile 1960 arası daha sakin bir dönem olmakla birlikte, bu dönemde belli aralıklarda şiddet ve sertliğin patlak vermesinin nasıl Türkiye’deki iç politik durumun bir özelliği haline geldiğini detayları ile belirtmişti. Yine bu raporda Menderes yönetiminin yaptığı son hatalara da dikkat çekmişti. Tahkikat Komisyonu’nun ülkedeki bütün siyasi faaliyetleri ve toplantıları yasakladığını dile getiren Burrows, gelecekte neler olacağının belirsiz olduğunu potansiyel bir ihtilal ortamının var olduğunu yazmıştı. Burrows, 27 Mayısta darbe olmasından hemen sonra Londra’da yaptığı açıklamada darbeyi, Türkiye’nin bir iç meselesi olarak tarif etmiş ve konunun diğer boyutlarına ilişkin yorum yapmamıştı. İngiliz Dışişleri Bakanlığı, 29 Mayıs 1960’da Türkiye’deki askeri yönetimin tanınmasına ilişkin bir yönerge göndermişti. Bu belgeye göre Burrows, ABD elçisi ile bu meselede yakın ilişki kurmalıydı. İngiliz hükümeti yeni rejimi ABD ile aynı anda tanımayı çok arzulamakta lakin arkada kalmış görüntüsü vermek istememekteydi.

İngiliz hükümeti 30 Mayıs 1960’ta yeni Türk hükümetini tanıdı ve Türk hükümetinin iki ülke arasında gelişen ilişkilerin sürdürülmesinden memnuniyet duyacağını bildirmişti.65