• Sonuç bulunamadı

147de düzensiz olarak yerleşen bir kitleye vurgu yapmaktadır Bu bağlamda

KENTSEL YOKSULLUK VE KENTLERDE SUÇ

147de düzensiz olarak yerleşen bir kitleye vurgu yapmaktadır Bu bağlamda

bireysel çözümler aramaya başlanırken yasa dışı bölgeler ve suç alanları oluşmaktadır. Bu problemin temelinde barınmaya, sağlık hizmetlerine, sosyal kültürel haklara, en önemlisi ekonomiye erişememek vardır.

Barınma örneğine göre, Baloğlu’nun yaptığı İstiklal Mahallesi incele- mesinde, “Türkiye’nin bütünü dikkate alındığında ortalama olarak 4–5 kişilik ailelerin az odalı konutlarda yaşamakta olduğu ve bu durumun yetersiz oda sayı- sı sorununa yol açtığı belirtilmektedir. Ailelerin yaklaşık yarısı bu sorunla karşı karşıyadır. İstiklal mahallesi özelinde yapılan saha çalışması sırasında yapılan gözlemlere de dayanılarak yüzölçümü olarak evin yetersizliği dışında, konutların son derece bakımsız olmaları da evin yaşanabilir bir mekan olması açısından bir başka sorunu oluşmaktadır” (Baloğlu,2004:242). Bu örneklerin dışında kent- sel yoksulluğu oluşturan nedenler arasında Moser’a göre, çevresel değiş- me, refahı tehdit eden ekolojik, ekonomik, sosyal değişimlerin risk doğur- ması ve böylece yaşanan belirsizliğin özsaygıyı azaltması bulunmaktadır (Moser, 1996: 24). Risk faktörü oluşturan grubun kente tutunmasını sağla- yacak olan durum ise sosyal güvenlik imkanlarını yeterli hale getirmektir. Ancak neoliberal politikalar içerisinde devlet sosyal güvenliği yeterli öl- çüde sağlayamamaktadır. Hemşeri dayanışmasıyla kapatılmaya çalışılan sosyal güven açığı kentsel yoksulluğu azaltmada yeterli olmamaktadır. Bu bağlamda, kentte yaşayan bireyler aileleriyle ve toplumla olan bağla- rını güçlü tutamamaktadır. Aynı zamanda bu bireyler varlıklarını idame ettirmek için hayat şartlarını zorlamaktadır. Bu zorlanma, sanayileşmiş ülkelerdeki ekonominin iyi olmasına rağmen hem gelişmiş ülkelerde hem de az gelişmiş ülkelerde bireyleri yoksulluğa sürüklemektedir. Bu bireyler eğitimin, istihdamın, aile kurumunun dışında kalarak kentli nüfusun için- de olmalarına rağmen kentlerden kopmaktadır. Yoksulluk ve dışlanma birbirlerini etkileyerek kendilerini sürekli üretmektedirler. Bunun nedeni, sınıf ayrımının mekanda sürekli hale getirilmiş olmasıdır. Bu kent yapısı bir tarafta adi suçları (Baloğlu, 2004: 246) diğer tarafta bu adi suçlardan korkan güvenlikli siteleri oluşturmaktadır. Kentlerin kalabalığında oluşan bu dışlanma dışlayan ve dışlanan bireylerin fark etmeden yaşadığı, hatta bu duruma alıştığı hale gelmiştir. Bu bağlamda işlenen suçlar damgala- maya da sebep olmaktadır. Dünyada ve Türkiye’de medya, yoksulluğun oluşturduğu bu dışlanmayı bir ranta dönüştürmektedir. Televizyon ka- nallarındaki çeşitli şovlarda katillerin aranıp bulunması ya da iki eşini de öldüren kişinin televizyon kanalında yine evlenmek istemesi bu tüketimin parçası olan günümüz toplumuna örnek verilebilmektedir. Bu bağlamda, kentin içerisindeki dışlanmışlık çöküntü alanlarına neden olurken suç, şiddet, güvensizlik gibi sosyal problemlere de sebep olmaktadır. Böylece polisin girmekte zorlandığı bölgelere medya aracılığıyla suç damgalaması yapılmaktadır.

148

KENT ve SUÇ İLİŞKİSİ

Kapitalizmin modernleşme ve küreselleşme ile olan ilişkisi kentleşme sürecinde ilerleme, teknolojik hız, iletişim gibi konularda olumlu değişim- lere neden olurken aynı zamanda olumsuz etkiler de yaratmaktadır. Kent- leşme sürecinde özellikle 1980li yıllardan 2000li yıllara doğru artan yok- sulluk ve beraberinde gelen dışlanma, marjinalleşme ve izolasyon kentler- deki eşitsizliği ve adaletsizliği arttırmıştır. Gelişmeye başlayan kentlerde bu toplumsal dışlanma artarken, gelişmiş ülkelerde daha görünür hale gelmektedir. Kent yoksulları küreselleşme sürecinde iktisadi ve sosyal ko- şullarda bozulmalar yaşamaktadır. Evsizler ve dilencilik artarken işsizlik oranı giderek yükselmektedir (Aytaç,2013:66). Sağlıksız kentleşme hızlı değişmenin getirmiş olduğu bir sorundur. Ülkelerde yaşanan iç ve dış göç, suç, şiddet, çevre sorunları artarken, kentler içerisinde yaşayan zengin ve yoksul sınıfl arı etkilemektedir. Yoksul kesim damgalanma ve toplumsal dışlanma yaşamaktadır. Eğer birey kente tutunamaz, yalnızlaşırsa sapma eğilimi göstermekte ve dışlanıp damgalanmaktadır. Kentsel yoksulluğun kent içerisinde suça ve şiddete neden olduğu ifadesi kent yoksullarını damgalamak anlamını taşımaktadır. Yoksulluk bağlamında kent içerisin- de evsizler, sokak çocukları, seyyar satıcılar suça eğilimli olmaktadır. Bu kesimler, yaşadıkları dışlanmadan dolayı kent yönetimine katılamamak- tadırlar. Kentsel yoksulluk, neoliberal politikaların sebep olduğu adalet- siz gelir dağılımdan kaynaklanırken kentlerde işlenen suçların tek nedeni olmamaktadır. Küresel ticaret ekseni içerisinde olan ülkelerde zenginler tehdit hissetmeye başlamasıyla kentsel yoksulluk ve suç görünür olmaya başlamıştır. Bu ülkelerde, kent içi yoksulluk, varoş ve gettolardaki yok- sulluk, kentlerin mekansal bölünmesi, risk ve güvenlik sorunları, kentsel şiddet ve suç oranındaki artış (Aytaç,2013:68) küreselleşmenin bir sonucu olarak görülmektedir. Ayrıca küreselleşmenin bir ürünü olan tüketim top- lumu anlayışı da yoksullara yetersizlik duygusu yaşattığı için standartların dışında kaldığını hissettirmiştir (Bauman’dan aktaran Gölbaşı, 2008: 101). Bu neoliberal politikalar kırsal kesimin boşalması ve kentlerin aşırı şekilde kalabalıklaşması ile sonuçlanmakta ve beraberinde kaos oluşturmaktadır. Böylece birey yalnızlaşmakta ve kente yabancılaşmaktadır. Birey, mekan içerisinde kaybolunca kendini güvensiz hissetmektedir. Hangi zamanda ve mekanda yaşadığını algılaması güçleşmektedir. Bu bağlamda, güvenli- ği arttırmak için kendine benzeyen insanlara yaklaşır ve içine kapanır. Bu durumda kimlikler ve imaj ön plana çıkmaktadır. Kentler, artık üretimin mekanı olmaktan çok zaman ve mekanın kaydığı ve bireyin bu durumu içinde sıkıştığı, bu durumdan kurtulmak için kimliklerin, farklılıkların or- taya çıkarıldığı güvenlik aranılan alanlar halini almıştır.

149