• Sonuç bulunamadı

Dünyanın ve evrenin sonuyla ilgili mitler Bunlar kıyamet öngörüsünde bulunan, kıyamet senaryolarıyla

Kötülüğün güçleri ve gelecek korkusu

15 Dünyanın ve evrenin sonuyla ilgili mitler Bunlar kıyamet öngörüsünde bulunan, kıyamet senaryolarıyla

anlam kazanan mitlerdir.

“Belki de bugün tehlike işareti veren Kassandra embriyonlarından herhangi birisi dünyaya geldikten sonra en azılı katil olacak. Çok insana, tüm topluma acı ve felaket getirecek, her şeyin dışında, sadece genetik intikam duygularıyla, onu iradesi dışında doğurdukları için cinayetler işleyecek. Büyük bir ihtimalle, sonraları o, ana rahmindeki trajik başlan- gıcı hatırlayamayacak, fakat intikam kompleksi tehlikeli filizler verecek. Eğer şanslıysa, bu Kassandra çocuğu onun olumsuz genetik kodunu ayıklayacak, nötralize edecek bir ortamda yetişecek. Başka bir durumda ise kötülüğün gelişmesi için hiçbir çaba harcamak gerekmeyecek. Dağdan yuvarlanan ve giderek hızlanan kaya gibi, her şey kendi kendi- liğinden oluşacak.

Kassandra embriyonlarının sinyallerini gözlerken onların istikbalini düşünüyor ve onlara acıyorum. (...) Sürekli işlediğimiz günahlar gittikçe artan tehlike sinyallerine dönmüştür. Bunun için de Kassandra embriyonlarının sesi olan bu sinyaller dünyada işitilmeli, bu çağrıların manası ise anlayışla karşılanmalıdır.” (s. 36).

Filofey’in, dünyalıların Kassandra embriyosunun sinyallerinden endişe duyacakları konusunda şüphesi vardır. Tahminde bulunmaktan da korkar:

“Dünyalılar Kassandra embriyonunun sinyallerinden endişe duyacaklar mı; onları genetik çöküşün ve dolayısıyla tüm insanlığın çöküşünün habercisi olarak görecekler mi? Bir tahminde bulunmaya korkuyorum şüphe ve endişelerin her bir ferdî olayla sınırlana- cağından ve her bir Kassandra damgasının ayrı bir sonuç, ayrı bir final doğuracağından korkuyorum.

Kadınların büyük çoğunluğunun çabucak bu sıra dışı yavrudan kurtulmaya çalışacağından ve kocalarının da onları engellemeyeceklerinden korkuyorum. Onların aklına gelecek ilk şey, radikal bir yöntem olan kürtaj olacak. Bunun manevi mazereti de hiç şüphesiz şu olacak: Mutsuz olacağı ileriden belli insanlar doğurmanın bir anlamı yoktur. Yeryüzünde böyleleri zaten yeterince var. Ve kürtaja başvurmalarını kim kınayabilir? Kim? Toplum mu? Tarih mi? Ahlâk mı? Genetik korkunun kalıntıları olan kötülük kaynağı, toplum tarihimizin bizzat içindedir; ahlâk ise gerçeğin küstahça baskıları karşısında o kadar sık sık yön değiştiriyor ki...” (s. 37).

Filofey, yukarıda yer alan cümlelerde de görüldüğü üzere, meslekî formasyonuna bağlı olarak insanın geleceğini genetik şifre çerçevesinde anlamlandırır. “Dünyalılar Kassandra embriyonunun sinyallerinden endişe duyacaklar mı; onları genetik çökü- şün ve dolayısıyla tüm insanlığın çöküşünün habercisi olarak görecekler mi?” (s. 37) cümleleri bunu gösterir. Bununla da kalmaz. Romanın kurmaca dünyasında genetikle kaderin özdeşleştirildiği yapıyla karşılaşılır. Dünyanın geleceği konusunda Filofey’le benzer kaygıları taşıyan gelecek bilimci Robert Bork, “[g]enetik kodlamaya tecavüz edilmez. Bu, müdahale edilmesi yasak olan programlanmış kaderdir.” (s. 80) derken insanın yazgısının merkezi olarak genetiği gördüğünü ifade eder.

Papaya yazdığı mektupta insanların yapabileceği kötülüklerin ne denli ileriye varabileceğini örnekleriyle göstermek isteyen Filofey, “ceset tuzakları”nı anlatır. Buna göre Afganistan’ı işgal eden Sovyet askerlerinin ceset tuzakları şöyledir:

“Düşmanın cesedini köyüne yakın, yol kenarındaki görünen bir yere atıyor ve altına da patlamaya hazır özel bir mayın yerleştiriyorlardı. ‘Sınırlı askerî güç’tekilerin kendileri ise olacakları görüntülemek için bir kamerayla saklanıyordu. Ölüyü defnetmek için almaya gelenler cesede dokunur dokunmaz patlama oluyor ve bunlar da ölüyordu. Bu son dehşet anları çok titizlikle filme alınıyordu... İşte katledilmiş Afgan’ın yanına karısı koşuyor. Komşuları onu tutmaya çalışıyorlar, fakat o, gözyaşları içinde bağırarak kocasının cesedine sarılıyor ve güçlü patlama onu ve onunla gelenleri sarıyor. Ve insanlar yok oluyor. Ve her şey filme alınıyor. Başka bir sahnede korkmuş çocuklar var. Onlar ağlayarak, babalarının yere serilmiş cesedine koşuyorlar ve yine bir patlama kanlı vücutları etrafa dağıtıyor... Yol kenarındaki ölünün yanından kayıtsızca geçemeyen bir yolcu... Attan iniyor, kim olduğunu öğrenmek için cesedi omzundan tutarak ters çeviriyor ve yine dehşetli bir patlama... Yine de ölüm. Ve kafası parçalanmış at, tuhaf bir kaçışla oradan uzaklaşıyor, sonra düşüyor, hırıltılı sesler çıkararak kasınıyor. Ve tüm bunlar filme alınıyor. Böylece ‘ceset tuzakları’ operasyonlarının en ilginçleri filme alınıyordu.” (s. 28).

Diğer yandan Sicilya’da mafya, yargıca suikast düzenlemekte, insanlar sokakta toplu yürüyüş yapmakta, polis önlem almaya uğraşmaktadır. Bütün bunlar, uzaydaki laboratuvarından uydu kanalı aracılığıyla gelişmeleri seyredebilen Filofey’in insanla- rın yeryüzünde yaşadığı karmaşa hakkındaki düşüncelerini ve kanaatlerini pekiştirir. Mektubunda bildiği ve şahit olduğu kötücül bazı hayat sahnelerine yer vermekle Fi- lofey, insanların başka insanları öldürmekte ne gibi taktik geliştirebileceklerini, nasıl sadistçe davranışlara ve uygulamalara gidebildiklerini/gidebileceklerini dikkatlere sunmak ister. Filofey’in üzerinde durduğu bu kötülüğün kaynağı aslında fantazmik zevk almadır, sadist ötekine ait arzuyu ortaya koyar. Bunu belli bir sisteme körü körüne inanlar yapar. Altında Kantçı hazzın yattığı bu sadistçe17 davranışlarla o, insandaki yıkıcılığa, kötülüğe dikkat çekmek arzusundadır. Arno Gruen’ün tespitiyle toplum içerisinde dolaşan şizofren kişiler, normalmiş gibi davranırlar. “Bu insanlar, kendi içlerindeki karmaşa, öfke ve boşlukla yüzleşemediklerinden” başkaları için tehlike yaratırlar. Bu tür insanlar için “ezici iç karmaşalarına ve iç yıkımlarına karşı tek direniş yolu iktidar peşinde koşmaktır. Boşluğun kendi iç boşlukları olduğunu kabul etmek zorunda kalmamak için çevrelerinde boşluk ve yıkım yaratırlar. Şizofrenin ikilemi, kendi iç çekirdeğini saklayarak korunmaya çalışmasındadır. Benlik, ancak canlı bir alış veriş içinde yaşayabileceğinden bu başarısızlığa uğramaya mahkûmdur ve bu yüzden şizofren, bu girişimin bedelini çoğunlukla akıl, mantık ve iletişimini tümüyle yitirerek öder.”18 Filofey’in uzaydaki istasyonun televizyon kanallarından seyrettiği dünya, bu tür şizofrenik yıkımların, kötülüklerin yaşandığı dünyadır. Sadist veya şizofren ötekinin arzusunu dışarı vurur. Hâlbuki normal insan, kanunu uygulayacağım diye arzusunu saklar. Romanda normal kabul edilen insanlar, normal bir sistemin kurallarını

17 Slavoj Žižek, “Kant ve Sade: İdeal Çift”, Cogito, 3. bs., 2012, S. 41-42, s. 182-183.