• Sonuç bulunamadı

Dünya Savaşı’nın Etkisine Özbek-Alman İşbirliği Cevabı: Türkistan Lejyonu

Kırgızistanlıların II. Dünya Savaşı’ndaki Kahramanlıklar

II. Dünya Savaşı’nın Etkisine Özbek-Alman İşbirliği Cevabı: Türkistan Lejyonu

II. Dünya Savaşı’nın Özbekistan’a etkisinin incelenmesin-de önemli konulardan birisi incelenmesin-de Özbeklerin Nazi Almanya-sı ile olan ilişkileriydi. Bu husus, savaşın seyrini, SSCB’nin savaş sonrası siyasetini, Sovyet-Orta Asya ilişkilerini ve hâ-liyle Orta Asya halklarının hayatlarını derinden etkiledi. Alman-Özbek ilişkisi Sovyet karşıtlığına, Moskova’ya karşı ortak mücadeleye odaklandı. Burada Kızıl Ordu altında Almanlara karşı savaşan farklı etnik unsurların da taraf de-ğiştirdiğini ve bu değişikliğin salt Özbek veya Orta Asya unsurlarına ait olmadığını belirtmek gerekir. Alman safı-na geçişin de farklı nedenleri bulunmaktadır. Almanların uyguladığı strateji ve taktik sebebiyle geçişin yaşandığını kaydedenler mevcuttur.70 Ayrıca Almanlardan kaçmak için belirli çaba gösterilmediği çünkü SSCB’nin mevcut politikalarından rahatsız olunduğu belirtilmektedir.71 Özbek-Alman işbirliği çerçevesinde savaş sonrası için de çeşitli hedefler benimsendi. En önemlisi Almanya’nın des-teğiyle Bağımsız Türkistan’ın kurulma projesi idi. Sovyet-lerin yenilmesi ve Türkistan’ın kurulması için Alman-Öz-bek/Orta Asya cephesi benzer yöntemler ve çeşitli araçlar kullandı. Ulusal komite, sürgün hükümeti ve lejyon ku-ruldu; Moskova’ya karşı halkın desteğini alabilmek için İslamcılık ve Türkçülük akımları kullanıldı. Kayyum ve Nazar gibi önemli Özbek muhalifler, İslamcılık ve Türk-çülük gibi unsurları öne çıkararak SSCB’den ayrılma gibi hedefleri benimserken, Berlin II. Dünya Savaşı ortamında Sovyetler gibi güçlü bir rakibi değişik unsurların katkısı ile yenmeyi amaçladı. Başka bir ifadeyle Özbek muhalif-leri ve Hitler Almanyası işbirliği içerisine girdi.

Türkistan Lejyonu’nda Özbeklerin faaliyetlerinde Veli Kayyum, Hayit Baymirza, İdris Alimcan ile Ruzi Nazar gibi isimler ön plana çıktı. Bu doğrultuda adı geçen şahıs-ların faaliyetlerini inceleyerek Nazi Almanyası safında yer alan Özbeklerin SSCB’ye karşı mücadelesinin genel gö-rünümü verilebilir. Bazı Özbek muhaliflerin Moskova’ya karşı mücadeleyi II. Dünya Savaşı öncesi başlattığını söy-lemek mümkündür. Veli Kayyum, 17 yaşındayken 1922 yılında Almanya’ya eğitim için gönderilmişti. Dönemin 70 R. R. Reese, “Motivations to Serve: The Soviet Soldier in the Second World War”, The

Journal of Slavic Military Studies, No. 20, s. 266.

71 R. R. Reese, a.g.e., s. 266.

Buhara Cumhuriyeti’nin Bilim ve Eğitim Bakanı Abdul-rauf Fitrat ile Alimcan İdris’in bu kararda etkisi büyük oldu. Kayyum, Berlin Üniversitesi’nde ilk önce ziraat son-ra da siyaset bilimi eğitimini tamamladı. Okulu bitirince SSCB’ye dönmeyi reddederek Almanya’da kaldı. Sovyet-ler Birliği’nin ideolojik tutumunun ve siyasetinin, Müs-lüman ve Türk kimliğine sahip olan Orta Asya halkları için uygun olmadığı teziyle SSCB karşıtı mücadeleyi he-defledi ve bu doğrultuda Türkistan halkını ayaklandırma girişimlerini başlattı. Yaş Türkistan gazetesinin çıkmasına çaba sarf ederek Sovyet ideolojisine karşı toplumda İslamî değerlerin ve Türklük şuurunun gelişimini sağlamaya ça-lıştı. Kayyum, Türkistan halkının daha çok İslamî yönüne vurgu yapan Milli Türkistan adlı dergiyi de neşretti. Rus ve Özbek kültürlerinin etkileşimini örneklendirebi-lecek bir başka Özbek isim de Ruzi Nazar’dı. Kendisi ba-ğımsızlık hedefine sahipti. Nazar, Türkistan’ın kurulması-nı amaçladı. Kültürel alanlarda da adım atılması gerektiği görüşünde olup Rus kültür ve dilinin yayılmasına karşılık yerel dil ve kültürlere ağırlık verilmesini savundu.72 Buna

72 H. Öztürkçü, “II. Dünya Savaşı’nda Türkistan Lejyonelreri ve Ruzi Nazar”,

Akade-mik Perspektif, http://akadeAkade-mikperspektif.com/2013/10/30/ii-dunya-savasinda-turkis-

http://akademikperspektif.com/2013/10/30/ii-dunya-savasinda-turkis-tan-lejyonerleri-ve-ruzi-nazar/, 30 Ekim 2013, Son Erişim Tarihi: 20 Ağustos 2015.

ilaveten savaş sırasında Almanlarla işbirliğine girerek de hedefine ulaşmada farklı araçları denedi. Kızıl Ordu’da görevli olduğu dönemde Nazar, Ukrayna’daki savunma birliklerine gönderildi. Burada taraf değiştirdi ve Alman kontrolündeki Türk Lejyon kamplarına katıldı. II. Dünya Savaşı sonrasında Nazar, Kuzey İtalya’daki dağılmış Türk lejyon kampını düzenlemekle görevlendirildi, fakat Na-zar, askerleri terhis ettirdi.

Berlin, Özbek muhaliflerin dile getirdiği çeşitli görüş ve unsurları Moskova’ya karşı kullandı. Bunun yanında ör-gütlenmede de önemli adımlar atıldı. En büyük faaliyeti, Doğu halklarından oluşan Doğu lejyonları (Ostlegionen) ve içerisindeki Türkistan Lejyonu’nun 1942 yılında ku-rulması oldu. Doğu lejyonunun içinde Orta Asya Türk cumhuriyetlerinden ve diğer etnik kökene sahip Müslü-man halkları barındıran Türkistan Lejyonu oluşturuldu. Lejyonların kurulmasının altında farklı nedenler vardı. Başta Adolf Hitler olmak üzere dönemin Alman

yöne-ticileri Orta Asya unsurlarını kullanarak SSCB’ye karşı savaşma hedefini benimsediler. Ayrıca kendi askerlerini korumak ve SSCB’ye karşı ek bir mücadele grubunu kur-mak da amaçları arasındaydı. Bu çerçevede Almanya, Sov-yetleri işgalinden sonra kendisi için savaşılması çağrısında bulunmaya başladı.73

Almanya, Türkistan Lejyonu’nu kurarken Türkçülük ve İslamcılık anlayışını bir araç olarak kullandı. Adı geçen iki akım üzerinden Türkistan halkının ateist ideolojisini benimseyen Sovyet askerine karşı mücadele edebileceğini varsaydı. Böylece temel ideolojik değerlerin, tarihsel kö-kenin ve dinî anlayışın yeniden canlandırılmasıyla Kızıl Ordu’ya karşı topyekün savaşın başlatılabileceğini düşün-dü. Berlin, aynı zamanda Türkiye’yi de kendi safına kaza-nabileceğine inandı ve Türkiye’deki Türkçülük anlayışının güçlü olduğu çevreleri harekete geçirerek savaş sırasında “Türkistan Lejyonu” birimini destekleyenlerin sayısını arttırmaya çalıştı.74 Zaten Veli Kayyum, benzer tezlerle Berlin’e yaklaşmıştı. Sovyetler Birliği’ne karşı kullanılma-dan önce Türkçülük ve özellikle de İslâmcılık yaklaşımla-rının Almanya’nın dış politikasında etkin araçlar olarak kullanmasını önerdi.75

Özbekistan, Almanya’ya karşı savaşa etkin bir şekilde ka-tıldı. Diğer taraftan Sovyetler Birliği’nin ateizme dayalı Komünist ve Sosyalist yapısından memnun olmayan, milletler politikası gibi çeşitli uygulamalarına karşı gelen Sovyet askerleri için bağımsızlık gibi hedefler ilgi çekiciy-di. Sovyet rejiminden şikâyet edilmesinin ve baskı görme-lerinin yanında Nazilerin olası galibiyetinin Orta Asya’nın bağımsızlığını getireceği gerekçesiyle Almanya desteklen-di. Alman safına geçmeyi kabul eden askerlerin esir düşen zümreler olduğu ifade edilmelidir.

Almanların safında savaşan SSCB vatandaşlarını konu edinen kaynaklar incelendiğinde 1941-1945 yılları arasın-da Doğu lejyonlarınarasın-da 310.000- 325.000 arasınarasın-da Sovyet askerinin askerî eğitim aldığı görülmektedir. Bu sayı; Orta Asya, Güney ve Kuzey Kafkasya ile İdil-Ural bölgelerine ayrıldığında aşağıdaki tablo ortaya çıkmaktadır:

73 E. Karagiannis, a.g.e., s. 49.

74 Oleg Romanko, Sovetskiy Legion Gitlera. Grajdane SSSR v Ryadah Vermahta i SS - Na

Storone Tretyego Reiha, Bıstrov Yayınları, Moskva 2006, s. 355-357.

75 Bahıt Sadıkova, “Turkestanskiy Legion”, http://www.continent.kz/library/turkestan_ legions/Glava_4.htm, Son Erişim Tarihi: 24.08.2015.

- Özbek halkının da içinde bulunduğu Türkistan’dan 180.000 katılım sağlandı.

- Kuzey Kafkasya’dan katılım 28.000-30.000 civarındaydı. - Güney Kafkasya’dan 20.000 Gürcü’nün, 18.000 Erme-ni’nin, 25.000-35.000 Azerbaycan Türkü’nün katılımı sağlandı.

- İdil-Ural’dan katılım 40.000 dolayında oldu.

II. Dünya Savaşı’nda, Alman ordusuna kayıtlı yabancı as-kerî personelin sayısı yaklaşık 2.000.000’dur. Yabancı per-sonelin % 15’i Doğu lejyonlarında savaşıyordu. Söz konu-su personelin de % 20-23’ü (tahmini olarak 1.300.000-1.500.000) Sovyet vatandaşlarından oluşmaktaydı.76 Türkistan Lejyonu’nun büyük kısmını Orta Asya halkla-rı teşkil ediyordu. Alman safında 180.000 Türkistanlının olduğu tahmin edilmekteydi ve bu rakam Doğu Lejyo-nu’nun yarısından fazlasına tekabül ediyordu. Almanya’ya esir düşen 5.700.000 Sovyet askerinin üçte birini, yani 1.700.000’ini oluşturuyordu.77 Bu birliklerde Azerbaycan Türkleri, İnguşlar, Çeçenler, Karaçaylar, Balkarlar, Dağıs-tanlı halklar da bulunmaktaydı. Özbek askerlerinin sayısı hakkında kaynaklarda pek bilgi yoktur. Bunun nedeni, savaş döneminde Özbek, Kırgız, Tacik diye ayırım yapıl-madan herkesin Türkistanlı olarak kabul edilmesidir. Veli Kayyum’un önerileriyle Polonya’da Orta Asyalı asker-lerden oluşan birçok askerî birim kuruldu. Genel olarak Türkistan Ulusal Komitesi’nin girişimleriyle aralarında 452, 781 ve 782 birlikleri de bulunan toplamda 14 piya-de birliği oluşturuldu. Her birlikte 1.000 ile 1.200 asker SSCB’ye karşı savaştı. Birliklerin çoğu Ukrayna’ya Sovyet partizanlarıyla savaşmaya gönderildi. Yine Türkistan Ulu-sal Komitesi’nin önerileriyle “Birinci Doğu Müslüman Alayı” kuruldu, Kızıl Ordu’ya karşı mücadele etmeleri için Minsk şehrine yerleştirildi.

Alman tarafına geçişin yanı sıra Özbek-Sovyet ilişkisini et-kileyen bir diğer gelişme de sürgün hükümetlerinin kurul-ması oldu. Sovyetlerin savaştan yenik çıkkurul-ması durumunda bağımsızlık hedefi için Türkistan İslamî Hükümeti’nin kurulmasının ve askerî de dâhil olmak üzere birçok ha-76 Oleg Romanko, a.g.e., s. 358-398.

77 Bahıt Sadıkova, İstoriya Turkestanskogo Legiona v Dokumentah, Almatı 2002, s. 4.

zırlık yapılmasının üzerinde duruldu. Bolşevik Devrimi’n-den sonra ülkelerini terk ederek Afganistan, İran, Türkiye ve Çin’e giden isimlerden oluşan hükümet, SSCB’nin ye-nilmesi durumunda Özbekistan’a geri dönecekti.

Berlin’in önemi, lejyonların kurulmasıyla anlaşılmakta-dır. Buna ilaveten komitelerin kurulması ve faaliyetleri Özbeklerin SSCB karşıtı tavrını ve hedeflerini netleştir-mektedir. Ulusal komitelerde savaşa ve sonrasına yönelik politikalar üretilmeye çalışıldı. Bu komiteler, savaş esirleri komisyonu niteliğinde olup, esir kamplarındaki soydaş-lara yardımın yapılmasını amaçlıyordu. Türkistan Ulusal Komitesi’nin liderinin Veli Kayyum olması örneğinin de gösterdiği üzere bu alanda Özbekler öne çıkmaktaydı. Berlin bu konuda olumlu tavır sergiledi ve Kayyum, 14 Kasım 1942 tarihinde Türkistan Ulusal Komitesi’ni kur-du. Komite, NSDAP şeklinde yapılandırıldı. 21 üyeden oluşan Komite, Türkistan’ın SSCB’den bağımsızlığını ka-zanması durumunda idareyi sağlayacak kurumsallaşmaya önem verdi. Dönem dönem komite içinde sıkıntılar ya-şandı. Kayyum’un komiteye üye kabulünde daha çok Öz-bekleri tercih etmesi, İdris Alimcan gibi isimlerle ve Orta Asya’nın diğer halklarının temsilcileri ile fikir ayrılığının yaşanmasına yol açtı.

Türkistan Ulusal Komitesi’nin programı incelendiği za-man temel hedefler olarak çeşitli unsurlar öne çıkmakta-dır. Bağımsız Türkistan’ın kurulması, Kazak, Özbek, Ta-cik, Kırgız, Türkmen olmak üzere Orta Asya’daki bütün halkların Türkistan Devleti’nin bünyesi altına alınması, Türk kimliği taşıyan Orta Asya devletlerinin SSCB’den ayrılmasının sağlanması, gençlerin milliyetçi görüşlerle yetişmesi, Türklük kimliğinin benimsenmesinin ve kül-türünün yayılmasının sağlanması, Türkiye ile işbirliği ve ilişkilerin geliştirilmesi, ulusal hükümetin kurulması ve Rus vatandaşların Türkistan’dan ayrılmaları örnek olarak verilebilir.78

Türkistan Ulusal Komitesi, çok sayıda alt gruptan olu-şuyordu. Yetkili isimler de farklı etnik unsurlardan seçil-mekteydi. Başkanlık koltuğunda Kayyum bulunuyordu. Danışma Kurulu’nun üyeleri ise üç Özbek, üç Türkmen, iki Kırgız, iki Tacik ve dört Kazak temsilciden meydana 78 Sergey Çuev, Proklyatıe Soldatı. Predateli na Storone III Reyha, EKSMO Yayınları,

geliyordu. Genel Sekreterlik görevinde ise Karimî adlı Özbek temsilci bulunmaktaydı. Sağlık işlerinden so-rumlu bölüm başkanı olarak da Karimî adlı bir Özbek temsilcinin ismi yer alıyordu. Bilim ve eğitim işlerinden sorumlu bölümün eşbaşkanları ise Özbek kökenli Salimî ve Osman adlı kimselerdi. Yeni üye kazanım bölümünün başkanlığı da yine Özbek bir isme; Nur-Mamed adlı tem-silciye verildi. Komite’de din işlerinden sorumlu bölüm de vardı. Başkanlığını ise Mulla Orasman üstlendi. Din işlerinin yürütülmesinden sorumlu müfettiş için Nakip Hoca adlı Özbek bir isim yetkilendirildi. Askerî propa-ganda bölümü başkanlığına da adının Hâkim olduğu belirtilen Özbek bir temsilci getirildi. Siyasî propaganda bölüm başkanlığı görevini Alambet adlı Kırgız temsilci yürüttü. Basın işlerinden sorumlu bölüm başkanı ise Ah-mecan adlı bir Özbek temsilciydi. Bir diğer Özbek isim, Jermet, radyo işlerinden sorumlu bölüm başkanı olarak görevlendirildi. Aynı şekilde tiyatro ve müzik işlerinden sorumlu bölüm başkanlığı görevi de bir Özbek

temsilci-ye, Kudurtella’ya verildi.79 Veli Kayyum’un komiteye daha çok Özbek vatandaşlarını alması eleştiriye yol açtı. Ko-mitenin yönetim kadrosunun çeşitlendirmesi talebinde anlaşma sağlanamadı ve neticede bir ölçüde Kayyum’un otoritesinin azalmasına neden oldu. Diğer yandan başta Genrih Gimmler olmak üzere yüksek rütbeli Alman as-kerler, Veli Kayyum’u destekledikleri için komitenin ku-rumsal yapısındaki gücü sürekli arttı.

İtalya ve Fransa gibi cephelerde SSCB’ye karşı savaşan Türkistan Lejyonu için sonuç beklenenin aksine zaferle sonuçlanmadı. 1944 sonuna gelindiğinde Türkistan Lej-yonu’ndan 65.000 asker hayatını kaybetti.80 Almanya ye-nildi, Türkistan devleti kurulamadı. Lejyon’un içinde bir-liğin ne kadar sağlandığı da tartışmalıdır. Veli Kayyum’un komiteyi kendi iktidarı için kullandığı bilgisine çeşitli kaynaklardan ulaşmak mümkündür.81

79 “Turkestanskiy Natsionalnıy Komitet”, http://www.whiterussia1.narod.ru/CITIZII/ TURKESTAN.htm

80 B. Pakman, “İkinci Dünya Savaşı’nda Türk Lejyonları”, Pakman World, https:// bpakman.wordpress.com/turk-dunyasi/ikinci-dunya-savasinda-turkler/2-dunya-savasinda-turk-lejyonlari/, Son Erişim Tarihi: 20 Ağustos 2015.

81 Veli Kayum, “Gorı Lji İli Upoenie Vlastyu?”, 19.01.2012, http://www.caravan.kz/ article/40009/print, Son Erişim Tarihi: 24.08.2015.

Buna ek olarak Özbekler de dâhil olmak üzere II. Dünya Savaşı’nın sonu Orta Asya halkları için çeşitli sorunların başlangıcı olarak da nitelendirilebilir. Almanlarla işbirliği, Sovyetlerin adı geçen kesime yönelik politikalarında deği-şikliğe ve tutumunu sertleştirmesine yol açtı. Almanlara savaş esnasında esir düşmek de travmaların yaşanmasına sebebiyet verdi. Sovyet halklarının yeniden esir olması ve Kremlin’in ilgili politikaları olumsuzlukları arttırdı. Yalta Konferansı’nda SSCB; Alman tarafına geçen, Kı-zıl Ordu’dan kaçan, esir edilen birliklerin iadesini istedi. SSCB’ye teslim edilenler idam edildi. Bazı askerler ise SSCB’ye döndüklerinde hain olarak damgalanacakları gerekçesiyle Güney Almanya örneğinde görüldüğü üzere kendi yaşamlarına son vermeyi tercih ettiler.

Sonuç

Sonuç olarak, II. Dünya Savaşı’ndan Özbekistan’ın etki-lendiği görülmektedir. Diğer taraftan Özbekistan’ın da savaşın seyrini etkilediğini söylemek mümkündür. Özbek halkının Nazi Almanyası’nı yenmek için SSCB’ye yaptı-ğı katkı çok fazladır. II. Dünya Savaşı’nda Özbekistan, halkını Alman tehdidine karşı korumak amacıyla bütün gücünü sarf ederek kendi benliğini, bağımsızlığını ve ege-menliğini korudu. SSCB adına Özbekler de dâhil olmak üzere Sovyet halkları savaşa katıldı. Bu durum Sovyet va-tanseverliği ve Sosyalizm’e bağlılık şeklinde ifade edildi. II. Dünya Savaşı, Özbekistan ve Moskova arasında hem yakınlaşmaya hem de uzaklaşmaya neden oldu. Diğer bir ifadeyle Moskova-Taşkent ilişkisi II. Dünya Sava-şı’nın dönüştürücülüğünden etkilendi. Müfredatlardaki iki amacın da gösterdiği üzere hem yakınlaşma hem de uzaklaşma yaşandı. Kremlin; insan ve kaynak gücü gibi özellikleri bakımından Özbekistan’ın ne kadar önemli ol-duğunu uyguladığı siyasetle gösterdi. Kültürel alanda da SSCB, politika değişikliğine gitti. Dinî kurumların tekrar faaliyet göstermesi veya yenilerinin açılması önemliydi. Bunun karşılığında Taşkent’in seferberlik ilan ederek sa-vaşa katılmasıyla, II. Dünya Savaşı mücadelesini Faşizm karşıtlığına temellendirmesiyle ülkesinin yanında olduğu-nu, SSCB’yi anavatan olarak tanıdığını gösterdi. Kadınlar cephede savaşmak için başvuruda bulunurken Yahudiler

de savaşa katıldılar. Gerek cephede savaşarak gerekse cep-he gerisinde çeşitli destekler vererek askerî katkı sağlandı. Savaş boyunca üretim hızı arttı, eğitime devam edildi. Özbek kültürü de süreçten hem etkilendi hem de süreci etkilemek için gerek Kremlin gerekse Özbek SSC tarafın-dan kullanıldı.

Yakınlaşma olarak adlandırılabilecek bu gelişme daimî bir nitelikte olmadı. Her iki taraf da belirli bir noktadan son-ra farklı hedef ve çıkarları gözettiler. Diğer tason-raftan savaşı, Özbek-Sovyet ilişkisini ve gerek Özbek tarihini gerekse de SSCB tarihini değiştirecek adımlar da atıldı. Örneğin bazı unsurlar Alman safına geçip Kızıl Ordu’ya karşı savaştı. “Türkistan” adlı bağımsız devletin kurulması, yani “yeni vatana” sahip olma isteği, Berlin ile müttefik olmanın nedenlerindendi. Savaşın bu yeni vatanın kurulmasında kolaylaştırıcı etmen olarak düşünülmesi ise iki yönlüy-dü. Muhalif Özbekler ve Almanya, Sovyet karşıtlığında işbirliğine gitti. Öte yandan ne Berlin ne de Türkistan Lejyonu hedeflerinde başarılı olabildi. SSCB, II. Dünya Savaşı’ndan galip çıktı. Türkistan kurulamadı. Özbekler de dâhil Orta Asya unsurlarına yönelik politikasını değiş-tiren SSCB yönetimi altında ise Türk kültürü sınırlı ölçü-de yaşatıldı.

Bazı Özbeklerin savaşta Alman safına geçmesi ve Stalin’in SSCB’de Rus kimliğini yani Ruslaştırmayı daha da öne çıkarması gibi örnekler ilişkilerde mesafenin ve güvensiz-liğin artmasına neden oldu. II. Dünya Savaşı’nda Özbek-ler vatana sahip çıktılar. Savaş; SovyetÖzbek-ler altındaki farklı unsurları yakınlaştırdı, fakat sonrası için durum değişti. Bu dönemde Moskova’nın uyguladığı “böl ve yönet” po-litikası Orta Asya ülkelerinin ortak kimlik oluşturarak birliğin sağlanması önünde engel yarattı. Hem SSCB içerisinde hem de Orta Asya cumhuriyetleri arasında bir-lik-bütünlük politikaları başarıya ulaşamadı. Bu politika-nın olumsuz etkisi devam etmektedir; Türk dili konuşan Orta Asya ülkelerinin ortak kimlik bağlamında birlikte hareket etmesi engellenmektedir.

II. Dünya Savaşı hem SSCB hem Sovyet yönetimi altın-daki Özbekler hem de Sovyet-Özbek ilişkisi için bir sınav niteliğinde oldu. Özbekler aslında vatan ya da anayurt savunmasında hemfikir olmadığı Türkistan Lejyonu ile

mutakabata vardı. Bir taraf vatan savunmasını hedefler-ken diğer taraf da yeni vatanın kurulmasından yanaydı. Sovyet ideolojisine karşı Özbek halkının Türk kimliğini ve İslamî değerlerini korumak amacıyla mücadele eden Cedid ve Basmacı hareketlerine mensup askerlerin bü-yük bir çoğunluğu Alman safına geçmek ve Moskova’ya karşı Berlin ile savaşmak durumunda kaldı. Lejyon ve Sovyet muhalifi Özbekler, istedikleri desteği Almanya’dan alamadı. Almanya kendi safında savaşan Türkistan Ulu-sal Komitesi üyelerini ve hedeflerini Ari ırkının küresel çıkarları uğruna kullanmayı planladı. Nitekim Türkistan Ulusal Komitesi’nin önerileriyle Sovyet karşıtı mücadele için oluşturan piyade birliklerinin asıl hedefi Alman askerî kaybını önlemekti. Bu sayede Orta Asya etnik unsurların-dan Alman piyade birliklerine fazlasıyla katılım sağlandı. Beraber yaşamak, tarafların birbirlerinden beklentilerini anlamak açısından II. Dünya Savaşı, SSCB ve Özbekistan için bir sınav niteliğini taşıdı. Almanya’nın devreye gir-mesi sınavın gidişatını belirledi. İmkân olduğu takdirde muhalif unsurların Kremlin’e karşı gelme hedefinin ol-duğunu gösterdi. Benzer sınav 1990’larda yaşandı, fakat sonucu farklı oldu. SSCB dağıldı. Sovyetlerin

dağılmasın-dan sonra Orta Asya’nın her unsuru kendi devletini kur-du. SSCB’nin yıkılması ve ortaya çıkan tablo da aslında II. Dünya Savaşı’na yönelik farklı yorum yapma imkânı sunmaktadır. II. Dünya Savaşı’nda Özbek askerleri, hem Sovyetler için hem Özbekistan için savaştılar.

Kısacası 1.500.000 Özbek’in savaşa katılmasının ve cephe gerisindeki Özbek halkının da çalışma gayretlerinin kat-kısıyla savaşın seyri SSCB lehine sonuçlandı ve sonraki iki kutuplu dünya düzeninde SSCB Doğu Bloku’nu tem-sil eden lider konumuna ulaştı. SSCB’nin ve sonrasında Rusya’nın uluslararası sistemde Batı’yı dengeleyecek güce ulaşmasını başta Özbekistan olmak üzere diğer Türk dili konuşan ülkelerin gayretlerine ve çalışmalarına borçlu olduğu unutulmamalıdır. Buna ilaveten Özbek halkının katkıları savaşın SSCB’nin lehine sonuçlanmasına neden olarak günümüz bağımsız Özbekistan’ında yeni neslin