• Sonuç bulunamadı

4. YÛNUS EMRE’NİN ESERLERİNDE DEĞERLER EĞİTİMİ

4.2. Yûnus Emre’nin Sakınılmasını Öğütlediği Davranışlar

4.2.3. Cimrilik (Buhl)

Kelime olarak Türkçede; eli sıkılık, pintilik ve nekeslik olarak ifade edilen cimrilik (buhl), terim olarak kerem ve cömertliğin zıddı olup, başkasına verilmesi gereken bir hakkı vermemek veya engel olmaktır. Buhl; imsak, elde tutmak, vermemek demektir. Böylece kişinin, üzerine vermesi gerekli olan bir hakka engel olması, müstahak olanı vermemesidir (Dölek, 2004).

Cimrilik duygusu, yaratılıştan her insanda var olan psikolojik bir duygudur.

Bu duygu, sadece dünyevî hedefler ile mâl biriktirme ve başkalarına yardım etmeme şeklinde kullanılırsa olumsuz bir duygu hâline gelir; ferde, toluma ve dine zararlı bir hâl alır, sahibini hem Yaratıcı, hem de toplum tarafından istenmeyen, sevilmeyen, saygınlığını kaybetmiş bir kişi yapar (Dölek, 2004:

125). Cimrilik, İslam dininin de tasvip etmediği bir haslettir. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de “Onlar ki hem kıskanırlar, hem de herkese kıskançlık tavsiye ederler ve Allah’ın kendilerine fazlında verdiği şeyleri saklarlar, biz de öyle nankörlere rezil edici bir azap hazırlamışızdır.” (Nisa, 4/37; Tevbe, 9/34-35) ayetiyle ifade edilmiştir. Ayrıca Peygamberimiz “Cimrilikten de korunun çünkü cimrilik sizden evvel geçenleri helak etmiş onları kan dökmeye, haramı helal görmeye sevk etmiştir” (Müslim, Birr 56) buyurarak bu kötü huydan insanları uzak durmaya çağırmıştır.

Yûnus, cimri kişilerden Allah’ın hoşnut olmadığını, cimrinin Allah’ın yüzünü göremeyeceğini ve böyle kimselerin cennete giremeyeceklerini belirtir.

“Tanrı bizar bahillerden bahil didar görür değil” (157/2)

“Bahil uçmak görmeye yüz bin gözü var ise” (300/4)

“Ana durur buhl u hased key mübâriz durur gâyet Kökini kaz yabana at fârig otur iy gam-güzâr” (83/4)

“Buhl u tama‘ sıgmaz ana ‘izzet de kaldı bir yana Yol bulımaz hırs u hevâ kimde ki bu devlet olur” (45/6) diyerek bunu dile getirir.

Yûnus, cimrilik konusunu genişçe işlediği Risaletün- Nüshiyye de bu konu için “haset ve cimrilik destanı” adı altında ayrı bir bölüm açmıştır. Bu bölümde özetle, haset ile cimrilikten kaçınmak gerektiğini cimri olanın

sonunun ateş olduğunu ifade ederek bu kötü huya karşı insanları şu şekilde uyarmıştır;

“Eger dinlerisen diyem nasihat,

Hasetle hıkddan sakın gayet” (R.N/319) “Kimin kim buhlıla bilindi hali

Narıla kurtulmağa yok mecali” (R.N/408) 4.2.4. Yalancılık

Yalan, kişinin gerçeği gizleyip, bildiğinin aksini söylemesidir. Yalan söylemek çok kötü bir huydur. Kur’an-ı Kerim de“...o halde pislikten, putlardan sakının, yalan sözden kaçının” (Hac, 22/30) buyrularak yalanın kesinlikle yasak sayılan işlerden olduğu açık bir ifadeyle belirtmiştir. Yûnus Emre, dünyada yalan söyleyen kişinin öbür dünyada utanacağını söyler ve doğru söz söyleyin ayetinden iktibasta bulunur, bu konuyla ilgili ayette Allah

“Ey iman edenler! Allah’a itaatsizlikten sakının ve doğru söz söyleyin ki, Allah sizin işlerinizi düzeltsin, günahlarınızı bağışlasın” (Ahzap, 33/70) buyurmaktadır.

“Sözi togrı diyene Kuli'l-Hak didi Çalap”

“Burda yalan söyleyen yarın utanasıdır” (29/3) Yûnus yalan söyleyenin sonu karanlık ve kötü olduğu söyler;

“Yalancılık eylemegil ‘ışka yalandur dimegil

“Bunda yalan söyleyenin anda yeri zindandadır” (65/4)

Peygamber Efendimiz de bir hadisi şerifte “Yalancılıktan sakının çünkü yalan kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söylemeye devam ederse Allah katında çok yalan söyleyen olarak kaydedilir” (Buhârî, Edeb, 69) buyurarak yalan söylemenin kötülüğünü vurgulamıştır.

Bu yüzden Yûnus Hakk’ı bilen kimse asla yalan söylemez der;

“Ey Yûnus Hakk’ı bilen söylemez hergiz yalan” (167/5)

“İy dostını düşmân dutan gaybet yalan söz söyleme” (63/2)

ayrıca yalancının “Yalancı mala kıymaz” Yalanıla gerçegi berâber tutmayalar (57/6) diyerek malına düşkün olduğunu dile getirmiştir. Yûnus,

yalan söyleyenleri sözlerinin doğru çıkmamasından ötürü eleştirir ve insanları hiç yalan söylememeleri hususunda uyarır.

“Dünyâyı inanursın rızka benümdür dirsin

Niçün yalan söylersin çün hîç didügün olmaz” (103/2)

“Çün âhirete kavîsin ko bu yalancı da‘vîsin” (148/7)

“İy Yûnus Hakk'ı bilen söylemez hergiz yalan” (167/5) Derviş “İkilik eylemeye hîç yalan söylemeye

‘Âlem bulanurısa bulanmadın turıla” (304/2) 4.2.5. Dedikodu, Gıybet, Kovuculuk

Dini bir kavram olarak gıybet, bir kimsenin arkasından hoşlanmadığı sözlerle bahsetmektir. Yûnus insanın dilini gıybetten çekmesini ister. Zira böyle insanlar Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle “ölü kardeşinin etini yemiş sayılırlar” Kur’an insanların birbirini çekiştirmelerini yani gıybet etmeyi yasaklamıştır. “Bazınız bazınızı gıybet etmesin” (Hucurat, 49/12) buyrularak bu konu açıkça yasaklanmıştır. Yûnus, Kur’an’ın buyruğunu kendine has üslubuyla şöyle ifade eder;

“Kesgil haramdan elin kesgil gıybetten dilin” (35/4)

Peygamberimiz de “Gıybet insanın sevabını iyi amellerini ateşin kuru odunu yaktığı gibi yakar” (Gazâli, 1973: 451) buyurarak gıybetten uzak durmaya çağırmıştır.

Yûnus, sır sözün meydanda, açıkça söylenmemesi gerektiğini belirtir. Böyle bir kimsenin ateşle yanacağını ifade eder.

“Sır sözi eşkere olmaz anda od yanar belürmez” (310/9)

Yûnus, dedikodu edilmesine de karşıdır ve dedikodu edenleri eleştirir. Bir kimseden duyulan sözün başkasına söylenmemesini ve dedikodudan uzak durulmasını öğütler.

“Bir kişinün yatlu sözin varuban kimseye dime” (109/5)

“Terk eyle kıyl u kâli dosta virgil mecâli

Yoklıkdadur visâli kamudan güzer gerek” (135/11)

diyerek tepkisini dile getirir. Ona göre insan bir kimsenin kötü sözünü başka kimseye söyleyip arasını açmamalıdır. Peygamberimiz “Ara bozmak için laf getirip götüren kimse –nemmam- cennete giremez” (Buhari, Edep, 50) diyerek insanın olanı doğru bir şekilde söylemesi gerektiğini belirtir zira Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin” (Ahzap, 33/70) buyurarak bu hususu açıkça beyan etmiştir.

Yûnus, gammazlık yani kovuculuk 43 yapanın mezarında yerinin dar olacağıyla uyarır. Böyle bir kişi ona göre domuzdan bile kötüdür; bunu bir büyükten (şeyhi olabilir) duymuş olabilir. Zaten gammaz veya yalancı bir kimse ancak kendisi gibi biriyle beraber olur.

“Bunda gammazlık eyleyen anda yeri dar olusar” (63/2) “Biz uludan işitmişüz hınzırdan girüdür gammâz” (109/5) “Yalan yalanı sever gammazlar gammaz ile” (335/14)

Gammaz, dedikoducu ve yalancı kimseler Hakk’ın didarını44 göremeyecektir.

“Bu dünyede üç kişi Hak dîdârın görmeye Bir dikçi bir kovcı biri gammâzdur beşe” (293/5)

Yûnus burada ulu veya ileri gelen birine sesleniyor gibi hepimize seslenerek bu tür kimselerin Allah’ın didarını göremeyeceklerini dile getirmiştir.

43 Nemime; sözlükte “fısıltı halinde konuşmak, birinin sözünü yalan katarak nakletmek” anlamındaki nemm kökünden türeyen nemîme kelimesi “insanlar arasında kötülük, düşmanlık ve bozgunculuk maksadıyla söz taşıma, kovuculuk yapma, gammazlık” demektir. Ahlâk kitaplarında nemîme genellikle bir kimsenin aleyhindeki incitici, küçük düşürücü söz ve davranışlar için kullanılan gıybetle birlikte geçmektedir (Çağrıcı, 2006: 553).

44 Yûnus Emre didar kavramını vechullah karşılığında kullanmaktadır. Allah’ın vechi Kur’an’da şu ayette zikredilir “yüzünüzü ne tarafa çevirirsiniz Allah’ın vechi oradadır.” (Bakara, 2/115) bu ayet mucibince, sufiler Tanrı’nın didarının dünyada görülebileceğini belirtirler. Bu müşahede elbette seyri suluk ile mümkün olur (Tatçı, 2005: 240).

4.2.6. Hırs, Tama’ (Açgözlülük), Heva

Sözlükte “bir şeyi şiddetle arzu etme, ona aşırı derecede tutkun olma, şiddetli ve sonu gelmeyen istek, taşkın arzu, aç gözlülük” gibi anlamlara gelen bir masdar-isim olan hırs, İslâmî literatürde genellikle mal, mevki, şöhret, ilim gibi maddî veya manevi imkânları elde etme yahut daha genel olarak belli bir amacı gerçekleştirme hususunda kişinin bütün benliğini saran tutkular için kullanılır; sadece mal tutkusu için kullanıldığı da görülür. İbn Hazm’a göre haset duygusundan tamahkârlık, tamahkârlıktan da hırs doğar. Buna göre hırs, nefiste yerleşmiş olan tamahkârlığın dışa yansıması halidir (Çağrıcı, 1998: 383). Nefsi şeylere istek ve arzu olan heva ve bunlara karşı aşırı istek ve aşırı arzu olan hırs hakkında Yûnus, aşk davasında olan kişinin nefsinin isteklerine uymayacağını ifade eder. Çünkü bu davada nefse yer yoktur.

“Işk da‘vîsin kılan kişi hîç anmaya hırs u hevâ” (2/1) “Uram yıkam nefs evini oda yana hırs u hevâ

El götürem şimden girü nefsile savaş eyleyem” (197/4)

Bu konuyla ilgili olarak Hz. Peygamber “İnsanoğlunun iki ova / vadi dolusu malı olsa, bir üçüncüsünü da ister. İnsanoğlunun karnını topraktan başka bir şey doyurmaz” (Buhari, Rikak, 10) buyurarak insanın hırsına düşkün olduğunu ve ancak onun gözünü toprağın doyuracağını dile getirmiştir.

Başka bir hadislerinde ise “kalbi paslanmaya götüren tama’dan (yani tamahkârlıktan, açgözlülükten) Allah’a sığınırım” (Beğavi, Babül istiâze, 1362) buyurarak bu kötü hasletten kaçınılması gerektiğini vurgulamıştır Yûnus Emre insanın her gördüğünü tama’ (aç gözlülük) etmemesi gerektiğini söyler. İnsanın aklı varsa bu söze kulak verir.

“Bir söz diyeyin sana dinle cânun varısa

Hiç tama‘ eylemegil ‘aklun sana yarısa” (300/1)

Yûnus’a göre nefsin istekleri bitmez nefsin dokuz çocuğu vardır bunlardan ilki tama’dır. Öğütten anlamaz ve bütün dünya kendisinin olsa yetinmez.

Açgözlünün yeri ise cehennemdir. Yûnus Risaletün- Nüshiyye’de “tasavvufi bir bakış açısıyla, bir ülke olarak düşündüğü gönle zarar veren, onu Allah’a ulaşmaktan alıkoyan “tama”yı zıddı olan “kanaat” ile ortadan kaldırmış ve

ruh ülkesindeki huzuru sağlamıştır”. Böylece soyut kavramların somutlaştı-rılması sağlanarak, bir savaş mazmunu ve “kanaat-tama” zıtlığı yapılmak suretiyle anlatılmıştır (Demir, 2016: 2034).

“Ulı oglı tama‘ ogut işitmez

Cihan mülki anun olursa yitmez” (R.N/31) “Tama ‘darun yiri Tamu’da olur

Kaçan Tamud’olan asude olur” (R.N/51)

“Kanâʻat fakr ile uş gele şimdi

Bakadur düşmene gör n’ide şimdi” (R.N/57) 4.2.7. Haramlar

Haram, İslam dininde yapılması, kullanılması, yenilmesi, içilmesi Allah tarafından kesinlikle yasaklanan şeylere denir. İslam dini, sadece doğrudan haram ve suç sayılan işleri değil, insanları bunlara yöneltebilecek ortamın hazırlanmasını da yasaklamıştır. Örneğin, İslam’da içki, zina, kumar yasaklandığı gibi insanları bunlara yöneltebilecek ortamın hazırlanması da uygun görülmemiş ve yasaklamıştır (Öcal, 2015: 432). İslam dini helalinden çalışıp kazanmayı45, yiyip içmeyi geçimi temin etmeyi emrederken haramları işlemekten ise kaçınmayı istemektedir.

Yûnus, insanın haramdan elini çekmesini ister, çünkü ahirette helalın dahi hesabı sorulacakken haramın ise azabı olacaktır.

“Kesgil harâmdan elün kesgil gaybetden dilün” (35/4) “Helâline ola hisâb, Harâmına ola ‘azâb” (275/3)

diyerek bunu dile getirir. Kendi döneminde her tarafı haram ve alkolün (hamir) kaplamasından dolayı eleştirir. Kötü ve fesat işler yapanlara saygı duyulmasına kızar.

“Müsülmânlar zamâne yatlu oldı

Helâl yinmez harâm kıymetlü oldı” (387/1)

45 Hz. Peygamber bu konuyla ilgili olarak bir hadislerinde “Kim ailesi için helalinden rızık kazanmaya çalışırsa, o kimse Yüce Allah yolunda cihad eden kimse gibidir. Kim dünyada, iffet içinde yaşamak için helal rızık ararsa, ölünce şehitlerin derecesinde olur.” buyurmuştur. (Taberanî, Mu’cemul-Evsat, No: 5321). Ayrıca helal rızık temin etmek için Kur’an’da “Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden helal ve temiz olarak yiyin” (Maide, 5/88; Nahl,16/114) buyrulmaktadır.

“Harâm ile hamîr tutdı cihânı

Fesâd işler iden hürmetlü oldı” (387/3) diyerek bunu dile getirir.

Yûnus’un eleştirilerinden ben dervişim haram yemem deyip de eline fırsat geçince haram yiyen kimseler de nasiplerini almıştır.

“Ben dervîşem diyenler harâmı yimeyenler Harâmun yinmedügi ele girinceyimiş” (124/10)

Başka bir beytinde de nefsini haramla doyuran kimsenin ahirette yüzünün kara olacağını belirtmiştir.

“Bunda zâlimlik eyleyen nefsi harâmla toylayan Yüzleri kara kopısar öz cânları râhat degül” (154/4)

Yûnus’un sakınılmasını istediği haram davranışlardan biriside zinadır.

Aralarında nikâh bağı bulunmayan erkek ve kadın arasındaki cinsel ilişki olarak ifade edilen zina, İslam dinine göre en büyük günahlardan biridir (MEB, 2009: 402). Kur’ân-ı Kerîm’de yüce Allah bu konu için “Zinaya da yaklaşmayın; çünkü o pek çirkin yolca da pek fena bulunuyor” (Nisa, 4/32, Nur, 24/2) buyurarak insanların bu fiile yaklaşmalarını yasaklamıştır.

Bu konu hakkında Yûnus, böylesine çirkin bir fiili işlemeyen kişinin cennete gireceğini ve hurilerle beraber olacağını söyler;

“Hurilerle bile yatan uçmak kokusuna batan

Anda bülbül olup öten bunda zina kılmayandır” (99/6) 4.2.8. Kötü Söz Söylemek

Yûnus’a göre insan konuştuğunu tartmalı ve kötü söz söylememelidir.

İnsanın başına gelenler ile söyledikleri arasında ilişki vardır. Kişinin söylediği kötü sözler onu küçük düşüreceği gibi izzet sahibi de yapabilir.

Zira Kur’ân-ı Kerîm’de Allah Teâlâ “Onlar ki sözü dinlerler ve en güzelini tatbik ederler. İşte onlar Allah’ın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir.”

(Zümer, 39/8, Fussilet, 41/33) buyurarak güzel söz söylemeye insanları davet eder.

“Söz var kılur gönüli şâd söz var kılur bilişi yad Eger horluk eger ‘izzet her kişiye sözden gelür”

“Keleci bilen kişinün yüzini ag ide bir söz Sözi bişürüp diyenün işini sag ide bir söz Söz ola kese savaşı söz ola bitüre başı Söz ola agulu aşı balıla yag ide bir söz Kelecilerün bişürgil yaramazunı şeşürgil

Sözün usıla düşürgil dimegil çag ide bir söz” (102/1–3) “Kişi bile söz demini dimeye sözün kemini

Bu cihân Cehennem'ini sekiz uçmag ide bir söz” (102/5) “Yûnus imdi söz yatından söyle sözi gâyetinden” (102/7)

Yûnus, yukarıdaki beyitlerde görüleceği üzere insanın sözü ne zaman söyleyeceğini bilmesi gerektiğini ve kötü söz etmemesini düşünmektedir.

Zira kötü söz ve davranış cihanı cehenneme çevireceği gibi güzel sözde cennete çevirmektedir. Hz. Muhammed’de “Yarım hurmayla olsa dahi ateşten korunmaya çalışınız (Bir hurmanın yarısını) bulamayan kimse, (o zaman) güzel kelimelerle (tatlı sözlerle, kendisini cehennem ateşinden korusun” (Müslim, Zekât, 66–70) buyurarak güzel söz söylemeye teşvik etmiştir.

4.2.9. Ayıpları Araştırmak

Bir insanın özel hayatını araştırmak onun ayıp veya kusurlarını bulmaya çalışmak kötü niyetli bir davranıştır. İslam dini insanın özel hayatının mahremiyetine önem vermiş ve “Birbirinizin kusurunu (hatalarını) araştır-mayın”(Hucurat, 49/12) ayetiyle bunu yasaklamıştır.

Yûnus, kendisinden başlayarak başkalarının ayıplarını araştırmamayı öğütler ve insan kendi ayıbına bakması gerektiğini ifade eder.

“Eyâ gâfil aç gözüni gönlün yavlak uzatmagıl

Bakgıl kendü dirligüne kimse ‘aybın gözetmegil” (159/1) “Yûnus senün ‘aybunı gözlegil ayrugı ko

Kimsenün ‘ayıbına sen bakmagıl yazıkdur” (86/7)

(Yûnus sen kendi ayıbını gözet başkasını bırak. Kimsenin ayıbına bakma bu günahtır) diyerek bu düşüncesini dile getirmiştir. Bu durum aynı zamanda Hz. Peygamberin “Ne mutlu o insana ki kendi kusuru ile uğraşır.

Başkalarının kusuruyla ilgilenmez” (Beyhâki, Zühd, 10079) hadisi ile de uygunluk göstermektedir

4.2.10. Hor Görmek, Alay Etmek

Hor görmek bir kimseye değersiz gözle bakmak, birisini küçümsemek gibi anlamlara gelmektedir. Hz. Peygamber “Müslümanın kardeşini hor görmesi kişiye kötülük olarak yeter” (Müslim, Birr, 32) ifadesiyle Müslümanların birbirini hor görmelerinin iyi bir davranış olmadığını belirtmiştir. Yûnus, kimseye hor bakılmaması gerektiğini söyler. Zira ona göre kimse boş değildir ve insan asla gönül yıkmamalıdır.

“Kimseye hor bakmagıl hergiz gönül yıkmagıl” (27/2)

“Dînün îmânun varısa hor görmegil dervîşleri” (374/1) “Tehî görmen kimseyi hîç kimesne boş degül

Eksükligile nazar erenlere hoş degül” (167/1)

Yûnus’a göre insanları dış görünüşüne göre değerlendirmek her zaman doğru olmayabilir. Çünkü dışı hoş gözüken bir insanın içi boş olabilir. Bunu şöyle dile getirir;

“Şunun ki taşı hoş durur bilün kim içi boş durur” (27/2)

Yûnus’un beyitlerde ele konulardan biriside insanlara gülmek ve alay etmektir. İnsanlarla alay etmek İslam’ın tasvip etmediği davranışlardan birisidir. Bu konuyla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de “Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. ” (Hucurât, 49/11) buyurarak bu konuya işaret edilmiş ve müminlerin birbirlerine alay etmesi ve kötü lakaplar takması yasaklamıştır. Hz. Peygamber’de, “kardeşinin felaketine, musibetine sevinme: Allah’u Teâlâ ona rahmet eder, ona kurtarır da seni müptela eder”

(Tirmizî, Kıyamet, 54) buyurarak bu konuya işaret etmiştir.

Yûnus Emre, insanın başkalarına gülmemesini zira güldüğü şeyin kendi başına gelebileceğini söyler.

“Gülme sakın sen ana eyü degildür sana Kişi neyi gülerse başa gelegen olur” (96/2) “Dilde agızda söylenen ol kimseye gülmeyendür” (99/2) 4.2.11. Kötülük Yapmak

Yûnus, insanın kötülük yapmaması gerektiğini çünkü bunu yapanın lanetle anılacağını söyler ve kötülüğün ancak kötülük getireceğini ifade eder. Ayrıca kötülük eden kişi ansızın gelen ölüm ile karşılaşabilir ve yaptıkları yanına kar kalmaz.

“Yavuzluk eylemegil lanet işitmeyesin” (300/2) “Yavuzlukdan kem bitdi yâ eylükden kim yitdi” (300/3) “Yavuzlık eyleme sakın ecel sana senden yakın Niçelerün aslın kökin yord eyleyüp boza durur” (72/2)

diyerek bu düşüncesini dile getirir. Yûnus, kimsenin malına zarar vermemeyi, “Kimsenin bağına girme, kimsenin gülünü toplama”

“Kimse bağına girmegil, kimse gülüne dermegil” (403/6) diyerek dile getirmiştir.

Olgun bir Müslüman kimseye zarar vermez. Peygamberimiz “Olgun bir Müslüman dilinden ve elinden başkalarının zarar görmediği kimsedir.”

(Buhari, İman 4–5) buyurarak insanlara zulmetmeyi dinimizin tasvip etmediğini belirtmiştir.

Yûnus Emre, dünyada zalimlik eyleyen kişinin ahirette yüzünün kararacağını belirtir ve insanlara zalim, kötü olmamayı öğütler.

“Bunda Zalimlik eyleyen nefsini haramla taylayan Yüzleri kara kapısar özcanları rahat değil” (154/4)

“Yûnus sözi ‘âlimden zinhâr olman zâlimden

Korka durun ölümden cümle togan ölmişdür” (76/5) 4.2.12. Düşmanlık Etmek

Yûnus, kimseye düşmanlık beslenmemesi gerektiğini, yabancıların bile kendine dost olduğunu şöyle dile getirir çünkü Kur’an-ı Kerim “işte siz öyle kimselersiniz ki onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz” (Âl-i

İmrân, 3/19) buyurarak gerçek Müslümanların sıfatlarını göstermiştir. Yûnus Emre’nin bu konudaki düşünceleri şöyledir;

“Kimseye düşmân tutmazuz agyâr dahı yârdur bize Kanda ıssuzlık varısa mahalle vü şârdur bize Adumuz miskîndür bizüm düşmânumuz kimdür bizüm Biz kimseye kîn tutmazuz kamu ‘âlem yârdur bize” (331/1-2)

SONUÇ

Yûnus' un şiirleri bir bütün halinde ele alındığı zaman daha iyi anlaşılmaktadır. Bu şiirlerde Yûnus’un tasavvufi bakış açısıyla İslam’ın duyuş, düşünce ve inanç çerçevesini çizdiği görülmektedir. Onun eserlerinde İslam'ın bütün prensiplerini bulmak mümkündür. O, hayatına taşıdığı inanç sistemini şiirleriyle insanlara duyurmuş ve hissettirmiştir. Böylelikle de bütün gayesi Mutasavvıf bir şair olarak İslam'ın ölümsüz mesajını insanlara duyurmak olmuştur. Bunun somut örnekleri ise kullandığı sade, derin, etkili dili ve insanları Hakk'ın yoluna davet etme bağlamındaki şiirleridir.

Bu çalışmada Yûnus Emre’nin “Divan” ve “Risaletün Nüshiyye” adlı eserlerindeki şiirlerinden hareketle onun iman, ibadet ve değerler eğitimine yönelik düşünce ve deyişlerinin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Çalışma neticesinde Yûnus Emre’nin eserlerinde iman, ibadet ve değerler eğitimine yönelik birçok şiirin ve öğretici bilgilerin olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Çalışma konusuna din eğitimi açısından yaklaşıldığından şunlar söylemek mümkündür; Din eğitimi ve öğretiminde iman esaslarının öğretilmesi çok önemli bir yer tutar. İslam dinin iman esasları, Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe ve kadere (hayır ve şerrin Allah’ın takdiri ve yaratması ile olduğuna) iman etmek ve bunları gönülden tasdik etmek şeklinde ifade edilebilir. Bu inanç esasları Kur’an-ı Kerim’de belirtilmiştir.

Kur’an-ı Kerim temelde Allah’ın varlığını ve birliğini, Hz. Peygamberin onun kulu ve elçisi olduğu inancını yerleştirmek istemektedir (Göçeri, 2002).

Bu durum Kelime-i Tevhid ile sembolleştirilmiştir. Yûnus’un şiirlerinde Allah’a iman başta olmak üzere, iman esaslarının öğretiminin temel niteliklerini içeren iman esasları konusu ile ilgili çok fazla örnek olduğu tespit edilmiştir. Yûnus’un şiirlerinde iman esaslarının temelini oluşturan Tevhid, mü’min olmanın bir şartı olarak görülmüş ve “Tanrı birdür Hak’dur Resûl” şeklinde dile getirilmiştir. Allah’ın varlığı ve birliği yanında onun zatı ve subûti sıfatlarına dair birçok bilginin Allah’ın güzel isimleri (Esmâ-i Hüsnâ) zikredilmek suretiyle şiirlerin arasına serpiştirildiği görülmektedir.

Buna örnek olarak “Sensin Kerîm sensin Rahîm, Allâh sana sundum elüm”

dizeleri gösterilebilir. Yûnus’un şiirlerinde diğer iman esasları olan melekler ve görevleri, dört kutsal kitap, peygamberlerin isimleri ve kıssaları, ahiret ile bilgiler, kader, hayır ve şer gibi konular didaktik bir biçimde ele alınmıştır.

Şiirlerde verilen mesajların kısa ve çoğu zaman kafiyeli oluşu bu şiirlerin öğrenciler açısından kolay öğrenilmesini ve öğrenilen bilgilerin akılda kalıcılığını sağlaması açısından din öğretiminde kullanılmasının etkili olabileceği ifade edilebilir.

Yûnus’un eserlerinde tespit etmeye çalıştığımız bir diğer konu ise ibadetler konusudur. İbadetler konusunda Yûnus Emre, amel, ‘ta’at gibi kavramları

Yûnus’un eserlerinde tespit etmeye çalıştığımız bir diğer konu ise ibadetler konusudur. İbadetler konusunda Yûnus Emre, amel, ‘ta’at gibi kavramları