• Sonuç bulunamadı

ÖDEMELER BİLANÇOSU VE CARİ AÇIK

2.7. Cari Açıkların Sürdürülebilirliğ

Cari dengenin sürdürülebilirliği, cari denge ve uluslararası yatırım pozisyonunun tüketim ve yatırım harcamalarını diğer makroekonomik değişkenlere göre daha az etkilemesi olarak tanımlanmaktadır (Mann, 2002: 131-132).

Cari açığı, riskleri biriktirerek, sorunları büyütüp, çözümleri erteleyerek uzun yıllar “sürdürmek” koşullar elverdiğinde mümkün olabilir. Bir ülkede, cari açığın kriz yaşanmadan uzun yıllar sürdürülebilmesi, o ülkenin cari açığa bağışıklık geliştirdiği, toleransının arttığı, ya da bunun sürdürülebilir olduğu anlamına gelmez. Cari açığın sürdürülemez olduğu er ya da geç anlaşılacaktır (Subaşat, 2010: 9).

Milesi- Ferretti ve Razin (1996), cari işlemler açığının sürdürülebilir olup olmadığı konusunda tasarruf- yatırım eğilimi, ekonomik büyüme, döviz kuru rejimi, ülkenin dışa açıklığı, mevcut politika uygulayıcılarının kredibilitesi, mevcut politikaların sürdürülebilirliği, sermaye hareketlerindeki serbestlik, cari işlemler açığının hacmi gibi değişkenlerin dikkate alınması gerektiğini ifade etmektedir (Timur, 2006: 14).

Bir ülkenin cari açıklarının sürdürülebilirliği o ülkenin ödeme gücü ile ilişkilendirilmekte ve ülkenin gelecekteki dış ticaret fazlasının bugünden borçlanılması olarak ifade edilmektedir. Yabancı kaynaklardan borçlanabilme ve yabancı sermayenin çekilebilmesi cari açığın sürdürülebilirliği olarak yorumlanmaktadır. Makul ve sürdürülebilir cari açık iki açıdan önemlidir. Birincisi; uluslararası piyasalardan borçlanmayı kolaylaştırması, ikincisi; yabancıların ülke tahvil-hisse senetlerine kaynak aktarımını sağlamasıdır. Ülkedeki net sermaye girişleri, cari açıkların kapatılabilmesinde önemli rol oynamaktadır (Barışık ve Çetintaş, 2006: 2).

Sermaye girişlerinin boyutu önemlidir; nitekim sermaye girişi cari açık miktarından yüksek olursa bu takdirde, milli paranın değerini artırarak rekabet imkanını azaltır ve bir taraftan ihracatı pahalılandırırken bir yandan da ithalat imkanını kolaylaştırıp cari açığın sürdürülemeyecek şekilde artışına sebep olabilir. Sermaye hareketlerinin liberalleşmesi öncesinde cari açığa daha çok sebep olan faktör ekonomik büyüme olmuş ve bu açık sermaye hareketleri ile karşılanmışken yani sermaye girişi cari açığın bir sonucu olmuşken, liberalleşme sonrasında ülkeler cari açık verebildikleri ölçüde büyümüşler ve cari açığın sebebi de sermaye girişleri olmaya başlamıştır. Dolayısıyla gerçekleşen sermaye hareketlerinin miktarı da bu bağlamda önem taşımaktadır (Coşkun, 2010: 25).

Cari işlemler açığının sürdürülebilirliği ekonomik büyüme ile doğru orantılıdır. Yani ekonomik büyüme ne kadar büyük olursa cari işlemler açığı da o kadar sürdürülebilir olmaktadır. Yüksek miktarda GSYİH büyümesi beklenen verimlilik arttıkça daha yüksek yatırım oranlarına yol açar. Diğer koşullar sabitken hızlı büyüme Dış Borç/ GSYİH oranında küçük bir artışa yol açacağından ve ülkenin dış borcunu ödeyebilmesine imkan sağlayacağından yüksek büyüme oranları cari açığın sürdürülebilir olmasıyla ilişkilidir.

Cari işlemler açığı, sabit kur rejiminde bu açığı ya da kuru sürdürebilecek seviyede rezerv yoksa ülke için sorun teşkil eder. Sabit kur rejiminde ve finansal olarak kapalı bir ekonomide ülke kuru sürdürebilmek için rezervleri ölçüsünde açık vermelidir, yoksa açık sürdürülemez ve ülkenin ekonomi politikası değişir. Dalgalı

kur rejiminde ise ülkede cari işlemler açığı söz konusu ise bu açığın ülke için bir sorun olup olmadığı ekonomide kırılganlıkların olup olamamasına bağlıdır.

Dışa açıklık oranı; ihracatın gayri safi yurt içi hasılaya oranı (X/GSYİH), ithalatın gayri safi yurt içi hasılaya oranı (M/GSYİH), ihracat ve ithalatın toplamının gayri safi yurt içi hasılaya oranı (X+M/GSYİH) olarak ifade edilmektedir. Ülke dış ticarete ne kadar açıksa, dış ticaret hadlerinde bozulma veya dış talepte gerileme gibi dış şoklara maruz kalma riski de o kadar çok olacaktır.

Küçük ve dışa açık bir ekonomide dışa açıklık oranı yüksek olduğundan yurt dışında olan gelişmelerden ülke ekonomisi etkilenecektir ve uygulanmakta olan iç politikanın devam ettirilmesi zorlaşacaktır. Dışa açıklık oranının nispeten düşük olduğu ABD gibi büyük bir ekonomide ise, dışa açıklık oranı küçüktür ve böyle bir ülke uyguladığı iç politikayı uygulamaya devam edecektir. Bu sonuç, dış dengenin belirleyicisi olarak iç dengenin sağlanma gerekliliğinin sanayileşmiş ülke gruplarına nazaran gelişmekte olan ülkelerde daha fazla olduğunu göstermektedir (Vhysnyak, 2000: 33).

Tasarruf-yatırım eğilimini incelediğimizde; tasarruf miktarı azalmamakla birlikte cari açığın yatırımlardaki artış sebebiyle yüksek olması cari açığın sürdürülebilirliğiyle ilgili önem arz etmektedir. Ancak söz konusu yatırımların ihracat artışı, büyüme ve verimlilik artışı sağlayacak alanlara kayması gerekmektedir. Aksi takdirde yatırım harcamaları ithalatı artırarak cari işlemler dengesinin sürdürülebilirliği üzerinde bilakis ters yönlü bir etki gerçekleştirebilecektir (Coşkun, 2010: 25).

Cari açığın sürdürülebilirliği, ödünç alınan kaynakların nerede kullanıldığına olduğu kadar dünya ekonomisindeki konjonktüre de bağlıdır. Cari fazla veren ülkeler, cari açık veren ülkelere kaynak transferinde gönüllü oldukları sürece, cari açığın uzun bir süre sürdürülememesi için hiçbir neden yoktur. Örneğin Japonya, Çin ve ABD arasında oluşan bağımlılık ilişkisine baktığımızda, ABD’nin sürekli olarak ürettiğinden fazla tüketerek cari açık verdiğini, Çin ve Japonya’nın da tükettiklerinden fazla üretip cari fazla vererek, ABD’nin tüketimini finanse ettiğini

görüyoruz. Ancak belli bir noktada risk algılamaları değiştiği zaman sistem kriz yaratmaktadır. Dolayısıyla böyle bir bağımlılık ilişkisini uzun bir süre götürmek mümkün olsa da sonsuza kadar götürmenin gerçek hayatta mümkün olmadığını görüyoruz (Subaşat, 2010: 9).

Her ne kadar deneyimlerden hareketle belli bir sınırın üzerindeki cari açık riskli olarak görülse de cari açığın ne zaman ciddi bir sorun olmaya başlayacağına, cari açığın GSMH’ya oranı, kaç yıl sürdüğü, dış borç miktarı, ihracat hacmi ya da uygulanan döviz kuru rejimi gibi basit bazı değişkenlere bakarak ya da daha karmaşık istatistiksel teknikler kullanarak karar vermek mümkün değildir. Çünkü cari açığın sorunsuz bir biçimde geri ödenebilirliği çok sayıda faktöre bağlı olarak ülkeden ülkeye değişir. Eğer kaynaklar verimsiz alanlara yatırılmış ya da tüketimi pompalamak için kullanılmışsa, küçük bir cari açık dahi tehlike arz edebilir (Subaşat, 2010: 9).