• Sonuç bulunamadı

1.2. Bütçe Açığı Kavramı

1.2.5. Bütçe Açıklarının Makroekonomik Etkiler

Bütçe açıklarının sürekli hale gelmesi ekonomide farklı sonuçlara sebep olabilmektedir. Bütçe açıklarının yol açtığı sonuçlar, bu açıkların finansmanı ile yakından ilgilidir. Finansman şekline bağlı olarak bütçe açıklarının makroekonomik denge üzerinde önemli bir etkisi vardır. Çalışmanın bu bölümünde bütçe açıklarının ekonomik büyüme, faiz oranları, enflasyon, ödemeler bilançosu ve gelir dağılımı üzerindeki etkileri incelenecektir.

1.2.5.1.Bütçe Açıklarının Ekonomik Büyüme Üzerindeki Etkisi

Ekonomik büyüme, bir ülkenin gayri safi yurtiçi hasılasının reel olarak bir önceki yıla göre artması demektir (Eğilmez ve Kumcu, 2012: 113). Sermaye stokundaki artış, teknolojik ilerleme, doğal kaynakların gelişimi ve üretim faktörleri kullanımında etkinliğin sağlanması ekonomik büyümeyi artırmaktadır (Bulut, 2002: 65).

Bütçe açıkları ekonomik büyümeyi ve kalkınmayı olumsuz yönde etkilemektedir. Çünkü açıkların finansmanının iç borçlanmayla karşılanmasının yol açtığı crowding out, özel yatırımların ve dolayısıyla üretim seviyesinin düşmesine neden olmaktadır. Bu da bir yılda milli gelirdeki artışı ifade eden büyüme hızının azalmasına yol açmaktadır (Dileyici ve Özkıvrak, 2010: 54).

Uzun dönemde bir ekonominin çıktı düzeyi, üretken kapasitesi ile belirlenir. Açıkların yatırımları azaltması durumunda sermaye stoku, aksi durumda olacağından çok daha yavaş büyür. Yatırımların sermaye stoku üzerindeki dışlayıcı etkisi bir veya iki yıl sürerse, oluşacak etki göz ardı edilebilir. Fakat eğer açıklar on yıl veya daha fazla sürecek olursa ekonominin mal ve hizmet üretim kapasitesini önemli ölçüde düşürecektir (Ball ve Mankiw, 1995: 10).

Bütçe açıklarının ekonomik büyüme üzerindeki etkisi, iki farklı kanaldan kendini gösterir. Birincisi, bütçe açıklarının reel faizleri yükseltmesi ve bunun sonucu olarak dışlama etkisi yoluyla ekonomik büyümeyi yavaşlatmasıdır. İkincisi ise yine yüksek reel faizlerin, kur sisteminin esnek ve sermaye hareketlerinin serbest olduğu varsayımı altında, sıcak para girişlerini artırması ve artan sıcak para girişlerinin de ulusal paranın aşırı değerlenmesine neden olarak, ithalatı artırıp ihracatı azaltması sonucu ekonomik büyümeyi yavaşlatmasıdır (Şen vd., 2007: 121).

1.2.5.2.Bütçe Açıklarının Faiz Oranları Üzerindeki Etkisi

Bütçe açıkları ekonominin gerçek büyüme oranlarından daha yüksek oranlarda yeni para yatırılması yoluyla finanse edilirse, bu durum nominal faiz oranlarının yükseleceği enflasyonist bir sürecin başlamasına neden olabilir. Enflasyonist süreç

içerisinde olmayan bir ekonomide bütçe açıklarının süreklilik kazandığı ve bütçe açıklarını finanse etmek için ek para basılmadığı durumda ise, artan her borcu yansıtarak reel faiz oranları yükselecektir (Özbilen, 1998: 280).

Büyük bütçe açıkları ve buna bağlı olarak yüksek faiz oranları yabancı yatırımcılar için ülke tahvillerini cazip kılmakta ve tahvillere sahip olmak için nakde olan talep arttığı zaman faiz oranları da yükselebilmektedir. Bu eğilim sonucunda, daha önce de açıklandığı gibi, ülke parasının değişim değeri yükselmekte, ülke parasının bu aşırı değerlenmesi ihracatı vergilendirme veya ithalatı sübvanse etmek politikaları ile benzerlikler göstermekte ve böylece dış ticaret dengesi bozulabilmektedir (Ataç, 1994: 176).

Uzun dönemde büyük bütçe açıkları ve yüksek faiz oranları ekonominin istikrarı ve büyümesi için önemli sorunlar yaratmakta, yurtiçi ve hatta uluslararası ekonomik koşulları ciddi biçimde etkilemektedir. Her ne kadar bir ekonomide ciddi durgunluk dönemlerinde bütçe açığının toplam talebi artırmak için artması arzulansa da yüksek istihdam ve iyileşme dönemlerinde sıkıntı yaratacağı açıktır. Uzun dönemli düşünüldüğünde, politikacıların büyük bütçe açıklarına ileride ortaya çıkabilecek olumsuz sonuçları düşünerek karşı çıkmaları ve yalnızca, şimdiki yarar için gelecekteki maliyetleri ihmal ederek karar vermemeleri gerekmektedir (Ataç, 1994: 177).

1.2.5.3.Bütçe Açıklarının Enflasyon Üzerindeki Etkisi

Bir ekonomide genel fiyat düzeyinde meydana gelen sürekli artışa enflasyon denir. Fiyatlar genel düzeyindeki bir kerelik bir artış enflasyon demek değildir. Tanımdaki genel fiyat düzeyi kavramı, çok sayıdaki maldan oluşan bir sepetin fiyatını temsil eder (Ünsal, 2011: 20).

Bütçe açıklarının ekonomide yarattığı en önemli etkilerden biri parasal büyüme yani ekonominin parasallaşması doğrultusunda enflasyonist baskıların şiddetlenmesidir. Bütçe açığı ile parasal büyüme arasında doğrudan bir ilişki vardır. Çünkü, bütçe açıkları genellikle Merkez Bankası kaynaklarından (emisyon) ya da

özel kesimden borçlanma yolu ile finanse edilmektedir. Bütçe açıkları Merkez Bankasının doğrudan avansları ya da bu kuruma bono ve tahvil satılarak finanse edildiğinde, para arzı veya baz para, sürekli artış gösterir. Zira, bütçe açıklarının faiz oranlarını yükseltici etkisi olduğundan, Merkez Bankası bu artışı önleyebilmek için parasal tabanı ve para stokunu arttırma yoluna gidecek, bu da sonuç olarak hızlı bir enflasyona neden olacaktır (Direkçi, 2006: 41).

Bütçe açığı enflasyon ilişkisi aslında iki yönlü bir etkileşim gösterir. Yani, sadece bütçe açığı onun para ve beklentiler üzerindeki etkisi yoluyla enflasyonist baskı oluşturmaz, aynı zamanda yüksek enflasyonda bütçe açığını artırıcı bir geri besleme etkisine sahiptir. Bu etki iki şekilde ortaya çıkar. Birincisi, enflasyonun nominal kamu harcamalarını artırıcı etkisi vergi gelirlerini artırıcı etkisinden daha erken ortaya çıkar ve bunu sonucunda bütçe açıkları artar. Böylece bütçe açıkları, mevcut olan bir enflasyondan devamlı olarak beslenir. İkincisi, enflasyon nominal faiz oranlarını yükselterek bütçedeki faiz yükünü artırır. Enflasyon arttıkça faiz yükü de artacaktır. Artan faiz ödemeleri ise bütçe açıklarına neden olacaktır (Günaydın, 2004: 163).

1.2.5.4.Bütçe Açıklarının Ödemeler Bilançosu Üzerindeki Etkisi

Ödemeler bilançosu, bir ülkede yerleşik kişilerin belirli bir dönemde dış alemdekiler ile yaptığı işlemlerin yer aldığı bir tablodur.

Bütçe açıklarının ticaret açıklarını artırması (net ihracatın azalması) boyutu, hemen karşılaşılabilen bir diğer etkidir. Bütçe açıkları, ülke varlıklarının yurtdışına akımına neden olur. Bu gerçek cari hesaplarla sermaye hesaplarının eşitliğinden kaynaklanarak oluşur. Bir ülke ihracatından daha fazla ithalat yaptığında, bu fazladan alınan mal ve hizmeti bedava almamaktadır; karşılığı, yurtiçi varlıktan (servetten) vazgeçmek demektir. Başlangıçta bu varlıklar yerel kalabilir. Ancak yabancılar bu parayı hızla tüzel ya da kamu tahvili almak için ya da arazi almak için kullanırlar. Hangisi olursa olsun, bütçe açıkları bir ülkeyi ithalatçı ülke konumuna sokarsa bu aynı zamanda, o ülkenin, varlıklarının net ihracatçısı olduğu anlamına da gelecektir (Direkçi, 2006: 50).

Hükümetin bütçe açıklarını finanse etmek için borçlanmaya başvurması faiz oranlarını yükseltmektedir. Yüksek faiz oranları özel yatırım harcamalarının caydırıcı etkisi denilen dışlama etkisi ve yabancılar için yurtiçi finansal yatırımların çekici hale gelmesi şeklinde iki etkiye sahiptir. Yurtiçi finansal kaynakların cazip hale gelmesi yurtiçine yabancı fonların akışını hızlandırmaktadır. Bu ise döviz kurlarının artmasına engel olarak yerli paranın aşırı değerlenmesine neden olmaktadır. Yerli paranın aşırı değerlenmesi ise üretim maliyetlerini diğer ülkelere göre artırdığı için ihracat azalırken ithalat artmaktadır. Sonuç olarak, bütçe açıklarının artması dış ticaret açıklarını da artırmaktadır (Barışık ve Kesikoğlu, 2006: 63).

1.2.5.5.Bütçe Açıklarının Gelir Dağılımı Üzerindeki Etkisi

Gelir dağılımı, bir ülkede yaşayan bireyler tarafından üretilen mal ve hizmetlerden elde edilen toplam gelirin, yine o ülkedeki bireylere dağılım araçları ile paylaştırılmasını veya bölüşümünü ifade eder. Bu paylaşımın nasıl olduğu, bir ülkenin ekonomik refaha ulaşmasının önemli bir göstergesi olması açısından iktisat teorisi için çok önemlidir (Kuştepeli ve Halaç, 2004: 3).

Bütçe açıklarının artması nedeniyle makroekonomik dengelerin bozulması, devletin gelir dağılımında adalet sağlayıcı politika uygulanmasını zorlaştırdığı gibi mevcut gelir dağılımının daha da bozulmasına neden olmaktadır. Özellikle açıkların giderilmesine yönelik finansman yollarının neden olduğu dengesizlikler bu eşitsizlik üzerinde etki göstermektedirler (Bulut, 2002: 79).

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde açıkların finansmanında borçlanma öncelikli politik araç durumundadır. Bütçe açığı yüksek faiz garantili borçlanmayla karşılandığında kamuya borç veren kişi ve kuruluşlar lehine gelir dağılımının bozulması söz konusudur. Çünkü borçlanma, elinde atıl kaynağı ya da birikimi olan dar bir kitleyi ilgilendirmektedir. Bütçe açığını kapatmak için kamuya borç veren yüksek gelirli kişiler, ileride vergi ödemeleri karşısında herhangi bir sıkıntıya düşmeyecektir. Çünkü bu kesimlere kamunun ödediği yüksek faizler düşük gelirli kesimlerden toplanan vergilerle finanse edilmektedir. Bu durumda, düşük gelirli

kesimlerden yüksek gelirli kesimlere doğru kaynak aktarılmış olmakta ve bu kaynak aktarımı gelir dağılımının toplumdaki geniş kitleler aleyhine dönmesine neden olabilmektedir (Direkçi, 2006: 53).

Bütçe açıklarının giderilmesi için vergi oranlarının artırılması veya yeni vergilerin uygulanması tüketici kesiminde gelirin ve talebin azalmasına neden olurken üreticiler için maliyetlerin artmasına, üretimin düşmesine neden olabilir. Üretimin düşmesi de işsizliği ve gelir dağılımında eşitsizliği artırabilir. Ayrıca enflasyon nedeniyle dolaylı vergi gelirlerinin kamu gelirleri içindeki payının giderek artması da gelir dağılımını bozmaktadır. Çünkü bu vergiler fiyatlar vasıtasıyla tüketicilere doğru kolayca yansıtılabilmektedir. Bu tür vergi ve fonlar özel sektör firmaları tarafından da ödense fiyat mekanizması yoluyla çalışanlara ve diğer düşük gelirlilere yansıtılmaktadır (Bulut, 2002: 79).