• Sonuç bulunamadı

Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi (CEDAW)

Birleşmiş Milletler, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW), 1980 yılında üye ülkelerin imzasına açılmıştır. 3 Eylül 1981’ de imzalanmıştır.

1985 yılında Resmî Gazete’de yayımlanarak ülkemizde yürürlüğe girmiştir51.

Uluslararası platformda, Birleşmiş Milletler, kadınların insan haklarının teşviki ve korunması, eşit şekilde kamusal hayata katılabilmeleri, ekonomik ve toplumsal kalkınmanın yarattığı fırsatlara erişebilmeleri için verilen küresel mücadelede öncü bir rol oynamıştır.

CEDAW Sözleşmesi, kadınların insan haklarının sağlanması, korunması ve geliştirilmesini, toplumda kadın-erkek eşitliğinin gerçekleştirilmesine koşut bir olgu olarak kabul etmektedir.

CEDAW Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi

• kadın-erkek eşitliğine dayanmayan bir “kadın hakları” anlayışını kabul etmemekte, taraf devletlerin kadınların insan haklarını daima kadın-erkek eşitliği temelinde gerçekleştirmelerini öngörmektedir.

• yalnızca yasal ve biçimsel eşitlik değil, gerçek eşitlik talep eder.

• kadına karşı ayrımcılığı, iktisadi kalkınma, savaş, doğal afet gibi tarihte devletlerin gündeminden düşmeyen geniş konulardan soyutlamamakta, aksine kadına karşı ayrımcılığın bu durumlarda dahi engellenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

• ayrımcılığın yalnızca yasal yönlerine değil, aynı zamanda kültürel yönlerine de vurgu yapar.

Kadına yönelik şiddet uzunca bir süre toplumsal ve hukuki bir mesele olarak değil, kadının özel meselesi olarak görülmüş ve ceza hukuku açısından şiddet boyutu ile dava konusu olmuştur.

51- Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW). Erişim adresi https://

www.resmigazete.gov.tr/arsiv/18898.pdf

1990’larda, Birleşmiş Milletler CEDAW Komitesi 19 sayılı Genel Tavsiye Kararı ile kadına yönelik şiddetin kadına karşı bir ayrımcılık biçimi ve kadının insan hakları ihlali olduğu belirtildi52

CEDAW Komitesi

Madde 17 ve devamında: Devletlerin, sözleşmeyi yaşama geçirmesini ve denetimini sağlamak üzere Kadınlara Yönelik Ayırımcılığın Kaldırılması Komitesi’nin kurulması, görevleri ve çalışma yöntemleri yer almaktadır.

Komite kadın hakları konusunda uzman 23 üyeden oluşur.

22.12.2000 tarihinde yürürlüğe giren Ek 64 No’lu protokolden sonra Komite, CEDAW İhtiyari Protokolü çerçevesinde yapılan kişisel başvurular ile bu alanda yargı içtihatları geliştirmeye başlamıştır.

CEDAW Komitesi inceleme sonucunda ihlal ile suçlanan ülkeyi, gerekli önlemleri almaya ve şikâyette bulunan birey veya grupların haklarına zarar vermekten kaçınmaya çağırabilmektedir.

Bu başvurularla ilgili verilen kararların bağlayıcı olmadığı ancak ülkelerin uluslararası prestijinin sarsılmaması ve kadına yönelik ayrımcılıkla mücadelede azami dikkatin sağlanması bakımından önemli olduğu açıktır53.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşayan bir belge olduğu ve her zaman Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ile birlikte ele alınması gerektiği unutulmamalıdır. Buna göre toplumsal cinsiyet temelli şiddet AİHS’nin aşağıdaki maddeleri ile ilgilidir.

*Yaşama hakkı (AİHS Madde 2)

*İşkence yasağı (AİHS Madde 3)

*Özel ve Aile Hayatına saygı hakkı (AİHS Madde 8)

*Ayrımcılık yasağı (AİHS Madde 14)

AİHM tarafından şiddet; devlet kaynaklı, toplum kaynaklı veya ev içi şiddet şeklinde tespit edilmektedir.

İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Koruma Sözleşmesi (AİHS) madde 8: “Herkes, özel hayatına, aile hayatına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre bu hak, devletleri negatif yükümlülüğün yanı sıra pozitif yükümlülüğe de zorlar.

Kadına yönelik şiddet olaylarında Devletin etkin soruşturma yapmakta pozitif yükümlülüğünün bulunduğu, olay meydan gelmemişse de önlem alma konusunda bu yükümlülüğünün devam edeceğini kabul etmektedir.

AİHM tarafından kadını aile içi şiddetten koruyamadığı için verilen ilk mahkûmiyet kararı Türkiye aleyhinedir. Opuz-Türkiye Kararı, (Başvuru no. 33401/02)

52-Birleşmiş Milletler CEDAW Komitesi 19 sayılı Genel Tavsiye Kararı. Erişim adresi https://www.ohchr.org/en/issues/

women/wrgs/pages/vaw.aspx#:~:text=In%20December%201993%2C%20the%20Declaration,eradication%20of%20vio-lence%20against%20women.

53- Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi Ek İhtiyarı Protokol. Erişim adresi https://www.tbmm.gov.tr/komisyon/kefe/docs/protokol.pdf

Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi)54 1 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzalandığı için adını buradan alan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi), ilk olarak Türkiye tarafından imzalanmıştır. İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesini konu alan ve hukuki bağlayıcılığı bulunan ilk uluslararası belgedir. Türkiye Cumhuriyeti bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Sözleşmeden çekilme niyetini ilan etmiş ve bunu 22.03.2021’de resmi olarak Avrupa Konseyine iletmiştir. Buna göre 01.07.2021 günü Türkiye İstanbul Sözleşmesinden çekilmiş olacaktır55.

Ülkemiz açısından doğrudan bağlayıcılığı kalmayacak olsa da, İstanbul Sözleşmesi hakkında bilgi sahibi olmak önemlidir. Çünkü Sözleşme, alanında çok önemli ilkler barındıran, sadece Avrupa bölgesi bakımından değil uluslararası hukuk açısından çok önemli bir belgedir. Ayrıca aşağıda izah edildiği üzere AİHS’nin yorumlanmasında AİHM İstanbul Sözleşmesi’ni dayanak olarak kullanacağı için ülkemiz açısından dolaylı olarak etkisi devam edecektir. İstanbul Sözleşmesi’nin en önemli özelliği, biyolojik veya hukuki, ailevi bağ olup olmadığına bakılmaksızın ev içi şiddetin (örneğin eski veya mevcut eşler, evlilik dışı partnerler, birlikte ikamet edilen aile fertleri, akrabalar veya birlikte ikamet edilen başkaları tarafından yöneltilen şiddetin) ve kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin standartlar öngören ve Avrupa ülkelerini hukuki olarak bağlayan ilk belge olmasıdır.

İstanbul Sözleşmesi'nin bir diğer önemli özelliği yalnızca mağdurun korunması ve şiddetin önlenmesi ile kalmayıp, aynı zamanda mağdurun güçlendirilmesine ve toplumlarda tarihsel toplumsal cinsiyet eşitsizliği üzerinde etki etmeye yönelik kapsamlı politikalar aracılığıyla mücadele edilmesini hedef almasıdır.

Ülkemizin artık taraf olmayacağını ilan ettiği İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı Kanun ile hemen hemen aynı günlerde, 12 Mart 2012 tarihinde yürürlüğe girmişti.

Bu doğrultuda sözleşmenin taraflarca nasıl uygulandığını izleyecek bir uzmanlar grubunun (GREVIO) kurulması ve GREVIO’nun bir denetim mekanizması olarak çalışması öngörülmüştür.

GREVIO sözleşmeyi onaylayan taraf devletleri düzenli rapor hazırlamakta, bu raporlarda devletlere kadına yönelik ve aile içi şiddetle mücadele konusunda tavsiyelerde bulunmaktadır.

İstanbul Sözleşmesi;

Önleme Prevention

Koruma Protection

Yargılama Prosecution

Mağdur destek mekanizmaları oluşturma politikaları Policy şeklinde dört ana unsur üzerinde konumlanmıştır.

Sözleşmenin giriş kısmında kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın, kadınlarla erkekler arasında tarihten gelen eşit olmayan güç ilişkilerinin bir tezahürü olduğunu ve bu eşit olmayan güç ilişkilerinin, erkeklerin kadınlara tünlüğüne, kadınlara karşı ayrımcılık yapmalarına ve kadınların tam anlamıyla ilerlemelerinin engellenmesine yol açtığı belirtilmiştir.

Kadınların ve genç kızların erkeklerden daha fazla oranda toplumsal cinsiyete dayalı şiddet riskine maruz kaldıkları ve erkeklerin de aile içi şiddetin mağdurları olabileceğinin altı çizilmiştir.

Sözleşme, taraf devletlere kadına yönelik şiddetin bütün formları ve ayrımcılıkla mücadele edilmesi, ev içi şiddetin önlenmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda toplumun bilinçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması gibi konularda geniş yükümlülükler yüklemiştir.

54- Erişim adresi https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/03/20120308M1-1.htm Ülkemiz Sözleşmeden çekilme beyanını Avrupa Konseyine iletmiş olsa da, Sözleşmenin Türkçe tam metnine ulaşmak için Resmi Gazetedeki metin-den faydalanılabilir.

55- Avrupa Konseyi Sözleşmeler Portalı. Erişim adresi https://www.coe.int/en/web/conventions/full-list/-/conventions/

treaty/210/signatures?p_auth=RzrGFpv3

Ülkemizin çekilme iradesini ilan ettiği İstanbul Sözleşmesine Taraf Devletler;

• Kadının aşağılığı iddiasını,

• Kadın erkek için kalıp rollere dayanan ön yargıları,

• Örf ve adetleri, gelenekleri,

• Tüm diğer uygulamaları

ortadan kaldırmak amacıyla kadın ve erkeklere ilişkin toplumsal ve kültürel davranış modellerinde değişim sağlamak için gerekli tedbirleri alacaklardır. (Madde:12/1 )

İstanbul Sözleşme’nin cinsiyet temelli belirlenen suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturmaların, suçun kısmen veya tamamen kendi topraklarında işlenmiş olması durumunda, mağdurun ifadesine veya şikâyetine bağlı olmaksızın ve mağdurun ifadesini veya şikâyetini geri çekmesi durumunda dahi devam edebilmesini temin edeceklerdir. Buna göre Taraf Devletlerin bu suçların,

• Mağdur tarafından bildirilmesi veya şikâyette bulunulmasına bağlı olmamasını,

• Mağdur şikâyetini veya ifadesini geri alsa bile kovuşturmanın devam etmesini sağlama yükümlülüğü vardır.

İstanbul Sözleşmesi’ne Taraf Olmamamız Devletin Tedbir Alma Yükümlülüğünü Kaldırır mı?

İstanbul Sözleşmesi Avrupa Konseyi’nin “temel sözleşmeler” saydığı sözleşmelerdendir56. Ülkemiz Avrupa Konseyine üye olduğu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisini de kabul ettiği için, İstanbul Sözleşmesine taraf olmasa dahi; İstanbul Sözleşmesinin düzenlediği konularda uluslararası hukuka aykırı davranma hak ve yetkisi kazanmış olmamaktadır. Elbette ki, egemen bir ülke olarak Türkiye Cumhuriyeti taraf olacağı veya olmayacağı anlaşmaları özgür bir biçimde seçmek iradesine sahiptir. Ancak kadına karşı şiddetle mücadelenin sadece bir tek sözleşme ile düzenlenmediğini, başta AİHS ve CEDAW olmak üzere ülkemizin bu konularda sorumluluk ve yükümlülüğünün devam ettiğini unutmamamız gerekmektedir.

Nitekim Türkiye Cumhuriyeti adına yapılan resmi açıklamalarda da kadına karşı şiddetle mücadelede kararlılık vurgusu ve özellikle CEDAW’a bağlılık konusundaki iradenin devam ettiği açıkça vurgulanmıştır.

İstanbul Sözleşmesine giden yolda çok etkili olan AİHM’in Türkiye aleyhine verdiği Nahide Opuz kararını bu kapsamda akılda tutmak gerekmektedir. İstanbul Sözleşmesi’nin henüz var olmadığı dönemde yaşanan bu şiddet olayında devlete yapılan çok sayıda başvuruya rağmen Nahide Opuz’un korunamamış olması nedeniyle ülkemiz AİHM’de mahkum edilmiştir.

Dolayısı ile İstanbul Sözleşmesine taraf olmayacağımız 01.07.2021’den sonra da, AİHS hükümleri ve AİHM kararları dolayısıyla ülkemizin kadınlar başta olmak üzere korunmaya ihtiyacı olan grup mensuplarını gerekli özel önlemleri alarak koruma yükümlülüğü devam edecektir. Zira AİHM, AİHS’nin kadına karşı şiddet bakımından yorumlanmasında İstanbul Sözleşmesi'ni esas almaya devam edecektir. Bilindiği üzere AİHM, AİHS’ni “yaşayan bir belge” olarak telakki etmekte ve Sözleşmeyi ortaya çıkan durum ve koşullara göre yorumlamayı devamlı olarak sürdürmektedir. Kadına karşı şiddet konularında AİHM önüne gelen meselelerin çözümünde AİHS’ni yorumlamak gerektiğinde Avrupa Konseyi’nin alanda temel sözleşme saydığı İstanbul Sözleşmesi'ne başvurmaya devam edecektir. Bu nedenle ülkemiz açısından doğrudan bağlayıcılığı kalmayacak olan İstanbul Sözleşmesi’nin bilinmesi Türk hukukçular açısından halen önem taşımaktadır.

56-Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi) Erişim Adresi https://www.coe.int/tr/web/impact-convention-human-rights/council-of-europe-convention-on-preventing-and-combating-violence-against-women-and-domestic-violence#/