• Sonuç bulunamadı

Günümüzde modern çocukluk anlayışını hukuksal boyutuyla şekillendiren temel belge Çocuk Hakları Sözleşmesidir (ÇHS).

Genel olarak çocuk haklarının tarihine bakıldığında, karşımıza dört önemli belge çıkmaktadır76:

• 1924 Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi

• 1959 Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi

• 1963 Türk Çocuk Hakları Bildirisi

• 1989 Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi

ÇHS’yi ortaya çıkaran sürecin yapı taşları ise şu şekilde özetlenebilir: Çocuk hakları alanında ilk toplumsal politika belgesinin 1779 yılında İsviçre’nin Zürih Kantonu’nda yayınlanan bir emirname olduğu kabul edilir.

1920 yılında savaştan zarar gören ülkelerin çocuklarının acil gereksinimlerini gidermek amacıyla kurulan Çocuklar İçin Uluslararası Yardım Örgütü ile çocuklarla ilgili çalışmaların odaklanmaya başladığı görülür77. Örgüt, amacına ulaşmak için çabalarını sürdürürken daha geniş planda ve sürekli bir şekilde çocukları korumak amacıyla gerekli programın düzenlenmesine ve bu programın ilkelerinin belirlenmesine çaba göstermiş ve ilerleyen zamanlarda Uluslararası Çocuk Refahı (Koruma) Birliği adını almıştır.

76- Çocuk Haklarına İlişkin Temel Uluslararası Belgeler Ve Türkiye Uygulaması, Sevil Lale Kurt, Sosyal Politika Çalışma-ları Dergisi Yıl: 16 Sayı: 36 Sayfa, 104, Tarih: Ocak-Haziran 2016

77- Eylem Atılgan Aydın, Çocuk Hakları Paradigması ve Çocuk Ceza Yargılamasına Hâkim Olan İlkeler Açısından Türki-ye’deki Düzenleme ve Uygulamaların Değerlendirilmesi, İHOP Yayınları, Ankara, 2009

Bu çabaların sonucu olarak 26 Eylül 1924 tarihinde Milletler Cemiyeti Genel Kurulu, “Çocuk Hakları Bildirgesi”ni kabul etmiş ve böylece çocuklarla ilgili ilk geniş kapsamlı uluslararası düzenleme ortaya çıkmıştır. 1924 yılında Milletler Cemiyeti tarafından kabul edilen “Cenevre Bildirgesi”, çocuklar için

“hak” sözcüğünün benimsendiği ilk belge niteliğini taşır. Bu belge “Umum Milletlerin erkek ve kadınları, insanlığın haiz olduğu en mutena şeyi çocuğa vermeğe mecbur bulunduğunu rızki, milli ve dini her türlü telkinler haricinde bir vazife olmak üzere kabul ettiklerini Cenevre Beyannamesi ismi verilen bu Çocuk Hakları Beyannamesi ile tasdik ederler” cümlesiyle başlar.

Birleşmiş Milletler’in kuruluşundan sonra, 1948 yılında BM Genel Kurulu, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni kabul etmiş, ancak bu belgede çocukların hak ve özgürlükleri için özel bir düzenleme yer almamıştır. Çocukların özel ihtiyaçları, ayrı bir belgenin düzenlenmesini gerektirmiştir.

Yaklaşık on yıl süren çalışmaların sonucunda 20 Kasım 1959’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 78 ülkenin temsilcisinin katıldığı genel oturumunda Çocuk Hakları Bildirgesi’ni oybirliği ile kabul etmiştir. Böylece Çocuk Hakları Cenevre Bildirgesi ile 1924 yılında başlayan dönemin son aşamasını, 20 Kasım 1989 tarihli Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi oluşturmuştur.

Aşağıdaki tablo çocuk haklarının uluslararası metinler bağlamında geçirdiği süreci özetlemektedir.

YIL ULUSLARARASI METİN

1921 Uluslararası Çocuk Koruma Birliği 1924 Cenevre Çocuk Hakları Beyannamesi 1959 BM Çocuk Hakları Bildirgesi

1975 Evlilik Dışında Doğan Çocukların Hukuksal Statüsü Hakkında Avrupa Sözleşmesi 1979 Uluslararası Çocuk Yılı

1980 Evlilik Dışında Doğan Çocukların Tanınmasına Dair Sözleşme 1985 Pekin Kuralları (Yargılama)

1989 Çocuk Hakları Sözleşmesi (Genel) 1990 Riyad Kuralları (Önleme)

1990 Havana Kuralları (İnfaz)

1996 Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi

1998 Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair Lahey Sözleşmesi 2000 ÇHS Ek Protokolleri

2000 Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi 2001 Çocukların Korunması ve Ülkelerarası Evlat Edinme Konusunda İşbirliğine Dair Sözleşme 2005 BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi’nin Mağdur ve Tanık Çocukları Kapsayan Adli Olaylara

İlişkin Rehber İlkeler

2007 Çocuk Hakları Komitesi’nin 10 Numaralı Genel Görüşü (Çocuk Adaletinde Çocuk Hakları) 2010

2012

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Çocuk Dostu Adalete Dair Rehber İlkeleri Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek İletişim Usulü ile İlgili İhtiyari Protokol

i) Önemli Bazı Uluslararası Metinler Çocuk Hakları Sözleşmesi (Çatı Mevzuat)

BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme; her bir çocuğun hak sahibi birer birey olarak korunması, gelişimi ve temel hakları konusunda yeni bir felsefe ve anlayışı beraberinde getirmiştir. Türkiye, Sözleşmeyi 14 Eylül 1990 tarihinde imzalamış ve 9 Aralık 1994 tarihinde 17, 29, 30. maddelerine Anayasa ve Lozan Antlaşması çerçevesinde çekince koyarak kabul etmiştir. 27 Ocak 1995 gün ve 22184 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 4058 sayılı yasa ile iç hukuk kuralına dönüşen Sözleşmenin Türkiye’de uygulanmasıyla sorumlu koordinatör kuruluş olarak ise Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu78 görevlendirilmiştir.

Anayasanın 41. maddesinde ailenin ve çocukların korunması için Devletin gereken tedbirleri alacağı, 50. maddesinde kimsenin yaşına ve gücüne uygun olmayan işlerde çalıştırılamayacağı ve küçüklerin özel olarak korunacağı, 61/4. maddesinde de korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili tedbirlerin Devlet tarafından alınacağı hükümleri yer almaktadır. TBMM tarafından 9.12.1994 tarihinde 4055 sayılı Kanunla onaylanarak kabul edilen ve 27.1.1995 tarihli 22184 sayılı Resmi Gazete ile yayımlanarak yürürlüğe giren ve iç hukukumuzun bir parçası haline gelen Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 19.

maddesinde; çocuğun yanında bulunduğu kişinin suiistimal, ihmal ya da ihmalkar muamelesine karşı devletin gerekli tedbirleri alacağı açıklanmış, 32. maddesinde ise “çocuğun ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı ve bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı” taraf devletlerin koruma sağlaması ve bu maddenin etkili biçimde uygulanmasını sağlamak için ceza veya başka uygun yaptırımların uygulanabileceği belirtilmiştir. Yine, Sözleşmenin 36. maddesinde de taraf devletlerin,

“esenliğine herhangi bir biçimde zarar verebilecek başka her türlü sömürüye karşı çocuğu” koruyacakları hükmü yer almıştır.

2828 sayılı Kanun ile kimsesiz veya aileleri tarafından istismar edilen çocukların korunması ve bu konuda gereken tedbirlerin alınması konusunda Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü79 kurulmuştur. Anılan sözleşmede sözü edilen kimi idari tedbirler Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından alınıp uygulanmaktadır80.

Sözleşmedeki Hak Grupları

• Yaşama Hakkı

• Gelişme Hakkı

• Korunma Hakkı

• Katılma Hakkı

Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin Temel İlkeleri81

Çocuk Hakları Sözleşmesinde çocuk adalet sisteminin her aşamasında ve tüm düzeylerde uygulanabilecek bazı temel ilkeler öngörülmüştür ki bu ilkeler kapsayıcı (şemsiye) ilkeler olarak adlandırılır. Bu ilkeler;

çocuk suçluluğuna yönelik mevzuatın 18 yaşın altındaki herkese uygulanması, ayrımcılık yapmama (ÇHS m.2), çocuk suçluluğuna ilişkin her politika ve faaliyette çocuğun üstün yararının gözetilmesi (ÇHS m.3), çocukların özgürlüklerinin kısıtlanmasının son çare olması (ÇHS m.37-b), çocuklara yapılan muamelede çocuğun toplumla yeniden bütünleşmesine olanak sağlayacak ve onun toplumdaki yapıcı rolünü güçlendirecek şekilde hareket edilmesidir (ÇHS m.40). Çocuk Hakları Sözleşmesi ve diğer uluslararası belgeler doğrultusunda Çocuk Koruma Kanunu’nun 4. maddesinde de çocuğun haklarının korunması amacıyla çocuk adalet sisteminde göz önüne alınacak temel ilkeler kabul edilmiştir.

78- SHÇEK, Haziran 2011’de çıkartılan 633 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kurulan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne dönüştürülmüştür

79- Mülga. Bkz. 27 numaralı dipnot

80- Y. 4. CD. 24.03.2004, 2003/2630 E., 2004/3746 K.

81- Prof. Dr. Handan Yokuş Sevük’ün Çocuk Ceza Hukuku kitabından aktaran Hukukçular için Eğitim Kitabı, s.60, UNICEF, 2013, Ankara

Bunlar;

• Çocuğun yaşama, gelişme, korunma ve katılım haklarının güvence altına alınması,

• Çocuğun yarar ve esenliğinin gözetilmesi,

• Çocuk ve ailesinin herhangi bir nedenle ayrımcılığa tabi tutulmaması,

• Çocuk ve ailesi bilgilendirilmek suretiyle karar sürecine katılımlarının sağlanması,

• Çocuğun, ailesinin, ilgililerin, kamu kurumlarının ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliği içinde çalışmaları,

• İnsan haklarına dayalı, adil, etkili ve süratli bir usul izlenmesi,

• Soruşturma ve kovuşturma sürecinde çocuğun durumuna uygun özel ihtimam gösterilmesi,

• Kararların alınmasında ve uygulanmasında, çocuğun yaşına ve gelişimine uygun eğitimini ve öğrenimini, kişiliğini ve toplumsal sorumluluğunu geliştirmesinin desteklenmesi,

• Çocuklar hakkında özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirler ile hapis cezasına en son çare olarak başvurulması,

• Tedbir kararı verilirken kurumda bakım ve kurumda tutmanın son çare olarak görülmesi, kararların verilmesinde ve uygulanmasında toplumsal sorumluluğun paylaşılmasının sağlanması,

• Çocukların bakılıp gözetildiği, tedbir kararlarının uygulandığı kurumlarda yetişkinlerden ayrı tutulmaları,

• Çocuklar hakkında yürütülen işlemlerde, yargılama ve kararların yerine getirilmesinde kimliğinin başkaları tarafından belirlenememesine yönelik önlemler alınması.

Sözleşmeye Hakim Olan İlkeler:

Çocuğun Yaşaması ve Gelişmesi İlkesi82: Yaşamak, her çocuğun temel hakkıdır ve herkesin ilk görevi çocukların yaşamını korumaktır. BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, yaşama hakkının gerçekleştirilmesinin yanı sıra, çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için “mümkün olan azami çabanın gösterilmesini”, devletlerin sorumluluğu olarak görür. “Gelişme” kavramı, yalnızca çocuğun yetişkinlik dönemine hazırlanmasıyla ilgili değildir. Bu aynı zamanda çocukluk dönemi için, yani çocuğun içinde bulunduğu dönemin en elverişli koşullarda oluşturulması anlamına gelir. Sözleşmeye göre devletler, çocuğun bedensel, zihinsel, psikolojik, ahlâksal ve toplumsal gelişimini, insanın saygınlığı ile uyumlu biçimde gözetmeli ve çocuğun toplumda özgür bir birey olarak yaşamını sürdürmesi için gerekli önlemleri almalıdırlar.

Çocuğun Yüksek Yararı İlkesi83: Çocukları ilgilendiren bütün eylemlerde, öncelikle çocuğun yararının gözetilmesi gerekir. Çünkü toplumun savunmasız bir grubu olan çocuklar, kendi haklarını arayamazlar.

Hükümetler, gönüllü sektör, sivil toplum kurumları, aileler, bakım hizmetleri verenler bu haklara saygı gösterme, ihlâl etmeme ve daha da ileriye götürüp, güçlendirme sorumluluğuna sahiptirler.

“Çocuğun Yüksek Yararı İlkesi” çocuk merkezli bir bakış açısını destekler ve çocuğun birbiriyle ilişkili hak ve ihtiyaçlarına dikkat çeker. Dolayısıyla, çocuğa sağlanan koruma kanunlarının, politikalarının ve uygulamalarının değerlendirilmesinde, çocuğun yüksek yararının göz önünde tutulması ve çocuklara yönelik temel hizmetlerin ekonomik reform ve açık azaltma dönemleri de dahil olmak üzere, her zaman korunması ve bu hizmetlere öncelik verilmesi gözetilmelidir. Koruma, en genel anlamıyla bir bireyin yaşamını olumsuz bir biçimde etkileyecek olası bir tehlikeyle karşı karşıya kalmasını engellemek için alınan önlemleri ve savunuculuk çalışmalarını ifade etmektedir. Önlemler ve savunuculuk çalışmaları, bireyin hak ettiği yaşamı sürdürmesi açısından vazgeçilmez niteliktedir. Dolayısıyla, Çocuğun Yüksek Yararı İlkesi, çocuğun herhangi bir alanda ve herhangi bir tehlikeyle karşı karşıya kalmasının engellenmesini gerektirir.

82- Türkiye Çocuk Politikası Çalıştay Sonuçları, sayfa 9, Gündem Çocuk Yay., Ankara, 2009 83- Türkiye Çocuk Politikası Çalıştay Sonuçları, sayfa 11

29 Mayıs 2013 tarihinde Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi tarafından yayımlanan 14 numaralı Genel Yorum, çocuğun üstün yararı ilkesi kavramının üç temel boyutunu şu şekilde açıklamaktadır:

a. Üstün yararının dikkate alınması, her çocuk bakımından somut bir haktır.

b. Çocuğun üstün yararı, temel ve yoruma esas bir hukuki ilkedir.

c. Bu ilkenin dikkate alınması, aynı zamanda bir usul kuralıdır.

Çocuğun Katılımı İlkesi84: “Kamu yaşamında yer almak”, “kamu yaşamının bir parçası olmak” şeklinde tanımlanan katılım, bireylerin karar süreçlerinde ve etkinliklerde yer alması, bu süreçlerde “etkili” olması, karar mekanizmalarına, uygulama ve değerlendirme süreçlerine “etkin” müdahalelerde bulunması anlamına gelir.

Ayrım Gözetmeme İlkesi85: Çocuk hakları, istisnasız bir şekilde tüm çocuklar için geçerlidir. Çocuğun fiziksel özelliklerinin, inancının, ana dilinin, cinsiyetinin ya da başka bir özelliğinin hiçbir rolü yoktur.

Sözleşmeye taraf olan devletler, hiçbir ayrım yapmadan kendi egemenlik alanlarındaki bütün çocukların sözleşmede yer alan haklarını tanır ve taahhüt eder.