• Sonuç bulunamadı

Habitus 1 =oluşturucu ilke

2. Benin (self) yapılanması (habitus ya da öznellik): Öğretmenlerin ve öğrencilerin pedagoji içindeki hizmetleri /görevleri ile biçimlendirilmesi.

2.5. Bourdieu ve Beden

Beden –ne yediğimiz, nasıl giyindiğimiz, bedenimize uyguladığımız günlük ritüeller- kültürün bir aracıdır.

Bordo (20)

Beden sadece biyolojik ve fizyolojik işlevlerin meydana geldiği bir yapı değil, toplumsal ve kültürel süreçlerin de şekillendirdiği bir yapı olarak ele alınmaktadır. Diğer bir deyişle, bedenin büyümesi ve gelişmesi ve toplumsal ilişkilerin yapılanması hem toplumsal hem de biyolojik süreçleri içermektedir (224).

Sosyoloji ve kültürel çalışmalar açısından bakıldığında bedenin sadece bir kültürel metin olmadığını söylemek yanlış olmaz. Pierre Bourdieu ve Michael Foucault’un da ileri sürdüğü gibi beden, aynı zamanda doğrudan bir toplumsal kontrol odağıdır. Foucault’a göre ideolojinin dışında zamanın, mekanın ve günlük yaşam pratiklerimizin düzenlenmesi ve uygulanması yoluyla bedenlerimiz eğitilir ve biçimlendirilir.

Bourdieu ve Ellias için beden, çeşitli toplumsal kuvvetlerle birlikte gelişen ve toplumsal eşitsizliklerin devamı için ayrılmaz olan bir bitmemiş varlıktır. Bourdieu’nun beden kavramsallaştırması, Ellias’ın uygarlaşmış beden görüşü ile çeşitli benzerliklere sahiptir. Her ikisi de bedenin gelişimi ve bireylerin toplumsal konumları arasındaki bağlantıyı tanırlar ve her ikisi de statü kazanımında ve statü farkında bedenin yönetiminin merkezi olduğu görüşündedirler. Bourdieu bedeni daha çok çağdaş toplumdaki bir değer taşıyıcı yönü ile ele alırken, Ellias uygarlaşmış bedenlerin gelişiminde yer alan tarihsel süreçleri tanımlamak ve izlemekle ilgilenmiştir.

Mauss (169), Douglas (70) ve Bourdieu (23) bedenin hem doğada hem de kültürde aynı zamanda var olduklarını ileri sürmüşlerdir. Özellikle Bourdieu sadece kültürün beden üzerinde yazılmadığını aynı zamanda kültürün üretilmesinde ve yeniden üretilmesinde bedenin merkezi bir araç olduğunu söylemiştir. Yürümek,

oturmak, dikilmek ve giyinmek gibi en temel hareketlerimiz bile toplumsal ve kültürel pratiklerdir (169).

Bourdieu’nun çalışmaları, sadece insanların bedenlerinin kültür ile yazılmadığını, aynı zamanda toplumsal ve kültürel pratiklere bedenin bağlılığının (engagement) da bireyin davranışını, toplumsal eylemini ve kaynaklara kabulünü yapılandıran bütün yatkınlıklarını ve bir dizi beğenilerini şekillendirdiğini ileri sürmektedir.

Ellias’a göre, çağdaşlaşma ve yurttaşlaşma sürecinde, insanların kendi bedenleri, duyguları ve dışavurumları, ifadeleri üzerindeki kontrol artmıştır. Örneğin, çağdaş sporun gelişimindeki merkezi nokta, bedenin kontrollü ifadesinin yer aldığı bir yurttaşlaşma sürecidir. Çağdaşlık koşullarında, çeşitli beden biçimlerine eklenen sembolik değerler birçok insanın benlik algısında özellikle önemli hale gelmiştir ve bedenin bir yaşam boyu proje olarak işlem yapmaya bir eğilim vardır. Örneğin, tüketim kültüründe bedenin bir sembolik değer taşıyıcısı olarak yükselmesiyle birlikte, bireyin benlik duygusunun bedeniyle ilişkili olmasında da artan bir eğilim vardır (2, 133, 224). Kimlikler uygun söylemler içinde konumlanma ve başkaları ile işbirliği süreci yoluyla yapılanırken, aynı zamanda bu söylemlerin içselleştirilmesi yoluyla cisimleşirler (bedenselleşirler).

2.5.1. Bedenlerin Toplumsal Yapılanması

Beden toplumda görünür olduğu için toplumsal, kültürel ve ekonomik süreçlerden etkilenir. Bourdieu (23)’ye göre, bedenlerin toplumsal varlıklara dönüşmesinde işgücünün eylemleri gereklidir. Bu eylemler insanların kendi bedenlerinin fiziksel şeklini nasıl geliştirdiğini ve koruduğunu etkiler ve insanlar yürüme, konuşma, giyinme stilleri yoluyla kendi bedenlerini sunmayı öğrenirler. Beden geliştikçe, bireyin toplumsal sınıfının tartışılmaz baskısını (damgasını) taşır (23). Beden üç ana faktörden dolayı, bireyin toplumsal sınıfının damgasını taşır: bireyin toplumsal yerleşimi (location), habitusların üretimi (formation) ve beğenilerin gelişimi. Toplumsal yerleşim, bireylerin günlük yaşamlarını bağlamsallaştıran ve bedenlerinin gelişimine katkıda bulunan sınıf-tabanlı maddi durumlardır. Toplumsal yerleşimler aynı zamanda, ekonomik, kültürel ve toplumsal ihtiyaçlara mesafesi ile de ölçülür.

Toplumsal yerleşim, habitus ve beğenilerin birbirileriyle ilişkisi farklı ve göreli sabit beden biçimleri ve yönelimleri üretir. Bourdieu’nun beden hexus kavramı, habitus kavramı ile doğrudan ilişkilidir, bedensel habitus ve kostümlerin göreli inatçılığı anlamında kullanılır. Fakat bu yönelimler sabit değildir. Çünkü bireyin bedeni asla tam olarak bitmemiştir.

Bourdieu’ye göre, habitus bedende yerleşir ve insan cisimleşmesinin her yönünü etkiler. Gerçekte, insanların bedenlerini işlemeleri/bakımı habitusun en derin yönelimini açığa çıkarır (23) ve bunlar da toplumsal hayatın yapılanmasının en temel ilkelerinde -yürüme, konuşma ve yeme biçimleri- ortaya çıkar. Chyung-Fung Shi (223)’e göre habitus, pratiği ve performansı günlük pratiklerde en görünür olan beden ve dilsel sunum yoluyla analiz edilmelidir. Bu doğrultuda kimliği oluşturan diyetin, giyinmenin, saç stilinin, egzersiz ve diğer pratiklerin beden habitusumuzu nasıl algıladığımızı yansıtan alanlardaki doxa ile birleştiği ortaya çıkmaktadır.

2.5.2. Beden ve Toplumsal Farklılık

Bourdieu, toplumsal sınıfların kendi bedenleriyle açıkça tanımlanabilir ilişkiler geliştirdiğini ve bunun farklı beden biçimlerinin üretiminde sonuçlandığını ileri sürmektedir. Bu beden biçimlerine farklı şekilde değer verilir ve bireyler tarafında üretilen beden sermayesinin niteliği ve niceliğindeki toplumsal eşitsizliklerin formasyonunda merkezdedir. Shilling (224)’e göre, Bourdieu’nun beden ilgisi kültürel sermayeye olan yaklaşımından doğmuştur. Beden sermayesini de aslında kültürel sermayenin bir biçimi olarak ele almaktadır.

Örneğin, işçi sınıfı bedeniyle araçsal bir ilişki geliştirmeye eğilimlidir. Beden bir amaç için araçtır. Ağır iş ortamında bedenlerini kullanan işçilerin sağlık ve fiziksel uygunluk merkezlerinde gösterişe çok az zamanları vardır. “çalışan sınıf doğrudan güç ile ilgili etkinliklere ve ağırlık kaldırma gibi etkinliklere çaba harcarlar” (249). Bourdieu (23)’ye göre işçi sınıfı ev kadınlarının bedenleriyle kurdukları ilişki, ev halkının ihtiyaçlarını karşılamak görevinin belirlediği araçsal bir ilişki olmakta ve işçi sınıfı ev kadınları ve anneler kocaları ve çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamak için kendi bedenlerini kurban etmektedirler. Buna karşın, egemen sınıfların bedenlerini bir proje olarak eğitmek için kaynakları vardır. Aileler, çocuklarını okul dışı etkinliklere gönderebiliyorlar: bale, tenis ve binicilik. Egemen

sınıf büyük ve güçlü bedene sahip olmakla çok ilgilenmez, bireysel sunumun önemli olduğu ekonomik pratiklerden oluşan bir dünyaya daha iyi uyan zayıf beden ile ilgilenirler (249). Orta sınıftan olan kişilerin kendi sağlıkları üzerinde daha çok kontrolleri vardır yani uygun yaşam tarzını seçebilirler (38).

Bourdieu, farklı toplumsal sınıfların farklı beden biçimlerini nasıl ürettiklerini açık olarak göstermiştir ve bu toplumsal yeniden üretim kuramı (belirli beden biçimlerine göre belirlenen sembolik değerdeki eşitsizlikler) için çok önemlidir. Bedenle kurulan araçsal ilişki, işçi sınıf bedenlerinin sembolik bir değere sahip olmadıklarını göstermez. Örneğin, kaslı erkek bedeni, gücün değerli olduğu belirli durumlarda özel bir sembolik ağırlık taşır. Fakat işçi sınıfı bedenlerinin genel karakteri (duruş, kıyafet ve aksanı), genellikle diğer toplumsal sınıflar tarafından üretilen beden biçimleri kadar değer görmez.

Bourdieu habitus kavramını sadece bedenin toplumsal dünya içinde olma yollarını değil aynı zamanda toplumsal dünyanın beden içinde var olma yollarını da göstermek için geliştirmiştir. Habitusun en temel yönü olarak bireyin kendi bedeni ile ilişkisi çalışan sınıfı ayrıcalıklı sınıftan ayırt eder ve bütün evrensel yaşam tarzının böldüğü fraksiyonları da ayırt eder. Bir tarafta çalışan sınıfın bütün pratiklerini bedeni merkez alarak ifade eden çalışan sınıfın bedenle araçsal ilişkisi var iken, öte yanda ise bedenin başlı başına bir amaç olarak ele alındığı ayrıcalıklı sınıfın yönelimi vardır (22).

Bourdieu (22)’ye göre çalışan sınıf tarafından üretilen beden biçimleri egemen sınıfa nazaran daha az değişim değerine sahip bir beden sermayesi oluşturur. Bu, çalışan sınıfın sahip olduğu beden sermayesini diğer sermaye biçimlerine dönüştürme olanaklarından tamamıyla yoksun olduğu anlamına gelmemektedir. Örneğin spora araçsal yaklaşımdan baktığımızda, spor çalışan sınıfa sportif kariyer yoluyla beden sermayesini ekonomik sermayeye dönüştürme imkanı sağlamaktadır. Bedendeki güç, hız ve çeviklik bir değişim değeri olarak işlev görmektedir. Fakat sermayenin bu biçimi çalışan sınıf için bazı sınırlılıklar taşımaktadır: Birincisi, çok az sayıda kişi spor yoluyla yaşamını kazanma şansına sahiptir. İkincisi dönüşebilirliğin bu biçimi genellikle kısmidir çünkü, çalışan sınıf kadını erkeğe nazaran daha az bir şansa sahiptir. Geçici olmasından dolayı profesyonel olunduğunda bile bedenin kapasitesi önemli bir sınırlayıcı faktördür. Sakatlanma

riskinin varlığı. Üçüncüsü, çalışan sınıf çocuklarının sporda geçirdikleri zaman onların okulda akademik yeterlik kazanmalarını olumsuz etkileyebilir. Spor egemen sınıfın çocukları için aynı anlamlara ya da dikey hareketliliğe sahip olmasa da alternatif ekonomik sermaye olanaklarına sahiptirler (22). Dolayısıyla bu sınıf çocukları toplumsal olarak elit kabul edilen spor etkinliklerine katılmaya eğilimlidirler ve bu da gelecekte toplumsal ve kültürel sermaye kazanımına neden olmaktadır. Bu elit özel okulların beden eğitimi programları ile devlet okullarının beden eğitimi programlarına da yansımaktadır (218). Shilling’e göre elit spor ve serbest zaman etkinliklerine yönelik bir beğeninin gelişmesi her zaman egemen sınıfların gelecek kariyeri ile doğrudan ilişkili olmayabilir fakat, iş ve meslek temasına sahip olmayı direk olmayan yollardan sağlayabilen bazı toplumsal konumlarda bulunmalarına neden olabilmektedir. Yüksek sınıf bedenlerinin sembolik değerleri toplumsal ve kültürel sermayeye de çevrilebilir.

Çalışan sınıfın beden sermayesini diğer kaynaklara (ekonomik, toplumsal ve kültürel sermaye biçimlerine) dönüştürme çabalarında yüksek riskler ve kısıtlılıklar bulunmaktadır. Eğitim, spor ve toplumdaki diğer alanlar genellikle çalışan sınıf bedenlerine değer verilmesine yönelik olanaklar sağlayacak şekilde yapılandırılmamıştır (224).

2.5.3. Beden Sermayesinin Değişim Değeri

Bourdieu (24) bedeni bir beden sermayesi biçimi ve bedenin yönetimini de toplumsal statü kazanımında merkez olarak görür. Toplumsal yeniden üretim kuramının merkezinde bir sembolik değer taşıyıcısı olarak beden yer almaktadır ve beden modern toplumda artarak görünürlük kazanmaktadır (Kadın bedeninin kültürel güçler tarafından bedensel çekicilik boyutuyla kontrol edilmesi). Örneğin, feminist yaklaşıma göre, incelik beklentisi kadının toplumsal cinsiyet düzenindeki ikincil konumunun devamına ve onun toplumsal, fiziksel ve dışavurumcu potansiyelinin kısıtlanmasına hizmet etmektedir (12, 17).

Bu nedenle Bourdieu’nun beden sermayesi kavramı toplumsal eşitsizliğin anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Özellikle bu sermayenin farklı sermaye biçimlerine; ekonomik sermayeye dönüştürülebilmesi bu kapsamda önemlidir. Beden sermayesinin dönüşümünü anlayabilmek için Bourdieu’nun toplumsal alan

kavramını iyi anlamak gerekmektedir. Toplumsal alan belirli toplumsal gruplar tarafından farklı toplumsal pratik kategorilerini tanımlamak ve yapılandırmak amacıyla dinamik örgütleme/düzenleme ilkelerinin kullanıldığı ilişkiler ağıdır. Toplumsal alan ve sermaye ilişkisini basit olarak ifade etmek gerekirse, toplumsal alanların kendine özgün dinamiği hangi sermayenin ne değerde olduğunu belirler. Örneğin, profesyonel spor alanında katılım ve çabadan çok performans ve kazanmaya daha çok değer verilirken, sanat alanında ise yaratıcılık ve yenilik değerlidir (224).

Toplumsal alanlar özgün bedensel biçimlere, etkinliklere ya da performansa değer atfettiklerinde, beden sermayesi kategorisi yaratmış olurlarken aynı zamanda bir değişim değeri de yaratırlar. Fakat bu değerler zaman içinde ve toplumlara göre değişebilir. Beden sermayesinin farklı biçimlerinin zaman içindeki değerini etkileyen önemli bir nokta var; egemen grupların kendi bedenlerini ve yaşam tarzlarını üstün olarak tanımlama, ödülün değerini biçme becerisi. Beden sermayesinin yaratılması, ona bir değer biçilmesi, değişim sürecine girmesi aslında toplumsal alanda ortaya çıkan ayrışma süreci kapsamında da ele alınabilir. Toplumsal sınıfların farklı beden biçimlerini (konuşma, yürüme, bakım) ve sporlara ilgi göstermeleri gibi.

Beden sermayesinin, örneğin ekonomik ya da sembolik sermaye biçimlerine dönüşümünde içinde bulunulan toplumsal alanın dinamikleri önemlidir derken toplumsal sınıf bağlamında düşünmeyi unutmamak gerekir. Örneğin çalışan sınıflar toplumsal ağların içinde bulunma, toplumsal ilişkilere sahip olma gibi toplumsal sermayeden uzak olduklarında bu türden bir sermaye dönüşümü imkanı olmayabilir ya da var olan olanakların farkında olmayabilirler.