• Sonuç bulunamadı

Borçlanma Politikalarının Makro Ekonomik Etkiler

BORÇLARININ ETKĐLERĐ

2.5. Borçlanma Politikalarının Etkiler

2.5.1. Borçlanma Politikalarının Makro Ekonomik Etkiler

Kamu gelir-gider farkı, bilindiği gibi, borçlanmayla karşılanır. Kamu gelir ve giderlerinin birbirini dengelemesi, “maliyenin altın kuralı” olarak bilinir. Yine de ülkeler bu kuralı uygulamak yerine, borçlanmayı bir nevi “yiğidin kamçısı” sayarak olağan koşullarda bile borçlanma yoluna gitmektedir. Borçlanma durumunda konunun iki yönü vardır; borçlanan ve borç verenler. Borçlanan kamu için önemli olan, borçların sayısal büyüklüğünün, kamu hizmetlerinin gelecekte sınırlandırılması nedeniyle olası kayıpların göz önüne alınması ve girişimlerin yatırım kararlarını ve üretim faaliyetlerini olumsuz yönde etkilememesidir. Devlete borç veren kesimler için ise önemli olan borçların faiziyle birlikte geri ödeneceği güvencesidir. Ekonominin borç ödeme yeterliliğinin, borç verenlerce kuşkuya yer vermeyecek bir özellik taşıması kamu borçlanmasının önemli öğesidir (Kepenek, Yentürk, 2005: 301: 302).

Borçlanma niteliği yönünde vergilerden farklı bir kamu geliridir. Borçlanma, karşılığı olan, gönüllülük ilkesine dayanılarak alınan geçici bir gelir kaynağıdır. Devlet, tasarruf edenlerin tasarruflarından borçlanır. Borçlanma da vergiler ve kamu harcamaları gibi maliye politikası aracıdır.

Devlet borçlanma ile ekonomik ve sosyal hayatta etkili olur. Borçlanma ülkelerin kalkınıp gelişmesi bakımından bir finansman yoludur. Ancak borçlanmada ölçü kaçırıldığı zaman katlanılan finansman maliyetleri nedeniyle borçların yararları ortadan kalkar ve krizlere neden olur (Şamiloğlu, 2002: 42).

2.5.1.1. Borçlanma Politikalarının Ödemeler Dengesi Üzerindeki Etkileri

Cari işlemler açığının giderilemediği durumlarda, söz konusu açıklar talep azaltılarak ya da arz arttırılarak giderilmeye çalışılır. Ödemeler dengesi açıklarının giderilmesinde dış borçlanma da bir finansman yöntemi olarak kullanılır. Cari işlemler dengesi ile dış borç stokunda ortaya çıkan artış ve azalışlar arasında doğrudan bir ilişki bulunur. Cari işlemler dengesindeki açığın finanse edilebilmesi için uluslar arası rezervlerin değişmediği varsayımı altında dış borç stokunda bir artış olması gerekir. Dış borç stokundaki bu hareketlenme de ödemeler dengesinde kısa ve uzun vadeli sermaye hareketleri kısmını etkiler (Ülgen, 2005: 22).

2.5.1.2. Borçlanma Politikalarının Gayri Safi Hasıla Üzerindeki Etkileri

Borçlanmanın, kalkınmayı sağlamak amacıyla kullanılması, büyük yatırımların gerçekleştirilmesi ile orta ve uzun vadede gayri safi hasılada artış sağlanır. Đç ve dış borçlanma yoluyla sermayenin artışı, işçiye daha fazla alet, teçhizat ve diğer üretim araçlarını sağlamada yardımcı olduğundan iş gücünün marjinal verimliliği artar.

Söz konusu durum iş gücünün gayri safi milli hasıladan aldığı payı da arttırır. Aynı şekilde toprak ve girişimin de üretimde marjinal verimliliği artacağı için milli hasıladan toprak sahiplerinin ve girişimcinin aldığı gelir de artar. Đşgücünün üretime katılımının artması diğer bir ifadeyle istihdamın yükselmesi sermayenin üretime katılmasıyla mümkündür. Đhtiyaç duyulan sermaye borçlanma ile karşılanır. Sermaye artışı, iş gücünün ve toprağın gelirini artırarak ekonomide safi hasılayı da arttırmaktadır (Orhaner, 2000: 233).

2.5.1.3. Borçlanma Politikalarının Đktisadi Kalkınma Üzerindeki Etkileri

Devlet, kamu giderleri aracılığıyla, kişi başına düşen milli gelirin arttırılmasında, ekonomik ve sosyal yapının geliştirilmesinde yani iktisadi kalkınmanın gerçekleştirilmesinde, önemli rol oynar. Etkin bir rol için, söz konusu giderlerin sağlıklı gelir kaynaklarından karşılanması gerekmektedir.

Ekonomik kalkınma olayının özünde tasarrufların artması ve atıl kalmadan yatırımlara dönüşmesi olayı vardır. Öncelikle tasarrufların oluşması sonra bu tasarrufların mali kurumlar aracılığıyla yatırıma yönlendirilmesi ekonomik kalkınma için zorunludur.

Ekonomik kalkınmasını sağlayamamış ülkelerde, gönüllü tasarrufların milli gelir içinde payı düşüktür. Kurumlar tarafından yapılan tasarruflar da önemsizdir. Ekonomik kalkınma için tasarrufların arzulanan yatırımlar seviyesine yükseltebilmesi gönüllü ve zorunlu tasarruf alanlarında çaba gösterilmesi ile mümkündür. Ekonomik kalkınma amacıyla devletin iç borçlanmaya gitmesi ekonomide toplam tasarrufları artırma ve yatırımlara gitmeyen tasarrufları yatırımlara yöneltme bakımından önemlidir.

Borçlanma yoluyla, ekonomideki atıl tasarruflar harekete geçirilerek toplam yatırım hacmi arttırıldığında, milli gelir ve istihdam yükselir, sonucunda iktisadi kalkınma gerçekleştirilebilir. Bu nedenle devlet borçlanması, iktisadi kalkınma bakımından önemli bir fonksiyonu yerine getirir. Özellikle gelişmekte olan ülkeler açısından önemli olan husus borçlanma yoluyla edinilen fonların baraj, yol, liman vb. alt yapı yatırımlarının finansmanın sağlanması için kullanılmasıdır. Bu durumdaki ülkeler için söz konusu harcamaları gerçekleştirmede başvurulacak en önemli kaynak dış borçlanmadır.

Eğer dış borçlanma sonucu elde edilen kaynak ilgili yerlere veya etkin olarak harcanmıyorsa, bu durum bir yandan gelecek nesillere borç yükü açısından sakıncalar doğurabileceği gibi, borcun borçla finansmanına dönüşebilir. Bu iki durumun da önemli olumsuz sonuçları vardır. Dolayısıyla, söz konusu borçların sağlandıkları, kullanıldıkları ve geri ödendikleri aşamalarda çok dikkatli olunması gerekir (Işık ve diğerleri, 2005: 127).

Borçlanmanın, kalkınma üzerinde olumlu etkilerinin yanında olumsuz etkileri de vardır. Çünkü kalkınma için gerek duyulan sermaye, çoğu kez iç kaynaklardan sağlanamamakta, ülkeler ayrıca dış kaynağa da ihtiyaç duymaktadırlar. Dış borçlar, dışa bağımlılığı artırır ve borcun ödenmesi durumunda ödemeler dengesi olumsuz etkilenir, ülke içinde enflasyonu kamçılar ve ülke için israf riski yaratır (Orhaner, 2000: 275).

Bu nedenle dış borçlanmanın ekonomik kalkınma açısından önemi çok büyüktür. Ancak bu önem, borçlanmadan sağlanan finansmanın verimli yatırımlara dönüştürülebilmesiyle değer kazanır. Verimli yatırımlara yöneltilmiş bir borç, çarpan etkisi içerisinde yeni yatırım hadlerinde bir yükselme yarattığı ölçüde, bu yatırımlarla ilgili olarak çarpan katsayısı kadar bir artış ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla; borçlanmadan alınmak istenen verimin sağlanabilmesi ya da başka bir deyişle borçlanmanın, ekonomik kalkınmada etkili olabilmesi için, kalkınma amacına yönelik borç uygulamasına başvurulması gereği vardır.

Ancak kalkınmayı sağlama çabaları sırasında, dış borçların yarattığı "borç yükü" karşılaşılan en önemli sorunlardan birisi olup, alındığında ülke ekonomisine katkıda bulunan dış borçlar, süresi sonunda ödenecekleri zaman güçlük oluştururlar. Dolayısıyla, dış borç ya da tasarruf kullanımı, gelecek dönemlerin iç tasarrufların şimdiden kullanımı anlamına geleceğinden ve gelecek nesillerin borç yükünü bugünden ağırlaştıracağından, kullanılan dış borçların ve dış borçlanmada kullanılan kaynakların son derece verimli bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir (Adıyaman, 2006: 38).

2.5.1.3.1. Kamu Yatırımlarının Arttırılmasında Borçlanmanın Etkinliği ve Altın Kural Uygulaması

Ekonomik konjonktür boyunca hükümetin sadece yatırım yapmak için borçlanacağı, cari harcamalar için ise borçlanmaya başvuramayacağı sistem altın kural uygulamasıdır. Klasik iktisadın ortaya attığı ikili bütçe uygulamasının günümüzde tekrar uygulamaya konulması olarak da ifade

edebileceğimiz altın kural, yatırım bütçesi ile cari bütçelerin ayrımı sonucunda yatırım bütçeleri içinde yer alan uygulamadır.

Altın kural nesiller arasında adaletin sağlanması için gelecekteki vergi mükelleflerinin faydaları bugünkü nesillere kalacak kamu harcamalarının finansmanına katlanmak durumunda kalmamalarını sağlamak için düşünülmüştür. Kamu harcamalarının azaltılması zorunluluğunun doğması ihtimali karşısında yatırımlara karşı olası önyargıları ortadan kaldırmak amaçlanmıştır.

Altın kural açısından bakarsak, borçla finansman artan faizler nedeniyle oluşacak bütçe baskısı nedeniyle kamu sermayesini azaltıcı etki meydana getirecektir. Borçla finansmanın vergi ile finansmana göre vergi yükünü de daha da arttırıcı etkisi olduğu kabul edilmektedir. Kamu borcunun altın kuralı, kamu yatırım oranını geçmeyecek seviyede olmasıdır.

Kamu yatırımlarının borçla finansmanı ekonomik büyüme üzerinde etkili olmadığı gibi kamu yatırımlarının finansmanı için de yeterli bir araç değildir. Ayrıca borçla finansmanın sosyal refahı da olumsuz etkilediği ve aynı zamanda kamu ve özel sermaye yatırımları üzerinde de olumsuz etkiler taşıdığı kabul edilmektedir. Borçla finansmanın vergi ile finansmana göre, mevcut nesiller üzerinde kamu yatırımlarının etkili olacağı fakat gelecek nesiller üzerinde ise bu durumun olumsuz yansıyacağı belirtilmektedir. Bu nedenle kısa dönemde kamu yatırımlarının borçlanma ile uzun dönemde ise vergi ile finansmanının bu olumsuzlukları ortadan kaldıracağı yönünde yaklaşımlar bulunmaktadır (Işık, Meriç, 2009: 1600: 1601).