• Sonuç bulunamadı

Kant bazı önermelerin neden zorunlu bir önerme olduğunu göstermek amacıyla analitik- sentetik yargılar ayrımını yapmıştı. Bunlardan analitik yargıları büyük olasılıkla epistemolojik olarak sorunlu görmemiştir: Onlar yüklemin özne içinde içerildiği yargılardır ve dolayısıyla bu yargılarda yüklemin aksini düşünmek çelişki ortaya çıkarır. Ancak aynı durum sentetik yargılarda da geçerli olmadığı için zorunlu yargılar olarak nitelendirilen ancak yüklemin öznede içerilmediği önermelerin epistemik hesabı bu şekilde verilemez. Böylece Kant’ın saf akla ilişkin en temel sorunun a priori sentetik yargıların nasıl mümkün olduğu sorusunda içerildiğini ileri sürmesi olasılıkla analitik yargıları değil sentetik yargıları bir sorun olarak görmesinden kaynaklanmaktaydı.

Diğer taraftan onun analitik ve sentetik yargılar ayrımı konusunda ileri sürdüğü temel ölçüt olan içerilme ölçütü dikkat edilirse yalnızca özne-yüklem formunda olan yargılar için geçerlidir. Ancak özne-yüklem formunda olmadığı halde kendini zorunlu bir yargıymış gibi gösteren önermelerin de varlığından bahsedilebilir. Örneğin “yarın güneş doğacak veya doğmayacak” yargısı zorunlu bir yargıdır ancak bileşik bir önerme olduğu ve dolayısıyla özne-yüklem formunda olmadığı için Kant’ın tanımına göre ne analitik ne de sentetiktir.

Kant’ın analitik sentetik ayrımıyla ilgili başka bir sorun yine içerilme ölçütünden kaynaklanmaktadır. Analitik bir yargı yüklemin öznede örtük biçimde içerildiği bir yargıdır. Ancak ne zaman yüklemin özne içinde gerçekten içerildiğini biliriz? Daha açık bir ifadeyle özne kavramın en doğru kavram çözümlemesine ulaştığımızın ne zaman farkında oluruz? Bernard Bolzano bu iki soruna işaret eden ilk kişiydi.

Kant’ın analitik ve sentetik yargılar arasında olduğunu ileri sürdüğü ayrıma, Bolzono, kuramsal kariyerinin en başlarından itibaren ilgi duymuştu. Bu erken dönemde Bolzano Kant’la uzlaşım içindedir:

Kant’ın bıraktığı en büyük miraslardan biri ilk defa bilgimizin analitik ve sentetik kısımları arasındaki önemli farklılığa dikkat çekmesidir; her ne kadar filozofun sentetik yargılarımızın gerçek doğası hakkında ileri sürdüğü her şeyi kabul etmesek ve dikkate almasak da. Elbette analitik yargıların doğruluğu sentetik yargıların doğruluğundan tamamen farklı bir zemine dayanır. Eğer onlar gerçek yargılar olarak anılmayı hak ediyorsa (ki ayırmadan öyle kabul ederim) o zaman onların hepsi şu formülle ifade edilebilecek biricik tümel önerme biçiminde olmalıdır: ‘(A ve B) bir tür A’dır’ veböylece çelişmezlik ilkesi bütün analitik yargıların evrensel kaynağıdır (Bolzano, Beyträge zu einer begründeteren Darstellung der Mathematik [2010] yapıtından aktaran: Lapointe, 2011: 59).

Görüldüğü gibi Bolzano Kant’ın semantik ayrımını oldukça önemsemişti. Bolzano’nun Kant’ın içerme ölçütünü yorumlaması ise genel olarak tek bir mantıksal form üzerinden olmuştur: “(A ve B) bir tür A’dır”. Ancak Bolzano’nun bundan yalnızca iki yıl sonra kaleme aldığı başka bir yapıtta sunduğu analitik-sentetik yargılar örnekleri incelendiğinde, bu örneklerde hem “(A ve B) bir tür A’dır” formunu hem de kendi içerme ölçütü yorumunun dışına çıkarak “(A ve B) bir tür B’dir” formunu kullanmıştı:

Diğer taraftan analitik ve sentetik yargılar ayrımı çok önemlidir. Bir analitik yargı yüklemi öznenin bir bileşeni olan yargıdır. Örneğin “bir cep aynası aynadır” veya “bir cep aynası cepte taşınan bir şeydir” yargıları. Bir sentetik yargı ise tıpkı “güneş ısıtır” yargısında olduğu gibi yüklemi öznenin bir bileşeni olmayan yargıdır (Bolzano, Etwas aus der Logik [1812],§30’dan aktaran: Lapointe, 2011: 60).

Dolayısıyla Bolzano, Kant’ın özgün analitiklik yorumundan kopmanın ilk sinyallerini vermişti. Bu kopuş onun Bilim Kuramı (1837) adlı yapıtında daha fazla ortaya çıkar burada bir kavramın başka bir kavramı içermesi düşüncesine işaret ederek Kant’ın içerilme ölçütünü mecazi bir ölçüt olarak değerlendirir. Kendi ifadesiyle:

“Kant analitik yargılarda yüklemin (gizli biçimde) öznede içerildiğini öne sürmüştür. (…) [Kant’ın] Bu konuşma şekli bir miktar açıklanacak olan kavramı çözümlemeyen, bir miktar da çok fazla yoruma açık kapı bırakan mecazi bir konuşma şeklidir (Bolzano Bilim Kuramı [1837]’den aktaran: Juhl ve Loomis, 2010: 11)18. Ancak Bolzano’ya göre Kant’ın içerilme ölçütü ve analitik yargı kavramı tanımı yalnızca mecazi veya metaforik değil, aynı zamanda analitik yargı kavramı açısından güçsüzdür. Çünkü Bolzano’ya göre analitik sayılabilecek ancak Kant’ın analitiklik tanımı tarafından kapsanmayan bazı örneklerden bahsedilebilir. Örneğin Bolzano’ya göre Kant’ın analitiklik açıklaması:

analitik önermelerin yalnızca tek bir türüne uygulanabilir, yani “B olan her A, B’dir” biçimindekilere. Fakat gerçekten başka türleri yok mu? “B olan her A, A’dır” ve “Bir şey ya B’dir ya da B olmayandır” yargılarını analitik yargılardan saymayacak mıyız? (Bolzano, Bilim Kuramı [1837]’den aktaran: Juhl ve Loomis, 2010: 11-12).

Bolzano’nun bu analizi şu şekilde yorumlanabilir. Aşağıdaki üç önermeyi ele alalım: (1) Siyah bir at attır

(2) Siyah bir at siyahtır

(3) Her at ya siyahtır ya da siyah değildir.

Bolzano’nun Kant yorumuna göre Kant’ın analitiklik tanımı yalnızca 1 numaralı önermeyi analitik kılar ancak Bolzano’ya göre 1 numaralı önermeye ek olarak 2 ve 3 numaralı önermeler de analitik önermelerden sayılmalıdır. O halde işaret etmek gerekiyor ki Bolzano’nun Kant yorumu kısmen haklı ve kısmen haksız sayılmalıdır. Çünkü Kant’ın analitik önermeler tanımı belirli bir form üzerinden değil, yüklemin özne içinde içerilmesi açısından tanımlanmıştır. Bu nedenle Kant’ın tanımı, Bolzano’nun düşündüğünün aksine, aslında 2 numaralı önermeyi de analitik yargı kılar. Ancak Bolzano kısmen de haklıdır. Çünkü Kant’ın analitiklik tanımı içerilme ölçütünün tanımı gereği yalnızca özne-yüklem formundaki basit önermelere uygulanabilir. Ancak 3 numaralı önerme bileşik bir önermedir ve hem içerilme ölçütünün hem de Kant’ın analitiklik tanımının dışında kalır. Ancak burada bir sıkıntı ortaya çıkmaktadır: 1 ve 2 numaralı önermelere ek olarak neden 3 numaralı önerme de analitik sayılmalıdır? Bunun nedeni Bolzano’ya göre şöyle açıklanmıştır:

Çoğunlukla bana öyle geliyor ki bu tanımlardan hiçbiri bu önerme tipini önemli kılan şeyi yeterince vurgulamıyor. Bana göre bu yargıların önemi, doğruluklarının veya yanlışlıklarının, bu yargıları oluşturan kavramlara dayanmamasında; fakat bunun yerine bu önermelerin, taşıdıkları kavramlar üzerinde ne kadar

18Bolzano 1850’de kaleme aldığı Yeni Anti-Kant yapıtında bu konuda daha açık olmuştur ve burada Kant’ın içerilme ölçütünü doğrudan metaforik olarak değerlendirir. Bu konuda (Lapointe 2011: 61) görülebilir.

değişiklik yapılırsa yapılsın doğru veya yanlış kalmalarındadır (…) (Bolzano, Bilim Kuramı [1837] §148,

88’den aktaran: Lapointe, 2011: 60) (Lapointe’in Bolzano’dan alıntısı kısaltılarak aktarılmıştır).

Bolzano bu noktada şu şekilde yorumlanabilir. Yukarıdaki yargılar, örneğin “Siyah bir at attır” gibi bir yargıda yargıyı oluşturan sözcükler, her sözcüğe aynı sözcük gelecek şekilde değiştirildiğinde (örneğin “tuzlu bir su sudur”) yargının doğruluk değeri değişmez. Ancak “siyah bir at, karanlıkta zor seçilir” gibi bir sentetik yargıyı oluşturan sözcükler aynı prosedürle değiştirildiğinde doğruluk değeri değişir. Böylece Bolzano önemli bir analitiklik ve sentetiklik tanımı ileri sürmüştür. Bu yeni tanımda bu türden analitik yargılar yalnızca mantıksal temelde doğru ya da yanlış olan önermelerdir. Bolzano’nun da ifade ettiği gibi:

(…) [bu] yargıların analitik doğasını yargılamak için mantıksal olanlardan başka bir kavrayış gerekmez, çünkü bu önerme[ler]in değiştirilemez olan parçaları tamamen mantığa aittir. (…) Böylece bunlar, mantıksal olarak analitik veya dar anlamda analitik (…) önermeler olarak adlandırılabilir (Bolzano, Bilim Kuramı [1837] §148’den aktaran: Lapointe, 2011: 68) (Lapointe’in Bolzano’dan alıntısı kısaltılarak aktarılmıştır). Bolzano geniş anlamda, yani doğruluğunu görmek için mantıksal akıl yürütmeler dışında bazı bilişsel süreçler gerektiren analitik yargılardan da bahsetmiştir. Örneğin “erdemli bir kişi sürekli mutluluğu hak eder” gibi bir yargı da Bolzano’ya göre analitik bir yargıdır ve onun daha geniş anlamda analitik adını verdiği yargı türünü örnekler. Daha geniş anlamda analitik yargılarda, değiştirildiğinde cümlenin doğruluk değerini değiştirmeyen bir referans kavram bulunur. Örneğin bu yargıda “kişi” yerine “çocuk”, “bayan”, “erkek”, “yaşlı insan” vb. sözcükler getirildiğinde Bolzano’ya göre cümlenin doğruluğu değişmez. Ancak Bolzano’nun ileri sürdüğü bu tür yargılar bu çalışmanın konusu dışındadır19.

Bolzano’nun bu çalışma açısından önemi şudur ki, onun Kant’ın içerilme ölçütüne yaptığı eleştiriler, bu ölçütün terk edilerek matematik felsefesinde analitik yaklaşımın Frege’yle birlikte ortaya çıkmasına zemin açan başlıca gelişmelerdendi. Ayrıca o analitikliği mantıksal doğruluk zemininde tanımlayarak hem Frege’nin yaklaşımını öncelemiş, hem de analitikliğin doğasına dair Kant sonrası sonu gelmez tanımlar silsilesinin ilk adımını atmıştır.