• Sonuç bulunamadı

1.6 Analitik Yaklaşımın Değerlendirilmesi

2.1.1 A Priori Görülerin Doğası

Bonjour’un çeşitli yapıtlarındaki görüşlerine göre bilginin ve epistemik gerekçelendirmenin kaynağı sorununa ilişkin dört farklı yaklaşım bulunmaktadır: Birinci grup Bonjour’un ifadesiyle, a priori gerekçeliliğin hiçbir durumda mümkün olmadığını ileri sürüp böyle bir gerekçelendirmeye karşı radikal bir şüpheci tutum geliştiren radikal deneyimcilerdir. Bonjour bunların en spesifik

62Sonraları Bonjour (1998) temel yapıtında ileri sürdüğü rasyonalist anlayışı “A Prioriyi Savunma” (2005a) başlıklı bir makaleyle kısaca yeniden özetlemiştir. Ancak anılan bu makale (1998) temel yapıtının yalnızca bir özeti değildir ve Bonjour’un bu konudaki temel yapıtı olan (1998) yapıtına gelen bazı eleştirilere de cevap veren bazı paragraflara sahiptir. Bu bakımdan bu bölümde Bonjour üzerine yapılan incelemeler hem daha güncel bir kaynak olduğu için hem de anılan bu özel paragraflardan dolayı çoğunlukla (2005a) yapıtını temel alacaktır.

örneği olarak Quine ve onun takipçisi natüralistleri örnek gösterir. İkinci grup, a priori gerekçeliliğin mümkün olduğunu fakat bu tür bir gerekçeliliğin rasyonalistlerin atfettiği türden bir epistemolojik öneme sahip olmadığını ileri süren ılımlı deneyimcilerdir. Bonjour söz konusu bu ılımlı deneyimcilere örnek olarak a priori gerekçeli yargıların yalnızca analitik yargılarla sınırlı olduğunu ileri süren analitik yaklaşımı gösterir63. Üçüncü grup dünya ve gerçeklik hakkında a priori gerekçeli inançlara sahip olabileceğimizi ancak bu inançlarımızın yanılmaz karakterde olmadığını ve yeni (a priori veya empirik) deliller altında sarsılabilmesinin mümkün olduğunu, dolayısıyla bu inançlarımızın yeniden düzenlenebileceğini ileri süren ılımlı rasyonalistlerdir. Bonjour kendini bu gruptan biri olarak değerlendirir. Dördüncü grup ise gerçekliğe ilişkin a priori gerekçeli ve yanılmaz karakterli inançlara sahip olabileceğimizi ileri süren klasik rasyonalistlerdir. Kendisini bir ılımlı rasyonalist olarak değerlendiren Bonjour a priori gerekçeliliği empirik temelli olmayan gerekçelilik olarak anlar. Bu bakımdan Bonjour’un anladığı anlamda a priori gerekçelilik kavramını anlamak için onun empirik temelli gerekçeliliğin kaynakları olarak neyi ileri sürdüğünü incelemek gerekiyor. Öncelikle Bonjour’un empirik gerekçeliliğin kaynağı olarak ileri sürdüğü deneyim kavramı oldukça geniş bir kavramdır. Şöyle ki ona göre beş duyu organı temelindeki deneyimlere ek olarak, bedenimize ilişkin ağrı, acı gibi kinestetik duyular da deneyim örnekleridir. Ancak Bonjour bununla kalmaz ve kişinin kendi bilişsel durumlarına ilişkin iç gözlemlerini de (İng. introspection) birer deneyim türü olarak değerlendirir. Öyle ki insanın kendi varlığına ilişkin inanç sahibi olmasına temel olan cogito durumu da Bonjour’a göre bir iç gözlem örneği olduğu için bir deneyim türüdür ve dolayısıyla bu türden bir inanç empirik karakterli olmaya daha yakındır. Kendisinin de belirttiği gibi “(…) temel olarak aynı durum, [iç gözlemle ulaşılan inançların empirik olarak gerekçeli olmaya daha yakın olması durumu] bazı özel düşünce ve duyuların varlığının iç gözlemsel farkındalığına dayandığı için, Kartezyen cogito tarafından sağlanan kişinin kendi varlığına olan inancının nedeni için de geçerlidir”(2005a: 99).

Bu temelde a priori gerekçelilik kavramına geri dönüldüğünde ise Bonjour’a göre a priori gerekçelilik bu çok geniş ölçüdeki deneyimsel kaynaklara hiçbir şekilde doğrudan veya (çıkarım yoluyla) dolaylı olarak dayanmayan bir gerekçelilik biçimidir. Ancak Bonjour’a göre a priori gerekçelilik tamamen negatif yönlü tanımlanabilecek bir kavram da değildir. Bu nedenle Bonjour

63Bonjour’un analitik yaklaşıma mensup düşünürleri ılımlı deneyimci saymasına neden olan şey, rasyonalistlerin deneyimcilerden farklı olarak a priori gerekçeliliğe verdiği önemde yatmaktadır. Söz konusu bu “rasyonalistlerin a priori gerekçeliliğe verdiği önem“ şöyle ifade edilebilir: Bonjour’a göre “[r]asyonalizme göre a priori gerekçelilik zihin, gerçekliğin doğası ve yapısına ilişkin bir zorunlu olguyu doğrudan veya sezgisel olarak gördüğünde, anladığında veya kavradığında (…) ortaya çıkar”(Bonjour, 1998: 15-16). Ancak ılımlı deneyimcilere göre a priori gerekçeli yargılar gerçekliğin doğası ve yapısı hakkında bildirimde bulunmaz.

a priori gerekçeliliğin neye dayanmadığına ek olarak neye dayandığına ilişkin bir ölçüt de ileri sürer ve ona göre a priori gerekçelilik bilen öznenin rasyonel veya a priori görülerinden kaynaklanmaktadır.

Bonjour’a göre a priori gerekçelilik bilen öznenin bir önerme ile karşılaştığında ve bu önermeyi yeterince iyi anladığında, bu önermenin doğru olduğunu ve hatta doğru olmak zorunda olduğunu deneyimsel bir kaynağa başvurmadan a priori görü yoluyla görmesi durumudur. Kendisinin de belirttiği gibi “(…) geleneksel görüş, ki bunun özünde doğru olduğuna inanıyorum, şudur ki en temel durumlarda bu [a priori] nedenler, ilgili iddianın doğruluğunun ve hatta zorunlu doğruluğunun doğrudan veya dolaylı olarak görülmesinin sonucudur” (2005a: 99). Bonjour’a göre bu türden görülerin belki de en önemli özelliği şudur ki “(…) a priori görüler yalnızca [bir] iddianın doğru olduğunu ve hatta doğru olmak zorunda olduğunu göstermez ancak dahası, belirli bir seviyede, neden böyle olduğunu ve neden böyle olmak zorunda olduğunu da açık kılar”. Bu nedenle bu tür görüler aynı zamanda “şeylerin öz doğası ve ilgili türdeki durumlara” ve dolayısıyla “gerçekliğe” ilişkin bir görü biçimidir (2005a: 99). Yani Ö gibi bir bilen özne p gibi bir önermenin doğru ve hatta zorunlu doğru olduğunu a priori olarak gördüğünde gördüğü şey yalnızca p’nin doğruluğu ve hatta zorunlu doğruluğu değil, aynı zamanda p’nin neden doğru olduğu ve hatta doğru olmak zorunda olduğudur.

Devam etmeden önce Bonjour’un a priori görüler fikrine neden bu denli önem verdiği üzerine bazı notlar düşmenin faydası bulunuyor. Bonjour bir epistemik içselcidir ve bir içselci için gerekçelilik sorunu yalnızca bilen öznenin inançlarının güvenceliliği sorunu değil, aynı zamanda öznenin inançlarına güvence sağlayan unsurlarında da bizzat farkında olması sorunudur. Bu bakımdan çeşitli sonsuz gerileme argümanları içselci epistemoloji açısından çok ciddi sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Bonjour da hatırlanabileceği gibi Empirik Bilginin Yapısı yapıtından beri sonsuz gerileme sorunuyla yüzleşmeye başlamıştır ve Bonjour’un sorun çözme stratejisine temel olan fikirlerinden biri şudur ki a priori gerekçeliliğin ve bu gerekçeliliğe kaynaklık eden a priori görülerin varlığının meşru kabul edilmesi, çeşitli sonsuz gerileme sorunlarını büyük ölçüde çözer. Çünkü Bounjour’un iddiasına göre a priori gerekçeliliğe kaynaklık eden a priori görülerin, empirik gerekçeliliğe kaynaklık eden empirik kaynaklara (duyu deneyimi, kinestetik gözlemler, içgözlem, vb.) göre önemli bir farkı bulunmaktadır: Empirik kaynaklar çoğunlukla bir üst-gerekçelendirmeye ihtiyaç duyarken a priori kaynaklar (örneğin a priori görüler) bir üst-gerekçelendirmeye ihtiyaç duymazlar.

Bu noktada Bonjour’un bu tartışmalı epistemolojik tezi nasıl savunduğu sorgulanabilir. Bonjour’un yanıtı basitçe şu şekildedir: A priori görüler bir üst-gerekçelendirmeye ihtiyaç duymaz; çünkü onlar önermesel veya doksatik karakterli değildir. Yani a priori görülerin devreye girdiği durumlarda, örneğin bir bilen öznenin p gibi bir yargının doğru veya zorunlu olduğunu görmesi ile bilen öznenin belirli bir çıkarımda öncüllerin sonucu doğru kıldığını görmesi gibi durumlarda, bu görülerin bizzat kendisi önermesel karakterli değildir. Bu noktayı anlamak için bir bilen öznenin şöyle bir inanca sahip olduğunu düşünelim: “Hiçbir yüzey belirli bir anda hem tamamen kırmızı hem de tamamen mavi olamaz”. Bilen öznenin bu önermenin doğru ve hatta zorunlu olarak doğru olduğunu (ve dahası neden böyle olduğunu ve neden böyle olmak zorunda olduğunu) a priori görü yoluyla gördüğünü ve dolayısıyla bu inancın bilen özne tarafından a priori gerekçeli olduğunu varsayalım. Bonjour’a göre bu görünün bizzat kendisi önermesel veya doksatik karakterli olmadığı için, önermesel veya doksatik bir üst-gerekçelendirmeye de ihtiyaç duymaz. Kendisinin de belirttiği gibi:

(…) bir a priori önerme bir defa anlaşıldığında, bu anlayışın bizzat kendisinin ötesinde bir şeye ve dolayısıyla önermenin doğru olmak zorunda olduğunu 'görmeye' veya (…) sezgisel olarak kavramaya yönelik daha ileri bir standarda ihtiyaç yoktur ve bu nedenle bu önermedeki inancın gerekçeli olması için daha fazla bir şeye ihtiyaç yoktur (Diğer taraftan zorunlu doğru olmadıkları için empirik önermeler açısından aynı durum söz konusu olamaz.) (1985: 210-211; 2005a: 100).

Dahası aynı durum belirtildiği gibi bilen öznenin yalnızca bir önermenin doğru olduğunu gördüğünde değil, aynı zamanda tümevarımlı veya tümdengelimli bir çıkarımın iyi bir çıkarım olup olmadığını a priori olarak gördüğünde de geçerlidir. Hatırlanabileceği bu çalışmanın giriş kısmında Lewis Carroll tarafından ortaya koyulan ve çıkarımlarımızın meşruluğuna ilişkin bir sonsuz gerileme argümanı incelenmişti. Bonjour’a göre bilen özne bir tümdengelimli veya tümevarımlı bir çıkarımın iyi bir çıkarım olduğunu bir defa a priori görü yoluyla gördüğünde, bu görünün bizzat kendisi önermesel veya doksatik karakterli olmadığı için bu görünün bir üst gerekçelendirmeye de ihtiyacı yoktur. Kendisinin de belirttiği gibi:

Buradaki, özünde Lewis Carroll tarafından uzun süre önce işaret edilen sorundur: En azından en temel bazı durumlarda (burada modus ponensi ele alın), böyle bir çıkarımın meşruluğuna ilişkin önermesel görüyü devreye sokmak, sorun edilen çıkarımla ya bizzat aynı türde ya da bizzat özdeş bir çıkarımı gerektirdiğinden dolayı bir kısır gerilemeye yol açar. Bunun yerine ben ilgili mantıksal görünün önermesel olmayan karakterli olacak şekilde, yani sonucun öncüllere onlardan çıkacak şekilde bağlandığının doğrudan kavranılması şeklinde yorumlanması gerektiğini öneriyorum (2005a: 100).

Sonuç olarak daha önce de belirtildiği gibi Bonjour’un a priori görülerin a priori gerekçeliliğe kaynaklık ettiği fikrine bu denli önem vermesinin temel bir nedeni, bu fikir kabul edildiğinde, klasik ve köklü epistemoloji sorunları olan çeşitli sonsuz gerileme sorunlarının (ki bu sorunlar içselciler için daha büyük öneme sahip sorunlardır) çözülebileceğini ve şüpheci tezlerin bu yolla alt edilebileceğini düşünmesidir.

A priori görülerin diğer bir önemli özelliğine gelindiğinde ise Bonjour bu özelliği şöyle ifade eder: Bonjour’a göre a priori görüler a priori gerekçeliliğin genel bir standartı değildir. Yani Bonjour’a göre insan zihni tekil ve genel bir a priori görü yeteneği veya mekanizmasına sahip olup bu yetenek bütün a priori gerekçeli yargılara epistemik kaynaklık etmez. Aksine insan zihni a priori gerekçeli her önerme için ve ek olarak insan aklının ürettiği her bir çıkarımın meşruluğu için birbirinden farklı a priori görüler üretir. Kendisinin de ifade ettiği gibi:

(…) [r]asyonel veya a priori sezgisel kavrayışın a priori inançların gerekçeliliğine ilişkin genel bir ölçüt veya standart sağladığı veya oluşturduğunu varsaymak ölümcül bir hatadır. (…) [Sunacağım] Alternatif şudur ki her ileri sürülen temel a priori iddia, yani bu türden başka iddialardan türetilmemiş iddia, kendisi de üst- gerekçelendirmeye ihtiyaç duymayan daha yüksek standartlara başvurmadan, nihai olarak kendi tekil esaslarına göre değerlendirilmelidir (1985: 210).

Bonjour aynı noktayı Michael Dewitt tarafından kendisine yöneltilen eleştirilere karşı kaleme aldığı bir tartışma yazısında da şöyle ifade eder: “Rasyonalistlerin kavradığı şekliyle her tekil a priori gerekçelilik örneği, yalnızca onunla ilgili özel görüye dayanır; böylece basitçe a priori görüler üreten genel bir kurala gerek (…) yoktur” (2005b: 120).

Sonuç olarak Bonjour’un ılımlı rasyonalist felsefesinde a priori gerekçeliliğin kaynağı olan a priori görülerin özelikleri şu şekilde ifade edilebilecek başlıklar altında özetlenebilir:

1. Rasyonalist unsur: A priori görüler yalnızca bazı inançların gerekçeliliğine kaynaklık etmez; onlar bu kaynaklık işleviyle birlikte “gerçekliğin doğası ve yapısı hakkında zorunlu” nitelikleri görmemize kaynaklık eder.

2. Ilımlılık unsuru: A priori görüler yanılmaz karakterli değildir ve onların gerekçeliliklerine kaynaklı ettiği inançlar yeni a priori veya empirik kaynaklı deliller temelinde düzeltmeye tabi tutulabilir.

3. Atomistik unsur veya tekillik unsuru: A priori görü her a priori inanca gerekçelilik sağlayan tekil bir mekanizma, yeti veya kural değildir. İki farklı a priori inancın epistemik kaynağı aynı a priori görü değildir. Her a priori inancın epistemik gerekçeliliğinin kaynağı ayrı ayrı a priori görülerdir.

4. Önermesel olmama unsuru: A priori görüler, her ne kadar belirli bir miktarda önermeler olarak ifade edilebilir durumda olsalar da temelde kendileri önerme niteliğine sahip değildir.

5. Temelci unsur: Atomistik unsur ve önermesel olmama unsurunun bir sonucu olarak a priori görüler bir üst-gerekçelendirmeye ihtiyaç duymaz. Onlar gerekçeliliklerine kaynaklık ettikleri a priori inançlara nihai temeli sağlar.