• Sonuç bulunamadı

Bitki Örtüsü Özellikleri

Karasal iklim koşullarının egemen olduğu Karakoyunlu ve çevresi bitki örtüsü açısından “Đrano-Turaniyen Fitocoğrafya Bölgesi” içerisinde yer almaktadır51.Bununla beraber sahada çeşitli türdeki bitki topluluklarının dağılışı ve özellikleri üzerinde başta iklim koşulları olmak üzere, yeryüzü şekilleri, toprak özellikleri ve beşeri faktörlerin derin etkisi söz konusudur.

Genel bir ifadeyle Doğu Anadolu’nun depresyonları ve çevresinde yarı kurak, yüksek kesimlerde ise yarı nemli-soğuk iklim koşulları hüküm sürmektedir. Bu özelliklere bağlı olarak ağaç yetişim sınırının altında bulunan ve yarı kurak iklim koşullarının hüküm sürdüğü Karakoyunlu Đlçe Merkezinin de içerisinde yer aldığı depresyon ya da ova sahasında “step vejetasyonu” görülürken yüksek kesimlerde ise doğal step alanlarının tahrip edilmesiyle ortaya çıkmış “antropojen step” (dağ stebi)ve Alpin vejetasyon görülür52.

Araştırma sahamızda her ne kadar orman iz ve kalıntılarına rastlanılsa da ekonomik anlamda bir orman varlığından söz etmek imkânsızdır. Saha Orman örtüsünden büyük oranda yoksun olup genel olarak doğal step alanı içerisinde yer almaktadır. Bu step elemanları da genellikle Đrano-Turaniyen kökenlidir53.

Sahada, çoğu step türlerinden oluşan otsu bitkiler ilkbaharda çiçek açar, yağış durumuna göre Haziran sonu ve Temmuzda kurur ve Ağustos başında ise boz veya sapsarı bir görünüm alır.

Ova topraklarında yağış yetersizliğinden dolayı belirgin bir karbonat birikimi söz konusudur bu durum buralarda doğal olarak ağaç yetişmesine izin vermez. Yaz kuraklığı sahada bitki hayatını sınırlayan en önemli faktördür. Bu nedenle sahadaki bozkırlar

49 S,ERĐNÇ., 1965 Yağış Müessiriyeti Üzerine Bir Deneme ve Yeni Bir Đndis, Coğr. Enst. Yay.

No:41.ĐSTANBUL.

50

S,ERĐNÇ., 1984. a.g.e.s.486.

51Đ,ATALAY.,1983,Türkiye Vejetasyon Coğrafyasına Giriş .s.167.Ege Üniv.Edebiyat

Fak. Yay. No:19,ĐZMĐR.

52Đ,GÜNER.,1991,Iğdır Ovası ve Yakın Çevresinin Beşeri ve Ekonomik Coğrafyası s.62.Atatürk

Üniv. Sos. Bil. Enst. Coğrafya Ana. Bilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi. ERZURUM

içerisinde kserofitler bitki örtüsüne egemen durumdadır. Bu türler yaz mevsiminde topraktaki suyu yeterince ve gerektiği anda ekonomik olarak kullanabilecek anatomik yapıya sahiptirler.

Kuraklığa çok dayanıklı, kök sistemi çok derine giden ve bu nedenle her zaman su alabilen bu türlerin 3-5 m bulabilen kök sistemleri mevcuttur. Örneğin geven(astragalus),çoban yastığı,(acanholimon ulicinum) gibi türler toprağın derin kısımlarında yer alan nemi ya da suyu alabilecek kök yapısına sahip sahada bu özelliği taşıyan bitkilere verilebilecek örneklerdendir. Yine bazı türlerin yaprak yapıları da iklim koşullarına adapte olacak şekilde gelişmişlerdir. Örneğin Đğde, yaprakları yakıcı güneşten korunmak için beyaz gümüş renkli tüylerle ve yine Sahada yaygın olarak bulunan, ayrıca endemik bir tür olan sığırkuyruğu’(Verbascum) da uzun ve sık tüylerle kaplı bozkır türleridir. Đnceleme sahasında toprak yapısına ve iklim elemanlarındaki farklılıklara göre değişen çok çeşitli yaşam birlikleri vardır. Bunların birçoğu buğdaygil, baklagil, papatyagil başta olmak üzere değişik familyalara özgü zengin bitki türlerine sahiptir ki, Genellikle sığ topraklı, eğimi fazla, taşlı çakıllı yamaçlarda dikenli yarı dairevi veya yastık görünümlü yarı çalıların oluşturduğu bitki formasyonları yer alır. Bunlara yüksek dağ bozkırları da denir. 1500–1600 m nin üzerindeki dağlık kesimlerde yayılış gösterirler. Derin topraklı ova bozkırlarından farklı görünüştedirler. Buralarda gevenler (Astragalus), kirpi dikenleri (Acantholimon), çalı korunga (Onobrycis cornuta), Kenger (Gundelia tournefortii) ve Genista gibi rüzgâra ve kuraklığa dayanıklı dikenli ve bodur çalı formunda bitkiler örtünün baskın türleridir.

Ovada özellikle tarla kenarlarında ve çok nadir de olsa nadas alanlarında yaygın olan bozkır elemanları arasında sarı ot (Boreava orientalis), yabani hardal (Sinapis arvensis), Sisymbrium altissimum, Nonea pulla ve gökbaş (Centaurea depressa) sayılabilir.

Bunun yanında sahada yaygın olarak bulunan diğer step türleri şunlardır;

kekik (Thymus vulgaris)

öksürük otu (Tussilago farfara)

geven (astragalus galegiformus)

sığır kuyruğu (verbascum)

papatya (arthemistinctarie)

ebegümeci (Malva Vulgaris)

Adaçayı (Salvia officinalis)

Atkuyruğu (Equisetum arvense)

Koyunotu (Agrimonia Eupatoria)

Çıban otu (Veronica officinalis) Çobançantası (Capsella)

Sinirli ot (Plantago asiatica) Aynısafa (Calendula officinalis) Kara Hindiba (Taraxacum officinale) Koyun Yumağı ( festuca ovina)

Yapışkanotu (Parietaria officinalis)

Yavşan (artemisia)

yaban üç gülü (trifolium)

Yonca (Medicago sativa)

Yulaf (Avena)

Ak çiçekli karahindiba (Onopordum davisii)

Arpa (Hordeum vulgare)

Buğday (Triticum )

Cırtlak (Taraxacum farinosum) Eşek dikeni (Taraxacum mirabile) Andızotu (Đnula aucherana)

Çapıl otu (Bolboschoenus maritimus) Yem kanyaşı (Phalaris arundinacea) kamışsı kuş yemi (Crypsis aculeata)

Üzerlik (Peganum harmala)

Sudanotu (Sorghum sudanense)

Çayır salkımotu (Poa pratensis)

Ayrıkotu (agropyrum repens)

Araştırma sahamızın tuzlu-alkali toprakları üzerinde, genellikle halofitik (tuzcul) bitkiler görülmektedir. Bu bitliler arasında; Chenopodiaceae (sirkengiller) ve Plumbaginaceae (kuduzotugiller) üyelerine çok rastlanır. Sirkengiller ya da

Kazayağıgiller adı verilen familyaya ait bitkiler arasında; Anthrocnum glaucum. Holocneum strabilaceum(acı ot),Halimione portulacoides. Limonitim meyeri (kunduz otu), Alhagi pseudoalhagi (deve dikeni), Salicornıa prostota (kurşun otu) ve Atriplex hastata sahada yaygın olarak bulunur54.

raştırma sahamızda özellikle taban suyunun yüksek olduğu alanlar, drenaj ve tahliye kanalları ile su kenarlarında nemcil (higrofil) bitkiler yer alır. Sahanın nemli ortamlarında yayılış gösteren başlıca higrofiller; Phragmites australis (kamış), Typha Latifolia (aksaz) Carex (salama) ve Juncus inglexus (sert hasır sazı)tur. Yine Ovada iklim koşullarına bağlı olarak gelişmiş söğüt (Salix) yabani Đğde (Eleagnus Angustifolia)ve Karaağaç(Ulmus compestris) yaygın olarak yetişen ağaç türlerindendir.

Sahamızda Ilgıngiller (tamarıcaceae) familyasından bir çalı türü olan Tamarix parviflora (ılgın)'ya da yer yer rastlanır.

Araştırma sahamızın Güneyindeki volkanik sahada regosoller üzerinde Pisammofil (kumu seven) bitkiler yaygındır. Bu bitkilerin başlıcaları; Ephedraceae (Denizüzümügiller) familyasına ait Ephedra distachya,Polygonaceae,buğdaygiller familyasına ait Atraphaxis türü ile Chenapodiaceae (Kazayağgiller)familyasına ait Noaea mucronata’dır.

Sahip olduğu uygun iklim koşulları, toprak ve su kaynakları yine elverişli ulaşım imkânları nedeniyle araştırma sahamız Anadolu’daki ilk yerleşim alanlarından birisi olmuştur. Sahada bir yandan nüfus artarken bir yandan da yerleşim birimleri(köyler ve kentler) kurulmaya başlamıştır. Böylelikle sahada beşeri ortam genişlerken doğal ortam daralmaya başlamıştır. Zamanla doğal çevre tahribata uğramış ve bundan en fazla olumsuz etkilenen doğal unsur da bitki örtüsü olmuştur. Teknolojik gelişmelere uygun olarak tarımsal yöntemlerde gelinen düzey Tarımda traktörün aktif olarak kullanılması zamanla doğal alanları tarım alanı haline getirirken orman örtüsü zamanla ortadan kalkmıştır.

Ovanın güneyinde toprak oluşumunun yeterli düzeyde olmadığı genç bazalt akıntılarından oluşmuş dağlık ve engebelik alanda bitki örtüsü oldukça cılız bir yapıya sahiptir. Yöre halkının “Kire” adını verdiği bu sahalar hayvancılıkla uğraşan ailelerin

54A,TATLI,ĐSTANBULLUOĞLU.,“Iğdır Ovası’ndaki Çorak Saha Vejetasyonunun Bitki Sosyolojisi

özellikle ilkbaharın ilk aylarında yaylaya çıkmadan önce hayvan otlattıkları yerlerdir.(Fotoğraf 7).

Bu engebelik sahanın daha güneyinde başka bir deyişle Büyük Ağrı Dağının Kuzeyindeki dağlık sahalarda orman alt sınırı, yaklaşık olarak 2000 m.den geçerken Üst sınırı ise yer yer 2800 m.yi bulabilmektedir.

Fotoğraf 7. Araştırma Sahasında degradasyona uğramış Step Sahası

Günümüz iklim koşulları dikkate alındığında bu yükselti basamakları arasında orman örtüsünün mevcut olması gerekmektedir. Çünkü bu yükseltiye sahip alanlarda sıcaklık ve yağış orman oluşumu için yeterli düzeydedir Bugün Büyük ve Küçük Ağrı Dağlarının kuzey yamaçlarında yer alan Betula pendula (Huş) ve Populus tremula (Titrek kavak) gibi ağaçların varlığı sahada eskiden mevcut olan orman varlığını kanıtlamaktadır. Yine bazı eski kaynaklarda Ağrı Dağı ve çevresinin orman örtüsüyle kaplı olduğu belirtilmektedir55. Ancak yöredeki yerleşim tarihinin eski olması ve buna dayalı insan tahribi orman örtüsünün büyük ölçüde ortadan kalkmasına ve bunun yerini Antropojen Step(dağ stebi)lerin almasına yol açmıştır.

Küçük Ağrı Dağı'nın kuzey ve kuzeybatı yamaçlarında Serdarbulak Yaylası çevresinde "büyük ve küçük orman" adlarıyla anılan bir Betula (huş) ormanı vardır. Burada huş ağaçlarının teşkil ettiği birliğe, düşük oranda titrek kavak (Populus tremula)

ağaçları da katılır. Yaklaşık 2500 ile 2700 m.ler arasında yayılış gösteren bu orman örtüsü alanı, 500 ha.lık bir yüzölçümüne sahiptir56. Büyük ve Küçük Ağrı Dağları'nın kuzey yamaçlarındaki Betula pendula (huş) ve Populus tremula (titrek kavak) ağaçları, bugünkü iklim şartlarının eseri olmayıp, geçmişteki iklim şartlarını yansıtan relikt bitkilerdir57.

Pleyistosen'in son glasiyal devri olan Würm'de Ağrı Dağı üzerindeki buzul örtüsü 3200 m.ye kadar inmiş58, sahada soğuk-nemli iklim şartları egemen olmuştur. Bu dönemde Avrupa ve Sibirya’nın nemli soğuk iklim şartlarında gelişmiş bitki örtüsü, Anadolu'ya doğru alanını genişletmiş, özellikle yüksek dağlarımızda buzul zonunun altında hüküm süren periglasyazonlara, başta huş olmak üzere sarıçam ve göknar ağaçları yerleşmiştir59.

Güneyde yaklaşık Ağrı Dağı'nın yaklaşık 2800–2900 m.lerden daha yüksek kesimlerinde genellikle Doğu Kafkasya ve Ön Asya kökenli Subalpin ve Alpin kuşak bitkileri görülmektedir.

Sahada aşırı ve erken otlatma, makineli tarıma geçişle tarım dışı step sahaların sürülerek tarım alanına dönüştürülmesi hem bozkır sahalarını daraltmakta hem de bozkır ortamında yaşayan diğer canlıların yaşam alanını ortadan kaldırarak ekolojik dengeyi bozmaktadır. Sahadaki otlakları oluşturan bozkır alanları, kapasitesinin üstünde otlatma baskısı altındadır. Aşırı otlatma, hayvanların yiyemediği dikenli ve acı türlerden kirpidikeni (Acantholimon), geven (Astragalus), Cousinia, yandak (Alhagi pseudalhagi), üzerlik (Peganum harmala), sütleğen ( Euphorbia tinctoria) gibi türlerin daha yaygın bir hal almasına; bununla birlikte, bu doğal alanlarda yer yer karakteristik bozkır türlerinin azalmasına, hatta kaybolmasına yol açmıştır. Doğal mera alanı olarak da kullanılan bozkır sahalarında tür kompozisyonlarının belirlenerek, korunması zorunlu olan yerel türlerin bollaştığı yerleri koruma altına alarak otlatmadan korumak gerekmektedir ancak sahada böyle bir çalışma söz konusu değildir.

Ovanın geniş bölümlerinde bu doğal bitki örtüsünün, çok eski zamanlardan beri yapılan kültür faaliyetleriyle değiştirilmiş olduğu açıktır. Ova düzlüklerinin sulanabilen yerlerinde tarla ve endüstriyel bitkileriyle (tahıl, pamuk, şeker pancarı vs.) sebzelikler ve

56Đ,GÜNER.,1991,a.g.e.s.65. 57Đ,GÜNER.,1991,a.g.e.s.65

58R,ĐZBIRAK.,1984,Türkiye, s.42.Milli Eğitim Basımevi,ĐSTANBUL. 59

meyve ağaçları yer almaktadır.

Dağlık alanda görülen otluk ve çayır bitkilerinin ise daha çok aşırı otlatma ve toprak erozyonu sonucu degradasyona uğramış olduğuna bundan önceki alt bölümde de değinilmiştir.

Ova düzlüklerinde sulanabilen alüviyal topraklar üzerinde doğal bitki örtüsünün kültür faaliyetleriyle temelden değişmiş olmasına ve en kurak devrede bile (Temmuz- Ağustos-Eylül) yeşillikler halinde sebze bahçeleri ve ağaçlıklar bulunmasına karşılık, çevre düzlüklerde yer yer tuzcul bitkilerin (halofit'ler) de yer aldığı gerçek step formasyonu kendisini göstermektedir.

Çevre dağlık alana çıkıldıkça kurak devrede bile yeşilliklerini koruyabilen yüksek dağ" otluklarına ve çayırlarına (bilhassa 2000 m.lerden sonra) geçilmektedir. Belirtilen yüksekliklere kadar olan yayla düzlüklerinde hayvan beslenmesi yönünden önemli dağlık alan otlukları yanında yer yer ve sınırlı ölçüde arpa Ekiminin yapıldığı sahalar, hatta 1700–1800 m.lerde eskiden yapılmış olduğu anlaşılan teras kültürünün izlerine rastlanmaktadır. Yine ovada akarsu boyu ağaçlıkları yanında, su birikintileri veya yüzeye çok yakın taban suyun görüldüğü sahalarda çeşitli türden sazlık ve kamış bitkileri geniş alanlar kaplamaktadır

Araştırma sahamızda önceden genellikle hububat ekimi yapılırken bugün bu yerlerde yaygın olarak şeker pancarı (vulgaris) üretilmektedir. Chenopodiaceae ailesinden olan ve tuzlu topraklar da yetişebilen şekerpancarı topraktaki tuzluluğu azaltmaktadır.

Araştırma sahamızda aşırı otlatma yanında, otlatmanın düzensiz, bilinçsiz, başlama ve bitim tarihlerine dikkat edilmeden yapılması mera’ların bozulmasına yol açan önemli bir faktördür.

Tarımda makineleşmeye bağlı olarak zamanla step sahaları tarım alanına dönüştürülmektedir. Yine erken ve aşırı otlatmaya bağlı olarak buradaki bozkır alanları uzun yıllardan beri eski, zengin floristik yapısını kaybetmiş ve hayvanlar tarafından yenmeyen veya tercih edilmeyen bitkilerden oluşan fakir bir floristik kompozisyona dönüşmüştür.

Yasaklanmasına karşın gün geçtikçe yaygınlaşan anız yakma, floranın ve mikrofaunanın korunması açısından da üzerinde önemle durulması gereken bir tehdit faktörüdür.

1.4. Hidrografik Özellikler